ASYA (TAMAMLANDI)

By bencena12

42.1K 3.4K 402

~aşk gerçekten her şeyi affedecek kadar güçlü bir duygu muydu? ~ ~~~~~ "bir an hiç gelmeyeceksiniz sandım sa... More

KARAKTERLER
1
2
3
4
5
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58- +18
59- +18
60
61- +18
62
63
64
65- +18
66
67
68
69
70
71
72 - +18
73
74
75
76
77 - +18
78
79
80/+18
81-Final Part I/+18
81 Final Part II
DUYURU

6

716 57 10
By bencena12

Merhaballarrrr yeni bölümle karşınızdayız.. 💥

Burada olup okuyan herkese çook teşekkürler. Bana ve hikayeye oy ve yorumla destek olmanızı bekliyorum..

Herkese iyi okumalar ❤

"nerden çıktı durup dururken bu gece kulübü işi abla. Hala bu fikrin senden çıkmış olmasına çok şaşkınım. Başına taş mı düştü " rujumu dudaklarıma yedirip aynadan bir bakış attım sorgularcasına bana bakan linaya.

"ne alaka lina" sırtında tatlı bir dekoltesi olan siyah mini elbisemi düzeltirken memnuniyetle baktım kendime. Gerçekten harika bir elbiseydi ve kendimi aşırı derecede kadınsı hissediyordum.

"sen nefret edersin ya böyle mekanlardan ablaların birtanesi, yaşlı nineler gibi başım ağrıyor o kadar gürültüden diye sızlanırsın ya ondan şeettim " diyip şirince gülümsedi.

"sizde iyilik yaramıyor he"

"aman bebitom sen bakma o yırtığa harika bir plan bu vuhuu" içeri giren sedatın üstündekleri görmemle şaşkınca bakakalmıştım.

"bu ne hal şıllık herif ya. Ben bununla gitmem oraya" diye şokla atıldı lina. Cidden baya iddialı bir kıyafetti ama tabi ki beni ilgilendirmezdi. O yüzden sessiz kaldım.

"ne var be üstümde orospu. Sen pavyon karıları gibi giyinmişsin ben birşey diyor muyum"

"gay partisine gitmiyoruz aptal gece kulübüne gidiyoruz. Üstündeki o fileli büstiyer ve deri pantolonun uygun mu Allah aşkına"

"lina terbiyesizleşme" diye araya girdim. Olası bir kavga filizleniyordu çünkü sedat asla bunun altında kalmazdı.

"asıl sen kendine bak yırtık orospu pavyona gitmiyoruz hatırlatayım istersen ve bir daha bana sedat de Allah seni yarattı demicem" diye sinirle atıldı. Lina orta parmağını gülerek sallayınca nehir son anda yetişmiş sedatı kolundan yakalamıştı.

"ikinizi de almayız peşimize he. Adam gibi duracaksanız gelin. Şurada iki keyif yapıp kafa dağıtacaz keyfimizin içine sıçmayın" diye sinirle söylendi. Lina, nehirin çıkışması üzerine bacağını diğer bacağının üstünden indirip seksi bir şekilde yataktan kalktı. Kapıdan çıkarken sedatın yanağından makas almasıyla "lina rahat dur" diye bağırdım.

"yemin ediyorum dua etsin senin kardeşin" diyip sedatta çıktı arkasından.

"bu gece işimiz iş he" diye sızlandı nehir.

"kırk yılın başında bir eğlenelim dedik Allahtan" keşke tek başıma gitseydim. Şuan tüm gece sedat ve linayla uğraşıcaz korkusuyla içim içimi yiyordu.

"neyse çıkalım yapacak bir şey yok rahat dururlar diye düşünüyorum dans ve içkiyi görünce. Sonuçta ikisinin de tek ortak noktası" nehir gülerek koluma girince birlikte odadan çıktık.

"benim arabamla gidelim"

"neden senin arabamla gidiyoruz bizim arabamızla gidelim"

"Allah aşkına önünde bir masarati dururken İstanbul'un en lüks kulübüne, üstünde pasta ve şekerleme logolu dobloyla mı gitmeyi planlıyorsun Allahın vizyonsuzu" diye alayla çıkıştı lina. Sanırım bu konuda haklıydı.

"bu konuda lina haklı" diye gülerek arabaya doğru yürüdü nehir. Sedat huysuzca homurdanırken kolundan tutup arabaya doğru sürükledim onu. Hepimizin arabaya binmesiyle parti şimdiden başlamıştı. Öyle sesli bir şekilde ilerliyordu ki araba tam bir apaçi arabasıydı. Linayla sedatın bir diğer ortak noktasıydı, gümbürtülü şarkı eşliğinde araba sürmek.

"lina turizmin sayın yolcuları sirius'a gelmiş bulunmaktayız atlayın hadi." gülerek hepimiz arabadan indik. Gürültü öyle çoktu ki yüzümü buruşturmamak için zor tuttum kendimi.

"lina rezervasyonlar hazır dimi"

"merak etme abla en güzel locada hem de."

"nasıl ayarladın kızım böyle bir mekanda loca" nehirin sorusuyla güzel kahverengi saçlarını şımarıkça savurdu.

"bebeğim benim gibi bir kızın her yerde bir kolu bir adamı vardır. Harika cazibemle ve tatlı dilimle her şey ayağıma serilir" diye şımarıkça söylendi.

"ayy götümün kenarı." sedat koluma girerken huysuzca homurdanmıştı.

"tatsızlık istemiyorum. Bakın kırk yılda bir eğlenmeye geldim burnumdan getirmeyin."

"uzak dursun benden o zaman" diye çıkıştı sedat.

"bu kıyafetle hayatta yanına yaklaşmam zaten" diye atıldı linada. Hızla sedatın kolunu sıktım. Ağzına fermuar çeker gibi yaptı..

"hadi eğlence başlasın" nehir de linanın koluna girerken biz de sedatla birlikte onları takip etmiştik.

İçeri girer girmez aşırı kalabalık, aşırı sesli bir mekanla karşılaşmıştım. Yüzümün buruşmasına bu sefer mani olamamıştım. Cidden sakin sakin gelip konuşmak varken neden bu yolu seçmiştim ki..

"vuhuu harikaa" nehir, müziğe meydan okurcasına bir çığlık attığında millete sürüne sürüne bize ayrılan locaya geçmiştik çoktan.

"ne içiyorsunuz hanımlar"

"bana bir martini"

"bana da linanın içtiğinden Asya sen bebeğim"

"kırmızı şarap" dememle sedo garsona el işareti yaptı. Hızla siparişlerimiz alınırken linayla nehir çoktan kalkmış dans etmeye başlamışlardı bile. Gülerek onlara baktım. Cidden bu ortamların kızları oldukları o kadar belliydi ki. Sedoda kalkıp onlara katılırken gelen bardaklarımızdan benim olanı aldım.

"hadi hadi vurun bardakları" linanın çığlığıyla hızla elimizdeki bardakları ortada buluşturduk. Yavaş yavaş sevmeye başlamıştım ortamı. O kadar da kötü değildi sanki.

"hadi abla sen de kalk ya. Kırk yılın başı gelmişsin böyle pineklicek misin Allah aşkına. Bu gece sınırlarını biraz aş ve gerçekten hayatın ne kadar güzel ve eğlenceli olduğunu gör." linanın koluma asılmasıyla demiri arayan gözlerimi ona çevirdim.

"böyle iyiyim lina"

"gel de bir orayı bak ondan sonra bak bakalım oturacak mısın hiç" demesiyle kolumu çekiştirdi. Gülerek teslim oldum çatlak kardeşime. Kalabalığı yara yara sedatla nehirin yanına sürükledi beni. Sedatla nehir sırt sırta vermiş birbirine sürünerek dans ederken onları izlemek için insanlar etraflarında halka oluşturmuşlardı resmen. Sedat, halkaya dahil olmamla nehiri itip beni kolumdan çektiği gibi kollarının arasına aldı. Şaşkın kahkaham gürültüde kaybolurken "hayır sedo ya" diye sızlandım.

"evet bebeğim evet" ellerini iki kalçamın yanına koyup salladı. Etraftan Bir oooo sesi gelirken utanmıştım.

"sedo" kollarımdan tutup beni etrafımda döndürüp kendine yapıştırdı tekrardan. Ona laf anlatamayacağımı bildiğim için razı gelip akışına bıraktım kendimi. Ne için gelmiştim ne yapıyordum. Gerçekten ortam aşırı sarmıştı. Uzun zamandır ne bir eğlenceye gitmiş ne de bir aktivite yapmıştım. İnsanın haftada en az bir kez böyle bir şeye ihtiyacı olduğunu şuan deli gibi salladığım bedenimdeki özgürlük hissiyle anlıyordum. Ortamın ateşine uyup saçlarımı elimle topladığım gibi kalçamı kıvırdım.

"işte böyle yırtık karı" diye bağıran sedat, kolunu belime dolayıp benimle birlikte dans etmeye başladı. Öyle kıvraktık ve öyle eğlenceliydi ki şen kahkahalarım ortamdaki sesle yarışıyordu resmen. Elimi arkamdaki sedatın ensesine atıp kalçamı tekrar kıvırarak ritmine ayak uydururken kafamı kaldırmamla buraya geliş amacım olan adamın keskin gözleriyle kesişti gözlerim. Müziğe ve dansa kendimi öyle kaptırmıştım ki unutmuştum onu resmen..

Öyle sert öyle korkutucu bakıyordu ki yutkundum.. Sahi neden beni öldürecekmiş gibi bakıyordu. Yüzünün yarısından çoğu karanlıkta kalsa da gözlerime diktiği gözlerindeki sinirli ifadeyi görebiliyordum.

"hadi yavruşum ne taş kesildin ilk gece sendromu yaşayan yeni gelin gibi" sedatın sesi kulağıma gelse de gözlerimi demirden çekememiştim. Hızla elindeki bardağı kafasına dikip sertçe trabzana çarparak bıraktı. Yavaşça elimi sedatın boynundan çektim.

O buraya mı geliyordu.

"sedat sanırım bir sorunumuz var" cidden ne yapacaktı bilmiyordum ama sanki bir sorun hatta büyük bir sorun varmış gibi hissediyordum.

"noldu ayol"

"niye durdunu.." nehirin konuşmasını yarıda kesen "dağılın lan" diye kükreyen demirin sesiydi. Kalabalık çil yavrusu gibi dağıldı. Yanımıza geldiğinde kırmızı görmüş boğa gibiydi resmen.

"noluyor be"

"nolacak anacım birileri kıskançlıktan kudurdu. Tanıştırayım bacım o merak ettiğin demir bu demir işte" diye araya girdi sedat. Ama ne demir gözlerini benden çekmişti ne ben ondan. Öyle sinirli bakıyordu ki.. Neydi bu tavrı Allah aşkına..

"ah öyle mi. Merhaba nehir ben asyanın en yakın arkadaşı" demesiyle sedattan "ay götüme bak hele" diye bir homurdanma gelmişti. Demirden gözlerimi alıp sedata baktım gülerek. Ne var dercesine omzunu silkmişti.

"memnun oldum nehir Demir ben de. Sen beni tanıyorsun anladığım kadarıyla " imayla bana bir bakış atmıştı. Ne, benim oturup onu anlattığını falan mı sanıyordu. Bu ukala gülüşüne bakılırsa evet öyle sanıyordu.

"aaa bu o geceki adam" diye lina yanımızda bitti. "merhaba ben lina asyanın kardeşi." Demir linanında uzattığı eli tuttup sıktı.

"merhaba lina demir ben de. Nasılsın"

"iyim demir abi. Maşallah sen de iyisin geçmiş tüm yaraların"

"ablan sayesinde" diyip bana bir bakış attı. Umursamazca omuz silktim.

"valla daha da yakışıklı olmuşsun maşallah tütütü" sedatın biranda babaanneler gibi demirin suratına tükürmesiyle ben şok olurken linayla nehir gür bir kahkaha patlatmıştı.

"allahtan ıslak bir tükürme değildi sedat"

"bak demircim cicim sedat yok sedo var sedat denmiyor bana denmemeli" demir garip bir suratla sadata bakarken olayın uzamaması için demirin yanına geçip koluna dokundum. Dikkati sedattan bana kaydı hemen.

"biraz konuşabilir miyiz"

"bir dakika bir dakika senin kırk yıl üstüne kulübe gelmek istemenin sebebi demir miydi" diyen nehire şirince baktım.

"onunla konuşmam gerekiyordu. Hem fena mı oldu sizi de eğlenceye kattım. Tekte gelebilirdim. Size de yaranılmıyor. " diye hızlıca kendimi haklı çıkarmaya çalıştım. Üçü de imayla bakıyordu bana.

"konuşucaz akşam seninle abla"

"abla benim lina" diye kızsamda takmamıştı beni. "siz eğlenmenize bakın ben yarım saate gelicem" diyip demirin koluna girdiğim gibi peşimden sürükledim. Sesini çıkarmadan kuzu kuzu yanımda yürüdü. Merdivenleri çıkmamızla kolunu ellerimin kıskacından kurtarıp sert sıcak elini çıplak belime koyduğunda irkilmiştim. Ama temasından kurtulmak için bir atak da yapmadım. Hafifçe beni yönlendirip koridorun sonundaki odaya soktu. Odaya girmemle gözlerim etrafı incelemeye başlamıştı hemen.. Sade döşenmiş güzel bir odaydı. Kapının hemen karşısı duvardan duvara camdı ve kulübün tamamını görüyordu.

"güzel mekanmış" gözlerimi, aşağıda deli gibi eğlenen insanlardan çekip kalçasını masaya dayamış, bir ayağını diğer ayağının üstüne atmış kollarını da göğüsde bağlamış dikkatle bana bakan adama döndürdüm. Kolları nasıl o kadar şişikti. Sedatın dediği gibi cidden omuzları genişti. Fit ölçülü bir vücudu vardı. Abartı kaslarla bezeli vücutlardan nefret eden ben bunu beğenmiştim. O gece bir tarafımın korkusuna daha fazla odaklı olduğum için hiç incelememiştim bile karşımda ilgiyle bana bakan adamı..

Güzel bir adamdı gerçekten. Güzelden de fazlaydı aslında. Sarıya çalan kumral saçları, mavi gözleri, kirli sakalı, fit kaslı vücudu.. Hakkını vermeliydim gerçekten güzeldi.

"incelemen bitti mi" demesiyle kendime geldim.

"bitti."

"beğendin mi bari" demesiyle yanındaki tekli koltuğa oturup bacak bacak üstüne attım ve sahte bir gülümsemeyle ona baktım.

"herkes gibi. Sıradan esprisiz." dememle beklemediğim bir şey yapıp tatlı bir kahkaha attı. O kadar güzel gözüküyordu ki insafsız herif.

"demek herkes gibi he" önümdeki sehpaya oturup bana doğru hafifçe eğildi. Oturuşumu bozmayıp, aynen öyle dercesine omuz silktim.

"sana sormam gerekenler var" dememle gözlerime bakan yoğun bakışlarını çekip sehpadan kalktı. Geniş bedenini aşağıyı gözler önüne seren camın önüne konumlandırırken yersiz bir heyecana kapılmıştım. Elini cebine atıp bir süre öylece durdu.

"o gece istediğin tüm cevapları sana verecektim ama sen benimle gelmedin" demesiyle gülmemek için son anda tutum kendimi. Huysuz bir çocuk gibi çıkmıştı resmen sesi.

"ego savaşınızın kurbanı etmezdim kendimi etmedim de"

"ego savaşı mı" başını arkaya doğru çevirip anlamaya çalışırcasına baktı bana..

"evet ego savaşı. Birbirinize üstünlük taslayıp o kıymetli erkek egonuzu benimle kabartamazdınız"

"allahtan onunla da gitmedin" demesiyle omuz silktim. Konuyu uzatmak istememiştim. Derdim bu değildi.

"konumuz bu değil. Senden seninle ilgili bilgiler almaya geldim. Canımı tehlikeye atıp seni kurtarmamın karşılığı olarak dürüstçe cevaplamanı beklicem"

"seni dinliyorum meraklı avukat" demesiyle yerimde diklendim.

"Öncelikle demir bey kapımın önüne ne hakla adam koydun acaba çok merak ediyorum" diye atıldım.

"o gece belki gören o korumalar seni tarif etmişlerdir diye önlem almak istedim" demesiyle alayla bir kahkaha attım.

"hadi ama daha iyisi olduğuna eminim. 20 milyonluk şehirde kahverengi saçlı mavi gözlü kadın sayısı 5 milyondan fazladır demir. Çok kötü bir yalancısın" dememle bana döndü. Yüzünde muzip bir gülümseme vardı. Bu görüntü karşısında nefesim kesilmişti resmen. Bu adam.. Beni cidden etkiliyordu.

"Allahtan koymuşum o şerefsiz yine gelmiş oraya. Ne dedi de seni öyle çileden çıkardı" o muzip yüzü sinirle kasılırken bu kadar hızlı tavır değiştirmesine şaşırmıştım.

"o benimle onu ilgilendirir. Sen seni ilgilendirenlerle uğraş lütfen" yerimden kalkıp yanına gittim. Karşısına dikilirken uzun boyu yüzünden başımı kaldırmak zorunda kalmıştım. Hadi ama ben de kısa bir kadın değildim ama bu sanırım dev soyundandı. "neden seni derinlemesine araştırmama rağmen yüzeysel şeylerden başka bir şey bulamadım."

"demek beni araştırdın he. Gelip bana sorabilirdin avukat"

"bir şey bulamadığım için buradayım zaten kurt" diye atak yaptım. "soracak çok sorum var dürüstlükle cevaplamanı beklicem"

"benim bu işten çıkarım ne olacak peki avukat" yavaşça dibime girdi. O kadar yakındı ki bir adım geri gitme ihtiyacı hissetmiş ve gitmiştim de..

"çıkar yok sadece cevaplar var kurt"

"işte şimdi tam bir ağır ceza avukatı oldun. Buyur sor bakalım. Adalet karşısında boynum kıldan ince" benim kalktığım yere oturup ayak bileğini dizinin üzerine attı. Kollarını koltuk kolçağının iki tarafına bırakırken buranın halimi benim oturuşunu görmezden geldim..

Ben de kollarımı göğüsüm de bağladım ve ciddiyetle ona baktım.

"kimsin sen demir. Neden derin araştırmada bile hiçbir şey bulunmuyor hakkında. Böylesine kendini gizleyebilecek gücü nerden buldun" dememle kibirle gülümsedi.

"yapacaklarımın sınırı geniştir avukat."

"bu bir cevap değil"

"özel hayatımın kimse tarafından araştırılmasına müsaade etmem. Özel hayat gizlidir ve öyle kalmalıdır. "

"evet ama sorum bu değil kendini bu şekilde gizleyebilecek güçte 2 insan vardır bu ülkede." yavaşça yanına yürüyüp sehpaya oturdum. "birincisi mit ajanları ikincisi.."

"ikincisi" üzerime doğru eğildi. Gözlerim anlık kalın dudaklarına kayarken hızla toparladım kendimi.

"İstanbulu yer altından yönetenler" dememle geriye yaslanıp alayla bir kahkaha attı. Sinirle ellerimi yumruk yaptım. Şimdi çakacaktım o suratına bir tane.

"avukat inan mafya değilim"

"cenk, o herifin ne olduğundan haberin yok. Nasıl bir pisliğe bulaştığından haberin yok derken ne demek istedi o zaman demir" diye çıkıştım. Gözlerinde şimşekler çakmıştı resmen.

"o siktiğimin piçi üstüme iftira atmak için uğraşıyor ama inan avukat benim restorant ve kulübümden başka bir işim yok" dedi ama pek inanmamıştım.

"bu kadar gizemin içinde sana nasıl inanabilirim ki "

"sor anlatıyım benim gizlim saklım yok" diye çıkıştı sorum üstüne.

"sinirine mukayyet olacaksın devam edelim. Biranda bana saldırmanı istemem" diye gergince söylenmiştim. Yavaşça elini elimin üstüne koydu. Sıcak eli soğuk ellerime temas edince biranda buz gibi olan elimi cehennem ateşi sarmış gibi hissetmiştim. Hadi ama Asya bu kadar mı ergensin kızım.

"asla kontrolünü kolay kaybeden biri olmadım avukat. Değil sana zarar vermek saçının tek teline zarar gelmesine izin vermem" demesiyle kalbim bir takla atmıştı.

"ne o fedaim olarak mı atadın kendini" diyip güldüm. Dediği saçmaydı. Beni ne kadar tanıyordu ki bu kadar sahipleniyordu. Elinin içinde duran elimi çektim. Memnuniyetsizce geriye yaslandı.

"soru sor avukat"

"aile.."

"o kadar uzun boylu değil" diye lafımı kesti. Yüzüm düşmüştü ama asla birinin bu konudaki sınırlarını zorlayamazdım. Şuan için zorlama hakkım da yoktu zaten. Daha yeni tanımıştık bu kadar hassas bir konuyu anlatmak istememesi normaldi. Bozulmamam lazımdı ama elimde de değildi.

"Sadece işletmeciyim diyorsun ama gel gör ki seni ormanın içinde ağaca bağlı işkence görürken buluyorum. Onu geçtim bir savcı tarafından yakın kadrajdasın hadi onu da geçtim demir bey koskoca yargıtay başkanının masasında dosyan var. Cidden bunlara ne diceyeceksin merak ediyorum" dememle sertçe sakalını sıvazlasa da gülerek baktı bana. Samimiyetten uzak tehlikeli bir gülüştü.. İçim ürperdi.

"yargıtay kızı Asya. Yaramaz bir kız çocuğu olduğun babana baş kaldırmalarından belli zaten. Evde babanın dosyalarını karıştırman yasak değil mi" muzipçe tek kaşı havalanmıştı.

"Beni araştırmana şaşırmadım. Öğrendiklerin hoşuna gitti mi bari" dememle memnunca başını salladı ağır ağır.. Öyle ilgiyle ve güzel bakıyordu ki ona çaktırmadan yutkundum.

"Hem de çok. Galatasaray hukuğu 1.likle tamamlayan, her kursta ve sporda parmağı olup onları da istisnasız 1.liklerle tamamlayan 3 dil bilen zeki ve çevik, yargıtay ve hakime kızı Asya Akbelen. 1.lik bir takıntı mı" öne doğru eğilip yüzüme doğru fısıldadı. Omuz silktim.

"dikte edilen bir takım durumlar"

"takıntılı bir babanın kızı olmak kolay değil"

"babamı yakından tanıdığın belli"

"aslında kendi kendini burnuma sokuyor. Açıkçası baban bana takmış durumda avukat"

"nasıl yani"

"şöyle ki baban, benim basit bir işletmeci olduğumu kabullenemiyor tıpkı o cenk denen herif gibi. Olmayan şeyleri olmuş gibi göstermek için çabalıyorlar. Basit iftiralarla beni sıkıştırmaya çalışıyorlar. Çok acınası durumdalar açıkçası"

"ateş olmayan yerden duman çıkmaz kurt"

"inan ateş olmayan yerden duman çıkarıyor onlar avukat"

"ben basit bir pastacı değilim bunu göz önüne alarak konuş bence" yavaşça ellerimi tutup gözlerime baktı. Bu adamın kesinlikle temas problemi vardı.

"ama ben basit bir işletmeciyim avukat fakat o baban olacak takıntılı herif bunu anlamak istemiyor."

"neden durup dururken sana taksın"

"babam yüzünden" demesiyle şaşırmıştım.

"baban yüzünden mi nasıl yani"

"şöyle ki meraklı avukat babam olacak adam.." bir süre sustu merakla devam etmesini bekledim. " bir İtalyan mafyası" demesiyle nefesimi tutmuştum. . "bakma öyle şaşkınca avukat yarım İtalyan benim"

"ama soyadın"

"sana aile geçmişimi tabi ki açmıcam ama babamın mafya olduğunu annem öğrendiğinde bizimle birlikte Türkiye'ye dedemin yanına kaçtı. Yıllarca babamdan saklandı ve adımızı da soyadlarımızı da bizi bulamasın diye değiştirdi."

"Çok ütopik gözüküyor anlattıkların. Nasıl bir mafya babasından annen iki oğlunu kaçırabilir ki. Baban düşmedi mi peşinize" dememle burukça güldü.

"düştü avukat. O yüzden annem ölü" demesiyle nefesim boğazımda kalmıştı. Ellerinin arasındaki ellerim titrerken yavaşça bir öpücük kondurdu onlara.. Beklemediğim teması karşısında vücuduma elektrik akımı verilmişcesine irkildim. Ellerimi hızla ellerinden çekerken bu durumdan hoşnut olmadığını belli eden bir bakış atmıştı bana..

"geçmişte kaldı bunlar"

"özür dilerim demir bu konuları sana açtırmak istemezdim"

"dediğim gibi geçmişte kaldı. Neyse olay şu ki baban, o cenk denen herif ve birkaç teşkilat mensubu daha babamın işlerini Türkiye üzerinden yürüttüğümü düşünüyor. Yani silah kaçakçılığı, uyuşturucu ve kumar. Bunun için burada olduğumu ve benim mensup olduğum İtalyan ailesi de dahil diğer tüm mafya ailelerinin sevkiyatlarını Türkiye'den rahatça geçirdiğime dair bir komplo teorisi üstündeler. Ama bilmediği, değil o adamın işlerini yürütmek batması için yıllardır elimden geleni ardıma koymadığım. Ama onlar o işleri yürüttüğüme, tıpkı bir aptalın kendinden emin olduğu gibi eminler" gülmüştü. Ama gülüşü gözlerine ulaşmamıştı. Huzursuz oldum.

"gerçekten yapmıyor musun?"

"yapmıyorum Asya" öyle samimiydi ki. Başımı salladım. İnanmaya hazır olsam da tabi ki inanmamıştım ama zorlasam da bir şey elde edemeyeceğime emindim. En kısa zamanda bir daha girmeyeceğim dediğim eve girip o dosyayı almam gerekiyordu. Tüm sorularımın cevapları o dosyadaydı emindim.

"peki bab.."

"bu konuda daha fazla konuşmak istemiyorum" oturduğu yerden kalkıp camın önüne gitti. Geniş sırtını izlerken öyle gergin duruyordu ki buradan bile anlaşılıyordu. Yanına gidip yavaşça elini tutmamla ilgisi bana kaydı. Gözleri ilk birleşik ellerimize sonra da gözlerime çıktı.

"Anlatmak her zaman iyi gelir demir. Belki bir gün bana güvenip anlatmak istersin" deli gibi hayat hikayesini merak ediyordum.

"pek sanmıyorum avukat. Geçmiş mazide kaldı ve tozlu sayfalarını karıştırmak bana göre değil" demesiyle başımı salladım. Elbet bir gün anlatırdı. Yani öyle umut ediyordum.

"kardeşin varmış. Allahtan bunu öğrenebildim. Ama adını öğrenemedim." dememle yüzünde güzel bir gülümseme oluşmuştu. Onu sevdiği o kadar belliydi ki konuyu doğru yerden değiştirdiğimi anladım.

"yaman adı."

"neden Amerika'da"

"orda kalmak istedi buralar bizim için iyi anılarla dolu değil. Vegasta bir kulübümüz var orayı yönetiyor"

"anladım." şimdilik ailesiyle ilgili daha fazla soru sormamaya karar vermiştim. Bu adamı deli gibi merak etsem de geçmişine saygı duymalıydım. Umarım bir gün açılırdı. Yoksa anlattırmak için zorlamadığıma pişman olacaktım.

"iniyim ben artık. Ne sorsam yarım kalıyor. Yine seni tam öğrenemedim" dedim gülerek. Aklımda o kadar soru varken cidden ne soracağımı bile unutmuştum ama en azından birazda olsa ucundan bir şey öğrenebilmiştim.

"aklına geldikçe sorarsın mekanlarımı biliyorsun artık. Sen de baban gibi tüm teşkilatı topla arada baskın yap beni sorguya al." güldü. "senden kaçamam" elinin içindeki elimi sıkmasıyla hala tuttuğumu yeni farketmiştim. Çekmek istesem de bırakmayıp beni yavaşça kendine çekti. Vücudum vücuduna temas edince yutkunmuştum.

"peki ben de istediğim soruyu sorabilecek miyim avukat."

"ne öğrenmek istiyorsun ki hakkımda. Sen gibi kendimi gizlemede profesyonel değilim her şey tek bir araştırmaya bakar" dememle gülmüştü.

"senden daha çok şey biliyorum hakkında doğru" demesiyle elini çıplak sırtıma koyup daha çok çekti beni kendine.

"demir" adı inleme gibi ağzımdan çıkarken dehşet utanmıştım. Güldü bu halime gıcık herif.

"ama senin ağzından dinlemek isterim. Belki yemek davetimi kabul edersin de uzun uzun konuşuruz" demesiyle gözlerim yoğun bakan gözlerine çıktı.

"bana çıkmam mı teklif ediyorsun" diye muzipçe takılmamla boğuk bir şekilde gülmüştü. Ben de gülümsedim.

"31 yaşında bir adam olarak çıkma teklifi biraz ergence kaçtı. minik bir davet diyelim" diye o da muzipçe takıldı.

Bu an neden bu kadar güzeldi..

"cevap alamadım." yakışıklı yüzüne kitlenip kaldığımı yüzüme vuran sıcak nefesinin yarattığı irkilmeyle farkına varmışım. "Sadece beni kurtaran cesur kadını bir akşam yemeğine davet etmek istiyorum amacım yanlış anlaşılmasın" diyip flörtöz bir şekilde göz kırpmasıyla aklıma gelen şeyle gözlerim açılmıştı.

"Çok iyi hatırlattın aferim. Basit bir işletmeci olan biri neden ısısız bir ormanda ağaca bağlanmış işkence görüyordu" dememle gür bir kahkaha attı. Hadi ama bu komik bir şey değildi ki..

"ne güzel yırtmıştım sorularından"

"yırtmadın sadece kaçak oynadığın için üstelemedim daha fazla. Şimdi soruma cevap ver" dememle kulağıma doğru eğildi. Sıcak boynu dudaklarıma değiyordu resmen. Aşırı bir öpme isteği dolarken içime gözlerimi kapattım kendimi tutabilmek için. Allahım kahretsin çok güzel kokuyordu..

"cevaplar yemek teklifimi kabul etmende saklı "

"Çok kötü bir fırsatçısın"

"sadece seninle yemek yemek istediğim için tüm sınırları zorlayabilecek bir adamım" geri çekilirken tatlı tatlı gülüyordu.

"sırf bu yüzden kabul ediyorum" dememle ukalaca güldü. "aklına başka bir şey gelmesin"

"asla gelmez avukat"

"bana avukat deme" gömleğinin yakasını tutup çekmemle ikimizde biranda sessizleşmiştik. Gözlerimiz birbirimizin dudaklarına giderken yavaşça dudaklarımı yaladım...

"yalama dudaklarını avukat "

"ned.." cümlemi yarıda kesen dudaklarıma yönelmesiydi. Son anda başımı yana yatırmamla dudakları yanağıma kondu. Deli gibi titriyordum kollarında.

"demir" ellerimi omuzlarına koyup ittim. O da zaten bırakmıştı beni.

"ben gitsem iyi olacak" dememle bir şey demedi. Yüzüne bakmadan hızla kapıya yöneldim. Resmen ayaklarım titriyordu. Allahım kendimi çekmeseydim resmen öpüşecektik. Odadan çıkmamla sırtımı kapıya yasarken elim deli gibi atan kalbime gitmişti.

Öpücüğünü bertaraf etmemin kalbim tarafından kınandığı ortadaydı çünkü geri dön dudaklarına yapış diye beni zorluyordu. Ama beynimi, mantıklı yanımı dinledim.

Kapıdan ayrılmam bir 5 dakikayı bulurken yavaşça geldiğimiz yolu dönerek bizimkilerin yanına yöneldim.. Bir şey yaşanacaksa her şeyin bir zamanı vardı bunun için daha erkendi.

Bu konularda tam bir ergen olabilirdim ama hakkında çok şey bilmediğim, bildiklerimin de iyi şeyler olmadığını bildiğim bir adamın kollarına körü körüne atılacak kadar da kontrolümü kaybetmemiştim..

Bölümler yavaş yavaş ısınıyor. Umarım beğeni ile okumaya devam edersiniz.. Herkese kocaman sevgilerrr💘

Continue Reading

You'll Also Like

80.7K 7.9K 200
Şiir'de#70. Aşkıı_Tevekkül 2'ye davetlisiniz.
43.3K 2.9K 30
... "Ben zaten haddimi sizi severek, size aşık olarak aştım." Sustum. Sustu. Kaşları havalandı önce, sonra gözlerinde şaşkınlık duygusu... Ağzı açık...
6.4M 278K 61
Her şey abimin düğününde beğendiğim çocuk yerine abimin arkadaşının numarasını almakla başladı. Liya; ANALAR NELER DOĞURUYOR Liya; KAYNANAM ABARTMIŞ...
423K 11.5K 60
Dicle, yapraklarını teker teker düşüren sonbahar ağacı gibi sonunda yine kendisiyle başbaşa kalmıştı . Yalnızlığın kıyısında kaybolmuşken fark etme...