Blood ties of spirits | Hyunl...

By DyShawVin

181K 18.9K 23.2K

Kanın tadı güzeldi, özellikle kokusunda aşk varsa. More

En hissiz avcı
Savunmasız
Tereddüt
Bitmeyen dava
Biz aşık olmayız
Hayatına dahil olacağım
kadın cesedi
Uzun bir zaman
Umarım bir daha karşılaşırız
Onun için
Sessiz şahitler
Ölmeyeceksin
Güzel öpüşüyorsun
İmkansız
Tehlike
Saçmalık
Efendimiz
Seni öldürmek istemiyorum.
Kayıp
Bana aitsin
Ait olduğun yer
İnsan değil
Canını yakmayacağım
Her şey mümkün
Paradoks
Bir umut var
Her şey yeni başlıyor
Sonuçlar
Dünyanın sonu
Araf
Korku
Tüm hayatını bitiririm.
Kin
Savaş
Söz Veriyorum
İhtimal
İyi olacaksın
Mutluluk
Sadece aşk böyle acıtabilir
Başka Bir Evren
His
En acılı ölüm
Senin bedeninle
Dünya'nın en mutlu insanı
Her şeyden çok
Yaşamak için ölmek
Krallık
Final

Gizem

3.8K 449 631
By DyShawVin

"Onu istiyorum."

Mor saçlı olan kırmızı saçlı olana gözlerini dikti. Onun çığırından çıktığını düşünüyordu. Onlar sadece varlıklarını gizlemek istiyorlardı insanlara bulaşmak değil.

"Aptal aptal konuşma. Sen bir lidersin farkında mısın? Burada oyun oynamıyoruz."

Hyunjin saçlarını kulağının arkasına atıp gün doğmak üzere olduğu için perdeleri sıkıca kapattı. Efsanelerdeki gibi güneş tenlerini yakmıyordu tabiki. Sadece soylarında olan bir karanlık sevgisi vardı. Güneş onları rahatsız ediyordu. Onlar karanlık için doğmuştu.

"Onu sikimin derdinde olduğum için istemiyorum Minho. Onda bizi rahatsız eden bir şeyler var. Ayriyeten çok araştırıyor. Her şeyi araştırıyor. Eğer elini kolunu sallayarak araştırma yapmaya devam ederse çok sürmeden bizi bulacaktır."

"Onu hapsetmeni istemiyorum. Şu an tek bir insan bile bizim varlığımızın farkında değil ama sen bunu yaparsan olacak."

Hyunjinin düşündüğü bu şey Minhoya akıl almaz gelmişti. İnsanlara karşı evet bir sempati duymuyordu ama onlar sadece beslenmek için öldürüyorlardı. Kimseye işkence etme derdinde değillerdi. Bu onların yapısına aykırıydı.

"Daha iyi bir fikrin var mı?"

Hyunjinin yönelttiği soruyla Minho sinsice gülümseyip tek kaşını kaldırarak Hyunjine baktı.

"Onunla sevgili ol."

"Ne?"

Kardeşinin bu kadar aptal olmasını aklı almıyordu. Nasıl aynı anneden doğma olabilirlerdi ki? O mantıklı düşünürdü Hyunjininse tek derdi öldürmek veya zor kullanmaktı.

"Demek istediğim ona yakın olman lazım. Çok fazla yakın. Yaptığı ve yapacağı her harekete hakim ol ki her şeyden haberin olsun. Onu kendine bağla Hyunjin. Senden vazgeçemesin. Onu kontrol et ve ne yapmak istiyorsan onu yap. Ama onu bir odaya kapatıp hapsetmeyi aklından bile geçirme."

İnsanları kendine aşık edebilirdi bu onun için çok kolay bir şeydi. Ama nedense Felix onu zorlayacakmış gibi hissediyordu. Bu onun hoşuna gitmiyor da değildi gerçi. Felixin hareketleri onu fazlasıyla tahrik ediyordu. Aslında onu istiyordu.

Ama eğer istediğini alırsa onu öldürürdü ve nedense Felixi öldürmek istemiyordu. Onunla biraz daha uğraşmak veya ondan daha fazla şey öğrenmek istiyordu.

"Senin dediğin gibi olsun. Ama eğer bana aşık olursa... Ona zaten şu an bile karşı koyamıyorum. O zaman karşı koymam imkansız olur."

Minho gülümseyerek masada şarap kadehinin içine doldurulmuş olan kanı yudumladı.

"Ya sen aşık olursan?"

"Vampirler aşık olmaz diyen sen değil miydin?"

"Vampirlerin aşık olduğunu çok görmedim. Vampirler kendini besinsiz bırakmazlar. Biliyorsun kardeşim. Besinsiz kalırsak... Ölümsüz olan biz bile ölürüz."

Hyunjin kendine sahip çıkmaya çalışacaktı. Felixi kendine sadece bilgi için aşık etmeye çalışacaktı. Her şey hallolduktan sonraysa o aşkla dolmuş kanının tadına bakabilirdi. Bunun için sabırsızlanıyordu. İlk defa bir insan için bu kadar sabırsızlanıyordu.

"Ben gidiyorum."

Hyunjin odadan çıkmadan önce Minho ona seslendi.

"Nereye?"

Hyunjin tuttuğu kapı kolunu bırakmadan Minhoya bakıp gülümsedi.

"Küçük bir polisle uğraşmam lazım."

***

Polis merkezinden çıkıp telefonumu kontrol ettim Jeonginden bir cevapsız arama vardı. Hemen geri arayıp telefonu kulağıma götürdüm.

Üçüncü çalışta açınca onun konuşmasına fırsat vermeden ben konuşmaya başladım.

"Polis merkezindeki dedektif seni bekliyor işin varsa çabuk bitirip polis merkezine geç."

"Tamamdır."

"Sen niye aramıştın?"

"Canım muzlu süt çekmişti de gelirken alsana diyecektim."

"Tamam alırım."

Telefonumu kapatıp pansiyona doğru yürümeye başladım. Bu sefer arabayla gelmemiştim biraz yürümeye ihtiyacım vardı.

Kafam o kadar doluydu ki günlük herhangi bir aktiviteyi bile yaparken sürekli düşünüyordum.

O adam bu kolyeyi sana kim verdiyse onu iyi tanı derken ne demek istemişti mesela. Dedemi zaten iyi tanıyordum. Farklı olan neydi? Öğrenmem gereken neydi?

Pansiyonun önüne geldiğimde elimi cebime atıp anahtarı aldım.

"Pişt."

Pansiyonun duvarına yaslanmış bana seslenen Hyunjin'i görmezden gelerek binaya giriş yaptım. Hayatımda gördüğüm en yılışık insandı.

Arkamdan duyduğum ayak sesleriyle peşimden geldiğini anlamıştım. Hiç düşünmeden pansiyona mı dalmıştı cidden? Bu çocuk cidden yılışıktı.

"Hey! Hadi ama evet tuhaf ve saçma bir şekilde karşılaştık veya her neyse işte telafi edemez miyiz?"

Odamın önünde durup anahtarı deliğe geçirdim ve kapıyı açıp Hyunjine baktım.

"Gerek var mı Hyunjin?"

Kıkırdayıp sadece yüzüme baktı ve hiçbir şey söylemedi. Odama girip kapıyı kapatacağım sırada ayağını kapı eşiğine koyup kapıyı kapatmamı engelledi. Derdi neydi bu çocuğun?

"Hyunjin derdi-"

Ben daha lafımı bitirmeden boşluğumdan faydalanıp içeriye girdi ve etrafı incelemeye başladı.

"Hmm çok demode."

Sanki ben burada hiç yokmuşum gibi odayı inceliyor ve yorum yapıyordu. Birazdan sinirden çıldıracaktım sanırım. Bu ne saçma sapan tavırlardı böyle.

"Çıkar mısın?"

Yatağa oturup bir iki kere zıplayarak rahatlığını kontrol etti.

"En azından yataklar rahat en önemlisi de bu öyle değil mi?"

İmalı bir gülüş atıp sırıtınca en sonunda pes edip yatağın karşısındaki koltuğa oturdum.

"Hyunjin her ne istiyorsan açık açık söyle de halledelim."

Eliyle gel işareti yapınca bir eline bir de ona baktım. Sorar gibi tek kaşımı kaldırınca ısrar etmeye devam etti.

En fazla ne söyleyebilirdi veya ne yapabilirdi ki? Derdinin ne olduğunu merak ediyordum.

Ayağa kalkıp Hyunjinin önüne geldim. Oturduğu yatakta başını kaldırarak birkaç saniye başında dikilen bana bakınca dudaklarını yalayıp gülümsedi.

Elimi tutup akıl almaz bir hızla beni yatağa çekip üzerime doğru eğildi. Şok içinde yüzüme eğilen yüzüne bakıyordum. Soğuk eli siyah kazağımın içindeki belime kayınca kendimi geri çekmeye çalıştım ama beni daha sıkı kavradı.

"Hyunjin çekil!"

Burnunu burnuma sürtüp nefesinin dudaklarıma çarpmasını sağlayarak konuştu.

"Ne istiyorsan söyle halledelim diyen sen değil miydin? Halledelim işte."

Fısıltıyla konuşunca nefes alış verişim hızlanmaya başladı. Eğer daha çok yakınlaşırsa ki bu imkansız çünkü aramızda yaklaşabileceği bir mesafe bile yoktu kalp krizinden ölebilirdim.

Kalbim hızlı atıyordu. Çok fazla hızlı...

"Şşt sakin ol. Kalbinin sesi kulaklarımda çınlıyor."

Gözlerimi Hyunjinin gözlerinden dudaklarına indirdim. Şu an onu deli gibi öpmek istiyordum. Hatta daha ilerisini bile istiyordum. Neden bu kadar etkilendiğimi anlamıyorum ama beni şaşırtan en büyük şey Hyunjinin deli gibi terliyor oluşuydu.

Kendini zorluyor gibiydi. Nefesi de kendisi gibi titriyor ve terliyordu. Gözleri o kadar garip bakıyordu ki bana... Ne anlattıklarını çözemiyordum.

Biraz önce kovmaya çalıştığım çocuk şu an üzerimdeydi ve ben ne yaptığımı asla sorgulamıyordum.

Sadece anlık bir hareketiyle tüm vücudum onu istemeye başlamıştı.

Beni öpmemişti bile sadece üzerimde durduğu ve yüzlerimiz çok yakın olduğu için ikimizin de bu kadar heyecanlanması garipti.

Hyunjin başını yavaşça boynuma yaklaştırmaya başladı. Hiçbir şey yapmıyordum sadece sorgulamadan bekliyordum. Neden gerçekten bilmiyorum onu tanımıyorum bile ama... Elimde değilmiş gibi hissediyordum.

Tek elimi kırmızı saçlarına geçirince durdu. Boynuma daha çok yaklaşmıştı yaptığı her harekette büyük bir kararsızlık yatıyordu.

En sonunda beklemeyi bırakıp sadece boynuma derin bir öpücük bıraktı ve geri çekildi.

Üzerimden kalkınca çattığım kaşlarımla ona baktım. Çocuk resmen gösterip elletmemişti.

Sakinleşmek ister gibi derin bir nefes alıp sonra zorla toparladığı yüz ifadesiyle bana gülümsedi.

"Sonra görüşürüz.. Felix."

Hızlıca odadan çıkıp gidince boş boş çıkıp gittiği kapıya baktım. Ne olmuştu biraz önce? Neden bir anda siktir olup gitmişti?

Ellerimi başımın arasına alıp nefesimi düzene sokmaya çalıştım.

Bu çocukta bir şeyler vardı. Beni hem çok tedirgin eden hem de ona çeken bir şeyler...

Seni de çözeceğim Hyunjin. Sıra sana da gelecek.

***

Selam bebişlerr nasılsınız nabersiniz umarım iyisinizdir ve umarım bölümü beğenmişsinizdir yazım ve noktalama hatası görürseniz lütfen haber verin vote ve yorum atarsanız sevinirim öptüm hepinizi kocaman muah ❤️❤️😘😘

Chris⤵️

Continue Reading

You'll Also Like

92.8K 9K 21
Felix okb hatasıdır. Hastalığı her zaman ' Insanlar seni kirletir' der ona . Bu yüzden kimseye dokunmaz. Herkesten kaçar. Çünkü insanlar onu kirleti...
7.9K 1.1K 24
Yedi cehennem prensi, bir ve tek eril melek. Bir kehanet, ortak yazılmış kader ve aşktan kopan kıyamet. Hwang Hyunjin, Şehvet Prensi. Ve Lee Felix, m...
143K 12.2K 33
Hyunjin çocukluk arkadaşı Felix'den hoşlanıyordu. Felix ise Hyunjin'in abisinden hoşlanıyordu ve abisine yaklaşmak için Hyunjin'i kullanmıştı.. -Ama...