ASYA (TAMAMLANDI)

By bencena12

42.1K 3.4K 402

~aşk gerçekten her şeyi affedecek kadar güçlü bir duygu muydu? ~ ~~~~~ "bir an hiç gelmeyeceksiniz sandım sa... More

KARAKTERLER
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58- +18
59- +18
60
61- +18
62
63
64
65- +18
66
67
68
69
70
71
72 - +18
73
74
75
76
77 - +18
78
79
80/+18
81-Final Part I/+18
81 Final Part II
DUYURU

1

2.1K 78 13
By bencena12


Merhabalarrr... Bençenaa.. Yeni bir macera ve yeni bir hikaye ile buradayım.. 👻

Heyecanla adım attığım bu yeni deneyimi beğenmeniz dileğiyle..🥰


"kalkın hadi ya. Her sabah sizinle uğraşmak zorunda mıyım ben uykucu porsuklar" bağıra bağıra giyinirken yine ses gelmemesi üstüne oflayarak odadan çıktım. Cidden burada kaldıkları her sabah ayni ritüeli tekrarlamaktan gına gelmişti.

"nehir hanım sanki davama geç kalan benmişim gibi ne bu rahatlığınız ya. Kalkmak için sadece 10 saniyen var yoksa buz gibi su geliyor. 1.. 2.. 3..."

"off tamam ya yemin ediyorum korkulu rüyamsın hee" üstündeki pikeyi bir hışımla atıp diklenirken dayanamayıp karman çorman olmuş kahve saçlarına ve uykulu suratının şapşal haline koca bir kahkaha atmıştım.

"ya sen uyurken biriyle mi savaşıyorsun Allah aşkına ne bu halin. Halkadaki kıza dönmüşsün" dememle elini hızla karışmış saçlarına götürüp geri yatırırken alayla baktı bana.

"bak hele bak haspama görende haspamın prenses gibi uyandığını sanır" hadi ama haklıydı. Ellerimi teslim olurcasına kaldırıp şirince güldüm.

"davana geç kalacaksın saat 8. Hazırlanmanız en az 2 saat sürerken nasıl buna dikkat ederek alarm kurmazsınız ki" oflayarak ayağa kalktı.

"sen beni bırak da git o beni sabaha kadar uyutmayan çenesi düşük kardeşini kaldır. Onun hazırlanması benden daha uzun sürüyor" demesiyle gözlerimi devirip kardeşimin odasına gittim.

"ben 1 saattir kime bağırıyorum lina Allah aşkına kime bir taraflarımı yırtıyorum" odadan içeri girmemle hala yastığına sarılı uyuyan kardeşimi görmem sinirlerimi tepeme çıkarmıştı. Bağırmamla birlikte yastığı kafasına alırken yanına gittiğim gibi kafasından yastığı çektim.

"derse geç kalacaksın"

"off gitmek istemiyorum"

"Oldu canım. Arada bir uğra istersen okula. Cidden seni nasıl atmadılar hala ya. Senede toplasan 3 kere okula gidiyorsun resmen"

"harika bir öğrenci olduğum için" ukalalığı karşısında gülmüştüm. Dediğinin hakkını vermeliydim çünkü gerçekten de harika bir öğrenciydi. Bizim ailede kötü bir öğrenci olma şansı yoktu zaten.

"ukala kalk hadi" dediğim gibi aşırı ukalaydı, aşırı şımarıktı çünkü kendinin farkında bir kadındı. Güzelliğinin de özgüveninin de zekasının da farkındaydı ve bunları gram saklamadan tüm ukalalığıyla sergiliyordu ama ona çok yakıştırdığımı da inkar asla edemezdim. Ablasıyım diye zaten her şeyi bana harika geliyordu.

"her sabah seninle böyle uğraşmak zorunda mıyım ben lina hanım he söyler misin? Resmen anne olmadan çocuk büyütüyorum. Senin evin yok mu kızım. Kapıdan kovuyorum bacadan giriyorsun bacayı tıklıyorum sincap gibi tünel kazıyorsun" diye takılmamla sinirle kafasını kaldırdı.

"abla beni istemediğini bu kadar belli etmesen mi diyorum acaba" üzgün ve sinirli suratını görmemle bir kahkaha atmıştım. O güzel kaşları daha da çatıldı. Ona takıldığımı bilmesine rağmen her defasında nasıl bu kadar sinirleniyordu anlamıyordum.

"oy oyy yerim seni alındın mı sen ablasının bir tanecik bal porsuğu" üstüne çullanıp yanaklarına öpücükler kondururken ellerimde rahat durmamış gıdıklamaya başlamıştı. Aşırı hassastı gıdıklanmaya ve ben bunu yapmaktan aşırı zevk alıyordum.

'a.. a.. abla Du.. durr' çığlık atarcasına gülerek kendini benden kaçırmaya çalışsa da şuan onu bırakmaya hiç niyetim yoktu.

Öyle güzel gülüyordu ki.. Sabaha kadar gülse Picasso tablosunu izleyen bir sanat aşığı gibi izlerdim onu hiç sıkılmadan. Aşıktım kardeşime resmen.

Gıdıklamalarımdan kaçmayı başarıp sonunda ayağa kalktığında bacak bacak üstüne atıp zafer gülümsemesiyle kızarmış yüzüne baktım.

"cidden çok fenasın he abla" demesiyle ukalaca saçlarımı savurup yataktan kalktığım gibi kapıya yöneldim.

"hadi hadi sallanma da hazırlan. İniyorum ben, yarım saate gelmeyin bu sefer oklavayla gelicem valla" merdivenlerle birbirine bağlanan pastahaneme inmemle gülümseyerek içeri girmiştim.

En sevdiğim, kendimi bir yere ait hissettiğim tek yerdeydim. Aslında avukattım. Babamın baskısıyla okuyan yine onun baskısıyla en iyi şekilde bitiren biriydim ama tam anlamıyla bir terazi burcu insanı olarak hukuk aleminin bana göre olmadığını mesleğe atanıp 2 yıl çalıştıktan sonra anlamıştım.

İyi bir ceza avukatıydım. O 2 yılda aldığım ağır davaların hiçbirini kaybetmememle büyük ün yapmıştım ama orası bana göre değildi. Ve alemin içinde daha fazla kalmayıp kendime hep hayallerimdeki gibi şirin mi şirin bir pastahane açmıştım.

Bu kararı aldığımdaki olaylar aklıma gelince gülmemi bastıramadım. Kıyamet kopmuştu tam anlamıyla.

Yargıtay başkanı olan bir babanın kızının basit bir pastacı olması evde büyük bir bombaya sebep olmuştu tabi ki ama umurumda değildi. Tüm hayatım babamın kontrolüyle geçmişti. Kendi istekleri doğrultusunda yaratmak istediği kız çocuğu biranda ortaya çıkıp kendi hayatımın iplerini elime alıcam dediğinde tabi ki büyük bir kıyametin kopmasını da beraberinde getirmişti. Bununla da yetinmeyip evden ayrılmış daha büyük bir olaya sebep olmuştum ama iyi ki de yapmıştım. Kendi ayaklarımın üstünde ve her zaman hayalini kurduğum yerdeydim. Ben burada mutluydum. Yargıtay kızı ya da Avukat Asya olarak değil pastacı Asya olarak mutluydum.

"ayy kıçımın kenarı sonunda teşrif edebildin. Kuş sütünüzü birazdan bir kuş yakalayıp getiricem. Dikilme yalı kazığı gibi kız gel buraya canım çıkıyor ama gören takan kim. Kraliçe hazretleri durmuş alık alık etrafa bakıyor." beni kendime getiren sedonun sesiyle gülerek ona doğru gittim. "ne o kız aşık mı oldun paçoz dalıp gitmişsin." memnuniyetsizce homurdanmasıyla bir kahkaha atmıştım. Ona bayılıyordum. Yanına gidip sıkı poposuna bir şaplak atmamla sıçradı.

"ya senin benim kıymetlimle ne alıp veremediğin var ya yolucam şimdi o çalı süpürgesi saçlarını he"

"napiyim tüm kadınlardakinden daha güzel dayanamıyorum" gerçekten de harika bir poposu ve bacakları vardı. Aşırı derecede kendine düşkündü ve aşırı güzel de bir fiziği vardı bir erkeğe göre.

"kaç kere dedim sana sizin ırkı tercih etmiyorum bebitom yürüme bana diye  aaa aaa" diye bir nida attı. Kahkahalarla mutfağa geçerken arkamdan homurdanıyordu hala..

Evet tercihleri farklı bir adamdı ve bunu özgürce yaşamaya çalışmasını, kimseyi takmamasını taktir ediyordum. Ülkemizde ona farklı gözle bakılsa da inandığı ve istediği şeyin arkasında durmasına hayrandım her zaman.

"aaa pastayı bitirmişsin" mutfağa girdiğim gibi geri çıkarken tezgâha yaslanmış ukalaca bana bakan sedoya gülümsedim.

"birileri götünü devirip yatarken biz burada çalışıyorduk cicim" demesiyle yanına gidip yanağına kocaman bir öpücük bıraktım.

'sen harika bir minnoşsun'

"sen de cidden bana aşık bir kaltaksın temas etmek için her şeyi yapıyorsun ama biliyorsun tercihlerim farklı" demesiyle gülüp diğer yanağını da öptüm.

"uğğf yakalandım. Halbuki aşkımı, ilgimi saklamak için çok uğraşıyorum. Bana yüz vermeyeceğini bilmeme rağmen kendime, duygularıma engel olamıyorum sedoşum." dememle gülerek koluma vurdu.

Merdivenlerden gelen seslerle ikimizin de gözleri oraya dönerken ilk önce nehir sonra da lina gözükmüştü.

"nasıl bu kadar erken indiniz siz ya şaka mı bu" gülerek kızlara takılırken ikisi de aynı anda göz devirmişti. Hadi ama milattı bu. İkisinin de deli gibi süs püs makyaj bağımlılığı vardı ve hazırlanmaları en az 1 saat sürerken 10 dakikada inmişlerdi.

"oo hırt prensesler de sonunda teşrif edebildiler"

"naber sedoşum" nehir sedatın yanağına bir öpücük bırakıp eline cookie alırken sedoşta onun kalçasına öpücük iadesi olarak bir şaplak atmıştı.

"yeme şunları kilo alacaksın" lina nehirde karışırken, cookie'den koca bir ısırık alan nehir umursamazca omuz silkmişti. Ne kadar yese de kilo almadığı için ona göre hava hoştu tabi.

"iyidir barbi senden naber"

"uykulu" diye inleyip tekrar cookiesine gömüldü. Bu şirin haline gülmüştüm. En iyi arkadaşımdı nehir. O da ben gibi avukattı ve gerçekten işinde aşırı iyiydi. Üniversitenin bana kattığı tek güzel şeydi. Orda tanışmış ve bir daha da ayrılmamıştık.

"senden naber kız cadı sila" sedat bu sefer alayla linaya dönerken linadan memnuniyetsiz bir bakış yemişti. İkisi de birbirinden hiç hazzetmezlerdi, sürekli sürtüşürlerdi ve sonu hep kavgayla biterdi.

"sabah sabah başlamayın yine valla hiç halim yok" diye yakınsam da ikisi de beni takmamıştı.

"iyidir cicim senden naber" diye karşılık verdi lina memnuniyetsizce.

"haspama bak nasıl büzülüyor o dudakları koparırım kız onları"

"bok koparırsın"

"kız ağzını yırtarım senin çarpık bacak" öne atılan sedatın koluna asılırken sinirle baktı bana. "bu götümün kenarı neden sürekli burada ya"

"kız kardeşi olduğum için olabilir mi acaba yırtık herif"

"bana bak seni v.."

"ayy valla sabah sabah sizi çekemicem ben gidiyorum" nehir sedatın lafını kesip hepimize öpücük attığı gibi çıktı pastahaneden.

"ben de gidiyorum"

"hadi anam topla bohçanı" diye atıldı sedat.

"sedoş" diye uyarırcasına araya girmemle "aman hemen koru şu orospu kardeşini" diye yakınıp komik bir şekilde omuz silktiği gibi mutfağa geçti.

"sinir oluyorum şuna ya. Ne diye hala tutuyorsun şu yırtık herifi burada Allah aşkına" diye yakındı lina. Yüzünün aldığı şekil öyle komikti ki..

"asıl ben sana sinir oluyorum kıçımın kenarı kurban ol sen bana" diye içeriden cırtlak bir sesle karşılık gelmesiyle kendimi tutamayıp kahkahayı basmıştım. Cidden yıldızları hiç barışmamıştı ve barışacak gibi de durmuyordu.

"lina başlama yine. Israr etsen de sedoşu kovmayacağım. Sen hariç hepimiz bayılıyoruz ona" dememle göz devirdi. Öyle şirindi ki. Sedattan kopamayacağımı çok iyi bildiği halde her geldiğinde kov şunu diye yalvarıyordu ama böyle bir şeyin imkânı yoktu. Sedasız bu pastahane bir hiçti.

"neyse konum o orospu değil. Dün babam bu akşam için ablana söyle eve gelsin akşam klasik sülale yemeği yicez demişti. Söylemeyi unuttum" şirince omuzlarını salladı. Bunu duyduğuma sevinmemiştim. "itiraz etme sakın mutlaka gelsin dedi"

"kendi arama zahmetine de hiç girmez"

"babamı bilirsin abla burnundan hiç kıl aldırmaz. Hele ona karşı gelen kızı için hayatta yani"

"o zaman ne diye yemeğe çağırıyor sanki" dememle ellerini abartılı bir şekilde iki yana doğru açıp "çünkü biz harika ve birbirine bağlı bir aileyiz imajını çizmek için tabi ki de " demesiyle gözlerimizi devirmiştik aynı anda. Bu halimize ikimizde güldük.

"görende gerçekten öyleyiz sanacak" lina yanağıma bir öpücük bırakırken "çaktırma" diyip kıkırdadı.

"akşam pasta teslimatım var yetişirsem gelirim"

"babam kıyamet koparır yetişemezsen. Hem nolur gel ya beni yalnız bırakma" öyle masum bakmıştı ki uzanıp yanaklarını sıktım. İkimizde nefret ediyorduk bu tüm sülalenin olduğu bu yemekten. Sırf onu o sofrada yalnız bırakmamak için gidecektim mecbur.

"akşam haberleşiriz eğer gelemezsem sen de arkana bakmadan kaç" dememle kıkırdadı.

"geç kalıyorum gitmem lazım" yanağıma bir öpücük kondurup çıktı tezgâhın arkasından.

"poğaça al bir tane"

"yok aşkım ablam ya çok yağlı o, fit bedenine sabah sabah bu eziyeti yapamam" şımarıkça ellerini bedeninde gezdirip son öpücüğünü atarak çıktı pastahaneden.

Gülerek arkasından bakmıştım. O kadar seviyordum ki onu. Bu hayattaki tek tutunduğum dalımdı. Aşıktım ona resmen. İlk doğduğu zaman güzelliğiyle öyle büyülemişti ki beni. Hoş şimdi de büyülüyordu beni orası da ayrıldı tabi. İyi ki benim kardeşimdi. Annem öldükten sonra babamın evlilik yapmasının tek iyi yanıydı linam..

 Annemin ölümünden sonra babam, annemi hastalığı esnasında aldattığı sekreteri olan annesiyle evlenmiş mutlu mesut yaşamaya başlamışlardı. Asla o kadını kabullenememiştim. Çocuk aklımla o kadının Annemin evinde, annemin yattığı yatakta, annemin her şeyin de olması çileden çıkarıyordu beni ama mecburen katlanmıştım bu duruma. Agah Akbelen bir şeye karar vermişse ve bir şey yapmışsa geriye kalanlara sadece bunlara ayak uydurmak ve kabullenmek kalırdı.

Onun o bitmek bilmez amansız tavrına ve kibrine deli oluyordum. Babamdı ama hiçbir zaman yıldızımız barışmamıştı. Ne ben onun istediği gibi bir kız olabilmiştim ne de olmak istemiştim. O da zaten benim istediğim gibi sevgi dolu başımı okşayan bir baba olmamıştı. Karşılıklı olarak hiçbir zaman birbirimizi mutlu edememiştik. En büyük sorunumuz buydu zaten. Beni asla ben olduğum için sevmemişti. Ben de onu beni sürekli başarılı olmaya zorladığı ve bir kez bile başımı okşayacak bir adam olmadığı için sevmemiştim. Hele annem öldükten 5 ay sonra evlenmesi iyice ona olan sevgimi bitirmişti.

Onun için ben sadece bir başarı kuklasıydım. Zorla aldırılan dil dersleri, zorla yollanan spor branşları, zorla yollanan kurslar ve asla 2.olamazsın hep 1. olacaksın kuralı. Resmen çocukluğumun katiliydi. Hele zorla hukuk okutturup baskılarla birinci olmamı itelerken iyice iplerimiz kopmuştu. Şimdi ise sanki ortada bir şey yokmuş ve birbirimizden nefret etmiyormuşuz gibi geleneksel olarak ayda 1 yapılan tüm aile toplanmasına çağırıp bir de şov yapacaktı. Gitmesem dünya tantananın beni beklediğini çok iyi biliyordum. Bıkkınca gözlerimi devirdim. Ne babamı görmek istiyordum ne de o kendi gibi kibirli, yıldızımın hiç barışmadığı karısını.

"kız gelsene buraya" sedo mutfaktan kendini yırtarcasına bağırınca sıçrayarak kendime geldim. Gülerek içeri yönelirken akşamı kafamdan atmıştım çoktan.

******

"sedoş yavaş düşecek şimdi"

"dikkat ediyorum ayol aaa aaaa sağa kay az"

"tamam dur"

"kız yavaş" cırlamasıyla az daha pastayı düşürüyordum korkudan.

"bağırmasana ya ödüm koptu."

"tamam be aman prensese de ses hiç yükseltemicez"

"sedat"

"sedat deme bana yırtarım şimdi ağzını he" diye çıkışmasıyla gür bir kahkaha atmıştım. Nefret ediyordu ismini duymaktan. Ağrının bağrından kopup geldiği ve oraya dair hiçbir şey hatırlamak istemediği için ona sedat dediğimizde kıyamet koparacak dereceye geliyordu.

Çok köklü bir aşirette ağa olan bir adamın oğluydu sedat. Onun bu özel tercihi fark edildiğinde ölümüne dayak yemiş öldürülmek için onu infaz yerine götürürlerken ellerinden kaçıp kurulmuştu. Hayat hikayesini ilk öğrendiğimde o kadar ağlamıştım ki. Tüm dünyada bile büyük ön yargılarla yaklaşılan bu konu o aşiret olgusunda daha büyük bir olaya sebep olmuştu ama insanın canından, kanından sırf bu yüzden vazgeçmesi akıl alır gibi değildi. Bu tercihleri kendimiz yapmıyorduk ama hiç kimse bunu anlamak istemiyordu.

Onun o yaşam mücadelesine, hayata tutunmasına hayrandım. Buraya ilk iş başvurusu için geldiğin de ona yeni açtığımı ve bir süre yardımcı istemediğimi söylediğimde " bana bak şekerim benim de hep hayalim böyle şirin bir kafe açmaktı. Ama gel gör ki 5 kuruşum yok o yüzden beni burada işe almak zorundasın. İtiraz kabul etmiyorum. Ya beni işe alırsın ya da beni işe alırsın yani başka şansın yok. Valla şu kapıdan ayrılmam anacım" demişti.

Cidden de 4 gün ayrılmamıştı. En sonunda dayanamayıp gitmesi için onunla konuştuğumda hayat hikayesini öğrenmem, onu işe almama ve evde kalmasına müsaade etmeme sebep olmuştu ve 2 senedir harika bir şekilde işletiyorduk burayı. İyi ki onu işe almış hayatıma dahil etmiştim. Hayatıma renk katan harika ve özel bir adamdı.

"ohh yerleştirdik sonunda götümden ter attım resmen" gülerek ellerini saçlarının içinden geçirmesiyle ben de güldüm.

"atla hadi birlikte gidicez"

"yok vallaha gelmem o kadar yol ben. Giyicem tivitili pijamalarımı serilicem koltuğa" demesiyle gözlerimi devirdim.

"bin şu arabaya sedo"

"ya kızım dünya yol var şileye ben gelmem ya"

"valla o kadar yolu tek başıma gitmem ben, bak anılla aranı yapmam he" dememle gözlerini kısarak bakmıştı bana. Anıl şu aralar peşinde koştuğu linanın arkadaşıydı ve çocuk linadan hoşlanıyordu. Lina bu konuda sedata takılıp süreli sinir krizi geçirmesine sebep olsa da bir türlü anılın kızlardan hoşlandığını hele de linadan hoşlandığını kabullenmiyordu sedat çünkü amansızca tutulmuştu ona. Çok şirindi onu etkilemek için yaptıkları ama hiç de umut yoktu. Yine de işe yarar bir tehdit olduğunu biliyordum.

"şantajcı orospusunun tekisin biliyorsun dimi" arabanın yan koltuğuna kendini atarken zaferle gülmüştüm.

"sür bakalım yırtık" arabayı yola sokarken radyodan gürültülü bir müzik açıp keyifle eşlik etmeye başladı. Gülerek ona bir bakış attım. Keyifli ve enerjik olmasına bayılıyordum. "sende katıl hadi" demesiyle keyifle bağıra çağıra şarkıyı söylemeye başladım ben de. O kadar iyi geliyordu ki bana. Tüm acılarımı, yaşadığım tüm zorlukları şunu yaptığımız anlarda unutuyordum.

"ayy boğazım ağırdı" bir süre sonra elim radyoya giderken memnuniyetsizce bakmıştı bana.

"için geçmiş senin bebitom için"

"yarım saattir boğaz patlatıyorum gözüne dizine dursun" dememle gülerken çalan telefonuna yönlendirdi tüm dikkatini.

"kim"

"yine bilinmeyen numara"

"kaç oldu bu Allah aşkına. Neden gidip şikâyet etmiyorsun" dememle sıkıntıyla oflamıştı. 2 haftadır her gün düzenli olarak bilinmeyen numaralardan arama alıyordu. Başlarda açtığında sessizlikle karşılaşıyordu ama son zamanlarda 'sadece gününü bekle sedat' söylemiyle karşılaşıyorduk. Kaç kere polise git demiştim ama hesabı neydi de gitmiyordu bilmiyordum.

"korkuyorum. Ailem olacak insanlardan birine yakalanmış olmaktan korkuyorum" demesiyle bedenimden bir ürperti geçmişti. Böyle bir şeyin olma ihtimali yoktu ki.

"ee böyle bir şey olamaz ki sedo senin trafik kazasında öldüğünün haberini yollattık ya onlara"

"bilmiyorum Asya" onu böyle görmekten nefret ediyordum. Ailesi izini bulamasın diye hayatımda ilk defa babamdan bir şey istemiş, bağlantılarıyla onu ölü olarak göstermesini rica etmiştim. Beni şok ederek kabul etmiş sedatı tüm haberlerde ölü olarak gösterterek ağrı'daki ailesine de sedatın ölüm haberi yollatmıştı. Adından nefret etmesine rağmen annem koydu diyip değiştirmemişti ama soyadını değiştirmiştik. Yani onu bulmaları imkânsız gibi bir şeydi ama bu telefon tacizlerini yapacak başka birini de tanımıyorduk. Canımızı sıkansa buydu zaten. Sıkıntıyla ofladım.

"sen ölü bir adamsın sedo onlar olamaz. O yüzden yarın birlikte karakola gidicez artık. Seni sürükleyerek götürmem gerekirse bile gidicez haberin olsun"

"bakarız" diyip cama dönmüştü. Bir süre sessizlik hâkim olurken arabada pastanın teslim edileceği eve gelmiştik.

******

"andavala bak hele nasıl süzüyor seni yırtık orospunun çocuğu" pastayı verip arabaya binerken sedatın sinirli küfrünü duymuştum.

"boşver erkek milleti işte"

"yırtık herif ya" diye sinirle söylendi. Gülerek arabayı tekrar yola sokarken bu sefer ben radyoya uzanmıştım. Türlü şebeklikler yaparak en sonunda gülmesini sağladığımda daha fazla dayanamayıp şarkıya güle oynaya eşlik etmeye başlamıştı. Gelirken bozulan moralinin dağılmasına sevinmiştim.

"Asya kız doğru yolda olduğuna emin misin" sedatın tedirgin sesiyle kaza yapmamak için dikkatle izlediğim karanlık yoldan gözlerimi alıp ona çevirdim.

"navigasyona göre gidiyorum sedo neden ki"

"anacım gelirken bu yollar bu kadar karanlık mıydı yoksa ben mi fark etmedim" demesiyle gözümü navigasyona çevirdim bu sefer.

"ama buradan gösteriyor" dememle telefonumu eline aldı.

"evet ama bir ıssız geldi anlamadım" demesi üstüne birden arabanın teklemesiyle sedata baktım.

"noluyor anacım töbe" o da bana baktı. Araba yavaşça durmaya başlarken son bir gayret arabayı yolun kenarına sürdüm. Isısız yolun tam ortasında cidden başımıza bu mu gelmişti.

"noldu ya" dememle kapıyı açıp dışarı çıktım. Ben arabadan anlamazdım ki. Gözlerim karanlık yola giderken içim ürpermişti. Sedatın dediği doğruydu bu yol geldiğimiz yol değildi. Aşırı ıssızdı ve biz o ıssız yolun kenarında kalmıştık.

"anaamm kızz gel gel benzin bitmiş" sedatın cırlaması ıssız yola yayılırken şaşkınca arabanın içine eğilip benzin paneline baktım.

"nasıl ya"

"kız Allah cezasını vermesin o yırtık kardeşinin. En son araba ondaydı. Şimdi ne bok yicez" demesiyle elimi anlıma vururken telefonumu hızla elime aldım.

"Allah kahretsin çekmiyor" dememle sedat salak mısın dercesine bana baktı.

"kız navigasyon açıktı İnterneti çekiyordu az önce saçmalama anacım" demesiyle telefonumu ona uzattım.

"İnternet çekmiyormuş sedoşum biz kör uçuş yapıyormuş o yüzden sen yolu hatırlayamadın çünkü bu yoldan gelmedik. Tebrikler bize yanlış yolda benzinsiz kaldık."

"napıcaz kız şimdi" diye cırladı. Bilmiyorum dercesine dudağımı büktüm.

"benzin lazım. Yürü hadi bir benzin istasyonu bulalım" dememle cidden mi gerizekalı dercesine alayla bana baktı. Sinirle kaşlarımı çattım. Şirince güldü.

"ben hayatta bu ıssız yolda yürümem Asya. Asla kessen yürümem. Ayol yerler bizi burada."

"ne yapıcaz sabaha kadar birinin geçmesini mi beklicez" dememle gözüm kolumdaki saate kaymıştı. "1 saatte aile yemeğinde olmam lazım"

"o zaman sen git benzinci bul ben seni burada beklerim" demesiyle şaşkınca bakmıştım ona.

"yalnız mı"

"kessen yürümem ben bu ısısız yolda. Kitle beni arabaya sen git gel"

"şaka mısın sen ya yürü birlikte gidicez" dememle kollarını kucağında bağladı. O kadar korkaktı ki ..

"inanamıyorum sana" gözlerimi devirip arabadan çıktım. "ya kurt kaparsa beni ya ayı çıkarsa karşıma" diye duygu sömürüsü yaptım belki tutar diye. Şen bir kahkaha attı bu boş çabama.

"cidden bebişim benim kurtarmamdan mı medet umuyorsun" Beni bırakır kaçardı zaten öyle bir şey olsaydı. Biliyordum.

"en azından yalnız olmazsam daha iyi olur. Ya Allah aşkına kız halimle bu ıssız yolda tek başıma mı yürücem ya kalk hadi."

"otur arabada bir araba geçene kadar bekle"

"olmaz öyle kalk hadi. Neredeyiz onu bile bilmiyoruz. Belki de kimse geçmez buradan"

"banane anacım senin yüzünden yanlış yola girdik sen hallet"

"ölümü öp."

"Asya"

"öliyim ben o zaman. Kefenler gömersin beni. Gelir ağlarsın mezarımda asyam asyam diye. " dememle sinirle bana bakıp arabadan indi. Arabanın kapısını sertçe kaparken zafer dolu gülümsememi zor bastırdım. Buna hiç dayanamıyordu.

"yürü Allahın cezası yürü" yanıma gelip korkudan titreyerek koluma girerken arabayı kilitleyip yola koyulduk. Cidden aşırı ürkütücü gözüküyordu. Ama illaki ilerlerde bir benzin istasyonu vardı. Var olmalıydı yoksa bitmiştik.

"ayy o ses neydi allahım kul euzu Bi rabbin nas melikinnas allahım yarabbim hoşşştt" gelen bir hayvan sesiyle nas suresini okumaya başlaması üstüne gür kahkaham yankılanırken ortamda, sinirle kolumu cimciklemişti. Acıyla inledim.

"yaa Acıdı"

"dalga geçme kırarım kafanı altıma sıçıcam şimdi korkudan ya" demesiyle gülmemek için dudaklarımı dişlerimle esir almak zorunda kalmıştım. Cidden bu kadar korkak olmak zorunda mıydı?

"kız o ne sesti öyle" bir süre yürüdükten sonra yolun ortasında aniden durmasıyla temkinli gözlerimi karanlık olan etraftan alıp ona döndürdüm.

"ne sesi"

"sus sus" demesiyle ağzımı kapadı ve dikkat kesildi. Ben de dikkat kesildim. Korkudan ikimizde titriyorduk resmen. İnceden bir inleme sesi gelirken akabinde "ah kurt ah haline bak" diye alayla konuşan bir adamın sesi de gelmişti ardından. Korkuyla gözlerim açıldı.

"sedo"

"duymadık Asya yürü, yürü hemen" sedat hızla yürümeye başlayıp beni de peşinden sürüklerken ona uymuştum. Belanın içine çekilmek falan istemiyordum. Bir inleme sesi daha yayılırken ıssız ormanda biran durur gibi olmuştum ama sedat izin vermeden çekiştirmeye devam etti. Cidden ıssız yolda başımıza bunun geldiğine inanamıyordum. Her belanın bizim başımıza gelme gibi bir alışkanlığı vardı.

"sakın o salak kafandan kahramanlık geçirme"

"ama" bir inleme sesi daha gelirken bu sefer dayanamayıp durdum. Salaktım ben.

"Asya saçmalama biz bir şey yapamayız karışma yürü hadi. Öldürtme bizi akşam akşam şu ıssız yerde aptal" demesiyle bu sefer acı bir kükreme duyulurken sedatın elinden kolumu kurtarıp geri yöne koşmaya başladım. Gerçekten aptalım.

"Asya Allah cezanı vermesin buraya gel. Allah tependen baksın gerizekalı" sedat arkamdan fısıldar gibi bağırırken durmamıştım. Bu sesleri duyup nasıl bir insana arkanızı dönüp gidebilirdiniz ki...

Ormanın içine girmemle gözüm arkaya gittiğinde sedatın da peşimden geldiğini görmüştüm. İnşallah başımıza bir şey gelmezdi.

"bekle beni gerizekalı. Allahım öldürme bizi yarabbim şu salağa bakıp da alma canımızı yüce rabbim" diye kısık sesle yakınarak yanıma geldi. Yavaşça ağacın arkasına geçerken araba farlarının aydınlattığı ormanlık alanın açık olan ortasında 2 tane adam ayakta bir tane adam ise ağaca bağlanmış duruyordu. Öyle dayak yemişti ki. Yavaşça kolumu sıkan sedata döndüm.

"gözünün yağını yiyim gidelim. Korkudan elim ayağım titriyor. Şimdi salıcam şuraya nolur Asya" demesiyle tereddüt dolu bakışlarımı ondan çekip alana döndürdüğümde ağaca bağlanmış adamla göz göze gelmiştik. Tüm vücuduma bir titreme yayılırken onu burada bırakamayacağımı anlamıştım.  

Upss.. İlk bölümün sonuna geldik ama daha yeni başlıyoruz. Diğer bölümde sizi bekliyor olacağım..

Sevgilerle..😍

Continue Reading

You'll Also Like

1.1M 51.5K 60
(Bu isimle yazılmış ilk kitaptır.) Girdiği depresyon sonucu gittiği bir barda birlikte olduğu adamdan hamile kalan Hira, hayatında bir çocuğa yer ver...
6.4M 279K 61
Her şey abimin düğününde beğendiğim çocuk yerine abimin arkadaşının numarasını almakla başladı. Liya; ANALAR NELER DOĞURUYOR Liya; KAYNANAM ABARTMIŞ...
150K 4.3K 37
"Sabrımı zorlama sabırlı bir adam olmadığımı çok iyi biliyorsun." Zeynep de ona yaklaştı, aralarındaki mesafeyi neredeyse kapatmıştı. Dudakları yukar...
6.6K 240 16
Yusuf her akşam olduğu gibi yine facebook'ta dolaşıyordu... Gözü her gün paylaşımlarını takip ettiği sayfadaydı... Aslında sayfada değil sayfaya yoru...