quarter | Steve Harrington...

By sm1mrmk

18.7K 1.1K 214

Hawkins'e 1,5 ay önce taşınmış olan Ivee, Starcourt'ta girdiği dondurmacıdaki dikkatini çeken ekibin ne işler... More

selamlasma kismi 👋
tanitim
1- scoops ahoy'daki kahramanlar
2- plan
3- her şeyden haberdar
4- en kötü casuslar
5- düşüyoruz
6- dışarısı için bir şans
7- battık
8- henüz batmamışız
9- ekip
10- tanrı aşkına harrington
duyuru
11- gizemli ölümler
12- üçüncü kurban
14- geçit
15- daha iyi olan kız
16- çeyreklik (final)
duyuru 2

13- eddie ayvayı yedi

586 50 7
By sm1mrmk

Bolum 13. iyi okumalaee

Max'in isteği üzerine onun evine gittik.

Max: Sadece 20 saniye.

Biz ön bahçede Max'in diğer mektupları eve bırakmasını beklerken 2 dakika sonra Max geri döndü. Max'in yüzü asıktı ve korkmuş görünüyordu.

Ivee: Hey, iyi misin?

Max: Evet.

Steve: Öyle görünmüyorsun.

Max: Gidelim lütfen.

Arabayla bir süre gittikten sonra Max, Steve'den Roane Hill Mezarlığı'nda durmasını istedi. Burası muhtemelen Billy'nin yattığı mezardı. Max arabadan inip mezarlıkta ilerlerken peşinden Lucas gitti. Lucas bir süre Max ile konuşmaya çalıştı ama Max onu terslemiş olacakki arabaya geri döndü.

Steve: saatine bakarak Pekala, yeterince uzadı.

Ivee: "Avukat tanıdığım var" dedi.

Steve: Yeter, avukat tutacaksa tutsun.

Steve Max'in yanına gitti ben de peşinden gittim.

Ivee: Tamam sakin ol.

Steve:Max, gitme vakti.

Ivee: Max?

Konuşmamız üzerine bize tepki göstermeyen Max'e daha dikkatli bakmak üzere eğilip yanına çöktük. Gördüğüm şey beni dehşete düşürmüştü çünkü Max'in göz bebekleri gitmişti. Steve ellerini, sarsmak üzere Max'in omuzlarına koymuştu.

Steve: Max, Max, uyan!

Ivee: Dustin, Lucas! Buraya gelin!

Hepimiz Max'i uyandırmaya çalışıyorduk ama işe yaramıyordu.

Steve: Siz ikiniz, Nancy ve Robin'e haber verin, hadi! Hadi! Hadi!

Ivee: Lanet olsun, tamam tamam.

Dustin ile arabaya geri koşmaya başladık. Dustin tepeden aşağı koşarken yuvarlanmak üzereydi ve bir elimle de onun arka yakasından tutuyordum. Bu çocuklara gerçekten bağlanmıştım. Arabaya vardığımızda Dustin hızlıca telsizi ayarladı ve Nancy ile Robin'e ulaşmaya çalıştı.

Dustin: Nancy, Robin duyuyor musunuz? Kırmızı alarm!

Çağrımızı duymuyorlardı. Telsize doğru bağırmaya devam ettik.

Dustin: Nancy, Robin, duyuyor musunuz? Tekrar ediyorum, kırmızı alarm!

Robin:Dustin? Ben Robin. Duyuyoruz.

Dustin: Tanrım, nihayet!

Ivee: Bize bir şey bulduğunuzu söyleyin." Yandan seslendim.

Nancy ve Robin'e Max'in transa geçtiğini hızlıca anlattık. Bize müziğin onu kurtarabileceğini söylediler. Dustin ve ben de arabadan Max'in kulaklığını ve kasetleri kucaklayıp Steve ve Lucas'ın yanına geri döndük.

Ivee: En sevdiği şarkı ne?

Lucas: Buldum, kaseti buldum.

Lucas'ın bulduğu "Running Up That Hill" kasetini müzik çalara taktım, Dustin de kulaklığı Max'in kulağına taktı.

Dustin: Max, uyan!

Steve: Hadi Max!

Ve Max havaya yükselmeye başlayınca Steve korkuyla bileğimden tutup beni geri çekti. Bir kaç saniye ona baktım. Elini bileğimden çekti. Hepimiz şok içindeydik. Bu çocuklara bir şey olmamalıydı.

Ivee: MAX! MAX!

Steve: BİZ BURADAYIZ MAX, UYAN!

Elimizden hiçbir şey gelmeyerek sadece Max'in havada asılı kalmış bedenini izliyor ve bizi duyduğuna inanarak ona bağırıyorduk. Bir kaç dakika içerisinde Max, yere düştü. Kendine gelmişti ve nefes nefeseydi. Lucas ona sarılmış rahatlatmaya çalışıyor, biz de yanlarına çökmüş sessizce Max'e bakıyorduk.

Lucas: Buradayım, hepimiz buradayız, geçti.

Ertesi Sabah

Nancy'nin bizi alelacele uyandırışı ile gözlerimi yeni güne açmış oldum.

Nancy: Kalkın hadi.

Ivee: Her yerim tutulmuş, neler oluyor Nancy?

Nancy: Victor Creel'in evine gidiyoruz.

Ivee: "Victor Creel'in evine gidiyoruz" da ne demek?

Nancy: Steve'i uyandır, yolda anlarsın.

Ivee: Of, pekala. ...Hey Steve, uyanman gerek.

Steve'i sarstım.

Steve: Neler oluyor?

Ivee: Victor Creel'in evine gidecekmişiz, kalk.

Steve: Tanrım, saat sabahın körü!

Hepimiz uyanıp arabaya bindik, Victor Creel'in evine doğru yola çıktık. Eve vardık ama kapı kilitliydi, bir taş yardımı ile kapıdaki camı kırarak kapıyı içerden açıp eve girdik.

Nancy: İkişerli gruplar halinde arayalım. Ee, hayır. 2,4.. 7 kişiyiz.

Ivee:Ben tek ararım. Fenerini açıp kapatarak Yeterince pili var gibi gözüküyor. Aynı evin içindeyiz, pek bi şey olmaz.

Steve: Olmaz.

Dustin: Ne olmaz Steve?

Steve: Ivee de Dustin ve benle gelecek. Ha 2 ha 3. Önemli olan yanlız kalmamamız değil miydi?

Steve'e anlam veremeyerek yanına geçtim.

Nancy: Başlayalım o halde.

Merdivenlere yönelerek üst kata doğru çıktım. Rastgele bir oda belirleyerek içine girdim.Fenerimle odayı incelerken yakınımda sesler duydum. Feneri etrafıma tutarken ayak ucumda iki farenin yürüdüğünü gördüm. Farelerin ayak ucumdan çekilmemeleri ve bağcıklarımı çözmeleri üzerine dengemi kaybederek odanın açık kapısından dışarı geri geri, düşmemek için sekerek çıktım, kapının ucuna geldiğimde yere düşmek üzereyken birisi beni tuttu.

Steve: Hey,hey. Dikkat et.

Ivee: Steve?

Steve: Napıyorsun?

Ivee: Fareler, onların suçu.

Steve: Fareler mi?

Yanımızdan 2 tane fare geçti ve bir çatlağa girdiler.

Ivee: Her neyse, teşekkürler.

Steve: Dağılmasak daha iyi olur. Dustin'i de bulalım.

Ivee:İyi.

Bu esnada Max ve Lucas herkesi aşağı kattaki avizenin altına topladı. Avizenin ışıkları belirli şekilde yanıp sönüyordu.

Nancy: Noel ışıkları gibi.

Robin: Noel ışıkları?

Nancy: Will, Baş Aşağı Dünya'da mahsur kaldığında bize ışıklarla ulaşmıştı.

Steve: Yani bu, Vecna şuan bu odada demek mi oluyor?

Bu düşüncenin ne kadar korkutucu olduğu gerçeğini kafamda tartarken ışık söndü.

Robin: Sanırım şimdi de oda değiştirdi.

Nancy: Herkes fenerleri kapatsın ve tek başına dağılsın.

Steve: Ama fenerleri söndürürsek göremeyiz.

Ivee: Korkak olma Harrington, buradayız.

Hepimiz karanlığın içinde dağılmıştık ve bir diğerimizden gelecek işareti bekliyorduk ki Robin'in feneri yandı.

Robin: Söndü.

Steve: Şimdi de benimki yanıyor.

Steve'in feneri de bir süre yanıp söndükten sonra sırayla farklı odaların ışıkları yanmaya başladı, biz de takip ettik. Sonunda da bir tavan arasına çıktık.

Ivee: Buradaki ışık da söndü.

Dustin: Fenerler.

Hepimiz fenerlerimizi çıkarttık, yanıyorlardı. Bir süre hepimiz fenerlerimizdeki ışığı inceledikten sonra tüm fenerler patlayarak söndü. Bu ne demek oluyordu, hiçbirimiz bilmiyorduk ve evden çıktık.

Ertesi gün

Nancy arabayı sürüyordu, diğerleri normal koltuklarda oturuyordu, Dustin, Steve ve ben de bagajda Eddie için aldığımız cipsleri yiyerek Eddie'nin yanına gidiyorduk ki yolun ilerisinde, bir sürü insan, ambulans ve polis toplaşmıştı. Gizlice orayı izlerken, polisin yeni bir cinayet üzerine konuştuğunu gördük. Lucas'ın basketçi arkadaşlarından biri olan Patrick McKinney, aynı diğer 2 cinayet ile aynı şekilde öldürülmüştü ki bu Vecna demek oluyordu. Ama en fenası da, Eddie'nin ismi, kamuya açıklanmıştı. Polisler kalabalıktan ayrılınca Eddie telsize bağlandı.

Eddie: Dustin.

Dustin: Eddie iyi misin?

Eddie: Hayır dostum, bayağı kötüyüm.

Dustin: Neredesin?

Eddie: Kafatası Kayalığı, bilir misin?

Steve: Evet, evet. Garret Kavşağı, tamam biliyorum, gidelim.

Kafatası Kayası'na gitmek için bir ormana girdik.

Steve: Burası yanlış yol Henderson.

Ivee: Elinde harita var, nasıl yanlış olabilir?

Dustin: Harita kuzeyi gösteriyor ve biz de kuzeye gidiyoruz.

Steve: Bakın, Kafatası Kayası çok bilinmeyen bir yer, bu yüzden de sevgililerin buluşması için mükemmel bir yer ve burayı adım gibi iyi biliyorum. Yanlış yoldayız.

Ivee: Çok geldin yani.

Steve: iç çekerek evet Ivee.

Dustin: Dostum bak-

Steve: Sadece beni takip edin, o çok bilmiş suratına o haritayı çarptığımda görüşeceğiz.

Steve'i takip ederek diğerlerinin yanından ayrıldık, kısa süre sonra gerçekten Kafatası Kayası'na varmıştık.

Steve: Ee, ne diyordunuz? İkiniz.

Ivee: Tanrım." Elimle başımı ovdum. Steve'in, Dustin bu kadar eminken haklı çıkması sinirimi bozmuştu.

Dustin: İyi de bu çok mantıksız.

Steve: Evet, gerçek gözünün önündeyken bile itiraz ediyorsun seni ukala.

Ve arkadaki kayaların içinden bir anda Eddie çıktı.

Dustin: Aman tanrım Eddie! Öldün sandık.

Eddie: Evet ben de öyle, öldüm sandım.

Eddie'ye başımla selam verdim, Steve de öyle yaptı. Bizim ardımızdan diğerleri de Kafatası Kayası'na ulaştı ve Eddie bugün haberini aldığımız, Patrick'in ölümünü anlattı. Üstelik bu ölümün, dün gece fenerlerimizin kafayı yediği saatle çakıştığını farkettik. Biz tüm bunları tartışırken Dustin araya girdi.

Dustin: Bam! Haklıymışım, Kafatası Kayası kuzeydeymiş!

Steve: Şaka yapıyor olmalısın. Kaya gözünün önünde duruyor Henderson!

Ivee: Saçmalamanın anlamı yok Dustin cidden, kayanın önünde duruyoruz.

Dustin: Hayır. Sorun pusula, pusula buraya yaklaştıkça tam anlamıyla sapıttı. Şuan zaten kuzeydeyiz ama pusulanın ibresi farklı yönde.

Steve: Bozuk ekipman kullanıyorsun dostum, yine hatalısın.

Dustin bize bir pusulanın ibresinin sadece daha güçlü bir manyetik alanda bulunduğunda kaydığından ve bunun içinde burada ya dev bir mıknatısın ya da bir geçitin olması gerektiğini söyledi.

13. Bolum sonu 👍👍 Sonraki bolumde gorusuruzz. Okudugunuz icin tesekkurler. Oylarsaniz sevinirim.

Continue Reading

You'll Also Like

4.4K 236 7
oh, what can i do life is beautiful, but you don't have the clue loki laufeyson-odinson song: lana del rey - black beauty
16.2K 1.3K 12
cedric diggory o gün şerefiyle öldü, ama arkasında hoşlandığı kıza on mektup bıraktı. cedric diggory & oc. ...
20.5K 940 15
Y/N ile ayrılan Emre hisleri hakkında yanılır.
7K 328 10
kesikler ve çizikler her yerinde. {mini texting serisi2}