NEŞE (Aile)

By ZeynepMmuslu

104K 5.4K 1.3K

Yetimhanede geçirebileceğim son bir haftam kaldığında aklımdan asla geçmeyecek bir şey oldu: Gerçek Ailem ben... More

TANITIM ~ Düzenlendi
1.Bölüm: Doğum Günü
2.Bölüm: Benzemek
3.Bölüm: Kavga
4.Bölüm: Künye
5.Bölüm: Doğum Lekesi
6.Bölüm: Evlatlık
7.Bölüm: İhtimal
8.Bölüm: Kaza
9.Bölüm: Hastane Hamburgeri
10.Bölüm: Aile
11.Bölüm: Ve Neşe Kaçar
12. Eren'den Neşe'ye
13.Bölüm: Neşe'yi ikna etmek
14.Bölüm: Eve dönmek
15.Bölüm: Eren'in Nefreti
16.Bölüm: Cevapsız Sorular
18.Bölüm: Yüzleşme
DUYURU- ÖNEMLİ

17. Yabancı Hissetmek

3.3K 225 48
By ZeynepMmuslu

Size çok minnettarım oylarınız için çok teşekkür ederim. Kütüphanelerinize ekliyorsunuz ve beni çok mutlu ediyorsunuz.

Yeni bir işe girdim ama çok yorucu geçiyor. Vakit buldukça buralarda olacağım.

İsteklerinizi yazmayı unutmayın.

*ASAF*

Çocukluğumdan bu yana, üzerimde hep bir sorumluluk olduğunu hissederdim. Aklımın erdiği vakitten bu yana bu hep böyle devam etmişti. Başlarda kendimden küçük iki kardeşim vardı.

Caner'i tam olarak hatırlamasam da Emre dünyaya geldiğinde kendimi tam anlamıyla abi olarak hissetmiştim. Abi olmak, sorumlupul sahibi olmak demekti. Onlarla vakit geçirmek benim için en güzel anlardan biriydi.

Öğrendiğim ve bildiğim her şeyi, onlara bir öğretmen edası ile anlatırdım. En büyük destekçim annem olmuştu. Her birimizin kalbine şefkat tohumlarını ekmişti. Üç kardeş aramızdan asla su sızmazdı.

Annem bizimle ilgilenmek için işinden ayrılmıştı. Ben okuldayken evde olan kardeşlerimle ilgilenir, aynı ilgiyi yorgunluğuna rağmen bana da gösterirdi.

Sevgisi o kadar çok ve büyüktü ki, hepimize yeterdi. Aramızda hiçbir zaman kıskançlık denen nasıl bir his olduğunu bilmediğim ama insanlarda gözlemlediğim o duygu olmamıştı.

Annem bir gün gelip, kardeşlerimizin olacağını söylediğinde aynı heyecanla bu habere sevinmiştim. Artık iki çocuğun değil tam olarak beş çocuğun abisi olacaktım. Bu benim için o kadar büyük bir şeydi ki..

Annem ve babam gibi olmalıydım.

Kardeşlerimin arasında ayrım yapmadan hepsi ile iyi vakit geçirmeliydim. Öyle de oldu. Kardeşlerim dünyaya gelene kadar anneme hep yardımcı oldum.

Ödevlerimi biter bitmez evin bahçesine çıkar, Caner ve Emre ile oyun oynar onların yorulmasını ve erken uyumasını sağlardım. Annem ve babam bu şekilde biraz olsun dinlenirdi.

Çünkü babam eve gelir gelmez bize yemekler hazırlar, evde yapılacak işleri yapardı. Bir erkek çocuğu önce iyi bir evlat olmalıydı. Ben de böyle olmak istiyordum.

Sonra, iyi bir baba olmalıydı bana göre, babam gibi bir baba.. Annem her şeyden önce iyi bir insan olmamız gerektiğini söylerdi sürekli. Ailem, mutluydu. Her birimiz mutluyduk. Ama gün gelip çattığında yüzünde güller açan annem, artık gülmiyordu.

Evet, bizle ilgileniyor ve tebessüm etmeye çalışıyordu ama her gece ya da ne zaman yalnız kalsa ağlıyordu.

İki bebekle gelmişlerdi eve.. o zaman kimse demese de ölümle ilk kez karşı karşıya gelmiştim. Dokuz yaşındaydım. Ufak değildim. Ölümün ne demek olduğunu biliyordum.

Ancak insanda bıraktığı tahribattan haberim yoktu. Annem ne kadar direnmeye çalışsa da çok kötü oluyordu. Hayatları devam ediyordu ama bu onlar için çok zordu. Bize bakmak zorundaydılar.

Acılarını yaşamak için vakitleri yoktu. Ben.. hayatımda ilk kez birini kaybetmiştim. Ceren ve Eren'e baktıkça bir yanım mutlu olsa da diğer bebeği hep o ikisi ile beraber hayal etmiştim.

İki kız kardeşin abisi olmak hayalimdi, ama ben kız kardeşimi kaybetmiştim. Annemin yanında üzgün görünerek onu daha beter etmek istemediğim için okul dönüşü yürüyerek gelir, göz yaşlarımın akmasına izin verirdim.

Doğum günlerimiz sırası ile geldi geçti. Aile arasında kesilen pasta ve güçlerine göre alınan hediyelerden ibaret, oldukça samimi doğum günleriydi bizimkiler. Ama.. Eren ve Ceren bir yaşına geldiğinde doğum günlerinin aslında güzel bir şey olmadığını anlamıştım.

Eren ve Ceren her şeyden habersiz pastalarını üflerken, üçüncü bir pasta daha vardı masada. O pastayı annem onlardan beraber üflemelerini istemişti. İnsanın yüzü gülerken, içi nasıl bu kadar kan ağlardı? Annem o kadar zor zaman geçirmişti ki..

Şimdi yine aynı sahneyi yaşıyordu annem. Biz de öyle. Ceren'in çığlığı ile odaya çıktığımda Eren'i baygın halde yatarken gördüğümde, artık bir abi olarak bakmadım olaya. Eğer baksaydım, elim ayağım birbirine dolandırdı. Bir doktor olarak ilk müdahalesini yaparak onlara ambulansı aramalarını söyledim.

Ambulans gelir gelmez evden çıkarken normalde kullandığı reçeteli ilaçları da yanıma aldım. Onları içmiş ve intihar etmişti. Böyle durumlarda hangi ilacı içtiğini bilmek zorundaydınız. Eren'e gerekli müdahaleler arkadaşlarım tarafından yapılırken bir köşede sadece izliyordum. Neşe de olduğu gibi müdahele edememiştim.

Eren, kardeşim olduğu için ona müdahale edemezdim. Eren'in midesi yıkandıktan sonra hayati değerleri normal seyrettiği için odaya alınmıştı. O sırada beni bekleyen ailemin yanına gitmiştim. Annem bitmiş bir haldeydi. Babamdan güç almaya çalışıyordu.

Babam yine güçlü durmaya çalışıyordu. Bu durumlarda birilerinin metanet sahibi olması gerekirken babam bunu üstlenmişti.

"Oğlum ne olursun iyi bir haber ver, ne olursun!" Anneme sıkıca sarıldım. Bu hareketimi yanlış anlamaması için "Anne korkma lütfen. Eren iyi, normal odaya alındı. Uyanınca görebilirsiniz." Dedim.

Herkes rahat bir nefes alırken annem ve babam tarif ettiğim odaya gitti.

"Abi, bundan sonra ne yapacağız? Eren'in tedavisi nasıl devam edecek, Eren hiç normal şeyler yapmamaya başladı."

"Arkadaşım uyandığında onunla konuşacak Caner. Rahatsızlığının sonucu bunu yaptığına inanmıyorum. Nedenini bilmediğim bir şekilde ilgi çekmek istiyor."

Neşe'yi, öldüğü için ağladığımız kardeşimizi kıskanmasının tek bir mantıklı açıklaması yoktu.

"Neşe buna neden olmuş olamaz. Ceren ile konuşmamız lazım. Okulda bir şey olup olmadığını biliyordur. Belki de her şey üst üste geldi, o da bunu bir bahane olarak kullanıyor."

Konu Eren olunca her şey olabilirdi. Sadece tahminler yürüterek bir sonuca ulaşmak zor olacaktı. İkizi olarak Eren'i en iyi tanıyan kişi elbette Cerendi. Onunla konuşmakta fayda olacaktı.

"Ceren için de durum aynı, ya da sen ya da Emre için de Caner. Eren hep bu bahanelerin arkasına saklanarak bizi de kendini de yıpratıyor. Kardeşimiz ölmemiş, aramızda ve şuan evimiz de, gidip onunla olmak yerine Eren'in şımarık halleri ile uğraşmak istemiyorum."

Hepsini belki de kendimden daha çok sevip sahip çıkardım. Demek istediğim, gereksiz saçma olaylar yaşamamızdı. İntihar etmekte ne demekti?

"Bilmiyorum gerçekten şu iki gün çok zor geçti, arkadaşın da konuşsun sonra ne olacaksa olsun. Ben de artık aklı yerinde olan kardeşlerimin yanında olmak istiyorum." Dediğinde güldü.

"Sanırım Neşe bu kategoriye giremez ama olsun."

Ben de gülümsedim. Kendi halinde, ona sonradan verilen isim gibi Neşe dolu, eğlenceli biriydi.

"O değil de Ceren ve Neşe iyi bir ikili oldu. Ben kıskançlık durumunu Ceren den beklerdim. Ama o benim akıllı kardeşim olduğunu bir kez daha gösterdi."

Eren ile psikolojik sorunları var diye çok ilgilenmiştik. Sanırım bu ona biraz 'ben ne yaparsam ailemin sesi çıkmaz' hissiyatına kapılmasına neden olmuştu. Tavrımız ve korkumuz bu yüzdendi.

Ya başka bir şey olsaydı, onu kaybetseydik? O zaman ne olacaktı?

"Atlatacaktır," dedi Caner "Eren istediği her şeyin üstesinden gelir, yeter ki mantıklı düşünebilsin."

"Kesinlikle," dediğimde Ceren'i aramak için telefonumu çıkardım.

Yeni kaza geçirmişti Neşe, hem onun nasıl olduğunu öğrenir hem de Eren hakkında onlara haber verirdim.

"Efendim?" Ceren'in yerine Neşe'nin sesini duymayı beklemiyordum.

"Neşe?"

"Evet benim Ceren şuan müsait değil. Normalde açmam ama sonuçta önemli olabilir. Yanlış anlama benim için değil, onun için."

Normal de merak etmese hayatta telefonu açmazdı. Bunu anladığımı belli etmeden konuşmaya devam ettim.

"Öyle tabii. Eren iyi birazdan psikolog ile bir görüşmesi olacak. Siz ne yapıyorsunuz?"

"Okey oynuyoruz ama dördüncü eksik gelmek ister misin?" Dedi homurdanarak.

"Anlaşılan iyisiniz?"

"Ben gayet iyiyim. Sen ergen kardeşinle ilgilen."

Neşe'yi daha fazla sıkmamak için uzatmadım.

"Tamam dikkat edin. Ben yine ararım."

"Ara yani bana neden haber veriyorsun ki? Hem daha benim telefonumu bulmadın, evde de yoksun telefonum senin yüzünden çalındı farkında mısın?"

Telefon meselesini unutmamıştı. Ama ben unutmuştum.

"Niye susuyorsun? Yok ettiniz değil mi el birliği ile!" Neşe konuşmama fırsat vermeden bana saydırmaya başladı.

"Evet abin arıyor Ceren, hayır veremem!"

Ceren'in telefonu istediğine dair sesi geliyordu ama Neşe motora bağlamış gibi hızlı hızlı konuşarak bana resmen sövüyordu.

"Neşe!" Dedim durmadı için uyarır bir ses tonu ile "Abinle konuştuğunun farkında mısın sen?"

"Yoo abi falan tanımıyorum ben, kısa ve öz konuştum. Bana en geç yarın telefonumu getireceksin tamam mı?" Demiş, ardından hemen telefonu kapatmıştı.

Derin bir nefes alarak bana bakan Caner'e baktım. Neşe'nin söyledikleri için çoktan sırıtmaya başlamıştı.

"Caner yürü Allah aşkına, bu kız nasıl bu kadar hızlı konuşmayı beceriyor? Hızına yetişemiyorum yemin ederim. İki kız kardeşle işimiz çok zor bundan sonra bizim."

Zordu ama çok güzeldi. Seneler sonra ilk defa kardeşimin nasıl biri olduğunu hayal etmeden bir gün geçirecektim.

Neşe, deli dolu, biraz ağzı bozuk, biraz da sinirli biriydi. Zamanla onu daha çok tanıyacağıma daha doğrusu onun da aynı şekilde bizi tanıyarak kendisini yabancı hissetmeyeceğine olan inancımı yitirmek istemiyordum.

"Neşe bir alışsın bize abi, gerisi çorap söküğü gibi gelir."

"Doğru söylüyorsun." Dedikten sonra Eren'in yanına gittik. Durumuna göre arkadaşıma haber verecektim.

Eren tahmin ettiğim gibi kendine gelmiş, halsiz bir şekilde sesini çıkarmadan başında bekleyen anne ve babama bakıyordu. Onlarda yanlış bir şey söyleyerek Eren'i tetiklemek istemiyorlardı. Eren beni görür görmez, kendini toparladı.

Ona çok şey söylemek istiyordum. Bağırmak, kendini öldürmeye teşebbüs etmesinin nedenini sorgulamak isterken beni durduran tek şey, doktor tarafımdı. Caner, "İyi misin?" Diye sordu. Eren konuşmadı, başını salladı.

"Arkadaşın ne zaman gelecek oğlum?"

"Birazdan gelir baba, ayakta durmayın oturun."

"Oğlum," dedi annem "Kızlarla konuştunuz mu? Aceleyle çıkınca evde kaldı telefonlarımız arayamadık.."

Eren, anneme bir bakış attı. Zihninden neler geçtiğini çok merak ediyordum.

"İyiler anne merak etmeyin." Annem başını salladı, tam ona söylediğim gibi oturacakken arkadaşım odaya girdi.

"Hoş geldin Tuna," el sıkıştıktan sonra "Hoş buldum Asaf." Dedi.

Anne ve babam ile de selamlaştıktan sonra Eren'e döndü.

"Eren, nasılsın?" Diyerek klasik bir soru ile başladı.

"İyi ve yalnız kalmak istiyorum Tuna abi. Konuşmak istemiyorum." İşte, bunu yapmasına fırsat vermezdim.

"Eren!" Dediğimde "Asaf, siz dışarı çıkın biz Eren ile baş başa kalalım?" Tuna araya girdiğinde içimden kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Eren'e atabileceğim en sert bakışı atıp dışarı çıktım.

Caner, anne ve babamla dışarı çıktığında annem gelip elimden tuttu.

"Oğlum, ne düşündüğünü anlıyorum. Ama lütfen kendine hakim ol.." Bana o kadar yorgun bakıyordu ki annem, senelerin acısını bir kez daha görüyordum onda..

"Sen," dedim bana sarıldığında kollarımı beline dolarken "O kadar acı çektin, hasret çektin ki anne bu yapılanları ben kendime yediremiyorum."

"Geçti oğlum," dedi annem yine güçlü durmaya çalışarak "Ben iyiyim.. artık ailem bir arada olacak. Eren iyileşecek. Bize anlatmadığı bir şeylerin olduğunun farkındayım."

Herkes bir şeylerin olduğunun farkındaydı. Sadece bencil olan biri vardı: Eren. Neşe, bizi öğrendikten sonra onunla geçiremediğimiz yılları telafi etmemiz gerekirken yanında olamıyorduk.

"Onu anlamaya çalışıyorum." Dediğimde babam da yanımıza geldi. "Ancak onu anlamam için başına gelen şeyi bir sır gibi bizden saklamasını daha fazla kabul edemem anne."

"Bir daha böyle bir şey yapmasına müsade etmeyeceğim." Dedi babam "Ne olduğunu da öğreneceğim ve bu konuyu da çözüme kavuşturup kapatacağız. Çok fazla uzadı."

Yanında olan, onun etrafında pervane gibi dönen insanları daha fazla yıpratmasını kimse istemiyordu.

"Ne diyorsunuz, Tuna ile konuşacak mı?" 

"Keyfi bilir Caner, bugün konuşmazsa eğer bir daha onu kimsenin dinleyeceğini falan zannetmesin." Dedikten sonra bir köşeye geçip oturdum.

Anneme sarılan babam, kapının hemen dibinde olan Caner, ara sıra arayan Emre ile yaklaşık yirmi dakika kadar beklemiştik. Tuna, sonunda göründüğünde yanımıza geldi. Hiçbir zaman Eren ile konuştuklarını hasta mahremiyetinden dolayı bize anlatmazdı.

Doğrusu buydu. Ancak işin boyutu artık değişmişti.

"İyi haberler duymaya ihtiyacımız var Tuna." Dedi babam.

"Ali bey, öncelikle geçmiş olsun. Eren'in böyle bir olaya kalkışması ön gördüğüm bir durum değildi, beni de oldukça şaşırttı. Biraz önce de bunu ona söylediğinde amacının intihar etmek olmadığını sakinleşmek için ilacının dozunu arttırdığını söyledi."

Sakinleştiriciyi günlük olarak alması gerekmiyordu. Hatta bu aralar kullanmayı bırakmasını söylemiştim.

"Ben de doğrusunun bu olduğunu düşünüyorum, Eren bu hayatta amacı ve hayalleri olan biri.."

"Neden bu kadar çok sakinleştirici aldı o zaman?"

"Hale hanım, Eren'e göre onu sinirlendiren şey bir anda değişen hayatı. Bana soracak olursanız, Eren sanki bu anın gelmesini bekliyor gibiydi."

"O ne demek Utku?" Diye sordum bir anlam veremeyerek.

"Şu demek; Eren seanslar sırasında birkaç defa ağzından bir şey kaçırdı. Yakında birisi gelecek ve iyi giden hayatlarını maf edecek. Ona neden böyle düşündüğünü sorduğum da ise, sadece böyle hissettiğini söyledi."

Böyle bir şey mümkün olamazdı.

"Ne yani," dedi Caner "Eren, Neşe'yi daha önceden tanıyor mu demek İstiyorsunuz?"

Başını hayır anlamında iki yana salladı Utku.

"Neşe ya da başka biri içinde kullanmış olabilir bu cümleyi. Eren'i tehdit eden ya da onu bu hale sokacak biri olmadığı konusunda hem fikirsiniz, ancak Eren'in davranışları da bu yönde değil."

Yoktu.

Lise de ki bir arkadaşım şimdi polisti. Ondan bu konu ile ilgili yardım istemiştim. Araştırmaları sonucunda böyle bir durum olmamıştı.

"Böyle bir şey yok. Onu tehdit eden kimse yok Utku." Dedim emin bir şekilde.

"O zaman Asaf, zamana bırakmanız gerekiyor. Eren bu konuda konuşmamakta kararlı. Onu zorlamanın sonuçları ise bizi iyi bir yere götürmüyor."

Delirecektim. Sabrım artık kalmamıştı. Eren'in yüzünü görmek istemiyordum.

"Sana söylemiştim abi," dedi Caner "Eren, bunları sadece dikkat çekmek için yapıyor."

Annemin endişeleri, babamın ise hala güçlü durmak için ayrı bir çaba göstermesi, bunların hepsi boşaydı.

"Anladım Utku. Sana çok teşekkür ederim."

"Ne demek Asaf, bu benim işim. Kendinizi üzmeyin," Dedikten sonra yanımızdan ayrıldı.

"Anne ve baba, bundan sonra Eren'in psikolojik tedavi görmesine gerek yok. Ayrı olarak onunla  ilgilenmeze de gerek olacak bir durum yok artık. Utku'yu duydunuz hepiniz."

"Asaf haklı Hale, Eren bizden uzak durmaya devam ediyorsa biz de ona istediğinizi vereceğiz."

Annem, olaylara bizden daha farklı bir şekilde bakıyordu.

"Bilmiyorum oğlum.. ama bu sefer sizi dinleyeceğim belki çözüm budur. Yine de ona ters davranmayın olur mu?"

"Olur," anne dedim istemeye istemeye.

"Caner sen yanına gir, ben evi arayacağım." Caner ikiletmeden dediğimi yaptı.

"Bana kızma Asaf," dedi annem. "Ben sadece artık güzel günler geçirmek istiyorum.. Neşe'yi daha fazla bunlarla bizden daha fazla uzaklaştırmak istemiyorum."

Babam, anneme sarılırken konuştu. "Artık tam olduk Hale, bundan sonrası seni endişenlendirmesin.. bedeli ne olursa olsun kimsenin gücü bizi ayırmaya yetmez. Neşe yanımızda ve sağlıklı. Diğer her şeyi aşabiliriz."

Aşabilirdik.

Sonuçta, bir tek ölüme çare yoktu..

*NEŞE'DEN*

"Aklından hiç iyi şeyler geçmiyor gibi geliyor Neşe?" Emre, elini gözümün önünde salladığında daldığım yerden kendime gelerek toparlandım.

"Ayağımın kırıldığı günün ben-" Ceren elini ağzıma kapatırken, homurdanmaya devam ettim.

"Bir kazaydı ve geçti gitti Neşe, alçı haftaya çıkacakmış abim öyle söylüyor." Ah be Emre, ben ileriye dönük değil de anlık çözümleri olan biriyim. Ve bu süre benim için çok fazla!

Ceren elini ağzımdan çektim.

"Şuan bu ayağımla gidip, o müdirenin odasını basmak istiyorum, kimler benimle?"

Ceren elini kaldırdı "Ben varım, sen nereye ben oraya.."

Kaç gün oldu, üç ya da dört gün. Ve Ceren bana o kadar iyi ve anlayışlı davranıyor ki benimle ölüme gelecek gibi konuşuyor.

"Neden öyle bakıyorsun, gelmeyeyim mi?" Diye sordu Ceren, suskunluğumu olumsuz bir durum zannederek.

"Gel tabii, kuyruk gibi peşimden ayrılamıyorsun zaten. Arttıran var mı?"

Emre "Böyle bir şeye müsade etmeyeceğim güzellerim. Abiniz olarak böyle yasa dışı şeyler yapmanıza müsade edemem!"

E bir de açaydım da kollarımı gitme diyeydin Emre?

"Bu ayakla gitmem mümkün değil, yürüdüğüm bu yolda kimler benimle öğrenmek istedim sadece. Görüyorum ki erkek milleti yine korkak, yine yolumuza engeller koyuyor!"

Ceren, abisinin kızaran yüzünü görünce kahkaha atmaya başladı. Yüzümde ki sırıtmaya bakarak "Şimdi böyle deyince bir fena oldum ben, kalkın gidiyoruz!"

Aniden gaza gelişi ile ayağa kalktı. "Saçmalama ya, şaka yapıyorum." Dedim kolundan tutarak.

"Kız kardeşlerimi yalnız bırakan bir abi olacağıma, mapus damlarına düşerim daha iyi!"

"Emre abim kesinlikle Neşe ile aynı karakter,"

"Tabii güzelim," dedi Emre "Bu güzel huylarımın ve karakter özelliklerimin biriniz de olmayışı beni çok üzüyordu.. şimdi kız versiyonum da burada.. keyfime diyecek yok."

"Hadi be oradan! Ben sana değil, sen bana benziyorsun. Ama bak benziyor diyorum çünkü kimse benim çeneme yetişemez, yetişmesi teklif dahi olamaz!"

"İtiraz ediyorum! Ben sizin abinizim, tabii ki siz bana çektiniz! Bu bir kuraldır."

Yoo, ben böyle bir kural duymadım hiç.

"Asıl ben itiraz ediyorum, benimle aynı tastan bir kere yemek mi yedin de sana çekeceğim be!"

Birine çekme konusu açılmışken, şükür ki üçüzlerden birine benzememiştim.

"Yeriz be güzelim, ne istersin abin pişirsin sana?"

"Makarna?"

Makarna ne be Neşe, ruhu fakir kız senin!

Ceren hemen araya girdi "Sayın vekiller!" Dedi gülerek "Oturuma ara veriyorum ve mutfağa gidiyorum. Karnım acıktı."

Ceren gittikten sonra Emre, yanıma gelip oturdu. "Ceren hep böyle midir?" Diye sordum. Kız gider gitmez arkasından konuşuyorum, mükemmelim.

"Nasıl mıdır?" Dedi beni taklit ederek.

Koluna vurdum.

"Dalga geçme, ne bileyim her şeye hep olumlu tarafından bakıyor, insanları anlamaya çalışıyor." Dedim düşünceli bir şekilde.

Ben böyle olamazdım. Her şeyi sorgular önce kötü yönünden bakardım. Mesela, ben aralarına sonradan gelmiştim. Eren gibi bir tepki vermesini beklerdim ondan.. ancak o benim yanımdaydı. Destek olmaya çalışıyordu. Şuan Eren'in yanında da olabilirdi.

"Ceren ufaklığından beri öyle Neşe. Hep içine kapanık bir çocuktu. Anne ve babamın, bizim sözümüzden çıkmaz ne dersek yapardı. Okulda arkadaşları bu yüzden çok çektirdi ona. Ve dediğin gibi anlayışlıydı." Dedi tebessüm ederek.

"Olması gereken de bu Neşe." Dedi "Eren'e bakma sen, dedim ya o da böyle biri değildi. Ceren sadece davranması gerektiği gibi davranıyor."

Hala böyle insanlar, aileler vardı. Eren bu ailenin yüz karası falan mıydı? Neden sadece o böyle değişik tepkiler veriyordu? Ondan benim yanımda olmasını istemezdim. Sevmek zorunda değildi ki beni. Beni birilerinin sevmediğini biliyordum.

"Onla ilgilenmiyorum..ne hali varsa görsün. Benden rahatsız olduğunun farkındayım. Düzeninizi ben de bozmak istemiyorum."

Tek kaşını kaldırıp bana baktı. "Ah be Neşe'm, insanın canı ciğeri onun düzenini bozmaz."

Neşe'm..

Kalbimi bir değişik hissettirmişti bu kelime.

"Senin için öyle.. Bir yabancı gibiyim, sen öyle hissettmiyor musun bana bakınca?"

On sekiz.

Bunca sene öldüğünü düşündüğün biri gelse, ben korkardım şahsen. Hırlıhırsız mı belli değil evine alıyorsun çocuğum diye. Gözümü üzerinden eksik etmezdim.

"Biz seni hiç görmedik ki Neşe," dedi gözleri dolduğunda "Annem senin artık bizden uzakta, ama yine de çok yakınımızda olduğunu söyledi."

"O nasıl oluyor?"

Elimi alıp kalbinin üzerine koydu.

"Sen hep buradaydın," dedi sonra başına koydu elimi "Aklımda, kalbimde.. insan kalbine soktuğu insana yabancı gözüyle bakmaz. Kıymetlisi gözüyle bakar. Sen, Ceren.. bizim kıymetlilerimizsiniz Neşe."

Dudağım titredi. Neşe ağlamaz, ağlama Neşe.

"Ağlama, gel bir sarılayım sana. Bu duyguyu çok merak ediyorum."

Elimi geri çektim. Dizlerimin üzerine koydum. Benden istediği şeyi yapmak istesem de hareket edemedim.

"Ya da ben geleyim." Başımı göğsüne çekip sarıldı.

Ellerim titremesin diye yumruk yaptım.

"Nasılmış?" Dedim ortamı dağıtmaya çalışarak.

"Hiç de yabancı bir duygu değilmiş."

Derin nefes al Neşe, ne hissettiğini düşün. Ben geceleri yastığıma sarılır yatardım. Şimdi ise bana sarılan kişi, ben o kelimeyi kullanmasam da öyle hissettiriyordu.

"Çok güzelsiniz!" Dedi Ceren, ona baktım hemen. Telefonuna bakıyordu.

"Benden izin aldın mı sen?" Dedim.

"İzin almama gerek yok, çünkü vermezdin."

Vermem tabii. Kim habersiz çekilen bir fotoğrafta güzel çıkar ki?

"Ama çok güzel çıktınız; bakmak ister misin?"

Telefonu çevirip gösterdi. Saçlarım yüzümü kapasa da burada asıl dikkat çeken şey o değildi. Emre, saçlarımı kokluyor gibi çıkmıştı. Gözleri kapalıydı.

İlla görmüşsünüzdür, hasret çektiğinize kavuştuğunuzda kokusunu içine kadar çeken kişileri.. işte Emre de bunu yapmıştı.

Ve ona benim aksime yabancı hissettirmemişti.

"Daha iyilerini gördüm, kendini bu alanda geliştirmelisin." Dedim burun kıvırarak. Oysa ki çok güzeldi.

"Artık onu da öğrenirim sıkıntı yok. Ama güzel çıkmamasının bir nedeni de içinde benim olmayışım olabilir mi acaba?"

Güldüm.

Emre "Gel bakayım sen de," diyerek diğer yanına oturttu Ceren i de. İkimizi de kolunun altına alarak bize sarıldığında Ceren ile göz göze geldik..

"Zaman tam da şuan dursun," dedi "Çünkü ben çok mutluyum."

Birkaç saniye sesimi çıkarmazken en son dayanamadım.

"Ceren!" Dedim "Sen ocağın altını kapamadan mı içeri geldin?!"

BÖLÜM SONU

İçinizde Eren'i anlayan biri var mı?

Diğer bölüm her şeye rağmen doğum günü olacak.

Ay, hediye fikirlerini alabilir miyim?

Ceren'e hediye.

Neşe'ye hediye.

Continue Reading

You'll Also Like

140K 4.1K 15
Sırf kuzeni için 18 yaşında Mardin'in acımasız ağasına gelin giden Larin... Annesi için berdeli kabul eden Baran ağa...
1.3M 88.7K 59
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
139K 7.6K 50
Anneannesini görmek için gittiği şehirde üsteğmen Göktürk ile karşılaşan Efsun hiç beklemediği gerçeklerle de karşılaşır ___ " sen benim hayatımda h...
926K 64.6K 37
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...