HABERLERDE AŞK VAR

By biromanokuyucu

2.8M 150K 15.5K

Her belayı kendine çekebilecek potansiyelde olan muhabirimiz ile belalardan hiç hoşlanmayan yakışıklı başkom... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21 - 1.Kısım
Bölüm 21 -2.Kısım
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
FİNAL
SON SÖZ
ÖZEL BÖLÜM

ÖZEL BÖLÜM 2

35K 2.1K 235
By biromanokuyucu

UZUN BİR ARADAN SONRA MERHABA :)

Atilla Işık ve Okyanus sizi bekliyor.

KEYİFLE OKUYUN ❤️

OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM

Medya: Sezen Aksu- Çocuklar Gibi

Başını göğsüme sakla sevgilim
Güzel saçlarında dolaşsın elim
Bir gün ağlayalım, bir gün gülelim
Sevişen yaramaz çocuklar gibi

Hissedince sana vurulduğumu
Anladım ne kadar yorulduğumu
Sakinleştiğimi, durulduğumu
Denize dökülen bir pınar gibi

Başını göğsüme sakla sevgilim
Güzel saçlarında dolaşsın elim
Bir gün ağlayalım, bir gün gülelim
Sevişen yaramaz çocuklar gibi

Sözün, şiirlerin mükemmelidir
Senden başkasını seven delidir
Yüzün çiçeklerin en güzelidir
Gözlerin bilinmez bir diyar gibi

Başını göğsüme sakla sevgilim
Güzel saçlarında dolaşsın elim
Bir gün ağlayalım, bir gün gülelim
Sevişen yaramaz çocuklar gibi

Başını göğsüme sakla sevgilim
Güzel saçlarında dolaşsın elim
Bir gün ağlayalım, bir gün gülelim
Sevişen yaramaz çocuklar gibi







Elim büyüyen karnıma giderken dudaklarımı büzüp aynadaki yansımama baktım. Bebeğimiz dört aylık olmuştu. Bu hafta gideceğimiz kontrolde cinsiyetini öğreniriz diye tahmin ediyordum. Bebeğimin cinsiyeti neydi bilmiyordum, kesin olarak kendini gösterir miydi ondan da emin değildim. Ama benim bu bebeğimde çok kilo olacağım kesindi. Daha şimdiden Okyanus'ta almadığım kiloları almıştım bu hamileliğimde.

Popom sığmıyordu pantolonlarıma. Göğüslerim de büyümüştü. Dar geliyordu her şey. Mide bulantılarım bu hamileliğimde çok azdı. O yüzden mi bilmiyorum çok yemeye başlamıştım. Hayır ama yani ben kilo alabilirdim. Ama bu giysi üreticileri biraz esnek yapabilirlerdi bu pantolonları. Resmen kaç para verdiğim donlara sığamıyordum. Devir ekonomi devriydi en nihayetinde.

Bir beden büyük kıyafetler almaya ne dersin şeker kız.

İç sesime göz devirip ofladım. Gecenin bir vakti onun bilmişliğini çekemezdim. Aynadaki suretimi izlemeye devam ettim. Tam o sırada bir çift kol belimden bana sarılmış sırtımı göğsüne çekmişti.

Aşina olduğum göğsün sıcaklığına sokulurken Atilla'nın elleri göbeğimi aheste aheste okşadı. Çenesini omzuma yerleştirdi.

"Niye ofluyorsun minik cadı?"

Ay bir de böyle huyumuz vardı. Niye ağladın, niye ofladın. Yani kocacığımın kesinlikle müneccim şeyi yemesi lazımdı. Hamilelikte sorulan her soru beni sinirlendiriyordu. Leb demeden leblebiyi anlamıyordu sevgili hitler.

Şimdi Ozan Güven triplerine gireceğim o olacak.

"Ben oflamayayım da kimler oflasın. Baksana nasıl kocaman oldum? Bir de soruyor musun?"

Konuşurken de bir yandan gözlerimi devirdim. Atilla'da bu tepkime gülerek karşılık verdi. Sabırlı adamdı ya.

Ay yerim ben seni Atilloş.

Aynadaki yansımamı süzüp boynuma küçük bir öpücük kondurdu.

"Bence hala miniciksin. Azcık daha ele gelsen ne güzel olur ama."

Gözlerimi devirirken tekrar ofladım. "Ne ele gelmesi ya. Karpuz gibi oldum işte. Resmen koltuğa sığmayacağım. Gerçi o iki karpuzdu. Neyse sende karpuz oluver artık."

Atilla ben konuşurken kahkaha attı. beklemediğim anda da sanki elma ısırır gibi yanağımı ısırdı.

Karnı acıktı herhalde.

"Ay Atilla ısırma beni demiyor muyum sana ya? Neyim ben yiyecek mi? Sebze mi meyve mi?"

Atilla dişlerini göstererek gülerken bedenimi kendine çevirdi. "Tatlı bir yemeksin. Böyle seni hep yemek istiyorum."

Kısık ve ateşlimsi sesi ile içim bir hoş olurken ellerim Atilla'nın omuzlarına gitti. Kollarımla boynunu sararken nazlı nazlı konuştum.

"Kilo alıyorum. Ya çirkin olursam."

İnsan kendi sesinden duygulanır mı? Duygulanırmış. Şu an ben mesela ağlıyordum. Nasıl olmuştu pek bir fikrim yok. Cümlemin bitiminden sonra gözlerim dolmuş, çenem titremiş, bir gözyaşım hop diye yanağıma düşmüştü.

Atilla'nın mavileri endişe ile kısılırken yanağıma düşen gözyaşını dudakları ile kurulayıp iç çekti. "Işık güzelim. Ağlama. Kilo dediğinin önemsiz bir ayrıntı. Alırsın verirsin. Yeter ki sen ve bebeğimiz sağlıklı olun. Hem sen kilo da alsan kilo da versen çok güzelsin."

Atilla'nın dudakları onun konuşması ile daha da artan gözyaşlarımı tek tek kuruttular. Ağladım. Ağlayasım varmış galiba. Epeyce ağladım...

"Ağlama. Sen çok güzelsin. Kızım sen bir annesin, kızın var ama iç öyle durmuyorsun. Güzelliğin başa bela. Beni deli ediyor."

Atilla'nın fırsattan istifade yaptığı serzenişe kıkırdadım. Burnumu seslice çektim.

"Atilla, ben niye böyle oldum? Ağlayasım geliyor, gülesim geliyor. Ay bir de çok sinirleniyorum her şeye."

Atilla gülerek bana baktı. Ve bir anda beklemediğim bir şekilde elleri dizlerimin altından geçirip beni kucağına aldı. Ellerim omuzlarına giderken agresifçe konuştum.

"Ay valla bayılıyorsun beni kucağına almaya. Bari haber ver. Hep aniden yapıyorsun."

Atilla burnumu küçükçe ısırıp haylazca gülümsedi. "Ay bayılıyorum valla. Ama sana en çok sana."

Sesimi taklit etmesi ile başımı sevgiyle omzuna koyup , beklemediği anda kulağını ısırdım.

"Ah kızım acıttın."

Küçük bir kahkaha dudaklarımdan fırlarken ısırdığım kulağını öpüp konuştum.

"Aman sen ısırınca bir şey olmuyor. Ben ısırınca hemen başlıyorsun flash tv oyuncuları gibi kendini yerden yere vurmaya."

Atilla bir şey demedi. Aheste aheste yatağa yürüdü. Bende kucağında olduğum için ona uydum. Beni yavaşça yatağa yatırıp tüm heybeti ile bana yukarıdan baktı.

"Işık."

Sesi içimi kavururken heyecanlı bir soluk aldım. "Atilla."

Atilla dizlerini yatağa koyup ellerini başımın iki yanında sabitleyerek bana doğru eğildi.

"Şimdi seni yiyeceğim. Oscarlık bir performans göstereceğim. O zaman görürsün sen flash tv oyunculuğunu."

Heyecandan göğsüm hızla inip kalkarken mantıklı bir soru yönelttim Atilla'ya. "Okyanus uyuyor mu?"

Atilla dudaklarımı ele geçirmeden önce başını salladı. "Uyuyor anası. Sabaha kadar uyanmaz. Basılma riski yok..."

***

Saçlarımın dalga dalga olmasına uğraşırken Atilla'da üzerini giyiyordu. Bugün biraz erken kalkmıştım. Atilla zaten hep erken kalkıyordu. O yüzden ikimizde hazırlanıp öyle Okyanus'u uyandıracaktık. Zaten kızımızın hazırlığı bizden kat ve kat uzun sürüyordu. Öyle süslüydü ki...

Maşamı fişten çekip soğuması için kenara bırakırken Atilla'nın da hazır olduğunu gördüm. Göz göze geldiğimizde Atilla çapkın bir bakışla beni süzüp göz kırptı.

Aklında fikrinde şey olduğuna yemin edebileceğim göz kırpmasına nazlı bir gülümseme bahşederken kapı iki kere hafifçe tıklatıldı. Atilla kapıyı gösterip gülerek konuştu.

"Geldi bizimki."

Okyanus uyandığı anda bizim odamıza gelirdi. Ama bir gün olsun kapıyı çalmadan içeriye girmezdi. Babaannesi öğretmişti ona bunu. Anne babanın özeline öyle hızlıca girilmez demişti. Kızımızda öyle akıllıydı ki bunu hemen benimsemişti. Ama tabi aynı hareketi bizden de bekliyordu. Bir keresinde Atilla kapıyı tıklatmadan odasına girdi diye tüm sülaleye babasını şikayet etmişti. Kızımız gerçekten mükemmel biriydi.

Aynı ben ya.

Atilla kapıya gidip yavaşça açtı. Ve kapı açılır açılmaz gördüğüm manzara ile dudaklarımda şefkatli bir tebessüm oldu.

Okyanus'un saçları savaştan çıkmış gibi birbirine girmişti. Gözleri yarı kapalıydı hala. Ayakta uyuyordu. Ama öyle tatlıydı ki. Hele pijamasının paçalara biri dizinin yukarısında diğeri de yere sürünmüyor muydu?

Ay ne güzel doğurmuşuz kız biz bu cimcimeyi.

Atilla hemen diz çökerek ,somurtarak ona bakan kızına sarılıp kucağına aldı. Okyanus memnuniyetle babasının kucağına gelirken gülmedi ama. Hala daha Azer Bülbül modun da dokunmayın çok fenayım diyordu çünkü.

"Güzel kızım günaydın. Maşallah bu sabahta yüzünde güller açmıyor. Azıcık gül kızım."

Anası kılıklı tabirini iliklerime kadar hissediyordum Okyanus'a bakınca. Sabahları öyle mutlu, neşeli kalkmıyordu kızım. Suratsız ve minnoştu. Babasının onunla eğlenen sesine aynı benim gibi bakarak tepki gösterdi. Dudakları büzüldü. Bakışları uykulu olsa bile kısıldı. Sinirlendi besbelli. Eli birbirine girmiş saçına gitti. Oflayarak yüzünün önünden çekti.

Ay havalara bak. Sanki biz uyandırdık.

"Baba ya sabah niye güleyim? Ben uyumak istiyorum."

Atilla kızımızın kırmızı yanaklarına sulu bir öpücük kondurup bana doğru adımladı. Babasının öpücüğünden canım çekmişçesine kızımın yanağına sulu bir öpücük de ben kondurdum.

"Annecim. Günaydın."

Okyanus babasının omzuna başını yaslayıp önce yüzüme sonra da karnıma baktı.

"Anne günaydın. Aa kardeşim bugün de doğmamış."

Her gün verdiği tepkiye alışmıştım. Kardeşinin hemen doğmasını istiyordu. Onu daha doğmadan benimsemişti. Hayaller kuruyordu gece yatmadan.

Dudağımı büktüm."Evet kızım doğmadı. Daha var doğmasına."

Okyanus esneyerek mırıldandı. "Irmak teyzoş dedi ki sen pırtlatacakmışsın kardeşimi. Asiye halamda onu onayladı. Ne zaman pırtlayacak kardeşim?"

Gözlerim kısılırken bir daha kızımı Irmak ve Asiye arasında yalnız bırakma konusunda tereddüte düştüm. İki deli kızıma değişik şeyler öğretiyorlardı. Çoluk çocuğa karışmıştı Irmak, Asiye desen bu hafta nişanlanacaktı. Ama hala aynıydılar.

Arda, Okyanus doğduktan sonra çıkan tayini ile şark görevi için Bitlis'e gitmişti. O sıralarda da Asiye polis olmaktan vazgeçip tekrar üniversite sınavına hazırlanıyordu. Açıkçası polis olmaktan vazgeçmesine o zamanlar şaşırsam da şimdi onu anlıyordum. O babası ve abisine hayran olduğu için polis olmak istemişti. Ama mutlu olmayacağı için de bu durumdan vazgeçmişti. Bu haziran mezun olacaktı. Yaz sonu da Arda ile evleneceklerdi. Şimdi de bir ay önce görevi biten Arda ile nişan yapacaklardı.

"Teyzen olayı daha basit yolla anlatmak istemiş bebeğim. Ama zamanı var daha."

Okyanus anlamış gibi başını salladı. Sonra yine ezberlediğim başka bir soru yöneltti bana.

"Anne ne giyeceğim? Güzel olayım bugün de. "

Okyanus'a cevap vermek için hazırlanırken Atilla'nın homurdanan sesini duydum. Atilla kızının güzel olmasına kızıyordu. Çünkü kızının güzel olmak istemesindeki amacın kreşteki Berk olduğunu çok iyi biliyordu. Berk kızımızın ilk aşkıydı. Herkese anlatıyordu onu. Halasının nişanına bile çağırmıştı küçük adamı.

"Kızım git pijamalarınla işte. Ne gerek var güzel olmaya?"

Okyanus göz devirmeye çalıştı. Baya da başardı bunu.

Anasının kızı be!

"Baba ya ne pijaması. Güzel olmam lazım diyorum. Pijama çok şey."

Kızımın aklına gelmeyen kelimesini ben tamamladım. "Sade, özensiz değil mi kızım?"

Okyanus tatlı tatlı gülümseyerek beni onayladı. "Evet baba. Sade ve özensiz. Berk ile bugün beraber çiçek resmi yapacağız. Ay güzel olayım lütfen anne."

Atilla homurdanmaya devam etti. "Velede bak. Çiçek böcekle kandırıyor kızımı. "

Atilla daha da homurdanacakken kızıma kollarımı uzattım. Okyanus babasının yanağına öpücük bırakıp memnuniyetle kucağıma geldi. Dayanamayarak yanaklarına sulu öpücükler bırakırken odadan çıkmak kapıya doğru yürüdüm.

"Atilla biz güzel olacağız. Sende bize güzellere layık bir kahvaltı hazırlar mısın acaba?"

Göz kırparak söylediklerimle Atilla tavana bakıp bir şeyler söylemeye başladı.

"Anne babam dua ediyor yine." Okyanus gülüşünü bastırmak için minik ellerini dudaklarına kapatırken ben baya göstere göstere güldüm .

Atilla ile göz göze geldim tekrar. "Evet kızım. Baban dua etmeyi çok seviyor ya. Yine etti herhalde..."

***

Emniyete geldiğimde Melih'te benden beş dakika sonra gelmişti. İkimizde geçen zamanda kanal tarafından başka birimler için teklif alsak ta halimizden memnun olarak bu görevden ayrılmamıştık. Ben eşime yakındım. İşimi seviyordum. O yüzden epey bir zaman buradan ayrılmayı düşünmüyordum. Tabi eğer ana haber sun derlerse bu fikrimden anında vazgeçebilirdim...

Esneyen Melih'e bakıp çikolatamdan bir ısırık aldım. "Ne oldu gece uyuyamadım mı?"

Melih esneyince yaşaran gözlerini silip konuşmaya başladı.

"Sorma ya. Işık okula başladığından beri çok yoruluyorum. Erkende uyusam beynim yoruluyor galiba, uykumu alamıyorum. Allah'ım görsen verdikleri etkinlikleri ,ödevleri. Bazen Cerenle geri zekalı gibi hissediyoruz kendimizi. Yapamıyoruz . Gavura verir gibi ödev veriyorlar."

Küçük bir kahkaha fırladı dudaklarımdan. Biliyordum Işık'a verilen ödevleri, etkinlikleri.

Okyanus Işık'ı çok seviyordu. Annemin adı , canım arkadaşım diyordu hep. O yüzden de sürekli birbirimize gidip geliyorduk. E tabi o aralarda bizde denk gelmiştik o malum ödevlere.

Hatta Işık Atilla'ya sormuştu bir keresinde ödevindeki bir etkinliği. Atilla ilk başta övünerek kitaba bakmış tabi yaparım demişti. Ama tabi sonradan yapamayınca etkinlik kitabını pencereden fırlatmaya kalkışmıştı.

Ödev düşmanı yakışıklı bir koca. Nasip oldu be...

"Valla biz o dersleri görmediğimiz için oluyor galiba. Yoksa geri zekalı değilsiniz Melih."

Melih gülen sesim ile beraber ben kime ne anlatıyorum bakışı atıp emniyete bakmaya devam etti.

"Bugün bir hareket yok."

Gözlerimi kısıp bende bakmaya başladım emniyete . "Sabah daha. Hem ben birazdan bakınırım etrafa. Kesinlikle bir şeyler bulacağız. Hissediyorum Melih. Kan dram gözyaşı kapımızda."

Melih bıkkın bir soluk verip çayından bir yudum aldı. "Sen her böyle konuştuğunda burnunuz boktan kurtulmuyor biliyorsun değil mi? Bak hamile hamile başımızı belaya sokmayalım."

Melih'e burun kıvırıp baktım. Çok abartıyordu. Allah aşkına ben ne zaman başımı belaya sokmuştum...

***

"Işık sen emin misin adamın burada olduğuna?"

Arabanın penceresinden karşıdaki kahvehaneye bakarken yine aynı soruyu soran Melih'e bakıp göz devirdim.

"Ay biliyoruz dedik ya. Öğrendim bir şekilde."

Melih oflayarak benim gibi kahvehaneye bakmaya başladı. Yakın zamanda ünlü bir şirkete uyuşturucu baskını yapılmıştı. Ve bu şirkette uyuşturucu olaylarının döndüğünü ilk fark eden oradaki temizlik görevlisiydi. Temizlik görevlisi olduğunu bile uzun uğraşlar sonunda öğrenmiştik. Adamın nasıl olayları fark ettiği ifadesinde vardı gerçi o ifade sonradan değiştirilmişti. Ama biz tabi ifadeye tam olarak ulaşamadığımız için adamdan bilgiler almak için mahallesine gelmiştik.

Açıkçası çok gizli yürütülen bir soruşturmaydı. Ve bu soruşturmadan elde edilecek her bir bilgi , güzel bir haberi beraberinde getirirdi.

"Adam gelmeyecek hadi gel soralım."

Kapıyı açacağım sırada Melih beni durdurdu. "Sen dur. Ben bir tanıdığıyım diyerek sorayım."

Birkaç saniye Melih'e baktım. Kesin Atilla demişti ona bu işlerden Işık'ı uzak tut diye.

"Of. İyi git sor."

Melih oflamama gülerek arabadan inip kahvehaneye doğru yürümeye başladı. Yaklaşık beş dakika sonra da arabaya geri dönmüştü.

"Ne oldu? Bir şey öğrenebildin mi?"

Melih arabayı çalıştırıp başını salladı. "Borcu var bana dedim. İnandılar. Söylediler adresi. Bir bakalım."

Melih'i onaylayıp arkama yaslandım. Zaten araba da çoktan hareket etmişti.

***

Hayat herkese adil davranmıyordu. Şu an karşımdaki manzara tam olarak onu gösteriyordu. İki çocuk , üzerindeki ince kazakları sarmalayamayan çelimsiz bir bedenle korkarak bana bakıyorlardı. Ev küçücüktü. Bir tane soba vardı. Duvarlar aşınmış, çok yağmur yağdığında ben akıyorum diye bas bas bağırıyorlardı.

Bu eve gelirken bambaşka bir haber öğrenme amacım vardı. Ama şimdi görüyorum ki asıl haber buydu. Yoksulluğun haber olması lazımdı ki. Birileri bunu duysun ve çözüm bulsun...

Çay tepsisi ile gelen yaşlı kadının elinden hızlıca tepsiyi aldı Melih. Bana ve kendisi için çay aldıktan sonra yanımdaki mindere tekrar oturdu.

"Biz sizden uyuşturucu olayı için bilgi almak için gelmiştik."

Karşımızdaki yorgun bakışlı adam başını iki yana sallayarak konuştu. "Benden hiçbir şey öğrenemezsiniz. Bakın bir günahı gördüm diye işten attılar beni. Gittiğim kapılar bir bir yüzüme kapandı. Artık bu gözler doğruyu söylemez. Bir işim vardı ondan da oldum."

Yutkundum. Gözlerim dolmuştu. Zaten duygusaldım şu sıralar. Şimdi ise gerçek bir durumla karşılaşmak beni iyice mahvetmişti.

Melih itiraz ederek konuşacağı sırada dizine dokunup onu durdurdum. Bu insanları zor durumda bırakamazdık. Allah bilir tehditte etmişlerdi. Yapacağımız bir haber adam için daha büyük şeylere neden olabilirdi.

"Melih. İnsanları zor durumda bırakmayalım biz. "

Melih gözlerime birkaç saniye bakıp anlamış gibi adama geri döndü. O da uzatmadı meseleyi. "O zaman biz kalkalım. "

"Olur mu çayınızdan için." Geldiğimizden beri sessiz olan kadının konuşması ile el mecbur çaylarımızdan içmeye başladık. Gözlerim çayımı içerken küçük kız ve oğlandaydı.

"Kaç yaşındalar?"

Tanık olan adam yani Nurettin bey konuştu. "İkisi de beş yaşında. İkizler."

Gülümseyerek ikisine bakmaya başladım. Birbirlerine çok benzemiyorlardı. Çift yumurta ikiziydi galiba. "Benimde sizin yaşınızda bir kızım var. İsimleriniz ne ?"

Küçük kız hevesle bana bakarken konuştu. "Yüsra ve Ramazan." Gülümsedim. Ama gülümsemem kızın bana doğru yürüyüp sorduğu soru ile dondu.

"Senin kızın sana anne diyor değil mi? Bizim annemiz yok. Ölmüş."

Yanıma yaklaşan kıza elimi uzatıp kucağıma çektim. Saçına küçük bir öpücük kondururken Nurettin bey ile göz göze geldim.

"Anneleri doğumda öldü."

Gözlerim doldu. Bu minik yavrular benim gibi annesiz kalmışlardı. Üstelik onlar daha çok küçüktüler...

"Kızının adı ne?"

Merakla soru soran Ramazan'a baktım. Çekingen bir şekilde uzaktan bana bakıyordu.

" Okyanus Melek."

Ramazan'ın gözleri şaşkınca açıldı. "Çok uzun." Gülümsedim. Evet kızımızın ismi bir hayli büyüktü. Çok çekeceğimiz kesindi onun serzenişlerinden.

"Evet biraz uzun."

Biraz daha Nurettin bey ve annesi olan kadınla sohbet ettik. Sonrasında geçen zaman ile birlikte gitmeye karar verdik.

Bize arabaya kadar eşlik eden Nurettin beye dönüp kartımı çıkardım. "Nurettin bey ben size iş bakacağım. Siz de beni yarın arayın olur mu? Hatta numaranızı alayım ben ararım sizi."

Nurettin bey şaşkın ve minnet arasındaki bir yüz ifadesiyle bana bakıp kartı aldı. Gözleri dolmuştu sanki. Bu beni çok hüzünlendirdi. Çaresiz bakışlara doğan umut beni hıçkıra hıçkıra ağlatacaktı...

"Allah razı olsun. Gerçekten yardım eder misiniz?"

Başımı salladım. " Evet ederim tabii ki. Bugün herkese soracağım. Buluruz merak etmeyin."

Nurettin bey bize tekrar tekrar teşekkür etti. Bizde ona iş bulma umuduyla yavaşça evden uzaklaştık. Arabanın camından dışarıya bakarken küçük bir market gördüm.

"Melih şurada dursana. Biraz alışveriş yapıp Nurettin beylere götürelim uzaklaşmadan."

Melih sözlerimi ikiletmeden kabul etti. Tam ikimizde arabadan ineceğimiz sırada telefonum çaldı. Cebimden çıkardığım telefona baktığımda Atilla arıyordu. Hızlıca çağrıyı yanıtladım.

"Alo."

"Alo Işık nerdesin?"

Atilla'nın araması iyi olmuştu. Hevesle nerede olduğumdan, Nurettin beyden , ona iş aradığımdan ve şimdi de onlar için alışveriş yapacağımdan bahsettim. Atilla biraz kızsa da , tek başımıza bu işlerin riskli olduğunu söylese de hemencecik yumuşadı. Buraya geleceğini, yakın olduğunu söyleyip telefonu kapattı.

"Atilla geliyor. Yakınmış. O da konuşsun Nurettin beyle. Nasıl bir iş bulabileceğimiz konusunda yardımcı olur. Allah'ım inşallah hemen buluruz. "

Melih hevesli halimi aynı umutla onaylayarak gülerek arabadan indi. Bende çantamı alıp hızlıca peşinden indim.

Market çok büyük değildi. Bim'den küçük bakkaldan büyüktü işte. Elimizdeki iki sepet dolarken Melih yenisini almak ve sepetleri kasaya bırakmak için yanımdan ayrıldı. Bende o arada kucağıma her çeşit çikolatadan doldurmaya başlamıştım. Kucağımdaki çikolata miktarı artarken bir çikolata yere düştü. Bende mecburen elimdekileri bırakmak için kasaya doğru ilerlemeye başladım. Birkaç adım atmıştım ki gördüğüm manzara ile adımlarım durdu.

İki tane maskeli ve silahlı adam marketteki kasiyere ve orada bulunan Melih'e silahlarını doğrultmuşlardı. Gözlerim korkuyla irileşirken beynim saniyelik dondu. Sonrasında hızlıca kendime gelerek Atilla'yı aramak istedim.

Ama tabi telefonun kilidini açmaya çalışırken kucağımdaki çikolatalar paniğim ile beraber hepsi yere saçıldı. Ve iki maskeli adamında bakışları beni buldu. Gözlerim Melih ile kesişirken onun bakışlarındaki endişe beni korkuttu. Yüksek ihtimal beni görmemeleri için dua etmişti. Ama her dua kabul olmuyordu işte.

"Sen ne yapıyorsun orada. Çabuk bırak elindeki telefonu."

Silahlı adamın bana doğru yürümesi ile korkum artarken adam beklemeden elimdeki telefonu eline aldı. Beni itekleyerek Melih'in yanına götürürken diğer silahlı adam kadın kasiyere öfkeyle bağırdı.

"Sende öyle mal mal bakma. Boşalt kasayı. "

Korkuyla kasayı açan kadına bakarken Melih'in eli silahlı adama müdahale etmek istediğini fark ettim. Onu hemen durdurdum. Adamların ne yapacağı belli olmazdı. İki kişi ve silahlıydılar. Her halükarda bizden güçlülerdi.

Kasayı boşaltan kadına bakarken telefonum çalmaya başladı. Zil sesim dom dom kurşunuydu. O yüzden hemen emin olmuştum benimkinin çaldığından. Telefonumu alan adam ekrana bakıp gözlerimle temas kurdu. Zaten yüzüne yünlü bir maske giymişti. O yüzden tek gözleri gözüküyordu.

Hayır yani bari tiftiklenmiş maske giyme değil mi?

"Komiser ama Baş olan arıyor. Kim bu polis mi?"

Gözlerindeki ifade biraz tedirgindi. Gülümsedim.

"Ay evet kocam polis yani başkomiser. Ama ben gıcıklık olsun diye komiser diyorum. Görseniz bana nasıl kızıyor."

"Abi kasa da çok az para çıktı." Kasaya yakın olan adamın serzenişi ile telefonuma bakan adam ona dikkatini verdi.

"Başka yok mu lan?"

Kadın korku ile başını iki yana sallarken dayanamayarak konuştum.

"Demeyeyim diyorum da. Dayanamayacağım. Hırsız kardeşler siz niye bu marketi soydunuz ki? İnsan gider migros, a 101 falan soyar. En olmadı bimi soyar. Hem biliyorsunuz bim toptan satış yazısını da kaldırdı. Toptan giriyor bize fiyatlar anlayacağınız. Yani ben olsam orada daha çok para var diye orayı soyardım. Siz biraz acemiymişsiniz. En kötü bari gitmeden bir iki tane sıvı yağ alın da gidin. Satar iki para kazanırsınız ya. Mağdur olmayın bari..."

Hızlı konuştuğum için derin bir soluk alırken herkesin sustuğunu fark ettim. Şaşkınca Melih'e döndüğümde uzaylı görmüş gibi bakıyordu bana.

Ay bu çocukta hep şaşkın ya.

"Işık onlar hırsız."

Ağzımı aralayıp bir şey diyeceğim sırada telefonum tekrar çaldı. Adam telefonuma bakıp hızlıca elinde sıktı. Ve beklemeden kolumdan çantamı çekti. Ani hareketiyle ürkerek Melih'e yaklaşırken adam çantamdan cüzdanımı çıkarıp paralarımı aldı.

"Çabuk ne kadar varsa hepsini al. Gidelim. Sende çıkar çabuk cüzdanını"

Melih'e diyordu. Melih ilk tepki vermese de bize doğrultulan silahla beraber cüzdanını adama uzattı. Adam öfkeyle onun da cüzdanından parayı alıp bir kenara fırlattı.

Ay daha karpuz kesecektik demek istesem de adamların gidecek olması yüreğimdeki yükü hafifletti. Korkan tarafım adamların bir an önce gitmesini istiyordu çünkü.

Adamlar parayı poşete koyup bize silah tutarak giderken biri gerçekten orada bulunan sıvı yağından aldı. Ben buna şaşkınlıkla bakarken Melih'in kolunu omzumda hissettim. O cebinden adamlara belli etmeden telefon çıkarıp polis'i arayacaktı. Benim gözlerimse kapıdan çıkan adamlardaydı. Ve o anda beklemediğim bir şey oldu. Adamlar bir anda yere yığıldılar. Çünkü göklerden gelen bir tekme adamları yere sermişti...

Gözlerim şaşkınlıkla büyüyüp ağzımdan bir çığlık kaçtı. O uçan tekmenin nereden geldiğini anlamak için hafifçe kapıya doğru eğildiğimde Atilla'nın o tekme sahibi olduğunu gördüm. Şaşkınlığım giderek büyürken ona vurmak isteyen adama tekrar bir tekme attı Atilla.

İki adamda artık yerde sere serpe yatıyorlardı. Melih hızla kapıdan çıkıp Atilla'ya doğru konuştu. Ben ise olduğum yerde şaşkınca kalakalmıştım.

Atilla adamları iki tekme ile Allah'ına kavuşturdu yemin ederim.

Atilla ile göz göze geldim. Adamların yerdeki silahlarını alıp cebinden telsizini çıkarıp öfke ile polis ekibi çağırdı. Ama bu süreçte gözleri bir an bile benden ayrılmamıştı. Adamların bayıldıklarından emin olduktan sonra derin bir nefes alıp bana doğru hızlı adımlarla yürüdü.

Elleri yanıma gelince anında yüzümü bulurken bedenimi endişe ile süzdü.

"İyi misin? Bir şeyin yok değil mi?"

Başımı iki yana salladım. "İyiyim. "

"Işık sen sen nasıl oluyor da böyle şeylerin içinde kalabiliyorsun. Işık adamlara yağ alıp gidin mağdur olmayın dedin. Kızım sen beni deli mi edeceksin?"

Gözlerim şaşırmaktan irileşirken yutkundum. "Sen nereden duydun ki?"

Atilla yüzümü okşayıp iki yanağıma öpücük kondurdu.

"Yemin ederim bela çeken bir mıknatıssın sen. Buraya gelince baktım bir hareket var markette. Aradım açmadın emin oldum. Duvardan atlayıp kapıya yaklaştım. Bir de ne duyayım. Işık hanım adamlara tavsiye veriyor. Tekrar aradım dikkatlerini dağıtmak için. Aniden içeri girsem namlunun ucunda sen varsın her şey olabilir. İkinci kez aradım, zaten paniklediler arayınca. Kapıda bekledim bende işte. Ama kızım sen nasıl bir soygunda bile rahat olabilirsin?"

Gözlerim korkuyla dolarken dudaklarım büzüldü. "Ben şey ne bileyim. Mantıksız geldi burayı soymaları. Ondan şey ettim. Korktum ki. Hem zaten ben korkunca çok konuşuyorum biliyorsun. "

Atilla gözlerime birer öpücük kondurup başımı göğsüne çekti. Derin bir soluk aldı. Dudaklarını saçlarımda hissettim.

"Ah benim mantıklı tatlı belam. Ah benim minik cadım. Kalbime indireceksin sen bir gün benim..."

***

Okyanus pembe elbisesinin eteklerini düzeltip babasına tekrar poz verdi. Asiye' nin söz yüzükleri biraz öce takılmıştı. Ama Okyanus ondan heyecanlı, nazlı gelin kız gibi dolanıyordu etrafta.

Bende bugün pembe bir elbise giymiştim. Çünkü kızım öyle istemişti...

"Baba ışığım nasıl? Böyle de poz vereyim çek. "

Atilla homurdanarak Okyanus'a baktı. "Harika kızım. Çok güzel. "

Fotoğraf çektirme işi azıcık Atilla'yı sinirlendirmişti. Ama yani yapacak bir şey yoktu. Kızımız sıkılana kadar devam edecekti bu durum.

"Anne , babam Berk ile benim resmimi çekmeyeceğini söyledi. Ona kızar mısın?"

Gülüşümü saklamaya çalışarak onlara doğru yürüdüm. Atilla'da diz çöktüğü yerden kalkıp fotoğraf makinesini orada bulunan sandalyeye bıraktı.

"Kızım o veledi çekmem ben . Hele senin yanında hiç çekmem."

Uyarıcı bir öksürük ile Atilla'ya baktım. Velet demeye devam ederse bu kelimeyi Okyanus'ta kesin öğrenecekti.

"Babası ne var bunda? Bir iki poz verecekler işte "

Atilla ona doğru nazlı nazlı yürüyen bana ve Okyanus'a bakıp güler gibi ses çıkardı. "Analı kızlı nasıl nazlı nazlı kanıma girmeye çalışıyorsunuz ama yemezler."

Gülerek Atilla'nın koluna girdim. Okyanus'ta elini babasına uzatmış, minik ellerini güvenle babasına teslim etmişti. Atilla saçlarıma küçük bir öpücük kondurdu. Kaç dakika geçtiğini bilmeden benim başım Atilla'nın omzunda, Okyanus'un minik elleri babasının güvenli elindeydi.

"Bu an, her şeye bedel minik cadım."

Atilla'nın elini tutan minik ele, koluna giren bana bakarak söyledikleri ile gülümseyerek konuştum.

"Bu an her şeye bedel diktatör Atilla hitler. "

Atilla ile göz göze geldik. Bana hayran hayran bakıyordu. O benim Diktatör hitler Atilla'mdı. O benim aşkımdı. İç çektim. Öpesim gelmişti kocamı.

"Ay Berk geldi..."

Okyanus bahçeye giren Berk ve annesine doğru beklemeden koşturmaya başladı. Bu heyecanlı haline kahkaha atarken Atilla'da kızımıza doğru bağırdı.

"Kızım koşma. Ne var bu velet geldiyse. Küçük boylu ıyy baksana. "

Okyanus'un adımları durdu. Bedenini bize çevirdi. Siyah, yüzüne gelen saçları arkaya doğru savurttu. Ellerini beline koydu.

"Ay baba ne veledi. O çok tatlı bir kere..."

Başka bir şey demedi. Koşarak Berk'e gitti. Bende kahkahalarla Atilla'ya baktım. O ise gülüşümü birkaç saniye hayran hayran izleyip dudaklarıma minik bir buse kondurdu.

"Böyle gülme. Böyle gülmeyin. Herkes size hayran olacak. Hem kızamıyorum siz gülünce. "

Yutkundu. Yüzümü ilk kez görmüş gibi baktım. Ama sonra gelen sesler ile kızımızı hatırladı. Gözleri Berk'e sarılan Okyanus'a değdi. Anında beni de çekiştirerek onlara doğru yürümeye başladı.

"Bacaksıza bak daha ilk dakikadan yapıştı kızıma."

Atilla'nın beni çekiştirmesine keyifle uydum. Bir yandan da kahkaha atıyordum. Atilla'nın kızına düşkünlüğüne, onu tatlı tatlı kıskanmasına bayılıyordum. O çok iyi bir babaydı. O bizi çok seviyordu.

Ah Atilla kıskanırken bile nasıl bu kadar tatlı olmamalısın...





SEVGİYLE KALIN : )

Continue Reading

You'll Also Like

7.1K 265 23
( Yaz aylarında düzenlenecek ) "Ben iyi bir adam değilim Gökçe ama kötü bir adamda değilim "dedi yüzüme yaklaşarak "Biliyorum sen sadece canı yakılm...
231K 1.4K 19
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.
166K 11.3K 25
Hey sen! Merhaba ben Jülide. Jülide Aksoy. Çevirmenim. Çevirdiğim kitaplarda ve dizilerdeki aşklara özenirken bir gün kendimi romantik komedi tadınd...
2.1M 110K 96
-yorumlarda spoiler olabilir- "Sevmezler Öğretmen Hanım. Burada öğretmenleri sevmezler. Acımadan öldürürler seni, Aybüke Öğretmen'i Necmettin Öğretme...