Ion'un Seçilmişi (Gazap'ın Gö...

By golgehayaller

64.9K 3.6K 3.4K

Mabedin zemini kadar soğuk onun kadar kızıldım. Ben Gazap'ın Gözdesi geri dönüyordum. Bilmediğim kaderim beni... More

1.Bölüm: ''Şifa Odası''
3.Bölüm: ''Sen Hiç Değişmedin''
4.Bölüm: ''Alev Taşları''
5.Bölüm: ''Aynı Ayçiçekleri Gibi''
6.Bölüm: ''Hapis Kalanın Sakladıkları''
7.Bölüm: ''Yüzeye Vuran Hikayeler''
8.Bölüm: ''Seçimler ve Hedefler''
9.Bölüm: ''Rüyalar ve Anılar''
10.Bölüm: ''Keilah''
11.Bölüm: ''Unutmaya Mahkum Hatırlamakla Lanetlenmiş''
12.Bölüm: ''Senin Bir Kalbin Yok''
13.Bölüm: ''Sağ Eldiven''
14.Bölüm: ''Soy Kandan Gelir, Kan Özün Kendisidir''
15.Bölüm: ''Yanan Anılar''
16.Bölüm: ''Hapsedilen Kahin''
17.Bölüm/Part 1: ''Kader Oyunu''
17.Bölüm/Part 2: ''Kader Oyunu''
18.Bölüm: ''Ola'nın Soyu''
19.Bölüm/Part 1: ''Pergia''
19.Bölüm/Part 2: ''Pergia''
20.Bölüm: ''Sunduğun Gibi Geri de Almalısın''
21.Bölüm: ''Kıskanılası Canavar''
22.Bölüm: ''Plana Uy''
23.Bölüm: ''Fedakarlık ve Dostlar''
24.Bölüm: ''Saklı Katlar''
25.Bölüm: ''İşleyen Çarklar''
26.Bölüm: ''Keşfedilecek Hikayeler''
27.Bölüm: ''Görü''
28.Bölüm/Part 1: ''Kayıpların Yası''
28.Bölüm/Part 2: ''Kayıpların Yası''
29.Bölüm: ''Tatlı Vakti''
30.Bölüm: ''Ben Sana Aitim''
31.Bölüm: ''Seçimler ve Sonuçlar''
32.Bölüm: ''Güvende Kal''
33.Bölüm: ''İnan Bana''
34.Bölüm: ''Ay Işığının Şarkısı''
35.Bölüm: ''Soyundan Gerek Üçüncü Bir Parça''
36.Bölüm: ''Öfkenin Kızıl Ateşi''
*SON SÖZ*
*Yeni Kapaklar/Afiş*

2.Bölüm: ''Dikişler ve Kabuslar''

2.6K 130 158
By golgehayaller

Keyifli okumalar...

***

Şifa odasının tanıdık duvarları arasında geçen beş gün daha. Bedenimin zayıflığı, sinirlerimi harap etmek üzereydi. Kuleye adım attığımdan beri içimde köpüren öfke yeniden boğazımdan yükselip hırıltılı bir inlemeye dönüştü.

Neden bu kadar uzun zaman almıştı?

Her gelen şifacı dinlenmemi söylemekten başka bir şey yapmıyordu. Sargılarım üç kere değişmiş, sayısız kere şifacıların kontrolünden geçmiştim.

Acı eşiğimin yüksek olması, bedenimin iyileşme hızına katkı sağlamıyordu. Ölümsüz bedenler bile dinlenmeden iyileşmiyordu.

Kendime gelişimin haftasında ödü kopan başka bir kadın şifacıyı yıkanmak için tehdit etmiştim. Bu konuda oldukça iyi olduğum ortaya çıkmış, sözlerimin ardından varlığından haberdar olmadığım gizli bir geçitle şifa odasının yanında yer alan duş kabini, ayaklı bir komodin ve aynadan ibaret minik kare odanın içinde kendimi bulmuştum.

Bütün o kan, pislik ve anılar üzerime yapışmıştı.

Hiçbir zaman üzerimdekileri bu kadar temizlemek istememiştim.

Hafif buhar odayı kaplamışken yırtık kıyafetlerimden ve ne kadar şifacılar aksini söylese de sargılarımdan kurtuldum. Duvarda basit kesim aynaya ilerleyip bedenime baktım. Başımdan başlayıp göğsümün ortasına kadar bana bakan yansımam harap haldeydi.

Sağ şakağımdaki açık pembe kesiğin üzerindeki dikişler bana göz kırptı. Hayatım boyunca taşıyacağım bir iz daha.

Sinirle gülüp dokunmak için morarmış bileğimi kaldırdım. Mor, yeşil ve pembe bedenimin en sevdiği renklerdi. Adeta bir tören elbisesi gibi tenime eşlik eden desenler her yerdeydi. Travis iç kanama olayını hafife almıştı. Pek çok damar bedenimdeki darbelerin şiddeti ile patlayıp derimin altında elbiseye uyan bir geçit töreni düzenlemişti.

Şakağımdaki dikişler elime pütürlü, yarı kabuk bağlamış dokusuyla sürtündü. Halletmem gereken bir konu daha.

Öncesine göre daha rahat nefes alırken asıl dehşet verici olan yarama baktım. Sargıların altındayken ne kadar kötü yaralandığıma dikkat etmemiştim. Şimdiyse derimin katlanıp büzüşen hali sinirimi bozdu. Tenimi bozan yaraları kafaya takmamayı uzun zaman önce öğrenmiştim. Yaralar olmadan hayatta kalamazdım.

Her iz, bir mücadelenin galibi olduğumun kanıtıydı.

Sorun derimdeki dikişler değildi. Kemiğimin yerine oturtulup kaynaması için gereken süre uzundu. Bir gözde olmasam o anki acı beni şoka sokar, büyük ihtimal vücudumdaki diğer kanamalar ile çoktan can verirdim.

Taze yarama bakıp kahkaha attım. Ah Radsolf da tam onu istememiş miydi? Bir gözdeyi bile sınırlarına kadar zorlayan bir yara.

Defalarca yere düşüp defalarca ayağa kalmayı başaran o kız olmasam şimdiye kadar ölüp gerçeklikten uzak minik hayatımla iz bırakmadan yok olacaktım.

Ama ben Gazap'ın yüz elli yıldır boş bıraktığı koltuğa oturan Eris'dım.

Doğrularını yanlışlar ile takas eden kız.

Sağlam olan kolumla kafamın üzerinde bir karmaşa halindeki saçlarımı tutan tokayı çekip kopardım. Başımdan aşağı düşen kan ve toz kaplı saçlarım omuzdaki hassas deriye dokununca tısladım.

Kadınsı dokunuşlar can yakıyordu.

Dizlerimin biraz üzerine kadar gelen küvete ilerleyip içine girmek için adımlayınca baldırımdaki paralel dikiş izlerini görüp duraksadım.

Yıkık haldeydim.

Elimle destek alıp eğildim. Sıcak suyun iyileştirici etkisini kucaklamak için her şeyi görmezden gelip küvete girdim. Yavaşça oturur konuma gelip suyun göğsüme kadar yükselmesi karşısında keyifle inledim.

Saçlarımdaki pisliği sağlam olan kolumun el verdiğince su ve sabun ikilisiyle temizledikten sonra kızaran tenime inat sudan çıkmadım. Benden akanlar ile kızıla çalan suyun küvetin tabanındaki delikten gitmesine, yeniden dolan su ile bedenimin gevşemesine izin verdim. Başım yaşadıklarımın ağırlığı ile beni aşağı çekerken mermer yüzeye kafamı dayayıp gözlerimi kapattım.

Uyursam kısa süreli olsa da her şeyi unutabilirdim. Değil mi? Şifacıların verdiği ilaçlar ile uyumam kolaydı. Travis ile görüştüğüm gün gelen şifacı dediklerimi dikkate almış ilaçlarımı değiştirmişti.

Artık rüyalar görmüyordum. Sıcak, mutlu diyarların yerini kabuslar almıştı.

Ama ben kabuslara alışıktım.

On yaşımdan beri ölüm ve kan kokan olaylar, geceleri bana uzun süreli bir dost gibi eşlik ederdi.

Dün gece de öyle olmuştu. Alnıma yapışan saçlarım ve tıkanan nefesimle uyandığımda bir an nerede olduğumu hatırlayamamıştım. Kendimi koştuğum sokaklardan birinde yere yığılmış olarak bulmayı beklerken kulenin şifa odasında olduğumu anlayınca gevşemem zaman almıştı.

Güçsüz düşen bilincim gerçeklik ile oyunlar oynuyordu. Usta için dirençsiz zihnim bir şölendi. Benim içinse lanet olası bir tuzak.

Gözlerimi açmadan suya biraz daha gömüldüm. Ilık suyun yaralı omzumu kucaklamasına izin verdim. Milim milim dibe batarken derin bir nefes alıp suyun altına girdim.

Su dalgalanıp beni yutarken sesler ve düşünceler sustu. Başka bir kabusu ise yüzeye çıkardı.

Moraran parmaklarım beni korkuttu. Bedenim daha çok titrerken kaçmak istedim. Ama annem burada kalmamı söylemişti. ''Sakın ben gelene kadar ortaya çıkma bebeğim.''

Sonra da koşup gitmişti. Beni ıslak, korkar ve yalnız halde bırakmıştı.

Onun sıcaklığını ve tuzlu su kokan esmer tenini özlemiştim. Beni kollarına aldığında bedenim hep sıcacık olurdu.

Ama bugün farklıydı. Evimizin önünde dolaşan siyah kıyafetli adamları görmüştük. Annemle babam kardeşimi ve beni alıp evden aceleyle çıktığında, yarın kumdan kule yapmak konusunda babama yalvarıyordum.

Erkek kardeşim ile babam bizi bırakıp karanlık sokağa doğru koştuğunda ben de peşlerinden gitmek istemiştim. Ama annem beni tutup aksi yönde sürüklemişti.

''Anne? Babamla gitmek istiyorum.''

Nefes nefese kalan göğsü inip kalkarken beni daha çok bedenine bastırmıştı. Her zaman sıcak olan kucağı bu sefer soğuktu. Sanki elleri geceleri suyun altında ışıksız kalan taşlar gibiydi. Sırtımda dolaşıp beni daha da yakına çektiler.

''Üzgünüm bebeğim. Onlarla gidemeyiz. Bizim farklı bir yolumuz var.''

''Ama neden?''

Yüksek sesli itirazım karşısında elini ağzımın üzerine kapatıp beni susturdu. ''Şşt sessiz ol tatlım. Kardeşin ile saklambaç oynadığın zamanı hatırlıyor musun?''

Başımı aşağı yukarı salladım. O da kulağıma fısıldamaya devam etti. ''Sizi bütün gün aramıştım ama bulamamıştım. Kayaların arkasına gizlenip her yanınızdan geçtiğimde bana gülmüştünüz.''

Konuşmama izin vermese de o gün ne çok eğlendiğimizi hatırlayıp yeniden başımla onayladım. ''Şimdi yine saklambaç oynayacağız. Hepimiz saklanacağız ve ben ebe olacağım. Ben gelip seni bulana kadar asla yerinden çıkmayacaksın, kim gelirse gelsin ona yerini belli etmeyeceksin yoksa kaybedersin. Anladın mı bebeğim?''

Annem koşmayı bırakıp beni kumların üzerine bıraktı. Elleri ile saçlarımı yüzümden uzaklaştırıp gözlerimin içine baktı. Babam her zaman gözlerinin yosunlar gibi parlak olduğunu söylerdi. Sonra da bana bakıp gülerdi. Gözlerini annenden almışsın bebeğim.

''Anladın mı tatlım?''

''Evet annecim. Babamla kardeşim saklanmak için mi bizden ayrıldı?''

Annem gülümseyip onayladı. ''Kesinlikle bu büyük bir oyun. Kazanan kim olursa yarın kumdan büyük bir kale yapmasına yardım edeceğim.''

Keyifle gözlerim açıldı. Annem mahallemizdeki en güzel kuleleri yapan kişiydi. Bütün çocuklar annemin ona yardım etmesini isterdi. ''Mercan taşlarından olan kule gibi mi?''

''Evet bebeğim. Şimdi annenle oynamak istiyor musun?''

Başımı hevesle salladım.

Annem kollarını bana sarıp alnımı öptü. ''Zeki kızım benim. Şimdi saklan ve kim olursa olsun sakın çıkma.''

Annem arkasını dönüp koşarak uzaklaştığında ben de koşarak dizlerime gelen suyun içine girdim. Kayaların arkasında sadece benimle babamın bildiği oyuğa girip gülümsedim.

Beni kimse bulamazdı.

Derin bir nefes alıp sudan çıktım. Yanan ciğerlerime ardı ardına soluklar ile ziyafet çekerken ellerimle başımı tuttum. Buraya kadar yine garip rüyalardan birini gördüğümü düşünmüştüm. Sonrasında olanlar ise bir katliamdan farksızdı.

Korkak küçük bedenim soğuyan suda beklemekten morarmaya, dişlerim birbirine vurmaya başlamıştı. Güneş batıp karanlık etrafımı kuşatırken ağlamıştım.

Sonra ayak seslerini duymuştum. Beni bulamamasından korkup aceleyle oyuktan çıkıp anneme doğru koşmaya başlamıştım. Kule yapmak umurumda değildi. Sadece annemi istiyordum.

Ama beni karşılayan da ayak seslerinin sahibi de annem değildi.

Gece kadar kara bir adam orada dikilmiş, ay ışığında elinde tuttuğu bıçağı parlıyordu. Aynı Ellie'yi geçen ay almaya gelenler gibi. Ellie bir daha geri dönmemişti.

Babam o gün beni karşısına oturtup endişe ile suratıma bakmıştı. Onlara sakın yaklaşma, demişti. Onlardan birini görürsen hemen koşup eve gel.

Beni götürürse geri dönemezdim.

Gerileyip kaçmak istesem de bedenim korkudan hareket edemiyordu. Bıçağın üzerinde kan vardı.

Adam gülüp bana yaklaşırken peşinden sürüklediği bedeni bana doğru attı. Yuvarlanıp benden birkaç metre ileride duran bedene ardından bana dönük suratında dehşetin donup kaldığı açık gözlerine baktım.

Dudaklarım titrerken yutkundum. ''Anne?''

Bana cevap vermeyince ağladım. Gözleri neden öyle bakıyordu? ''Annecim?''

Dizlerim beni taşımayınca suyun içine düştüm. O korkutucu adam da beni yakalamak için geldi. Saçlarıma dolanan parmakları ile çığlık attım. ''Bırak beni! Anne, anne kurtar beni!''

Ama annem ne hareket etti ne de gözlerini kırptı.

Adam beni annemin yanına fırlatınca emekleyip onu kucakladım. Ama annem bana sarılmadı. Ona sarsıp kollarını bana dolaması için yalvardım ama hareket etmedi. Sonra ellerime sıcak bir şey bulaştı.

Adamın bıçağındaki gibi kırmızı bir şey.

Çığlık attım. Yalvardım. En sonunda karalar içindeki adamı görüp kaçmaya çalıştım.

Beni de, beni de annem gibi öldürecek miydi? Ellie o yüzden mi geri dönememişti?

Çıplak ayaklarım kumların üzerinde kaysa da eve doğru koştum. Babam beni korurdu. Kardeşim ve o anneme uyanmasını söylerdi. Koştum, koştum, koştum. Sonra evime varamadan bedenim sert bir şeye çarpıp geri sekti.

Yere kıç üstü oturunca dudaklarımdan bir hıçkırıp kaçtı. ''Baba?''

Kollarımı yakalayan eller canımı yaktı. Islak suratımı kaldırıp beni tutan kişiye baktım. Aynı peşimdeki karalar giyen adam gibi siyah saçları ve gözleri vardı. Üzerinde aynı korkutucu siyah kıyafetler vardı.

''Yakında hem annene hem babana kavuşacaksın merak etme.'' deyip gülerken ellerinden kurtulamayıp daha da sindim.

Diğer adamın yaptığı gibi beni saçlarımdan sürüklerken çığlık çığlığa bağırdım. Ama kimse gelmedi.

Beni öldüreceklerdi.

Bir zamanlar su ile iç içe olan diyardan gelen bir kız tanımıştım. Esmer ve güler yüzlü bedeni boğulunca morarmıştı. Kabusumda bereketli diyarların içinde korkuyla morarmış ellerime bakmış, av köpeklerinin öldürmek için bedenimi sürüklemelerine izin vermiştim.

Şifacıların zihnimi etkileyen ilaçlar verdiğini söyleyip birkaçının canını yakmak istesem de nedeninin ilaçlar olduğundan emin değildim. Belki de Nei'nin bana orcvil hakkında anlatmayı atladığı bir yan etkiydi.

Miorpi bile yan etkilere neden olup zihnini karıştırırken beni ölümle dans eder hale getiren çiçek ne yapmazdı ki? Adı gibi ölümcüldü. Orcvil. Ölümün dansı.

Asileri merkezinden ayrılmadan önce ellerime bırakılan kesenin ağırlığını hala hissediyordum.

Kabusların ağırlığından silkelenip bedenimi sudan çıkardım. Benden ne kadar korksalar da şifacılar eninde sonunda benim için gelecekti. Onlar gelmeden ben geri dönmeliydim.

Birinin mutlaka gözdelere rapor verdiğini biliyordum.

Acantha şans eseri yaralamadan geri dönse de Ino'nun da benim gibi yaralandığı raporunu almıştım.

Ne kadar kabus gördüğüm ya da acı çektiğim önemli değildi. Gazap'ın mabedinde benden misliyle fazla acı çeken biri vardı.

Yapmam gerekenler vardı. Öncesinde gözdelerin arasına dönüp oyunlarına katılmalıydım.

Ne de olsa burası kuleydi.

Yılların zihnime ve bedenime kazıdığı sözleri zihnimden tekrarladım.

Rol yapmazsan ölürsün.

***

Her dikişin ve kesiğin acısını sizde hissettiniz mi? 😬
Şükür ki kızımız bir gözde! ⚔ Gözdelerin Atlılar sayesinde gelen yüksek acı dirençleri ve dayanıklılıkları var. Normal bir insanın dayanamayacağı noktada hala ayakta olma nedenleri de bu. Özetle avlarına uygun avcılar!😎

Kabuslar ve rüyalar içinde savrulmaya devam ediyoruz. Sizce bunun nedeni verilen ilaçlar mı yoksa orcvil mi?🤔 Çiçekler mi iğneler mi daha korkutucu? 😈

Eris rol yapamaya hazır! 🔥
Acı içinde de olsa kulede neler yaşandığını öğrenmeli. Sizce Radsolf ve yakalanan esirler ne durumdadır? 🧐

Görüşlerinizi benimle yorum olarak paylaşır ve oylarınız ile destek olursanız sevinirim.
Haftaya yeni bölümde görüşünceye kadar hoşça kalın

Continue Reading

You'll Also Like

117K 14.4K 32
"Çok yakınımdasın kedicik. Dikkat et, ısırabilirim." "O halde sana yeni bir bilgi daha çıngıraklı." Öfkesi birden çekilmişti. "Bir Aslanın dişleri de...
8.5K 1K 10
OrchidLover: Yağmuru Sevdiğini Söylüyorsun, Şemsiye Açıyorsun. Güneşi Sevdiğini Söylüyorsun, Gölgeye Kaçıyorsun. Bir Gün Beni Sevdiğini Söyleyeceğind...
4.6M 61 1
Kendi kurduğu iki hayat arasında sıkışmıştı. Gece bir kedi kız gündüz dört göz bir inekti. Aşık olduğu adama Alp'e sırlarını anlatamazken hiç hesapta...
821K 19K 56
"Madem çok ısrar ettiniz, o zaman artık bey diyebilirim." deyip gülümsedim, bandı yapıştırdıktan sonra yutkundu. "Boşver beyi." deyip dudaklarıma yap...