Kız Kaçıran |Askeri Texting|

By felaketyazar

1.3M 53.8K 18.2K

0536***: ulan bak ben dayanamıyorum çabuk gel beni kaçır 0536***: çabuk gel camın altına atlıycam çabuk lan ç... More

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9(Yeni Bölüm)
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0 (yeni bölüm)
3.1 (Yeni Bölüm)
3.2
3.3
3.4
3.5
3.6
3.7
3.8

1.9

42.9K 1.8K 1.2K
By felaketyazar

Uzuuuun bir bölümle geldiiiim.

Yapacağınz şey çok basit. Oy ve yorum yapmaaaaak.

✔✔✔✔✔

Genç adam hasarsız kolunu kaldırıp kapıyı çalacakken son anda aklına gelen ile elini direkt saçlarına götürdü. Görev sürecindeyken uzayan saçları epey dağılmıştı ve şekil vermek çok zordu. Kapıyı çalmadan önce aklına gelince öncelikle saçlarını düzeltmeyi umdu. Oysa defalarca tarayıp zaptettiği saçları zaten düzgündü.

Derin bir nefes aldı ve zile dokundu. Bir süre bekledi fakat ses gelmedi evin içinden. Kaşlarını çatıp kapıya vurdu bu defa ama yine ses yoktu. Oysa abisi Şifa'nın evde olduğunu söylemişti. Bir yere mi gitmişti yoksa?

Şahap gerginlikle zile bastı ardarda. Sonunda kapı açılma sesi duyuldu evin içinden. Hemen sonra çıplak ayaklarla parkeyi döverek koşturdu Şifa.

"Geldiim"diye seslendi koridordan. Çelebi'nin anahtarı unuttuğu için kapıyı çaldığını düşünüyordu ve uykudan uyandığı gibi fırlayıp koşturmuştu kapıya.

Şahap duyduğu ses ile rahat bir nefes aldı. Biraz garipsemişti aynı zamanda. Bu evden kız sesi duymak pek de mümkün bi mesele değildi. Ancak görünen o ki imkansız da değilmiş. Şahap bu garipsemeyi gözardı etmeye çabaladı. Uzun zamandır kendisini bekleyen kızın yanına gelmişti sonuçta.

Az sonra kapı açıldı ve dağınık saçlarından birkaç tutam yüzüne düşmüş genç kız araladı kapıyı. Bir gözü kapalı öteki gözü yarı açık bir şekilde baktı kapıdaki kişiye. Tam olarak göremedi fakat aklında Çelebi olarak kesinleştirdiği için ona göre konuştu.

"Hoşgeldin Çelebi abi"dedi mayışık bir sesle. Yüzündeki mahmurluk çok sevilesi duruyordu.

Karşısındaki sahneye duraksayarak bir kaç saniye baktı Şahap. Defalarca kez gezindi gözleri karşısındaki görüntüye. Abisine de bu sevimlilikle kapıyı açtığını düşündü. Biraz da olsa içi huzursuz oldu. Ancak çok sürmedi. Bu kız...kendi kıyafetlerini mi giyinmişti? Kendisine epey büyük olan tişörtü ve dizlerinin altına gelen şortuyla fazla..güzeldi. Şahap dağılmış saçlara bakarken elini uzatıp düzeltmemek için zor tuttu kendini.

"Beni tanımaman biraz üzdü. Sözde özlemiştin bir de"dedi alınmış bir ses ile. Daha fazla beklemenin alime yoktu. Şifa duyduğu farklı ses ile kaşlarını çatıp kapalı gözünü açmaya çalıştı. Bu gerçekten zordu çünkü gece boyu telefonundan bir şeyler izlemiş ve sabahı görmüştü. Daha yeni uyumuş ve uykusunun ortasında uyandırılmıştı. Gözleri kapanmak için direniyordu.

Bir eliyle saçlarını yüzünden geriye çekti ve karşısındaki adama baktı. Gördüğü kişiyle gözleri büyüdü. Hatta mutluluktan hiç düşünmeden hızla yürüyüp gelen adamın gövdesine sardı kollarını. Elleri iri gövdeden dolayı kavuşmadı fakat bedenleri kavuşmuştu.

"Gelmişsin!"dedi mutlu bir ses ile. Uzun zamandır bekliyordu bu adamı. Kendini tamamen onun varlığına dayandırdığı için uzun süre görememek bayağı boşlukta hissettirmişti.

Bedenine sarılmaya çalışan kollar ile gerildi Şahap. Alışık değildi böyle kucaklaşmalara. Abisiyle bile el tokalaşır çok nadir sarılırdı. Ama bu kız hiç sormadan direkt sarılmıştı ona. Hem de sımsıkı bir şekilde. Bedenine yaslanan bedeni tek koluyla sarıp kabul etti.

"Geldim tabi. Sözümü de tuttum"dedi belirterek. Aslında sözünü tutmuş sayılmazdı fakat bu Şifa'nın umrunda bile değildi. Başını geriyi eğip gülümsedi mahmur gözleriyle ve

"Geç olsa da tuttun."dedi onaylayarak. Şahap kendisine sevimlice gülümseyen kızı izlemeye daldı.Tam şu an bir kız tarafından kucaklanıyordu ve bunun gerçekliğini akıl ederken zorlanıyordu. Bu pek de mümkün olacak bir şey değildi çünkü. 28 yıllık hayatında bunu hiç yaşamamış yaşamayı da düşünmemişti. Ama bu nedensizce hoşuna gitmişti. Ciddi ciddi doğru düzgün tanışmadıkları şu kızın sarılması hoşuna gitmişti.

"Şey...içeri gelsene"deyip beline sarılı koldan çekilmeye çalıştı Şifa fakat kendisine dalgınlıkla bakan adam kolunu çekmedi. Temkinli bakışlar attı ve göğsünden dürttü adamı.

"Yorulmuşsun kesin. Dalıp gittin. Gelsene içeriye"dedi gülümseyerek. Dediklerini yeni yeni farketti Şahap. Gözlerini kırpıştırıp kendisinden uzaklaşmak isteyen bedene alan tanıyıp geri çekti kolunu.

Şifa o an farketti sargılı kolunu ve telaşla uzanıp dokundu.

"Hii! Çok acıyor mu canın?"diye sordu endişeyle. Bakışları hâlâ sargılı koluna sabitken kendisine dalıp gitmiş adamdan bir haberdi.

"Hadi gel de dinlen. Eminim canın acıyordur. Benim kolumdan kurşun geçse ben kolu orada bırakırdım. Sen yine iyi dayanmışsın deyip"adamın boştaki elini iki eliyle tuttu ve içeriye çekti. Tamamen farkında olmadan yaptığı hareketler ve takındı mimikler o kadar göze çarpıyordu ki Şahap tek bir anını bile kaçırmak istemiyordu. Bakışlarını yüzünden çekemiyordu bile. Ayakkabılarını çıkardı ona izlerken. Bakışları anlık olarak büyük elini tutan iki küçük ele kaydı. İçli bir nefes kaçtı dudakları arasından ama neyse ki kız bunu duymamıştı. Gerçi duysaydı da bir şey anlamazdı ki.

Şahap içeri girince kapıyı kapattı ardından. Kendisini oturma odasına götüren kızı takip etti sessizce. Bakışları anlık olarar tekrar bedeninde dolaştı ve yeni yeni aklına gelen ile olduğu yerde durdu. Onu çekmeye çalışan kız Şahap durunca geriye doğru sendeledi. Ne olduğuna bakmak için ardını dönünce kendisine öfkeyle inceleyen adamla karşılaştı.

Üzerindeki kıyafetlere bakıyordu sinirle. Şifa bir ayağını ötekinin üzerine getirip çekimser şekilde dururken dudaklarını kemirdi. Kesin eşyalarını izinsiz giyindiği için kızacaktı ama başka çaresi yoktu ki. Kendisine ait üç parça eşya yıkanmış ve kurumayı bekliyordu. Uyurken pantolon giyinemeyeceğine göre mecbur bu kıyafetleri giyinmişti.

Bir ayağıyla diğer ayağının üzerini ezerken özür dilemek için adamın ellerini sarstı. Sonunda kendisine çevrilen siyah gözleri baktı ve

"Şey...giyinecek kıyefetim kalmayınca ben de bunları giyindim. Özür dilerim izinsiz dolabını açtığım için"dedi utançla. Hatta bu bilinçle yanakları kızardı. Adamın dolabını karıştırmış gibi bir şey olmuştu.

"Kapıyı böyle mi açıyorsun sen?"diye sert sesiyle sordu Şahap. Kapriden hallice şortu ince bacaklarını gözler önüne sererken kapıyı böyle açma fikri canını çok sıkmıştı. Ya gelen başkası olsaydı!

"Nasıl yani?"diye sordu Şifa çekimser bir sesle.

"Bu üstünle kapı mı açılır kızım!"diye hoşnutsuzlukla konuştu Şahap. Çenesiyle açıkta kalan bacaklarını göstermişti. Şifa işaret ettiği yere bakınca bacaklarını gördü. Utançla adama baktı ve

"Ben Çelebi abi gelmiştir diye sorun etmedim. Yoksa böyl-"

"Edeceksin!"deyip uyardı Şahap. Abisi bile olsa kimsenin onu böyle görmesini istemezdi. Fena şekilde tatlıydı ve bu tatlılık öyle yanak sevmeyle giderilecek bir tatlılık değildi.

"Kapıyı böyle açmayacaksın. Üzerindekilere dikkat edeceksin kızım. İstersen atletle gez ama o kapıyı açarken düzgün giyinmiş ol"dedi itiraz kabul etmeden. Neredeyse burunları çarpışacaktı bulundukları yakınlıkta. Şifa kendisine öfkeyle konuşan adam ile bir an için kırıldığını hissetti. Geldiği için sevinçten neredeyse ağlayacaktı fakat şimdi bu adam ona kızıyordu. Bu ses tonu için neredeyse ağlayacaktı.

Alt dudağını kemirirken dolu gözlerini gizlemeye çalıştı.

Bu kıyafetlerle kapıyı açmasının uygun olmadığını biliyordu. Kendisi içinde açık gelmişti fakat çok telaşlı uyanmıştı. Yataktan ne ara çıktığını bile farketmemişti ki. Tek derdi kapıda kalmış sandığı Çelebi'ye kapıyı açmaktı. Yoksa odadan çıkarken zaten pantolon ve tişörtünü giyinecekti. Hem izinsiz giyindiği için Çelebi de kızar diye düşünmüştü. Ama karşısında kıyafetlerin asıl sahibini görmek şok etmişti.

"Bir dahakine dikkat ederim"dedi kısık bir sesle. Başını eğerek sessizce konuşan kıza bakıp gözlerini yumdu Şahap. Çok fevri davranıyordu. Normal hali bu değildi. Kim ne giymiş kim ne yapmış umrunda olmazdı fakat bu kız umrunda oluvermişti. Günlerdir aklında gezinip duran kız umrundaydı. Ama onu incitmek istemiyordu. Ancak incitmeden de duramıyordu anlaşılan.

Sesli bir nefes çekip başını eğerek gizleyen kızı kolundan tuttu ve yavaşca kendine çekti. Sinirle incittiği kişiye nasıl sözler etmesi gerektiğini bilmiyordu. Bu yüzden onu kollarına almayı seçti. Tek koluyla sarmaladığı kız yüzünü omuzuna gömüp gizlendi orada.

"Sadece bazen sıkıntılı insanlar gelip kapıyı çalabilir ve senin kapıyı böyle açman sıkıntı çıkarabilir. İstediğin kıyafetimi giyinebilirsin bunun için izin almana gerek yok ama böyle giyindiğin zaman mümkünse kimseye görünme"dedi yumuşak bir sesle. Açıklaması gayet makuldü fakat nedense tatmin etmemişti. Dilini cayır cayır yakan duygu daha sert konuşmasını istiyordu. Bu duygu evvela birkaç kez tattığı kıskançlıktı. Çoğunlukla iş alanında tattığı bu kıskançlık şu an bildiğinin ötesindeydi. İş alanındaki hırsa evriliyordu. Peki ya bu? Kendinden çok güvendiği abisinden bile kıskanmıştı. Bir anda yükselen bir duyguydu ve kontrol edemeyince üzücü sonuçlara yol açabiliyordu.

Kolunu sardığı kızın saçlarına küçük bir öpücük bırakmak istedi. Saçlarına öpücük bırakacakken burnuna dolan karamel kokusu doluştu ciğerlerine. Cidden çok kalmadan hayatından gidecek olan bu kızın böyle unutulması zor izler bırakmasıyla nasıl baş edecekti bilmiyordu henüz. Bunun da farkında değildi. Kaybettikten sonra farkedecekti. Herkes gibi..

Şifa kulağına doğru konuşarak açıklama yapan adamın sadece tenine çarpan nefesinin sıcaklığına odaklanmıştı. Tenini yalayıp geçen nefes daha önce hiç tatmadığı ne anlama geldiğini bile bilmediği duyguları uyandırmış ve hücrelerini adeta gıdıklamıştı. Derince yutkunup adamın tişörtünü sıkıca kavradı. Yanlış bir hareket yapmak istemiyordu. Bedeni bilinç dışı hareketler yapıyordu çünkü.

Az sonra kafasına konan öpücük ile mayıştığını hissetti. Neden şimdi bir de öpmüştü ki!

Daha fazla olaydan etkilenmeden geri çekildiler. Şahap yanakları pembeleşmiş kıza bakarken ortamdaki gerginliği dağıtmak adına konuştu.

"Ben duş alıp geleceğim. Sen de bana söz verdiğin gibi çorba yap"dedi. Kahvaltı yapmamıştı sabah. Aklı kendisine çorba yapacak olan bu kızdaydı. Midesini onun için boş tutmuştu. Şifa gülümsedi ve onayladı hemen.

"Yaparım tabi. Ama sargı varken yıkanman doğru mu?"diye sordu emin olmayarak. Enfeksiyon kapabilirdi. Daha kötü sonuçlar doğabilirdi.

"Hallederim ben. Sen merak etme"dedi Şahap. Kızın kendisi için endişelenmesi hoşuna gitmişti. Gizlemeye çalıştığı gülümsemesi ile kıza bakarken banyoya gitmeyi unutacaktı neredeyse.

"Hadi bakalım abilerin abisi. Git duşunu al. Ben mutfaktayım"deyip omuzunu pat patladı ve mutfağa yöneldi Şifa. Bu hitabı tamamen laf olsun diye söylemişti şu anda fakat Şahap için ters etki bırakmıştı.

Ardından bakan Şahap bu hitap şeklinin ağırlığı altında eziliyordu resmen. Ona karşı yeni yeni oluşmuş hisler vardı içinde. Bunların önünü alması gerekiyordu. Çünkü bu kızı kaçırdıktan sonra onunla kuracağı her temas sanki fırsatçılıkmış gibi hissettirecekti. Kız ona güvenmiş ve özgürlüğe gitmek için onunla kaçmıştı. O ne yapacaktı peki onun güvenini boşa çıkarıp onun duygularından mı faydalanacaktı? Hiç sanmıyordu. Bu yüzden zaman zaman aklını kurcalayan farklı düşüncelere engel olması farz olmuştu.

Ancak tuhaftı işte. Bir kızın kendisine sığınıp onunla kaçması..evinde kalması...abisinin kabul etmesi ve bu kızın her konuşmada onu beklediğini defalarca kez söylemesi...tuhaftı.

•~•~•~•~•

•~•~•~•~•

"Sıhhatler olsun"dedi Şifa çekmeceden kaşık çıkarırken. Şahap nemli saçlarını eliyle dağıtırken evi benimsemiş ve ona göre hareket eden kızı hoşnutlukla izliyordu. Doğrusu kızın geldiği gibi oturup anne diye ağlamasını bekliyordu. Ya da kendini odaya kapatıp yemek dahi yemeden depresif bir moda girmesini bekliyordu ama kız tam tersiydi. Enerjikti ve güleryüzlüydü. Bunun sebebi ise belliydi zaten. O gerçekten özgür ve mutlu bir hayat yaşamak istiyordu. Geride bıraktıklarına takılıp kalmamak için savaşıyordu. Buna engel olmamak için çabalayacaktı Şahap.

Kendisi için hazırladığı yere oturdu ve kasede buharı tüten çorbayı kokladı. Fena değildi.

"Annemden öğrendiğim özel tarif. Tavuk suyuyla yaptım. Hemen iyileşirsin"dedi Şifa hevesle ve yanına gelip çarprazına oturdu.

"Hemen iyileşmek gibi bir niyetim yok abisi"diye mırıldandı Şahap. Şifa anlamadı ne dediğini fakat sorgulamadı. Heyecanla vereceği tepkileri bekliyordu.

Şahap kendisine dikkatle bakan kıza gülmek istedi fakat tuttu kendini. Aklına gelen ile içten içe sırıttı. Bu kızı biraz uğraştırası vardı.

"Sanırım yiyemeyeceğim"dedi yapay bir sıkıntıyla.

"Neden? Ben yaptım diye mi?"diye sordu Şifa tedirgin bir şekilde. Bunun cevabı onun için önemliydi. Çünkü kendi evlerinde ne zaman heves edip bir şey yapsa eliyle yaptığı yemeklerin hiçbirinin lezzetli olmadığını söyleyip dökerdi abileri. Tadına bile bakmazlardı üstelik.

Şahap'ın da onlar gibi tadına bakmadan dökmesinden korktu. Bu yüzden masadaki elinin üzerine iki elini koyup istekle baktı yüzüne.

"Bari tadına bak. Lütfen. Sonra dökersin. Ama sen bari bak tadına"dedi rica dolu bir sesle.

Şahap kendisine masum bakışlar atan kızın gözlerinde yatan kırgınlığı görünce afallar gibi oldu. Bunun nedenini merak etti ama sormadı. Rafa kaldırdı. Şimdi tek temennisi o kırgınlığı gidermekti.

"Yok içeceğim ama elim sakat. İçemem ki tek başıma"deyip sargısını değiştirdiği kolunu gösterdi. Şifa anlamsız bakışlarla ne demek istediğini sorguladı. Kafası allak bullak olmuştu. Çünkü o, Şahap'ı abilerinin yerine koymuştu ve çorbayı içmeyeceğini düşünmüştü. Fakat o başka bir şeyden bahsediyordu.

"Nasıl yani?"diye sordu merakla.

"Şöyle ki abisi sen bana içir çorbayı"dedi Şahap kaşığı göstererek. Şifa yeni yeni anlıyordu ne demek istediğini. Eli sakat olduğu için çorbayı içemeyecekti ve bunun için yardım istiyordu. İçten içe bu sebep ile rahatladı. Ama bir sorun vardı.

"Sen solak mısın ki?"diye sordu Şifa. Sol kolundan yaralıydı. Hayatında hiç solak insan görmediği için şaşırmıştı.

Şahap sorduğu soru ile bir sol koluna bir sağ koluna baktı. Elbette ki sağ kolunu kullanıyordu ama bir kerecik solu kullanmaktan sorun gelmezdi.

"Solağım ben"dedi hüzünlenmiş gibi.

"Haaa. Ben seni saalak sanıyordum"

"Sensin saalak. O nasıl kelime kızım!"diye tersledi anında Şahap. Şifa'nın kelimeyi yanlış telaffuz etmiş olması o an için komik bile gelmemişti. Çünkü tabiri caizse salak diyordu.

"Saalak değil mi?"

"Sağlak o"

"Of! Ğ harfine de ayıp olmasın diye bir iki kelimede yer vermişler. İnsan söylerken zorlanıyor"diye söylendi Şifa. İçinde ğ harfi bulunan böyle soft kelimeler onu bazen şaşırtıyordu. Telaffuzda sıkıntı yaşıyordu.

"Ee nasıl yapalım? Çorba da soğuyacak şimdi"diye hayıflandı Şahap. Şifa ona kısık gözlerle bakarken aklına gelen ile parmak şıklattı.

"Artık saalak olmanın vakti gelmiş demektir. Zaten sağ elde hayır var"diye bilmişçe konuşup kaşığı Şahap'ın sağ eline tutuşturdu. Ani bir şaşkınlıkla elindeki kaşığa baktı genç adam. Hoşnutsuz bakışları kendine gülümseyerek bakan kıza döndü sonra.

"Sen harbi salaksın"diye söylendi. Çorbayı onun içirmesi gerekiyordu bir kere!

"Babayiğit ben zaten saalağım. Seni de saalak yapalım işte"

"Yaptın zaten merak etme!"

•~•~•~•

•~•~•~•

"Üfle biraz. Çok sıcak"diye uyardı Şahap alayla. Kızcağızın sinirlerini bozmak da üstüne yoktu. Şifa sinirle ofladı elindeki kaşığa doğru.

"Oflama üfle!"

"Üf ya! Üf! Üf!"diye sinirle söylenip kaşığa doğru konuştu Şifa. Bu adamın istekleri hiç bitmiyordu. Sağ elini kullanamayınca mecbur Şifa el atmıştı ve çorbayı o içiriyordu. Ama bu adam içine doğradığı ekmeğin ölçütüne bile karışıyordu. Şimdi de zaten ılımış çorbayı soğutmaya çalışıyor ve Şifa'yı çıldırtıyordu.

"Üfleme abiye!"diye kızdı Şahap. Ses tonundaki alay elle tutulur cinstendi.

"O kadar gıcıksın ki Allah çarpsın oturup ağlayacağım!"diye söylenip tepindi Şifa. Cidden ağlayacaktı. Zor duruyordu yerinde. Bu adam tüm sinir sistemini bozmuştu. Daha geleli birkaç saat olmuştu üstelik.

Şahap sesli bir gülüş bıraktı gergin ortamda. Kızın bu çıldırmış haline sarsılarak gülüyordu. Sesinin hoş tınısı mutfağı doldururken Şifa sinirden yumduğu gözlerini açtı hemencecik. Duyduğu gülüş sesine odaklandı hemen. Cidden gülayor muldu? Ama çok güzel gülüyordu. İlk kez onu kahkaha atarcasına gülerken görüyordu ve bu nedensizce hoşuna gitmişti. Siniri uçup gitmişti.

"Tamam tamam. Ben içerim. Sen yorulma ver."dedi gülen gözleri ardından. Elini uzatmış kaşığı almak için bekliyordu fakat Şifa vermedi. Her ne kadar sinirlense de o gülüşünü tekrar görebilme umudu ile yedirmeye kendisi devam etmek istedi.

"Hayır hayır. Ben yedireceğim. Dökersin belki"dedi ve kaşığı uzattı. Şahap kısık gözlerle kızı incelerken önüne uzatılmış kaşığı dudakları arasına alıp içti çorbasını. Onun için hava hoştu. Eğleniyordu işte.

"Aferim aferim. Böyle bak abine"dedi yuttuğu çorbanın ardından.

"Ne abilik sevdasıymış bu be! Kaç yaşındasın sanki!"diye söylendi Şifa. Bu gün abilik yapması hoşuna gitmemişti anlaşılan.

"28 yaşındayım ben"dedi Şahap merakla vereceği tepkiyi izlerken. Eninde sonunda yaşını öğrenecekti. Ama vereceği tepki önemliydi elbette. Şifa duyduğu sayı ile duraksadı fakat o an gözüne çok gelmemişti bu sayı. Oysa onun için 22 en yüksek yaş sınırıydı. Kendisine kıyasla(!).

"İyi ben de 18 yaşındayım!"deyip omuz silkti Şifa. Çok büyük bir savunma yapmış gibi bir hali vardı.

"Ee yani? Ne! hâlâ çocuksun!"diye mırıldandı Şahap. Bu aslında kendisine yaptığı bir konuşmaydı. Sana göre o fazla küçük kalıyor adlı bir konuşma olmalıydı.

"Değilim! Reşitim ben! Abim de çok var hem! Sana abi demek zorunda değilim!"dedi banane dercesine. Şahap bir an için buna sevinir gibi oldu. Kız ona abi demek istemiyorsa elbette bunu olumlu karşılardı. Ama... işte hep bir ama vardı.

"Olmaz aramızda yaş farkı var abisi. Yorma beni!"

"Eyvallah abilerin abisi unutma bu lafını. Yaş farkı varmışmış. Biz sanki bilmiyoruz! İyi derim abi olur biter!"deyip kendisine şaşkınlıkla bakan adamın ağzına içi dolu kaşığı soktu sinirle. Eve geldiği zaman mutlulukla karşıladığı adama içten içe abi deme fikri canını sıkmaya başlamıştı. Çünkü aklı karman çormandı. Kendisine böyle iyi ve hoş davranan adamın zaten kapı dibinde bir talibi vardı. Aklının kenarında içini kemiren bu farkındalık biraz kıskançlık hissi uyandırıyordu ve Şifa onu abi demek istemiyordu. Ama demesi gerektiğini de biliyordu. Öyle olmalıydı. Abi dediği insana yanlış hisler besliyormuş gibi hissediyordu. Günlerdir mesajlaşıyorlardı ve bu mesajlaşma süresince onunla uzaktan dahi olsa ilgilenen bu adama karşı karmaşık hisler içindeydi. Ama çok sürmezdi. Çünkü kapının dibinde cidden bir talibi vardı!

Hem madem abisi olmak istiyordu. Olurdu o zaman!

•~•~•~•~•

•~•~•~•~•

"Tamam. Her şey hazır. Ellerine sağlık ufaklık"deyip gülümseyerek Şifa'nın saçlarını dağıtırcasına okşadı Çelebi ve hazırlanmış yemek masasına baktı. Sağlıklı ve güçlendirici ne varsa hepsi masada hazırdı. Kemik suyunda yemekler, sebzeden yemekler ve Şifa'nın harika çorbası. Çelebi eve geldiğinde acıktığı için bir kase içmişti ve tadını harika bulmuştu. Şifa ise onların beğenmesi ile daha bir mutlu olmuştu.

Şahap da çorbayı çok beğenmişti ve hatta iki koca kase içmişti. Daha doğrusu Şifa içirmişti. Biraz sinir krizleri geçirmiş olabilirdi tabi onu yedirirken. Ama yine de Şahap'a çorba içirirken mutluydu. Bu hoşuna gitmişti. Sanki gerçekten yakınlarmış gibi hissetmişti. Yani kardeşlik açısından değil de sanki sevgililermiş gibi hissetmişti.

Gülümseyerek masaya bakarken Çelebi sandalyeyi çekip oturdu ve Şifa'ya döndü.

"Git uyandır bakalım. Gelsin paşamız"dedi. Şahap bu gün eve gelebilmek için ekibinin ve kendisinin dinlenmesine izin vermeden yola çıkmışlardı. Van'a geldikleri gibi karargahta durum değerlendirmesi yapmışlardı ve o hemen eve geçmişti. Kendisini bekleyen ve görmek istediği biri vardı çünkü. Ve görmüştü de.

Ama cok fazla ayık kalamadı. Yorgun olduğu için fazla direnemeden uykuya dalmıştı kendi yatağında. Evet. Kendi yatağında yatmıştı. Aslında farkında olmadan orada uyuya kalmıştı. Öylesine ne yapacağını düşünmek için yatağına oturmuş ve burnuna buram buram gelen kızın kokusuyla uykuya dalmıştı. Asıl komik olan ise kolunu sardığı oyuncak tavşandı. Tamamen farkında olmadan yaptığı bir şeydi. Üstelik tavşandan da kızın kokusu geliyordu. Bu kız kendini iyice sokmuştu adamın aklına.

Zaten eve geldiğinde duş almak için odasına girmişti ve burnuna dolan karamel kokusuyla afallamıştı. Odası baştan aşağıya Şifa gibi kokuyordu. Birkaç saniye duraksamış ve etkisi altına girdiği kokuyu solumuştu. Fakat daha fazla beklemedem banyoya yönelmişti sonra da. Çünkü mayışıp kalacaktı bu kokuyu solurken. Alışageldik bir şekilde banyoya girmişti ama hemen bonra çıkmıştı aceleyle. Bu banyoda duş alması doğru olmazdı. Büyük banyoya gitse daha iyi olurdu. Kız için ayrılmıştı bu banyo! Duşunu alıp giyinmiş ve tekrar odasına gelmişti. Cidden bu alışkanlıktan kurtulmak hiç kolay olmayacaktı.

Şifa hızlı adımlarla Şahap'ın odasına ilerledi. Onu uyandırmak için heyecanlıydı. Bayağıdır uyuduğu için canı sıkılıyordu ve uyansın istiyordu. Zaten doğru düzgün vakit geçirememişlerdi. Birbirlerini tam tanımıyorlardı bile! Taşınıp gitmeden evvel onun her şeyini öğrenmek istiyordu. Sonra kendinden bahsetmek istiyordu ona. Kendini yakın hissettiği bu adama veda etmeden önce çok şey yaşamak istiyordu. İçinden gelen hevesleri vardı. Sanırım bu gençliğinden kaynaklı bir durumdu. Gençti, enerjikti ve heyecanlıydı. Hayatına ilk defa yabancı birini almıştı ve ne yapacağını bilmiyordu. Tek bildiği ise onunla yapmak istediği çok şey olduğuydu.

Kapının kulpunu indirdi ve karanlık odaya doğru bir adım attı. Derin nefes sesleri ilişti kulağına. Şahap derin bir uykudaydı anlaşılan. Şifa gece lambasını yaktı ve yatakta sereserpe yatan adama baktı. Sabah uyuduğunu gördüğünde üzerine pike örtmüştü. Ama adamın şu an üzerinden pike sıyrılmıştı ve üzerinden çıkarmaya çalıştığı tişörtü bir eline dolanmıştı. Kırmızıya yakın tonda odayı aydınlatan ışık adamın kaslı teninde görsel şölen sunarken Şifa öylece bakakalmıştı. Bu görüntü hayallerinin de ötesindeydi. Bazen sevdiği oyuncu veya şarkıcılar ile kendisini hayal ederdi. Ama kurduğu hayaller hep aşk üzerine olurdu. Öyle ki hayalinde bile yarı çıplak düşünmezdi kimseyi ama bu görüntü aklının ve hayalinin ötesindeydi. Herhalde oturup günlerce hayal kurmaya çalışsa böylesini düşünemezdi.

Dalıp gitmişken hafifçe teprenen adam ile irkildi ve odadan kaçarak çıktı. Sanki yanlış bir şey yapıyormuş gibi takındığı bu tavır yüzünü kızartmıştı. Elleriyle yüzüne yelpaze yaparken bakışları homurtuyla mırıldanan adamı kontrol ediyordu aynı zamanda. Uyanmamıştı. Eh! Çok şükür.

"Ben bu adamı uyandıracaktım ama"diye düşünceleriyle çatıştı bir an için. Uyanmadığı için şükrettiği adamı uyandırmaya gelmişti zaten! Bir elini yüzüne çarpıp ofladı ve tekrar odaya girdi. Bu sefer uyandıracaktı.

Cesur adımlarla ilerlemeye başladı. Dikkatinin dağılmasını asla istemiyordu. Bu yüzden bakışlarını tek bir yere sabitledi; adamın kolunun altında son nefesini veren tavşanına!

Telaşla tavşanına baktı ve uzanıp almaya çalıştı. Herkes için oyuncak olabilirdi elbette fakat bütün sırlarını paylaştığı bu oyuncak Şifa için gerçeğin de gerçeğiydi. Ve şu an ölüyordu. Acımasız, kaslı bir kolun altında hemde!

Uzanıp kolundan tuttu oyuncağını. Yavaşca çekmeye çalıştı. Nedense bunu yaparken adama yakalanma korkusu sarmıştı bedenini. Oysa adamı uyandırsa oyuncağı da zaten kurtulurdu. Yine de yavaşça çekmeye çalıştı.

Tavşanın kulakları tam Şahap'ın elinden kayacakken bir anda avucunu kapattı. Sımsıkı kapattığı avucu tamamen istemsizdi. Elindeki hafif temas ile uyku uyanıklık anında kapatmıştı elini Şahap. Bunun bir oyuncağın kulağı olduğunu o an için bilmiyordu.

Şifa söylenerek çekmeye çalışırken Şahap biraz daha sıkı tuttu.

"Aaa! Kulağını koparacaksın! Cani adam bıraksana!"diye söylenip bir dizini yatağın üzerine koydu. Ani sarsılmayla irkilen Şahap daha gözünü açmadan yakınında hissettiği bedeni kolundan tuttuğu gibi yanına çekti ve yatağa serip yerlerini değiştirdi. Bir eliyle bedeni sabitleyip ötekiyle boğazını tuttu. Fakat bunu çok da uzun sürdüremedi. Boğazını tuttuğu eli yaralı koluna ait olduğu için dişleri arasından acıyla tıslayıp elini geri çekti.

Ani bir şekilde tepe taklak olan Şifa kocaman gözlerle karşısındaki adamı izliyordu. Öyle ki bağıramamıştı bile. Ne ara bu hâle geldiğini anlayamamıştı çünkü. Sertçe yutkundu ve üzerine kapanan bedeni bir eliyle ittirmeye çalıştı.

"Benim"dedi kısık bir sesle. Şahap duyduğu ses ile gözlerini kırpıştırdı ve altındaki bedene baktı tekrar. Şifa'ydı bu. İyide altında ne işi vardı?

"Yok artık! Rüyada mıyım?"diye mırıldandı anlamsız bakışlarla. Rüyasında da aynı böyle bir yakınlığın içerisindeydi. Bilinçaltına işleyen bu kız rüyasında da onu rahat bırakmamıştı.

"Şey...yemek için uyandırmaya geldim ben"diye açıklamaya çalıştı Şifa. Titrek sesi ile pek de net konuşamamıştı. Üzerine kapanan beden yarı çıplaktı ve bu onun için çok aşşırı bir durumdu. Kalbi hızlı hızlı çarparken ittirmek için göğsüne bastırdığı adama baktı. Tenine temas eden avucu cayır cayır yanıyordu sanki. Öyle ki avucunu kapatmak istedi ve yaptı da. Fakat avucunun yaslandığı tene, elini kapatırken sürtünen tırnaklar pek de hayır olmamıştı.

"Siktir!"diye fısıldadı Şahap. Tenine sürtünen tırnaklar içini gıdıklamıştı resmen. Başını havaya kaldırıp gözlerini yumdu ve sertçe yutkundu. Biraz izin verse de kendime gelsem zaten uyanacaktım diye geçirdi aklından. Hem uykulu hem de anın etkisiyle karman çorman olmuştu. Bu sahneyi sonradan hatırlasa kendine sayıp sövecekti. 

Şifa hareket eden adem elmasına bakarken hipnoz olmuş gibi hissediyordu. Çok farklı bir görüntüydü bu. Tekrar tekrar izlemek istediği bir şeydi hatta fakat acı çekercesine konuşan adam ile bu isteğinden vazgeçti. Galiba ani hareket yaptığı için yaralı kolu acımıştı. Bu yüzden böyle yapıyor olmalıydı.

"Abilerin abisi kolunu incitecek-"

"Bari şu haldeyken abi deme!"diye tısladı Şahap. Tam her noktada kendine izin verecekken bu kızın önüne koskocaman bir abi engeli koyması tüm izinlerini ezip geçiyordu. Kendine çizdiği sınırları hatırlatıyordu. Bir anlık heyecanla yıkıp geçtiği sınırları tekrardan diziyordu karşısına. Böyle yapması Şahap'ı kendine karşı küçük düşürücü hissettiriyordu. Kendisine abi diyen kıza iradesizce yaklaşması çok utanç vericiydi çünkü. Kendini toparlaması lazımdı. Ergen bir liseli gibi takındığı bu iradesiz tavırlar da neyin nesiydi!

Şifa ise sinirlenmişti. Daha sabah abilik taslamıyor muydu bu adam!

"Neden düzgün uyandırmıyorsun kızım!?"diye sinirle söylendi. Eğer düzgün uyandırsaydı şu an altında olmazdı en azından!

"Şey sen tavşanımı boğuyordun. Ben de onu kurtarayım derken sen irkildin galiba öyle bi anda çektin beni ama sorun değil" deyip gülümseyerek avucunda tuttuğu tavşanını, bakmadan kulaklarından tutup havaya kaldırdı. "Tavşanımı zarar görmeden kurtardım"dedi. Şahap kendisine gülümseyerek bakan kızın eline baktı bir süre. Sadece iki adet kulak bulunan eline...

Biri bu gülümseyen kıza tavşanın kulaklarını kopardığını söylese iyi olurdu.

•~•~•~•~•
"Allah cezanı vermesin Şahap! Ulan ben oturup tavşan kulağı dikecek adam mıyım lan!"diye bağırdı Çelebi. Aynı sırada kopan kulağı özenle tavşanın başına dikmeye çalışıyordu. Hem kızıyor hemde layıkıyla işini yapıyordu.

Şahap dudaklarını birbirine bastırıp gülüşünü dindirmeye çalışırken boğazını temizledi.

"Abi vallaha nasıl oldu ben de anlamadım"

"Yalançı! Sıkı sıkı tuttun hayvanı. Kulakları koptu! Artık anlattığım hiçbir şeyi duyamayacak!"diye bağırıp ağlamasına devam etti Şifa. Elinde kalan kulakları gördüğü anda başlayan ağlaması yemek sofrasında devam etmişti ve şimdi de kulaklar dikilerken hâlâ akıyordu. Elinin tersiyle gözünü sildi.

"Merak etme abim, duyacak o duyacak. Bak diktim bir taneyi"deyip diktiği kulağı övünerek gösterdi Çelebi.

"Ama ters dikmişsin!"deyip tekrar ağlamaya başlayan Şifa ile Şahap sarsılarak gülüyor Çelebi ise ters diktiği kulağa bakıp sinirle sövüyordu.

"Ya bunun işi duymak değil mi zaten? Ha ters ha düz. Duyar bu abim seni. Duymaz mı? Duymaz evet. LAN ZATEN OYUNCAK BU NASIL DUYSUN!"diye son kısımda bağırdı evin içinde. Gerçekten halleri içler acısıydı. Şifa Çelebi'nin dedikleri ile daha bir ağlarken Şahap kendisi yüzünden böyle ağlayan kıza dayanamadı ve ardından çekip kolları arasına aldı.

"Tamam tamam ağlama. Abim şimdi dikecek. Ağlama artık"diye teselli etmeye çalıştı. Kızın ağlaması içten içe huzursuz hissettiriyordu.

"Bekle seni de dikecem bekle!"deyip ters diktiği kulağı düzeltmek için tekrar sökmeye çalıştı Çelebi.

Şu an oturma odasında üçlü koltukta oturmuş bir oyuncağın tabiri caizse ameliyatını yapıyorlardı. Çelebi koltuğun bir ucunda oturmuş dikiş yaparken Şifa dizleri üzerinde oturmuş onu izliyordu. Tam ardında ise Şahap vardı ve ikisinin cebelleşmesini gülerek izliyordu. Ama durmadan ağlayan kıza dayanamadığı için kolunu karnına dolayıp kendine çekmiş ve sırtını gövdesine dayamıştı. Bari kollarında ağlasındı.

"Abi düzgün dik şu hayvanın kulaklarını. Ters dikip durma. Kızın dediklerini tersten anlayacak"diye uyardı Şahap. Alttan alttan gülüyordu bir de. Çelebi sinirli bir gülüşle döndü Şahap'a.

"Ulan it herif! Ben dikiş nakış kursuna mı gidiyorum! Anca bu kadar oluyor!"diye yükseldi öfkeyle. Şahap bir eliyle yüzünü görmediği Şifa'nın yanaklarını silerken abisine cıklamayı da ihmal etmemişti.

"Sevdiği kadının doktor olması dışında bir sorun yok. Dikiş yapanların sadece tekstille uğraştığını öğrense kahrolur"diye Şifa'ya doğru abisinden bahsederek şikayette bulundu.

"Bana bak Şahap şu kızın hatrına susuyorum. Oturmuşum cerrah edasıyla bir oyuncağın kulağını dikiyorum. Yemin ederim senin ağzını dikerim"diye uyardı sinirle Çelebi. Onların böyle atışması ile Şifa dinen gözyaşları arasından kıkırdadı ve ardındaki gövdeye yasladı sırtını.

Sonunda gözyaşları dinmişti neyse ki. Geriye sadece kulakları dikilmeyi bekleyen bir adet Rıfkı kalmıştı.

Geçen yarım saatin ardından Şifa yaslandığı gövdede mayışmış bir şekilde tavşanına bakarken Şahap kolunun altındaki bedenin sıcaklığıyla mayışmıştı.

Çelebi sonunda nakış işini bitirince gururla gülümseyip kulaklarından tutup kaldırdı tavşanı.

"Ameliyat başarılı geçti. Bu gece yoğun bakımda kalsın. Yarın odaya alır taburcu ederiz"dedi bir doktor edasıyla. Bu oyuncu halleri çok sevimliydi. Bunun sebebi ise evlerinde bulunan bu küçük kız yüzündendi. Resmen kaç yaşında adamlar oturmuş şu kızın oyuncağı ile ilgileniyorlardı. Ciddiyetle hem de! Birileri duymasa bari.

"Küçük hanım umarım bir gece oyuncaksız uyuyabilirsin"diye sinirle söylendi Çelebi. Hâlâ oyuncak diktiği gerçeğini kendine yediremiyordu.

"Uyurum. Biraz korkarım belki ama uyurum"dedi Şifa baş ve işaret parmağıyla miktar belirterek.

"Korkarsan bana sığın kızım. Oyuncak ne alaka!"diye söylendi Şahap. Oyuncakla kendini kıyaslıyordu. Çelebi onun bu haline göz devirdi ve esnedi yorgun bir şekilde. O esneyince Şifa'da esnemişti. Şahap onun esnediğini görünce ayaklandı.

"Uyuyalım o zaman. Yarın bakarsın tavşanına"dedi . Şifa da yorgunca onayladı onu. Yarına kadar bekleyebilirdi.

Çelebi tavşanı kırlentin üzerine yatırdı ve ve ayaklandı. Sırtını gerip gerinirken bakışları uyuklayan kızın üzerindeydi. O kadar ağlamıştı ki yorgunluktan uykusu gelmeye başlamıştı resmen.

El çırpıp uyanmasını sağladı.

"Hadi uyku zamanı!"

•~•~•~•~•

•~•~•~•~•

"Sen bu odadan çıkmıyorsun! Sen de başından beri kaldığın odada yat abim. En küçük yanlışınızda yakalarım sizi"diye uyardı Çelebi kısık gözlerle. Aklında daha evlenmemiş bu aşık çiftin yanlış bir şey yapacağı korkusu geziniyordu. Buna izin veremezdi. Her şey usulünce olmalıydı. Hem bu kız küçüktü. Belki vazgeçip ailesine dönmek isteyecekti. Pişmanlıkla dönüp gitsin istemiyordu. Bir abi olarak her şeyi düşünüp taşınmıştı.

Diğer taraftan zaten aralarında bir his bulunmayan ikili sadece kafa sallamayla onaylamışlardı Çelebi'yi. Şifa zaten yorgundu ve uyuyup kalacaktı. Şahap ise bu kızın kendisine abi dediğini hatırlatıp sınırlarını çizecekti. Bu gece aklında bu vardı. Haddini aşmayacaktı bu işte. Yanlış bir şey yapabilirdi ve kızın duygularını incitebilirdi. Bunu istemiyordu. Daha bir oyuncak için ağlayan bu kıza karşı bir şeyler hissetmenin de absürtlüğünü yaşıyordu zaten. Daha ufacık bir çocuk gibiydi! Nasıl ona karşı hisler duyabilirdi ki!

Onunla ilgili sınırlarını en sert tuğlalarla örecekti.

•~•~•~•~•

•~•~•~•~•

Şifa yatağında sayıklarken bir kabusun içinde sıkışıp kaldığını hissediyordu. Uyanmaya çalışıyordu fakat uyanamıyordu bir türlü. Kısık seslerle sayıklayıp duruyordu. Karşısında kendisine silah doğrultmuş adam Ateş'ti. Onu bulmuştu. Kaçıp gitmesinin gururunu nasıl zedelediğinden öfkeyle bahsedip durmuş ve sonunda silahı çekip dayamıştı alnına. Şifa o an yaşadığı korkuyu gerçek benliğinde de hissediyordu. Bedeni zangır zangır titriyordu resmen.

"Ben evlenmek istemiyorum seninle. Benim sevdiğim var!"diye bağırdı. Sevdiği biri olduğunu söylüyordu fakat bunun kim olduğunu bilmiyordu. Ama gördüğü kabusta birinin olduğuna emindi. Sevdiği biri varmış gibi hissediyordu. Bu his gezindi damarlarında ve neredeyse buna ikna oldu.

Karşısındaki adamın öfkeden bağırıp çağırdığını gördü. Sonra silahı tekrar doğrulttuğunu ve ateşlemek için tetiği çektiğini duydu. Fakat o an önüne geçen bedene saplandı kurşun. Kendisine çarpıp öldürmesini beklediği kurşun başka bir bedene çarpmıştı. Hem de canından öte sevdiğine!

"Anne!"diye bağırdı. Bağırmasıyla uyandı hemen. Bir elini gümbür gümbür atan kalbine koydu. Şiddetle nefes alırken nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Eş zamanlı olarak yatağın üzerinde gezinen elleri kolları arasındaki annesini arıyordu. Aklı gitmişti resmen.

Yatağa sabitlediği ellerine doğru ağırlığını verip soluklanmaya çalıştı.

"Kabustu. Annen iyi Şifa. Kabustu. Ona bir şey yapamazlar"diye tekrar etti kendine fakat bir etkisi yoktu. Hâlâ zangır zangır titriyordu. O an için korkusunu def eden tek bir kişi geldi aklına. Korktuğu her an hissetmiş gibi çıkıp gelirdi yanına. Ve o kişiyi az önce rüyasında bir kurşuna feda etmişti. Annesiydi o kişi. Şifa ne zaman korksa hemen yanına gelir kızı uyuyana kadar yanında beklerdi annesi. Ama şimdi yoktu. Üstelik kabusta gördüğü kadarıyla artık olmayacaktı da. Şifa bu düşünce ile sarsıldı. Yüreğine ağır bir balta saplanmış gibi hissetti. Tam şu an annesinin sıcak kollarına girmek istedi. Ama yapayalnızdı. Kimsesizdi. Korkusunu dindirecek kimsesi yoktu.

Aslında belki de vardı. Bu dinmeyecekmiş gibi duran korkusunu başından beri sığındığı adam belki dindirebilirdi. Bu fikir yattı kafasına. Çünkü eğer biri yanında durup onu sakinleştirmezse günlerce yaşadığı korkunun etkisiyle uyuyamayacaktı. Hatta ışıklar açık sabaha kadar bekleyecekti. Böyle olsun istemiyordu. Korkusuna ve kimsesizliğine derman olmasını istediği kişinin yanına gitmek istiyordu. Hem o hep korkmamasını,  yanında olacağını söyleyip durmuştu. Madem öyle yanında durmalıydı.

Şifa zangır zangır titreyen bedenini indirdi yataktan. Dermanı yitmiş bacaklarını yere basarken düşecek gibi olmasını gözardı etmeye çalışıp tutunarak kapıya ilerledi ve açtı kapıyı. İki eliyle anca indirebilmişti kulpu. Bedeninde dermanlık güç bile yoktu. Ama tek istediği gidip o adama sığınmaktı. En başından beri ona sığınmıştı zaten. Bir kez daha sığınacaktı.

Salonda yattığını bildiği adamın odasına ilerledi ve titrek nefesler çekip açtı kapıyı. Dolu gözlerinden birkaç damla firar etti bu sırada. Annesinin ağırlığı çökmüştü kollarına. Onu hissediyordu sanki. Böyle bir şey yaşanırsa ne yapacağını bilmiyordu. Şu an için sadece gözyaşı akıtıyordu.

Açtığı kapıyı ardından kapattı ve üçlü koltukta uzanmış adama doğru hiç beklemeden adımlamaya başladı. Yanına sığınacaktı sadece. Gördüğü o kabusun asla gerçek olmayacağını bilmek istiyordu. Bunu da yalnızca annesi yapabilirdi ama yanında yoktu. Geriye bu adam kalmıştı. Yan bir şekilde uyuyan adamın yanına geldi ve kolları uzun pijamanın kumaşıyla ıslanmış yüzünü sildi.

Şahap yeni yeni uykuya dalacakken birinin geldiği sesini duyunca açmıştı gözlerini. Başta abisinin bir şey almak için geldiğini sanmıştı fakat burun çekme ve iç çekme sesine bakılırsa gelen Şifa'ydı. Neden ağladığını anlamadı fakat ses etmeden bekledi. Bir şey isterse diye sessizce durdu. Ağlıyordu ve eğer yanına gelmişse mutlaka bir şey istiyor olmalıydı. Sessiz durup beklemeye devam etti. Eğer geri giderse kalkıp peşinden gidecekti. Neden ağladığını öğrenecekti ama biraz daha zaman verdi. Ne yapacağını görmek istedi.

Yumulu gözlerle beklerken önündeki boşluğa bir bedenin geldiğini hissetti. Yan yattığı için koltukta biraz açık olmuştu ve Şifa oraya kıvrılmıştı. Yüzünü adama dönmüş sessizce ağlarken annesini istediğini farketti. Oturup anne diye ağlayacaktı neredeyse. Günlerdir kendini tutmaya çalışıyordu fakat bu gördüğü kabus ile patlamıştı artık. İç çeke çeke ağlarken ardında kalan adamın bu yaptığı yüzünden ona kızmamasını umdu. Çünkü gidip ağlayacak başka kimsesi yoktu.

Şahap yanına sığınan beden ile afallayıp kaldı. Ne yapacağını bilemedi. Daha saatler boyu bu kız ile arasına mesafe koyacağını söyleyip durmamış mıydı kendine! E iyi de şimdi ne yapacaktı? Kalkıp gitmeli miydi? Yoksa kendine sığınan bedene kucak mı açmalıydı. Bir an gerçekten ne yapacağını bilemedi.

"Şifa"diye fısıldadı zoraki bir sesle. Ne yapmam gerektiğini bana söyle diye yalvaracaktı adeta. Kendisi ne yapacağını bilmiyordu çünkü.

"Sen sığın dedin. Korkarsan sığın dedin"diye fısıldadı Şifa ağlamaktan boğuklaşan sesi ile.

"Çok korktum. Gidecek kimsem yoktu"dedi ve ağladı tekrardan. Şahap duyduğu ses ile yumdu gözlerini. Kim bilir nasıl bir rüya görmüştü ki bu denli korkutmuştu onu. İçi sızladı sanki. Verdiği yeminler üzerine kurşun misali yağarken açtıkları yaraları umursamadan altında kalan kolunu önündeki bedenin altından omuzlarına doğru uzattı ve sarılıp kendine çekti. Acıdan sızlayan kolunu da üzerinden acıtmayacak şekilde sardı ona. Binlerce kurşun da yağsa üzerine yine de bu kucaklamayı geri çeviremeyecekti.

Şifa yüzünü Şahap'ın omzuna gömüp iyice saklanmaya çalıştı. Sanki kabusları gelip çekip çıkaracaktı onu buradan.

Şahap ise kendine küçük geldiğinden şikayet ettiği şu daracık koltukta yanına sığınan beden ile sanki rahata kavuşmuş gibiydi. Bu yerden daha rahatı yer yüzünde yoktu sanki.

Ama bir gerginlik vardı Şahap'ta. O da sabah uyandığında kızın bu durumdan dolayı nasıl davranacağıydı. Ya bu durumdan dolayı utanıp bir daha yanına yaklaşmazsa? Acaba sarılmasa mıydım?diye geçirdi aklından. Ama artık çok geçti. Sımsıkı sarmıştı kızı. Biri gelip almak istese o tek koluyla bile kafa tutardı. Öyle benimsemişti.

Kafasına doluşan sıkıntılı düşünceleri geri itti ve ana odaklandı. Kim bilir en son ne zaman böyle huzurlu hussitmuştu bilmiyordu fakat kokusu buram buram gelen kız ile derin bir uykuya kucak açacaktı. Ama önce kolları arasında sessizce ağlayan bedeni uyuttuktan sonra.

•~•~•~•~•

Sabah Çelebi çıldırır artık.

Ee nasıl buldunuz.

Umarım beğenmişsinizdir.

Yorum yapıp fikir belirtmeyi unutmayıııın.

Şahap (abimiz hep çıplak)

Şifa

Continue Reading

You'll Also Like

127K 9K 89
Öğretmen ama AŞKA ÖĞRENCİ (Texting) • Anaokulu öğretmeni olan Beyza yoğun bir sene geçirdiği için yeni dönemde dinlenmek için görev değişikliği yapmı...
1.7M 89.9K 48
En yakın arkadaşının hattını değiştirmesi sonucu, ona yeni numarasından mesaj atmaya çalışan Ada, aslında mesajı attığı kişinin bir yıldır hoşlandığı...
Eftalya By esmaa

Teen Fiction

433K 21.5K 24
Eftal: Hamileyim Dora. Eftal: Cidden hamileyim.
334K 28.7K 17
Sertçe yutkundum ve kısık çıkan sesimle "Çok acıyor mu?" diye sordum. "Evet ama senin ölmüş olman daha çok acıtıyordu." dedi. Gözlerimin dolmasına en...