Kötü Çocuk I & II

By BusraKck

61.7M 730K 47.8K

Siyahın İçindeki Beyaz Noktanın Hikayesi On yedinci yaşında farklı bir şehre taşınıp, babasıyla yaşamaya başl... More

KÖTÜ ÇOCUK
Playlist
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
KÖTÜ ÇOCUK 2
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
2.10
2.11
2.12
2.13
2.14
2.15
10. Yıl Özel Baskı

29

732K 14.1K 619
By BusraKck

Kendimle yüzleşmemin ardından sabah hiçbir şey olmamış gibi yataktan kalkıp okul için hazırlandım. Geceleri normalden daha duygusal oluyordum. Hissettiğim her şeyin gerçeklik payı vardı. Kendime yalan söylemediğim için acı çektiriyordum. Ve her şeyi düşünmeyi sürekli erteliyordum. Bu yüzden de belki Meriç'in varlığı iyi geliyordu. O ve hayatı, eskiden bildiğim haliyle ve yeni haliyle, bir süreliğine de olsa sorunlarımı unutturuyordu bana.

Öğle yemeğinde tepsimi alıp Ömer'in karşısına oturduktan sonra konuyu hiç uzatmadan "Çok yakın mısınız?"diye sordum. Cansu ortalıkta yoktu. Bora ile kimseye görünmeden yemek yiyecekleri bir kör nokta keşfetmişlerdi. Sanırım ikisi de Suzan'dan ve onun gibi bu arkadaşlığı tepki göstereceklerden biraz çekiniyordu.

"Doğduğumuzdan beri."

Yutkundum ve bunu sindirmek için kendime biraz zaman tanıdım.

"Ama o Ankara'dayken araya biraz mesafe girmişti.  Döndüğünde de şu arkadaş olmamızı saklayan oyunumuz başladığı için rahat değildik. Sadece birbirimizin evindeyken eskisi gibi olabiliyoruz."

Konuşmayı sevdiği için bir sürü yeni konu başlığı açtığından habersizdi.

"Neden döndüğünde böyle bir şeye başladınız?"dedim öncelikle.

"Çünkü... Ona sor, yeni. Benden onunla ilgili sır alamazsın."

Sır vermediğini mi sanıyordu? Bunlar sır değilse, sır neydi? Mutlaka bir sır vardı ortada, ondan emindim. Ailesini öğrenerek bir şeyi çözdüğümü sanıyordum ama galiba sadece bir kilidi açmıştım.

"Ankara'da yaşadığını söyledin. Bunun gibi basit bir şekilde söyleyebilirsin."

"O bir sır değildi. Israr etme. İstemiyor işte. Söylersen inan bana kim olduğun önemli değil nasıl tehdit ettiyse onu yapar."dedi sesini kısarak. Nasıl tehdit ettiğini hatırlayınca bir an düşündüm. Bunun ciddi olabileceğini düşünmemiştim. Babam gibi bir adamı iflas ettirebilir miydi?

"Babamı iflas ettirebileceğinden bu kadar emin olması saçma."dediğimde Ömer "Yapabilir."dedi.

"Nasıl?"

Kızartma kokusu üstüme siniyordu. Yemekhanede nefes nefeseydim neredeyse.

"Babası o isterse her şeyi yapar."

"Babasıyla arası iyi değil sanıyordum."

"İyi olması için yapar zaten."

Tamam, düşünecek bir şey daha kapmıştım. Babası eğer araları iyi olsun diye her şeyi yapabilmeyi göze alıyorsa babası ya oğlunu çok fazla seviyordu ya da bir hata yapmıştı. Aynı benim biyolojik babamın yaptığı gibi.

Ömer iştahla yemeğine başlarken "Annesini çok seviyor olmalı."dedim. Tebessüm ederek "Öyle gözüküyor."dedi.

Normal bir sohbet havası katmak için yemeğimi yemeye başladığımda "O melek gibi bir kadın. Onu herkes sever."diye ekledi. Nazik bir kadındı. O rezilliğime karşı bana hiç bir imada bulunmamıştı. Tam tersi durumumu sormuştu. Babası gibi üzerimi incelememişti de.

"Peki annesine iyi bir çocuk gözükmek için mi öyle kibar davranıyor. Yoksa bu kötü çocuk imajı sadece okul için mi?"dedim salatalık dilimini ağzıma attığımda. Ağzındaki lokmasını çiğnedikten sonra omuz silkti. "Meriç sandığın gibi biri değil. Sadece öfkeli."

"Neye öfkeli?"

"Her şeye. Ailesinin sunduğu ayrıcalıklardan da o hayattan da hoşlanmıyor. İnsanlar sırf Tunaların oğlu diye onunla konuşmaya çalıştığında bundan nefret ediyor. Bu yüzden Ankara'da okudu ortaokulu. Döndüğünde de henüz onu tanımayanlar ya da unutanlar için böyle bir hayatı tercih etti."

"Neden? Yani özel bir şey mi oldu?"

"Bilmem."deyip omuz silkse de bildiğinden emindim ama üstüne gidip konuyu tamamen kapatmasını istemediğimden başka bir başlık açtım.

"Ya kız arkadaşları?"

"Ne olmuş?"

"Uzun süreli olmuyor."

"Takılıyor, evet."

İçim büzüştü. Ailesinin canını sıkmak istediği için böyle ilişkiler tercih ediyor olabilir miydi yoksa ondan çok mu kendime dair şeyler arıyordum...

"Bu kıvırcık sana gerçeği objektif olarak asla söylemez, Kayla. Kendisi bebeklik arkadaşına aşık."

Semih yanımıza geldiğinde Ömer gözlerini devirip arkasına yaslandı.

"Sen mi objektifsin? Kızı doldurmak için elinden geleni yapacağını biliyorum."

"En azından gerçekleri senin gibi saptırmadan anlatabilirim."

"Semih ile bir şey konuşacaktık zaten. Babalarımız hakkında. Sonra görüşürüz, Ömer!"deyip ayağa kalktım. Her ne kadar bu ikili arasında Semih'e hak veren taraf olmak istemesem de Ömer sadık bir dosttu ve Meriç'i sürekli korumaya çalıştığını görebiliyordum. Kayla'nın Neşe'si gibiydi o. Meriç'in Ömer'i ve ben Neşe'nin benim hakkımda ne kadar çok şeyin üstünü örterek konuşabileceğini biliyordum.

Bu yüzden Semih ile dışarı çıktım. Çimlerin üstüne oturduktan sonra "Kusura bakma."dedim. "Dün gece seni bırakıp gitmek istemedim. Birlikte bir yola çıkmıştık ama ona soracak şeylerim vardı."

"Anlıyorum. Yine de..." Yanıma çöküp çimleri yoldu. "Dikkatli olman lazım, Kayla."

"Neden böyle düşünüyorsun?"

"Babasından intikam almak için senden daha iyisi olamazdı."dedi Semih dürüstçe. Ben sormadan o Ömer'in anlatmadığı şeyleri anlatıyordu. Dahası Meriç onu tehdit etmişti. Buna rağmen anlatıyordu.

"Neyden bahsediyorsun? Bunları anlatman senin için sorun değil mi? Meriç beni babamla tehdit etti Semih. Babam iflas ederse seninki de eder."

"Siktirsin gitsin. Her şey onun sandığı kadar kolay değil."

"Ömer babası o ne isterse yapabileceğini söyledi."

"İş dünyası bu, Kayla. Ömer sadece ona destek çıkıyor. Babası ne yapacak oğlu yüzüne baksın diye kendi işini de tehlikeye mi atacak? O kadar düşünceli olsa bu halde olmazlardı zaten!"

Semih çok şey biliyordu.

"Sen de mi onlarla çocukluktan beri arkadaşsın?"

Bu soruyu beklemiyordu ama bozulmamıştı da. Bir an duraklayıp sakince kafasını salladı.

"Bana güven. Meriç aklını fikrini ailesiyle bozmuş. Şu yalan hayatı onlar için yaşıyor. Sen bunlar arasında gerçek olabilir misin onu düşün sadece."

"Benim de ondan geri kalır yanım yok, Semih."

"Kayla senin aklın başında değil. Onun yüzünden okuldakiler bile seni nasıl görüyor farkında değilsin. Kendini küçük düşürüyorsun."

"Ne diyorsun sen ya! Herkes senin gibi burslularla takılanları..."

"Öğrenci sitesinde onunkilerden biri olduğun yazıyor!"diye lafımı böldüğünde kelimeler boğazımda tıkalı kaldı.

"Onunla birlikte olmanın iyi bir şey olduğunu mu sanıyorsun?"

"Yeter Semih."deyip ayaklandım. Sitenin eline bunu ben vermiştim. Öncesinde aramızda bir şey olduğu tahmin ediliyor olsa bile okulda neredeyse hiç birlikte görünmediğimizden ellerinde bir kanıt yoktu ama o site birlikte olduğumuzu yazdıysa ben kaçmaktan yorulduğum o yere geri dönmüştüm.

Bu kez Kemik'tekiler bilmiyordu ama okuldakiler biliyordu. Her gün karşılaşacağım yüzler.

"Meriç, kara leke. Seni de içine çekiyor."

Dudağımdan yorgun argın dökülen bir kelime "Yeter"di. Herkesin bakışlarını üstümde hissederek okula geri döndükten sonra eşyalarımı topladım. Kimseden izin almadan okuldan çıkıp eve gittim.

"Ne diyorsun sen ya? Kızımı sana emanet ettim, sen daha nerede kaldığını bilmiyorsun!"

Evin önüne geldiğimde durdum. Annem sesini yükseltmekten çekinmeden bağırıyordu.

"Otele gitmiş! Otele! Haberin yok! Kimle niye haberin yok! Bu mu senin yapacağın babalık?"

Elimi çantanın içine atıp aceleyle anahtarı aramaya koyulduğumda hala bağırıyordu. Annem... Neşe. Neşe'ye söylemiştim ama anneme söylemezdi. Satmazdı beni. Tabii annem onu bir şekilde ikna etmediyse... Ah, anne!

Babamın sesi uğultulu bir şekilde duyulurken ne dediğini anlamıyordum. Sonunda anahtarı bulduğumda çantaya sıkıca sarılıp deliğe yerleştirdim ve çevirip kendimi içeri attım.

Babam açıklama yapmaya başladığında annem tekrar o sert sesiyle onu susturdu. "Bana açıklama yapma! Onun kadar anlayışlı bir çocuğu kontrol edemedin! Nerede olduğundan haberin yok! Yapamayacaksan hiç bu işe kalkışmayacaktın!"

İçeri girdiğimde "Anne!"diye bağırıp ona doğru koştum. Ağlıyordum. Başımı göğsüne bastırdığımda "Çok özür dilerim!"dedim hıçkırıklarımın arasında. O muhtemelen bunu otel konusuna bağlayacaktı ama düzeltme niyetinde de değildim. Ona gerçek hislerimi açacak, onu üzecek kadar cesur değildim.

"Birtanem, iyi misin?"

Yüzümü görmeye çalıştığında başımı göğsüne biraz daha sıkı bastırdım. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Beni koltuğa oturtup bir süre kucağında ağlamama izin verdikten sonra saçlarımı severek sakinleşene kadar bekledi.

Babam bizi yalnız bıraktığında ve hıçkırıklarım sona erdiğinde başımı annemin bacaklarından ayırmadan gözlerimi yere diktim.

"Benim suçum."

Bunu yaptığıma inanamıyordum ama babamı savunacaktım. "Ona haber vermedim. Hatta beni Semihle sanıyordu. Ortağının oğlu. Onunlaydık da ama ben onu da ikna ettim. Bir yere gitmek için. Sonra... Sonra bir şeyler oldu ama haber vermedim. Eve döndüğümde de bahsetmedim. Sorun çıkmasın diye."

"Kayla, sen çocuksun. Sen bunları düşünebilirsin ama bizim gözümüzün senin üstünde olması gerek. Baban, bana bir söz verdi."

"Belki de ona yüklediğin sorumluluğun stresi yüzünden bana o kadar karışıyordu."dediğimde annem bir an sessiz kaldı. Saçlarımla oynayan eli de durmuştu.

"Başta eziyetti her şey ama sonra ateşkes yaptık. İkimiz de kavga etmemek için bazı şeyleri tolere ediyoruz sanırım."

Başımı kucağından ayırmadan sırtı üstü dönüp yüzüne baktım. Artık buna hazır hissediyordum.

"Kayla..."

"Anne, özür dilerim ama ben dönmek istemiyorum. Yani... Bu şekilde değil. Ben burada başka birini keşfettim. Doğru mu yanlış mı bilmiyorum ama farklı. O yüzden biraz daha keşfetmek istiyorum."

"Kayla buraya seni götürmeye gelmedim."dediğinde gözlerimi kırpıştırdım. Onun için gelmemiş miydi?

Yüzüme doğru eğildikten sonra fısıltıyla "Babanı haşlamak hoşuma gidiyor. Seni alıp götürecek değildim ama o biraz azarı hak etmişti."dedi. Zalimce ama kabul edilebilirdi.

"Elinden geleni yapıyor."

"Onu savunuyorsun yani..."deyip bilmiş bir şekilde gülümsediğinde onu haklı çıkarmış olmaktan memnun değildim. Sürekli onu seveceğimi iddia etmişti.

"Hayır. Sadece böyle yaptığı için onunla savaşamıyorum. O zorlasa ben de zorlardım ama... Bir şekilde beyaz bayrak çekmeyi akıl etti ve öylece kalakaldım."

Annem gülerek yanaklarımı sevdikten sonra eğilip alnıma bir öpücük bıraktı. "O çocuğu ve evden kaçışını sonra konuşacağız. Beni arayıp sormamanı da. Şimdi odana git. Babanla konuşmamızı bitirelim."

"Kavga etmeyi yani?"dediğimde beni kucağından kaldırıp omzumu hafifçe itti. "Git odana, sürprizim var."

"Sürpriz?"dedim şüpheyle. Eskişehir'den buraya yemek getirmemişti herhalde. Eliyle beni kovalarken içimden biyolojik babama ona karşı şans dileyerek salondan ayrıldım.

İçeri girip kapıya yaslandıktan sonra az önce olanları düşündüm. Kırk yıl düşünsem yine ihtimal vermeyeceğim bir şey olmuştu. Anneme karşı biyolojik babamı savunmuştum.

"Neden kapıda dikiliyorsun?"

Bu sesi iyi tanıyordum!

"Neşe!"diye bağırıp kapıdan ayrıldığımda yatağımın üstüne oturmuş buldum onu. Boynuna atlayıp sarılırken onu boğmamla ilgili şikayetlerde bulunup beni ittirdi. Sonra daha sağlıklı bir şekilde sarılabildik.

"Sen nasıl geldin?"dedim kollarımı çözerken.

"Kaç gündür doğru düzgün konuşmuyoruz. Annen de şüphelendi, onunla da konuşmuyormuşsun. Seni biraz kullanmış gibi oldum ama otele gittiğini söylersem dayanamaz ikimizi de buraya getirir dedim ve ta da!"

"Korkunçsun!"dediğimde yüzüne en sevimli gülümsemesini yerleştirdi. Göz alıcıydı. "Üstelik teyzemde kalacağım. Kaydımı buraya aldıracağım. Derslerim bozuldu. Annem de  buna itiraz etmedi. Derslerim için her şeyi yapar bilirsin."

"Şaka yapıyorsun?"

Doğru mu duymuştum?

"Bu haberi telefonda veremezdim. O yüzden seni azıcık kullanmış oldum. Kızmadın bana değil mi?"

Kollarımı tekrar boynuna dolayıp sıkıca sarıldım. "Deli misin? İyi ki geldin ve özel okula mı gidiyoruz artık?"

Yan yana uzandığımızda ellerini çenesinin altında birleştirip kendine yastık yaptı.

"Annem hep bunu istiyordu. Beni buraya yollamasının bir sebebi de bu. İngiltere'de eğitim görmem için her şeyi yapar."

Küçük bir sevinç çığlığı attıktan sonra tekrar ona sarıldım. En yakın arkadaşımla aynı okula gidecektim. Tekrardan.

"Ama berbat gözüktüğün gözümden kaçmadı."

"Kendimi herkese rezil ediyorum. Olan biten bu."deyip surat astığımda doğrulup bağdaş kurdu. "Ne oldu?"

"Meriç ile ilişkimiz olduğu için aşağılık bir konumda olduğum söylenebilir. Okuldakiler böyle düşünüyor en azından."

"Bok! Seni tanısalar öyle olmadığını görürler. Sen Meriç ile birlikte olduğun için Meriç'in aklı başına gelmiş ihtimali birilerinin aklına gelmiyorsa getirtiriz. Üzülme."

"Düşündüğün gibi biri değil. İyi gözükmek için herhangi bir çabası yok."

"Sen alttan aldığın içindir o. Fedakarlık yapmayı öğrenemeyecekse seninle olamaz zaten. Bunu ona öğretmen lazım."

Buraya ilk geldiğimde Neşe kadar cesur davranmıştım. Yalnız onun bilmediği, benim çoktan öğrendiğim bir şey vardı. Buradaki kötü çocuklar bizim mahallemizde, etrafımızda gördüğümüz türden değildi. Bu işin şakası yoktu. Onun aklına uyup Meriç'i cezalandıracağım ya da bir oyun oynayacağım diye her şeyi riske atamazdım. Biyolojik babamla da bir anlaşmam vardı.

Başka bir şey düşünmeliydim. Bir süre yatakta uzanıp baştan sona her şeyi Neşe'ye anlatıp, geride bıraktığım hayatımda olan değişiklikleri ondan dinledikten sonra birlikte mutfağa indik. Annemle babam tartışmayı bırakıp bize yemek hazırlamaya girişmişti. Sofra kurmaya yardım ettikten sonra birlikte oturup yemek yedik.

Annem ve babamla birlikte oturup yemek yeme anım gözyaşlarıyla sonuçlanabilirdi. Bunun olmaması için en yakın arkadaşımın varlığına ve anlattıklarına fazlaca dikkat ettim. Babam bize evi bırakıp otele gittiğinde baş başa kalmıştık. Sorguya çekileceğimi biliyordum ama annem bunun için acele etmeyerek farklı bir cezalandırma yöntemine başvurduğunda bana beklemek kaldı. Geceyi özlem gideren anne olmaya ayırdığından ilk günü rahat atlattım. Ama bir şey vardı. Annemin detaylı sorularına cevap verebileceğim kadar tanımıyordum Meriç'i. Ailesi hakkında gerçeği bile yeni öğrenmiştim.

Onu anneme anlatacaksam daha çok şey bilmeliydim ama ona ulaşamıyordum bile. Kendimi banyoya kapattıktan sonra şansımı denemeye karar verip onu aradım. Her dakika meşgul olmayacağını sanıyordum ki... Yanılmamıştım.

"Başımın belası ben de seni arayacaktım."

Beni arayacak?

Keşke biraz daha sabredebilseydim de küçük bir sürpriz olsaydı.

"Neden arayacaktın beni?"

"Annem senin iyi olup olmadığını merak ediyor."

Keşke oğlu biraz annesine çekseydi de o da bu kadar düşünceli olsaydı.

"Ve seni eve davet ediyor. Eğer istersen tabii..."

Kalbim gümbürdeyerek atarken dudağımı dişlerimin arasından kurtarıp "Size mi?"diye sordum.

"Evet yani annemlerin evi. Tabii ki kabul ediyorsun, değil mi? Bu kadar iyi olmak zorunda mısın Kayla?"

"Sen de bize ders çalışmaya gelmiştin."dediğimde güldüğünü duydum.

"Tamam, o zaman yarın buluşuruz. Gideriz birlikte. Sen neden aramıştın?"

"Yarın konuşuruz. Acil değil ama aynı noktadayız."

"Aynı nokta? Annemle tanışmak mı istiyordun?"

"Hayır yani istemediğimden de değil de. Öyle de değil. Annemle ilgili. Yarın konuşuruz."

"Tamam. Görüşürüz o zaman!"

"Görüşürüz!"dedikten sonra telefonu kapatıp odaya döndüm. Meriç'in annesiyle doğru düzgün tanışacaktım. Bu kız arkadaşı anneyle tanıştırma gibi bir şeydi. Davet basıp yakalanmak gibi değil. Gerçek bir tanışma. Dolabın karşısına geçip kıyafetlere bakmaya başladığımda Neşe geldi.

"Hayırdır?"

"Yarın Meriç ile buluşuyorum."dedim, anne kısmını katıp katmamakta kararsız kaldım. Neden kararsız kaldığımı anlayamadım ama söylemek içimden geldi. Neşe'ye her şeyi söylerdim, yani HER ŞEYİ ama bir şey bu sefer buna engel olmuştu. Neşe'nin onun dünyasına ne kadar uzak olduğunu bildiğimdendi belki.

"Beni ne zaman tanıştıracaksın?"dediğinde sevimli bir gülümsemeyle ona dönüp dudağımı aşağı sarkıttım. "Belki daha sonra... En son çok iyi ayrılmamıştık. O yüzden yarın biraz tuhaf geçebilir."

"Tamam. Hemen yarın olsun demedim zaten. Ben de teyzeme giderim. Yarın orada kalırız."

"Neden?"

"Annen öyle dedi. Babanı her gün evinden edemezmişiz."

"Bir şey olmaz."dediğimde omuz silkti. Annemin emri. Anlamıştım. Onunla bunu konuşacaktım. O da içeri girdiğinde dolabın kapaklarını kapatıp "Benimle uyuyun."dedim.

"Üçümüz bir arada mı?"deyip nazik bir kahkaha attı annem.

"Evet. Gördüğünüz üzere büyük bir yatak alınmış bana."

"Siz ikiniz birlikte uyuyun. Ben aşağıda olurum. İyi geceler öpücüğü vermeye geldim."

Bunu o kadar özlemiştim ki!

Kollarımı beline dolayıp anneme sıkıca sarıldım. Ondan kaçmıyordum. Çok karışıktı ama ondan hiçbir zaman kaçmazdım. O benim her şeyimdi.

Sadece çok yorulduğunu biliyordum ve ben de o yorulmasın diye çabalamaktan çok yorulmuştum. Burası tüm öfkeye ve yabancılığa rağmen daha basitti ve bu rahatlık belki de beni kandırıyordu. Ve onun artık benim yüzümden bir şeylerden vazgeçmesini istemiyordum.

Continue Reading

You'll Also Like

Kirli Oyun By Buket poyraz

Mystery / Thriller

7.3K 1.3K 19
Annabel kendi çemberinden çıkmaya cesaret edemeyen bir kızken yılbaşında arkadaşıyla gittiği kulüpte başına geleceklerden habersiz James Archer ile...
2.7K 1K 19
YŪGOİA Serisi 1.Kitap Burası Yūgoia. Dünyadan çok uzakta bulunan bir gezegen. Yaşadığınız gezegendeki insanların içinde, kötülük mü yoksa iyilik mi...
2.4M 202K 49
Bir kız... Bir de ses... Hayalet bir ses... Ama gerçek. Biraz da doğa üstü... 《Korku kitabı değildir.》 Derin, sürekli derinlerden duyuyordu ismini...
155K 23.2K 59
Efsaneler belki gerçektir, belki de değil.. Kadim lanet, paslı bir çapanın ucuyla yeniden gün yüzüne çıktı. O, gece kadar kara kan kadar kızıldı. Ç...