Mardin'e Tutsak.

By Jutenya_

11.6M 572K 435K

18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve... More

Mardin'e Tutsak 1🕯️
Mardin'e Tutsak 2
Mardin'e tutsak 3
Mardin'e tutsak 4
Mardin'e Tutsak 5
Mardin'e Tutsak 6
Mardin'e Tutsak 7
Mardin'e Tutsak 8
Mardin'e Tutsak 9
Bölüm 10
11. Bölüm
12. Bölüm
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
24. Bölüm (Özel bölüm)
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
Zayda Mirşah
Küçük Zerya
Zerya 19 yaşında
Gelecek bölümden alıntı
37.Bölüm
38.Bölüm
39. Bölüm
40.bölüm
bölüm alıntısı
41. Bölüm
Yeniden Doğmak
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm
47. Bölüm
Benim Özelim 2
Herkes Öldürür Sevdiğini
Alıntı
Bilinmezlik
Büyük karar (alıntı)
Bilinmezlik (Part 1)
Bilinmezlik (Part 2)
Yoktan Var Olmak (alıntı)
Yoktan Var Olmak
Pişmanlık
Bir Daha Asla (Part 1)
Bir Daha Asla (Part 2)
Bir Daha Asla (Part3)
Yeniden...
Küçük Bir Anlaşılmazlık 1
Küçük Bir Anlaşılmazlık 2
Yoktan Var Oluş
Yeniden Berdel
Yeniden Berdel 2.
Zahter Gibi
Zahr...
Mecburiyetten AŞK'A
Mecburiyetten AŞK'A 2
Açıklama
Canıma And
Elbise
Bilinmeyen Hesaplar
Doğum Günü Etkinliği
Bilinmeyen Sırlar
Bilinmeyen Sırlar Part2
Varis
İlk Defa Babam Gibi
İlk Defa Babam Gibi (part 2)
İlk Defa Babam Gibi Part 3
küçük bir bedel
Başı buyruk işler

Bilinmezlik (Part 3) Büyük Karar

87.5K 5.7K 3.7K
By Jutenya_

Merhaba yine ben biliyorum büyük bir heyecan var.

📌Lütfen sonuna kadar okuyun📌

Şuanda çok mutluyum. İki kitabımın ilk serisi bitiyor ve ikinci seriye başlıyorum.

Watpad hesabımı takip etmeyen arkadaşlar lütfen şurayı Jutenya_ tıklayarak takip edin. Ailemizin 11k olmasına çok az kaldı.

Şimdi Mardin'e Tutsak kısmet olursa tahminen 2 kitap olacak daha da uzun olabilir şimdilik bilmiyorum ve bu bölüm kitabın ilk serisinin finali biz bu hafta artık 2. Kitaba başlıyoruz.

Pazar günü artık gelecek olan bölümler 2. Kitaptan olacak buradan aynı yerden devam edeceğiz.

Başka kitap açmak istemedim olduğumuz yerden devam edelim istiyorum.

Baştan söyledim klasik töre kitabı yazmıyorum ve Azad Saruhan gerçekten yazılmamış bir karekter. Onun kim olduğunu ve neler yapabileceğini 2. Kitapta okuyacağız.

Pervin konusuna gerekirse zaten artık tek başına olmadığını anladık.

Asıl olaylar 2. Kitapta bilinmeyen sırlar artık ortaya çıkacak.

Bölüm benim kıymetlim dikenli_kelebek 'im değerli annesi @TrkanCeylan9 geliyor. Anneciğim Siverek'ten kucak dolusu sevgiler gönderiyorum.

Gün geceye,

Gece ise gündüze aşıktı.

Yeni gün

Yeni başlangıçlardı.

Bir insan mutluluktan ölebilir miydi?

Eğer öyle bir şey olsaydı Azad mutluluktan ölecekti. Hastane bahçesinde dostların ona dönen bakışları ile gülümsedi.

Rojawan ve Ali Asaf'ın yüzünde istemsiz bir şekilde gülümseme oluştu.

Sis'in dudakları kenara doğru kıvrıldı lakin sırtını duvara dayadı. Ayakta duracak takadi yoktu. İlk defa biri için bu kadar çok korkmuştu. Sırtını dayadığı duvar bile ona destek olamıyordu. Sırtını kayarak yere doğru sıyrıldı. Dizlerinin üstüne çöküp yüzünü iki elinin arasına aldı.

O Sis'ti en yakınlarını toprağa gömülürken görmüş üstüne onlarca ölüm görmüştü.

Hálin onun için kardeşim dediği adamın karısından çok küçük kız kardeşi olmuştu. Azad'ın kolları arasında ki kanlı hali beynine kazınmıştı. Günlerce uyanmaması her gün ümitleri biraz daha tükeniyorudu. Şimdi ise iyi olduğu haberi gelmişti.

Uyanmıştı.

En son ne zaman dua ettiğini hatırlamayan bir adamdı. Günlerdir Hálin için dua ediyordu.

Bakışları Azad'a kesișince dudakları kenara doğru kıvrıldı. İyiydi onunla beraber hepsi iyi olacaktı.

Azad'ın bakışları Mirhan'a kesiștiğindi onun da Hálin'i merak ettiğinin bilinçinde ona doğru ilerledi. Evet en çok Mirhan'a kavga ediyordu ama kaç gündür ailesinden kimsenin onu görmek istememesi rağmen hastane bahçesinde tek başına beklemiş onların öfkelerine maruz kaldığı halde gitmemişti.

Adımları genç adamın önünde durunca kimsenin ondan beklemediği bir hareketi yapıp elini onun omzuna koydu ve sıktı.

Gözlerini kısa bir süre kapatıp açtı ve "o uyandı" dedi.

Mirhan eski dostuna minnetle bakıp sarıldı. Kardeşi iyiydi ve yaptığı hatayı anlamıştı. Şimdi ise o pişmanlığın içinde boğuluyordu.

Bu hareketle Azad yüzünü somurtsada onu itmedi. Havin'e nasıl kapıldı bilmiyordu lakin yaşananlardan sonra hayatına karısı girdiği için kimseye kızgın değildi.

Mirhan geri çekilip yüzünü sıvazladı. Kaç gündür içi içini yiyordu. Boğazını temizleyip çenesini kaldırdı "şimdi ne olacak" yaşadığı üzüntü ve karmaşa sesine yanımıștı.


Azad kısa bir süre bakışlarını onun üzerinde dolaştırıp arkasını döndü.

Herkesin kafasında ki o soru kendisini gün yüzüne çıkmıştı. Bakışları ile Sis'e ileri gösterip yürümeye başladı.

Üstünde ki bakışların farkındaydı ama kimseyi umursayacak durumda değildi. Bahçe de olan arabasına binip Sis'in de gelmesini bekledi. Sis arabaya binince ön koltukta oturan Mahi elinde ki dosyayı ona uzattıp bakışlarını ikisinin üzerinde gezdirdi.

Azad elindeki dosyaya bakıp "sonuçlar da ne çıktı"

Mahi bakışlarını onun gözlerinden çekmeden "sonuçlar temiz kanın da yabancı hiçbir şey yok istersen bir psikologla konuş belki sorun psikolojiktir"

Azad yüzünü sıvazladı. Kafasını arkaya doğru yaslayıp düşünmeye başladı. O şimdiye kadar bir umut belki başka bir şeydir diyordu.

Bıkkın bir nefesle "çıkın" dedi.

İnsanın umutları tükenir miydi onun ki her yerden tükeniyordu.

Mahi ve Sis bir birine bakıp kısa bir süre duraksadılar. Sis arabanın kapısını açıp dışarı çıktı. Azad kafasını kaldırmadı ama Mahi'nin hala arabada olduğunu biliyordu. Burnundan solar bir şekilde "Mahi bana karımla ilgili bir şey söyleyeceksen konuş yoksa arkana bakmadan arabadan in ve benden uzaklaş" sesinin tınısındaki kesinlik Mahi'yi korkutmaya yetiyordu lakin konuşması gereken konular vardı.

Mahi boğazını temizleyip "senin mevki ne geri dönmen isteniyor ve bunun en kısa zamanda olması gerekiyor"

Azad gözlerini açıp öfkeyle on koltukta oturan Mahi'ye baktı. Keskin ve soğuk bir tınıyla "Ben size bir yıl önce artık çalışmayacağımı ve o mevkii bıraktığımı söylemedim mi?"

Mahi "mevkin"diyince Azad dişlerini sıkıp " görevi de mevki de sikerim "

Gözlerini kısa bir süre kapatıp açtıktan sonra" size ben düğün günü elimi her şeyden çekiyorum benimle olan bağınız bitti demedim mi? "

Mahi onun sert çıkışı ile yutkundu. Karşısındaki adam Azad Saruhan'dı ve onun geri adım attığı görülmemişti.

"onlar bir yıldır yerine geçecek birini bulmaya çalışıyorlar lakin yok, o konumu yönetecek kimse yok"

Azad dişlerini sıkarak tıalar bir şekilde "Ben sizin emir erinizmiyim ki sizler gelip geri dönmeni istiyorsunuz ben bitti dedim ise bitmiştir"

Mahi'nin Azad demesiyle, Azad arabanın içinde doğrulup öfkeli bakışlarını Mahi'ye çevirdi.

Bu hareketle Mahi sadece yutkuna bildi. Çünkü Azad'ın öfkesine maruz kalmak isteyeceği en son şeydi. Onun yeri gelince bir sınırı olmadığını gözü döndüğün de kimseyi görmediğine çok kez şahit olmuştu.

"Mahi bana karımla ilgili bilmediğim bir şey söyleyeceksen konuş yoksa da olan hiçbir şey sikim de bile değil, bu konuyla ilgili bir daha bana gelmeye cesaret ederseniz dostum arkadaşım demem hepinizi kendimle beraber yok ederim"

Elinde ki dosyayı sıkıp kapıyı açtı ve arabadan indi. Onun derdi kendisine yetiyordu üstüne bir de onlarla uğraşıyordu.

Azad'ın arabadan inmesiyle Mahi telefonunu çıkarıp son aramaya girdi. Azad'a yapılanı haksızlık olarak görüyordu ama elinden de bir şey gelmiyordu. Karşı tarafın telefonu açmasıyla boğazını temizleyip,

"Azad dosyayı aldı."

Karşıdan gelen"iyi "cevabıyla alnını sıvazlayıp" bu yapılan ona haksızlık bizden ilk defa yardım istedi karısına ne olduğunu bilmesi gerekiyor. "

Karşıdan aldığı cevapla" böyle yapsanız bile geri dönmeyecek karısı ve bebekleri tehlike de bizim onun yanında durmamız gerekiyor "

Karşıdan aldığı" onun bir aile kurmaması gerekiyordu" cevabıyla telefonu arabanın içine attı.

Azad elindeki dosyaya hastanenin içine girip Harran'a doğru ilerledi. Tutunacak bir şeyler arıyordu ve bulamazsa kafayı yiyecekti.

Harran'ı kolundan tuttuğu gibi boş bir odaya sokup elindeki dosyayı öfkeyle ona uzattı. Aklının almadığı şeyler vardı ve o bunları bir türlü çözemiyordu.

Odanın içinde volta atıp öfkeyle Harran'a döndü elini kaldırıp işaret parmağını sallayıp "sizde ki raporlarla dosyadakini karşılaștırın tek bir noktada bile farklılık veya değişiklik varsa öğren ve bana bildir."

Harran kaşlarını çatıp anlamsızca ona göre baktı. Azad'ın artık sağlıklı düşünemediğini düşünüyordu. Dostunu anlamaya çalışıyordu lakin ona göre her şey açık açık ortadaydı. Elindeki dosyayı sertçe masaya bırakıp" Azad seni anlıyorum kabullenmek istemiyorsun ama ne yazık ki gerçekler bunlar. Mahi ile konuştum burada çıkan sonuçlar ile onlarda ki aynı, sende biraz mantıklı düşünmeye çalış Hálin daha 19 yaşında ve 1 yıl önce bünyesinin kaldıramayacağı olaylar yaşadı. Belki de anlık bir burhan geçirdi ve intihar etti. "

Azad öfkeli bakışlarını ona çevirince susmak zorunda kaldı.

Harran karşında ki adamın günlerdir ne zor anlar yaşadığını biliyordu" Azad Hálin ailesi tarafından sevgiyle büyütülmüş biri sen çok sevdin elindeki tüm imkanları sundun lakin unuttuğun bir şey vardı. "büyük bir nefes alıp" Hálin'in senin ona verdiğin hiçbir şeye ihtiyaçı yoktu. O zaten daha iyisine sahipti. Onu çok seven bir ailesi ve bir adam vardı."

Azad ateş saçan bakışlarıyla " Harran sus! " diye öfkeyle bağırdı.

Harran geri adım atmak istemiyordu. Ona göre birilerinin ona doğruları söylemesi gerekiyordu.

" Azad belki gerçekleri duymaya tahammülün yok ama gerçekler bunlar. O kız daha gencecik onu bu hayata mecbur bıraktık"

Azad öfkeyle tekrar "sus" diye bağırdı lakin Harran'ın susmaya niyeti yoktu.

"Havin'in hatasının bedelini Hálin ödedi ve bu haksızlık."

"Harran kes sesini ve dışarı çıkt"

Harran dosyayı eline alıp arkasını döndü elini kapı kuluna atıp kısa bir süre bekledi. Bıkkın bir tonla "psikologu Hálin'in yaşadığı olayları içine attığını düşünüyor ve bunun ileride tekrar edebileceğini düşünüyor. Eğer aranızda aşk yok onu kendinle yaşamaya mecbur bırakıyorsan vazgeç bir dahaki sefere bu kadar şanslı olamazsın"

Kapı açıp dışarı çıkmadan fısıldar bir şekilde "sonu annen gibi olacak diye korkuyorum" Azad kaskatı kesildi.

Harran kapıyı çarpıp çıkarken kendi kendine fısıldamıștı lakin Azad onu duymuştu.

Bir insan kıyameti yaşarken olur muydu?

Azad'ın ki oluyordu. Elini yumruk yapıp arkasını döndü pencereye doğru yürüdü. Kafası karma karışıktı ikisi için olacak küçücük bir umuda tutunmak istiyordu ve onu arıyordu. Niye hepsi karşısında duruyordu.

Kısa bir süre sonra odanın içinde kapının açılıp kapanma sesi duyuldu. Azad arkasını dönüp kim olduğuna veya kimin geldiğine bakmadı.

Artık kimseyi görmek veya dinlemek istediğini hiç sanmıyordu.

Gelenin yanında durmasıyla konuşmasını bekledi.

"Zerya uyandı"

Azad gözlerini kapatıp kısık bir sesle "Hálin uyandı" diye onu düzeltti.

Dicle yüksek sesli bir kahkaha attıp "o hiçbir zaman Hálin olmadı ve olmayacak"

Azad bakışlarını ona çevirip yüzünü somurttu, bu kızdan nefret ediyordu. Karısının kardeşi olma gerçeği bunu değiştirmiyordu.

"benim için Hálin" deyip bakışlarını tekrar pencereye çevirdi.

Dicle elini cama koyup parmaklarıyla cama yazar gibi fısıldar bir şekilde Zerya dedi ve parmağını hareket ettirdi.

Azad yüzünü sıvazlayıp "Dicle ne söyleyeceksrn söyle ve siktir olup git"

Dicle kollarını göğsünün altında geçirip "kız kardeşim seni sevmiyor onu rahat bırakmanı istiyorum"

Azad oa doğru dönünce ellerini çözüp "bak Azad senden hiç hoşlanmıyorum"

Azad alaycı bir tavırla "duygularımız karşılıklı" deyince Dicle gözlerini devirip "kardeşim seni sevseydi ben içimdeki nefreti bir kenara koyar ve sana saygı duyardım."

Azad kaşlarını çattınca Dicle dudaklarını büzüp "o bana her şeyi anlattı. Senin o gün onu kaçırdığını, evliliğe zorlandığını aynı gün içinde nikah kıydığını hatta daha ileriye gidip yatağına aldığını"

Azad gözlerini irice açtı "ben" deyince, Dicle elini kaldırıp "ona dokunmadığını biliyorum"

Azad sesli bir şekilde yutkunup sustu, Dicle ile kavga edip konuşmadıklarını sanıyordu. Kafasında küçük bir sarsıntı geçiriyordu.

"günlerce senin ona dokunduğunu sanıyormuș, kendimi çok kirlenmiş hissediyordum"

Azad bir adım geri sendelendi. Dicle bunu pek umursamadı.

"hatta ona dokunușlarına ses çıkarmadığını daha fazlasını istemenden korktuğunu susmak zorunda kaldığını"

Azad duyduklarını sindirmeye çalışıyordu lakin duyduklarını sindirilecek kelimeler değildi.

Dicle doğru yolda olduğunu biliyordu ve kız kardeşinin ondan kurtulması için ne gerekiyorsa yapacaktı.

" O Gewer'i hiçbir zaman unutamadı. Sevdiği adama bir şeyler olur korkusuyla sana mutlu görünmeye çalışıyordu. Biz onunla bunun için kavga ettik. Ben ona hislerini sana ve ailemize anlatması gerektiğini söyleyince korktuğunu ve senin onu hiçbir zaman bırakmayacağını ve kaderine boyun eğmekten başka çaresi olmadığını "

Azad daha fazlasını duymak istemiyordu lakin dili Lal olmuş gibi tek kelime konușamıyordu.

Dicle son defa ona bakıp" onu özgür bırak yoksa elinde solup gidecek "dedi ve arkasını dönüp odadan çıktı.

Azad elini uzatıp masanın yanında bulunan sandalyeyi tutup kaldırdığı gibi pencereye vurdu ve camların odanın içine dağılmasını izledi. Elinde ki sandalyeyi sertçe yere fırlatıp yüzünü sıvazladı. Sis'in içeri girmesiyle "çık dışarı" diye bağırıp yere oturdu.

Sis kısa bir süre ona bakıp arkasını döndü ve dışarı çıktı.

Azad yerdeki camlara boş boş bakıyordu. Kafasının içi boşalmış ne düşüneceğini bile bilmiyordu.

Ne kadar süre orada oturduğunu bilmiyordu lakin artık kendisini toparlaması gerekiyordu.

Yerden destek alarak ayağa kalktı ve sarsak adımlarla kapıya doğru ilerledi. Kapının yanında kısa bir süre kendisini toparlamak için bekledi ve dışarı çıktı.

Sis onu dışarıda bekliyordu.

Dışarı çıkıp bir kaç adım attıktan sonra yoğun bakım ünitesinin açılan kapıpısıyla bakışlarını oraya çevirdi. O an aşık olduğu harelerle göz göze geldi. Bakışlarını çekmedi kara harelerle çokca özlem vardı.

Zerya yorgundu.

Bakışları durgundu Azad'a göz göze gelince mahcup bir şekilde bakışlarını çekti.

Yaptığından pişmandı.

Sedyenin hastane odasına girmesi ile yoğun bakımdan çıkan Gewer'e göz göze geldi.

Gewer ilk tanıdığı Azad ile şimdi ki Azad arasında ki farkı görüyordu ve onun için üzülüyordu.

Adımlarını ona doğru yönlendirip elindeki poşeti ona uzattı. Kara harelerin ona anlamsız bakışlarıyla "Zerya'nın ameliyata alınırken üstünde olan eșyaları"

Azad üstünde Hálin Saruhan yazan poşete bakıp elini uzattı bakışlarını poşettin içinde gezdirip içinden boşta kalan elini uzatıp içinden evlilik yüzüklerinin olduğu küçük poşeti alıp "bu sana ait" dedi ve büyük poşeti ona geri uzattı.

Çünkü poşette olan Zerya'nın intihar ederken giydiği elbiseydi. Gewer elbisenin kendisine ait olduğunu Azad'ın bilmediğini düşünüp ona vermişti.

Gewer poşete kısa bir süre bakıp "onun kimse ait olduğu değil kimin için giydiği önemliydi"

Azad " senin için giymişti" diye onun sözünü kesti. İlk gün avluda ben bir başkasını seviyorum diye bas bas yüzüne bağırmıştı.

Gewer elini kaldırıp Azad'ın susmasını sağladı.

Bekir bey ikisini uzaktan izliyor. İki adamın ne konuştuğunu duyurdu lakin duyamıyordu. İzin vermediği sürece Gewer'in susacağını biliyordu.

"Ben uzun süre düşündüm, gerçekten sen haklı mıydın diye" büyük bir nefes alıp "onu çok sevdim kimsenin aklının almayacağı kadar çok sevdim. Ama bir gerçek vardı ki o benim onu sevdiğim kadar çok sevmedi"

Azad ağzını açıp konuşacağı anda "sizi gördüm onun sana olan bakışlarını izledim."

Kuruyan dudaklarını ıslatıp "ve ben Zerya'nın bana aşık olmadığını anladım" bakışları kısa bir süre elbiseye gitti ve irislerini Azad'a çevirip "Daha çok genç ve yaşadıkları kolay değildi ama bir gerçek var o sana aşık ne olursa olsun ondan vazgeçme" dedi ve Azad'ın ona uzattığı poşeti almayıp yanından geçip Zerya'nın alındığı odaya girdi.

Gewer seven bir adamdı ve önceliği her zaman sevdiği kadının mutluluğu olmuştu. Hamileydi anne olacaktı. O çocukların anne babasıyla büyümeleri en doğru olandı. Şimdilik susuyorsa amcası ezip geçemediği içindi.

Sevdiği kadın Hamileydi ve o bebekler bir başkasınındı. Kaderini zaten kabullenmişti lakin bundan sonra onun adını ne ağzına alacak nede aklına getirecekti.

O başkasının karısı ve onun çocuklarının annesi olacaktı.

Azad elinde ki poşetle arkasını dönüp hastanenin çıkışına doğru ilerledi.

Zayda Hanım'ın döktüğü sevinç gözyaşları Dicle'nın ona sarılışı Awzer ve eşi Roșna'nın mutlulukları. Ferzan'a göz göze geldi lakin bakışlarını ondan çekti.

Kendisini mutlu aile tablosunda fazlalık gibi hissediyordu.

Hastane bahçesinden çıkmadan arkasını dönüp onu takip edenle Sis'le göz göze gelince "sen burada kal benim halletmem gereken işlerim var"

Sis şaşkın bir şekilde ona bakıp kaşlarını çattı. Benim işlerim varda ne demek oluyordu.

"Azad Hálin uyandı"

Azad "biliyorum" dedi ve arkasını dönüp onu bekleyen arabaya bindi. Cebinden telefonunu çıkarıp önce asistanı aradı bıkkın bir tonla "Erdem sende ki vekaletimle istediğim her şeyi halledin zorlandığın gücünün yetmediği yerler olursa Mahi ve Sis sana yardımcı olurlar"

Erdem'in vereceği cevapla "benim kimseye vereceğim bir hesap yok siz dediğimi yapın" dedi ve telefonu kapadı.

Cemil'e bakıp "Selim'e söyle Sis dahil ben istemediğim sürece kimse bana ulaşmasın"

Cemil şaşkın bir şekilde ona döndü ve yine önüne döndü...

*
*
*
Zerya hastane odasında ailesine mahcupca bakıyordu. Şükür ki kimse ona neden bunu yaptığın diye bir soru sormuyor ki sadece onunla ilgileniyordu.

Bekir Mirşah Gewer'e beraber boş bir odaya geçip "bir gelişme var mı?"

Gewer büyük bir nefes alıp "amca bunları yapan her kimse eğitimli biri Zerya'ya tam olarak ne verildiğini çözemiyorum sadece Amfetamin den eminim ve bunu yapan bizi onunla yanıltı" yüzünü sıvazlayıp "ona ek olarak her ne veriliyorsa işlenmemiş bir şekilde ağız yoluyla büyük ihtimalle de yedikleri ile veriliyordu."

Yüzünü sıvazlayıp "buradaki imkanlarla gizli saklı bir şekilde bunun ne olduğunu öğrenemeyiz"

Amcasına bakıp "bebeklerden birinin kalp atışları çok zayıf Zerya'nın tedavi görmesi gerekecektir ki bunu kaldırabileceğini hiç sanmıyorum ve müdahale etmezsek Zerya içinde tehlike oluşturacak"

Amcasına dikkatli bir şekilde bakıyor ve tepkisini gözlemleriyordu. Kendisine itiraf etmek istemese de Zerya'yı alıp gitmesinden çok korkuyordu. Ona göre Azad'ın bunları bilmesi hakkıydı.

"amca galiba Azad'da bir şeylerden şüphelenmiș"

Bekir beyin kaşlarını çatmasıyla "Zerya'nın hasta geçmişine baktım aylık düzenli olarak kan tahlilleri yapılmış üstüne psikolog seansları var"

Bekir be yüzünü sıvazlayıp arkasını döndü. Kızı nelerle mücadele vermiş ve yaşamıștı hiç bilmiyordu.

Bıkkın bir nefes alıp "tamam ben önce Zerya ile konuşacağım sonra da duruma göre hareket ederiz. Zaten bundan sonra ne yaşarsa yașamıș olsunlar anne ve baba olacaklar isteselerde aralarında ki bağ kopamaz"

Bekir Mirşah için önceliği kızıydı. Kızının canı yeteri kadar acımıştı ki canına kast etti diye düşünüyordu.

Gewer anladığını belirtir bir şekilde kafasını sallayınca, onun yanından ayrılıp kızının yanına gitti.

Zerya dolu dolu gözlerle ailesine bakıyordu lakin aradağı ve en çok ihtiyaç duyduğu yoktu.

Kapının açılması ile büyük bir umutla bakışlarını oraya çevirdi. İçeri gireni gördüğünde gülümsedi lakin bu sahte bir gülümseme idi.

Gelen babası Bekir Mirşah'tı kısa bir süre sonra Gewer gelip onu yine kontrol etti ve dışarı çıktı.

Zerya'nın gözlerine bakmamaya çalışmıș hasta doktor diyalogunun önüne geçmemişti.

Aradan geçen kısa bir süreyle Pervin Hanım elinde bir çiçekle yüzünde sahte bir gülümsemeyle gelip geçmiş olsun dileklerinde bulunduktan sonra gitmişti.

Zerya akşama kadar bekledi lakin Azad gelmedi. Hastanede ki herkes 40 gün boyunca yoğun bakım ünitesinin önünden hiç ayrılmayan adamın nerede olduğunu merak ediyordu.

Gece Gewer gelip uyuman gerekiyor deyip uyku ilaçı yapıp çıkmıştı bu özellikle Zerya'nın çok düşünüp etkilenmemesi içindi.

Sabah uyandığın da odada annesi Zayda Hanım vardı. Kısa bir süre bakışlarını odada gezdirip annesine döndü. Boğazını temizleyip "anne telefonunu bir kaç dakikalığına alabilir miyim?"

Bunu öyle bir utana sıkıla söylemişti ki kızının o haline Zayda hanım çok üzülmüştü, kızına gülümseyip çantasından çıkardığı telefonu alıp ona uzattı.

Zerya kısa bir süre eline aldığı telefon ile bakışasa da tuş kilidi açıp ezbere bildiği numarayı hızlı bir şekilde tuşladı lakin anında duyduğu aradınız kişiye ulaşılamıyor sesiyle yüzünü somurtup telefonu tekrar annesine uzattı.

Zayda Hanım kızının bu haliyle "kızım üzülme çocuk 40 gündür bir an olsun yoğun bakım kapısından ayrılmadı. İşleri vardır belki o da çok yorgundur"

Zerya bakışlarını annesine çevirip "onun benden daha önemli bir işi hiçbir zaman olmadı. Bana çok kızgın olduğunu biliyorum yinede onu görmek istiyorum."

Zayda Hanım kızının saçlarını öpüp "gelecektir o senin uyanmanı 40 gün bekledi. Sende bir kaç gün bekleyiver"

Zerya içinden beklerim dedi ama yine kırılıyordu.

Gün boyunca bir çok kişi ziyarete gelmişti. Bekir Mirşah kızıyla konuşmak istiyordu lakin bir türlü o fırsatı bulamıyordu. Birde Azad'ın kayıplara karışması canını çok sıkıyordu.

Zeynep, Hilal, Cangül, Elif ve Küboșu hepsi gelmişti.

2. Günün akşamı da olmak üzereydi lakin yine Azad yoktu ve kimse ona ulaşamıyordu.

Gece olunca Bekir bey hastane de odasında kimseyi bırakmadı ve kızıyla yanlız kalmak istediğini söyledi.

O gece ikisi için de uzun geçmişti ama Bekir beyin kafasında ki bütün soru işaretleri kalkmıștı.

3. Günün sabahı Zerya artık kafayı yemek üzereydi çünkü Azad'an ne bir ses ne bir bilgi vardı.

Sis odaya gelmişti lakin bakışları biraz soğuktu. Rojawan onun için kurban kestirmiş hepsinin dalga konusu olmuştu.

Zerya kapıya özlemle bakıyordu lakin Azad yoktu...
*
*
*
Ve 3. Gün Azad Saruhan konağına giriş yaptı. Onu gören herkes șașkındı. Pervin merdiven başın da onu görünce gözleri şaşkınlıkla açıldı. Dağılmış bir haldeydi.

Herkes 3 gündür onu merak ediyor nerede olduğunu bir türlü bulamıyordular.

Üst terasta oturan Bahoz ağa torununu yukarı çıkarken görmesiyle "Azad" diye seslenmesi aynı anda oldu.

Azad elini kaldırıp "acelem var dede sonra konuşuruz" diye onu cevapladı ve hızlı adımlarla yukarı çıktı.

43 gündür ne konağa gelmemişti.

Katının önünde durduğun da Zerya'nın kanlı bedeniyle çıktığı an aklına gelince yutkundu tek kaşını kaldırıp fısıldar bir şekilde " annen gözlerine bakarak intihar etti cansız bedeni ayaklarının altına düştü, sevdiğin kadın gözlerine bakarak intihar etti"

Kapıyı açıp içeri girdi. Büyük adımlarla içeri girip "daha kaç kere ölüp gömülmeyeceksin gerçekten çok merak ediyorum" dedi elinde Bekir Mirşah'ın düğün hediyesi olarak verdiği altın kurşun vardı.

Seri adımlarla yatak odasına girip bakışlarını kısa bir süre odada gezdirdi ve banyoya ilerledi. Çünkü odaya bakma bile tahammül edemiyordu.

Banyoya girdiği gibi elindeki kurşunu aynanın önüne bırakıp hızlı bir şekilde soyunup soğuk suyun altına girdi. Ellerini soğuk fayanslara dayayıp soğuk suyun üstünden akıp gitmesine izin verdi.

Suyla beraber zihni boşalsın istiyordu. Uzun bir süre soğuk suyun altında kaldıktan suyu kapattı ve beline sardığı havluyla beraber duștan çıktı. Aynada ki görüntüsüne bakıp önce tıraş oldu. Sonra tarak ve makası eline alıp uzayan saçlarına şekil verdi.

Bakışları kısa bir süre kenardan beyazlayan saçlarına gitsede sonra yaptığı işe devam etti.

Banyoda ki işi bitince aynanın önüne bıraktığı kurşunu alıp giyinme odasına ilerledi.

Önce elinde ki kurşunu odada bulunan kasaya geri yerleştirdi. Sonra da üstünü kuruluyıp siyah gömlek siyah pantolon giydi. Kasada ki milyon dolarlık saatini koluna takıp bir elinin baş parmağına diğer elinin de serçe parmağına yüzük taktı.

Boy aynasında kendi görüntüsüne bakıp "kimsenin seni yıkmasına izin verme" dedi ve dolaptan giydiği takımın ceketini üstüne alıp cep telefonunu ve sigara paketiyle çakmağını cebine koydu.

Kasadan gerekli olan belgeleri alıp giyinme odasından çıktı ve çalışma odasına ilerledi.

Bu katta olmak artık istediği en son şey bile değildi. Masa da Erdem'den istediği dosyaları aldığın da bakışları karısıyla oynadığı satranç tahtasına gitti. Adımlarını oraya yönlendirip dikkatli bir şekilde satranç taşlarına baktı. Hatırladıkları ile dudakları kenara doğru kıvrıldı.

Ben çok iyi oynarım beni yenmek kolay değil dediğin de, karısı benim gibi bir rakiple karşılaşmadığın içindir demişti.

Azad Zerya'nın oynadığı Șah taşını eline alıp kısa bir süre baktı ve kendine șahına baktı ve gülümseyerek "Șah ve Mat sen kazandın" dedi ve kendi şahına vurup taşları odaya dağıttıp arkasına dönüp çalışma odasından çıktı.

Katından çıkıp merdivenleri indiğinde konakta ki herkes ona dikkatlice bakıyordu. Yıkık dökük yukarı çıkan adam bambaşka bir şekilde aşağı iniyordu.

Azad sert adımlarla merdivenleri inip Hacer Hanımın ona uzattığı küçük valizi alıp konaktan çıktı ve hızlı bir şekilde arabasına binip gideceği yere sürdü.

Cebinden cep telefonunu çıkarıp arabaya bağlayınca taladro 46. Sokak yankılanmaya başladı. Kısa bir süre sonra Azad'a sözlere eşlik ediyordu.

"Sen ki gözlerimde umutsun"
Onun gözlerinim umudu bir çift maviydi.

Taladro "Sokaklarım neşe, maviden açık bir bulursun" onun için mavinin tek bir tonu vardı. O. Da Hálin mavisiydi.

"Ne olur yalan de ki naz diyelim"

Kimse onun nazı çekmiyordu, o da kimseye naz etmiyordu.
"yoksa tutup da gençliğimden nasıl af dileyeyim"

Saçlarının karasına bir hastane bahçesinde ak düşürmüştü. Yapacağı hiçbir af genç yaşta saçlarına düşen akları açıklayamazdı.

Kısa bir yolculuktan sonra arabasını park edip aşağı indi.

Hava kararmak üzereydi. Attığı her adımda çevresindekiler ona bakıyordu.

Onun hastaneye girmesiyle Bekir Mirşah kaşlarını çatıp ayağa kalktı. Azad ise kimseyle göz göze gelmeden adımlarını atıyordu.

Duruşu yine kendinden emin ve taviz vermiyordu.

Zerya'nın olduğu odanın önünde durduğun kapı kulpunu indirip içeri girdi.

Zayda Hanım kızının önünde durmuş zorla ona bir şeyler yedirmeye çalışıyordu. Zerya ise canım istemiyor diye yemeyi red ediyordu.

Zayda Hanımın kızım "çocuk gibi davranmayı bırakır mısın" demesiyle Azad boğazını temizleyip kendisinin orada olduğunu belirtti.

Zayda Hanım'ın çekilmesiyle Mavi hareler kara harelerle kesiști.

İkisi de aynı anda yutkundu. İkisi de bir birine hasretti.

Zerya'nın gözleri anında doldu. Belki haksızdı ama kaç gündür gelmemesine çok kırgındı. Kollarını kaldırıp göz yaşlarıyla beraber "geldin" dedi.

Azad ona doğru ilerleyip karısının açtığı kolların arasına girdi ve dudaklarını onun saçlarına bastırdı ama Dicle'nin söylediklerini hatırlayınca kaskatı çekildi. Dicle ona ne demişti daha fazlasını istemesin diye dur demiyordum.

Oysa her şeyin birazçığıyla yetinen birisiydi. Ne olmuştu arsızca mı davranmıștı. Belki de sevmeyi bilmiyordu. Ya da sevmeyi becerememiști.

Geri çekilip aşık olduğu maviye dikkatlice baktı. Bakışlarında tiksinti ve nefret var mı diye bakıyordu. Hiçbir şey anlamayınca ondan biraz uzaklaşıp "acil işim çıkınca gitmek zorunda kaldım"

Zerya ondan uzaklaşan Azad ile kaşlarını çatıp kırgın bir tonla "Beni görmeden gidecek kadar mı önemliydi?"

Zerya beklentiyle onun kara harelerine bakıp hayır senden önemli değil demesini istiyordu.

Azad onun beklenti dolu bakışlarını daha fazla maruz kalmamak için bakışlarını ondan çekip pencereye doğru ilerledi.

Zayda Hanım damadı ve kızını dikkatli bir şekilde izliyordu. Aradaki sorunu anlamaya çalışıyordu. Bekir onu uyardığı için kızına ne olduğunu da soramıyordu.

Azad Zayda Hanım'a dönüp "Siz gidin dinlenin bu gece onunla ben ilgileneceğim"

Zayda Hanım itiraz etmek için ağzını açtığında Azad "lütfen sizde yeteri kadar yoruldunuz. Bekir beyide alın ve bu gece gidip biraz dinlenin"

Zayda Hanım bakışlarını kızına çevirdiğin de onun gözlerini olumlu anlamda kapatıp açmasıyla "Ben gidip Bekir'e bir konuşup geleceğim"

Zayda Hanım'ın odadan çıkmasıyla Azad bakışlarını karısına çevirip "nasılsın ağrın var mı?"

Zerya onunla alal alede biriymiş gibi konuşan kocasıyla bir an üşüdüğünü hisseti bakışlarını ondan çekip "iyiyim fazla bir ağrım yok olunca da ağrı kesici yapıyorlar" dedi ve sustu zaten Azad sorduğu soruya cevap vermemişti.

Bekir beyin odaya girmesiyle ikisi bakışlarını ona çevirdi.

Bekir bey kızına doğru ilerleyip bakışlarını kısa bir süre Azad'a gezdirdi ve kıza dönüp "Zerya kızım ben anneni bırakıp geri döneceğim"

Azad kayınbabasında kızına olan sevgisine hayran kalıyordu ve karısını çok şanslı buluyordu. Hafif bir şekilde öksürüp "Ben bu gece buradayım Siz de bu gece dinlenin"

Bekir bey sert bakışlarıyla ona döndü. Olan biten hiçbir şeyden haberi yoktu ve kızını üç gündür yanlız bırakıp gitmişti. Bunların hesabını soracaktı lakin şimdilik üzülmesini istemiyordu.

Kafasını olumlu anlamda sallayıp "tamam şimdilik gidiyorum ama yarın sabah geldiğim de seninle konuşmamız gereken çok önemli bir konu var."

"olur yarın döndüğünüz de konuşuruz"

Bekir bey dudaklarını kızlarının saçına bastırıp "kendine dikkat et" dedi ve arkasını döndü ve odadan çıktı.

Bekir beyin odadan çıkmasıyla odayı sessizlik kapladı.

Zerya Azad'ın yanında kendisini ilk defa bir yabancı gibi hissediyordu ve bu onu çok üzüyordu.

Daha fazla dayanamayıp arkasını döndü ve yatağa uzandı.

Karısının bu haliyle büyük bir nefes alıp pencere önün de bulunan sandalyeyi eline alıp yavaş bir şekilde karısının yatağına doğru yürüyüp sandalyeye oturdu.

Masada bulunan kaşığı eline alıp "yemeğini yememişsin kalk yemeğini ye"

Zerya duyduğu sesle gözlerini kapatıp "doydum" dedi ve üstüne örtülü olan pikeyi kafasına doğru çekti.

Azad bıkkın bir tonla "ama hiçbir şey yememișsin"

Zerya üstündeki pikeyi atıp "bu seni ilgilendirmez" dedi.

Azad'ın dudakları kenara kıvrıldı, Zerya isyan eden bir tonla "bütün nazlarını çekeceğim diyordun, hemen bıktın."

Azad yerinden kalkıp yatağa oturdu ve karısının bedenini tutup dikkatli bir şekilde kolları arasına çekti.

"çocuk gibisin"

Zerya başını onun göğsüne koyup "zaten küçüğüm" dedi ve daha çok onun göğsüne sindi.

Dudaklarını onun saçlarına bastırıp "kedi gibi sırnașıyorsun"

Zerya sesli bir şekilde nefes alıp "neden gittin"

Azad kısa bir süre duraksayıp "bazen gitmek gerekiyor"

Zerya kafasını kaldırıp onunla göz göze geldi. Elini kaldırıp parmak uçlarını onun yüzünde dolaştırıp "ne oldu bilmiyorum ama ben gitmek isteme-" dim diyecekti ama Azad elini onun dudaklarının üstüne koyup cümlesini tamamlamasına izin vermedi.

Bakışlarını aşık olduğu hareler den çekmeden "şimdi çok yorgunum ve hasretim lütfen sabah konuşalım"

Zerya titreyen bakışlarla ona bakıyordu. Onda bir değişiklik vardı anlamaya çalışıyordu lakin çözemiyordu. Gözlerini kapatıp açınca Azad elini çekip masada bulunan kaşığı aldı ve yavaş bir şekilde karısına yemek yedirmeye başladı.

Zerya itiraz etmeden onun yedirdiği her şeyi yedi.

Yemek bittiğinde Azad elinde ki peçeteyle karısının dudaklarını silip bakışlıarını aşık olduğu cehrede dolaştırdı.

Çok şey söylemek istiyordu lakin çokta susmak istiyordu.

Peki bu kadar çok şey söylemek isterken susmakta hasret değil miydi?

Belki de gurbetti.

Bu kadar yakınken bu kadar uzak olmakta gurbet olmalıydı.

Elini karısının yüzüne dağılan saçlarına götürüp "kaç gündür hastanedesin duș almak ister misin?"

Zerya gülümsedi.

Kafasını olumlu anlamda sallayınca Azad cebinden telefonu çıkartı Harran'ı aradı ve odaya bir hemşire gönderip karısının ameliyat yerine su geçirmeyen bandaj takılmasını istedi.

Zerya onun kolları arasına daha sığındı. Yaptığı şey için pişmandı ve bundan utanıyordu.

Kısa bir süre sonra hemşire gelip Zerya'nın göğsüne bandajı çıkıp gitti.

Azad Sis'ten arabadan valizi getirmesini isteyip karısına döndü.

Sis kapıyı çalıp odaya girdiğinde ikisi ona bakıyordu lakin Sis Azad'a öfkeliydi. 3 gündür ondan haber alamamak onu çileden çıkarıp delirmesine sebep olmuştu.

Tabi bundan en çok etkilenen taraf Harran ve Rojawan olmuştu.

Harran en son dayanamayıp bütün hastanelerimi satıp emekliliğe ayrılacağım deyip hastaneme girmenizi yasaklayacağım diye isyan ettikten sonra onların yanından uzaklaşmıștı.

Zerya'da intihar ettiği için ona kızgındı. Elinde ki valizi yatağın kenarına bırakıp iki eline koyup "karı koca keyfiniz yerindedir inşallah"

Azad kaşlarını çatıp ona bakınca Sis tavrından ödün vermeden "bir daha kavga edip birbirinizle sorun yaşarsanız haber verinde biz ülkeyi terk edelim. Siz yüzünüzden hepimiz erken yaşlanıp bunayacağız."

İkisinin cevap vermesini bile izin vermeden arkasını dönüp "evlilikten soğudum, bunkar yüzünden bakire kalbim kimseye gönül vermeyecek" deyip söylene söylene kapıyı açtı "fahişe bedenim olmasa açılmayan paketler gibi geri iade edilecektim" dedi odadan çıkıp gitti.

Onun bu haline ikisi de kendisini tutamayıp sesli bir şekilde gülmeye başladılar.

Azad kısa bir süre sonra karısının gülüşüne odaklandı ve fısıldar bir şekilde "çok güzelsin haddinden bile çok"

Zerya utanıp yüzünü çevirince ayağa kalkıp elini ona uzattı. Zerya hiç tereddüt etmeden onun elini tutup ayağa bir iki adım atmadan Azad onu kolları arasına alıp hastane odasında bulunan banyoya ilerleyip içeri girdi. Onu lavaboya oturtup gözlerine odaklandı.

Gözleri Hálin mavisiydi. Başka bir ton değil Hálin mavisi ve Azad sadece bu maviye aşıktı.

Kısa bir süre aşık olduğu harelere odaklansada Dicle'nin sözleri beyninde yankılandı ve gözlerini kapatıp açtı.

Karısından biraz uzaklaşıp onun üstünü çıkardı.

Zerya utanmadı ve itiraz etmedi. Kocasını çok yaralandığını biliyordu ve ona kendisini açıklamak istiyordu.

Zerya ben deyince Azad işaret parmağını onun dudaklarına bastırıp "bu gece hiçbir şey dinlemek istemiyorum"

Onu tekrar kucağına alıp duşakibene girdi. Suyun sıcaklığını ayarlayıp suyun ikisinin üzerinden dökülmesine izin verdi.

Zerya onun kıyafetleri ile suyun altında suyun altında durmasıyla ellerini kaldırıp Azad'ın gömleğine götürdü.

Tabi açtığı düğmeyle Azad'ın elini, onun elinin üstüne koyduğunu ve açmasına izin vermemesiyle ona baktı.

Azad karısının durgunlașmasıvla elini tutup "sadece seni hissetmek istiyorum"

Üstlerinden akan suyla eline biraz şampuan alıp karısını yıkamaya başladı.

Adam kadının her zerresine aşıktı.
İkisinin bir birine bakarken gözleri titriyordu. İkiside yaşadığı her şeyi unutmuş bir birine kapılıyorlardı.

Onu bir bebeği yıkar gibi dikkatli bir şekilde yıkadı ve valizden çıkardığı havluya sarıp duştan çıkardı.

Odaya döndüklerin de Azad kucağında ki karısını yatağa indirip baş havlusu ile onun saçlarını kurutmaya başladı.

Karısını kendi eliyle giydirip üstünü değiştirdi.

Elinde ki tarakla karısının saçlarını tarayıp dudaklarını onun saçlarına bastırdı.

Kısa bir süre sonra yatağa uzanmış onuda kolları arasına almıştı. Zerya sanki günlerdir bunu bekliyor gibi onun kollarına sığındı. Saçlarında hissetiği dokunușlarla gözlerini kapadı.

Ömür boyu sadece bu kollar arasında kal deselerdi.

Kalırdı.

Azad kolları arasında ki kadını dikkatlice izledi. İlk defa kalbi biri için atıyor ve kapılıyordu.

Fısıldar bir şekilde "bu kadar yan yanayken bu kadar gurbet olmak haksızlık"

Sabaha kadar onu izledi ve içinde ki hasrete inat daha çok ona sarıldı...
*
*
*
Sabahın erken saatlerinde güneşin Mardin semalarına doğmasıyla beraber bakışlarını kolları arasında ki kadından çekti.

Elini uzatıp saate baktığında süresinin kısaldığını fark edip yavaş bir şekilde yataktan kalktı ve son aramada ki Sis'i arayıp "istediklerimi Erdem'den aldın mı?"

Sis'in yanlış yapıyorsun sözleri ile "sen karışma sadece sana yapılanı yap" deyip telefonu kapatması aynı anda oldu.

Bakışlarını pencereden Mardin'e çevirdi. Bu şehri çok severdi. Ne kadar orada beklediğini bilmiyordu. Çalınan kapıyla daldığı düşüncelerden kendisine gelip arkasını döndü ve kapıya doğru ilerledi.

Kapıyı açtığı gibi Sis'in elindeki dosyayı alıp kapıyı Sis'in yüzüne kapadı.

Arkasını dönüp yatağa baktığın da Zerya'nın uyanmış olduğunu gördü ve adımlarını ona yönlendirip yatağa oturdu.

Büyük bir nefes alıp "Ben gerçekten seni çok sevdim ve sandım ki çok seversem yeteri gelecek"

Zerya'nın ben demesiyle Azad ona bakıp "sus ve sadece dinle"

"aşkımı istemediğini bilseydim seni en başından Azad eder ve evine gitmene izin verirdim."

Zerya kafasını olumsuzca sallayınca Azad omuzlarını indirip "Ben bazı şeyleri çok merak ediyordum. Sevmek ve sevilmek nasıl bir duygu hiç tatmadım."

Boğazını temizleyip "senin gibi şanslı değildim ve ben kimse tarafından hiçbir zaman tatmadığım bir duygu nasıl olur bilmiyordum."

Zerya gözlerini irice açıp ona bakınca Azad onun yüzünü elleri arasına alıp "ben bir çift maviye aşık oldum. Sandım ki çok seversem sende beni seversin"

Karısının elini tutup kalbinin üzerine koydu "Ben sandım ki seni şuraya koysam, kalbime sığdırsam yeterli olur orada yaşarsın sandım"

Zerya'nın gözlerine bakıp "özür dilerim" dedi ve elindekilerini Zerya'nın elleri arasına bıraktı.

Zerya irice açtığı gözleriyle "bundan sonra özgürsün Zerya" dedi ve ayağa kalktı.

Zerya'nın ben deyip yutkunması ile Azad ona son defa bakıp "olurda kaza eseri bile olsa bu şehre gelme, gurursuzum dayanamam çekip seni yine sarıp sarmalarım"

Zerya iri açılmıș gözlerle etrafında olanları algılamaya çalışıyordu. Elindeki kimliği görünce göz yaşlarını tutamayıp hıçkırmaya ve ağlamaya başladı. Sana ihtiyacım var.

Azad arkasını dönüp kapıya doğru ilerledi ve son defa arkasını dönüp aşık olduğu bakıp önüne döndü.

Zerya eline tutuşturulan kimlik ve belgeler ile Gözlerini Azad'an ayırmak istemiyordu. Kimliğe bakıp titreyen sesiyle "sadece Zerya mı?" Dedi.

Azad kapıdan çıkmadan son defa dönüp ona baktı.

Kafasını yana doğru eğip "evet herkese olduğun gibi bana da Zerya"

Zerya için dünya durdu çünkü vaad edilen topraklardan kovulmuş gibi kendisini hissediyordu.

Kimin ne söylediğini anlamıyordu. Sadece Azad'da takılı kalmış ona bakıyordu.

Zerya yutkundu. Ne demek oluyordu ve delirmek üzereydi.

Kapıdan çıkarken son defa arkasına dönüp baktı. Zerya ağlayarak "Azad Saruhan olurda o kapıdan çıkar beni bu halde bırakarsan seni ömrüm boyunca affetmem" diye çığlık attı.

Azad'ın dudakları kenara kıvrıldı. Sevdiği kadının akan gözyaşları rağmen hala mavi olan irislerine bakıp "Hálin evimin terasında intihar etti ve kollarımda öldü. Zerya'da beni hiçbir zaman affetmesin"

Zayda Hanım çığlık atan kızının sesiyle Azad'ın yanından geçip içeri girdi. Onun arkasından Dicle ve diğerleri onu toparlayacak ailesi vardı ve toparlanırdı.

Odandan çıktığı gibi Bekir Mirşah ile göz göze geldi.

Bekir bey kaşlarını çatıp ona bakıyordu. Cenesini kaldırıp "kızınızı alın ve götürün bir daha yanlışlıkla bile olsa benim olduğum ortama girmesin."

Bekir beyin gözleri duyduklarını algılamakta zorluk çeker gibi irice açıldı. Ne söyleyeceğini bilmiyordu ama böyle olmaması gerektiğini biliyordu.

" seninle konuşmamız gereken bir konu var ve sen sonra çok pişman olursun"sesinde kesin bir tını vardı.

Azad" zaten pişmanım ama bitti ona iyi bakın "dedi adımlarını dışarıya doğru yönlendirdi.

Zerya Azad diyen çığlığı sonrasında baba diye bağırması aynı anda oldu.

Bekir bey bir giden damada bir de çığlık atıp kızına baktı. Adımlarını hastane odasına yönlendirip hızlıca içeri girdi.

Daha sonra Gewer ve hemşehriler koşarak geldiler.

Lakin Azad arkasını bile dönmedi.

Attığı her adımda canından can gidiyordu.

Severken gidiyordu.

Zerya enbașından beri onun için çıkmaz bir sokaktı ve Azad sonunun çıkmaz olduğunu bile bile o sokağa girmişti.

Kalbi sancı yapıyordu.

Orada bir tek o vardı. Ömrü boyunca o olacaktı.

Azad aynı gökyüzünün altında aynı gökyüzüne bakarlarsa mutlu olacaklarını sanmıştı lakin sonradan anlıyordu ki o hep Hálin mavisine Zerya ise sadece gökyüzüne bakmıștı.

Yorgun argın bir adam,

Hastane koridorlarını takatsizce arșınlıyordu.

Yaş daha 29

Yolun yarısı bile değildi.

Lakin içinde ki adam yüz yıllık ömür yaşamış gibi bıkkın.

Attığı her adımda dokuz yaşında kimsesiz kalmış bir çocuktan uzaklaşıyordu.

Ve adım adım 29 yaşında ki bitkin delikanlı ileliyordu.

İkisi arasında ip ipince bir çizgi

Dokuz yaşında ki çocuk bir yudum sevgiye muhtaçtı.

29 yaşındaki delikanlı bir yudum umuda..

İkisi arasında gidip geliyordu.

İkisi de hayattan bıkkın dı.

Biri çocuktu,

Diğeri delikanlı.

İkisinide yaşamaktan yılmıştı.

Bıkkın,

Bittik,

Ve yorgun.

İkiside bir hastanede odasında kimsesizliğe terk edilmişti.

İçinde yüz yaşında olup yorgunluktan takadi kalmayan adamın dizleri titriyordu.

Dokuz ve yirmidokuz yaşında olanlar isyan edip yeter diyordu.

İkisi arasında gidip geliyordu.

Sanki görünmeyen bir halat kaçmasını engeliyordu.

Yirmidokuz yaşın da kırk gün içinde saçlarına aklar düşmüştü.

Dokuz kimsesiz kalmış olan gitme tekrar kimsesiz kalma diyordu.

Yirmidokuz yaşında olan arkasına bakmıyordu.

Yorgun ve bitkin.

Herkesi değil en sevdiğini arkasında bırakıyordu. Arabasına bineceği anda kolunu tutan elle duraksadı ve bakışlarını oraya çevirdi.

"Konuşmamız gerekiyor..."

Evet bomba gibi bir bölüm oldu diye düşünüyorum bu benim ara finalimdi.

Buradan ikinci kitaba devam edeceğiz.

Buraya Zerya için söylemek istediğiniz bir cümle bırakmanızı istiyorum.

Buraya Azad Saruhan için.

Ve güzel kalpli Gewer Mirşah.

Üçünü çok seviyorum ama Bekir Mirşah'ı ayrı bir seviyorum. Onun için de bir şeyler karalayın.

Kara bahtlım Rima,

Cimri kekim Rojawan.

Kalbi kutsal bakire olsada ruhu fahişe olan Sis'im.

Ve hipokrat yemini yaptığını iddia eden Harran.

Bir de Watpaddin en sinsi kadını Pervin.

Pazar günü kısmet olursa Mardin'e Tutsak ikinci kitap bașlıyacak. Buradan devam edeceğimizi ekliyeyim.

Ve watpad hesabımı takip etmeyen arkadaşlar lütfen şurayı Jutenya_ tıklayarak takip edin yoksa duyurulardan haberdar olamazsınız.


Continue Reading

You'll Also Like

157K 5.6K 21
Babasının intikamını almak isteyen baran ağa berfinle evlenip ondan intikam alıcakken aşık olursa... Şiddet,argo ve küfür içerir
44.8K 4.7K 10
jjk: affedersin, tavşanımı hamile bırakan senin tavşanın mı? semetae / texting+18 (ağırlıklı) / text ~ #1-taekook {020524} #1-vkook {120424} #1-hayra...
187K 18.3K 21
Jeon Jungkook, 20 yaşına gelen herkesin dolunay gecesi kurt cinsiyetini ôğrenmesi şerefine düzenlenen baloda, kardeşinin kurt cinsiyetini kutlamaya g...