Kötü Çocuk I & II

By BusraKck

61.7M 730K 47.8K

Siyahın İçindeki Beyaz Noktanın Hikayesi On yedinci yaşında farklı bir şehre taşınıp, babasıyla yaşamaya başl... More

KÖTÜ ÇOCUK
Playlist
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
KÖTÜ ÇOCUK 2
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
2.10
2.11
2.12
2.13
2.14
2.15
10. Yıl Özel Baskı

23

811K 16.8K 1.4K
By BusraKck

Ders ders ders.

Semih'in saçma hayalleri, bana bakıp göz kırpması ve benim göz devirmelerim. Tuhaf bir şekilde bundan rahatsız olmuyordum. Yani oluyordum da öyle değil. Saçmaydı işte ama sadece beni sinir etmek için yaptığını hissediyordum.

Son zil çaldığında garip bir heyecanla ellerimin titrediğini fark ettim. Cansu ve Ömer servise yetişmek için çoktan çıkmıştı. Ben biraz oyalanarak hareket ettiğimden arkada kalmıştım.

Giriş kata indiğimde etrafa biraz bakındım. Onu göremeyince telefonuma sarıldım. Mesaj vardı.

Gönderen: Meriç

Okulu en son terk etmeyi mi düşünüyorsun? Kaçtıysan başın belada.

Gülümserken bir mesaj daha geldi.

Sakar olanlar yürürken telefonla oynamamalı. Önüne bak.

Durup önüme baktığımda merdivenlere sadece iki adımım olduğunu gördüm. Beni görebiliyordu. Kafamı kaldırınca okulun demirlerine yaslanmış halde olduğunu gördüm. Sabırsız gözüküyordu.

Bunu fark edince adımlarımı hızlandırdım. Yanına gittiğimde yaslandığı duvardan ayrılıp durağa döndü. "Sonunda! Hadi, gidelim!"

Olduğum yerde kalıp bir teklif sundum. "Cidden gelmek zorunda değilsin."

"Uzatma artık."deyip yürümeye başladı. Peki...

Ona yetiştiğimde "Nereye gideceğimizi biliyor musun?"diye sordum. Çünkü Cansu'nun bahsettiği birkaç yer dışında hiçbir yer bilmiyordum. Şu yükü üzerimden almasını cidden isterdim.

"Minibüse biner misin prenses hazretleri?"diye alay ettiğinde gözlerimi devirdim.

"Tahmin ettiğinden daha çok kullandım."

Dudağını yukarı kıvırdıktan sonra "O zaman önden lütfen."dedi. Kibarlığına tek kaşımı kaldırarak cevap verdikten sonra minibüsün merdivenlerini tırmandım.

Yanıma oturduktan sonra "Çok sık görüşüyoruz."dedi. Hakkında yazılanları hatırlayınca sırıtmadan edemedim.

"Yıllarca inşa ettiğin düzenin bozulduysa kusura bakma."

Meraklı bir ifadeyle bana dönüp "Ne düzeni?"diye sordu. Ağzımdan çıkanlara karşı bu kadar ilgili olması hoşuma gitmişti. Daha farklı bir konudaki özenli yorumlarımla bu tepkiyi almak isterdim. Onu düşüncelerimle etkilemenin ne kadar önemli olduğunu yeni fark ediyordum ama o bunun üstüne düşünmeme fırsat bile vermiyordu. İstediği cevabı alabilmek için bedenini iyice bana dönmüş yüzüme direkt olarak bakarken "Daldın gittin!"dedi ve parmaklarını yüzümün önünde şıklattı.

"Pardon."dedim utanarak.

"İyi misin?"

"Evet. Şey. Aklıma başka bir şey takılmıştı. Ee..." Aklımdakinin peşine düşmesini istemediğinden cevabına geri döndüm. "Biriyle ikiden fazla görüşmeme düzenin."

Bu cevap onu gülümsetirken yeniden arkasına yaslanınca ben de rahatladım. Aklımdakilerin peşine düşmesini istemiyordum.

"Matematiğin bu kadar kötüyse sözel okumalısın. Seninle en az dört kez görüşmüşüzdür."

SAYMIŞ!

Yüzümde oluşmak isteyen kocaman gülümsemeyi zorlukla bastırıp camdan dışarı baktım.

Saymış.

"Ne için sayıyorsun? Yeni bir bırakma noktası mı belirledin yoksa?"dedim kendimi topladıktan sonra.

"Buna bir cevap verip daha fazla vahşileşmene izin vermeyeceğim."dediğinde beni yeniden düşünceler ormanına atmıştı.

Ne demekti bu şimdi?

Ben ona verecek bir cevap ararken telefonu ve kulaklığını çıkardı. Beni umursamayıp kendini müziğin herkese açtığı geniş kollarına atacağını sanmıştım ama beni şaşırtarak kulaklığı bana uzattı. Hiçbir şey söylemeden aldım ve kulağıma yerleştirdim. Birlikte The Kill'i dinlerken gözlerimi kapadım ve konser alanında onunla birlikte olduğumu hayal ettim.

Onunla normal etkinliklerin hayalini kuruyordum ama o beni, ilk buluşmamızda Kemik gibi bir yere götürüyordu. Belki de dediği gibi gerçekten de çok iyimserdim.

Şarkı bittiğinde kulaklığı çıkarıp "Geldik."dedi.

Buraya daha önce gelmemiştim ve bu hiç garip değildi. Gördüğüm yerler oldukça sayılıydı. Babam bu sorunu halletmek için bir çözüm önerisi sunsa bile Semih isimli bu öneriyi elimin tersiyle reddetmiştim.

"Butiklere mi bakmak isterdin acaba?"

Büyük bir alışveriş merkezinin önündeydik. "Bence burası yeterli olur."dediğimde üstelemeden kafasını salladı.

Ne alacağımı bilmiyordum ama çok fazla para harcamak istemediğimden emindim.

Alışveriş merkezinin içi çok kalabalık değildi. Hafta içi olmasına bağlamıştım. Bu boşluk Meriç'i tanıyan bakışları fark etmemi sağlıyordu. Genel bir istatistik yapacaksam eğer bakanlar çoğunun yakasında isimleri yazıyordu. Yani burada çalışıyorlardı.

Sormadım. Sormayı çok istedim ama sormadım.

"Şuraya bir bakacağım."

Sesim öfkeli çıkmıştı. Bunu beklemiyordum. Bana kaşlarını kaldırıp "Orası erkek mağazası." dediğinde ağzımdan başka bir şey çıkmaması için dişlerimi sıktım. Sinirden nereye baktığımı bile bilmiyordum.

"İyi misin?"

Bilerek mi beni buraya getirmişti?

"Erkek kıyafetleri giymeyi sevebilmem garip mi?"dediğimde yüzüne kısa bir an şaşkın bir ifade hakim oldu. Sonra gözleri üstümde gezindi. İfadesi yok olmuş yerine başka bir şey gelmişti. "Hayır. Seksi olur."

Yanaklarıma hücum eden kanı hissedebiliyordum. Elini saçıma uzattıktan sonra örgümü tutup "Bu kızarıklığını gizleyemez sanırım."dedi. Yutkundum ve saçımı çekip yürümeye başladım.

Arkamdan gelip kolumu yakaladıktan sonra "Burası sana uygun."dedi. Önünde durduğumuz bebek mağazasına bakıp "Çok komik."dedim.

"Cildine uygun kıyafet diken başka bir yer bulman çok zor."

Benim aksime o çok eğleniyordu. Arkamı dönüp yürümeye devam ettim. Etraftaki kızlara bakmaktan bilerek kaçınırken şık kıyafetlerin olduğu bir mağaza gördüğüme sevinip oraya doğru yöneldim. Yine bana yetişmiş kolumu tutmuştu.

"Bir şeyler bakacağım kolum serbest olsa daha rahat ederim."

Meriç "Ne için kıyafet bakıyorsun onu söyle."dedi nazikçe.

"Özel bir gün."

Bir an düşünür gibi yaptı ama sonra hemen gülümseyip kolumu bıraktı. Neye gülümsediğini kafa yormadan mağazadan içeri girdim. Bu alışverişin bir an önce bitmesini istiyordum. Neden çalışanların çoğunun onu tanıdığını öğrenmeden buradan gitmek istiyordum.

Sıkıntıyla elimi elbiselerin arasında gezdirirken her zaman yanımda bitip "Ne bakmıştınız?"diyen mağaza çalışanlarından birinin neden olmadığını düşünmüyordum bile. Normalde canımı sıkıp beni telaşa düşürürlerdi ve kendimi bir şey almak zorunda hissetmeme sebep olurlardı ama şimdi cidden birinin bakışlarını Meriç'ten ayırıp benimle ilgilenmesini istiyordum. Aslında hepsi gözünü ondan ayırabilirdi.

Elimde tuttuğum uzun sarı elbiseye bakarken bu kadar dikkat çekmek istemediğimi düşünüp geri bıraktım.

"Onlar fazla gündelik. Ben senin için bir şeyler baktım."

Elinde tuttuğu askıları belki de onunla ilgilenmeyen tek çalışana uzattı, "Affedersiniz, yardımcı olur musunuz?"diye nazikçe sordu.

"Tabii, buyurun hanımefendi. Kabinler şu tarafta!"

Kızı takip ederken arkamı dönüp ona baktığımda "Seni bekliyorum."deyip göz kırptı. Çalışanların onu tanıdığı hissine kapılmak fazla can sıkıcıydı. Yani... HEPSİ Mİ? Sanki ünlü biriyle geziyordum ama bu mağazaya göre ünlü olduğu kesindi.

Berkan'ı kıskanmazdım. Annem ve Neşe'nin en çok değer verdiğin insanları kıskanırsın lafını zihnimden hızla uzaklaştırarak kabine girdim. Seçtiği elbiselere baktım. Güzellerdi.

Beyaz olanı elime alıp baktım. Göğsünden omzuna kadar dantel olan detayı eteğinde de vardı. Yakaları gümüş taşlarla işlemeliydi. Üzerimdekileri aceleyle çıkarıp elbiseyi üzerime geçirdikten sonra ter içinde kalmıştım. Şu kabinler!

Çantamdan bir peçete çıkarıp yüzümü sildikten sonra kızın elbiselerin yanında bıraktığı topuklu ayakkabıyı giyip kabinden çıktım. Hemen karşımda elleri ceplerinde duruyordu.

"Güzel ama gündelik gibi. Diğerini dene."dedi soğukça.  Jüri üyesi olacağı tutmuştu şimdi de.

"İyi bence." Üzerime tam oturmuştu zaten. Beyazı da severdim. Bu mağaza beni fazlasıyla germişti. Çalışan herkes çok uzun, güzel ve bakımlıydı. Ben okuldan çıkıp gelmiştim ve kendimi iyi hissetmiyordum.

Meriç içinde bulunduğum hali asla anlamadığından "Denemelisin."dedi gülümseyerek. Surat asarak geri dönüp huysuzluğun verdiği kavrulmayla üzerimdeki elbiseden hemen kurtuldum.

Derin v yakası yüzünden göğüs dekoltesi ilgi çekici olan pudra rengi elbiseyi aldım bu sefer. Omuz askılarında ve göğsünün hemen altında parlak işlemeli kemeri vardı. Üzerime geçirdikten sonra tekrar bir peçete alıp yüzümü sildim. Dışarı çıktığımda tek kaşını kaldırıp beni süzdü.

"Uygun değil. Diğeri."dediğinde kızlar kıkırdamıştı. Hoşlarına gidiyordu herhalde bu durum.

Elimi belime koyup "Bunun nesi var?"diye meydan okuduğumda "Sevmedim."dedi.

"Ben sevdim. Ben giyeceğim."

"Ben de göreceğim. Diğerini de dene."

Kıkırdamalar arttığında gözlerim Meriç'in arkasında gezindi. Dişlerimi kırabilirdim. Yeniden kabine girdim.

Çantamdan bir peçete çıkarıp gözüme bastırdıktan sonra dar kapalı ve sıcak odada derin bir nefes almaya çalıştım.

Sakin ol Kayla. Sakin.

"Kayla."

Kabinin içindeki tabureye çöküp yüzümü ellerimle kapattım. Kalp atışım kafamda zonkluyordu.

"Gelebilir miyim müsaitsen?"

Gözlerimi sertçe silip ayağa kalktıktan sonra kapıyı araladım. Meriç içeri girerken başka yerlerle, daracık alandaki tahta duvarlarla bakışıyordum. Alnımda biriken terleri sildikten sonra ellerimi belime yerleştirip ona baktım. "Ne?"

"İyi misin?"dedi ardından kapattığı kapıya yaslanıp.

"Neden geldik buraya?"

Başını belli belirsiz salladıktan sonra "Butiklere mi bakmak isterdin?"diye sordu.

"Çık. Almayacağım bir şey. Giyinip gitmek istiyorum."

O kadar yakındık ki sinirim bozulmuştu. Arkamı dönüp alnımı ovalayarak çıkmasını bekledim. Çıkmak yerine ellerini omzularıma yerleştirdiğinde dondum. Alnıma baskı yapan parmaklarım hareketsiz duruyordu artık.

"Sorun bensem eğer benim için kendini cezalandırma. Seni bu elbiseyle başkalarının görmesini istemedim. Diğerini de dene. Karar senin."

Gevşetmek ister gibi ovaladığı omzumu bıraktıktan sonra kapı açıldı. Kabinde yeniden tek başıma kaldığımda midemde bir ateş vardı. Sinirliydim. Aynı zamanda heyecanlıydım da.

Derin bir nefes alarak tavsiyesini dinledim. Kabul etmem gereken bir şey vardı ki o böyle durumlarda benden daha soğukkanlı olduğundan doğru kararlar alabiliyordu.

Yüzümü yelpazeleyip bir peçeteyi hazırda bulunması için çıkardım.

Su yeşili rengindeki elbise üstüme tam olmuştu. Aynanın karşısında saçlarımı düzelttikten sonra kabinden çıktım.

Yaslandığı yerden ayrılıp bana yaklaşırken çalışanların meraklı gözleri üstümüzde gidip geliyordu.

Meriç iyice yaklaştıktan sonra "Güzel."dedi.

Kalbim gümbürdeyerek atarken kumral saçlı orta yaşlarını biraz daha geçmiş olan bir kadın "Çok güzel, maşallah."dedi. Müşteriydi.

Ben gülümseyerek bakarken Meriç "Çok şanslıyım."deyip kibar gülümsemesiyle kadına karşılık verdi.

"O zaman bu oluyor."deyip hızlıca kabine döndüm. Sevinçten olduğum yerde abuk sabuk sessizlik dansımı yaptım. Enerjimi boşaltmak için bu yeterli değildi maalesef. Biraz önce hüzünle sessizliğe gömülmüşken şimdi oldukça uyanık ve enerjik hissediyordum.

Üzerimdeki elbiseyi çıkarıp kendi kıyafetlerimi giydikten sonra kabinden çıkıp kasaya gittim. Mağazadan çıktığımızda Meriç'in bir küfür mırıldandığını duyunca kafamı onun baktığı tarafa çevirdim. Elimi tutup "Sakın tek kelime etme. Gerekirse dilini ısır ama bir şey söyleme."dediğinde ne olduğunu anlamamıştım. Biri karşımızda dikilinceye dek.

İçeridekilerle aynı üniformayı giyen uzun boylu, makyajlı, saçları beline kadar uzun bir kızdı. 

"Bakın burada kim varmış!"

"Merhaba. Bay bay Melis."dedi Meriç soğukça.

"Dur, bebeğim!"deyip ojeli tırnaklarını Meriç'in göğsüne kapı tıklatır gibi vurdu. Tırnaklarım o kadar güzel gözükmüyordu.

"Beni terk etme sebebini daha incelemedim."

Küçümser bakışlarını üzerimde gezdirdikten sonra "Bu ezik için mi?"dedi. Dilimin ucuna gelen kelimeleri dışarı dökmek için ağzımı açmıştım ki Meriç'in parmaklarını elimi hafifçe sıkınca uyarısına bir şans verip sustum.

"Ve korkak."dediğinde dilimi ısırdım.

"Melis, uzatma. Aramızda bir şey olmadığını biliyordun."

Meriç'in sesi buz gibiydi. Bana böyle söylese çok kötü hissedeceğimden emindim.

"Beni ektin. Bunun için mi?"dedi hayretle. Dilimi ısırırken kan tadını almıştım.

"Çok doğru bildin. Şimdi rahat bırak."deyip beni çekip ondan uzaklaştırdı. Sersemce yürüyordum. Kız arkamızdan bir küfür ederken Meriç havaya konuşur gibi "Arkadaşlarının olduğu mağaza çok da iyi bir fikir değildi."dedi. O mağazada çalışanlar... O yüzdendi.

"Uyarabilirdin!"

"Peşimi bırakmasını istedim. Sürekli mesaj atıp duruyor."

Kaşlarım yukarı çıkıp inerken karşıya baktığından ifademi kaçırmıştı. Kullanılmıştım ama bu konunun üstüne gitmek yerine aklımda başka bir soru vardı.

"Kemik'e gittiğimiz ilk gün onunla mı buluşacaktın?"

"Belki."

"Nasıl belki?"

"Kesin bir şey yoktu."

Hayatında görüştüğü biri vardı ama kesin değildi. Zaten kimseyle de ikiden fazla görüşmüyordu. Aman ne havalıydı! Ki bunu havalı olmak için yaptığına da pek inanmıyordum ama yine de bir şey vardı ve hakkında böyle şeyler yazılıyordu.

"Beni kullandın?"

"Biraz."

"Nasıl biraz?"

"Israr etmemesi için bir haber yollayabileceğimizi düşündüm ama burada olabileceğini tahmin etmemiştim."

"Bir özür dileyecek misin?"dediğimde durup önüme geçti.

"Kimden?"

Elimi elinden ayırıp kollarımı göğsümde bağladım. "Benden elbette. Beni soktuğun şu durum için bir özrü hak ediyorum."

"Ciddisin."deyip gülmeye başladığında duruşumu bozmadım. Ciddiydim tabii ki.

"Peki... Aldırış edeceğini sanmamıştım ama."

"Ettim, Meriç. Ayak üstü hem küçük düşürücü bakışlara maruz kaldım hem de sözlere."

"Küçük düşürücü mü? Onlara niye aldırış ediyorsun? Birilerinin bakışlarıyla ya da sözleriyle değerin azalmıyor biliyorsun, değil mi?"

Evet... "Yine de bu karşılaşmak istediğim bir durum değil. Olamaz da. Sen de bunu anlayabiliyorsun, değil mi?"

Birkaç saniye bunu düşündükten sonra "Tamam."dedi. "Kusura bakma."

Kusura bakmıştım ama tamam, bunu özür olarak kabul edebilirdim. Kabindeki inceliği hatırına...

"Karnım çok aç. Gidelim mi artık?"

Kafamı sallayıp onunla birlikte yürümeye başladım ama adımlarına yetişemiyordum.

Kolunu çekip onu da durduğumda "Açım, Kayla. Kurt kadar."dedi. Yüzünde sabırsız bir ifade vardı. Bana daha çok kaçıyor gibi geliyordu. Neyden kaçıyordu? Kabin inceliğinden mi? Nezaketten hala uzak ama Kemik'teki Meriç'ten daha farklı bir Meriç göstermesinden mi? Kusura bakma diyebildiği için mi? Neyden... Kim bilir!

"Çok hızlı yürüyorsun."

"Bana yetişemezsen kaybedersin. Unutma."diye hatırlattığında gülümsedim. Kuralları... Onlara çok uyduğum söylenemezdi ama biz bir şekilde onun sayılarının dışında görüşüyorduk ve o da bunun farkındaydı. Belki de bunun şimdi farkında olduğundan bundan kaçıyordu.

Başkaları tarafından rahatsız edilmemek istiyordu. Demek ki başkalarıyla görüşmüyordu da. Hayatında ben vardım. Sanırım onun için özel bir durumdum.

Her ne kadar bu zamana kadar öyle değilmiş gibi davransa da o da bunu kendine itiraf etmiş olmalıydı.

"Kaybolmama izin vermezsin."dediğimde durup bana baktı. Aramızda beş adımlık bir mesafe açılmıştı. Bulunduğu yerden bana bakarken gözlerinin sıcaklığında gevşediğimi hissettim.

Onunla aramızda bir şeyler oluyordu. Asla isim koyamadığım bu şeyler çok karmaşık, yorucu, satır arası ve özeldi. İkimizin bile zar zor anlayabileceği ama neyse ki hissedebildiği bir şeydi.

"Gidelim."

Basit, dışarıdan duyan herkes için tek bir anlamı olan kelimenin ardındaki kabullenişin elinden tutarken gülümsedim.

"Gidelim."

Continue Reading

You'll Also Like

34.2K 33 5
Her biri romantizm kokan yarışma yönergelerimiz, her ay sizlerle buluşuyor!
752 275 17
2. KİTAP +13 İÇERİK GARDİYANLAR serisinin 2. kitabı olan GARDİYANLAR 'L' ile birlikte Samira'nın hayatı vampirler, melekler ve büyük bir savaşla...
1.7K 356 19
Bazıları aşkın sadece yalandan ibaret olduğunu söyler çünkü acı insanı, insanın fikirlerini bile deyiştirebilir Bazı dostluklar acıya sebep Bazı aş...
12.1K 8.1K 16
"Her şeye inat. Bu karanlık yolda bana ışık olup, yolumu aydınlatmaya ne dersin?" Ayza, sıradan ve normal bir hayata sahip genç bir kızdı. Ailesi ile...