İki Gözüm +18 / Texting

By wayhaline

1.1M 31K 8.9K

wayhaline: Kız olduğuma yemin edebilirim ve kanıtlarım. *resim Baran: Hass*ktir! Baran: Bune lan!!! wayhaline... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5. Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9. Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13. Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23. Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32. Bölüm (part 1)
32. Bölüm (part 2)
•Duyuru•

17.Bölüm

31.5K 1K 576
By wayhaline

Keyifli okumalar vote ve yorum yapmayı unutmayın lütfen!

Vote sınırı: 230

Yorum sınırı: 30

O kadar okunma var ama vote sayısı çok az yıldıza basmak zor olmamalı...

17.Bölüm

Uzandığım yerden doğrulurken iki gün öncesine giden düşüncelerime engel olmak adına mutfağa doğru yol aldım.

İçim kıyır kıyırdı. Düşüncelerim dağınık, bedenim yorgun hislerim ise hissizdi.

Kendimde değildim.

Eğer bu gerçekten aşksa çok boktan bir durumdu. Ulan ben bok işlerden hiçte hoşlanmazdım ki! Neden böyle olmuştu ki bana?

Güzeldim, eğlenceliydim, kendi ayaklarının üzerinde duran biriydim ben. Kendimi çok saldığım için miydi bu kadar değersiz hissedilmem? Baran'a karşı çok mu salmıştım kendimi? Ondan mı beni böyle bırakmıştı?

Tamam yatakta falan bırakmadı belki ancak kendine ait bir yere bırakıp öptükten sonra gitmesi ve geleceğim diyerek gelmemesi normal miydi? Değildi! Bu gerçekten hiç normal ve benim hazmedeceğim bir şey değildi.

İki gün içinde ne bir geri dönüş ne bir mesaj vardı ondan. Engeli dayanamamış kaldırmıştım ancak keşke kaldırmasaydım çünkü hiçbir mesaj yoktu. İlk işim gidip başka bir hat almak olmuştu ancak eski numaramı da atmaya kıyamamış yenisini takmamıştım. Gözüm sürekli telefonda aklım ise hep ondaydı

Dolaptan aldığım cips poşetini açıp birkaç acılı cipsi ağzıma tıkarak odama doğru yürüdüm. Abim bugün evde olmayacaktı. Yaşasın yanlız acı çekmek! Tabii acı çekmek sürekli yemek yemek agresif olmak ise bunu gerçekten başarıyordum hatta ben bakın ben pencereden dışarı seyredip şarkı bile dinliyorum.

Yatağıma oturup sırtımı duvara dayadığım da eksik hissediyordum kendimi.

Ona alışmıştım. Bunu inkar etmeye çalışsam da alışmıştım.

Gözlerimi kapatarak yutkundum. Derin bir nefes alıp verdiğim de onun beni öptüğü an gözlerimin önünde belirdi. Dudaklarım da hâlâ hissettiğim sıcaklığı geçmek bilmiyordu.

"Ehh! Yeter artık ya! Ben bu aşksikomastik duygusunu çekmek zorun da mıyım? Değilim tabii!"

Ağzıma cipsleri doldurup hıncımı alır gibi çiğnemeye başladım. "Hom çok gozolim bon!" Aniden tutan öksürük ile zor bela ağzımdakini yuttum.

Saçlarımı geriye doğru atarak derin bir nefes aldım. Yok bu böyle olmayacak. Pencereyi açıp bağırsam mı acep? Ne yapsam ki? Diye düşünüyordum ki masamın üzerindeki telefonum titrediğini görerek uzanıp aldım. Instagram'dan gelen bir bildirimdi.

Baran_yk yeni bir gönderi paylaştı.

Elimden kayıp düşen cipslere göz ucuyla bakıp derin bir nefes aldım. Kalbim sıkıştı. Elim bildirime doğru gitti. 4 tane fotoğrafı art arda paylaşmıştı kaydırmalı. Bir partideydi, yüzü gülüyordu.

Yüzü gülüyordu ancak benim takıldığım tek resim yanında sarışın bir kadınla olan pozu ve altına yazdığı yazıydı.

1500 kişi beğendi.

Baran_yk: güzel günlerimiz olsun bebeğim. İyi ki benimlesin.❤️

150 yorumun tümünü gör

Karanlığa_sevda, Çok yakışıyorsunuz 🥰

Alev_dala, kızımızı kaptın Baran bey 💜

Baran_yk @Alev_dala o zaten hep benimdi.

Yorumların devamını okuyamadım çünkü okuduğum tek bir yorum yetmişti herşeyi anlamama.

O, zaten hep benimdi.

Kaç dakika baktım o fotoğrafa bilmiyorum. Ben, kendimi hiç bu kadar aciz hissetmemiştim.

Peki ben neydim? O, kız onunsa ben neydim? Kimdim?

Hiçbir şeydim tabii. Ben iki gün boyunca onu beklerken karşılaştığım bu durum çok gurur kırıcıydı. Gönderiyi beğendim onun göreceğini bile bile.

Gözümden kaçmış bir damla yaş yanağıma ulaştığında sinirle onu sildim. "Aptal olma Nil! Sen çok güzelsin! Heryerin güzel! Hem o sarı çiyan da güzel." Burnumu çektim. "Güzel kız yani." Saçma bir uğraş içine girmiştim. Kendime teselli oluyordum tabii ne kadar işe yaradı orası meçhuldu işte.

Kendimi oldukça kötü hissediyordum. Kandırılmak çok kötüydü ve ben saf saf bu duruma aşksikomostik demiştim. Aşk 101'deki sinan gibi.

Ben şimdi bağımlısı olduğum çukur dizisindeki Nehir mi olmuştum? Birkaç günlük bir şey miydi bu yaşadığımız?

Gerçekten düşündüklerim ile Baran'ın beni nasıl etkilediğini iyice anlamıştım. İyi değilim ben.

Telefonum titrediğinde gözlerimi bayarak elime aldım.

İki gözümden mesaj vardı.

Güldüm.

Mesajını açtım.

İki gözüm: Nilay...

Derin bir nefes aldım. Cevap vermek istemedim. Ama o beni konuşturacak gibiydi.

İki gözüm: Böyle öğrenmeni istemezdim.

Saçma bir şekilde kahkahalarla gülebilirdim şuan bu duruma. Ne kadar da bir diziden fırlamış bir replikti bu!

Nilay: Neyi öğrenmemi istmezdin? Bir sevgilin olduğunu mu?

Görüldü

Yazıyor....

İki gözüm: Hayır, sevgilim değil o.

Okuduğum mesajla kalp ritimlerim şaştı. Kardeşim o, demesini bekledi gözlerim. Yerimde heyecanla kıpırdanıp durdum.

Yazıyor...

İki gözüm: Efsun, benim nişanlım.

Efsun mu? Yok artık amına koyayım ama!

Böyle adalet mi olur ya! Olmaz böyle! Bu hep Nehir'e çok üzüldüğüm için mi başıma gelmişti yoksa?

Yutkunamadım. Nişanlım diyordu. Yanlış okumuş olamazdım çünkü gerçekten öyle yazıyordu. Gerçekten çok saçmaydı. Kabus görme olasılığım var mıydı çünkü canım çok acımaya başlamıştı. Böyle içim hissedilecek şiddette sancılanmaya başlamıştı.

Nilay: Nişanlın demek?

Nilay: Bu yaptığın şerefsizlikle Oscar ödüllü alırsın o zaman, değil mi?

Artık tutamadığım göz yaşlarım durmadan akmaya başlamıştı. Mesaj kısmından çıkıp onu aradım.

İlk çalışta açtı.

Derin bir iç çektim. "Sana ne yaptım ben?" Diyerek başladım. "Ben seni iki gündür beklerken sen bana nişanlıyım diyerek geliyorsun! İlk başta nişanlı olduğunu söyleseydin iletişimi mi keserdim, neden yapmadın bunu? Neden söylemedin Baran!" Ayağa kalkarak dudaklarımı sertçe dişledim.

"Söylemeye fırsatım olmadı." Başımı salladım iki yana doğru.

"Benimle iyi eğlendin mi?"

"Bal..."

"Bal senin ağzına sıçsın! Bir daha sakın bana Bal deme!"

Birkaç tıkırtı sesi geldi ardından da derin bir soluk sesi.

"Bana, sen mesaj attın." Dediğinde tanıdığımı zannettiğim adamın bu olduğuna inanmak çok güçtü. Ben onu o kadar Stalkladığım hâlde sap olmadığının farkına varmamıştım ki... Bu benim suçum değil di değil mi?

Ona mesaj atıp hesap sormak haksızlık değildi değil mi? Onca şeyden sonra hakkım vardı buna...

"Benim sevgilim var demek zor olmamalıydı! Ya Allah aşkına sen N'pıyorsun ha!" Elimle saçlarımı geriye doğru sertçe attım. "Bunca zaman ikimizi idare etmek çok mu hoşuna gitti?"

"İşlerin bu kadar ileri gideceğini düşünmemiştim." Sesinde çözemediğim tını ile dişlerimi sinirle sıktım.

"Hassiktir lan oradan! Duygularım ile çok güzel oynadın! Bana bir daha asla kimseye güvenmeyeceğimi de öğrettin."

Baştan böyle büyüleyici, güzel olduğundan kötü bir şey olacağını bilmeliydim. Derin bir nefes alarak sağ ayağımla bir ritim tuttum.

"Özür dilerim."

"Bu mu? Gerçekten inanmak çok zor! Bu mu Baran?" Diye sorarken büyük bir şaka yaptığını haykırmasını bekleyen tarafıma kırgındım.

"Bu."

Duyduğumla geriye doğru sendeleyerek yatağıma düştüm. Yanlızlığıma düştüm tekrar.

"Bir daha arama beni."

"Aramam," diyerek anında cevap verdiğinde yutkunamadım.

"Mesaj da atma."

"Atmam."

Gözlerim kapandı ve ben o an yanaklarımdan akan göz yaşlarıma engel olamamıştım. "Engel atacağım sana," derken hâlâ bir şey demesini bekliyordum.

"At," dediğinde dayanamadım ve ağzımdan bir hıçkırık firar etti. Ben gelmeyişinin nedenini bu kadar büyük bir şey beklemiyordum. Keşke bu kadar alışmasaydım. Keşke...

Bir kez daha hıçkırdığım da ahizeden başka bir ses duydum.

"Aşkım? Gelmiyor musun?" Birkaç hışırtı.  "Kimle konuşuyorsun?" Gülümsedim.

Kâbus muydu yoksa büyük bir kâbustan mı uyanmıştım bilemiyorum.

"Bekletme nişanlını Baran bey" dedim ve bir şey demeyeceğini bilerek kapattım telefonu. Elimden düşen telefonla bedenimi geriye doğru bıraktım. Galiba biraz daha ağlayacaktım.

Çocukken yaptığım bu eylemi şimdi yine uygulayacaktım. Sesimin beni aştığını fark etmeden ağlamaya başladım. Bedenim sarsılıyor gözlerim yaşlarını salıyordu. Yaşadığım bu şeyin ne olduğunu bilmiyordum. Hayatımda onca şey çok düzgünmüş gibi şimdi de bu aşk acısı mı eklenmişti yani? Bu nasıl geçerdi ki?

Nasıl geçecekti bu?

Göğüs kafesim böyle durmadan sızlayacak mıydı? Ben buna dayanamazdım ki...

Kaç dakika kaç saat sürdü bilmiyorum ama artık çalınan kapıyı açmam lazım olduğunu farkındaydım. Ellerimi yatağa bastırıp yataktan yorgun bedenimi kaldırdım. Odamdan çıkıp dış kapıya giderken kafamı toplamaya çalışıyordum ancak olmuyordu.

Kapıyı açtım.

Kapıyı açtım ve karşımda Melih'i gördüm. Siyah gözleri ilk önce gözlerime sonra da bedenime doğru yol aldığında dudaklarım titredi. Uzanıp şaşkınlığına fırsat vermeden boynuna sıkıca sarıldım.

Güvenli kollara belki de biraz şefkate ihtiyacım vardı. Abimden sonra bunu bana verecek kişi de tam karşımda hatta kollarımın arasındaydı.

"Nil! Ne bu hâlin? N'oldu?" Beni çekmek isteyen kollarına engel oldum ve sımsıkı sarıldım ona. Onu görmenin şaşkınlığı ve yaşadığım duygu seli beni fena hâlde etkilemişti.

"Özledim Melih," dedim ve hıçkırdım.

İri eli sırtımı buldu. Dokunmaya çekinir bir hali vardı ki Melih hep böyleydi. İki ay önce memleketine dönmek zorunda kalmıştı. Abimin en yakın arkadaşı benim de en yakın dostum sayılırdı. Onunla abimle anlaştığımdan daha çok anlaşıyordum ancak yine de hep bir mesafe vardı aramızda.

"Sümüklerin bulaştı bana." Diyerek takıldı herşey çok normal gibi.

"Silersin sen."

Kollarımdan çekerek beni kendinden uzaklaştırdı usulca. Ona bakmam için elini çeneme koyup başımı kaldırdı. Gözleri, gözlerimden yanaklarıma oradan da kısa bir an dudaklarıma kayıp tekrar gözlerimi buldu.

"Kim?"

Yutkundum ve bakışlarımı kaçırdım.

"Ne kim?"

"Seni üzen kim?" Elini gözlerimin altına dokundurdu. "Kim ağlattı seni? Kim kıydı bu güzelim gözlerine."

Gülmek için zorladım kendimi ama bu eylemi gerçekleştirecek gücüm tükenmiş gibiydi. "Bunu mu konuşacağız? Hem, hadi içeri geçelim uzaktan gelmişsin sonra üstüme kakarsın dışarda beklettin beni diye!" Geriye çekilip onu da kendimle beraber içeriye doğru çekiştirdim.

Beraber salona geçip ona baktım. "Eşyalarını odama bırakabilirsin biliyorsun abim çok dağınık." Bir şey demesine izin vermeden geriye doğru çekilip kendime gelmek adına lavaboya gittim. Dağılmış ifademi az buçuk toparlayıp geri döndüğümde göremediğim Melih ile kaşlarımı çattım ancak bu kısa sürdü çünkü elin de telefonuma bana bakan Melih ile karşılaştım saçma bir şekilde.

Bana tuhaf bir şekilde bakarak, "Telefonun çaldı seslendim duymadın, odana çantamı bırakırken gördüm." Başımı sorun yok derecesine salladım ve uzanıp almak istedim ancak elindeki telefonunu kendisine çekerek engel oldu.

"Bir sorun mu var?" Diye sordum.

"Bunu sen söyleyeceksin Nil. İki gözüm kim? Baran kim?" İşte şuan caferin bez getirme zamanıydı.

Eğer Melih Baran'ı öğrenir ise herşey çok boka saracaktı. Ben şimdi bana içten âşık olduğunu hissettiğim bu adama nasıl anlatacaktım olanları.

Bölüm sonu 🥀

Bölüm nasıldı? Sevdik mi?

Benim içime sinen bir bölüm olmasa da bu bölüm yazılacaktı maalesef çünkü olayların baş halaycısı, denilir bu bölüm için.

Baran sizce gerçekten nişanlı mı?

Nil ne yapacak bundan sonra?

Ve esas karketerlerimden biri daha giriş yaptı hikâyeye! Melih sizce nasıl biri?

Sizleri seviyorum ❤️❤️

Continue Reading

You'll Also Like

1.1M 43.5K 49
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...
5.9M 192K 98
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
528K 23.5K 16
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...
690K 45.9K 31
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...