sometimes all I think about i...

By goandcrylittlegirl

53.7K 4K 4.8K

+18 Okulun popüler çocuğu Dylan, okula yeni gelen Thomas'a her geçen gün kendini daha da kaptırırken ne yapac... More

Sometimes All I Think About Is You •dylmas
STAY -1-
STAY -2-
STAY -3-
STAY -4-
STAY -5-
STAY -6-
STAY -7-
STAY -8-
STAY -9-
STAY -10-
STAY -11-
STAY -12-
STAY -13-
STAY -14-
STAY -15-
STAY -16-
STAY -17-
STAY -18-
STAY -19-
STAY -21-
STAY -22-
STAY -23-
STAY -24-
STAY -25-
STAY -26-
STAY -27-
STAY -28-
STAY -29-
STAY -30-
STAY -31-
STAY -32-
STAY -33-
STAY -34-
STAY -35-
STAY -36-
STAY -37-
STAY -38-
STAY -39-
STAY -40-
STAY -41-
STAY -42-
STAY -43-
STAY -44-
STAY -45-
STAY -46-
STAY -47-
STAY -48-
STAY -49-
STAY -50-
STAY -51-
STAY -52-
STAY -53-
STAY -54-
STAY -55-
STAY -56-
STAY -57-
STAY -58-
STAY -59-
STAY -60-
STAY -60-
STAY -61-
STAY -62-
STAY -63-
STAY -64-
STAY -FİNAL-

STAY -20-

1.1K 81 56
By goandcrylittlegirl

Biz geldik.

Yorum ve vote atmayı unutmayın. İyi okumalar.












Yaptığı her ufak temasları beni güzel bir telaşa sokuyordu. Her şey tamamen yerine oturduktan sonra bakışları ve dokunuşları daha da anlamlanmıştı benim için birden.

Bana dokununca heyecanlanıyordum, saçmalamaya başlıyordum. Gülerek beni izliyordu ve yüzündeki gülümsemeyle bitmesini bekliyordu. Ardından tatlı oldığumla ilgili bir şeyler söyleyip, beni öpüyordu. Galiba en sevdiğim kısmı da bu olabilirdi.

"Rahat mısın?" Başımı biraz daha omzuna yerleştirirken başımı salladım. Saçlarımı okşamaya devam etti.

"Eve yarın mı döneceğiz?" Saçlarımı okşamaya devam ederken beni onaylayan mırıltılar çıkarttığında derin bir nefes aldım. Burası çok huzurluydu, hiç ayrılmak istemiyordum.

"Dönmek istemiyor musun?" Olumsuz anlamda başımı sallayıp elimi göğsüne yasladım ve doğruldum yatakta. Yukarıdan gözlerine bakarken elim yanağına kaydı, okşamaya başladım.

"Seninle birlikte kalmak istiyorum." Dudakları kıvrıldı. Belimden tutup birden yerlerimizi değiştirdiğinde, yatakta kendimi onun altına buldum.

"Yoksa beni özlüyor musun?" Başını yaklaştırdığında gözlerimi kapattım, burnunu burnuma sürttü, ardından küçük bir öpücük kondurdu.

"Evet." diye fısıldadım. Gözlerimi açıp dibimdeki gözlerine baktığımda dediğim şey ile parlaklığı arttı sanki.

"Her gece gelirim yanına. Bazı geceler de annenden izin alırsın, bende kalırsın. Bizimkiler bir şey demez." Saçlarımı okşadı. "Olmaz mı?" Başımı salladım.

"Olur."

"Yoksa benden ayrı kaldığında, çamura düştüğündekine benzer bebek gibi ağlıyor musun?" Kaşlarım çatıldı, omzuna vurduğumda gülerek elimden tuttu ve ellerimizi kenetleyip yatağa bastırdı.

"Sinirlerim bozulmuştu, tamam mı? İğrenç hissediyordum ve sen üstüne çok çirkin olduğumu söyledin." Gözlerimi kaçırdım.

"Hey." Boştaki eliyle çenemden tutup gözlerine bakmamı sağladı. Yüzündeki alaycı ifadenin yerini ciddi bir ifade almıştı. "Sen ona alındın mı?" Gözlerimi kaçırdım, galiba o cevabını almıştı zaten.

"Bebeğim..." diye fısıldadı. "Sadece şaka yapmıştım." Gözlerine baktım tekrar. "Çok şirin görünüyordun, seni kızdırmak istemiştim." Elimi bırakıp yanaklarımdan kavradı ve dudaklarıma bir öpücük bıraktığında.

"Asıl fark etmeden beni kıran sensin." diye fısıldadım. Yanaklarımı okşadı.

"Bir daha olmayacak." Tekrar dudaklarımdan öptüğünde karşılık verdim ona. Küçük küçük öpüşmeye başladık. Ateşlenmesi uzun sürse de bu pek beklediğim bir şey değildi.

"Duralım." dedi nefes nefese dudaklarımızı ayırıp alnını alnıma yaslarken. Başımı salladım. İkimiz için de iyisi bu olurdu galiba, daha çok yeniydik. Büyük kararlar verip ilişkimize zarar gelmesini istemiyordum çünkü ilk kez birisini bu kadar çok seviyordum. Ve o da beni seviyordu.

Ayağa kalkıp banyoya gittiğinde yatakta uzanıp tavana bakmaya devam ettim. Alt tarafımdaki kıpırdanmalar dudağımı sertçe dişlememe neden oldu. "Siktir." diye fısıldadım. Eşorfmanımın iplerini çözdüm kendime küfrede küfrede. Elimi iç çamaşırıma sokup, belli olmayacak bir konuma getirip tekrar üstümü düzelttiğimde sifon sesi geldi ve birkaç saniye sonra banyonun kapısı açıldı.

"Yüzünün hali ne öyle?" Gözlerine baktım kaşlarım çatıldı.

"Ne olmuş yüzümün haline?" Yanıma oturdu ve yanağıma hafifçe tokat attı.

"Kızarmışsın." Sertçe yutkunup istemsizce boğazımı temizledim.

"İçerisi çok sıcak, ondan." Başını sallayıp gülümseyerek tekrar dudaklarıma eğildiğinde içimden küfür ettim. Elini göğsüme koyup birkaç saniye sonra benden çekildi. "Kendini neden kasıyorsun?" Sana baya baya kaldırıyordum çünkü şuan.

"Hadi dışarı çıkalım!" diye gereksiz bir neşe ile konuştuğumda güldü. Ayağa kalkıp elinden tuttum ve odanın kapısına ilerlemeye başladım. Merdivenlerin önünde belimden tutup beni kendine çevirdi ve bedenlerimizi yapıştırdı birbirimize.

"Bir kez daha öpeyim, öyle inelim." Gülerek ellerimi yanaklarına çıkarttım ve tekrar dudaklarımı dudaklarına bastırdım.

Dışarı çıktığımızda etrafta tanıdık kimse olmadığı için ikimiz de rahatça elimizi tutarak dolaşıyorduk.

"Dylan." diye mırıldandığımda başını salladı beni dinlediğini belli edercesine. Ardından gözlerime baktı. "İnsanların bilmesini istemiyorum." Kaşları çatıldı hafif, gülümsedi.

"Neden?" Omzumu silktiğimde durdurduk adımlarımızı. Elimi bırakmadan bana yaklaşırken çenemden tutup dudaklarımdan öptü ve küçük bir öpücükle yetindi bu sefer. "Tamam, söylemem kimseye. Ama..." Dudaklarını büzdü.

"Ama ne?" Şirince sırıtmasını izledim.

"Basket takımındakiler okulun başından beri senden hoşlandığımı biliyor." Homurdandığımda güldü. "Asma suratını. Kimseye söyleyecek tipte çocuklar değiller."

"Tamam." diye mırıldandım. Elimi tutup bileğimin içinden öptü yavaşça.

"Onlara söylüyoruz o zaman?" Başımı salladım.

"Hemen söyleme ama, ilk barıştığımızı öğrensinler." Başını salladığında gülümsedim. Başını omzuma koyup sarıldığında dudaklarım kıvrıldı. Kolumu etrafına dolayıp saçlarından öptüm.

Rüyada gibi hissediyordum. Ve ilk kez bu tamamen gerçekti.

***

Yarın sabah eve geri gideceğimiz için kampa geri dönmüştük. Onun çadırındaydık ve kesinlikle rahat durmuyorduk.

Çenemden nazikçe tutmaya devam ederken diğer elini belime kaydırıp okşamaya başladı ve yavaşça yorganın üstüne eğdi bedenimi. Kollarımı boynuna doladım ve üstüme çıkıp bacaklarımın arasına girmesine izin verdim.

Dudakları yavaş ve tutkulu bir şekilde dudaklarımda dans ediyor ve gözlerim kapalı olmasına rağmen başımı döndürüyordu. Dilimi dudaklarının arasına alıp emdiğinde içimde yükselen duygularla dudaklarının arasına hafifçe inledim. Kendini bacaklarımın arasından bana bastırdığında birkaç mırıltı döküldü benden. Karşılık olarak inlemesi kulağıma geldi.

Dilimi diline dolayıp bir kez daha öptü ve benden ayrıldı saniyelik nefes almam için. Nefes nefese gözlerimi açtım. Gözlerime bakarak tekrar dudaklarını dudaklarıma bastırdığında bir kez daha kapandı gözlerim. Ellerimi ensesinden saçlarına daldırırken onu öpmeye devam ettim.

Ufak bir heyecan vücudumu sarmış ve kalbim gürültüyle atıyordu. Her dili dilime dolandığında, karnıma giren ve vücuduma yayılan ince sızılara engel olamıyordum. Resmen hislerimin yoğunluğuyla kıvranıyordum ve bu hoşuma gidiyordu. Dylan ile kendimi bu ana hapsetmeyi çok isterdim.

Dudaklarımı bırakıp boynuma yöneldiğinde saçlarını çekiştirirken gözlerimi çadırın tepesine çıkarttım. Boynumu emdiğinde dudaklarımdan ufak bir inleme dökülürken kendini biraz daha bastırdı bana.

Tekrar dudaklarımızı birleştirip beni öpmeye devam ettiğinde sızlayan dudaklarımla tekrar karşılık vermeye başladım. Bittiğinde yavaşça ve nefes nefese alnını alnıma yasladı. Gözlerimi kapalı tuttum.

"Beni delirtiyorsun." diye fısıldadı kulağıma. Gülümsedim. Belinden tutarak onu altıma alıp üstüne çıktığımda güldü. "Hızlısın."

"Sana yetişmeye çalışıyorum." Dudaklarımı bastırdım tekrar dudaklarına. Bacaklarını araladığında arasına girdim. Bana delirdiği, kesin bir bilgiydi.

"Hah buldum sonunda." diye Harden'ın sesi geldiğinde küfür ederek ayrıldım ondan. Tehlike altında olduğunda başını kuma gömen deve kuşu misali Dylan'ın yanına yatıp yorganı komple üstüme çektiğimde Dylan gülerken çadırın fermuarının açılma sesi geldi.

"Yarım saattir senin çadırını..." Durdu sesi, nefesimi tuttum. "Çadırına enişte atmışsın?"

"Öyle oldu biraz."

"Yoksa geçen geceki turuncu çıtır mı?" Kaşlarım çatıldı.

"Ne diyor Dylan bu?" diye yorganın altından öfke ile bağırdığımda kahkaha sesleri kulağıma geldi ikisinin.

"Saçların gözüküyor, aptal sarışın." Öfkeli bir şekilde homurdanarak üstümden yorganı attım ve Harden'a baktım. "Aynı zamanda öfkeli bir civciv de." dediğinde Dylan'a döndüm.

"Harden'ı döver misin?" Gülerek olumsuz anlamda başını salladığında doğruldum. "Tamam ben döverim." Dylan'ın çantasına eğilmiş Harden'ın üstüne atladığımda yere düşerken altımda kaldığı için küfretti. Yüzü gevşeyip sırıtarak kafama vurduğunda sinirim geçerken güldüm. Kollarının arasına alarak beni sarstığında Dylan'ın kaşları çatıldı.

"İki saniyen var." dediğinde ben anlamazken Harden beni üstünden neredeyse fırlattığında küfrettim.

"Kıskanç pislik." diye homurdandım ona bakarken. Omzunu silkti.

"Seninle başka bir zaman özel buluşuruz aşkım." diyip bana göz kırptığında Dylan kafasına kitabını fırlattı ama gülerek kaçtı çadırdan. Güldüm.

"Yavşak." dedi sinirle arkasından.

Akşama kadar birlikte zaman geçirdik ama yemek zamanı ayrılmak zorunda kalmıştık. Arkadaşlarımızdan sadece Harden biliyordu şuan sevgili olduğumuzu. Bir de Ell ve Hailey. Ayrı ayrı oturuyorduk, çünkü herkes hâlâ küs olduğumuzu zannediyordu. Ell ve Hailey'leydim.

Ateşin etrafında oturuyorduk ve gözleri neredeyse sürekli olarak gözlerimdeydi. İstemsizce dudaklarım kıvrılırken başımı eğip ellerime bakmaya başladım.


"Ben çadıra gidip geliyorum." diye sesini duyduğumda başımı kaldırdım ve gözlerine baktım. Bana küçük bir işaret yaptığında ayağa kalktım yavaşça ve Ell ile Hailey'ye döndüm.

"Ben hırka alacağım, üşüdüm." Yalan da değildi şimdi. Ell dudaklarını büzdü.

"Git versin Dylan hırkanı." dediğinde gözlerimi devirdim ve sırtımı onlara dönüp Dylan'ı takip etmeye başladım. Başını hafif arkaya çevirip bana bakarken ormana girdi.

Karanlık ormanda asılmış lambalar yardımıyla yürürken birden onu gözden kaybetmiştim. "Daha karmaşık olmayan bir yol seçemez miydin Dylan?" diye homurdandım. "Altı üstü..." Belime birden dokunan ellerle korkuyla bağırarak ileriye kaçmaya çalıştığımda gülme sesi ile birlikte kokusu burnumu doldurdu.

"Benim." Nefes nefese küfrederek gözlerimi kapattığımda arkamdan bana yaslandı ve gülerek boynumdan öptü.

"Şerefsizin tekisin." diye homurdandım. Ona döndüm ve omzuna vurdum ardından. "Niye korkutuyorsun beni?" Elini hızla atan kalbimin üstüne koydu ve sırıttı.

"Bu beni görüp heyecanlandığın için mi, yoksa korktuğun için mi?" Gözlerimi devirdiğimde gülerek burnumdan öptü. "Kıyamam sana. Çok mu korktun?"

"Hayır." dediğimde yanağımdan öptü. Bana sıkıca sarılıp başını saçlarıma gömdüğünde gözlerimi kapatıp ben de ona sarıldım.

"Çok özledim seni." Dudaklarım kıvrıldı. Başımı omzundan çekip gözlerine baktım ve ona yaklaşıp dudaklarımı bastırdım dudaklarına.

"Ben de." dediğimde gülümserken belimden tutup kendine yapıştırdı beni. Ellerimi yanaklarına çıkarttım ve tekrar birleştirdi dudaklarımızı. Elleri sıkıca belimdeydi ve nazikçe öpüyordu dudaklarımı.

Huzurlu hissediyordum. Oldukça.













Yazdığım en uzun bölümlerden biri oldu.

Nasıl?

Yorum ve vote atmayı unutmayın. Sonra görüşürüz.

Continue Reading

You'll Also Like

474K 32K 37
bitiş tarihi| 15 kasım 2020 "İçimde yarattığın depremlerin farkında değilsin."
568K 45.3K 55
"bir araba korna çalıyor, sen annen sanıyorsun ağlıyorsun. hala kimse okşamıyor saçlarını, kıyamet kopuyor da sen ölmüyorsun." texting/düzyazı,gay ku...
144K 9.5K 31
Dünyada 2 tür insan vardır. Gerçek insanlar ve hibritler. Hibritler yarı insan ve hayvan genlerine sahip olarak doğarlar. 20 yaşlarına geldiklerinde...
4.9K 344 10
Steve bebekken Bucky nin ailesiyle yaşadığı köşkün kapısına bırakılır ve o köşkün kahyası tarafından büyütülür. Hayat ikisi içinde hoş sürprizler haz...