ÇİRKİNİN GÜZELLE İMTİHANI

By mczhrc

2.1K 158 34

Meryem ailesinin göz bebeği, herkes tarafından sevilen, herkesin isteyeceği biridir. Herkes onu isterken, o s... More

2.
3.
4.
5.
6.
7.

1.

477 27 5
By mczhrc

Özenle şekil verip su dalgası yaptığım uzun, gür saçlarımı sırtımda topladım. Aynadaki yansımamı gördüğümde memnuniyetle gülümsedim. Makyajım abartı da olmamıştı. Çok sade de olmamıştı. Tam istediğim gibi görünüyordum. Dizimin altına gelen siyah elbisemi çekiştirip ayağa kalktım.

Normalde evde makyaj yapmazdım. Ama bugün benim için önemli bir gündü. Kocamla güzel bir akşam yemeği yiyip vakit geçirecektim. İşleri yüzünden iki gündür eve gelmiyordu. Onu çok özlemiştim. Her akşam yüzünü görmeye alıştığımdan iki gündür gözüme uyku bile girmiyordu. Karşımdaki duvarda asılı duran saate baktığımda eve gelmesine bir saatinin kaldığını fark ettim. Bir saat önce aradığımda iki saate evde olurum, bir isteğin var mı demişti. Ben de isteğimin olmadığını söyleyip, sen gel yeter demiştim.

O geldikten sonra gerisinin bir önemi yoktu. Yatak odasında daha fazla oyalanmayıp mutfağa adımladım. Saatler öncesinden hazırladığım yemekleri masaya taşıdım. En sevdiği yemekleri yapmıştım. Dumanı tüten mercimek çorbasını karıştırıp kepçeyi tekrardan tencerenin içine bıraktım. Servis tabağına aktardığım yaprak sarmalar, el açması börekler, içli köfte, salata, her şey tam da istediğim gibi görünüyordu.

Eskiden yemek yapmayı çok bilmiyordum. Evlendikten sonraki üç aylık süre zarfında çok yol kat etmiş, bir sürü yeni yemek yapmayı öğrenmiştim. Mantı açmayı bile becermiştim. İşin ucunda Osman olduğunda her şeyi yapabileceğime inanıyordum. İnsan gerçekten sevdiği için aklına bile gelmeyecek şeyler yapabiliyordu. Annesinin el bebek gül bebek büyüttüğü ben bile bir sürü fedakarlık yapmıştım. Başkası için kılımın bile kıpırdamayacağı şeyleri, söz konusu sevdiğim adam olduğunda bir saniye bile düşünmeden yapıyordum.

Sofrayı hazırladıktan on dakika sonra kapı çaldı. Hemen ayağa kalkıp üstümü başımı düzelttim. Saçlarımı önüme alıp göğsümden aşağı saldım. Hızlı adımlarla kapıya yöneldim. Söylediğinden erken gelmişti. Elini tekrar zile basmak için kaldırdığı esnada kapıyı açtım. Havada asılı kalan elini kapıyı açmamla aşağı indirdi.

"Hoşgeldin." Dediğimde sıcak gülümsememi ondan esirgemedim. Dalgın bakışları yerde gezinen kocam gülüşümü görmemişti. Bu duruma bozulsam da hemen kendimi toparlayıp geçmesi için kenara çekildim. Kısık sesle 'hoşbuldum' dedi. Ayakkabısını kapının portmantoya koymak için uzandığında hemen uzanıp ayakkabıyı elinden aldım. "Sen geç içeri. Ben hallederim." Başını sallamakla yetinip içeri geçti. Ayakkabıyı dolaba koyduktan sonra kapıyı örttüm. Banyoya yöneldiği esnada ona yetiştim. "Duştan sonra hemen mutfağa gel. Çok güzel yemekler yaptım."

"Hiç gerek yoktu. Zahmet etmişsin." Dediğinde hevesimi kursağımda bırakmasını umursamadım. O hep böyleydi çünkü. Sanki yaptığım her işte bana zahmet veriyormuş gibi hissediyordu. Ben onun eşiydim. Bu işleri yapmak benim görevimdi. Görevim olmasa da yapardım zaten. Onun için yaptığım hiçbir şey bana zahmet vermiyordu. Aksine onun için bir şeyler yapmak beni mutlu ediyordu.

"Zahmet etmedim. Alt tarafı yemek yaptım. İtiraz istemiyorum. Duştan sonra hemen gel."

"Çok yorgunum. Uyusam olmaz mı?"

"Yemekten sonra uyursun." Diyip orta yolu bulmaya çalıştım. Bu sefer itiraz etmeyip başını olumluca salladı. O banyoya girdiğinde ben de odamıza yöneldim. Duştan sonra saçlarını kurutmayacağını bildiğimden dolaptan baş havlusu çıkardım. Havluyla kurulardı en azından. Elimde havluyla odadan çıkıp mutfağa girdim. Sandalyeye oturup havluyu kucağıma aldım.

Yaklaşık yirmi dakika sonra yanıma geldiğinde saçlarından yayılan güzel koku burnumun direğini sızlattı. Bu şampuandan yayılan bir koku değildi. Bambaşka bir şeydi. Onun güzelliğini, kokusunu anlatabileceğim kelimeler benim lügatımda mevcut değildi. Ama kalbimde bolca anlatacak şey vardı.

"Her şey çok güzel görünüyor." Onun tarafından iltifat almak gururumu okşarken bütün yemekleri servis yapmaya başladım. Tabağına bıraktığım sarmalardan birini çatalına batırdığında yemeden önce besmele çekti. Yemeği çiğnerken onu izledim. O ise bana bakmak yerine yemeğe odaklandı. Zaten ne zaman sana baktı ki? Kes sesini iç ses. Kötü düşünceleri umursamayıp açlığımı hatırlatan yemeklerden yemeye başladım. Kucağımdaki havlu aklıma geldiğinde elime alıp hemen ayağa kalktım.

"Saçlarını yine kurutmamışsın." Onu küçük bir çocuk gibi azarladığımda başını kaldırıp yüzüme baktı. Hele şükür. Yüzümü dikkatle incelemesini beklerken gözlerini saniyesinde kaçırdı. Yaptığım makyajı, saçlarımı incelemeyecek miydi cidden? Siyah gösterişli elbisem bile dikkatini çekmemiş miydi? Onun için hazırlanmam hiç mi umrunda değildi? Düşünceler beni ele geçirmeden ona yaklaşıp havluyu uzattım. "Kurula hadi."

"Gerek yok." Diyip çorbasından bir kaşık aldı.

"Gerek var ya da yok demedim. Sözümü dinler misin?" Bu sefer de beni umursamayıp salataya uzandı.

"Meryem saç benim saçım. İster kuruturum ister kurutmam. Başımda dikilmeyi bırakıp yerine geçer misin?" Sakin kalmaya çalışıp tane tane anlattığı cümleleri bir kulağımdan girip diğerinden çıktı. İnat etmiştim bir kere. O saçlar ıslak kalmayacaktı işte. Sonra hasta oluyordu. Grip olduğunda ise ondan çok benim canım yanıyordu. Kış ayında bu kadar sorumsuz olması sinirlerimi bozuyordu.

"Sen kurutmazsan ben kuruturum." Havluyu saçlarına değdirdiğimde başını çekti hemen.

"Dokunma." Diye bağırdığında bir adım geriledim. O kadar sert bir tonda söylemişti ki hemen gözlerim doldu. Dolan gözlerimi tavana dikip yaşların akmaması için iki üç saniye bekledim.

"Ben sadece kurutmak istemiştim." Diyip kendimi savunduğumda gözlerimin içine saf öfkeyle baktı. Saçına dokunmamdan bu derece mi nefret ediyordu? Ama ben onun karısıydım. Aynen zorla evlendiği karısı. Bu sefer iç sesimin haklılığı kalbime hançer saplanmış hissi yarattı. O hançer üç aydır oradaydı zaten. Arasıra varlığını unutturuyor, sonra böyle anlarda bir anda ortaya çıkıp ilk günkü gibi acıtıyordu. Acım, ben burdayım beni unutma dercesine fısıldıyordu sanki.

"Ben de istemediğimi belli etmiştim." Bu sefer öfkeli konuşmadı. Az önce öfkeyle bağırmasından anında pişman olmuştu sanırım. Belki de yaşaran gözlerime acımıştı. Hiç ses etmeden yerime oturdum.

Yaprak sarmaya çatalı batırıp nimetle oynamaya başladım. Bu saatten sonra tek lokma yiyemezdim. Onun bakışlarını üstümde hissettiğimde hiç başımı kaldırmadım. Kaşığını tabağın kenarına bıraktığını işittim. Sanırım o da yemeği bırakmıştı.

"Özür dilerim. Bağırmak istememiştim. Sadece ısrar edilmesini sevmiyorum." Sorun ısrar etmem değildi. Sorun saçlarına dokunmamdı. Bundan adım kadar emindim. Bağırması sorun değildi. Bunu zerre umursamıyordum. Sorun beni sevmemesiydi. Saçına bir kez dokunmama bile tahammül edemiyordu.

"Neden sevmiyorsun beni?" Başımı kaldırdığımda gözlerini gözlerime dikti. İkimiz de gözlerimizi kaçırmadık. Onun gözleri bomboş bakarken benimkine hüzün misafir olmuştu. "Sevmediğin kadınla neden evlendin?"

"Seni sevmediğimi en başından biliyordun. Ben sana her şeyi açıkça anlattım. Sen de kabul ettin. Seni sevmeyen bir adamla evlenmeyi kabul eden sendin." Kalbimdeki acı gözyaşı olarak dışa vurulduğunda 'sus' diye bağırdım. Gerçekleri duymaya daha fazla dayanamadım. Benim neşem, hayat enerjim onu hayata döndürür sanmıştım. Beni sevebilir sanmıştım. Kalbinin buzları çözülür diye düşünmüştüm.

Yanılmıştım. Bu hayattaki en büyük yanılgım karşımda oturuyordu. Beni fark etmiyordu. Birazcık sevgi için her şeyi yapmaya razı olduğumu görmüyordu. Umarım beni gördüğünde sevgim bitmemiş olur.

"Seversin sanmıştım." Diye mırıldandım. Gözümün önüne gelen bir tutam saçı sinirle kenara ittirdim. "O kadar hazırlık yaptım senin için." Diye bağırıp sinirle ayağa kalktım. Sakin kalmak istemiyordum artık. Benim de sabrım bir yere kadardı. İçimdeki her şeyi dökecektim bu sefer. "Bak bu makyajı senin için yaptım." Başını eğip yüzüme hiç bakmadı. Sandalyesine yaklaşıp çenesinden tuttum. Başını kaldırdığımda hiçbir tepki vermedi. "Bu saçları senin için uzattım. Senin için dalgalandırdım." Bu sefer de hiçbir tepki vermedi. "Niye bir kez bile okşamadın?" Dediğimde ayağa kalktı. "Kaç aydır gözlerinin içine bakıyorum. Belki bir umut seversin diye. Sevdiğin her şeyi yapmaya çalıştım. Senin için ailemi bile uzaklarda bıraktım. Onlardan uzaklaşıp sana sığındım. Mutlu ol diye her şeyi yaptım. Beni sevmeni bile beklemedim. Allah şahidim olsun ki beklemedim. İçimde hep bir umut vardı. Belki bir gün sevmeye çalışır dedim. Ama o umuda da tutunmamak için direndim. Sevmediğini biliyordum çünkü. Sevmese de en azından sana saygı duyar dedim. Sevmese bile seni mutlu etmeye çalışır dedim. Benim tanıdığım adam vicdanlıydı. Hiçbir şeyi incitmezdi. Bana da merhamet edersin sandım. Sevmez ama korur kollar, arkanda olur dedim kendime." Gözlerimden sicim gibi akan yaşları elimin tersiyle sildim. Onun hiçbir tepki vermeden hareketsiz duruşu ise beni iyice çileden çıkardı. "Ne yaptım ben sana? Hangi hatayı yaptım da veremliymişim gibi benden kaçıyorsun? Neden acımadın bana? Neden sevgimi avcunun içinde oyuncak ettin? Seni sevdiğimi hiç mi anlamadın?" Ayakta duramayıp yere diz çöktüm. Takatim kalmamıştı artık. Hıçkırarak ağladığım esnada adım seslerini duydum. Belki bir umut beni yerden kaldırıp, sarılırdı. Saçlarımı okşayıp avutur muydu acaba?

Ama o hiçbirini yapmadı. Adım sesleri iyice uzaklaştı. En sonunda da kapı vurulma sesini duydum. Beni teselli etmedi. Özür dilemedi. Sadece gitti.

Umut ettiğim şeyleri ne zaman yapmıştı ki şimdi yapsın? Başıma ne geldiyse umut denen meretten geldi zaten.

Continue Reading

You'll Also Like

10.7K 849 39
Hücrelerime kadar kıyıldığımı hissettim, paramparça olup toz taneleri kadar görünmez oldum. Ben oldum, hissettim ama o görmedi. Neden bunu en başında...
10.3K 426 50
Sevdiği adamı korumak için çareyi kendinden uzaklaştırmakta bulan Miray'ı, kader sevdiği adamla tekrar karşılaştıracaktır. Bu sayede sevdiği adamın h...
SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

1.7M 103K 7
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...
1M 55.7K 42
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...