372 | hyunlix.

By Yonaehlix

62.5K 5.4K 6.2K

hwllama: Bunu nasıl itiraf etmeliyim bilmiyorum ama sanırım sana aşık oldum. More

L'âme en peine.
Il vit mais parle à peine.
Il, il n'est pas fou.
Il attend devant cette photo d'antan.
Il la voit partout.
À part elle il n'attend rien.
Il l'aime c'est tout.
prends ma main maintenant.
Et l'air est lourd.
Prends ma main.
Promets-moi que tout ira bien.
Serre-moi fort.
Rien autour n'a de sens.
Oui, je veux être avec toi.
Sentiments cachés.
Ups, secrets révélés.
Des cris de joie.
J'ai mis le feu à la pluie.
âmes dépouillées.

Quelques larmes on s'en va.

2.7K 279 185
By Yonaehlix

09 Ağustos 2021

Okul Konserinin üzerinden iki gün geçmişti, ama hâlâ atlatamamıştım. O gece bana bahsettiği konu ve yaptığım hareketi de atlatmış sayılmazdım. Felix'in yetenekli olduğunu biliyordum, gerçi o her şeyde yetenekliydi, ama bir grupta çaldığını yeni öğreniyordum. Bana bakarak söylediği şarkının sözleri güzel sesiyle birlikte tüm gün kulaklarımı doldurmuştu. Belkide fazla anlam yüklemiştim, ama ufak bir göz teması bile günlerce o anı düşünmemi sağlıyordu. Kısacası Felix ile ilgili her şey güzel hisler yaşatıyordu.

Ondan uzaklaşmaya çalıştıkça, kendimi buna inandırdıkça yapamıyordum ve bu ikilem gittikçe daha da zorlaşıyordu. İnsan evinden kaçabilir miydi ki? İlk kez bu denli güzel hissettiği, ilk kez sevildiğini hissettiği, her şeyin ilkini yaşadığım kişiden kaçabilir miydim? Bana bu kadar imkansız geliyorsa o nasıl kaçmıştı? Birlikte gerçekleştirmesi mümkün hayallerimize inandırıp ardından sadece büyük bir hayal kırıklığı ile bırakıp gitmemiş miydi?

Aynı şeyleri yüzlerce kez düşünmüştüm, bir cevap yoktu. Olsa bile sanırım bununla yüzleşmekten korkardım. Ben Felix' i istiyordum. Başka bir ilişki olarak değil, sadece eskisi gibi iyi olmamızı istiyordum. Ama bu geçmişime ihanet etmemi sağlamaz mıydı?

07 Ağustos 2021

Ânın büyüsü ile Jeongin'i unutmuştum. Panikle ona döndüğümde boşluğa bakıp tuhaf mimikler yapıyordu. Ardından gözlerime odaklandı. Donuk bakışları ile bir şeyler anlatmaya çalışmıştı, anlayamamıştım ama tahmin edebilirdim. O belli etmese de Felix'i çok seviyordu. Bu konuda olgun davranmaya çalıştığı her günün sonunda ağladığını biliyordum. Bu şekilde öğrenmesi hiç iyi olmamıştı. 

"Jeongin çilekli süt almaya mı gitsek ya?" Onu buradan uzaklaştırmalıydım. Bir yerde konuşmamız daha iyi olurdu. Kafasını salladığını fark ettiğim anda elini tutup onu daha sessiz bir yere, okulun arkasında ki çardaklara götürmüştüm.

Kantine gidip süt alacaktım ama adımlamam ile konuşması durmamı sağlamıştı. "Hyung bırak şimdi sütü, ne zamandır burada? Yani Felix Hyung." Çok uzaklaşmamış olduğum yere oturdum. "Okul açıldığından beri."
kafasını sallamıştı.

"Benimle konuşacağın konuda buydu sanırım. Hyung biraz şaşırdım aslında, ama şuan iyiyim. Biliyorsun kısa sürede atlatan bir yapım var." Aslında yoktu, bunu biliyorum. Ama daha çok sonuç odaklı yaklaşırdı her şeye. Ve dertleşirsek kaygılarının azalacağı ortadaydı. "Böyle öğrenmeni istemezdim Jeongin, ama orada olduğunu bilmiyordum."

"Biliyorum Hyung, hem boşver beni, buraya seni konuşmaya geldik. Anlat bakalım nasıl karşılaştınız?" Ellerini çenesine koymuş son derece odaklı duruyordu. "Çok saçma ve gereksiz bir tesadüftü galiba. Yurda taşınmaya çalışırken yataklarda ki isimlere bakıyordum ve Felix'in ismi yazıyordu. Sonrasında odaya girdi."

"Hyung şanslı mısın şanssız mısın anlamadım ki. Ama kesinlikle dizilerde ki ana karakterler gibisiniz. Evren sizi tekrar bir araya getirmiş baksana." Böyle şeyler söyleme Jeongin hemen her şeye inanabilirim. Ellerini çenesinde oynatarak merak ettiğini belirten bir kaç mırıltı çıkarmıştı. Bu devam etmem gereken an olmalı.  "Odadan sinirlenip çıkmıştım,  ardından peşimden gelip bir şeyler söyledi. Çok rahattı Jeong, hiç bir şey olmamış gibi davranıyordu."

"Neden gitmiş söyledi mi peki?"

"Yüzleşmek istemedim, bu yüzden dinlemedim. Hem ne olursa olsun haber vermek bu kadar zor olmamalıydı." Yüzünde tuhaf bir ifade vardı. "Hyung korkularını anlıyorum, tüm bunlar olurken yanında gözlemledim de. Aramızda Felix Hyung ile en yakın olan kişi sendin. Bu yüzden öfkenin fazla olmasına şaşıramam. Sana onu affet de diyemem, çünkü bende affetmiyorum. En azından şimdilik. Ama yine de bir sebebi varsa bunu öğrenmeden de böyle davranmasan mı? İkiniz içinde çok zordur eminim."

Haklı olabilirdi, bunu bende fazlasıyla merak ediyordum. Ama yine de o dönem yaşadıklarımı boşveremeyecek gibiyim. Biliyorum çok saçma bir gururum var gibi görünüyor, ama inanın bu gurur değil. Yeni açmaya çalışmış bir çiçeğin suyunu kestiğinizi düşünün. Çiçek suya hasret, suda çiçeğe. Zaman geçtikçe çiçeğin özlemi ve sevgisi artıyor. Suyun tam aksine.  Çiçek aşkı için bekleyip kendi sonunu getirirken, Su çoktan başka çiçekler bulmuş durumda.

Galiba dün okuduğum kitabın etkisinde kaldım bu yüzden her şeye duygusal yaklaşıyorum. Unutun bunu. Ayrıca yine bir çok kişiye konuşuyor gibi konuşmaya başladın Hwang. Bu yorumlama duygusunu uzun zaman önce bırakmamış mıydın?

"Belkide olabilir, daha az diyalog kurmaya çalışacağım böylelikle onu kırmam." Jeongin pes etmiş gibi ellerini kaldırmıştı ve mutsuz sesler çıkarmıştı. Çok geçmeden aklına gelen soru ile naif bir ses tonuna bürünmüştü. Bu onun ya bir şey isteme ya da "Hyung kızabilirsin ama bir şey sormalıyım" tonuydu. Ve açıkçası ikisinden de hiç hoşlanmam.

"Hyung, dürüst olacaksan bir şey sormalıyım. Eminim için içini kemiriyor bu konuda, özellikle aynı odada kaldığınızı da göz önünde bulundurursak, Felix Hyung'a karşı hâlâ bir şeyler hissediyorsun değil mi? Biraz da o yüzden hayal kırıklığı ile dolusun. Hislerini açtığın gün gitmesinden dolayı."

Jeongin'in beni bu kadar iyi tanıması farklı hissettiriyordu. Kendime itiraf etmekte zorlandığım her şeyi yalnızca gözlemleyerek yorumlaması çok şaşırtıcıydı. Ama aynı zamanda en sevdiğim özelliklerinden de biriydi.

"Jeong o çok güzel. Ve bu dış görünüşü ile ilgili değil. Biliyor musun ona iltifat etmeye çalışırken ne kadar zorlandığımı? O kadar eşsiz ki evrende ki en güzel kelimeleri bir araya getirmeye çalışsamda yine de benzersiz ışığının yanında sönük kalıyor. Yalnız kalmak istediğimde sığındığım kasvetli ama rahatlatıcı bodrum katı gibi. Her zaman güven veriyor. Sonsuza kadar orada, yanında kalsam sorun olmazmış gibi. Çoğu akşam varlığı için bile neler yapmış olabileceğimi düşünüyorum. Nasıl böyle birisini hak edebildim ki? Bilmiyorum Jeong, bu aşk mı ya da farklı bir şey mi ama Felix, onu seviyorum."

"Hyung o kadar tatlısın ki, Felix Hyung'a olan hislerinde en az senin kadar tatlı. Bana kalırsa ona aşıksın. Anlatırken yüzünde oluşan gülümsemeleri gördüm de aksini düşünemem bile." Parmağını kaldırıp gülerek gösterdiği yere, ağzıma dokundum, cidden gülümsüyordum.

"Ya yok öyle bir şey konuşmaktan çene kaslarım öyle kalmış."

"Aynen Hyung, bende dün doğdum daha." Bu küçük velet benimle dalga mı geçiyordu birde? "Resmen Hyung'un ile dalga geçiyorsun şuan, gıdıklanmak mı istiyorsun?" Hızlıca ayağa kalkıp Jeongin'i gıdıklamaya başladım. Çok fazla gıdıklanırdı ve ben bununla uğraşmaya bayılırdım.

"Hyung, dur tamam söylemiyorum bir şey çek ellerini palet gibiler zaten! Hayır Hyung tamam demedim bir şey dur. İstersen çilekli süt alırım sana yeter lütfen!" Kahkahaları arasında konuşmaya çalışıyordu, kimin eli kürekmiş? "Bir şartla, iki tane alman gerekiyor ona göre." Yerime geri oturmuş ve keyifle nefes alış-verişini düzenlemeye çalışan çocuğa bakmıştım.

"Hyung ya ne kadar kötüsün, birde sizin en büyük fanınızım gördüğüm muameleye bak. Kıymetim bilinmiyor hiç." Yalandan kollarını birbirine bağlamış ve somurtmuştu. "En büyük fanımıza bir sarılma versem affeder mi ki beni?"

Huzur bulduğum kişilerden biri kesinlikle Jeongin'di. Bu yüzden ona sarılmaktan asla geri durmazdım. Bu yüzden bu kadar rahat teklif ediyordum. "Affeder tabi! Bu arada Hyung, bana hislerini dürüstçe açtığın için teşekkür ederim. Biliyorsun ben her zaman yanındayım."

"Biliyorum Jeong, ve bende teşekkür ederim bir şeyler paylaşmak iyi hissettirdi."

"Birde diğer Hyunglar ile artık buluşmamızı yapsak mı? Hem Felix Hyung'ta geldi." Aslında bir kaç gündür aklımdaydı, ders saatlerimiz uymadığı için sadece grupta konuşmuş bir kaç kere de ayaküstü konuşmuştuk. Bir arada olmak istiyordum, tıpkı hayalimizdeki gibi.

"Grupta günü kararlaştırırız olur mu?" Kafa salladıktan sonra ayağa kalkmış ve çantasını takmıştı. "Hyung, kimseyi göremedim, sana da süt alamadım ama hava kararmış, biraz daha geç kalırsam yurda almayacaklar beni. Artık bu hafta buluştuğumuzda görürüm onları. Sende ne zaman istersen ara beni, merak ederim ben." Bir şey söylememe izin vermeden hızlıca sarılmış ve koşmaya başlamıştı. Seviyordum bu çocuğu.

Konuşurken zamanın farkında değildik gerçekten, kalabalığın dağıldığını ve bahçede benden başka kimsenin olmadığını fark ettim. Olsa olsa bir kaç sınıf fakültelerindedir.

Yurda girip yatağıma oturdum, çok geçmeden Felix'de gelmişti. Yeonjun Hyung'un dersleri hep geç saatlere kadar sürüyordu ve bu durum beni hep zor durumda bırakıyordu. "Şarkıyı beğendin mi?"

Ya adam sussana işte ne güzel ölü taklidi yapacaktım, neden konuşup zorla susturmaya çalıştığım düşüncelerimi tekrar ortaya saçıyorsun ki? "Güzeldi, çaldığını bilmiyordum."

"Beğenmene sevindim. Bir süre önce başladım, şans eseri San ve Soobin ile tanıştık ardından böyle bir grup oluşturduk." San ve Soobin kim ya? Benimle de şans eseri tanışmıştın.

"Yeteneklilerdi. Grubun ismini kim koydu peki? Kulağa pek anlamlı gelmiyordu. Ya da özel bir anlamı mı vardı?" Neden sormuştum bilmiyorum ama boş bulunmuştum.

"Aslında evet, AISY ismini ben buldum. Daisy'den geliyor. Bana hep papatyalardan bahsederdin, bende severdim ama senin kadar değildi. Sonra seni sevmeye başladım ardından papatyaları da sevdim. Senin sevdiğin her şeyi seviyordum artık. Ama en çok papatyalar özel geliyordu bana. Bu yüzden fikir attım ortaya. Soobin ve San'da kabul etti."

Bu detayı hatırlamasını beklemiyordum. Böyle bir şeyden bahsetmesini mi bekliyordum? Ya da gün içinde hislerim hakkında konuştuğum için mi?  Ya da basitçe bahane miydi bilmiyorum ama hiç bir şey düşünemedim. Ayağa kalkıp küçük bedenin yanına gittim. Ani hareketim ile şaşırmış olacak ki ne olduğuna dair bir kaç şey sormuştu.

"Sadece, bir kaç dakika böyle duralım."
Kollarımı beline sarmış, aramızda ki mesafeyi kapatmıştım. Yıllardır görmek istediğim kişi ile şuan bu halde oluşumuz garipti. Ne hissedeceğimi bilmiyordum, ama ikimizde de net olarak hissettiğim iki duygu vardı. Özlem ve huzur.

__

Selamm, Hyunjin'in artık hislerini birisi ile paylasmasi cok rahatlatti. Ben bile sismistim, cocuk nasil dayanmis bilmiyorum -evet ben yazıyorum ama küçük detayları atlayin- bir sonraki bölümde 5.5 yıl önce verdikleri söz üzerine bulusacaklar. Artık grubun bir araya gelmesi lazım. 😩

Ayrıca son zamanlarda destekleriniz çok arttı, yorumlarınızı okurken çok mutlu oluyorum 🥺💗

Birde aklımda yeni bir kurgu fikri var, muhtemelen minific tarzında olacak. Yazmamı ister misiniz? Destan yazdım yine ama fikirlerinizi belirtirseniz çok güzel olur.
Mutlu kalin<33

Hyunlix diye zirlamadigim bir gün yok aglcm

Continue Reading

You'll Also Like

47.3K 2.3K 14
"kurtarıcısına aşık kız... klişe hikaye." "komşu kızına platonik aşık çocuk mu söylüyor bunu?" ya da asi'nin şebnem'in kızı olarak doğup büyüdüğü ve...
12.1M 587K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
24.6K 1K 36
Bu kitap Yabani dizisinin 28. bölümünden sonra ASLAZ cephesinde yaşanan olayları konu aldığım bir kitaptır. Görmek istediğimiz fakat tüm beklentileri...
18.3K 1.1K 34
Jungkook; Dolabımın şifresini değiştirip üstüne bir de içini prezervatiflerle dolduran orospu çocuğu sendin değil mi? Jungkook hoşlandığı kıza çok ya...