Selamlarr❄
İyi okumalar 😇
Oy vermeyi unutmayın lütfen..
MERT
Eftelya ile evden uzaklaşıp kafa dinlemek için hemen bir plan yaptım. Ne zamandır denize girmeyi özlediğini söylüyordu. Maldivlere 1 haftalık program ayarladım. İşleri Ömer'e bıraktım.
Okulundan onu alıp direkt hava alanına geçtik. Uzun uçuştan indik. Bir karşılama gibi bir şeyler yaptılar. Aptalca, sırf Eftelya eğleniyor diye bir şey demedim.
Odamıza geçtiğimiz de Eftelya çok beğendi. Bu tatil ona iyi gelecekti.
Yemek yedikten sonra bikinisini giyip yanıma geldi. Benden alacağı yorumu bekliyordu...
Denize girip eğlendik. Biraz denizden ayırmak zor oldu. Akşam yemeği için otelden ayrıldık. Sarı elbise giymiş o kadar yakışmıştı ki gözlerimi alamıyordum.
"Sarılar çok fazla güzel yapmış seni. İlla kıskanmam mı gerek güzelim."
"Biraz kıskançlıktan zarar gelmez."
Gece yarısına kadar gezdik, eğlendik...
Bugün tekne ile açılacaktık. Kahvaltımızı yapıp denize girecektik.
Sabah o uyurken onu izlemek çok güzeldi. Mutlu oluyordum. Uyandığında ayrı bir güzel oluyordu. Uyanıp direkt tekneye geçtik.
"Sevgilim bugün gezmeyelim deniz kenarında olalım. Biraz ruhumuz, bedenimiz, kafamız dinlensin."
"Sen nasıl istersen civcivim."
Sonra gülüştük.
"Civciv mi? Hala mı?"
"Sen hala benim gözümde civcivsin."
"Civciv olalım bu seferde."
Kahvaltısını yapıp direk denize girdi.
"Eftelyam çok açılma ayrılma tekneden."
"Tamam. Sende gel su çok güzel."
"Birazdan geleceğim telefon görüşmem var. Dikkat et."
"Peki hemen gel bekletme beni."
Yanından ayrılıp teknenin diğer tarafına gittim.
"Ne yaptınız?"
"Abi bu sabah yakalayıp getirdik. Şimdi gizli eve aldık. Bulamazlar, güvenlik üst düzey hallettim. Zemin kattaki odaya aldık."
"Ben gelene kadar misafir edin o*rosbu çocuğunu. Dikkat edin o kaçmayacak. Ben gelene kadar gözünüzü bile kırpmayın."
Telefonu kapatıp Eftleya'nın yanına gittim. Sırt üstü denizin üstünde yatıyordu.
Denize balıklama atladım. Yanına yüzdüm. Kendime çekip öptüm.
"Aşkım denizin içinde su altı fotoğraf çektirelim mi?"
"Denizin için de mi?"
"Evet sana geçen gün göstermiştim ya hani, bizde çektirelim. Zaten kıyıya çok uzak değiliz fotoğrafçı bulabilirler herhalde."
Çok istedi kıramadım. Adamlar başka tekne ile profesyonel fotoğrafçı getirdiler...
EFTELYA
Denize açılınca deniz altı fotoğraf çekinmek istedim. Çok güzel oluyordu. Hemen fotoğraf için kadını getirdiler. Mayomu değiştirip başka daha güzel bir bikini giyindim.
Fotoğraf çekmek için gelen kişi kadındı. Tabi ki şaşırmadım. Ufak bir ayarlama yaptılar. Denize girip biz Mert ile konuşuyorduk.
"Aşkım gösterdiğim pozlardan hangisini çekelim?"
"Öpüşmek benim daha çok ilgimi çekti."
Benim ki de soru🤦🏻♀️
"Şaşırtmadın beni yine sevgilim. Diğer son gösterdiklerim de olsun mu?"
"Benim dediğim de olacaksa olsun tabi ki."
"Tamam yaa.." güldüm.
1 saate yakın çekim yaptık. Su altı öpüşmeyi 20-25 kere tekrar ettik. Güya resimleri beğenmemiş. Eline bir fırsat geçti ki...
Denizden çıkıp teknenin gölge yerine geçtik. Biraz uzandık.
"Sen yoruldun mu? Ben çok yoruldum da?"
"Yoruldum Eftelyam ama tek bir şey hariç..."
"O harici şeyi anladım ben. Çok fırsatçısın. Hayır yani söylesen olabilirdi.."
Gözleri kocaman oldu. Sonra güldü.
Telefondan biraz çektirdiğim fotoğraflara baktım.
"Bence bunların hepsi güzel oldu."
Elimde ona da gösterdim.
"Teknede çekildiğimiz resimler mi?"
"Hıhıı.."
Fotoğraflara baktık. Bir şeyler yedik. Öğleden sonra otele döndük. Biraz Maldivlerde tarihi yerleri gezmeyi düşündük. Otelde güzelce hazırlandık.
(Kıyafetin modeli)
Saçlarımı hafif maşa yapıp açık bıraktım. Hafif bir de makyaj yaptım. Zaten Mert'in kıyafet derdi yoktu. Onun klasik kıyafetleri. Ama yine bir değişik kıyafet giymişti. Buraya geldiğimizden beri şort giyiyordu.
Yola çıktık. Arabayı Mert sürüyordu. Biz gitmek istediğimiz yerin yolunu bilmediğimiz için korumalar önden gidiyordu. Her ülkede, şehirde oraya ait korumalar geliyor. Yanımızda sürekli duran korumalardan 2-3 tanesini yurtdışına getiriyorduk. Diğerleri hep o ülkedeki Mert'in başka korumlarıydı.
Maldivler'in biraz uzağında bir küçük kasaba tarzı bir yere geldik. Herşey çok minnoştu. Dar sokakları, rengarenk, temiz hava, çok güzel ufak dükkanlar vardı. Biraz Türk kasabasını anımsatıyordu. Ufak gibi gözüken ama içeriye girince kocaman bir dükkana girdik. Çok değişik şeyler vardı. Buranın anısını hatırlatacak şeyler. Tabi ki bende bir sürü şey aldım. Sonuçta anı.
Gezerken çok güzel kolyeler de gördüm. Süslüydü. Beğendiğiklerimi Mert'e gösterdim.
"Sevgilim sence hangisi güzel? Hangisini alayım?"
"Hepsini al."
Demesi ile adamlara gözü ile işaret etmesi bir oldu. Elimden tutup orada dolanırken yolun ortasında ağlayan bir çocuk gördük. 4-5 yaşlarındaydı. Sarışın bir kızdı.
"Sevgilim çocuk ağlıyor yanına gidelim."
Elini bırakıp yanına gittim. Kız çok tatlıydı. İlk önce İngilizce konuştum. Biraz konuşmasını biliyordu. Annesini kaybetmiş.
Mert ile adamlar başımda dikilmiş bana bakıyordu.
"Güzel kız adın ne bakalım?"
Bana baktı ama cevap vermedi.
"Annen ile babanı mı kaybettin?"
Kafasını salladı.
"Mert annesini babasını kaybetmiş. Onu burada bırakmayalım baksana kimse de yardım etmiyor. Güvenli bir yere götürelim annesini babasını bulsunlar."
Kabul etti yoksa ben çok takılırdım. Çocuklara dayanamıyorum. Elinden tutup yürümeye başladık. Kız çok şirindi bakmaya kıyamıyorduk.
Yürürken kıza dondurma aldık.
"Dondurma sever misin?"
Yine kafasını salladı.
"Alalım mı?"
"Oluyy."
Güldük. Mert sessizce bizim arkamızdan geliyordu. Yanımıza yaklaştı.
"Bize dondurma alır mısın abisi?"
Gülümsedi.
"Alalım güzelim."
Yan tarafta olan dondurmadan aldık. Yemeye başladık. 10 dakika sonra kız annesini gördü ve koşarak o tarafa doğru gitti. Arkasından Mert ile baktık. Kadın ile adam bizi görünce şaşırdı. Güzel kız bir şeyler anlattı. Adam ile kadın yanımıza geldi.
"Mert bey size çok teşekkür ederiz. Yalnız bırakmamışsınız.." vs. konuştuk.
Mert'i bunlarda biliyordu. Galiba şu dünyada bilmeyen tek benmişim.
Gülümsedim. Mert konuşmayınca ben konuştum.
"Önemli değil bir dahaki sefere daha dikkatli olun."
Küçük kız bana yaklaştı. Elimden çekiştirip eğilmemi istedi. Gülümseyerek eğildim, yanağımdan öptü. Bende onu öptüm el sallayıp vedalaşıp onlardan ayrıldık. Otele geçtik. Akşama yemeğini yiyip, deniz kenarındaki hamağa gittik. Beraber sarılıp, uzandık.
"Kız çok tatlıydı ya. Kızımız da umarım böyle tatlı olur."
"Kızımız mı?"
Şaşırdı.
"Evet kızımız. Hep kızım olsun isterdim hala da öyle."
Bana daha da sarıldı.
"Güzelliği sana benzesin, mavi gözlü beyaz tenli sarışın, zekasıda babasına benzesin."
"Hmm.. güzel hayal. Kızımız benim gibi bir de şirin olursa.."
Bana vücudu ile tamamen döndü.
"Bence de güzel bir hayal acaba bu konuyu biraz daha konuşsak mı?"
"Hmm..konuşalım ne konuşalım. "
"Bugün ikinizde çok tatlı duruyordunuz. Seni kendi kızımız ile hayal ettim. Çok güzeldi hayal.
Artık diyorum yaşımız daha da ilerlemeden anne baba adayı mı olsak?"
Yutkunamadım, öksürmeye başladım.
"Anne baba adayı mı? Benim anne olmam için şartım belliydi. Biliyorsun. Hem ben daha çok gencim 21 yaşındayım."
"Ben artık 26 yaşındayım yaşlanıyorum. Çocuğumuz doğduğunda bana dede mi desin?"
Kendimi tutamadım güldüm. Devam etti:
"Ben senin şartını kabul etmiştim. Evlenene kadar sana, sen istemediğin müddetçe dokunmayacağım diye. Sende çocuk istiyorsun madem şartımızda evlenip de olması var o zaman evlenme zamanımız gelmiş demek oluyor."
"Evet biliyorum şartımı kabul ettin ve bunun içinde ne desem bilmiyorum...Nasıl evlenmeye geldi konu ya?"
"Gündemdeydi ama farkında değildin hanım efendi."
Yerimde biraz kıpırdandım.
"Biraz erken değil mi evlenmek için?"
Ben böyle söyleyince bir değişik oldu. Bana küstü mü desem, beklemiyor muydu desem...
"Erken değil ben artık seninle evlenmek istiyorum. Karım ol istiyorum."
"Ama sevgilim..."
Yerinden kalktı. Odaya doğru ilerledi.
Şaşırdım. Galiba benim onun kadar istemediğimi düşündü.
Bende evlenmeyi istiyorum. Tamamen beraber olacaktık. Ama okulumun bitirip öyle düşünüyordum. Son senemdi. Bende çocuklarımız olsun çok istiyordum.
Arkasından bende gittim. Odanın terasında dışarı bakıyordu içki
içiyordu. Odanın ışıklarını açmamış. Bende açmadım. Ay'ın ışığı odayı aydınlatıyordu.
"Sevgilim.."
Cevap vermedi.
Arkasından gidip sarıldım.
"Sen bana kırıldın mı?"
Yine cevap vermedi. Devam ettim.
"Sevgilim bende seninle evlenmek istiyorum. Biz seninle ayrılamayız. Sadece sen birden evlilik deyince şaşırdım. Yanlış anladın beni. Seni seviyorum..."
Elindeki bardağı yan tarafa koyup bana dönüp sarıldı.
"Eftelyam seni zorlamak istemiyorum. Ama ben seninle hemen evlenmek istiyorum. Resmiyette de benim olmanı istiyorum."
Kafamı salladım.
"Bende evlenmek istiyorum. Biraz daha erteleyelim evlenme işini, en azından benim bu dönem okulum bitsin. Ben zaten seninim. Ben hep buradayım. Hem ben evlenelim dedin diye evlenmem. Evlenme teklifim bile yok. Bir genç kızın hayallerinden biriside evlenme teklifi almaktır. Yani ben söyleyim de."
Güldürmeyi başardım.
"Hmm...demek o genç kızın hayali evlenme teklifi almak hıhh? Peki o kız evlenme teklifini alınca onunla evlenecek mı?"
"O genç kızın o anki sevgisine bağlı ama bence %99.9 kabul eder."
Tekrar bana sarılıp, öptü.
Biraz daha konuştuk. Daha çok çocuk meselesini konuştuk. Çocuğu olmasını çok istiyordu. En az 4 tane çocuk istiyormuş. Sürekli bunu deyip durdu. Umarım çocuklarımız olur...
Uyurken bana masaj yapıyordu, saçım ile oynuyordu. İyice mayışıyordum.
Uyuduk, sabah Mert'in telefon sesine uyandım. Gözlerimi açmaya çalışıyordum.
O uyanmıyordu. Telefonu ben açtım.
"Efendim Ömer?"
"Yengem günaydın, umarım tatiliniz güzel geçiyordur."
"Yani güzel geçiyor. Biraz sevgilimi bıraksanız."
"Vallahi yengem önemli olmasa aramıyacağım ama.. abim uyandı mı?"
"Abin mi? Abin şuan başka iş ile meşgul. Söyleyeceğin bir şey varsa bana söyle sen."
"Neyse yengem ben daha da sizi rahatsız etmeyim. Abim işi bitince geri ararım."
"Peki..."
Mert yanımda uyanmış beni dinliyordu.
"Ben hangi önemli işi yapıyormuşum?"
"Uyuyorsun bence büyük iş."
Kıkırdadım.
Kalkıp dünkü yapamadığınız aktiviteye katılmaya karar verdik. Köpek balıkları ile yüzecektik.
Kahvaltıdan önce gittik. Tüple dalış yaptık. 1 saat boyunca denizin içindeydik. Korkunç ama çok güzeldi. Köpek balıklarına bu kadar yakın olmak gerçekten güzeldi.
"Eftelyam hadi kahvaltı yapalım?"
"Benim canım menemen istiyor."
"Menemen mi? Yaptırırım güzelim başka ne istiyor canın?"
"Şuan da başka bir şey istemiyor."
Aşçılara yaptırmıştı. Denizin biraz içinde çok güzel masalar vardı. Ayakların suyun içinde hafif rüzgar ve gölgelikti.
Çok güzel bir kahvaltıdan sonra beraber masaj yaptırmak için spa'ya gittik. Beraber yan yana aynı odadaydık. Çok güzel bir atmosferi vardı. Etafta camlar ile çevrili duvarlar içinde çok değişik cins balıklar yüzüyordu.
O kadar rahatladım ki...
Duş alıp klasik bir şeyler giydik.
Deniz kenarında bisiklet sürmeyi istedim. Baya eğlenceli duruyordu. Beraber yarış yapıyorduk...
Bugün akşam duyduğumuza göre basketbol maçı varmış. Ülkeler arası.
"Aşkım değişik bir şey yapalım mı?"
"Ne gibi güzelim?"
"Sen bana söylemiştin ya basketbol sevdiğini, bende seviyorum. Basket maçı varmış, eğer bilet bitmediyse gidip izleyelim mi?"
Fikrime şaşırdı.
"Nereden geliyor bu fikirler güzelim?"
"Farklı şeyler yapalım istiyorum. Buraya da geldik diye tek denize girmeyelim. Farklı şeyler yapalım."
Bana güldü. Sonra gitmeyi kabul etti.
Elbise yerine kot tarzı bir şeyler giymeyi tercih ettim.
2 gündür korumaları çok sık görmüyordum. Maça geleceğiz diye bir yığın koruma gelmişti.
Maçın olacağı yere geldik. Yerimizi bulduk. İkinci sıradan yer ayırtmış.
"Bileti bulabilmişler mi? Ve ön taraftan."
"Sen gitmek istiyorsan bulunur."
Gülümsedim.
Maçın sonuna kadar burada izledik. Son dakikalar çıktık. Herkes bir tuhaf bakıyordu. Geri arabaya döndük. Maçta fotoğraf çekmiştim. Maçın kısa videosunu çekip paylaştım. Mert hesaplarıma karışmıyor. Bir şeyler paylaşınca kontrol ediliyordu. Rahattı.
"Eğlendin mı Eftelyam?"
"Evet çok güzel bir maçtı. Sen eğlendin mi?"
"Yani.."
"Yani diyorsan eğlendin demek oluyor."
Gülüştük. Yemek yemeye bir yerlere gittik. Buranın çok güzel yemekleri vardı. Yemeklerin tadı hafifti. Diğer günlerde hep böyle eğlenceli geçti.
Uzun lafın kısası 1 haftalık tatilimiz çok güzeldi.
Nasıl geçti bilemedim. Otelde son gecemizdi.
"Ben hiç gitmek istemiyorum ya.. Çok güzeldi bu tatil."
"Tatilimizi uzatırdım ama artık dönmeliyiz. 2 hafta sonra başka bir yere gideriz. Biraz da orada gezeriz."
"Kabul edildi. O zaman bugün uyumayalım. Dışarıda gece yürüyüşü yapalım. Zaten uçakta sürekli uyuyacağız. Sabaha kadar dolaşalım. "
"Yorulursun ama.."
"Olsun biraz daha tadını çıkartmak istiyorum."
İkna ettim. Ay'ın vurduğu ışık her yeri aydınlatıyordu. 3 saat dolaşmıştık. Tekrar odamıza döndük. Hazırlandık. Çıkmadan önce güneşin doğuşunu izledik. Güzel bir tatilin sonuna gelmiştik.
Su altında çekindiğimiz fotoğraflar elimize ulaştı. Uçakta onlara bakıyordum.
"O kadar çekmiş ki kadın... hepside çok güzel duruyor."
Sadece öpüşürken ki fotoğraflara bakıyordu.
"Aşkım ya bir şey demiyorum. Diğerleri ilgini çekmedi galiba."
"Onlarda güzel ama bunlar daha güzel."
Kafamı salladım...
New York'a geldik. Şansım mıdır bilmiyorum ama yine yağmur yağıyordu. Ahh oralar çok güzeldi güneş, temiz hava, sakinlik, deniz sesi... Burada uçaktan indiğimiz gibi Mert'in adamları darlıyordu. Orada benim görmediğim adamlar bile varmış. Yani o kadar anlamadım. Ama burada dibimizdeler...
Arabaya bindik.
"Kara kutu bizi özledin mi?"
"Özledim yenge vallahi ev çok sessizdi sizsiz."
Güldüm.
Yolda konuşarak geldik. Eve geldik.
"Yine geldik buraya ben şimdiden masmavi denizi özledim, güneşi özledim.."
"Ben senin bu kadar seveceğini bilemedim güzelim. "
"Keşke biraz daha kalabilseydik."
Elimden öptü.
"Tekrar gideriz güzelim 1 hafta sonra, 3 gün daha kalırız geliriz olur mu?"
"O kadar yolu o güzel denize gitmek için çekmeyi kabul ediyorum. Ama gideceğiz. Söz ver.. "
"Tamam gideriz sen iste tek, odana çıkıp dinlen hadi ben bir şirkete gidip geleyim. Geç kalmam."
"Daha yeni indik ama sabah git gecenin yarısı kim olacak şirkette?"
Ömer;
"Yengem sen ufak detayları kaçırıyorsun. Abim gelecekse herkes şirkette olmak zorunda. Bu bu şirketin en önemli kuralı."
Güldüm.
"Anladım. Peki git hadi geç kalma. Kara kutu sevgilimi yorma bak."
Güldüler.
Beni öptü ve gittiler bende duş alıp kendimi yatağıma attım. Başım o kadar çok ağrıyordu ki, ilaç aldım.
Yatağıma girip telefonum ile uğraştım.
4 saat oldu hala Mert gelmedi. Aramakta istemiyordum ama merak da ediyordum. Sıkılıp aşağı mutfağa indim.
"Bir kahve alabilir miyim?"
"Hemen hazırlıyorum efendim. Kahvaltınızı da hazırlayalım mı?"
"Hayır istemiyorum, Mert gelince yerim. Kahvenin yanına geçen gün sipariş ettirdiğim bisküviler ve çikolatadan koyun."
Mutfaktan çıkıp şöminenin yanına gittim.
-Ahh ne güzel masmavi cennet gibi yeri bırakıp geldik. Şu hale bak ya.
Gelen kahvemi içtim. Esra aradı buraya geleceğini söyledi. Onun için hazırlandım. Buraya geldi.
3-4 saat geçmiş bile. Yaptıklarımızı kısa bir özet ile anlattım. Su altı fotoğraflarımızdan sadece öperek çekindiklerimizi göstermedim. Utandım.
"Çok güzel çıkmışsınız kuzu. Aklına nereden geldi bu?"
Güldüm.
"Hiç sorma aklımda kalmış, sonra neden olmasın dedim."
Bana biraz okulundan bahsetti. Bayağı sevmiş. Ortamından falan bahsetti. Sonra Ömer ile ilişkisini anlattı. Biz yokken de buluşmuşlar. Heyecanla anlattı. Dinledim.
"Sen bizim kara kutuya bak.. ne aşıkmış sana ya.."
Ben böyle konuştukça daha da heyecanlanıyordu.
Sabah oldu hatta öğlen oldu ama hala Mert yoktu.
"Ben bir Mert'i arayım, merak ettim."
Telefonumu alıp bahçeye doğru ilerledim. Telefonu kapalıydı. Ömer'i aradım onun da kapalıydı. Merak ettim. Mert'in sekretirini aradım.
"Mert şirkette mi?"
"Az önce geldiler Eftelya hanım."
Az önce mi? Neredeydi ki??
"Telefona bağla."
"Hemen efendim."
15 saniye sonra sekreter bana geri döndü.
"Eftelya hanım Mert bey az sonra sizi arayacakmış."
"Tamam."
Telefonu kapatıp içeriye geçtim.
"Kuzum ne oldu? Niye sinirlisin?"
"Hiç boşver beni.. okula gidecek misin bugün?"
"Öğleden sonra ki derslere gireceğim sadece az sonra bende çıkarım. "
"Hmm.. Yarın şirketime geliyorsun değil mi? Asistan bakacağız seninle."
"Hiç unutur muyum?"
Gülüştük. Esra kalktı. Buradaki bir koruma onu okula bırakacaktı.
"Esra hanımı siz gideceği yere götürün."
"Peki efendim."
Esra da gitti, Mert beni aramadı. Telefonumu alıp tekrar aradım. Bu sefer telefonu çalıyordu.
"Eftelyam?"
"Sonunda ya.. aramıyorsun da neredesin?"
"Şirkete geldim, telefonum kapanmış haberim yok, hem uyuyorsundur diye aramak istemedim."
"Şirkete 8 saat önce gideceğini söyledin, yeni mi gittin?"
"İşim vardı Eftelya, diğer şirkete uğradım geldim. Sen beni sorguya mı çekiyorsun?"
"Sorguya çekmiyorum, neyse kapatıyorum."
"Kapatma sakın!"
Kapatamadım.
"Sen uyumadın değil mi ayaktasın hala?"
"Olabilir."
Bir iki bir şey dedi telefonu kapattım. 1 saate eve geleceğini söyledi.
Kahvaltı hazırlattım. O gelince kahvaltı yaptık. Ben odama çıkıp uyudum. Sinirliydi, konuşulmuyordu. Sürekli bir şeylere kızıyordu.
Nerede o tatilde romantiklik yapan adam, bir de şimdi bak mafya haline bürünmüş...
Beğendiniz mi?
Yorumlarınız ve görüşlerinizi bekliyorum❄
Oy verirseniz sevinirim🤍