Happiness Virus〆JHS

By amourelita

5K 1K 1.5K

"Her şey bitmek için başlar." Bizim hikayemiz de böyle başladı... Sonunda biteceğini biliyorduk, yine de başl... More

|1|
|2|
|3|
|4|
|5|
|6|
|7|
|8|
|9|
|10|
|11|
|12|
|13|
|14|
|15|
|16|
|17|
|19|
|20|
|21|
|22|
|23|
|24|
|25|
|26|
|27|
|Final¹|
|Final²|

|18|

151 30 14
By amourelita

Zayde Wølf ft. Ruelle-Walk Through The Fire♪

Camı kapatıp bir süre dışarıyı izleyerek oyalandım. Geri arkama döndüğümde Hoseok'u elleri yüzünde, hafiften eğilmiş bir şekilde bulmuştum. Anında yanına adımlarken "Sorun ne?" diye eline uzanmaya çalıştım ama o, benden uzaklaşıp sadece "Git.." demekle yetinmişti.

İlk başta anlam veremezken öylece durdum. "Ne?"

Yüzünü sıvazlayıp iç çekti ve gözlerini bana çevirdi. Fakat gözleri odağını kaybetmiş gibiydi sanki, boş bakıyordu. İlk defa bana bu kadar boş bakışlarla baktığına şahit olmuştum ve bu berbat hissettirmişti. "Gider misin lütfen? Yalnız kalmalıyım bir süre." Cümlesini bitirir bitirmez kafasını iki yana yavaştan silkeleyip gözlerini kırpıştırdı.

Yine ona yaklaşmaya çalışıp "Neler oluyor Hoseok? İyi misin?" diye sordum. Elimi tutarak bana baktı. Ellerinin titrediğini fark ettim o an. Konuşmasıyla endişeli bakışlarımı ellerinden çekip gözlerine çevirdim. "İyiyim Hana, sadece...sadece biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var."

Yine aynı şeyi yapıyordu. İyi değildi, hatta berbat bir haldeydi ama beni yine de kendinden uzaklaştırıyordu. Kendime hakim olamadan sinirle elimi çektim. "Çok iyisin cidden. Burda, karşımda kendini kaybetmiş bir şekilde bana bakıyor ve titriyorsun. Buna rağmen iyi olduğunu mu anlatmaya çalışıyorsun bana? Neden bir kere olsun beni yanından uzaklaştırmak yerine yardımımı kabul etmiyorsun?"

Onun da sesini yükseltmesiyle gözlerimin dolmasına engel olamadım. "Çünkü hiçbir şey yapamazsın anladın mı beni?! Yanımda benimle birlikte insanların üzülmesindense tek başıma acı çekerim daha iyi. Zaten buna alıştım ben ve böyle de devam edecek!"

Akan bir damla gözyaşını hızla elimle silip daha fazla gözyaşının akmaması için büyük bir uğraş verdim. Hoseok'un kendini sıktığını belli eden çenesine bakarak ben de ellerimi yumruk yaptım. Hiçbir şey demeden duvarı izliyordu. 

Konuşmaya çalıştım ama boğazım düğümlenmişti sanki ve kelimeler dudaklarımdan dökülmedi hiçbir şekilde. Tekrardan konuşunca bu sefer sesi garip bir tona bürünmüştü. Tanıyamadığım bir sesti bu ve tüylerimi diken diken edecek soğukluktaydı adeta. "Yalnız başıma olmaya alıştım. Canım yanarken, bir şey göremezken bir el aradığımda bulamamaya alıştım. Ondan sonra da bir daha aramadım zaten ve de insanları üzmektense bir süre tek başıma acı çekmek daha cazip geliyor artık."

Yüzünü bana çevirip boş boş baktı ve yine aynı, mesafeli tonda konuşmaya devam etti. "Seni de üzmek istemiyorum. O yüzden..o yüzden sadece beni bir süre yalnız bırak. İyiyim ve daha iyi olacağım..o zaman-"

"O zaman mı yanına gelmeme izin vereceksin? Neyim ben? Mutluyken oynayabileceğin, üzgünken beni bir kenara atabileceğin bir oyuncak mı? Bana yazdığında sana elimden geldiğince yardımcı olmak istemiştim ama sen yanına bile yaklaştırmıyorsun. Üzülmemi istemiyorsun ya, şu anda zaten mutluluktan havalara uçuyorum."

Burnumu çekip gözyaşlarımı sildim ve daha fazla bir şey demeden odadan çıktım. Kapıyı kapatmamla dizlerimdeki güç anında beni terk ederken kapıya yaslanıp yavaşça kayarak oturdum. Dizlerimi kendime çektim ve yüzümü kollarımın arasına gömerken sessizce gözyaşlarımı akıtmaya başladım. Yanımdan geçenler sorgulayıcı bakışlarla bana bakıyorlardı belki ama umursamadım.

Neden ona yardım etmeye çalıştığımı görmek istemiyordu? Neden durmadan beni kendinden uzaklaştırıyordu, yardım için yanıma gelenin o olmasına rağmen..?

Önümde durduğunu hissettiğim kişiyle kendime gelip başımı hafiften kaldırdım. Kızarmış gözlerim, karşımda bana merakla bakan yabancı çocuğu izlerken en sonunda boğazımı temizleyerek ayaklandım ve yanaklarımdaki yaşları sildim. Karşımdaki acele etmeden sessizce beni izliyordu. Açıkçası bu beni daha da germişti. Bu çocuğu daha önce gördüğümü de hiç hatırlamıyordum.

"Hana?"

Ama onun beni tanıdığını, ismimi söylemesinden anlamıştım. "Çıkartamadım ama sizi..?" Sesim çatallı çıktığı için kendimi kötü hissederken zaten ağladığımı anlamıştır diye düşünerekten çok takılmadım. Hoş, şu an sahte bir maske takmaya da mecalim yoktu. 

Elini uzatıp "Ben Kim Seok Jin, Hoseok'un arkadaşıyım." dedi.

İlk zamanlar aklıma geldiğinde J-Hope'un biraz egoist diye tanımladığı arkadaşı Jin olduğunu anladım. "A..tanıştığıma memnun oldum." diyip ben de elimi uzattım. Kısa bir tokalaşmanın ardından ellerimizi ayırarak arkamdaki kapıya baktı. Ben de kenara çekildim. "Hoseok..içerde ama görüşmek ister mi..bilemiyorum."

Gerçi sıkıntı da olmayabilirdi, sonuçta arkadaşıydı. Değer verdiklerindendi ve bence kendisine yardım etmesi konusunda sesini çıkarmazdı. Ben onun için neydim..? Tamam, yeni yeni yakınlaşıyorduk belki ama çok şey yaşamıştık. O yüzden artık 'daha her şey yeni' diye bir şeyin kalmadığını düşünüyordum aramızda veya sadece benim açımdan bu böyleydi.

Jin'in sesiyle kendime gelip ona baktım. "Aslında seninle konuşmak istiyorduk..Hoseok'un sanırım biraz yalnız kalıp dinlenmesi gerekiyor." 

"İstiyorduk?"

Jin bir şey demeyip elini sırtıma koydu ve asansörlere doğru ilerletti. O esnada Hoseok'un odasına bir hemşireyle doktorun girdiğini fark etmiştim. Sanırım düğmeye basmıştı... Durumunu her ne kadar deli gibi merak etsem de iç çekmekten başka bir şey yapamıyordum. Hiç olmadı Seo Woo'ya durumunu sorabilirdim ama madem benim yanında olmamı istemiyordu ben de saygı duyardım.

"Kaçıncı kattı? Hoseok bahsetmişti ama hatırlayamadım." Hatırlamaya çalışır bir şekilde gözlerini tek bir noktaya sabitlerken kaşlarını da hafiften çatmıştı. "3. kat."

Asansör gelip kapılar açılırken Jin "Ah, evet doğru." diye mırıldanıyordu. İneceğimiz kata gelene kadar beklerken ikimizden de başka ses çıkmadı. Biz derken kimlerden bahsediyordu? Acaba diğer arkadaşları mı? Hoseok benden mi bahsetmişti? Odamı söyleyecek kadar..

"Namjoon ve Yoongi de gelecekti. Aslında Hoseok için gelmiştik ama hem doktordan durumunu öğrendik hem de seninle konuşalım dedik. Hoseok zaten şu an kimseyi istemez, o zamana kadar seni ziyaret etmek mantıklı geldi."

Şaşkınlığım büyük ihtimal yüzümden okunuyordu. O esnada asansör durmuş, kapılar açılmıştı. Jin bana hafiften gülümseyip asansörden çıkınca ben de peşi sıra onu takip ettim. Benim öne geçmemi beklediğini anlar anlamaz hızımı arttırarak ona yol gösterdim. Odaya gelince Jin'in de telefonu çalmıştı. O, odanın dışında kalıp telefonla konuşurken ben de yatağa oturdum. 

Hoseok neden kimsenin yardımını almıyordu? Onu güçsüz görmemizi hiçbir şekilde istemiyor olmalıydı... Böyle düşünmesi kalbimin acı bir şekilde kasılmasına sebep olmuştu. Hope..sana nasıl yardım edebilirim?

Jin'in yanında iki kişi daha odaya girince dikkatimi oraya yönlendirdim. Ayağa kalkıp kendilerini tanıtmalarını beklerken diğerine göre biraz daha uzun boylu olan bana doğru yaklaşıp konuşmaya başladı. "Merhaba, Namjoon ben. O da Yoongi." Eliyle Yoongi'yi gösterince gözlerim onu bulmuştu. Ufak  bir baş selamı vermesinin ardından ben de ufaktan başımla selamladım. 

"Oturun isterseniz."

Yoongi beklemeden yatağın köşesine otururken Jin etrafı inceliyordu. Namjoon pencere kenarındaki sandalyeye yönelip oturunca ben de yatağa oturdum ve sorar bir ifadeyle hepsinde gözlerimi gezdirdim. En sonunda Namjoon'un boğazını temizleyip konuşmaya başlamasıyla Jin de odayı incelemeyi bırakarak bize dönmüştü. 

"Hoseok'un bazen girdiği ruhsal sıkıntılarından az çok bir bilgin vardır. Bugün de sanırım ona benzer bir şey yaşadın.." Onaylamamı beklercesine gözleri bir süre üstümde kalınca yutkunup başımla onayladım. Sanırım herkese aynı şekilde davranıyordu. "Biraz.." Duraksayıp devam etti. "Kulak misafiri olmuş olabiliriz. O esnada biz de onu ziyarete gelmiştik." Gözlerimi kaçırıp parmaklarımla oynamaya başlarken Namjoon içine bir nefes çekti ve devam etti.

"Bu hastalık ilk ortaya çıktığında..evde tekti. Başlangıçta belirtileri, baş ağrısı ve ara ara ortaya çıkan göz kararmalarıydı. İlk günlerde çok takmamış, düzenli olarak beslenemediğini düşünmüştü. Babasına da anlattığında babası pek umursamamış. 'Kendini yoruyorsundur, geçer gider' tarzında konuşup geçiştirmiş hep."

Ama geçmemişti... Hoseok belki de hiç tahmin edemeyeceği bir bataklığa saplanmıştı.

"Fakat artmaya devam etti bu belirtiler. Bu sefer ağrıları şiddetlenmiş ve hiçbir şey göremediği esnada ayağı kayıp merdivenlerden yuvarlanmış. Ona rağmen bir şekilde babasına ulaşmaya çalışarak onu defalarca aramış ama babası o esnada bir toplantıda olduğu için açmamış hiçbir şekilde. Geri de aramamış zaten. Hastaneye onu, eve temizlik için haftada bir iki defa gelen temizlikçi kadın getirmiş."

Gözlerim dolup nefesim sıklaşırken bana söylediği sözler geldi o an. Kim bilir o zamanlarda kendini nasıl da yalnız ve çaresiz hissetmiştir... "Tutunacak bir el aradım, derken aslında..bunu kast eder her zaman. Onun yanında durmaya çalıştığımız zamanlarda bize de bunu söylemişti hep."

Gözlerim Namjoon'a kaydığında onun üzüntü dolu gözleriyle karşılaştım. "Bu hayal kırıklığını üstünden atamadı bir türlü." Bu sefer Jin söze başlayınca kızarmış gözlerimi ona çevirdim. Bakışları yerde, usulca konuştu. "Annesi de bir hastalıktan dolayı hayatını kaybetti. Babası o yüzden hasta insanlardan nefret eder. Hoseok küçükken ateşlendiği zamanlarda da eve gelemezdi. Kaçardı hep."

Hoseok'un babasına karşı o anda büyük bir öfke yer edindi içimde. Bu nasıl bir babalıktı?

"Bu zamanlarda da hastaneye geldiğini hiç görmedim. Hastane masraflarını karşılar ama..onu ziyaret ettiğine hiç şahit olmadım. Gelseydi büyük ihtimal zaten Hoseok bize heyecanla anlatırdı." Jin'in yüzünde acı bir gülüş yer edinmiş, ardından hemen silinmişti. Başını çevirip pencereden dışarıyı izlemeye koyulduğunda ben de "Maddi olarak yanında sadece, oysa onun en çok ihtiyacı olduğu manevi destekti." diye mırıldandım. 

"O yüzden şu anda da tek başına kalmaya çalışıyor hep. Bize yük olmak istemiyor ve de her ne kadar biz yanında olmaya çalışsak da küçüklüğünden beri genel olarak yalnız kalmaya alışık. Beklentilerini hep en aşağıda tutuyor. "

Transa geçmiş bir şekilde başımı belli belirsiz sallarken devam etti. "Değinmek istediğim nokta aslında şuydu: Hoseok ne söylerse söylesin..aslında içinde ne yaşadığını ve geçmişte neler olduğunu anlamanı istedim. Onun yanında bu şekilde kalmanı istiyoruz."

Namjoon son kez konuşup sessizliğe gömülürken bir süre kimseden ses çıkmadı. Şimdi az çok anlamıştım neden böyle davrandığını. Ah Hope... Sence ben böyle hemen senden kopacak bir insan mıyım? Kusura bakma ama..ne kadar istesen de seni yalnız bırakmayacağım. 

"Sen nasılsın Hana?" Jin'in sessizliği bozarak bana bir soru yönlendirmesiyle düşüncelerimden sıyrılıp ona döndüm. "Ne? Ha..ben..iyiyim. Yani bu aralar o kadar da fena sayılmam."

Namjoon iyice yaklaşıp ellerini önünde birleştirdi. "Geçmiş olsun Hana..senin de iyileşmeni o kadar çok istiyoruz ki. Umarım ikiniz de bu hastalıkların üstesinden gelmeyi başarabilirsiniz. Sizinleyiz hep."

Dudağımın kenarını dişleyip dolan gözlerimi saklamaya çalıştım. Bazen..bu dilekler boşa geliyordu. Bazen umut etmek boşa vakit kaybı gibi geliyordu. Her şey gün gibi ortadaydı çünkü. Kurtulabilir miydik ki?

"Teşekkür ederim..umarım."

Yine de..umut etmekten başka ne gelirdi ki elimizden? İnsanoğlu acizdir. Son demlerine kadar umuttan vazgeçemezdi. 

Hepimizin bakışları başka yerlerde, öylece oturduk. Hiçbirimizin sanki cesareti yoktu birbirimizin gözlerine bakmaya... Yoongi'nin kısa süreliğine bana baktığını hissetmiş olsam da dönüp bakışlarına karşılık vermedim. Hoseok'un durumunu merak edip, içim içimi yerken Namjoon hissetmiş gibi ayaklandı. "Hoseok'un yanına gidelim mi?"

Bir süre sadece bakakaldım. Jin'in yanımıza gelip gülümsemesiyle ben de derin bir nefes alıp başımla onayladım ve ayaklandım. Yoongi de ayağa kalkmış, kapıya doğru ilerliyordu. Birlikte odadan çıkıp asansöre bindik. Kısa süre içinde onun odasına gelince hepimiz sıra sıra dizilmiş, perdeleri açık olan camdan onu izlemeye başlamıştık. Gözlerinden yorgunluk aksa da bir şekilde gülümsüyor, doktorla konuşuyordu.

"Nasıl gülümseyebiliyor..?" Bu sorunun ağzımdan çıkmasına engel olamazken Yoongi geldiğinden beri ilk defa konuştu. "İyi gibi gözükmekte çok iyidir."

Onun da sesi yorgun geliyordu. Gözlerimi saniyelik de olsa ona çevirmeden edemedim. Arkadaşı için bayağı endişeleniyordu. Bu; bakışlarından, konuşmasından hatta iç çekmesinden bile anlaşılıyordu. Onca arkadaşlarından birkaç tane kaldığını söylemişti. Bence bu insanlar onca arkadaşa bedeldi.

Geri cama dönüp sıkkınca konuştum. "Neden bunda bu kadar iyi ki? Sinir bozucu."

"Hep böyleydi..başkalarına yük olmaktan korkmuştur, iyi olduğunu, güçsüz kalmadığını göstermeye çalışır. O yüzden saklamayı, gülümsemeyi tercih ediyor. Aslında daha çok kendine de yalan söylüyor."

Yoongi'nin sözlerini ben devam ettirdim mırıldanarak. "İyiyim, iyi olacağım.." Başıyla onayladı ve bana döndü. Ben de başımı ona çevirdim. İçeriyi işaret edip "Önden sen gir. Önce senin konuşman iyi olacaktır." dedi. O anda doktorlar da çıkmıştı. Hepsinin gözleri beni bulunca gerildiğimi hissettim. Terden ıslanmaya başlamış olan ellerimi hastane önlüğüne sürüp güç almak istercesine derin bir nefes çektim içime. Geri usulca verirken başımla onayladım ve kapıya ilerleyerek yavaşça açtım.

Hoseok benim geldiğimi görür görmez doğrulmuş, ne yapacağını bilemez bir şekilde etrafına bakınmaya başlamıştı. Yaşadıklarımızdan dolayı aramızda hissedilen bir gerginlik vardı. O da ne diyeceğini bilemiyor, gözlerini kaçırıp duruyordu.

Yanına gelip yatağın kenarına oturdum ve "Nasılsın?" diye sordum kısık bir sesle. Lütfen Hope..içinden geldiği gibi cevap ver. Gözlerin yalan söyleyemiyor.

Yutkunup gözlerini birkaç saniyeliğine kapattı. Geri açtığındaysa yüzünde belirmeye başlayan gülümseme beni mutlu etmemiş, aksine sinirlendirmeye başlamıştı.

"İyiyim çiçeğim, hem de çok iyiyim."

Çenemi iyice birbirine kenetleyip tırnaklarımı avuç içime bastırdım. Kendime hakim olmaya çalıştıkça sanki içimdeki üzüntü daha da artıyordu. En sonunda dayanamayıp patladım.

"Rol yapmayı kes artık Hoseok! İyi değilsin, değiliz de! Gülmeye çalışmak yerine içinden geldiği gibi davran."

Bunu der demez onun gözlerinden dökülen yaşlarda boğulmaya başlamıştım ben.

Yüzündeki gülümseme saniyesinde kendisini terk etmiş, zaten akmaya hazır olan gözyaşları bir bir dökülmeye başlamıştı. Benim de boğazım düğümlenirken ona iyice yaklaşıp kendime çektim. Güçsüz elleri anında sırtımda yerini bulurken başını boynuma gömmüştü.

Tenime değen her bir gözyaşı orayı yakarcasına canımı acıtıyordu. Gözyaşlarına dayanamıyordum onun..ama yalandan gülümsemesi canımı daha da yakıyordu.

Tüm gücümü ona aktarmak istercesine sarılıyordum.

Bir süre sessizce birbirimize sarılmamızın ardından ondan uzaklaşıp yüzüne baktım. Gözlerini indirmiş, hıçkırıkları yerini iç çekişlere bırakmıştı. Yanağındaki gözyaşlarını silerek bana bakmasını sağladım.

"Gündüzleri çok mutlusun, umutlusun, coşkulusun.."

Yüzünde buruk bir gülümseme yer edinmişti, başını eğerek bir süre ellerini izledi. Ardından kısık bir sesle konuştu.

"Evet.. gündüzleri hep bir maske takarım. Güçlüyüm, mutluyum, umutluyum diye..çünkü insanlara açıklama yapmak da istemiyorum. İnsanlara kötü yanımı daha fazla göstermek istemiyorum."

Elimi yanağına koyup "Canın acıyorsa söyle Hope, rol yapma. En azından bana karşı." dedim.

Kızarmış gözleriyle bir süre bana baktı, ardından titreyen dudaklarıyla zor da olsa birkaç sözcük söyleyebildi. Ağzından çıkan her bir kelime ve acı dolu bakışları kalbimin sıkışmasına neden olurken onun da gözlerinden bir iki damla yaş tekrardan usulca süzülmüştü.

"Canım çok yanıyor Hana... Kalbim..kalbim acıyor. Bedenim acıyor. Başım ağrı içinde ve bunları daha da dayanılmaz yapan, içimde kopan bu acı ve çileye rağmen dışarıya gülümsemem."

Bana ilk mesaj attı zaman geldi aklıma. Yorulmuştu, umudu aslında ufacıktı ama bunu belli etmemeyi de öğrenmişti. Bu hayatta asıl yardıma ihtiyacı olanlar, diğer insanlara elinden geldiğince yardım edip her ihtiyacına koşanlardı. Çünkü en iyi onlar bilir, elinden tutulmamanın ne demek olduğunu. Tek başına mücadele etmenin ne kadar zor olduğunu... O yüzden hep bir el uzatırlar başkalarına.

Umut veren, mutluluk veren insanlar aslında umutsuzluğu da, acıyı da en derinden yaşamış insanlardı. Ne kadar dayanılmaz olduğunu bilirler...o yüzden karşısındakilerin yüzünde ufak da olsa gülümseme belirmesi için uğraşırlar ve bunu başardıklarında mutluluğu az da olsa tadarlardı.

Fakat unuttukları bir şey vardır... Böyle yaptıklarında dertleri, üzüntüleri gitmiyordu. Görmezden gelince aslında hiçbir şey yok olmaz. O, içimizde yer edinmeye devam eder, hatta büyürdü... İçlerindeki umutsuzluk artar, üzüntü ve acı her geçen dakika daha da çekilmez bir hale gelirdi. Bir şeylere dayanma güçleri azalır ve işin komik tarafı..genelde onlar en sonunda geceleri hep yalnız kalırlardı.

Anlatmamaya da alışmışlardır onlar...

Hoseok'u az da olsa çözmüştüm... Ve o anlatsın veya anlatmasın her türlü yanında olacaktım. İster rol yapsın, ister beni kendinden uzaklaştırmaya çalışsın... Ben artık bir yemin etmiştim..ve kendim kötü olsam bile bir şekilde ona destek olacaktım. Zaten gözleri istese de istemese de haykırıyordu. Maalesef buna engel olamıyor, çığlıklarını gizleyemiyordu.

Bir şey demeden tekrardan ona sıkıca sarıldım. Zaten ne diyebilirdim ki? Ağzımdan hiçbir şey dökülmüyor, elimden sarılmaktan başka bir şey gelmiyordu. Bir tek ona hissettirebilirdim. Hep yanında olacağımı..umarım hissedersin J-Hope. 

Dakikalar sonra zor da olsa birkaç cümle dökülebildi titrek dudaklarımdan. "Canının yanmasına rağmen gülümsemek zorunda değilsin Hope. Bunu benim yanımda yapmak zorunda değilsin. Senin her anında yanında olacak, gözyaşlarını silerek acını bir şekilde almaya çalışacağım. Benim yanımdayken gerçek anlamda gülümsemeni istiyorum ve bunu her şeye rağmen gerçekleştireceğim."

Continue Reading

You'll Also Like

whatever By dubu

Fanfiction

132K 12.8K 35
whatever: ilk olarak açıklığa kavuşturayım. whatever: seni sevmiyorum. © dububaoziㅣjaehyun for; @nigrumsomnia • skam dizisinden esinlenilmiştir. ...
76.2K 4.3K 24
Park Chaeyoung, üst komşusundan gelen seslerden nefret ediyordu...
30.1K 1.6K 11
taehyung: bahse girerim ki o çocukla sadece 1 kere yatmışsındır
111K 6K 33
civciv: sarma mı yaptin gercekten __ #galatasaray 'da 1. 01.08.24 #barışalper 1. #yunusakgün 1. #millitakımlar 1. __ başlama tarihi 19.08.23 bitirm...