13

38 9 2
                                    


-Kelimelerin anlatamayacağı kadar çok seviyorum seni

Merdivenler vardır; herkesin çıkmak zorunda olduğu. Ama çürük tahtalardandır çogu ve kırılan basamak sizi ilk basamağa geri düşürebilir. Fakat iyi bir strateji ile o merdivenleri çelikten yapabilirz rahatça çıkabilirsiniz. Belki de o tahtaları daha da sağlamlaştırır, yada bastığınız çürük ahşaplara dikkat ederek geçmeyi başarırısız. Hayat merdivenidir bu zira; bir hata sizi ilk başa döndürebildiği gibi geçtiğiniz önemli basamaklara tekrar basmanızı sağlar. O yüzden emin olarak, attığımız her adıma dikkat etmeliyiz her zaman. Sağlam basmalıyız her basamağa; sonu hüsran olsa bile.

Zira Pak Jimin'in atladığı en önemli basamak sadece basit bir cümleydi; "öp beni."

O yüzden annesi gelip onu çürük basamağa ittirmiş, o önemli basamağa basmasını sağlamıştı ve şu an aşağıya düştüğü basamaktan daha da yukarıdaydı, sevdiğiyle el ele.

Günlerden çarşamba, hava yağmurlu, mesai bitimi ve mutlu bir Park Jimin mevcuttu. Son birkaç gündür gerçekten mutlu olduğunu hissediyordu ama Yoongi'nin işleri çok yoğun olduğu için pek zaman geçiremiyorlardı. Eve gelip üstünü değiştirdikten sonra cama çıktı Park Jimin. Yağmur çok yumuşak ve naifçe yağıyordu zira; şimşek çakmıyor uada şırıl şırıl sesler gelmiyordu. Sadece yumuşakça yağan yağmurun huzur dolu sesi vardı. Ellerini camın pervazına yaslamış, gülerek karşıya bakarken camın önünde oturmuş sevgilisine seslendi. Zira artık sadece sevdiği değil, sevgilisiydi Min Yoongi. "Komşucuğum" diye seslendi o neşeli sesle Park Jimin. Gözlerinden adeta kalpler çıkarken ses dalgaları dürttü Min Yoongi'yi. Direk arkasına dönüp arkasına bakınca sevgilisini görünce kıvrıldı direk dudağı. Hemen camı açıp bakarken gülümsüyor, ne dediğini anlamadığı için sadece bakıyordu. "Komşucuğum" dedi tekrardan küçük olan. Ne dediğini şimdi anlayan Min Yoongi de "efendim komşucuğum" dedi. Bu hitap ikisi için de ikonik bir anlam taşırken sadece eğleniyorlardı söyledikleriyle. "Bende şeker bitmiş te, bana gelir misin diyecektim. Ama şeker getirme yanında; sen gel yeter."

Anında yumuş yumuş olmuş duyguları ile gülümsedi sadece Min Yoongi. Duygularını daha açık gösterebilecek bir tepki olsaydi keşke ama yoktu; gülümsemekten başka. "hmm benimde kahvem bitmiş biliyor musun? Gelip senden alayım bari."

İkili gülerek anlaştığı zaman Min Yoongi kalktı, ceketini giydi ve kapısını kapatıp çıktı.

Gülümseyerek mutfağa doğru gitti Park Jimin. Ne kadar da mutludu öyle sevdiği yanındayken; eskisinden bile mutlu hissediyordu zira, çünkü onu rahatsız eden düşünceler yoktu. Sevdiğim giderse diye bir şüphesi yoktu ve rahattı. Mutluydu. Kardelen çiçeğinin durumu ise oldukça iyiye gidiyordu. Tertemiz beyaz kar hiç erimeden aynı hızla artıyordu; zira o karlar da, sevgiyi temsil ediyordu.

Kapı çaldı o sırada, mutlulukla kapıya seke seke giden Park Jimin hemen açtı kapıyı ve ona gülümseyerek bakan, elleri ceplerinde sevgilisini gördü. Gözleri parlarken "hoşgeldin" deyip sarıldı hemen. Başını boynuna gömerken sımsıkı sarılıyorlar, büyük olan küçüğünün saçlarını koklayıp kolları o ince bel için yaratılmış gibi tam anlamıyla tamamlarken, nede güzel alıyorlardı birbirinin kokusunu. Park Jimin her sarıldığında aldığı o sonbahar kokusunu, kuru yaprak ve yağmur kokusunu büyük bir zevkle alırken eriyordu adeta. Min Yoongi ise küçüğünden aldığı o vanilya, salep ve kitap kokusunu Çokça sevmiş, burnundan eksik olsun istemiyordu. Zira Min Yoongi yanındaki sıcak bedenin, Par Jimin de yanındaki soğuk bedenin eksikliğini hissetmek istemiyordu. Fakat ikisinin de kendine ait hayatları vardı, hep beraber olamazlardı.

İçeriye davet etti büyüğünü, salona geçip oturdukları anda küçük olan sarılıverdi büyüğüne ve yüzünü boynuna gömerken bir kolunu karnının üzerine, bacağını da bacaklarının userine koydu. Zira teması çok seviyordu Park Jimin. Özellikle sevgilisinin konfor alanına bayılıyordu. "Çok özledim seninle böyle olmayı. Kokun bile aynı; kayboluyorum bu sonbahar kokunun arasında biliyor musun?"

Autumn | YoonminWhere stories live. Discover now