MASKE

By ferhancakil

68.6K 595 150

Alisa Derin defalarca ölüm ve silahlı saldırı atlatmasının ardından ailesinin ve kendisinin peşinde olan adam... More

Giriş
1.Bölüm | Mahalle Arası
2.Bölüm | Hırsızın İzinde
3.Bölüm | Çalınan Telefon

4. Bölüm | Bahçe

1.1K 100 40
By ferhancakil

Bölüm | 4


      "Gelin, sen git mutfağa çörekler fırında hazırla tabakları. Dolapta da meyve suyu var, unutma. Büyük bardaklara doldur." 

Melis kıkırdadığında, Alisa ve Jale birbirlerine bakıp güldüler ardından Jale'nin bakışları annesine döndü. "He, gelin ya. Gelin." Dedi Jale dalga geçerek.

"Tabii, Melis'i Yiğit'ime alacağım ben."

"Oda koşa koşa kabul eder zaten." Jale'nin kaşları imalı biçimde kalktığında, yüzü oldukça alaylıydı.

"Niye etmesin kız."

"Anne eder dedim zaten ben."

"Dalga geçme anneyle."

Jale bıkkın biçimde başını masaya koydu ardından kaldırdı. "Geçmiyorum anne."

Kıkırdaması sözlerine karıştığında, Şeyma Hanım Jale'yi cimcikledi. "Bak hala dalga geçiyor."

Alisa daha güçlü kahkaha attığında, gülmekten nefesi kesildi. Jale'nin annesiyle tanışma anından itibaren, Melis'e gelinim dediğini duyuyordu. Şeyma Hanım Melis'i çok beğeniyordu ve dalgasına her seferinde takılmayı ihmal etmezdi. Sonuçta nereden bilebilirdi uzun süredir, Yiğit'in Melis'ten hoşlandığını? Anne duası bu olsa gerekti. Melis Şeyma Hanım'a sarıldı ve adımları eve yöneldi.

"Tamamdır ben hallediyorum."

Melis'in adımları evin kapısına ulaştı. Şeyma Hanım' ların evi oldukça sevimli, tek katlı bahçeli bir evdi. Sol tarafa döndüğünde sessiz adımlarla hareket etti. Mutfağa girdi. Fırını açarak tepsiyi çıkarttı. Üst kısımda bulunan rafı açtı. Dört tane tabak çıkartarak, tezgâhın üstüne dizdi ve çörekleri tabaklara koydu. Hemen yan tarafındaki raftan dört tane büyük bardak çıkarttı. Buzdolabından meyve suyunu alarak, doldurdu.

Yiğit'in tabağını götürüp, götürmemekte kararsızdı. Onu gördüğünde, istemese kırıyordu. İncitiyordu, belki daha dikkatli davranmalıydı fakat yapamıyordu. Bahsettiği çocuk, sevgilisi değildi. Sadece yıllardır platonik hoşlandığı bir çocuktu. Geçen sene mahalleden taşınmasının ardından kendisini zor toparlamıştı.

Aslında bakılırsa, Yiğit toparlamasına yardımcı olmuştu. Her seferinde yanındaydı ve destek çıkıyordu. O anlardan birinde Yiğit beyninin içine işlemişti işte... Onu seviyordu fakat eskiyi de unutamıyordu. Kendi içinde verdiği savaş onu o kadar yoruyordu ki... Platonik sevdiği çocuk belki de takıntıdan başka bir şey değildi. Belki de hiç sevmemişti. Sevdiğini zannetmişti. Eğer gerçekten sevseydi Yiğit kafasını asla kurcalayamazdı.

Düşünceleriyle savaşmaya son verip, düşündü. Kendine haksızlık etmemeliydi. Yiğit, esprili, ince düşünceli ve çok tatlı birisiydi. Kalbi bir çocuk kadar saf ve güzeldi. Öyle güzel seviyordu ki, sanki onun sevgisini öğrenene kadar hayatının anlamı yokmuş gibiydi ve hayat bulmuştu. Sesindeki kadifemsi tondan ve çıkan o titreşimlerden, şarkı sözlerinden bahsetmek dahi istemiyordu. Gerçekten çok hoşlanıyordu, sadece...

Ah bilmiyordu. Belki de yaptığı şımarıklıktı. Sevdiğinden emin olduğu halde acı çekiyordu. Onun derdi bu değildi ki. Sadece diğer çocuğu unuttuğundan emin olmak istiyordu. Yiğit'in elini tutacaksa, ondan başkasına aklı kayma düşüncesini kaldıramazdı. Tabağın tekini ve meyve suyu dolu bardağı eline alarak, Yiğit'in odasına yöneldi. Duyduğu sesler, kapısının önünde dikilmesine ve adım atamamasına neden oldu. Yiğit'in kadifemsi ses tonu kulaklarına ilişti.

Anladım, sonu yok yalnızlığın.

Her gün çoğalacak.

Her zaman böyle miydi? Bilmiyorum...

Sanki dokunulmazdı çocukken ağlamak.

Gözlerini yere devirdi, bacakları kendisini taşımıyordu. Yere çömelirken, elindeki tabağı ve bardağı sessizce zemine bıraktı. Kapıya doğru yaklaşırken, omzunu ve başını kapıya yasladı. Göz kapakları aşağı çekiliyordu ve ağlamamak için kendini sıkmasının o hissi, gözlerinin içine iğne batırılıyormuş gibiydi.

Alışır her insan alışır zamanla,

Kırılıp incinmeye.

Kapalı gözlerinden yaşlar süzüldüğünde, kaşları hafifçe gerilerek çatıldı.

Çünkü olağan yıkılıp yıkılıp,

Yeniden ayağa kalkmak.

Yalnızlığım yollarıma pusu kurmuş beklemekte.

Acılar gözlerini dikmiş üstüme nöbette.

Bekliyorum, bekliyorum, bekliyorum...

Hıçkırma hissi dudaklarına kadar biriktiğinde birbirine bastırarak hıçkırığının sadece sarsıntı şekilde içinde patlamasını sağladı.

Hadi gelin üstüme korkmuyorum!

Bulutlar yüklü.

Ha yağdı ha yağacak üstümüze.

Hasret...

Yokluğunla ben baş başayız.

Nihayet...

Hızlıca ayağa kalktı. Gözyaşlarını tamamen temizledi. Yerde duran tabağı ve bardağı eline aldı ardından, koluyla kapıyı açarak ittirdi. Yiğit'in bakışları gözlerini bulduğunda, kaçırmamak için direndi. Başarmıştı fakat güçsüzdü her an, dokunsalar ağlayabilirdi. "Sen evde miydin?"

"Evet, şey..." dedi duraksayarak. "Bir şeyler hazırlıyordum."

"Duydun mu?"

"Neyi?"

"Beni."

"Söylediğin şarkıdan mı bahsediyorsun? Evet dinledim. Hatta kapının önünde bitirmeni bekledim. Sesini nerede olsa durur, dinlerim."

Yiğit gözlerini önündeki test kitabına gömdü. "Tabağı nereye bırakayım."

"Masaya."

Melis çözdüğü soruya gözü kayarken, daha dün o soruları çözdüğü için şanslıydı. "A şıkkı."

Yiğit'in bakışları, Melis'e kaydı. "Ne istiyorsun Melis?"

"Hiç."

"İyi, çık o halde dışarı test çözemiyorum."

"Ben gelmeden öncede çözmüyordun."

"Ne demeye çalışıyorsun Melis."

"Hiç."

"Evet." Dedi gözlerini sevdiği kızın gözlerine dikerek.

"Hiç'im."

Melis'in gözleri Yiğit'e kenetlendi. Demek istediğini anlamış ve kalbi ıstırap dolmuştu. "Sen benim hiçliğimsin Yiğit. Ne zaman dibine kadar kötü ve hiç olsam, sen vardın. Ne zaman üzülsem, hiçlik vardı. Ben hiçliğe alışmışım, hiçliği sevmişim. Artık o hiçlikte sensin. Sesinin başlangıcı, benim hiçliğe sürüklenişim."

Eğildi ve tedirginle, Yiğit'in yanağına kısa ama bir o kadar anlamlı öpücük kondurdu. Gözlerini kapatarak sadece onu hissetmeye çalışıyordu. Geriye çekildiğinde, doğruldu. "Ve gün gelecek ben hiçliğimde, kaybolacağım."

Yiğit'in dudaklarına buruk tebessüm yerleştiği, sırada kendisinin da dudakları buruk şekilde tebessüm etti. "Beni seviyor musun?"

"Sevmek mi bilmiyorum fakat senin her canın yandığında, benim canım yanıyor. Gece her hayalime misafir oluyorsun. Sesini duyduğum zaman heyecanlanıyorum ama sevmek mi bilmiyorum."

"Sevmek."

Gülümsemesi biraz daha buruklaştı. "Bana biraz daha zaman ver. Olmaz mı?"

"Tamam."

Odasından çıkmak için yöneldi ve geriye son bir bakış attı. Durumu ufakta olsa toparlamıştı. Şimdi kendini daha iyi hissediyordu. Adımları mutfağa ulaştı. Tezgâhın üzerinde duran tabakları ve bardakları tepsiye koydu. Dış kapıdan bahçeye ulaştı ve elindekileri masanın tam ortasına bıraktı. "Nihayet gelebildin. Açlıktan öldüm burada." Dedi Jale gözlerini büyülterek.

"Ölüler konuşmaz."

"Hadi canım gerçekten mi?"

Alisa Melis ve Jale'nin didişmelerini izlerken tebessüm etti. Onların bu sevimli hallerine bayılıyordu. Jale Alisa' ya dönerek konuştu. "Sesin soluğun çıksın azıcık Bahar. Bugün çok sessizsin."

"Af edersiniz zihnim şu telefon ve hırsız olayına dalgın."

"Fark ettik." Dedi Melis yerine otururken. Jale çoktan tıkınmaya başlamıştı. Çörekleri götürürken kulağı kızlardaydı.

"Boş versene kızım."

Alisa Melis'e bakarak konuştu. "Bizim okulda olduğunu düşünüyorum Melis."

"Gerçekten mi?"

"Evet. Okulda beni gözetleyecek birisi. Ayrıca telefonumu çaldığı için Twitter hesabımı biliyor. Kendi hesabını takip ederek DM atmış."

"İşte bu oldukça ilginç."

"Hırsız eve girdikten sonra, bizim köşedeki beyaz evin önünde onu gördüm. Maskeliydi üzerinde gömlek vardı. Bu sıcakta, okula gidenler dışında kim önlük giyebilir ki?"

"Haklı olabilirsin."

Jale ağzındakini yuttu ve konuşmaya dahil oldu. "Tamam tarif et çocuğu. Bakarsın mahallenin hırsızını ortaya çıkartırız. Bütün herkes amma çekti yahu." Dedi Jale.

Melis başıyla onayladı. "Haklısın, bizim eve de geçen sene girdi. Babaannem görmüş."

"Bir şey alınmış mı?"

"Hayır. Babaannem görmüş. Karanlıkta çığlık atmış. Yüzünde maskesi var birde tabii... Kadın az daha kalp krizi geçirecekti zor sakinleştirdik. Hırsız öyle görünce babaannemi mutfağa doğru koşmuş fakat yakalayamamış. En son mutfağa ulaştığında abim mutfaktaymış ve yetişemediğini camdan kaçtığını söylemiş. Yakalayamamış. Durum bu kadar."

Jale Alisa' ya baktı. "Hadi Bahar tarif et."

"Nasıl tarif etmemi bekliyorsun? Bilemedin on beş saniye kadar bakış açımdaydı. Gözlerini görmedim."

"Sana göz rengini sormadım. Mesela hali tavrı kaç yaşında gibiydi. İri miydi? Boylu muydu?"

Uzun, boylu esmer ve orta irilikte olan çocuk, bahçeye havalı giriş yaptığında, Jale'nin bakışları arkaya kaydı. "Mesela boyu nasıldı? Abim kadar var mıydı?"

Jale ve Yiğit'in kendilerinden dört yaş büyük abileri vardı. Umursamaz, can sıkıcı ve benmerkezci agresif kişiliğe sahipti. Bir anı bir anını tutmazdı. Havalı tarzı, gözlerden kaçabilecek bir şey değildi. Mahallenin şu ana kadar gördüğü en yakışıklı erkeği olduğu söylenebilirdi. Genç, elleri ceplerinde eve doğru ilerlediğinde, Jale'nin dediklerini anlamaya çalışmadı. Dümdüz ilerledi ve kahverengi gözleri sadece masada oturan iki kızı ve kardeşini taradı. "Ağzını burnunu kırdırtma bana."

"Üf tamam be. Hayvan." Dedi Jale.

"Ne dedin sen?" dedi abisi.

"Yiğit içeride, kapıyı çal dedim."

Çocuk, dayandığı yerden doğruldu. Merdivenlerden inerek, bahçenin ortasında duran, masanın tam yanında durdu. Tabakların ikisi boştu. Alisa'nın tabağında son bir çörek vardı. Gözleri kenetlendi ve ardından, elini tabağa uzatarak çöreği aldı. Parmaklarındaki sigara kokusu etrafa yayıldığında, Jale yüzünü buruşturdu. "Az iç şu zıkkımı."

Alisa, gözlerini ayırmayarak sadece bakmaya devam etti. Alp'ten alışkındı. Çok olmasa oda nadiren yanında sigara içiyordu. "Sana ne kızım?" dedi Ulaş.

"Git banyo yap leş gibi oluyorsun. Evde kokuyor."

Alisa, ayağa kalktı ve Ulaş'ın ısırmış olduğu çöreği elinden alarak, yerine geri oturdu. Bacak bacak üstüne attığında, iğrenmeden çöreği yemeye devam etti. Nefret ettiği durum, tabağından yemek alınmasıydı. Ulaş'ın gözleri Alisa'yı bulduğunda daha dikkatli baktı. Ortam sessizdi lakin, Alisa ve Ulaş'ın bakışmaları ortada şimşeklerin çakmasına sebep oluyordu. "Başkasının artığını yememelisin."

"Kız kardeşinle daha düzgün konuşmalısın."

"Bu seni ilgilendirmez."

"Benim başkasının elindekini, alıp yediğimde seni ilgilendirmediği gibi."

"O artist abin hala yaşıyor mu?"

"Yaşamamalı mı?"

"Siz ikiniz ne ayaksınız bilmiyorum ama, sizde bir şeyler seziyorum ufaklık. Bit yeniği olan insanları iyi tanırım ve abinde de, sendede o bit var."

"Fazla hayal kurma, kalbin kırılır sonra."

Alisa dudaklarını büzdüğünde, arkasına yaslanarak yayıldı. Yüz ifadesi oldukça, dalgacı tonda, sesi alaycıydı. Ulaş sırıttı ve bakışlarını bahçede gezindirdi. Kahverengi gözleri, Alisa'nın yeşil gözlerini buldu sırada, eğilerek ellerini masaya yasladı. "Bahar mısın nesin, dediklerine dikkat et yoksa yaprakların kalmaz."

Alisa sevimsizce gülümsedi. "Ne kadar zekâna özgün şakalar yapıyorsun sen öyle."

Ulaş arkasını döndü. Adımları evin dış kapısına ulaştığında, zili çaldı. Jale, Alisa' ya dönerek konuştu. "Boş ver sen onu." Dedi Jale.

"Abin gıcığın teki." Dedi Alisa.

"Öyledir. Aslında iyi de, arada geliyor böyle asabi tavırları. Sen boş ver onu da devam et. Boyu ne kadardı? Yapısı."

Alisa gözlerini, kapının açılmasını beklemekte olan Ulaş'a kaydırdı. "Abin gibiydi boyu. Benden uzun. Yapısı da hemen hemen aynı."

Melis Ulaş'a dönerek baktı. "Okulda bu boyda fazla çocuk yok. Ulaş abi uzun çünkü."

Alisa aklına takılan soruların arasında, başka bir diyarlara gitti. Sanki dünya ile bağlantısı kesilmiş, düşünceleri de keşif yapıyordu. Gözleri Ulaş'a bakarak takılı kalmıştı. "Sandığımdan daha fazla aynı."

Yanılıyor olmalıydı, bu boylarda okulda bir çocuk Jale'nin dediği gibi az vardı. Daha büyük olmalıydı. Kendilerinden birkaç yaş büyük ama daha fazla değil. Düşünceleri arasında boğulup gidiyordu. Zihni daha farklı noktalara kaydı.

Continue Reading

You'll Also Like

TAKINTI By ❦

Teen Fiction

2.4M 45K 44
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...
217K 19.1K 35
Alışılmadık bir aile kurgusudur💥 Bol kahkaha garantilidir💃🏻 Kitaptan küçük bir alıntı⤵️ 🪷 Gözlerime bakmaya devam ederken sordu. "Sen benim kim o...
4.6K 651 4
★★★ Büşra DİNÇ "Gece, dolunay'a aittir..!"
755K 19.7K 11
Yıllarca aile baskısı gören , aile sevgisinden mahrum kalan Peri. Babasına gelen telefon ile doğumda karıştırıldığını öğrenir. Peki bundan sonra ne o...