Blood ties of spirits | Hyunl...

By DyShawVin

181K 18.9K 23.2K

Kanın tadı güzeldi, özellikle kokusunda aşk varsa. More

En hissiz avcı
Savunmasız
Tereddüt
Bitmeyen dava
Biz aşık olmayız
Hayatına dahil olacağım
kadın cesedi
Uzun bir zaman
Umarım bir daha karşılaşırız
Onun için
Gizem
Sessiz şahitler
Ölmeyeceksin
Güzel öpüşüyorsun
İmkansız
Tehlike
Efendimiz
Seni öldürmek istemiyorum.
Kayıp
Bana aitsin
Ait olduğun yer
İnsan değil
Canını yakmayacağım
Her şey mümkün
Paradoks
Bir umut var
Her şey yeni başlıyor
Sonuçlar
Dünyanın sonu
Araf
Korku
Tüm hayatını bitiririm.
Kin
Savaş
Söz Veriyorum
İhtimal
İyi olacaksın
Mutluluk
Sadece aşk böyle acıtabilir
Başka Bir Evren
His
En acılı ölüm
Senin bedeninle
Dünya'nın en mutlu insanı
Her şeyden çok
Yaşamak için ölmek
Krallık
Final

Saçmalık

3.5K 433 471
By DyShawVin

"Aman tanrım."

Bir efsanenin gerçek olduğunu düşünmek kanıtlarıyla bile olsa manyakça geliyordu. Ama bu.. bunlar çok fazla gerçekti. Özellikle son zamanlarda yaşanan cinayetleri kimsenin çözememesi, cesetlerin vücutlarından çekilen kanlar, kesilen boğazlar ve nedenini anlayamadığımız o kadın cesetinin boğazındaki delik...

Bunların hepsi gerçeği açıklıyordu. Ama bu zamana kadar neden ortaya çıkmamışlardı? Neden şimdi buna gerek duydular?

"Bu ne böyle? Buna gerçekten inanmıyorsun öyle değil mi?"

Neye inanmam gerektiğini bilmiyordum. Bu oldukça gerçek görünüyordu. Gerçek olmasa neden evin gizli bir yerinde saklansın? Veya neden böyle bir şeyle uğraşılsın? Kağıtların oldukça eski olduğu belliydi. Kömürden yazılmış yazılar ve çizilmiş resimler... Bu fazlasıyla gerçekti.

"İnanıyorum."

"Sus."

Hyunjinin fısıltıyla söylediği şeyle kaşlarımı çattım. "Ne?"

Sanki tehlikeli bir şeyler seziyormuş gibi bir yere kulak kesilmişti ve işaret parmağıyla bana susmamı söylüyordu.

Hızlı bir şekilde beni kolumdan tutup kaldırdı ve oturma odasına koşmaya başladı. "Hyunjin neler oluyor?"

"Sana sessiz ol dedim."

Dişlerinin arasından konuşması gerildiğini ve sinirlendiğini gösteriyordu.

Beni oturma odasının kenarında duran koltuğun arkasına yerleştirmiş kendisi de yanıma geçmişti. "Sakın ses çıkarma."

Dış kapının açılma sesi kulaklarıma dolduğunda şaşkın bakışlarımı Hyunjinin üzerinde gezdirdim. Ses çıkartabileceğimi sezmiş olacak ki eliyle ağızımı oldukça sıkı bir şekilde kapattı.

İçeriye giren ayak seslerine kulak kesildim. Tahminen içeriye üç kişi girmişti.

"Sesin bu evden geldiğine eminim."

Sesi oldukça kalındı konuşan kişinin. Elimi belimde taşıdığım silaha götürdüm. Ne olur ne olmaz elim silaha yakın olmalıydı. Hyunjin bir bana bir de belimdeki silaha bakıp önüne geri döndü ve konuşmaları dinlemeye devam etti.

"Buraya bizden başka kimse uğramaz yanlış duymuş olmalısın üstelik kim neden gelsin ki?"

"Bizim gibi kenevir ekmek isteyen birkaç fakir?"

Kaşlarımı çatıp belimdeki silahı çıkarttım. Kenevir ekmenin cezası büyüktü. Üstelik burada polis olan bendim neden saklanıyordum ki? Onların hepsini tutuklama hakkım var.

Ayağa kalkacağım sırada kapının tekmelenerek açılması beni yerime sabitledi ve Hyunjin kolumu daha sıkı tuttu. O kadar sert tekmelemişti ki her kimse kapının kırıldığına emindim.

"Sen de kimsin?"

O üç adamdan birisinin yönelttiği soruya tıslama sesiyle karşılık gelince kalbim çarparak atmaya başladı. Bu insana ait bir ses değildi. Bir yılan kapıyı tekmeleyerek açamazdı öyle değil mi?

Aniden gelen boğuşma sesleriyle merakıma yenik düşüp başımı hafif bir şekilde kaldırdım.

Bir kadın... O üç koca adamı saniye bile geçmeden yere sermiş bir kadın.. Gördüklerimin en kötüsü de dişlerini birinin boynuna geçirmiş yoğun bir hazla kanının tadına bakıyor oluşuydu.

Başını aniden bana çevirince hemen Hyunjinin yanına çöktüm. Bir süre sessiz kaldıktan sonra başımı Hyunjine çevirmiştim. Sert bakışlarını oraya gönderdiğini fark edince kaşlarım çatıldı. Ne yapıyordu bu çocuk? Gerçekten karşısındaki şeyin korkup kaçacağını mı düşünüyordu?

Duyduğum hızlı koşma sesiyle şok içinde Hyunjine döndüm. Ayağa kalkıp içeriye baktığımda o şey gitmişti.

"Onu korkuttun!?"

"Hayır korkutmadım. Çoktan işini bitirmiş gidiyordu."

"Bu da neyin nesiydi? Onların ölmesine izin verdik Hyunjin! Ben bir polisim onları kurtarmam gerekirdi kaçıp saklanmam değil!"

Hyunjin derin bir nefes alarak koltuğun arkasından çıktı ve alnını ovuşturdu. Stresli ve gergin olduğu her halinden belliydi.

"Onu nasıl öldüreceğine dair bir fikrin var mı? İnsana benzer bir hali mi vardı? Yapacağın şey onları kurtarmak değil intihar etmek olurdu."

Ben de koltuğun arkasından çıkıp Hyunjinin karşısına dikildim ve daha sakin bir şekilde konuştum.

"Peki şimdi ne olacak? Bunu insanlara anlatmalıyız."

Hyunjin başını olumsuz analmda salladı.

"Bunu anlatırsan kanıtları göstersen dahi kimse sana inanmayacaktır. Öncelikle onlar hakkında bir şeyler öğrenmemiz lazım. Nerede yaşıyorlar veya varlıklarını tam olarak nasıl kanıtlarız gibi. Yoksa insanların gözünde sadece bir deli olursun."

Başımı olumlu anlamda salladığımda Hyunjin beni kendisine çekip sarıldı.

"Şimdi eve gidelim. Bu kitabı da kimse görmesin tamam mı?"

Başımı olumlu anlamda sallayıp kollarımı Hyunjinin belime doladım.

Tanrım neler oluyordu böyle?

***

Kehribar rengi gözleri karanlıkta parlarken 4. Kadehindeki kanı kafasına dikti. Bir gündür kan içmediği için damarları fazlasıyla şişmiş ve halsiz düşmüştü.

"Ne yani şimdi Felix her şeyi öğrendi mi demek istiyorsun?"

Başını olumlu anlamda salladığında Minho adeta odanın içinde dört dönmeye başladı.

"Onu bir yere kapatmalıyız."

"Hayır."

"Ne demek Hayır Hyunjin? Bizi bilen tek kişi eğer öterse ne olur senin haberin var mı?"

Kadehin içindeki son damla kanı da içtiken sonra başını zevkle geri yatırdı ve boynundaki kemikleri kıtlattı. Minhonun aksine Hyunjin oldukça sakindi.

"Bildiği bir şeyler var. Veya sahip olduğu. Bunları öğrenene kadar ona bir şey yapamayız. Merak etme gözetimim altında kalacak."

"Peki bizimkilere söyleyecek miyiz?"

Hyunjin başını olumsuz anlamda sallayıp Minhonun karşısındaki koltuğa oturdu.

"Bu yapacağımız en büyük aptallık olur. Bir insanın varlığımızı bildiğini öğrendiklerini düşünsene. Resmen kaos ortamı. Bu işi biz halledeceğiz. Büyütülecek bir şey yok sadece Felix ve onun da kimseye söylemeye niyeti yok."

Minho başını olumlu anlamda sallayıp ayaklandı. Tam odadan çıkacaktı ki Hyunjin ona bir soru yöneltti.

"Jisungla nasıl gidiyor?"

Minho kapının kolunu geri bırakıp gülümseyerek Hyunjine döndü.

"Sanırım benden hoşlanıyor."

"Peki ya sen?"

Minho cevap vermeden ilk önce yerdeki halı desenlerini inceleyip sonra Hyunjinin yüzüne baktı. Ne diyebilirdi ki? Buna cevap veremiyordu.

"O zaman sorumu şöyle değiştireyim. Felixin yerinde Jisung olsaydı. Onu hapseder miydin?"

Minho adımlarını yavaş yavaş Hyunjine yöneltti ve tam önünde durup yüzüne eğildi.

"Peki sen Felixi neden hapsetmiyorsun? Bizim hakkımızda bildiği bir şeyler olduğu için mi yoksaaa... Ondan hoşlandığın için mi?"

Minho sorduğu soruya cevap beklemeden yüzündeki şeytani gülümsemeyle odadan çıkınca Hyunjin omuz silkip masanın üzerinde duran sigarasından bir dal çıkarıp yaktı ve ciğerlerini o yoğun zehirli dumanla doldurdu.

Saçmalıktı. Bu yaşanan şeylerin hepsi birer saçmalık...


***

Selam aşklar nabersiniz nasılsınız bakalım???? Umarım bölümü beğenmişsinizdir yazım ve noktalama hatası görürseniz lütfen haber verin vote ve yorum atmayı unutmayın seviyorum hepinizi öptüm kocaman 💋💋💋♥️♥️

Bang Chan ⤵️


Felix ⤵️


Continue Reading

You'll Also Like

322K 4.3K 23
Kocam ve arkadaşımın inlemeleri koridorda yankılandı. Gabriel, "Bir saniye bekle burada," dedi, kapıyı açtı. Öne doğru hamle yapmak istedim, koluyla...
75.1K 8.6K 38
Doktor minho ve onun komşusu aşçı jisung *Oyun odama hoş geldin büyük çocuk*
42.6K 6.9K 44
[⚠ İkinci Kitap ⚠] -Tamamlandı- Han Jisung tüm dünyanın gözünde ölüydü. Onun yerine Yang Jeongin adında bir papaz olarak hayatına devam etmeye başla...
22.8K 2.3K 34
Alt tarafı okul masrafları olduğu için ıssız bir yerde ucuz bir ev tuttum en fazla ne ola bilirdi ki?