Mardin'e Tutsak.

Da Jutenya_

12M 583K 438K

18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve... Altro

Mardin'e Tutsak 1🕯️
Mardin'e Tutsak 2
Mardin'e tutsak 3
Mardin'e tutsak 4
Mardin'e Tutsak 5
Mardin'e Tutsak 6
Mardin'e Tutsak 7
Mardin'e Tutsak 8
Mardin'e Tutsak 9
Bölüm 10
11. Bölüm
12. Bölüm
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
24. Bölüm (Özel bölüm)
25. Bölüm
26. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
Zayda Mirşah
Küçük Zerya
Zerya 19 yaşında
Gelecek bölümden alıntı
37.Bölüm
38.Bölüm
39. Bölüm
40.bölüm
bölüm alıntısı
41. Bölüm
Yeniden Doğmak
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm
47. Bölüm
Benim Özelim 2
Herkes Öldürür Sevdiğini
Alıntı
Bilinmezlik
Büyük karar (alıntı)
Bilinmezlik (Part 1)
Bilinmezlik (Part 2)
Bilinmezlik (Part 3) Büyük Karar
Yoktan Var Olmak (alıntı)
Yoktan Var Olmak
Pişmanlık
Bir Daha Asla (Part 1)
Bir Daha Asla (Part 2)
Bir Daha Asla (Part3)
Yeniden...
Küçük Bir Anlaşılmazlık 1
Küçük Bir Anlaşılmazlık 2
Yoktan Var Oluş
Yeniden Berdel
Yeniden Berdel 2.
Zahter Gibi
Zahr...
Mecburiyetten AŞK'A
Mecburiyetten AŞK'A 2
Açıklama
Canıma And
Elbise
Bilinmeyen Hesaplar
Doğum Günü Etkinliği
Bilinmeyen Sırlar
Bilinmeyen Sırlar Part2
Varis
İlk Defa Babam Gibi
İlk Defa Babam Gibi (part 2)
İlk Defa Babam Gibi Part 3
küçük bir bedel
Başı buyruk işler

27. Bölüm

150K 7K 8.5K
Da Jutenya_

Jutenya_ şurayı tıklayarak watpad hesabımı takibe alın ve gelişmelerden haberdar olun aşklarım.

İnstagram hesabım jutenya82

Twitter hesabım Jutenya82

Gece gündüze kavuşurken içindeki karanlıktan uzaklaşıp soyutlaşıyordu.

Azad gibi...

Azad hayatına giren kadınla nefes alabildiğini hissediyordu.

Geçmişin de kapalı kapılar arkasına kilitlediği her şey kapıları kırıp dışarı çıkmaya başlıyordu.

Bir insan bu kadar kısa bir sürede iliklerine işlememeliydi.

Kollarında ki kız işlemişti.

Öyle bedenine değil.

Kanına karışıp ete kemiğe bürünmüştü.

Zerya'nın ışıktan rahatsız olup yüzünü boynuna gömmesiyle gülümsedi.

Sırf her sabah bu anı yaşamak için perdeleri geceden açık bırakıyordu.

Bakışlarını kolların da uyuyan karısına çevirdigin de  uzanıp boynunu öptü.

Onun memleketi de yuvası da orasıydı. Kulağına gelen telefon sesiyle karısının boynunu yatağa bırakıp yatakta doğruldu.

Komidinden telefonunu alıp gördüğü isimle kaşlarını çattı.

"Cemil ne oldu"

Karşıdan gelen cevapla yataktan hızlıca kalkıp terasa ilerledi. Kapıda gördüğü kişiyle kaşlarını çatıp"Cemil tamam siz onu içerip alıp ağırlayın ben giyinip aşağı iniyorum"dedi

Telefonu kapatıp burun kemiğini sıktı. Bu beklediği bir şey değildi. Arkasını dönüp tekrar içeri girdi. Adımlarını giyinme odasına yönlendirip hızlıca giyindi.

Yatak odasına girdiğinde karısının hala uyumasıyla rahat bir nefes aldı. Bu sorunu karısı uyanmadan çözmesi lazımdı. Daha doğrusu aşağıdakinin derdini anlaması lazımdı.

Sessizce yatak odasından çıkıp hızlı adımlarla aşağı indi.

Aşağı indiği gibi avluda ayakta bekleyen Awzer Mirşah'la bakışları kesişti.

Büyük bir nefes aldı.

Karşısında ki adam babasının tüm özelliklerini taşıdığını uzaktan bile belli ettiriyordu.

Elini uzatıp " hoş geldin" dedi.

Awzer Mirşah önce ona uzatılan ele sonra Azad'a baktı.

Arada Zerya'sı olmasa karşısında ki adama ne yapacağını biliyordu ve kız kardeşi için susup sineye çekiyordu.

Dişlerini sıkar bir şekilde elini uzatıp Azad'ın uzattığı eli tutup sıktı.

Dişlerinin arasında "hoş buldum"dedi.

Azad eliyle yukarı katı gösterip "buyur gel bir çayımızı iç"

Awzer bakışlarını Azad'da  gezdirip boğazını temizleyip " Çok kalmayacağım kardeşimi çağır gelsin"

Azad Awzer'in geliş amacını az çok tahmin edebiliyordu.

"Daha uyanmadı. Sen bir çay içinceye kadar Hacer abla gidip onu uyandırır"

Awzer gözlerini kısarak Azad'a baktı.
Onu önceden tanıyordu ama sadece tanıyordu. Mirhan'la dostluğundan haberdardı. Kardeşlerinin başına açtığı bela için Mirhan'ı hiçbir zaman affetmeyecekti tabi karşısında ki adamı affetmeyeceği gibi onu da yok sayacaktı.

"Ben beklerim" demesiyle Zerya'nın üst terastan abi demesi aynı anda oldu.

Azad gözlerini kapatıp açtı. Normal zamanlarda zorla uyanan karısının erken saatte uyanacağı tutmuştu.

Zerya abisini  görmenin sevinciyle hemen aşağı koştu.

Tabi aşağıdaki iki adamların da onu o halde görmek beklediği bir şey değildi.

Zerya askılı şortlu pijama takımıyla aşağı inmişti.

Merdivenleri koşarak iniyordu son basamakta Azad belinden tutup düşmesini engelledi.

Zerya bakışlarına Azad'a çevirip onu bırakmasını bekledi.

Azad'ın kolunu çekmesiyle Zerya abi deyip Awzer abisinin boynuna sarıldı.

Awzer kız kardeşini saçlarını öpüp geri çekildi.

Mavi hareler mavi harelere hasretle bakıyordu.

Ellerini uzatıp Zerya'nın yüzünü iki elinin arasına alıp iki yanağından öpüp onu tekrar göğsüne bastırdı.

Evlerinin en küçüğü en nazlısıydı.

Kaç gündür içi içini yiyordu. Onu bu konakta bırakıp gittiğin de attığı her adım da ömründen ömür gitmişti.

Zerya kafasını kaldırıp kendi gözleriyle aynı renkte olan mavi harelerle buluştu.

O bu kollarda hiçbir kötülüğün onu bulamayacağını sanırdı ama öğrenmişti kaderin önüne geçilmiyordu.

Awzer bakışlarını kız kardeşinden alıp Azad'a döndü.

Ona göre büyük suçlu kardeşleri olsa da karşısındaki adam da suçsuz değildi.

Gözlerini kapatıp açtıktan sonra sesli bir nefes alıp"kız kardeşimi almaya geldim adettendir ayı dolduğunda zeyine gelinir. Ben geçen sefer geldiğim de Mardin'de değildiniz. Ben de  döndüğünüzü öğrendiğim gibi onu almaya geldim"dedi.

(Zeyin evlendikten bir ay sonra baba evine gidilmesidir. Kız tarafı hem kıza takı takar hem çörekler yemekler filan yapar)

Bu açıklamayı Azad'da değil kız kardeşine yapıyordu. Yanlız olmadığını onu tek başına bırakmadıklarını bilsin istiyordu.

Azad'ın bundan zaten haberi vardı. Kafasını anladığını belirtir şekilde sallayıp karısına döndü.

"Hálin abini yukarı çıkar kahvaltı ettikten sonra gidersiniz"dedi.

Awzer kız kardeşine bakıp "güzelim sen çık hazırlan kahvaltıyı yolda yaparız hem benim kocanla konuşacaklarım var"

Zerya abisinden ayrılıp Azad'a baktı. Onun gözlerini kapatmasıyla hızlıca yukarı koştu.

Azad'ın arkasından "dikkatli ol düşeceksin"söylemeni umursadı hızlıca üst kata çıktı.

Azad bakışlarını ondan alıp Awzer'e döndü. Onun ne söyleyeceğini merak ediyordu.

Awzer Mirşah boğazını temizleyip "burada bulunmak isteyeceğim en son şey bile değil ama kız kardeşim için yaptığın her şey gibi bunu da sineye çekiyorum"

Büyük bir nefes alıp dudaklarını ıslattıp Azad'a baktı. Arada Zerya'nın zarar göreceğini bilmezse yapacağını bilirdi. Sadece kız kardeşi için susuyordu.

"Sanma ki kardeşimizi burada bıraktık diye kimsesizdir. Tek bir göz yaşın da kimseyi düşünmem Mardin'i ateşe veririm"dedi.

Azad tek kaşını kaldırıp ona baktı. Bu ailedeki bir birine olan bağlarına hayran kalıyordu.

Bir elini Awzer'in omzuna koyup "Awzer o artık bir Saruhan ve benim karım ben onun için sadece Mardin'i değil dünyayı yakar oturur önün de sigara yakarım"

Kafasını eğip gözlerini kıstı eğer Mirşah'lara karşı sabırlı oluyorsa bu da sırf karısı içindi.

"Ben bir Saruhan olarak Mirşah'lara cevap verdim ama o artık  benim karım! Benden başka kimsenin korumasına ihtiyacı yok. Siz koruya bilseydiniz ben onu alamazdım"dedi.

Awzer elini sıkıp yumruk yaptı. Onun ağzını burnunu kırmak istiyordu.

Azad  onun tepkisini cevap vermesini beklemeden arkasını dönüp yukarı çıktı.

Ona göre o insanları alttan almaya çalıştıkça onlar üste çıkıyordu. Görevini yapmış onu konağına davet etmişti. Bunu da karısı üzülmesin diye yapıyordu. Yoksa Mirşah ailesinden kimseyle görüşme gibi bir niyeti yoktu.

Onun ailesiyle görüşmesini kısıtlayıp engelleme gibi bir niyeti yoktu.

Oturma odasına doğru ilerleyip buzdolabını açtı. Karısının kahvaltı yapmadan gideceğini iyi biliyordu. Zaten düzenli beslendiği pek söylenemezdi. Hızlıca bir tost hazırlayıp tepsiye koydu.

Yatak odasına girdiğinde onun saçlarına şekil verdiğini görünce elinde ki tepsiyi yatağa bırakıp "Hálin bir şeyler ye öyle git"dedi ve tekli koltuğa oturdu.

Zerya ona dönüp "ben aç değilim yolda yerim"

Azad kollarını göğsünde bağlayıp ayak ayak üstüne atıp bakışlarıyla tepsiyi gösterip "Hálin o yiyilmeden konaktan çıkılmayacak "

Zerya Azad'ın dediğim dedik olduğunu öğrenmişti. Omuzlarını indirip yatağa ilerledi. Ne kadarda hızlı olursa o kadar çabuk gidebilecekti büyük ısırırıklar alıp tostu hızlıca yedi. Üstüne bir bardak suyunu içip ayağa kalktı.

Abisini fazla bekletmek istemiyordu. Aynada görüntüsünü son defa kontrol edip çantasını eline alıp Azad'a döndü.

Artık hazırdı gidebilirdi "ben hazırım"

Azad kaşlarını çatıp karısına bakıp "yanına kıyafet bir şey almıyor musun?"

"Hayır Azad gerek yok. Orada ki odam olduğu gibi duruyor."

Azad ayağa kalkıp "telefonunu aldın mı?"

Zerya kaşlarını çatınca Azad sesli bir nefes alıp"Hálin gider ayak seninle bunun kavgasını etmek istemiyorum. Bu seninle telefon konusunu son defa konuşmam olacak. Ya o telefonu alır kullanırsın ya da bu konu komple kapanır ama Cemil her an yanın da olur. Ben istediğim saat sana ulaşırım. Tabi sen de birilerini aramak için Karan ve Helin'in telefonlarını kullanamazsın"

Zerya duyduklarıyla sinirlense de gidip gelen paketlerin içinden telefonu alıp çantasına koydu.

Azad ayağa kalkıp giyinme odasına geçip elinde biraz nakit ve kredi kartıyla geri döndü.

"Hálin bunları da al çantana koy yanında bulunsun"

Zerya kendisine uzatılan para ve kartla yerin de tepinmek istiyordu ama kaşlarını çatıp onları da alıp çantasına koydu.

Azad onun bu haliyle gülümsedi.

Onun için de yaşadığı hangeme ve öfkeyi biliyordu.

Karısının yüzünü iki elinin arasına alıp "öfkelenme bunların gerekli olduğunu biliyorsun"

Mavi hareler gözlerini kapatıp açtı. Bu tamam demekti.

Azad eğilip dudaklarını onun boynuna bastırıp eliyle onun  topladığı saçlarını açıp boynuna bıraktı.

Her seferinde dediği gibi onun memleketi orasıydı ve orası sadece ona özel olmalıydı.

Zerya açılan saçlarıyla dudaklarını buzdu ama bir şeyde söylemedi.

Azad'ın onu bırakmasıyla çantasını alıp arkasını döndü. Yatak odasından çıkmadan adımlarını durdurup Azad'a döndü giderken ne diyecekti.

"hoşçakal" dedi ve hızlıca yatak odasından çıkıp aşağı indi.

Azad onun aşağı inmesiyle adımlarını terasa yönlendirip aşağı avluya baktı.

Karısının heyecanı ve sevinci yukarıdan bile belli ediyordu.

Zerya aşağı indiği gibi abisine bakıp"çok beklemedim değil mi?"

Awzer hala eski neşesin de olan kardeşine bakıp "hayır Zerya'm ilk defa bekletmedin"

Zerya gülümsedi.

Abisinin koluna girip "Awzer beyciğim yani normal de çok bekletiyordun mu demek istedin"

Awzer kardeşinin bu haliyle onu kolunun altına alıp "sen hep beklet ben bacımı hep beklerim"dedi ve konaktan çıktılar.

Arabaya binip yola koyuldular.

Zerya yolda abisine babasını annesini ailesini sordu.

Awzer sıkılmadan cevap verdi.

Bir buçuk saat gibi bir yolculuktan sonra görünen Diyarbakır tabelasiyle Zerya gülümsedi.

Awzer şehre girdiği gibi arabasını bir restorandın önüne park edip "gel sana bir Amed ciğeri yedireyim özlemişsindir"

Zerya emniyet kemerini çözüp gülümseyerek arabadan indi. Evet özlemişti memleketiyle ilgili her şeyi özlemişti.

Abisinin koluna girip "yakışıklı abicim benim gibi güzel bir kıza eşlik etmek istediğini biliyorum"

Awzer kız kardeşine ayak uydurur bir şekilde "tabi ki gönlümün prensesi"

Zerya duyduğu cümleyle büyük bir kahkaha attı.

Bu hitap şekli için Roşna yengesiyle sürekli atışırdı.

"Roşna yengem duymasın"

Awzer kız kardeşine çapkınca bakıp "o kraliçesi" dedi.

Abisinin bu huyunu çok severdi. Kimseyi arada bırakmazdı.

Awzer kardeşini sandalyeye oturttup karşısına geçti. İkisi için iki ciğer siparişi verip ona döndü.

Mutlu olmadığını onlara yansıtmamak için çabaladığını biliyordu.

Şimdi konuşup keyfini kaçırmayacaktı.

Siparişlerin gelmesiyle Zerya"özlemişim"deyip lavaşı eline aldı.

Awzer "özlenmez mi?" Diye onu cevapladı tabi onun özlediği evlerinin küçüğü karşındaki kardeşiydi.

Önüne dönüp o da yemeğini yedi.

Kız kardeşine karşı mahcuptu yaptığı seçimi onlar için yaptığını yaşadığı hayatı onlar için katlandığını biliyordu.

Her gün mutlu olması için dua ediyordu.

Şuanda elinden gelen de sadece buydu.

Zerya tok olsada bir porsiyon ciğer yiyip ayağa kalktı.

Awzer kardeşinin gülümsemesiyle hesabı ödeyip elini kardeşinin omzuna attı "babamlara seni almaya gittiğimi söylemedim. Büyük bir sürpriz olacak"

Duyduklarıyla Zerya'nın yüzünde ki gülümseme daha da büyüdü.

Arabanın yanın geldiklerinde gördüğü kişilerle Zerya'nın mutluluğu daha da büyüdü.

Kollarını açıp "Küboşum Elif'im "dedi.

İki kız kardeş  onu görmeyi hiç beklemedikleri için önce kısa bir süre şaşkınlık yaşasalar da Zerya deyip hızlıca arkadaşlarına sarıldılar.

İkisi de Zerya'nın çocukluğuydu.

Kısa bir selamlaşma faslından sonra Elif heyecanlı ve şaşkın bir şekil de "ne zaman geldin"dedi.

Kübra araya girip"geldigini bize niye haber vermedin"dedi.

Zerya geldiği gibi hesaba çekilmesiyle büyük bir kahkaha attıp " yeni geldim daha eve bile gitmedim"dedi.

Kübra tek kaşını kaldırıp" öyle mi?"deyince Elif ve Zerya ona döndü.

Bu kısacası inanmadım demekti.

Zerya arkadaşının bu haliyle kafasını olumsuzca sallayıp "sabah Awzer abim gelip beni aldı. Şimdi de eve gidiyorduk"

Kübra arkadaşından gelen cevapla birazcık inanmış gibi yapıp "tamam"dedi.

Konuyu ayrıntılarıyla anlayıp ona göre trip atacaktı. Evlendiğin beri arkadaşıyla doğru dürüst bir şeklide iletişim kuramıyordu.

Elif ikizini iyini tanıyordu ve Zerya'nın elinden çekeceği vardı.

Zerya onun bu haline ciddi bir şekil alıp Elif'e döndü.

Elif kardeşini tanıdığı kadar arkadaşını da tanıyordu bu birazdan oklar taraf değiştirecek hesap verecek olan Kübra olacak demekti.

Ve bu durum nedensizce onu keyiflendiriyordu.

Awzer kız kardeşinin her halükarda haklı çıkma potansiyelini bildiği için ne yapacağını merakla izliyordu.

Zerya Kübra'ya bakıp "sen yine düzgün beslenmiyorsun değil mi?"

Kübra konunun kendisine dönmesiyle parmağıyla bedenini gösterip "ben mi"dedi.

Zerya kafasını olumlu anlamda sallayıp "çırpı gibi kalmışsın"dedi.

Kübra yüzünü somurtup "Dinime küfreden müslüman olsa bari, sanki kendisinin benden kalır yanı var da "

Awzer daha fazla uzatmamak için "Zerya güzelim hadi geç olmadan gidelim"

Elif ve Kübra'ya dönüp "siz de gelmek istermisiniz hem evde bol, bol kavga-"

Awzer biraz duraksayıp "sohbet etme imkanı bulursunuz"

Kübra ve Elif ellerinde ki alışveriş listesini gösterip"biz şimdi gelemeyiz alışverişe yapmamız gerekiyor"dediler.

Zerya ikisine sarılıp arabaya bindi.

Evine yaklaştıkça yüzünde ki gülümseme büyüdü.

Ailesini çok özlemişti.

Arabanın evlerinin önünde durmasıyla emniyet kemerini açtığı gibi arabadan inip kapıyı çaldı.

Awzer kardeşinin mutlu ve  heyecanlı haliyle gülümsedi.

Kapının açılması Zerya içeri girdi.

Kapıyı açan Roşna yengesiydi. Karnın izin verdiği kadar Zerya ona sarıldı.

Gülümseyerek elini yengesinin karnına götürdü.

"Büyümüş"

Roşna görümcesine gözünde ki yaşlarla baktı. Hamile olduğu için daha duygusaldı.

"Evet halası büyüdü yakın zamanda aramıza katılır"

Zerya elini yengesinin koluna koyup "yani evin en küçüğü ünvanı elimden gidiyor"

Roşna diğer elini kocasının koluna koyup "korkma halası sen gözümüz de hiç büyümedinki yerini alsın"

Zerya bu sefer dudaklarını büzüp alınmış gibi yaparak "sen bana çocuk mu demek istiyorsun" dedi avludan eyvana girdi.

Ferzan'ın "çocuk değil misin"demesiyle bakışlarını ona çevirdi.

Anne babalarına süpriz yapılacaktı ama Ferzan kız kardeşinin geleceğini biliyordu.

Kardeşini kollarına çekip sarıldı. Erkek kardeşler kız kardeşlerine mahcuptu...

Zerya gülümsedi.

Onların gözünde küçüktü ama büyümüştü.

Sevdiklerinin kolları arasındaydı ve nefes alıyordu.

Roşna yengesine bakıp "babam nerede"

Roşna Zerya ve Bekir bey arasındaki baba kız düşkünlüğüne hep gıpta etmişti.

Gerçi aile bağları bir birleri arasında çok kuvvetliydi.

"Bekir babam çalışma odasında çalışıyordu. Ben de ona kahve yapacaktım"

Zerya abisinin kolunun altından çıkıp "tamam ben yaparım. Hem onada süpriz olmuş olur"dedi ve mutfağa ilerledi.

Çay ve kahve yapma dışın da mutfağa girmesi yasaktı. Annesi yemek yapmayı öğreneceksen bile kursa git mutfağımdan uzak dur demişti.

Abilerinin "dikkatli ol mutfağı yakma"demesiyle arkasını dönüp sinirle "o kazaydı"dedi.

Ferzan yüksek sesli bir kahkaha atıp "işte o kaza bir daha olmasın"

Zerya eliyle saçlarını savurup arkasını döndü.

Abilerinin diline düşmüştü bir kere kurtuluşu yoktu.

Mutfağa girdiği gibi cezveyi kahveyi alıp babası için kahve yapmaya başladı.

Bekir bey kızının elinden kahve içmeyi çok severdi. Zerya'da evde olduğu sürece sabah kahvesini kendisi yapardı.

Kahve fincanını tepsiye koyup su ve lokumluğu da yerleştirip mutfaktan çıktı.

Ona göz kırpan Ferzan abisine yüzünü somurtup babasının odasına doğru ilerledi.

Kapının önünde durup büyük bir nefes aldı. Babası çalışırken kendisini çok kaptırdı. Kapıyı tıklatıp gir sesinden sonra içeri girdi.

Tahmin ettiği gibi babası kendisini çok kaptırmıştı.

Sessiz adımlarla ilerleyip kahveyi önüne bıraktı.

Bekir bey kafasını kaldırmadan elini uzatıp kahveden bir yudum aldı.

Zerya sessizce babasının vereceği tepkiyi merak ediyordu.

Babasının fincanı indirken ellerinin titremesiyle gülümsedi.

Babası onun yaptığı kahvenin tadını bile bilirdi.

Bekir bey kahve fincanına bakıp "Zerya'm"dedi.

Kafasını kaldırıp titreyen göz bebekleriyle kızına baktı.

Ayağa kalktığı gibi onu kendisine çekip sarıldı.

Babalarının cenneti kızlarıydı.

Kızın babaya ettiği her dua kabul olurmuş.

Bekir beyin tek duası kızının mutlu olmasıydı.

Zerya'da o kollara sımsıkı sarıldı. Baba kokusu cenneti mis gibi çekti içine, babasının her zerresine muhtaç bir kızdı.

Bekir bey kızını kendisinden biraz uzaklaştırıp ellerini kızının yüzün de saçların da gezdirdi.

Gülümsedi.

"Ne zaman geldin. Kim seni getirdi. Geleceğini niye haber vermedin"

Tek bir nefeste arka, arkaya sorularını dizdi.

Zerya gülümseyerek Awzer abisinin sabah geldiğini anlattı.

Kısa bir süre sonra annesinin gelişi aynı şekilde onunla hasret gidermesiyle devam etti.

Öğle yemeğinde hepsi sofraya oturup sohbet eşliğinde yemeklerini yemeye başladılar.

Babası eline geçen her şeyi kızına uzatıp ye zayıflamışsın diyordu.

Zerya artık tıka basa doğduğunu hissettiğin de doydum deyip sofradan kalktı.

Babasının ona olan ters bakışlarını görmezden gelip koltuğa oturdu.

Bekir bey de kalktı ve kızının yanına oturup "o it iyi bakamamış kızıma baksanıza bir kemik bir deri kalmış"

Zayda Hanım kocasına gülerek bakıyordu. Konu kızları olunca kocası için hiçbir şey görmüyordu.

Zerya'da babasının bu haline gülüyordu. Geldiğinden beri babasının Azad'ı anmadığı dakika yoktu tabi bunu ismiyle değil de farklı hitap şekilleriyle yapıyordu.

Babasının göğsüne başını koyup "kimse senin gibi iyi bakamaz"

Bekir bey gülümseyip elini onun sırtına koyup "tabi bakamaz ben iki gözüme bakar gibi kızlarıma bakıyorum"dedi.

Gerçekten de öyleydi.

Kızları göz nuruydu.

Kısa bir süre sonra sofra toplanmış herkes sohbete başlamıştı.

İkindiye doğru amcasının eşi yani Gewer'in annesi Zelal Mirşah geldi.

Zerya ona bakarken bakışlarını kaçırıyordu. Her nedense için de adlandırılamadığı bir duygu vardı.

Zelal Hanım'ın bakışlarının farkındaydı.

Kısa bir süre sonra üstünü değiştirmek istediğini söyleyip odadan çıktı.

Zelal Hanım'ın yüzüne bakarken kendisini mahcup hissediyordu.

Kafasındaki düşüncelerle kendi odasına çıkıp banyoya ilerledi.

Elini yüzünü yıkayıp aynada görüntüsüne baktı.

Aylar önce ki Zerya ile şimdiki Zerya aynı kişi değildi.

İşaret parmağını uzatıp aynada ki görüntüsünün üzerinde dolaştırdı. Büyük bir nefes alıp "bu sen değilsin kendine gel"dedi banyodan çıktı.

Kafasını kaldırdığı gibi odasında gördüğü kadınla yutkundu.

Yengesiyle arası hiçbir zaman çok iyi olduğu söylenemezdi.

Zelal Hanım'ın elini yatağa vurmasıyla Zerya küçük adımlarla onun yanına ilerledi.

Yatağa oturup kurbanlık koyun gibi Zelal Hanım'ın söyleyeceklerini beklemeye başladı.

Zelal Hanım elini Zerya'nın elinin üstüne koyup "nasılsın kızım"

Zerya duyduğu anacan sesle kısa süreli bir şaşkınlık yaşasa da kendisini hemen toplayıp "iyiyim"dedi.

Zelal Hanım burukça gülümseyip "iyisin"

Bakışlarını kaldırıp genç kızın gözlerine bakıp "ama benim oğlum iyi değil"

Zerya'nın dolan gözlerini umursamadan "hem de hiç iyi değil" dedi.

Zerya elini onun elinden çekip elbisesinin eteklerini sıkmaya başladı.

Zelal Hanım onun titreyen göz bebeklerini görselde umursadan devam etti.

"Mirhan'ın seçiminin kurbanı sen oldun"

Büyük sesli bir nefes alıp "senin seçiminin kurbanı da benim oğlum oldu!"

Zerya tırnaklarını eteğine batırırcasına parmaklarını sıktı. Etine batan tırnakları değil ama yanında ki kadının sözleri canını yakıyordu.

Zelal Hanım kafasını kaldırıp elini dizine vurup "hem de hiç acımadan oğlumu kurban ettin."

"Üstüne evli ve başkasının nikahındayken oğluma kaçtın!"

Zerya yutkunamadı bile dolu dolu bakışlarını ona dikip "ben " diyebildi ama devamını getiremedi.

Zelal Hanım ona bakıp"kocana alış ve  oğlumdan uzak dur. Bu saatten sonra ne olursa olsun seni gelinim olarak kabul etmem"dedi.

Zerya elini boynuna götürüp kaşıdı.

Tedirgin olduğu zaman istemsizce yaptığı bir şeydi.

Gözünden bir damla yaş aktı.

"Yenge düşündüğün gibi bir şey yok. Siz her şeyi yanlış anlıyorsunuz"

Zelal Hanım elini iki defa onun dizine vurup"ben bir şeyleri yanlış anlamıyorum. Alış kocana onu sev diyorum benim oğlumdan uzak dur ondan hiçbir beklentin olmasın"

Zerya yapılan ithamla dişlerini sıktı tırnaklarını dizlerine daha da batırdı.

Duruşunu dikleştirip Zelal Hanım'a döndü.

Kimsenin onun hakkında yanlış düşünmesine izin veremezdi.

"Ben Azad'a evet dedikten sonra oğlunuzla ilgili tek bir hayal kurmadım. Ondan tek bir istekte bulunmadım. O gün de korkuyla ilk o geldi aklıma onu aradım."

Zelal Hanım elini onun dizine vurup"aramayacaksın evli barklı kadınsın kocanla sorun mu yaşadın abini ara babanı ara hatta amcan Servet'i ara ama benim oğlumu arama, oğlum senin yüzünden ölecekti"

Zerya ona hayal kırıklığıyla bakıyordu ama Zelal Hanım onun bu hâlini hiç umursamıyordu.

"Kızım kendini düşünmüyorsun aileni düşün namuslarına laf söz getirmek istemezsin. Hem benim oğlum ölmek için çok genç"

Zerya kafasını olumsuzca salladı. O da gençti niye kimse onu anlamıyordu.

Hem o evlendikten sonra bunların çoğunu düşünmüştü. Gewer'i hiç düşünmemeye çalışmıştı. Biliyordu yoksa delirirdi.

Çok şey söyleyecekti ama susacaktı.

"Bakın benimle ilgili kafanızda tek bir soru dahi kalmasın. Ben Azad'a evet dediğim gün oğlunuzu kafamda sildim. O günde panikle onu aradım. Yoksa kesinlikle aramazdım. Şükür babam ve abilerim var. Emin olun gözü kapalı koşacaklardır. İçiniz rahat olsun bir daha dara düştüğüm de kesinlikle aklıma gelecek en son isim bile olmayacak"

Zelal Hanım halinden memnun bir şekilde "kocana şans ver ve mutlu ol"

Zerya'nın içindeki hayal kırıklıkları büyüyor du yanında konuşan kadını yıllardır tanıdığını sanıyordu ama hiç tanımadığını bugün anlıyordu.

Zelal Hanım onun bu halini umursadan ayağa kalkıp "hem sende ilerde  senin yüzünden ablanın evliliğinin de zedelenmesini istemezsin " dedi ve ayağa kalktı.

Ablasının evliliğiyle tehdit ediliyordu. Sevdikleriyke sınanmak onun kaderiydi.

Bazı kelimeler insanda bıçaktan daha derin yaralar açardı.

Ete kemiğe değil de yüreğe batardı.

Şimdi duydukları gibi.

Zelal Hanım kapıdan çıkmadan arkasını dönüp "oğlum karşına çıkarsa umut verme, düzgün bir yuva kurmak onun da hakkı"

Zerya bakışlarını kaldırıp Zelal Hanım'ın gözlerine dikip "evliyim ben oğlunuzla ilgili hiçbir şey beni ilgilendirmiyor. Sizde oğlunuza söyleyin evli barklı kadınla ilgili hayal kurmasın"

Kullandığı her kelime diline batarcasına canını acıtıyordu ama kendi gururunu da bu kadar küçültemezdi.

Sevgi aşk bir yere kadardı...

Zelal Hanım söylerim deyip kapıdsn çıkıp gitti.

Zerya onun arkasından boşluğa bakar gibi kapıya baktı.

Söylenen sözleri işitecek ne yapmıştı.

Sustu boğazında kocaman yumrular vardı ve aşağı inmiyorlardi.

Kafasını olumsuzca sallayıp "ne bekliyordun. Senin bütün sevinçlerin boğazına dizilmedi mi ?

"Heveslerin hep yarım"dedi.

Bunları kendisine kabul ettirir gibi tekrar ediyordu.

Ağlamayacaktı; bundan sonra kimse için ağlamayacaktı!

Gelen telefon sesiyle gözlerini silip çantasından telefonunu çıkarıp gelen aramaya baktı. Gördüğü isimle kaşlarını çatıp telefonu açıp kulağına götürdü.

"Efendim"dedi..

Azad'ın duyduğu sesle dudakları yukarı doğru kıvrıldı.

Bu ses onun için huzurdu.

"Nasılsın eve gittiniz mi?"

Zerya duyduğu sesle kaşlarını çatıp telefonu kulağından çekip ekrana baktı. Sonra başka kim kendisini öyle kaydede bilir deyip telefonu tekrar kulağına götürdü.

"İyiyim Azad eve geleli baya oldu. Şimdi de üstümü değiştiriyorum sonra arasan"

Azad karısının konuşmasıyla kaşlarını çattı.

"Ne oldu. Sesin niye üzgün geliyor."

Zerya şuan birine sarılıp ağlamak istiyordu ama bu kişi Azad olamazdı.

Bir anlığına Azad ben kötüyüm demek istedi. Sonra vazgeçti.

"Azad ailemi yeni gördüm ondandır."

Devamın gelmesine izin vermeden "babam çağırıyor sonra arasan "dedi.

Azad karısının sesinden bir şeylerin ters gittiğini anlıyordu ama onun anlatmasını bekleyecekti.

"Tamam telefon yanın da olsun"deyip kapattı.

Bazen bir insanı tanımak yıllar gerekmezdi ama bazen de yıllar yetmezdi.

Azad karısının sesinde ki tınıdan bile onu tanır olmuştu.

Şirket odasında ki camdaan Mardin'e baktı.

Bu şehrin en güzel yanı ona karısını getirmesiydi...

Zerya telefonu kapattıktan sonra yatağa uzandı. Olanları düşünmeye başladı. Biraz önce odasın da evli bir kadın bekar bir erkeği baştan çıkarmakla itham edilmişti. O kadın kendisiydi

Gözünden bir damla yaş aktı düştüğü durumu sindiremiyordu.

Zelal Hanım onu evliyken oğluna umut vermekle itham etmişti.

Zerya gözlerini kapatıp"kadın sana oruspu muamelesi yaptı"dedi.

Devamın da yutkunamadı.

Aldığı nefes bir yumru gibi boğazındaydı.

Bunu hak etmiş miydi?

Nefesi kesilir gibi oldu.

Duvara dayanarak ayağa kalktı ve banyoya ilerledi. Musluğu açıp akan suyu yüzüne ve boynuna attı.

Sen güçlü bir kadınsın dedikçe başına her seferinde daha güçlü olması gerekiyordu ama bu son yaşadığı bütün kalelerini yıkmıştı.

Sadece gel demişti. Bilinçli yaptığı bir şey değildi.

Ailesini düşünmemekle suçlanmıştı. Peki bu yaşadıkları neydi kimin içindi. Hepsine ne için katlanıyordu. Bu acılar ne içindi.

Düşündükleri beynini kemiriyordu. Bu nasıl bir kaderdi. Evli olduğu için Gewer'i hiç düşünmüyor aklına getirmiyordu.

Bunu mu hak etmişti.

Gerçekmiydi yaşadıkları.

Ayna da kendisine bakıp düşünme dedi.

Düşünürse delilirdi.

Büyük bir nefes alıp " o söyledi diye sen öyle olmadın."

Kafasını toparlaması lazımdı.

Üstünü soyup suyun altına girdi. Su bedenine değdikçe onun gözlerinden yaş akıyordu.

Kısa bir süre sonra ağlamaları hıçkırmaya başladı.

Suyun altın da dizlerinin üstüne çöküp ağlamaya başladı.

Bunları hak etmiş miydi?

Elini yumruk yapıp ağzına götürdü dişlerinin arasına koyup ısırdı.

Diğer elini yumruk yapıp yere vurdu.

Biraz sakinleşdikten sonra ayağa kalkıp hızlıca bir duş alıp havluyu bedenine sardığı gibi banyodan çıktı.

Birilerinin yanlış düşüncesi için kendisini sorgulamayacaktı.

Bedenini kurulayıp üstünü giydi. Saçlarının suyunu havluyla alıp tarayıp kurutmadan odadan çıktı.

Orada tek başına kalması düşüncelerin zihnine dolması demekti.

Oturma odasına ilerleyip içeri girdi.

Bakışlarını odada dolaştırdığı zaman babasıyla göz göze geldi.

Hızlıca ilerleyip Babasına sarıldı. Onun ihtiyaçı olan tek şey bu kollardı. Minnetsiz sevgiydi.

Hem koca çınarı varken kimseye ihtiyacı yoktu.

Bekir bey kızının hareketiyle şaşırdı. Bir sorun olduğunu anlaması zor değildi.

Zelal Hanım'ın hareketlerinden de bunu anlaması zor olmamıştı. Kızının kimseye ihtiyacı yoktu. O nefes aldıkça kimsenin ona zarar vermesine asla izin vermezdi.

Elini Zerya'nın çenesine koyup kaldırdı.

Kızaran gözlerinden onun ağladığını anlıyordu.

Burukça gülümseyip "Zerya'm saçlarını kurutmamışsın sonra başın ağrıyacak"

Zerya babasına bakıp "hava sıcak baba"

Bekir bey kızının cevabıyla onun elinden tuttuğu gibi  ayağa kalktı. O kızının saçlarını her telini severek uzattırmış bir adamdı. Birilerinin onu kırmasına asla izin vermezdi.

Zerya'nın değil de kendi yatak odasına doğru yöneldi. Kızına sahip çıkamayormuş hissi vardı baba yüreğin de önüne gelen yavrusunu üzüyordu.

Yatak odasının kapısını açıp kızıyla beraber içeri girdi. Onu yatağa oturtup eline aldığı bir havluyla o da bir ayağını altına alıp yatağa oturdu.

Havluyu kızının saçlarına sarıp aşacağı çekti. Zerya saçların da hissettiği ellerle gülümsedi.

Bekir bey büyük bir nefes alıp "anlat"dedi.

Zerya kafasını çevirip babasının mavi  harelerine baktı dünyanın en güzel tonu babasının mavi harelerinin rengiydi.

"Neyi baba"

Bekir bey elindeki havluyla işlemine devam edip "Zelal sana ne söyledi"

Zerya yutkundu ne  diyecekti bulunduğu çirkin ithamı mı yada onu ablasının evliliğiyle tehdit ettiğini mi bunu söylediği anda kopacak kıyameti bildiğini mi ne anlatacaktı.

Sesli bir nefes alıp "bir şey söylemedi nasıl olduğumu merak etmiş"

Bekir elindeki havluyla işlemine devam edip "yalan söylemeyi hiçbir zaman beceremedin. Zelal seni üzecek ne söyledi" diye tekrar etti.

Zerya dizlerini kendisine çekip kafasını dizlerine dayayıp "sen olduğun sürece kimse beni üzemez"dedi.

Dağ gibi babası vardı. Gerisi çokta önemli değildi.

Bekir bey eğilip onun saçlarını öptü.

Kızı Yusuf gibi kardeşi tarafından dipsiz bir kuyuya atılmıştı.

O da Yakup gibi hissedememişti.

"Kızım kimin ne düşündüğünü umursama kendin olmaktan vazgeçme, unutma dünya karşın da olsa bile seni her şeyiyle kabul edecek bir ailen var"dedi.

Zerya kafasını kaldırmadan "biliyorum"dedi.

Biliyordu da:

Bekir bey elini komidine uzatıp çekmecesinden tarak çıkardı.

Kızı okula başladığı sene saçımı babamdan başka kimse yaramayacak deyip ağlamıştı.

Bekir bey sanki ritüelmiş gibi her sabah bu işleme devam etmişti.

Kızı için saç örmeyi öğrenmişti.

Onun saçlarını tarayıp üçe ayırdı.

"Evliliğin nasıl gidiyor. O it sana kötü davranmıyor değil mi?"

Zerya yutkundu buna ne diyecekti. Çok iyi bir evliliğim.var üzülmeyin mi?

Ya da dert etmeyin çok mutluyum mu?

"Alışmaya çalışıyorum, o da kötü biri değil"diyebildi.

Bunu sırf babasının içi rahatlasın diye söylemişti. Bekir bey kızının saçlarını örüp karısının komidinde ki tokasıyla bağlayıp saçlarını öptü.

Kızını göğsüne çekip yatağa uzandı.

Ellerini kızının saçlarına götürüp"çok mu yoruldun"dedi.

Zerya düşündü çok mu yorulmuştu.

Babasının göğsüne sokulup "şimdi bütün yorgunluğum geçti"

Bekir bey kızının bu huyunu çok severdi. Akşama kadar kızına ne olursa olsun yanında da olduğunu bir baba olarak arkasın da duracağını kimseyi kafasına takıp üzülmemesi gerektiğini anlattı.

Zerya'da babasını dinledi.

Akşam yemeği ailesiyle güzel bir sohbet derken yatma vakti oldu. Annesi yarın Dicle ablan gelecek diyince mutlulukla uykuya daldı.

Sabah erkenden kalkıp üstünü giyip aşağı indi.

Babası çocukken erken uyanın rızkı boldur derdi.

Zerya hiçbir zaman erken uyanamazdı.

Avluya indiğin de sedirde oturan babasına baktı. Her sabah namazından sonra avluda oturup çay içtiğini biliyordu.

Adımlarını mutfağa yönlendirip ona bir çay doldurdu. Bardağı eline alıp adımlarını babasına yönlendirdi.

Babası da çayı şekersiz içenlerden di.

Azad gibi.

Bekir bey önüne konulan çayla bakışlarını kızına çevirdi.

Ona göre bir adama ya annesi yanardı.

Ya da kızı.

Elini mindere vurup gülümseyerek günaydın dedi.

Zerya da "günaydın babacığım"dedi ve yanına oturdu.

Bekir bey kızına bakmadan "erkencisin "

Erkenciydi.

Her şeye bir adım erkenciydi.

"Uzun süre sonra ilk defa sabah erken uyandım"

"Beni bilirsin baba uyku benim için nimettir"

Bekir bey gülümsedi.

Rahmetli babası da uykuya çok düşkündü.

Zerya'nın bu huyunu hep dedesinden aldığını düşünürdü.

Bekir bey burun kemerini sıkıp.

"Bilirim"

"Ama kızımın iki aydır neler yaşadığını bilmiyorum. Bana geçiştirmeli cevaplar vermeden doğru söyle o it sana nasıl davranıyor. Orada gerçekten iyimisin" dedi.

Zerya anladı babasının içi hiç rahat değildi.

Elini babasının dizine koyup "korkun hiç olmasın orada gerçekten iyiyim. Azad'da  bana iyi davranıyor"

Bekir bey kızının cevabıyla bakışlarını onun mavi gözlerine çevirdi.
Doğruyu söyleyip söylemediğini anlamak istiyordu.

Zerya gülümsedi.

Bekir bey onu kolunun altına alıp göğsüne bastırdı. Elin de olsa kızını göğsüne sokar kimsenin onu görmemesini sağlardı.

Zayda Hanım baba kızı öyle görünce gülümseyip onlara doğru ilerledi.

Kocası günlerdir ne düzgün uyku uyuyor ne de düzgün şekilde besleniyordu.

Kızının yanına oturup "baba kız sabah sabah kimi kaynatıyorsunuz"

Bekir beyin dudağı yukarı doğru kıvrıldı. Birazdan söyleyecekleri karısının hiç hoşuna gitmeyecekti.

"Kızın erken uyandığı için kahvaltı hazırlayacaktı. Ben de eski yasakların hala geçerli olduğunu ona anlatmaya çalışıyordum"

Zayda Hanım elini kalbine götürdü.

Zerya da " baba ya" deyip ona döndü. Babasının göz kırpmasıyla gülümseyerek "ama ben süpriz yapacaktım hemen niye söylüyorsun  ki"

Zayda Hanım gözlerini irice açıp "mutfak konusu tartışmalara ve sürprizlerle kapalı"dedi.

Annesine dönüp "anneciğim  kendimi artık geliştirdim. Kahvaltı hazırlaya bilirim"

Kızının sözlerini anın da "asla"deyip "sen gelişimini kendi konağın da uygula benim mutfağımdan uzak dur"dedi.

Zerya yüzünü somurtup "orada da yemek yapmam yasak "dedi.

Bekir bey yüksek sesli bir kahkaha atıp"Azad erken öğrenmiş. Acaba ne yaptın da o it  bu kanıya vardı zehirlendi mi?"

Zerya ellerini göğsünün altın da birleştirip alınmış bir şekilde yapıp"kahvaltı hazırladım ama tadına bile bakmadı"

Zayda Hanım "verilmiş sadakası varmış"dedi.

Bekir bey de"akıllı it ben niye bunu düşünmedim"dedi.

Zerya bakışlarını ikisin de dolaştırıp "aşk olsun ya o kadar mı kötü"dedi.

Zayda kızına bakıp "Ferzan zehirlenmişti "dedi.

Zerya isyan eder bir şekilde "ama ilk deneyimimdi"

Onun söylemiyle arkadan Ferzan'ın "ben de ilk kurbanın"demesi aynı anda oldu.

Ferzan karşılarına oturup kız kardeşine baktı. Ona takılmayı gerçekten çok özlemişti.

Zerya gözlerini kısıp ona kötü bakışlarını yolladıktan sonra "yemeseydin zorla mı yedirttim"

Ferzan sırtını koltuğa dayayıp "babamın arabasını benim çarptığı mı söylemekle tehdit ettin"

Bekir bey oğluna bakıp "Allah'ın sopası yok"dedi.

Zayda Hanım "Zerya'nın yemekleriyle çarpar" deyip kahkaha attı.

Zerya aile öğelerine kınar bir şekilde baktı. İçindekileri dökmek için bugünü bekliyorlardı.

"Abartmayın ilk deneyimimdi"

Zayda Hanım kızına bakıp "ikinci denemen de mutfağı yaktın"

Zerya annesine bakıp isyan eder bir şekilde "kazaydı"dedi.

Ferzan tek kaşını kaldırıp "mutfağı yakacak kadar bir kaza nasıl oldu "dedi.

Ferzan'ın söylemiyle Zerya babasına bakıp "baba şu oğluna bir şey söyler misin?"

Bekir bey kızının alınmış haliyle boğazını temizleyip "abartma Ferzan sadece mutfak yandı" dedi.

Zayda Hanım ara girip  "iki kere " dedi .

Zerya şaşkınlıkla annesine dönüp baktı.

Ferzan onun bu haline gülüp "ellerin yanmasın diye biberleri tencereye bütün koyuyorsun. Et doğramayı da sevmediğin için bütün atıyorsun. Bence sen bu işi zirvede doruklardayken bırak"

Zerya ayağa kalkıp "tamam ben anladım. Kıymetli mutfağınıza bir daha girmeyeceğim" dedi.

Ferzan onun bu haline "Allah razı olsun  senden, yaptığın şey kendin için küçük bir adım olsada insanlık için büyük bir adım oldu"dedi ve ayağa kalkıp "bu güzel haberin üstüne sizleri dışarda kahvaltı etmeye davet ediyorum"

Zerya ona kötü kötü bakıp "hazırlanıp geliyorum"dedi ve yukarı çıktı.

Hızlıca üstünü değiştirip babasının ördüğü saçlarını açıp yukarda at kuyruğu şeklinde bağladı.

Çantasını aldığı gibi telefonun da çalınması bir oldu. Onu bu saate kimin aradığını tahmin etmesi hiç zor değildi.

"Günaydın "dedi ve telefonu kulağının altına koyup çantasını kontrol etmeye başladı.

Azad duyduğu sesle "günaydın nasıl oldun diyecektim ama iyi olduğun sesinden belli"dedi.

Zerya gülümseyip "evet iyiyim, Ferzan abimle kahvaltıya çıkacağız"

Azad karısının keyifli çıkan sesiyle "burda olsaydın bilmem kaçıncı uyku da olacaktın"

Zerya aynada görüntüsünü son defa kontrol edip "uykuyu seviyorum ama ailemle zaman geçirmeyi daha çok seviyorum"dedi.

Azad terastan Mardin manzarasına bakıp "ben de ailenim "dedi.

Bunu niye söylediğini bilmiyordu ama sanki ona  her defasında hatırlatma gereği duyması gerektiriyor gibiydi.

Zerya kısa bir an düşünüp "olmadığını söylemedim"dedi.

Azad'ın aldığı cevapla dudakları yukarı doğru kıvrıldı.

Bunu duymak bile yeterliydi.

"Söylemedin"diye tekrar etti.

"Ben seni çok tutmayayım size afiyet olsun"

Zerya teşekkür edip telefonu kapattı ve aşağı indi.

Awzer ve Roşna yengesi daha uyanmadıkları için dördü beraber gideceklerdi.

Ferzan kız kardeşine bakıp göz kırpıp arabaya bindi.

Kısa bir yolculuktan sonra güzel bir kahvaltı caffenin önün de arabayı park ettiler.

Zerya babasının koluna girince Ferzan'da annesinin koluna girdi. İki kardeş sürekli bunu yapardı.

Ferzan kardeşine bakıp "anne babamın en güzel üretimi "

Zerya ona dönüp gülümseyince "olan ben bugünümü onların emekli projesi olan sana ayırıyorum"dedi.

Zerya kaşlarını çatıp "peki bu emeklilik projesinin gününü sana ayırmak istediğini düşündüren neden ne acaba"dedi ve babasına dönüp "ben bugünü mü Amed'in yakışıklı adamına ayırıyorum"

Ferzan annesine dönüp "ben de en güzel kadınıyla vakit geçiririm"

Zayda Hanım ve Bekir bey çocuklarının bir birlerine takılmalarıyla  gülümsediler. Boş bir masaya geçip oturdular. Gelen serpme kahvaltıdan sonra  Keyifli ve atışmalı bir şekilde kahvaltı ediyorlardı. Kısa bir süre sonra Zerya çantasından telefonunu çıkarıp ailesiyle bir kaç poz resim çekti.

Çektiği resimlere bakıp gülümsedi.

Telefonun ekranına düşen mesajla kaşları çatıldı.

"aç o saçlarını"

Ekranı tıklayıp mesajın açılmasını sağladı.

Zerya bakışlarını telefondan alıp çevresine baktı.

Azad'ı göremeyince "neredesin"

"Benim mi izliyorsun"yazıp gönderdi.

Azad karısından gelen mesajla karşısında ki aynaya baktı telefonunu kaldırıp aynadaki görüntüsünü çekip gönderdi.

Genç kız WhatsAptan gelen görüntüyle gözlerini irice açtı. Edepsiz yazıp gönderdikten sonra telefonun ekranını kapatıp masaya indirdi.

(Azad'ın gönderdiği resim)

Azad onun tepkilerini iyi çok tahmin ediyordu.

Adamın dan gelen görüntüyle gülümsedi.

Zerya'nın mesajıyla kahkaha attı.

Beklediği tepkiyi vermişti.

Onu  özlemişti.

Nefes aldığı her anda yanın da olmasını istiyordu.

Zerya ailesine bakıp gülümsedi.  Keyfi kaçsın istemiyordu.

Bekir bey kızının tepkilerini dikkatlice izliyordu. Şükür korktuğu gibi kötü bir halde değildi. Kahvaltı yapıldıktan sonra aynı şekil de eve döndüler.

Öğleden sonra Elif ve Kübra'nın da gelmesiyle günü daha da keyiflendi.

İki kız karde arkadaşlarının yüzünü güldürebilmek için elinden geleni yapıyordu.

Kübra boğazını temizleyip "Zerya'm sen malxerplarını niye takmadın"

Zerya ona gelen soruyla yüksek sesli bir kahkaha atıp"Küboşum insan kınadığı başına gelmeyinceye kadar ölmüyormuş"

Elif ikisine bakıp "Eee Allah'ın sopası yok. Her düğün de gelinlere görgüsüz muamelesi yaparsanız kendi düğününüz kuyumcu vitrini gibi gezersiniz"dedi.

Kübra araya girip "ama Zerya'nın ki vitrin olayını geçmişti. Artık ben kuyumcuyum her model altın çeşitlerimiz bulunur diyordu."

Zerya hatırladığı detayla yüzünü somurtup "evet Güneydoğu'nun tüm gelin takı modellerini üstüm de taşıdım"

Elif araya girip " aşkım hani altını çok olunca nazar geline değil altına değer derler ya"

Zerya ve Kübra ona bakınca " Azad Ağamız karımın tırnağına bile nazar değmesin dedi herhalde"

Zerya Elif'in ayağına vurup "Azad Ağan kadar başına taş yağsın"

Elif duruşunu düzeltip " şimdi hakkını yemelim ağamız yakışıklı ve  bonkör"

Zerya yüzünü somurtup"Evet evet hem yakışıklı hem bonkör" fısıldar bir şekilde "hem de ne demeli"dedi

Bakışlarını kaldırdığı gibi kapıya dayanmış ablasını gördü.

Hızlıca ayağa kalkıp ona doğru koştu ablasını çok üzlemişti.

Dicle'ye sarıldığı gibi Dicle'nin onu kendisinden itip kolundan tutup " sen gelsene benimle" demesi aynı anda oldu.

Zerya'nın şaşkın bakışlarını umursamadan ikizlere dönüp "siz oturun biz biraz konuşup geleceğiz"dedi.

Elif ve Kübra ayağa kalkıp " siz konuşun biz yine geliriz " deyip odadan çıktılar.

Zerya bakışlarını giden arkadaşlarından alıp ablasına döndü.

Dicle'nin öfkesi gözlerinden okunuyordu ve genç kız ne olduğunu anlamıyordu.

"Abla ne oluyor. Neden bu kadar öfkelisin"

Dicle onun söylediklerini umursamadan kolundan tuttup "gel benimle sen de ne olduğunu anlayacaksın" dedi ve  odasına doğru çekiştirdi.

Zerya şaşkınlıkla onu takip etti.

Odanın kapısının açılması içeriye doğru çekiştirilmesi bu genç kızın beklediği bir tepki değildi.

Dicle odanın ortasında volta atıp saçlarını çekiştirdi.

Kafasını kaldırıp kız kardeşine baktı. Birde günlerdir onun için ağlayıp üzülüyordu. Bakışları onun boynun da olan ize takıldı. Tiksinir gibi bakışlarını yukarı kaldırdı kız kardeşini kınarcasına bakıp "demek hem yakışıklı hem de bonkör. Böyle mi gözünü boyadı. Böyle yaparak mı ilgini çekti de yelkenleri hemen yere indirdin"

Zerya duyduklarıyla gözlerini irice açtı. Ne demek oluyordu neyle yargılanıyordu hiç anlamıyordu.

Dicle kız kardeşinin üstüne yürüyüp onu kolundan tuttuğu gibi sirkeler bir şekilde yüzüne "gerçekten sen bumusun bu kadar basit misin"diye bağırdı.

Zerya'nın gözleri doldu boğazına kocaman bir yumru oturdu.

Bu yumru onda cevap verecek takat bile bırakmadı.

Gözlerinden yaşlar ardı ardına dizilip firar etti.

Kocaman bir hayal kırıklığı vardı.

Yükleri ağırdı.

Bindikçe biniyordu sırtına.

Dicle ondaki hayal kırıklığını fark etmedi.

Tüm nefret söylemlerini onun için telaffuz edercesine bağırıyordu.

Küçük kız kardeşinin gözlerinin içine baka baka "madem böyleydi. Kocana alışıp dubailerde balayı yapacaktın o adama niye beni kaçır dedin"

Zerya'yı tiksinir gibi itip "Dubai'de gününü gün ederken hiç mi utanmadın. Yüreğin hiç mi sızlamadı"dedi.

Kız kardeşini yukarıdan aşağı süzüp "gerçi ona hemen evet dememden anlamlıydık"

"Yazıklar olsun"

"Senin için endişelenip döktüğümüz göz yaşlarına yazıklar olsun"dedi.

Zerya kendisini bir girdabın içine düşmüşte boğulmamak için çaba sarf ediyormuş gibi hissediyordu.

Bakışlarını ablasına çevirdi. Öfkesi hala bitmemişti.

"Bir de utanmadan Zelal anneme ben evli barklı kadınım peşimde gezmesin demişsin. Gewer öyle şerefsiz birimi evli barklı kadının peşin de koşsun" devamını kız kardeşinin gözlerinin içine bakarak söyleyecekti.

Gözlerini kız kardeşinin mavi harelerine dikip "tabi o evli barklı kadın gel demiyorsa"

Zerya dizlerinin üstüne çöküp hayal kırıklığıyla ablasına baktı.

Gewer şerefsiz değil diyordu.

Bunu zaten biliyorduda ama niye herkes onu suçluyordu ki kime ne yapmıştı da bu kadar ağır ithamlarla suçlanıyordu.

Boğazı yırtılırcasına "yeter"diye bağırdı.

Yeterdi!

Bir canı vardı alınmayan onunda mı istiyorlardı.

Dicle'nin gözlerine bakıp "hiçbir şey bilmiyorsun"

Büyük bir nefes aldı.

Ciğerlerini dolmuyordu nefessiz de bırakmıyordu.

"Dertlerim sofra değil önünüzde açıp hepinizi buyur edeyim"

Ellerini yumruk yapıp yere vurdu. Ruhu yara bere almıştı. Canı başka hiçbir şey hissetmiyordu.

"İki gündür beni neyle itham ettiğinizin farkında bile değilsiniz"

Zerya ablasına baktı büyük bir hayal kırıklığı vardı.

Ne diyecekti Dubai'ye kendi isteğiyle gitmediğini mi?

İşittiği sözlerin hiçbirini hak etmemişti.

Kafasını kaldırıp kapıya baktığın da Awzer abisini fark etti.

Gözlerini kırpamıyordu dudakları tirtir titriyordu.

Konuşmak için ağzını açtı ama bildiği tüm kelimeler anlamlarını yitirdi.

Sendeler bir şekilde ayağa kalktı. Kendisini anlatıp savunmayacaktı karşındaki insan onu bile hak etmiyordu.

Küçük adımlarla yatağına doğru yürüdü. Pikeyi açıp içine girdi. Kafasına kadar çekip hıçkırarak ağlamaya başladı.

Buraya birkaç gün de olsa mutlu olmaya gelmişti. O da burnundan gelmişti.

Neyine güvenip birkaç günlük mutluluk istemiştiki.

Hıçkırıkların arasın da keşke dedi.

"Keşke ölseydim de döktüğün göz yaşlarına değseydi"dedi.

Dicle onun yıkılmış halini görünce şaşırdı.  Duyduğu sözlerle yutkundu ama artık çok geçti.

Awzer gözlerini kapatıp açtı. Küçük kardeşi bunların hiçbirini hak etmemişti. Adımlarını içeri doğru yönlendirip Dicle'nin önün de durdu.

Onu kolundan tutup bakışlarını gözlerinde sabitledi.

Kız kardeşleri yeterince sorun yaşıyordu. Daha fazlasına gerek yoktu.

"Sen ne yaptığını veya ne söylediğini bilmiyorsun. Git o aklını başına almadan da bir daha gelme"dedi ve onu kolundan tuttuğu gibi dışarıya atıp kapıyı kapattı.

Arkasını dönüp yatakta ağlayan kız kardeşine doğru yürüdü.

Pikenin sarsılmasından onun nasıl ağladığı belli oluyordu.

Awzer pikeyi çekip kardeşine baktı.

Küçük yaşın da ne kadar da çok şey yaşamıştı.

Zerya abisine bakıp titreyen bakışlarıyla ben dedi ama devamını getiremedi.

Awzer elini uzatıp onun göz yaşlarını sildi.

Ona göre Zerya'nın yaşı küçüktü ama derdi çok büyüktü.

Zerya abisinin bu hareketiyle hızlıca doğrulup ona sarıldı.

Awzer kız kardeşinin saçlarını öpüp "kimseye kendini anlatmaya çalışma seni anlamak isteyen bin bir bahane bulur anlardı"dedi.

Zerya hıçkırarak " abi ben onunla kaçmak istemedim! bir anda gelişti"dedi.

Awzer onu anladığını belirtsede bu Zerya'nın sakinleşmesi için yeterli gelmiyordu.

İnsan en çok sevdiklerine kırılıyordu.

En çok da sevdikleri insana kırılıyordu.

Awzer kız kardeşini dizlerine yatırıp saçlarını okşamaya başladı.

Bu süreçte en çok yarayı kız kardeşi almıştı. Hala almaya da devam ediyordu.

Aradan geçen bir kaç saatlik süreden sonra odada gelen telefon sesiyle Zerya bakışlarını oraya çevirdi.

Awzer uzanıp komidinde bulunan telefonu aldı ve kardeşine uzattı.

Zerya gördüğü isimle göz yaşlarını sildi.

Şuanda bir de onunla uğraşacak halde değildi.

Telefon üst üste çalınmaya başlayınca  mecburen açmak zorunda kaldı.

Göz yaşlarını silip "alo " dedi.

Azad duyduğu sesle kaşlarını çattı.

"Hálin "dedi.

Zerya "efendim" dedi.

Azad burun kemerini sıkıp "neyin var sesin niye böyle kötü geliyor"

Zerya kimseye birşey anlatmak istemiyordu. Akan yaşını silip "birşey olduğu yok Kendi mi pek iyi hissetmiyorum"

Azad elini Sis'in omzuna vurup fısıldar bir şekilde "karıma " dedi.

Azad hırıltılı bir nefes alıp "iyi olmadığın sesinden belli, benim merak ettiğim ne oldu da sen bu kadar kötü oldun "

Zerya alt dudağını kemirip "kötü değilim soğan doğradım "

Azad karısının yalan söyleyemediğini zaten biliyordu.

"Hálin sen daha yumurta kıramıyorsun ve soğan doğradığına inanmamı bekliyorsun"

Zerya isyan etmek istiyordu ama bunu yapacak hali yoktu

Söyleyecek bir şey bulamayınca telefonu kapattı.

Zerya kafasını tekrar abisinin dizlerine koyup ağlamaya  devam etti.

Artık her şeyi içine atmaktan yorulmuştu.

Düşünmek istemiyordu ama dayanamıyordu.

Zaman yaşadıklarını umutturmuyordu.

Awzer kız kardeşini teselli edecek tek bir cümle bile kuramıyordu.

Dicle'nin söyledikleri yenilir yutulur gibi değildi.

Zerya daldığı düşüncelerden telefon sesiyle kendisine geldi.

Arayana baktığın da sesli bir şekilde nefes alıp "Azad şuanda seninle uğraşmak istemiyorum"

Azad dişlerini sıkıp "Hálin kapıya çık"dedi.

Zerya göz yaşlarını silip "Azad lütfen şuanda yorgunum ve kimseyle uğraşacak halde değilim"

Karısının sesinden iyi ol olmadığını anlıyordu. Merak ettiği neden o hâlde olduğuydu.

"Hálin güzelim beni oraya çıkartma hemen aşağı in" deyip telafonu kapattı.

Zerya göz yaşlarını silip abisinin yanından kalkıp  odadan çıktı.

Mecbur aşağı inecekti. Azad'ın dediğim dedik biri olduğunu çoktan öğrenmişti.

Dışarı çıktığı gibi arabaya yaşlanmış kocasını gördü.

iki gündür hiç beklemediği ve hak etmediği tepkiler almıştı.

Azad karısını gördüğü gibi yanılmadığını çok iyi anladı.

Ona yaklaşan karısını kolundan tuttuğu gibi kendisine çekti.

Arkasından gelen Awzer'i görmezden geldi

Dudaklarını onun saçlarına bastırıp "ne oldu niye ağladın "dedi.

Zerya kendisini tutmak istemiyordu. Onun kolların da teselli de aramak istemiyordu.

Kafasını onun göğsüne koyup hıçkırarak ağladı. Azad karısının saçlarını okşayıp "geçti sakin ol"

Zerya kafasını olumsuzca salladı.

Geçmiyordu.

Kendisini ilk defa bu kadar değersiz hissediyordu.

Ablasının Zelal Hanım'ın sözleri kullaklarından gitmiyordu.

Azad bakışlarını Awzer'e çevirip "Bekir beye önemli bir işimin çıktığını karımı yanım da götürmem gerektiğimi söyle"

Zerya kafasını kaldırıp olumsuzca salladı.

Azad onu tekrar göğsüne bastırıp "şimdi gidelim istediğin zaman seni yine getiririm"dedi.

Awzer'in vereceği cevabı beklemeden karısıyla beraber arabaya binip yoluna devam etti.

Arabanın içinde karısının ağlaması hala devam ediyordu.

Bu durum onun canını yakıyordu.

"Hıiiişşştttt sakin ol"

O sakin ol dedikçe Zerya içinde birikmişleri dışarı atmak ister gibi sesli ağlıyordu.

Azad dişlerini sıktı onu kimin bu hale soktuğunu öğrenseydi kimse onu elinden alamazdı.

Sis'e bakıp " Karacadağ'da ki çiftlik evine sür"dedi.

Sis anladığını belirtir şekilde kafasını sallayıp önüne döndü.

Yarım saat gibi bir yolculuktan sonra araba park edildiği gibi Azad karısını kucağına alıp arabadan indi.

Zerya hiçbur tepki göstermedi.

Ağlaması durmuştu ama ruhu çekilmiş gibi kendisini kötü hissediyordu.

Azad'da onun bu halini görüyordu ama elinden gelen hiçbir şey gelmiyordu.

Azad karısını üst kattaki yatak odasına taşıyıp yatağın üstüne indirdi.

Zerya bedenini yatağa bırakılmasıyla arkasını dönüp tekrar ağlamaya başladı.

Azad onun yanına oturup üzgün bir şekilde ona baktı.

"Hálin kalk birşeyler yiyelim hem belki sende anlatınca rahatlıklarsın "dedi.

Zerya titreyen bakışlarını oraya çevirince Azad yutkundu.

Onu ilk defa bu kadar kötü halde görüyordu.

Zerya boğazını temizleyip"ben aç değilim"

Azad onu kendisine çekip "kendine ceza verme çalışıyorsun"

Zerya hıçkırarak hayır"dedi.

Azad onu kucağına alıp banyoya ilerledi.

Zerya kendisini isyan edecek halde bile görmüyordu.

Azad onu lavaboya otturtu.

Önce ceketini çıkardı. Sonrada gömleğini.

Zerya'nın önün de durdu elbisenin eteklerinden tutup yukarı doğru çekiştirdi.

Elbisenin çıkması Hálin'in bedenini saklamaya çalışmasıyla Azad kaşlarını çattı.

Onun ellerini tutup "utanma hiçbir yerine bakmayacğım"dedi.

Zerya ona güvenmek istiyordu. Başını eğip elerini çekti.

Azad'da dediğini yaptı.

Beraber dušun altına girdiler.

Azad bir bebeği yıkar gibi şefkatle yıkadı.

Zerya gözlerini kapattı

Azad  onun gözlerine bakıp havluyu karısının bedenine sardı.

Onu tekrar kucağına alıp yatağa taşıdı. Bu kadar tepkisiz kalması beklediği bir şey değildi.

Azad geri dönüp baş havlusu ve tarakla geri döndü.

Zerya duyduklarını sindirmeye çalışıyordu. Bu dünyadan soyutlanmış gibiydi.

Azad şimdi ona ne olduğunu sorup yarasına tuz basmak istemiyordu.

Havluyla karısının saçlarının suyunu alıp iyice kurumasını sağladı.

Getirdiği tarakla saçlarını taradı.

Zerya ne gözünde ki yaşa dur diyebiliyordu ne Azad'a...

Azad kısa bir süre sonra onu kendisine çekip göğsüne yatırdı.

Zerya ilk defa ona sarılmak istiyordu.

Ve sarıldı da...

Onun ona sarılmasıyla  Azad elini onun saçlarına atıp okşamaya başladı.

Onun dünyası kollarında ki kadındı.

Dudaklarını onun saçlarına bastırıp "kim sebep kim niye yaptı bilmiyorum ama çok kötü hesap verecekler"dedi..

Zerya onun son söylediklerini duydu.. umursadan gözlerini kapattı.

Azad eğilip karısının yüzüne düşen saçları kenara verip onun güzel yüzüne baktı.

Zerya sabah uyandığında yine başka bir şehirde başka bir yerde olacaktı

Zerya yeni güne yüzüne vuran güneşle uyandı.

Kafasını kaldırıp baktığın da yine başka bir yerde yeni güne uyandığını anladı.


Bedenini kaldırdığın Azad'ın pencere önün de durmuş bedenini gördü.

Yorgun bir şekilde bedenini yatağa bıraktı.

Kısa bir süre sonra kapının açılmasıyla içeri küçük bir kız çocuğu girip Azad'a doğru ilerledi.

Zerya onu dikkatlice izliyordu.

Kız çocuğu Azad'a yaklaşıp kollarını ona uzattı.

Azad eğilip onu kucağına aldığında küçük kız parmaklarıyla (işaret diliyle) " baba dedi.

7000 kelime uzun bir bölüm

1500 vote

5000 yorum.

Ve merak edilen Serçe ve Murat'la diğer bölümde tanışacağız...





















Continua a leggere

Ti piacerà anche

60.8K 8.6K 31
[🥼🔬] [theoretically lab] kim taehyung, stajyer jeon jeongguk'un tam bir virüs olduğunu düşünüyordu.
111K 12.5K 51
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
168K 5.8K 21
Babasının intikamını almak isteyen baran ağa berfinle evlenip ondan intikam alıcakken aşık olursa... Şiddet,argo ve küfür içerir
138K 5K 38
Her şeyden kaçıyordu oysa ki, Aklında dönüp duran kirli anılardan, cevabını bulamadığı sorulardan ve geçmişinden. İçindeki fırtınada savrulup duruyor...