YIRTICI GÖZLER

By iskayten

17.5K 1.6K 536

Nadir kedi türlerinden biri olan pars, bir insan bedeni ile bütünleşmişti. Pars Bera Sarkan.. Yarı insan yar... More

Tanıtım
Giriş: "Yaralı Hayvan"
1.Bölüm: "Karşılık"
3.Bölüm: "Güven Problemi"
4.Bölüm: "Baskınlık"
5.Bölüm: "Koku"
Alıntı
6.Bölüm: "Takip"

2.Bölüm: "Ormandaki Ev"

2.1K 215 79
By iskayten

"Umarım bir korku filmi hissiyatı yaşamazdım."

***

Gece boyu uluma seslerinden uyuyamamıştım. Yurdumuz ormanlık alana yakın olduğu için hayvan sesleri bazen rahatsız edebiliyordu.

Uykusuzum kaldığım için de okula gitmek istemiyordum, fakat mecbur devamsızlık için gidecektim. Yataktan kalkarak banyoya girip kısa bir duş aldım.

Bugün hava güzeldi, bu yüzden canım elbise giymek istemişti. Diz kapaklarımın üstünde cıvıl cıvıl gözüken bir elbise giyerek saçlarımı kuruttum. Dalgalanan saçlarıma elimle şekil vererek güzel bir makyaj yaptım.

Geç kalmamak için hızlı hareket ediyordum. Acele bir şekilde spor ayakkabılarımı da giyerken bir şey unutup unutamadığımı düşünüyordum.

Sanıyorum ki bir şey unutmamıştım. Son kez üzerimi düzelterek yurttan dışarı çıktım.

Yürürken karşı kaldırımda tahminimce yedi sekiz yaşlarında bir çocuğun bana baktığını gördüm. Bakışlarımız kesişince gülümseyerek kaldırımdan inip yanıma gelmeye başladı. Şaşırarak kaşlarımı kaldırdım.

Yanıma geldiğinde bana doğru bakarak sırıttı. "Sonunda seni bulabildim. Eve gidince abime övünmeliyim. Ona koku duyumun geliştiğini söylemiştim."

Küçük çocuğun ne dediğini anlayamazken etrafa bakındım. Anne babası neredeydi? Gerçi çok küçük olmasa da sokakta tek başına olması sakıncalıydı.

"Beni tanıyor musun?" dedim merakla.

Hevesli bir şekilde başını salladı. Bilmiş gibi ellerini pantolonun cebine sokmuştu. "Elbette tanıyorum. Ama nereden tanıdığımı söyleyemem. Yine de seni bularak teşekkür etmek istedim." beklemediğim bir anda ellerini cebinden çıkararak bana sarıldı.

Şok içinde kalırken elim ayağım birbirine dolaşmış bir şekilde çevreye bakakaldım.

"Neden bana teşekkür ediyorsun ki?"

"Hayatımı kurtarmaya çalıştın!" diyerek eliyle eğilmemi istedi. İsteğine uyarak yüzümü onun yüz hizasına getirdim. Küçük elleriyle yanaklarımı tutarak sağ yanağıma öpücük kondurdu.

Şaşkınlık üstüne şaşkınlık yaşarken yanaklarımı serbest bıraktı. Doğrulurken beni biriyle karıştırdığını düşündüm.

"Peki küçük adam. Şimdi benim gitmem gerek, fakat aileni aramamı ister misin?" dedim saçlarını karıştırarak.

Gülümsemesi olabildiğine genişlerken başını hayır dercesinde iki yana salladı. "Abim evden kaçtığımı anlamıştır. Birazdan kokumu takip ederek bulur."

"Kokunu mu? Hey sen evden mi kaçtın?" ses tonum endişeyle çıkarken yüksek bir ses yankılandı.

"Beran!"

Hızlı adımlarla yanımıza gelen tanıdık silueti görmemle küçük çocuğa baktım. Dudaklarını dişliyordu.

"Abim geldi! Of abim de beni çabuk buluyor!"

Hatalı bir çocuk gibi endişeyle konuşurken benim arkama geçerek saklandı. Elbisemin arkasını tutarken başını belimin kenarından uzattı.

"Yine bana ceza verecek!"

Tanıdık beden yanımıza geldiği anda öfkeyle bir soluk verdi. "Sana evden çıkmayacaksın demedim mi? Yanıma gel!"

Koyu gri gözleri beni bulurken kardeşinden bakışlarını çekmişti. Bakışlarında öfke hakimdi.

"Ama Pars abi-"

"Konuşma!" diyerek kardeşinin sözünü kestiğinde küçük çocuk belimi korkarcasına sıktı.

"Çocuğu korkutuyorsun." dedim daha fazla bu duruma seyirci kalamayarak.

"Kendi kardeşime ne yapacağımı sana sormayacağım." dedi ve kardeşine baktı. "Beran buraya gel!"

Ukala şey.

Sadece küçük çocuğa bağırmamasını söylemiştim.

"Lütfen kızma." diyerek arkamda saklamayı bırakan çocuk suçlu bir şekilde ellerini önünde birleştirdi. Başını öne eğmişti.

"Düş önüme." diyerek çocuğun yanına gelmesini bekledi. Çocuk ise başını sallayarak bana baktı. Dudaklarını önde doğru büzmüştü.

"Bize gelmek ister misin? Annem çok güzel elmalı turta ile limonata yapar." diyerek çekine çekine bana bir teklif yaptığında gülümsemeden edemedim. Abisinin korkusuna rağmen beni evine davet ediyordu.

"Beran, eve kimseyi çağıramazsın!" dedi az önce beni çağıran kardeşine kızarak.

Onun evine meraklı değildim!

Küçük erkek çocuğunu kırmamak için öne doğru eğilerek tekrardan kahverengi saçlarını karıştırdım. Gözleri çakmak çakmaktı.

"Teşekkür ederim küçük adam. Şimdi benim gitmem lazım. Sen de güzelce evine dön. Bir daha evden kaçma tamam mı?" diyerek yatıştırıcı bir tonda konuşmam üzerine yine yanağımı öptü.

"Abim senin telefon numaranı alsın. Ben seni çok sevdim. Annemden bize gelmen için izin koparacağım. Lütfen bize gel olur mu!"

Abisinin elini tutarak tatlı bir şekilde konuştu. Benden cevap beklerken bu sevimli çocuğu kıramayacağımı fark ettim.

"Peki. İzin alırsan gelmeye çalışacağım." bir nevi gönlünü yapmak için kabul etmiştim, fakat telefon numaramı söylememiştim.

"Oleyy!" diyerek abisini koluyla dürtükledi. "Abi hadi telefonunu al."

Hoşnutsuzca homurdandı adının Pars olduğunu öğrendiğim kişi. "Telefonunu ver, yoksa Beran susmaz."

"Elbette! Kibar bir şekilde rica edersen neden olmasın?" dedim aynı onun gibi memnuniyetsiz bir şekilde homurdanırken. Resmen emrediyordu.

"Zorlama ver işte şu lanet telefon numarasını!" diyerek genzinden gelen derin bir sesle küçük çocuğun gözleri büyüdü.

"Abi kızlara karşı kibar olmalısın, vahşi değil."

Küçük adam bilmiş gibi göğsünü kabartarak adeta abisine nasihat verdiğinde Pars'ın bakışları kendisine döndü.

Ayrıca vahşi derken çok haklıydı.

"Bana bak, eve gidince tabletinden olmak istemiyorsan sussan iyi edersin." dediğinde küçük çocuk anında eliyle dudaklarına fermuar çekti. Ah bu küçük zamane çocukları..

Koyu gri gözler bana döndü. "Telefon numarası."

Tanımadığım bir insana her ne kadar telefon numaramı vermek yanlış bir davranış olsa da küçük çocuğa kıyamayarak telefonunu istedim.

Uzun ve kemikli parmaklarıyla arka cebinden telefonunu çıkararak bana verdiğinde ise hızlıca telefonum numaramı yazarak kaydettim. Alışkanlık olsa gerek kendimi adımla yani Alçin olarak kaydetmiştim.

"Görüşmek üzere, küçük adam." diyerek el salladım. "Gidiyorum ben, abinin yanından ayrılma."

"Ayrılmam." dedi ve el salladı. "Mutlaka çağırdığımda bize gel ama tamam mı?"

"Gelirim." deyip arkamı dönecektim ki adımı sordu. Adımı söylediğim gibi yanlarından ayrılırken yüzümdeki gülüş bir türlü solmamıştı.

Abisinin aksine çok tatlı bir çocuktu. İlk kez görmeme rağmen kanım ısınmıştı. Muhtemelen beni biriyle karıştırmıştı. Fakat onu kırmak istemediğim için bir nevi ayak uydurmaya çalışmıştım.

***

Aradan geçen bir haftanın sonunda ağırlaşan derslerim yüzünden yorulmuştum. Bugün de hafta sonu olduğu için yorgunlukla kendimi yurda atmıştım.

Telefonum çaldığında ise yattığım yerden doğrularak gelen çağrıyı yanıtladım. Bilinmeyen numaraydı.

"Alo?"

"Alo Alçin?"

Küçük bir erkek çocuğu sesiydi.

"Kimsiniz?"

"Ben Beran, hatırladın mı?"

Yüzümde oluşan gülümsemeyle cevapladım.

"Hatırladım küçük adam. Nasılsın?"

"İyiyim, abimin telefonundan seni aradım. Bugün bize gelmek ister misin? Annem elmalı turta ve limonata yapacak."

Heyecanlı heyecanlı konuşması üzerine dudaklarımı dişledim. Tanımadığım bir eve gitmek çok riskliydi. Fakat içimden küçük çocuğu kırmak gelmiyordu.

"Şey bilmem ki." dedim kararsız bir sesle.

"Lütfen gel! Abim seni alır."

Gitmeli miydim? İç sesim gitmemi söylüyordu.

"Peki gelirim. Abin evinin adresini bana atarsa kendim gelebilirim."

"Oleyyy! Abime söyleyeceğim. Görüşürüz Alçin."

"Görüşürüz." diyerek telefonumu kapadım.

Küçük bir çocuğun davetini kabul ettiğim için hazırlanmaya başladım. Kot şort etek ile beyaz bir bluz giymiştim. Kumral rengindeki saçlarımı kremlerle dalgalandırarak şekil verirken telefonuma bir bildirim gelmişti.

Masanın üstündeki telefonumu elime alarak gelen bildirime baktım. Abisi konum göndermişti. Numarayı Beran'ın abisi diye kaydetmiştim.

Telefonu tekrardan eski yerine bırakarak makyajımı yapmaya başladım. Hazırlanmam bittiğinde ise kot ceketimi ve çantamı alarak spor ayakkabılarımı giydim.

Bilmediğim bir yer olduğu için taksiye binecektim. İçim bu duruma ağlasa da yapacak bir şeyim yoktu. Öğrenci olmak zordu.

En yakın taksi durağına yürüyerek boşta olan bir taksiye binip telefondan konumu gösterdim. Taksi şoförü başta ses etmese de bozuntuya vermeden arabayı sürmeye başladı.

Uzun gibi gelen yol gittikçe ıssızlaşıyordu. Hatta orman yolunun içine bile girmiştik. Şöyle etrafıma bir baktım da merkezden çok uzak bir evleri vardı. Tırsmadım değil.

"Geldik hanımefendi."

Taksicinin konuşmasıyla camdan dışarı baktım. Duvarla örtülmüş tahminimce bir villanın önüne gelmiştik.

Derin bir nefes alarak taksimetredeki yazan ücreti çantamdan çıkararak şoföre uzattım ve arabadan sakince indim. Tuhaf bir yerdi. Tıpkı dizi ve filmlerde olan ormanın içindeki evlere benziyordu. Burada internnette çekmezdi. Yani öyle olduğunu düşünüyordum.

Umarım bir korku filmi hissiyatı yaşamazdım.

Taksinin yanımdan ayrılmasıyla dış kapıya doğru yürüdüm. Çelik kapının yanları büyük duvarlarla çevriliydi. Kapının kenarındaki zili fark etmemle parmağımı kaldırarak zile bastım. Birkaç saniye sonra kapı açıldı.

Açılan kapıyı itekleyerek içeri girmemle büyük bir bahçe beni karşıladı. Adımlarımı atarak ilerlerken üç katlı büyük villanın beyaz kapısı açıldı ve içinden Beran çıkarak bana doğru koşturmaya başladı.

"Alçin gelmiş!"

"Oğlum dur, sakin ol."

Kahverengi rengindeki saçlarını topuz yapmış, orta yaşlarda ama genç görünen kadın, kapının eşiğinde dikilerek küçük çocuğa bağırmıştı. Annesi olabilirdi.

"Hoş geldin Alçin." diyerek belime sarılan çocukla dalgalı saçlarını karıştırdım.

"Hoş buldum küçük adam."

"Hadi gel, eve girelim." deyip elimi tutarak beni evlerine doğru çekiştirmeye başlamıştı.

Kapıdaki kadın gülümseyerek geri çekilmiş ve bizi içeri davet etmişti.

"Merhaba ben Beran'ın annesi Beren." dedi ve elini tokalaşmak için uzattı. Ailecek isimleri birbirine benziyordu. İlginç ama hoş bir detaydı.

"Memnun oldum efendim, ben de Alçin."

"Ben de memnun oldum Alçin. Açıkçası seni eve davet etmek için oğlum çok uğraştı. Sonunda ısrarına babası ve abisi izin verdi." dediğinde gülümsedim.

"Umarım rahatsızlık vermiyorumdur."

"Ah ne rahatsızlığı, tekrardan hoş geldin. Gel mutfağımızın terasına geçelim."

Hep birlikte modern döşenmiş mutfağın geniş terasına geçtiğimizde Beren Hanımın yönlendirmesiyle beyaz bahçe koltuklarına oturmuştuk.

Teras açıktı. Tüm bahçe rahat bir şekilde gözüküyordu.

"Oğlum seni gördüğü anda çok sevmiş olmalı. Normalde pek kimseye yanaşmaz, ama sana kanı ısınmış." diyerek söze girmesiyle küçük çocuk yanıma oturmuş ve bana otuz iki diş sırıtmıştı.

"Anne Alçin ben yaralıyken kurtarmaya çalıştı. Tabii ki onu seviyorum!" dedi ve başını koluma yasladı.

"Oğlumun hayal gücü yüksektir." dedi bana kaş göz yaparak ve ayağa kalktı. "Ben size elmalı turta ve limonata getireyim."

Beren Hanım içeri girerken küçük çocuğa üstten baktım. "Annene çok benziyorsun."

"Evet öyle derler." omuzlarını silkti. "Ama ben abim gibi güçlüyüm."

Bilmiş konuşması ona aşırı tatlılık katarken kıkırdadım. "Ah öyle mi? Peki."

"Abimde avlan- Yani yemek yemeye çıkmıştı. Geldiğinde üçümüz oyun oynayalım."

"Ne oyunuymuş bu bakalım?" dediğimde hevesle başını omzumdan kaldırarak bana baktı.

"Sen kız olduğun için evcilik oynayabiliriz. Okulda ben Deren'in hep kocası oluyordum. Abimde senin kocan olsun ben sizin çocuğunuz olurum." dediğinde boğazıma tükürdüğümün kaçmasıyla öksürük krizine girmem bir olmuştu.

Bu çocuk neler diyordu böyle?

"Beran oğlum! Alçin ablanı rahat bırak."

Yanımıza elinde tepsiye gelen Beren Hanım, tepsiyi ortadaki küçük sehpaya bırakarak limonatayı bana uzattı.

Birkaç defa öksürerek limonatadan bir yudum aldım. "H-Hayır hayır, sorun değil."

Pürüzlü sesimle konuştuğum esnada bahçe kapısının açılması eş zamanlı gerçekleşmişti. Mutfak terasından dış kapı rahatlıkla gözüküyordu.

"Bera'da geldi."

Bera mı? Adı Pars değil miydi?

Eve doğru yaklaşan beden göz hizasından çıkarak eve girdi. Yanımıza hemen gelmemişti. Aradan geçen bir on beş dakika sonra gelmişti. Bu süre zarfında ise bol muhabbet eşliğinde leziz elmalı turtadan yiyerek Beren Hanım'la muhabbet etmiştik. Adeta tüm hayatımı öğrenmek ister gibi bir sürü soru sormuştu.

"Pars Bera! Hoş geldin oğlum. Çabuk geldin." diyerek içeri giren oğluna imayla konuşan Beren Hanım ile iki isme sahip olan bedene baktım. Duş almış olmalıydı ki saçları hafif nemliydi ve az önce onu gördüğümden daha farklı kıyafetler içindeydi.

Ayrıca tüm aile üyelerinin ismi neredeyse aynıydı. Beren, Beran ve Bera..

Acaba babasının adı neydi?

"Ben çıkıyorum."

Annesine hitaben umursamaz bir ses tonuyla konuştuğunda arkasını dönmek üzereydi mi Beren Hanım yüzünden durmak zorunda kaldı.

"Sen de bizim yanımızda oturuyorsun oğluşum. Hadi gel!" yumuşak ama uyarıcı bir tonda konuşmuştu.

"İşlerim var." erkeksi sesini kullanarak itiraz etmişti.

"İşlerin biraz bekleyebilir değil mi? Hem misafirimiz buradayken gitmenin yakışı kalmaz. Otur bakalım yanıma."

Sert bir soluk alarak annesinin yanına oturan Pars ile bakışlarımız kesişmişti.

"Duyduğuma göre aynı okuldaymışınız oğlum." Annesi oğluna döndü. "Benim oğluşum da güzel sanatlar fakültesinde. Resim yapar, şarkı söyler. Çok yeteneklidir." dediğinde sesli bir şekilde kıkırdamadan edemedim. Oğlunu övmesi her anne gibi onu da sevimli göstermişti. Fakat bu duruma Pars bu duruma gözlerini devirmişti.

Anlaşılan sanata ilgisi vardı.

Sanata ilgisi olan insanların ise hayat görüşlerini hep merak etmişimdir.

"Alçin abla, bu gece burada kalsana."

Beran'ın yaptığı yeni bir teklifle ona baktım. Bakışlarında yeni bir heves duygusu yeşermişti.

"Ablaya geçmişiz." dedim gülerek onunla uğraşırken. "Fakat üzgünüm kaldığım yurduma geri dönmem lazım."

Anında dudakları asılmıştı. Teklifini reddetmek onu üzmüştü.

"Eğer Pars abimle evlenirsen hep bizim evde yaşayabilirsin! Ne olur evlenin ve sen hep bizimle yaşa." diyerek yakınan küçük çocukla gözlerim kocaman olmuştu. Sadece bu tepkiyle de kalmamış yeni bir öksürük krizine girmiştim.

Aman Tanrım!

"Kes sesini Beran!"

Abisinin onu azarlamasıyla kollarını göğsünde öfkeyle birleştiren çocuk yeni bir kaosa neden olacak birçok cümleyi sarf etti.

"Eğer senin eşin olmayacaksa benim eşim olsun! Ben çok güçlüyüm, onu tehlikelerden korurum ve avlanmayı da öğretirim."

Ve öfkeyle bağıran bir adet Pars olmuştu.

"Sana kaç kere insanlardan uzak dur diyeceğiz!"

Bölüm Sonu.

Dırım dırım..

Parsımız kızdıı :)

Ayrıca küçük pars çocuğumuz, neler diyor öyle?

Pars ve Alçin'in bu küçük parsla çekecekleri var der ve sözü yani yorumları size bırakırım.

Bölüm nasıldı bakalım?

Tüm yorumlarınızı bekliyorum. Görüşmek üzere, hoşça kalın. 🖤👋

Continue Reading

You'll Also Like

35K 3.3K 19
(+18 içerik bulunur!) Babasının şeytanla anlaşması üzerine hayatı değişen Jeon Jungkook, Gölge avcısı olarak hayatının daha ne kadar batacağını bilem...
148K 12.2K 39
Ben 21.yüzyıl Türkiye'sinde 25 yaşında ölen sıradan biriydim. Matematik bölümünü bitirmiştim. Atanmak için sınavlara çalıştığım sıra araba kazası geç...
53K 179 9
istek söyleyin kpop smut yazayım
13.2K 1.6K 17
Vampirler ve cadılar yüzyıllardır birbirinden nefret eder ve birbirlerine yaklaşmazlardı İki kişi bu geleneği bozana kadar #Elf 1🥇2024:04:26 #Vampir...