darkside ⍭ james potter

By aureliusfalcone

10.3K 660 549

James Fleamont Potter, safkan Potter ailesinin biricik varisi. Slytherin'in prensi. Ve Karanlık Lord'un gelec... More

H O G W A R T S
o n e .
t w o .
t h r e e .
f o u r .
f i v e .
s e v e n.
e i g h t.
n i n e.

s i x .

614 46 1
By aureliusfalcone


Korkunç bir çığlık gecenin sessizliğini yırtarken, Alastor Moody'nin yüzünde mimik bile oynamadı.

Deneyimli Seherbaz savaşın başından beri gördüğü sayısız caniliği, acımasızlık ve nefretin izlerini o kadar görmeye alışmıştı ki yanındaki aceminin titreyişi bile içinde en ufak ısıya neden olmadı. 

İçindeki son ısı, Lord Voldemort gözleri önünde bir bebeği katlettiğinde soğuk evrenin soğuğuna kafa tutmaya kalkan ruhunu terk etmiş; savaşın, belki de hayatının sonuna kadar asla ona dönmeyeceğini ilan etmişti.

Eski anıları hatırlarsınız ya, bazen mutluluk bir an içinizi doldurur, dudaklarınızı iki kenara çekiştirir geçmişinizin tozlanmış hatıraları. Bazen yumruklarınızı öfkeyle sıkar, bazense soğuk nefret vücudunuzu diğer tüm duygulardan arındırıp tamamen kendi kontrolünüze sunar. Alastor için sonuncudan başka bir duygu oluşturan anılar Gringotts goblinlerinin bile beceremeyeceği düzeyde saklanmış, asla açılmayacak hale gelene kadar kilitlenmişti.

Seherbazın kulaklarında çınlayan çığlık kararlı adımlarını da kesememişti. Elinde asası, Colchester'ın en dış kısımlarında, yağmurun kokusunun hala burunları doldurduğu çimenlikte yürürken gözleri çevreyi dikkatle gözlüyor, karanlığın içindeki en ufak harekete karşı tetikte bekliyordu. Sağ elindeki asasını devasa eve çevirirken, bahçe duvarlarını biraz uzatmaları için tüm ekip arkadaşlarına işaret edip kapıya yürüdü.

İçeriden gelen çığlıklardan çok rahatsız olduğunu belli eden biraz daha acemi bir Seherbaz, yanına çabuk adımlarla geldiğinde elini kaldırıp kapıya asasıyla üç kere vurdu. Kapının üstünde sihir hayat buldu, ufak bir kuyruğa benzer bir şekle sahip olan beyaz ışık evin içini gezdi. Alastor ışığın fark edilip yok edildiğini hissetmeden önce, içeride beş kişiyi sayabilmişti.

"En az beş kişi, tahmini sekiz ya da dokuz kişi var. Sıkı bir çarpışmaya hazır olun baylar." kapıya doğru asasını hızla savurduğunda ahşap kapının menteşeleri direnemedi bile. Kapı uçarken içeriden gelen bağırışları o da duyuyordu.

"Seherbazlar!"

"Kaçın! Değmez!"

Elbette, bağrışmaların bitmesini beklemeyeceklerdi. Seherbazların hızlı adımları ve daha da hızlı lanetleri bir bir Ölüm Yiyenlere doğru ilerlerken, Lord Voldemort'un köleleri de boş değildi. Öldüren Lanetler, bazen sesli bazen sessiz, iki tarafın asalarından da uçarken Alastor kendine ilk patlayıcı lanetinin ardından iyi bir siper bulmuştu. Kaosun içinde kimse siperdeki birinin çıkma zamanlamasını ölçmüyordu tabii, güvendeydi. 

Tüm Seherbazlara bunu öğretseler keşke, içinden geçen cümleydi en acemi olanları bir öldüren lanetle kapıdan dışarı uçarken. Alastor intikamı almakta gecikmese de, intikam almakla olacak iş değildi.

Ölüm Yiyenler ne kadar ilginç derecede fazla direnseler de, dokuza iki kaldıklarında sonunda pes etmişlerdi. İki Ölüm Yiyen'in bilekleri sihirli kelepçelerle bağlanırken, Alastor üst kata adımlamış, çığlıkların kaynağını arıyordu.

İlk girdiği oda, aynı ikinci ve üçüncüsü gibi, boştu. Dördüncü odanın bir yatak odası olduğunu fark ederek her yerini arama kararı aldı. Bu saatte olan bir saldırıda buralarda yakalanmış olabilirlerdi. "Soldan ilk üç oda temiz, dördüncüyü arıyorum." Aşağıya seslenişini takiben eğildi.

Yatağın altı boştu. Doğrulup yavaşça dolaba yöneldi. 

Sol tarafı boştu. Asasını nispeten altta tutmuş olsa da, ikili kısmı açarken asasını kaldırıp dolaptan uzaklaştı. Hızlı bir bilek hareketiyle asasını hareket ettirdi, orta kısım açıldı.

İki küçük çocuk, belki dört belki beş yaşlarındaydılar, birbirlerine sarılmış halde saklanıyorlardı. Alastor'un yaralı yüzünü görmeleriyle iyice büzüşseler de, Moody iç çekti. "İki çocuk var, Wayser, buraya."

Birkaç saniye sonra gelen genç Seherbaza bakarak çocukları işaret etti. Yirmi dört yaşındaki Seherbazın yüzünde sıcak bir gülümseme anlık belirdi, genç kadın çocuklara yaklaşırken Moody odayı terk etti.

Dördü gitti, ikisi kaldı. Çığlıkları çocuklar atmış olamazdı. Amacına ulaşamamış bir Alastor sinirli bir Alastor olmaya çok yakındı. Önce sağdaki odaya girdi, soldaki odanın kapısına bir kilit büyüsü yaptıktan sonra. Basit bir kiler gibi görünen odalara kanmamayı öğrenmiş halde girdiği odanın duvarına asasıyla vurdu. Beyaz kuyruk hareket ederek süpürge dolabına çarptığında, Moody'nin başı yana eğildi.

"Avada Kedavra." Öldüren Lanet, kilit deliğinden içeriye yapıldığında, gevşemiş bir beden dolap kapılarını açmış, kilerin içine düşmüştü. Alastor iç çekti. Hiç mi öğrenmiyorlardı? "Sağdaki odada bir Ölüm Yiyen vardı, etkisiz." aşağıya bağırmasından sonra gelen "Anlaşıldı!" haykırışıyla elini yüzüne koydu. Neden ben, diye düşündü. Neden acemileri bana veriyorlar?

Soldaki odanın önüne geldiğinde kilit büyüsünü kaldırıp asasını kılıfına yerleştirerek içeri girdi. Yerde yatan bir çift vardı. Alastor bu kadarına alışkındı. Öldürülmüş olduklarını düşünerek aşağıya bağıracağı sırada, hareket eden göğüsleri dikkatini çeldi. Yaşıyorlar mıydı?

Asasını eline alıp ikisinin de yanına geldiğinde, tavana olan boş bakışları içindeki korkusuz seherbazı bile dehşete düşürdü. İki genç, belki yirmi altı, yedi yaşlarındalardı, tamamen hayatın çekildiği gözlerle tavana bakıyorlardı.

İlk defa karşılaştığı bir olay olsa da tam olarak emin olamadığı sorun içini kemirdi. Bu kadar boş bakışları en son Ruh Emici Öpücüğü'ne maruz kalanlarda görmüştü. Tabii, onlar çok daha boştu ama bir canlının şu an baktığı gözlere sahip olmaması gerekiyordu.

"İki kişi var, durumları... ilginç." Aşağıya doğru sesini yükseltse de bağıramamıştı. Gelen dört Seherbazın da birkaç dakika içinde kendisiyle aynı dehşete düştüğünü az buz fark etse de, gözleri hala ölü gözlere bakıyordu.

"Efendim, Saint Mungos'a götürmeli miyiz?" toparlanmış bir Seherbaz ona sorduğunda başını salladı. 

"Sen ve Thomas bu ikisini alın. Sydney çocukları alsın. Felicia, Peter ve ben Azkaban transferlerini yapacağız." yüksek sesle verdiği emirle tüm evdeki hareketlere katılmadan önce Alastor'un aklındaki tek soru kendini derinlere gömdü.

O gözleri o hale ne getirmişti?

"Icarus, güneşe yakın uçan değil mi?" Barty ödevinden başını kaldırmadan seslendiğinde birkaç yedinci sınıf ile kısık sesle konuşan James duraksadı. "Evet!" cevabını seslendikten sonra fısıldaşmasına döndü.

"Karanlık Lord okul yılının sonunda işaretleri almamızı istiyor. Evan Rosier'in takımının yarısının tutuklandığını veya katledildiğini söylüyorlar. Rosier'i Bellatrix'in grubuna vermişler." James dudaklarında bir sırıtma ile konuşurken diğerleri de dillerini ısırdılar. Bellatrix? Yazık, Yazık Rosier'e.

"Hangi gruplara gideceğimiz belli mi?" James'in adını kesinlikle hatırlamadığı bir yedinci sınıf sorduğunda başını iki yana salladı.

"Duruma göre diyorlar. Bir de Akademi meselesi var tabii..." son cümleyi pot kırmamak için boş bıraksa da kalkan birkaç kaşa, sonra da çatık kaşlara bakındı. Ellerini 'masumum' edasında kaldırıp ayağa kalktı. "Dalgınlık başıma vurdu, kusuruma bakmazsanız." kısa bir gülümseme ile arkasını döndü, baş hareketi ile edilen vedalara karşılık sunmadan yatakhane kapısını açtı. Regulus'un saniyeler sonra arkasında belirmesiyle ağzını açmadı.

Konuşacağı vardıysa, konuşsundu. 

Sessizlik aralarında hüküm sürerken, ikisi de Büyük Salon'a inecekleri merdivenlerdeydiler. Diğer başkanların da yavaştan belireceğini fark etmiş olduğunu düşündüğü Regulus konuştuğunda James geriniyordu. "Karanlık Lord'un fikirleri saçma değil mi?" 

James bir kasını yırttığına emindi. Olduğu yerde donuşuyla yavaşça normal duruşuna geçerken derin birkaç nefes alıp Regulus'a döndü. "Ne zırvalıyorsun Regulus?" gözleri soğuk, sertti.

Black çocuğu konuşmadan önce sözlerinden pişman görünse de yine de konuşmazsa daha kötü olacağını bilerek ağzını açtı. "Severus bir melez, yarım-kan değil mi? Ama birçok derste en iyilerden. Safkan olan Crabbe ise gerizekalı." açık hakaretle James kaş kaldırırken Regulus omuz silkti. "Daha yumuşak söyleyemezdim. Duvarların kulağı da umurumda değil, onlar Crabbe, Merlin'in pantolonu aşkına!"

James onaylamaz halde başını iki yana sallasa da devam etmesini işaret etti. Regulus daha fazla uzatmak istemediğini belirtircesine ellerini iki yana ayırıp omuz silkince James iç çekti. "Olay daha yetenekli olmak değil Reg, o sadece Crabbe gibilerin egosunu okşama kısmı. Olay kültür. Eskiden Paskalya için Hogwarts tatil oluyor muydu sence? Muggle gelenekleri onlar. Büyücülerin kendi bayramları ve özel günleri vardı. Sihir Tarihi öldürülmeye çalışılmıyordu. Ölü bir Profesör olduğunu göz önüne alırsak son derece iyi kelime seçimi." Regulus'un o an yükselen itirazı bir anda kesilmişti son cümleyle. "Her geçen gün daha çok Muggle halkına benziyoruz. Yönetimimiz bile. Karanlık Lord bizi özümüze döndürmek istiyor."

"Gericilik değil mi bu?" Regulus adeta çıkıştığında James şaşırdığını hissetti. Bu çocuk bunları nereden düşünmüş, duymuştu? "İlerleme olmadan ne anlamı var? Muggle halkıyla biraz entegre olmamız gerekiyorsa olalım. Haklı olduğunu reddetmiyorum ama savaş çıkarmaya değer miydi? Büyüceşura ve Bakanlık ne güne duruyor?"

"Sorun da orada." James klasik argümana dönüştüğünü duyduğunda rahat bir nefes almıştı. "Büyüceşura felç olmuş bir organizasyon, Bakanlık ise rüşvetler ve aptallıkların altında eziliyor. Uluslararası Büyücüler Konfederasyonu diyeceksen, Grindelwald'u seçmemek için attıkları taklalardan sonra savaş döneminde çıkardıkları yasaları da kaldırmama cüreti gösterdiler. O yasalar Uluslararası Büyücüler Konseyi'nin tüm yasalarını adeta değişmez hale getiriyor." ellerini iki yana açtı. "Çok hükümet düşmanı gibi görünüyor, sorun şu ki: öyle. Hükümet işini yapamıyor, Grindelwald'u durdurmanın bedeli buydu. Tüm Sihirli Hükümetler ve organizasyonlar kalıcı hasar gördü. Hasarlı şeyi düzeltmek için kullanılan araçlar saklandı, yok edildi, yasaklandı."

James başını yana eğdi. "Hastalığı tedavi edemiyorsan, kesip atmak zorundasın Regulus. Bir kol olmadan yaşayabilirsin, koldaki hastalık bedeninin tamamını felç ediyorsa yaşayamazsın."

"Hey, beni bekle!" Lily adeta haykırdıktan saniyeler sonra insanların ona bakmasıyla başını hafifçe eğdi. Yanından yürüyen Sirius sırıtarak omzuna vurdu. "Evans, kaldır kafanı!" göğsünü şişirdi. "Lupin, kafanı yok etmeye geliyorum!" haykırdığında bu sefer gerçekten tüm bahçe ona bakıyordu. Lily gülmeden edemedi. Sürgün Black her zaman kalkan olmayı başarabiliyordu.

"Rüyanda, Pati, rüyanda!" Remus'un sesi ileriden geldiğinde Sirius'un deparı başlamıştı. Lily başını iki yana sallarken omzuna atılan kolla başını yana çevirdi.

"Lils!" Alice yüzünde bir gülümseme ile kızılı kendine çekerken pek heyecanlıydı. "Neler oldu inanamazsın! Dorcas var ya?" Lily'den hiçbir yanıt beklemeden devam etti. "Keskin Nişancılardan kabul almış! Hem de uluslararası düzeyden! Sınavlara girmeden, son ay gidecek!" 

Lily şaşırsa da şok olmamıştı. Uluslararası düzeyden kabul almasını beklemiyordu ama arkadaşının ön cepheye gideceğinin farkındaydı. "Babasının etkisi olmuştur?"

Alice başını salladı. "Keskin Nişancılara bir referans mektubu yazmış, sanırım bu yüzden uluslararası düzeye almışlar."

Lily tam yanıt vereceği sırada kulağında bir ses yankılandı. Bu ses, bu kelimeyi ona belki bin kere söylemişti. Hiç bu kadar soğuk olmamıştı.

"Lily."

Kızıl saçlı kız şimşek hızında arkasına dönerken Severus Snape başını eğerek selamını verdi. "Profesör Slughorn..." gözleri Marlene ile kesişen siyah saçlının hatlarındaki nefret Lily'nin içini titretti. Zifiri karanlığı andıran gözler zümrütlere dönerken Severus'un sesi tekrar yükseldi. "Slug Kulübü için yardımına ihtiyacı olduğunu söylüyor. Acilmiş." 

Marlene'in adeta koruyucu bir içgüdüyle Lily'nin kolunu sıkmasıyla Evans başını arkadaşına çevirdi. İki kız göz göze geldiklerinde Lily başını eğdi. 'Sorun yok.' sessiz bildiriydi.

Marlene çekingen bir halde Lily'i bırakırken dudağını ısırdı. "Bahçedeyiz. Gelirsin." Lily başını salladığında McKinnon arkasını dönüp Sirius'un gittiği yoldan devam etti. Lily tekrar bu okuldaki en eski arkadaşına döndüğünde Severus'un öncülük etmeyeceğini anlamasıyla yürümeye başladı. Önce kaleye. Sonra zindanlara.

Yol boyu iki çocukluk arkadaşı sessiz kaldılar. Lily zindanların merdivenlerine geldiklerinde durdu. Severus'un nefes sesi bile gelmiyordu. "Severus... Emin misin?" Zümrüt gözler, zifiri karanlığa bakarken ortadaki ışığın bir anlığına o karanlığı biraz aydınlattığını düşündü. Severus'un irislerinin rengi açılmış gibi gelse de, aklının ona oynadığı bir oyun olduğunun da farkındaydı.

"Hayır. Asla olamayacağım. Ama... çok geç." Severus son cümleyi fısıldarken sesi çatladı, Lily arkadaşına tamamen döndü. 

"Asla çok geç değil Severus. Her zaman... buradayım." Lily bir anlığına gelen içgüdüyle arkadaşına sarıldığında, Severus anlık şokundan nispeten hızlı kurtulmuş, kızıl saçlı kızı yıllar sonra tekrar kolları ile sarmıştı. Lily'nin saçlarının kokusu burnunu doldururken, kızın üstünden zindanın karanlığına baktı.

Hayatının buna batmasına hazır mıydı?


2 ay sürmüş bölüm atmam. Umarım daha uzun aralar açmam. Özür dilemeyeceğim, önceden belirttim. Cast kısmında ufak güncellemem var, Lucius ekledim ayrıca. Eski okuyucular bir göz atabilir. Arayı açmak istemem ama fandoma geri girmek zor oluyor arkadaşlar. 

FC3 hakkında fikrimi merak eden varsa: hayatımda izlediğim açık ara en kötü filmdi, Matrix 4 bile daha iyiydi. Adı FC3 olduğu için kötüydü. Efektlerine 11/10 veririm, hikayesi 0/0. Hikaye yok ki? Mantık hiç yok zaten hikayede. On bir yaş fanservice desem, o da değil. Önceki filmler bundan önce doluydu, bu film yüzünden önceki filmler de 0/0 filmler. 2 filmdir inşaa ettiğin altyapıyı bir filmde nasıl çöp edersin 101 diye kitap yazabilir Rowling. 

Continue Reading

You'll Also Like

betty By ︎ ︎

Fanfiction

2.4M 213K 33
okumayın for vanilla baby
2.3K 369 21
Büyük Arınma'nın ardından Kadim Din'in yankıları sürerken, büyü Camelot sarayının duvarlarında bir gölge misali dolaşıyor. Genç büyücü kaderine yürü...
249K 23.7K 25
Jeon Jungkook, 20 yaşına gelen herkesin dolunay gecesi kurt cinsiyetini ôğrenmesi şerefine düzenlenen baloda, kardeşinin kurt cinsiyetini kutlamaya g...
1.7K 169 31
~> Küçükken sebebi bilinmez bir yangında ailesinden koparılan Li, yıllar sonra arkadaşlarıyla kaçırıldıkları bu insan üssünden kurtuldu. Ormanda aile...