Mardin'e Tutsak.

By Jutenya_

11.6M 570K 434K

18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve... More

Mardin'e Tutsak 1🕯️
Mardin'e Tutsak 2
Mardin'e tutsak 3
Mardin'e tutsak 4
Mardin'e Tutsak 5
Mardin'e Tutsak 6
Mardin'e Tutsak 7
Mardin'e Tutsak 8
Mardin'e Tutsak 9
Bölüm 10
11. Bölüm
12. Bölüm
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
24. Bölüm (Özel bölüm)
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
Zayda Mirşah
Küçük Zerya
Zerya 19 yaşında
Gelecek bölümden alıntı
37.Bölüm
38.Bölüm
39. Bölüm
40.bölüm
bölüm alıntısı
41. Bölüm
Yeniden Doğmak
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm
47. Bölüm
Benim Özelim 2
Herkes Öldürür Sevdiğini
Alıntı
Bilinmezlik
Büyük karar (alıntı)
Bilinmezlik (Part 1)
Bilinmezlik (Part 2)
Bilinmezlik (Part 3) Büyük Karar
Yoktan Var Olmak (alıntı)
Yoktan Var Olmak
Pişmanlık
Bir Daha Asla (Part 1)
Bir Daha Asla (Part 2)
Bir Daha Asla (Part3)
Yeniden...
Küçük Bir Anlaşılmazlık 1
Küçük Bir Anlaşılmazlık 2
Yoktan Var Oluş
Yeniden Berdel
Yeniden Berdel 2.
Zahter Gibi
Zahr...
Mecburiyetten AŞK'A
Mecburiyetten AŞK'A 2
Açıklama
Canıma And
Elbise
Bilinmeyen Hesaplar
Doğum Günü Etkinliği
Bilinmeyen Sırlar
Bilinmeyen Sırlar Part2
Varis
İlk Defa Babam Gibi
İlk Defa Babam Gibi (part 2)
İlk Defa Babam Gibi Part 3
küçük bir bedel
Başı buyruk işler

Bölüm 18

141K 6.8K 5.5K
By Jutenya_

Arkadaşlar Wattpadde sorun var. Ne yazık bu sorunu bir çok yazar yaşıyor.

Merak ettiğiniz soruya cevap vereyim.

Evet aşiret kızı ve geliniyim.

Bildiğim bir kültürü yazıyorum.

Ağalık sistemi ve aşiretler hakim olduğum bir konu içinde yaşadığım bir yaşam.

Bölüm benim Wattpad kıymetlim dikenli_kelebek aşkımın tatlı prensesi Elanur'a geliyor.

Yüzünde ki güzellik ve tebessüm ömrün boyunca hiç eksik kalmasın. İyi ki doğdun prenses yeni yaşın sana sağlık, huzur ve mutluluk getirsin❤️❤️❤️

Bölüm sınırı 1000 vote

3000 yorum.

Keyifli okumalar

Mardin!

Kızıl toprakların rengini kandan alıp kanla kızıla bulandığı topraklar...

Her evde farklı bir acı!

Her hanede farklı bir yangın!

Burada avuç, avuç topraklar kanla suçlanıyordu.

Bu yörede en büyük günah sevdaydı.

En güzel masalar da sevdaydı.

Mem, Zini sevdi günah sayıldı.!

Leyla Mecnun'u sevdi suç sayıldı.!

Gü-nah-tı!

Sevmek en büyük günahtı!

Oysa Adem Baba sevdiği kadın Havva için yasak elmayı yiyip Cennetten kovuldu.

Orada sevmek yasak değildi.

Belki de aşk insanlar için yasak bir duyguydu.

Çünkü aşkın hakkını vermek öyle kolay değildi.

Yasak olan elma değil aşktı.

Ya da biz sevmeyi beceremedik , hakkını da veremedik..

Bu yüzden insanoğlu savaştan değil de aşktan korktu.

Belki de Adem Baba aşkı Cennetten getirdi ama dünyada kaybetti.

Bulan insanoğlu çoğu şey gibi bunun da kıymetini bilemedi.

Ah ne yazık. Ah ne büyük kayıp ...

Azad sevgiyi hiç tatmayan bir adam. !

Zerya hem sevgiyi hem de aşkı her anlamda tatmış bir kadın. !

Gewer ter temiz seven adamlardan...

Sevdiği kadın için Cennetten kovulmayı göze alanlardan....

Ama temiz sevdası onları korumaya yetti mi ?

Maalesef .....

Mirhan'ın tattığı yasak elma, Zerya ve Gewer'in cennetlerine sebep oldu...
Yazık.....

Bekir Mirşah karşında ki adama tüm öfkesiyle kini ile bakıyordu.

Onun hayatın da nefret denen duygu hiç bir zaman yer edinmemişti hâlbuki.

Tabi karşısında ki adam hayatlarına girinceye kadar .

Bu adamdan iliklerine kadar her zerresi nefret ediyordu...

Omuzları hiç bir zaman çökmeyen , her daim dimdik duran adamdı , ama kızının önünde boynu bükülmüştü.

Bir baba olarak yavrusunun yüzüne bakamıyordu.

Kızını korumayan bir babaydı.

Onun gözünde bir adam kadınını ve kızlarını koruyamıyorsa adam değildi.

Vatanı karısıysa yurdu kızlarıydı.....

Bekir Mirşah kızını korumayan bir babaydı.

Göğsünde her gece yanan bir ateş beynin de yankılanan bir ses "sen adam değilsin" diyordu.

O bir babaydı.

Evladı emanet gören.

Ona göre kızları cennetin müjdeleyicisi değildi.

Dünyada ki cennetin ta kendisi idi.

Kızlarının saçlarının her bir teli için dünyayı karşısına alabilirdi ama karşındakine gücü yetmemişti.

Herkese yetişen eli kendi kızına uzanamamıştı.

O gece kızını o konakta bırakıp Amed'e döndüğünde Karacadağ'ın püskürttüğü lavlar gibi kor bir ateş yüreğine düşmüştü.

Sırtında ki yük Amed kadar ağırdı.

Başını bir defa kaldırıp bakamamıştı kızının olmadığı şehre, çok sevdiği şehri bile ona yabancı kılmışlardı....

Bir babaydı ama o kelimeye kendisini layık göremiyordu.

O gece Amed gibi Bekir Mirşah'ta susmuştu.

İlk defa kuracağı tüm cümleler anlamını yitirmişti.

Zerya evinin küçüğü...

Gözlerinin kıymetlisi!

O daha kızının başka bir şehirde üniversite okuya bilme ihtimalini bile benimseyemezken karşısındaki yabancı onu ondan çekip koparmıştı.
Cezası olacaktı...

Allah var kafasında ki sesi dinleseydi o gece yaşadığı utançla kafasına sıkardı.

Omzundaki bu yük o kadar ağır geliyordu ki artık taşıyamıyordu.

Mavi harelerini karşındaki adama dikti.

Karşısındaki adam hiç korkmadan kızını ondan çekip alandı.

Cezası olacaktı...

Belin de Beylik silahı elin de damat bohçası...

Bekir Mirşah buraya zorla aldığı kızının kimsesiz olmadığını göstermek için gelmişti.

Kader kabullüydü ama bu yaşananları hazmetmesi imkansızdı.
Cezasız kalmayacaktı...

Azad Saruhan kara harelerini karısıyla aynı renk olan bakışlarından almadan adamın ne yapacağını merakla bekliyordu.

Bekir Mirşah Azad'la arasında bir kaç adım bırakıp "Azad Saruhan"diye bağırdı.

Azad gözlerini kıstı.

Elindeki damat bohçasını ona uzatıp "sen kızım için kına, düğün gereken her şeyi yaptın ama biz senin için hiçbir şey yapamadık"

"Ben de kızım mahcup kalmasın diye damat bohçanı getirdim"dedi.

Azad damat bohçasını alıp arabanın kaputunun üstüne koydu. Kara hareleri adamda dudağı yukarı doğru kıvrıldı"gerek yoktu"dedi.

Bu gelişin sadece damat bohçası için olmadığını bilecek yaştaydı.

Sadece ne yapacağını merak ediyordu.

Bekir Mirşah gülümseyip"olur mu her şey usulüne göre olsun"doue gürledi..

Kısa bir süre düşünür gibi yapıp"ama sen usül nedir bilmezsin degilmi "dedi.

Azad "bakın ben demeden"

Silah sesi duyuldu.

Tek bir mermi.!

Tek bir kurşun.!

İnce bir sızı.

Azad bedenine aldığı kurşunla bir adım sendeledi.

Anın şaşkınlığını üzerinden attıktan sonra duruşunu dikleştirip Bekir Mirşah'ın gözlerine baktı.

Öldürmek için sıkmamıştı.

Bu kadar yakın mesafede istediği yerden onu vurabilirdi ama bu bir göz dağıydı.

Azad bununla yıkılmayacağını gösterir gibi duruşunu dikleştirdi.

Acı vücuduna sinsice yayıldı..

Bekir Mirşah gülümseyip ellerini arkasında birleştirdi.

"Düğün hediyem"

"Malûm sen usul erkan tanımadan kızımı çekip aldın. Biz de gururumuza yedirip düğüne gelmedik. Mirşahlar olarak hediyemizi böyle vermemiz gerekti"dedi.

Vücudununda ki sıcaklıktan yarasının kanadığını anlıyordu ama bakışlarını bir defa olsun Bekir Mirşah'tan çekip yarasına çevirmedi...

Gözlerini kıstı gülümsedi.

Madem söylenmeyenler konuşuluyordu o da susmazdı.

"Haklısınız!"

"Malûm siz Mirşah'lar çok güzel üslûp bilirsiniz değil mi?"

"Arkadaş olarak girdiğiniz konağın, sofrasının kaşığını kırar, kızlarını alır gidersiniz"

Dişlerini sıktı yaptığını acısına verecekti ama durmayacaktı.

"Bekir bey"

"Herkesin gururu kendisine kıymetlidir!"

"Kimse şerefini sokaktan toplamıyor"

"Siz nasıl Saruhan'lıların onuru ve şerefiyle oynamaya kalktıştınızsa bende sizinkiyle oynadım"

Bekir bey arkada birleştirdiği ellerini yumruk yaptı.

Evladı olmasaydı bu sözleri işitmesine sebep olan oğlunu alır anlı'nın tam çatısından vururdu.

Azad karşısındaki kasılmasından verecek cevabının olmadığını biliyordu.

İlk yanlışı onun oğlu yapmıştı.

Bazı şeylerin bilincinde olması gerekiyordu.

Azad hüküm veren bir adamdı.

Kimsenin onun için hüküm vermesine izin veremezdi. Bu yüzden hiç bir kararı beklemeden Hâlin'ni çekip almıştı.

Karşındaki adamın onu vermeyeceğinin bilincindeydi.

Kızı için malından mülkünden vazgeçecek bir baba idi..

Bunu zaten o gece kanıtlamıştı ama Azad kendi onurunu mala mülke değişecek biri değildi.

Bekir Mirşah yumruk yaptığı elini gevşetti ona göre bu iti hayatlarına sokan kişi en büyük suçluydu.

Daha Mirhan'la görülecek hesabı kapanmamıştı..

Ama öncelik karşında ki adamındı.

"Saruhan her ailede çürük bir elma çıkarmış"

"Benim ailemde ki çürük elma Mirhan'mış"

"Zannetme ki yaptığı şey onun yanına kalacak. Günü gelince herkes yaptığının bedelini ödeyecek"

"Sen gibi"dedi.

Azad bedenindeki yarayla çok fazla dayanamayacağının farkındaydı ama duruşundan taviz vermek istemiyordu. Eğer karşısında ki adam karısının babası olmasaydı ne çıkacak kan davasını ne olacakları düşünür gereken cevabı misliyle verirdi.

Ama işte karşındaki adam karısının babasıydı ve bu sıfata en uygun adamdı. Yüzüne samimiyetten uzak bir gülüş takıp "Bekir bey düğün hediyemi ve damat bohçamı aldığıma göre artık gitmeyelim"

"Ama bu böyle de olmadı. Sizi bir dahaki sefere konağım da ağırlamayı çok isterim. En kısa sürede Zayda hanımla beraber gelin. Hem kızınız da çok sevinir" dedi.

Azad Bekir Bey'in bazı şeylere zor olsada mecbur olduklarını kabul etmelerini istiyordu.

Yoksa arada yıpranan kişinin karısı olacağının bilincindeydi.

Küçük karısının bu süreçte yeteri kadar yıprandığının farkındaydı ve daha fazla yıpranmasını istemiyordu.

Bu kadar sabırlı oluşu bu yüzdendi.

Bekir Bey dişlerini sıktı.

Kafasını kaldırıp karşısında ki adama dikti.

Aldığı darbeyle karşında hala dik durmasına şaşırıyordu.

O da iki aşiret arasında çıkacak kan davasını ve devamında olacakları düşünmese öleceğine bilse çeker anlı'nın ortasından vurur, gider hiç gocunmadan paşa, paşa hapsini yatardı.

Arkada birleşmiş ellerini çözüp bileğine geçirdiği tespihi çıkarıp Azad'a uzattı.

"Azad Saruhan ben kızımı iki kendisini bilmezin çekişmesi ne kurban gitsin diye büyütmedim!"

"Sanma ki yaptıklarını kabul ediyor ve sineye çekiyorum"

"Kızımın konağın da tırnağı taşa değmeyecek!"

"Ama insanlık hali olurda kızımın tırnağı taşa değdi canı yandı ve baba of dedi."

İki adamda bir birilerinin gözlerine bakıp ateş saçıyordu.

İkisinin ortak noktası aynı kişiydi.

Bekir Mirşah elinde tuttuğu tespihi Azad'ın görebileceği bir şekilde sallayıp bakışlarını tespihin imamesine takılı olan kurşuna çevirdi.

"Olur da öyle bir şey olursa imameye takılı kurşun boş değil. Beni yormadan onu al kafana sık"dedi.

Azad gülümser bir şekilde kolunu kaldırıp tespihi aldı.

Tek kurşun racon için gönderilirdi.

İmamenin başına takılı olacak bir şekilde verilen mesaj ortadaydı.

Baş olsan da seni tanımam dediğimi yaparım!

Yani Azad Saruhan seni ve hükmünü tanımıyorum diyordu.

Bekir Mirşah arkasını dönüp "kıymetimi bil! Kurşunu damadıma yakışır bir şekilde altından yaptırdım"dedi ve arabasına doğru ilerledi.

Azad Saruhan parmakları arasında bulunan tespihi bileğine geçirip "Bekir bey ne bu kurşun ne de siz, kimse onu benden alamaz"diye bağırdı.

Bekir Mirşah'ın arabaya kapısına uzattığı eli duyduklarıyla durdu.

Arkasını çevirip Azad'a baktı.

Azad vücudundaki ıslaklıktan kanamasının çok olduğunu hissediyordu.

Bedeni acıya alışıktı.

Bekir Bey'in durgunluğunu umursamadan arabasının kapısını açıp bindi. Üstündeki gömleği yırtar gibi çıkarıp kanayan yarasına bastırdı. Gideceği yere kadar onu idare etseydi yeterliydi.

Bakışlarını Bekir Mirşah'tan almadan kontağı çevirdi ve arabasını çalıştırdı.

Gaza basıp Bekir Bey'in arabasının yanında yeri inletir gibi bir fren yapıp kafasını camdan çıkardı.

Onun kimseden korkusu yoktu.

Olsaydı yapmazdı.

Bütün kelimeleri evdeki karısının hatrına vermişti.

Yoksa kopacak kıyametin önünü kimse alamazdı.

"Bekir bey bedenimdekini bu seferlik evde tırnağı taşa değmesin dediğiniz karımın hatrına verip görmezden geliyorum"

"Ama bir daha olursa aynı şekilde geri iade etmekten çekinmem!"

"Kızınızı çok seviyorsanız kızınızın kocasının katil olmasına izin vermezsiniz"

"Yanlış anlamayın size saygısızlık yapmam. Karımın üzülmesini de istemem ama bundan sonra ne yaşanırsa yaşansın bedelini Mirhan öder"dedi ve gaza bastı.

Bekir Beye cevap hakkı vermemişti.

Dişlerinin arasında "Hálin her şey senin hatrına"deyip gaza bastı.

Yarasına bastırdığı elini çekip cebinden telefonunu çıkardı.

Hastaneye gidecek durumda değildi.

Alnından boncuk, boncuk terler dökülüyordu. Kayıtlı olan numarayı arayıp telefonu kulağına götürdü "Harran kurşun içerde karın boşluğunda, oraya gelemem ne gerekiyorsa çiftliğe gönder"

Karşıdan gelen sesle Azad öfkeyle "dedem yada diğerleri kimse bunu bilmeyecek"deyip telefonu kapattı ve yan koltuğa fırlattı.

Ona yapılana kat ve kat karşılığını vermesini bilirdi ama arada üzülen karısı olurdu.

Bu aralar yeteri kadar üzüldüğünü düşünüyordu.

Küçük karısı aklına gelince gülümsedi. Asiliğine kimden aldığı belli olmuştu.

Gerçi ilk gün onun yapamadığını bugün babası yapmıştı.

Kuruyan dudaklarını ıslatıp alt dudağını ısırdı. Yarası gittikçe kendisini belli ettiriyordu.

Çiftliğe girdiği gibi Harra'ın onu kapıda beklediğini fark etti.

Frene bastığı gibi arabanın durması onun da inmesi bir oldu.

Attığı ilk adım da Harran'ın "ne oldu"

Azad'ın da "herşey hazır mı"demesi bir oldu.

Harran sorduğu sorunun cevabını alamayacağının bilincinde omuzlarını indirdip "evet Azad doktor ve gerekli ekipman hazır seni bekliyorduk "dedi.

Azad adımlarını içeri doğru adımlarken Harran'la bakmadan "telefonum arabada kaldı. Ben içeri geçiyorum sen git telefonumu getir" diye talimat verdi.

Harran arkasını dönüp "az yede uşak tut " diye cemkirdi...

Azad ise şuanda kimseyi umursayacak durumda değildi.

Sadece bu olayın kimsenin duymamasını sağlaması lazımdı.

İçeri girdiği gibi yarasına bastırdığı gömleği alıp yere fırlatması bir oldu.

Bakışlarını doktora çevirip "uyuşturmadan yapın" diyerek hazırlanan yere uzandı.

Harran kısa bir süre sonra elinde telefon ve Bekir Mirşah'ın getirdiği damat bohçasıyla içeri girdi.

Telefonu Azad'a uzatıp "bu ne "dedi.

Arabada gördüğü ilk andan beri merak ediyordu.

Azad önce telefonda karısının nerede ve ne yaptığına baktı. Sonra Harran'a dönüp "Damat bohçası kayınbabam getirdi "dedi.

Harran şaşkınca önce ona baktı sonra elindekine zaten bohçanın içindekini görünce çok şaşırmıştı.

Bohçayı açtı içindekini elleriyle düzelti kısa bir süre düşünür gibi yaptıktan sonra "kayınbaban galiba ölçülerini tam bilmiyor. Aldığı kefen sana kısa gelir ama kumaşı kaliteli masraftan kaçınmamış "deyip kahkahalara boğuldu..

Azad onu daha fazla duymak istemiyordu. Gözlerini kapatıp vücudundaki işlemin bitmesini bekledi.

Acıya çok duyarlı biri değildi.

Daha ağırlarını yaşadığı da olmuştu.

*
*
*

Zerya kahvaltı için indiği katta Helin ve Karan'ı görünce kalmıştı.

Pervin Hanım'ın ona olan bakışlarının farkındaydı her nedense bu kadından bir türlü haz edemiyordu.

Azad'la aralarında görünmeyen bir şeyler olduğu belliydi.

Onu ilgilendirmezdi ama 6. Hissi kuvvetli biriydi ve içinde nedenini bilmediği bir şey bu kadından uzak dur diyordu.

Pervin Hanım ise çocuklarıyla oturan Zerya'dan bakışlarını alamıyordu.

Gerçi Azad konakta Zerya ismi kullanılmayacak diye hepsini sert bir dille uyarmıştı.

Normalde sırf Azad'ı sinirlendirmek için tersini yapardı ama konu karşındaki kadın olunca Azad'ı karşısına almak istemiyordu.

Aklına gelenle gülümseyip mutfak çalışanlarından Ziynet'i çağırıp onlara kahve yapmasını istedi.

Olaylar istediği gibi gelişmemiştise o da herşeyi kendi lehine göre ayarlar yoluna devam ederdi.

Ziynet'in elindeki tepsiyle içeri girmesiyle önce kendi kahvesini aldı sonra bakışlarıyla Zerya'yı gösterdi.

Ziynet'in Zerya'ya giden adımlarını dikkatlice izliyordu. Her adımda emeline daha yaklaşıyordu.

Zerya'nın kahveye uzanıp almasıyla gülümsedi.

Zerya'nın ona gülümsemesiyle kanı donar gibi oldu.

Gözlerini kapatıp açtı.

Bir an karşında Rima'yı görmüştü.

Ölse bile o kadının arkasında bıraktıklarından bir türlü kurtulamıyordu.

Kocasıyla aralarındaki yatakta onun ölünü bedeni vardı.

İkisi de Rima'yı bir türlü aşıp huzurlu bir yaşam sürdürememişlerdi.

Baba oğul aynı kadından hem nefret ediyordu. Hem de çok seviyorlardı.

Zerya'nın kahveden aldığı her yudumda Pervin'in içine sonsuz bir mutluluk doluyordu.

Onun da sonun Rima gibi olması çok uzak değildi.

Kısa bir süre sonra Welat'ın içeri girmesiyle Zerya yüzünü somurttu. İstenmeyen ot burnunun dibinde biterdi.

Onun için şuanda ki durum buydu.

Odadaki herkesin Welat'a hoşgeldin demesiyle mecburen o da hoşgeldin demek zorunda kaldı.

Normal de ön yargılı biri olmamıştı ama karşındaki ikiliden bir türlü haz edemiyordu.

Welat'ın "konağa alıştın mı?" Demesiyle kaşlarını çattı.

Alışmış mıydı?

Hayır onun ki mecburiyeti!

Yüzünde samimiyetten uzak bir ifadeyle "evet alıştım, teşekkür ederim "dedi.

Bu adamla muhatap olmamak için teşekkür edip sohbeti kapatmak istedi.

Welat gözlerini kısıp ailelerine yeni katılmış kadına dikkatlice baktı.

Ona göre Azad çok şanslıydı. Bu yaşına kadar beklemiş, beklediğine değmişti.

Zerya üstünde ki bakışlarla olduğu ortama daha fazla dayanamayıp ayağa kalkıp "size güzel sohbetler, biraz yorgunum gidip dinlensem iyi olur"dedi ve odadan çıktı.

Welat gitmesinin nedeninin kendisi olduğu bilincinde Pervin Hanım'a ellerini yıkayıp geri geleceğini söyledi.

Hızlı olup gideni yakalaması lazımdı.

Odadan çıktığı gibi terasta daha yukarı katın merdivenlerine yetişmemiş onu fark etti.

Hızlı adımlarla ilerleyip Zerya'nın kolundan tuttuğu gibi onu karşında ki odaya soktu.

Bu konuşmayı bu kız konağa ilk geldiği gibi yapacaktı ama bir türlü fırsat bulamamıştı.

Zerya yaşadığı şeyle şaşkınlıkla gözlerini açtı. Beklediği bir hamle değildi.

Girdiği odayla gözlerini açtı kapadı.

Hisleri boşuna değildi.

Kolunu Welat'ın elinden çekip öfkeyle ona baktı.

Bu ailedeki herkesten nefret ediyordu.

Ona göre her biri ayrı pislikti.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun"

Welat onun dik duruşuna hayran kalıyordu.Welat dudaklarını ıslatıp "Seninle konuşmam lazım. Buradan kurtulmana yardım edebilirim "dedi.

Zerya gözlerini kıstı, ya karşındaki aptaldı ya da onun aptal olduğunu düşünüyordu.

Kafasını omzuna doğru eğip " Peki benim buradan kurtulmak istediğimi sana düşündüren neden ne? Dedi.

Adamın beklediği cevap bu değildi.

Zorla evlenmiş berdele kurban gitmişti.

"Zorla berdel yoluyla evlenmedin mi?"

"Hem daha yaşın küçük, okulun filan vardır. Kendini bu hayata mahkûm mu etmek istiyorsun "dedi.

Zerya olduğu ortamdan hiç memnun değildi. Biri görse yanlış anlayabilirdi.

Bu istediği en son şey bile değildi.

Evlendiği adamı sevmiyor olabilirdi. Zoraki bir evlilik bir hayat olsada bu hayatın kuralını töresini de biliyordu.

"Azad'la okul konusunu konuştuk hallettik kendi hayatıma kaldığı yerden devam edeceğim "dedi.

Welat dişlerini sıkıp "Hálin bak açık konuşacağım sana yardım edebilirim. Buradan istemediğin bu hayattan ve sevmediğin o adamdan seni çekip alabilirim "dedi.

Zerya adamın söyledikleriyle güldü.

Yüzüne düşen saçları kenara verip gülerek "Welat ters zéy dımışkulo"dedi.

(Welat korku akrep gibidir)

Zerya büyük bir nefes alıp "bak burada yalnız olduğumuz halde ismimi söyleyemedin. Sen mi bana yardım edip kurtulmamı sağlayacaksın"dedi.

Welat yutkundu.

Zerya ise bakışlarını çekmedi.

Aptal biri hiçbir zaman olmamıştı.

Hele kendisini akıllı sananların yanında aptal hiç olmamıştı.

Şimdi ise bu adamdan ona gelecek her hamlenin önünü kesecek ti.

"Ben Azad Saruhan'la evlendim. Onun gibi bir adamı niye istemiyeyim"

"Aşiret kızıyım en güçlü ağaya gelin geldim."

"Neden kaderimden kaçayım ki?"

"Hem öyle bir şey olsa sana niye geleyim" dedi.

Welat yutkundu.

Zerya kafasını kaldırıp dikleştirdi. Bir hata yapıp hiç düşünmeden Gewer ile kaçmaya çalışmıştı. Ne ailesini ne aşiretini nede kendi ve Gewer'in hayatını düşünmüştü.

Bir daha düşünmeden saçma hiçbir şey yapmayacaktı.

Welat'ın şaşkın bakışlarına karşı onun kendisinden emin dik duruşu.

"Neyse Welat abi sen beni düşünme, benim için de üzülme, ben kaderimi kabul edip yaşama kararı aldım "dedi ve kapıyı açıp çıktı.

Arkasında ki adamın bakışları şaşkındı ama umursamadı.

"Hésıra çıma ra aqıl bıgire"dedi.

(Gözyaşlarından akıl al)

Bunu kendisine tekrar edip Pervin Hanımların olduğu odaya geri döndü.

Gewer dayak yerken baya göz yaşı dökmüştü. Aklından hiç gitmeyecek anlardan biriydi.

Yukarı çıksa sinirden kendi kendisini yerdi.

Pervin Hanım'ın ona gülümsemesiyle o da gülümsedi ama içinden senden hiç haz etmedim dedi.

Sessizce Helin'in yanına oturup iki kardeşle kaldığı yerden devam etmeye başladı...

Karan ve Helin'in atışmasını keyifle izliyordu.

Karan'a göre dünyanın en yakışıklı erkeği oydu.

Helin'e göre ailenin gereksiziydi.

Kısa bir süre sonra aralarına Cangül ve Azad'ın halası Hüsna ve Zümrüt hanım da katılmıştı.

Zerya büyük bir ailede büyümüş biriydi.

Kalabalığı severdi.

Bahoz ağanın da aralarına katılmasıyla Karan ve Helin'in dedelerine takılmaları da bir oldu.

Karan dedesine bakıp "Bahoz ağam gelinin üniversite sınavında derece almış. Saruhan konağına ikinci pankartı ne zaman asalım "derken sırıtıyordu.

Bahoz ağa gururlu bakışlarını ona çevirince Zerya Karan'a sinirli bir şekilde bakıp "Karan abi abartıyor. Benim derecem o kadar iyi değil "dedi.

Cangül "kaç puan aldın" deyince Helin onun yerine " ilk 5000" dedi.

Zerya şaşkın bakışlarını Helin'e çevirse de o umursamazlıkla "Cangül hani erkek ve kadının toprağı aynı derler ya o söz bu ikisi için söylenmiş. Bu da Azad abim gibi somurttu yordu "dedi.

Cangül anladığını belirtir bir şekilde kafasını salladı "bölüm seçtin mi "

Zerya tıp deyince Bahoz ağa gururla gerinerek "konakta bir doktor şarttı" diye tebessüm etti.

Zerya gözlerini irice açınca Karan daha fazla dayanamayıp kahkaha attı.

Yengesi daha bölüme başlamadan talep görmüştü.

"Dede Harran abimin hastaneleri var. Söyleyelim sana istediğin doktor için randevu alsın" dedi.

Bahoz ağa duruşunu düzeltip sırtını dikleştirdi.

"Yok evladım ben gelin kızın doktor olmasını beklerim "

Karan tek kaşını kaldırıp "dede daha onun doktor olmasına 6 yıl var"

"O kadar zaman bekleye bileceğine emin misin "

Bahoz ağa kafasını olumlu anlamda sallayınca Karan tek kaşını kaldırıp "dede sen yine bir Azrail'le konuş. Bak bakayım ismin listenin sonundaysa bekle, yoksa da git bir doktora görün."
Dedesi duyduklarıyla elindeki bastonu alıp Karan'a fırlattı.

Ne yani torunu ölmesini mi bekliyordu.

"Ulan it sen benim ölmemi mi bekliyorsun. Ne demek liste malım da mülküm de gözün varsa söyle çünkü sana zırnık koklatmayacağım "dedi.

Karan dedesine gülerek bakıp "dede bak sakın yanlış bir şey yapma, sen bütün mirasını bana bırak. Ben kumarhaneler de yer arkandan dua ederim "

Zerya onların atışmasına şaşkınlıkla izliyordu.

Cangül ise onu üzgün gözlerle izliyordu.

Bu topraklar zor bir kültürdü ama kadın için daha zordu.

Telefonunun çalınmasıyla bakışlarını Hálin'den alıp telefona verdi.

Gelen aramayla kaşlarını çattı. Onun şimdi burada değil çiftlikte olması lazımdı ama Azad ağa kesin bir dille konağa git karımı yalnız bırakma demişti.

Telefonu açıp kulağına götürdü ve dişlerinin arasından tıslar bir şekilde "karının yanındayım keyfî yerinde "dedi.

Telefonda ki ses hiç beklemeden "telefonu ona ver "dedi.

Cangül telefonu kulağından çekip Hálin al kocan arıyor "dedi.

Zerya dişlerini sıkıp telefona uzanıp aldı.

Azad'ın ben telefonu kendim için değil sen ailenle görüş diye verdim. Ben istediğim an sana ulaşırım sözleri kullanmadım da yankılanıyordu.

Evet Azad istediği an ona ulaşabiliyordu.

"Efendim "

Azad duyduğu sesle gözlerini yumup bekledi.

Bir sese bu kadar muhtaç olmamalıydı.

Kısa bir süre bekledi.

Ne söyleyecekti.

O bugüne kadar birine hesap veren biri değildi.

Ya da merak edilen.

Niçin aramıştı.

Telefonda ki ses "orada mısın" deyince,

Azad büyük bir nefes alıp "güzelim ben bu gece geç geleceğim. Eğer yukarı katta tek başına kalmaya korkuyorsan alt katta Cangül'le kal "
Zerya elini alnına götürüp "Azad ben çocuk değilim. Tek başıma kalmaktan neden korkayım "dedi.

Azad duyduğu isyanla gülümseyip cevap verdi.

"Tamam o zaman dedemlere işim olduğunu yemeğe katılmayacağımı söyle "

Zerya duyduğu sesle kaşlarını çattı.

"Tamam"

Sonra büyük bir nefes alıp "iyi misin? "dedi.

Azad düşündü iyi miydi?

Duyduğu sorudan sonra artık iyiydi.
"iyiyim"
"tamam" deyip telefonu kapattı. Ne diyebilirdi ki onların diyalogu bu kadardı.

Elinde tuttuğu telefonu Cangül'e uzatıp "geç gelecekmiş onu söyledi "dedi.

Cangül dişlerini sıkarak telefonu aldı.

Azad'ın her seferinde herşeyin altından tek başına kalkmaya çalışmasından nefret ediyordu.

Kısa bir süre sonra yemek masasının kurulmasıyla odadaki herkes kalkıp yemek masasına geçti.

Aile üyelerinin sohbetleri eşliğinde yemekler yenilip masadan kalktılar.

Zerya alışmak için çaba sarf edip tanımadığı insanlara tahammül ediyordu.

Saatin ilerlemesiyle herkese iyi geceler dilediklerinde bulunduktan sonra üst kata çıktı. Azad kapıları değiştirip parmak iziyle açılan bir sistem yaptırmıştı. Bu karısı altta kata inip çıktığı zaman rahatlık olsun diye yapılmış bir şeydi.

Zerya dişlerini fırçalayıp pijamasını giydikten sonra küçük adımlarla ilerleyip yatağa girdi.

Azad 'sız bir uyku onun için bir nimetti.

Gözlerini yumduğu gibi uykuya daldı.

Sabaha doğru Azad konağa geldi.

Arabadan inmeden yanındaki adama baktı.

Biliyordu yolunda ölecek biriydi.

Onun görevi sadece kendisiydi.

Elini adamın omzuna atıp "Sis Bekir Mirşah'a yapılanı kendime yapılmış sayarım. Bu olay sadece ikimizin arasında kalacak üstlerin bile bilmeyecek. Olurda yanlış bir şey olursa günün hangi saati olursa olsun aramaktan çekinme "dedi.

Zor bir gün geçirmiş ve yorgundu. Arabadan inip konağın kapılarından içeri girdi.

Heybetli bir duruşu vardı.

Azad büyük adımlarla üst kata çıktı.

Attığı her adımda canı yansa da umursamadı.

Kendi katına girdiği gibi yatak odasına gitti.

Odaya girdiği gibi küçük karısının güzel kokusu burnuna doldu.

Bu kokunun her taneciğine karısının her zerresine muhtaçtı.

Banyoya girip elini yüzünü yıkayıp pijamalarını giydi.

Bu gece kadın yastığına sarılıp uyuyacak adamda bedenindeki yarayla onu izleyecekti.

Azad yatağa girip kafasını yastığa koydu. Karısının bedenini kendisine doğru çekip onu izlemeye başladı.

Çok güzeldi.

Haddinden çok!

Elini uzatıp karısının yastığa dağılmış saçlarını okşadı.

İşaret parmağını onun yüzünde dolaştırıp "Ay'mıydın geceme doğdun yoksa güneşmiydin içimi ısıttın"

İşaret parmağını yanağından çenesine doğru getirip "çok mu üşüyordum, yâda çok mu muhtaçtım da bu kadar erken kabullendim"

"Ya da niye bu kadar geç doğdun!"

"Bu kadar geç geldin" dedi.

İşaret parmağıyla karısının yanağını okşayıp "Hálin" dedi.

"Yuvam, evim..."

"Herşeyim!"

"Hep ben de kal"

"Hiç gitme"dedi.

Hiç gitmesin, onunla kalsın istiyordu.

Son defa parmağını onun yanağında dolaştırıp "hiç gitme ki "

"Hiç gitmeyecek gibi, seveyim seni "dedi.

Ondan ilk önce annesi gitmişti.

Hálin'in gitmesine asla izin vermeyecekti.

Bir elini kafasının altına koyup düşünmeye başladı.

Karısını;

Kendisini.

Ve hayatını,

Bugün hayatın da bir ilk yapmıştı.
Bekir Bey'in yaptığına sessiz kalmıştı.

Bu da sırf yanındaki kadın üzülmesin diyeydi.

Bu düşüncelerle uykuya daldı.

Zerya güne yüzüne değen güneş ışığıyla gözlerini açtı.

Kafasını yastığa koyup gözlerini yumdu.

Uyanması haksızlıktı. Kısa bir süre bekledikten sonra kafasını çevirip Azad'a baktı.

Onun ne zaman geldiğini bile görmemişti.

Artık ağır bir uykusunun olduğunu kabul ediyordu.

Yavaşça yataktan kalkıp banyoya ilerledi.

Bazen aynadaki görüntüsüne bakıp bu sen bu değilsin çabuk pes ettin diyordu.

Sonra bu sensin çok dayandın ama pes etme diyordu.

Genel ihtiyaçlarını hallettikten sonra, banyodan sessizce çıkıp giyinme odasına geçti.

Bakışlarını yatağa çevirdiğin de hala uyuduğunu anlayınca, sessiz adımlarla kapıya yöneldi.

O iyi bir eş olup kocasını işe gönderecek biri değildi. Geç kalacağı işte umrunda değildi.

Elini kapıya attığı gibi "Hálin nereye gidiyorsun"diyen sesi duydu.

Sırf onu işe gönderme eziyetini tekrar yaşamamak için direk aşağı inmeyi düşünmüştü.

Ne yazık ki yapamamıştı.

Arkasını dönüp "sen uyuyordun ben de aşağı ineyim dedim"

Azad bedenini yukarı çekip yatakta doğruldu.

Tabi bu hareketle bedeninde ki acıyı hissetmesi de bir oldu.

Gözlerini kapatıp dişlerini sıkarak acının geçmesini bekledi.

Gözleri kapalı bir halde "Hálin aşağı inme, bugün işe gitmeyeceğim kahvaltıyı burada yapalım"dedi.

Zerya hayal kırıklığıyla " niye" dedi.

Azad gözlerini açıp karısına baktı "Hálin bir birimize zaman ayıralım diye"

Zerya gözlerini irice açıp "Zamana filan ihtiyacımız yok, ben seni işe uğurlıyayım sen de kalk işine git "dedi.

Azad onun bu hâline kafasını olumsuzca sallayıp "Hálin ben işe gitmiyorum. Sende aşağı inmiyorsun"

"Yemek odasının yerini biliyorsun. Kahvaltı hazırla bende üstümü değiştirip geliyorum"

Zerya duyduklarıyla gözlerini kıstı.

Sonra aklına gelenle gülümseyip "tamam olur, sen üstünü değiştir. Ben de kahvaltıyı hazırlayayım"dedi.

Onun cevap vermesini beklemeden arkasını dönüp yatak odasından çıktı.

Düzen hastası Azad'ın ondan ilk ve son defa isteyeceği kalvaltı olacaktı.

Zerya Amerikan mutfak tarzında düşenmiş odaya girip kolları sıvadı.

Evin küçüğü olduğu için hiç bir iş yapamazdı.

Hiç becerekli değildi.

Annesine göre o mutfaktan uzak durması gereken canlı bir bombaydı.

Azad Hálin'in odadan çıkmasıyla büyük bir nefes alıp yataktan kalktı.

Doktor dikişlerin erken iyileşmesi için bir kaç dinlen demişti.

O da bu bir kaç günü evde geçirmeye karar vermişti.

Giyinme odasına geçip önce yarasına pansuman yaptı.

Sonrada üstünü değiştirip banyoya girdi.

Elini yüzünü yıkayıp yavaşça yatak odadan çıktı.

Adımlarını Hálin'in olduğu yere çevirip içeri girdi.

İçeri girip gördüğü manzarayla gözleri irice açıldı.

Baba kız onu çileden çıkarmak için var olmuş gibi geliyordu.

İçinde sakin ol dedi.

Dişlerini sıktı.

Elini yumruk yaptı.

*
*
*

Şimdi sana hiç kurulmamış cümlerle seslenmek istiyorum.

Sana öyle renklerin huzuruyla değil de senin huzurunla gelmek istiyorum.

Yağmur veya toprak kokusuyla değil de senin kokundan bahsetmek istiyorum.

Öyle Aslı ile Kerem'den değilde sana bizimle gelmek istiyorum.

Aradaki çok uzak masafelerle değil de, içimdeki sevdanla gelmek istiyorum.

Aslın da deli dolu biriyim bilirsin ama konu sen olunca değişiyorum. Bir farklı bakıyorum her yere bir anda en güzel olan herşey sen oluyorsun.

İçim dışım sen.

Dünya sen.

Zaman sen.

Hiç bilinmeyen bir sen.

Beni çok seven bir sen.

Seni çok seven bir ben.

Bilmiyorum sana bu cümleleri hiç kuran oldu mu?

Ama ben senden başka kimseye cümle kurmak istemiyorum.

Seni nasıl bu kadar çok sevdim bilmiyorum ama...

Senden başka kimseyi bu kadar sevmediğimi biliyorum.

Yani anlayacağın!

Sen. Sen. Sen. Sen.

Sadece sen...

Gewer elindeki şiir kağıdına burukça baktı.

Sevdiği kız için yazdığı ilk şiirdi.

O şiire dudaklarından istemsizce dökülen bir mısra daha eklendi.

Keşke benim olsaydın sen...

Zerya şiiri çok severdi. O da sırf dudaklarından onun yazdığı mısralar dökülsün diye şiir yazardı.

Şimdi bir başkası o sesten şiir dinleyecek diye delirmek üzereydi.

Gewer elindekilerini katlayıp pencereden dışarıya baktı.

O unutmak için sevmemiş ki?

Sevdasını yüreğine saklamıştı.

Saçının bir teline bile kıyamazken başkasına nasip olmuştu.

Biliyordu sevdasının acısını.

Amed'in dar sokaklarına demir parmaklı bir pencereden bakıyordu.

Ona en gel olan o demir parmaklar değildi.

Kahrolası törelerdi.

Varsın ucunda ölüm olsun da o olsun diyordu.

Sonra koskocaman bir ama o ölmesin.

O ölmesin diye katlanamıyormuydu yüreğinde ki acıya.

Ya da o gece sırf onun için sessiz kalmamış mıydı?

Annesinin içeri girmesiyle bakışlarını artık içinde sevdiğinin olmadığı şehirden alıp annesine döndü.

Zelal hanım üzgünce oğluna bakıyordu.

Evladı yaşadığı hiçbir şeyi hak etmemişti.

Zelal hanım sessizce gidip yatağa oturdu.

Gewer'de bu hareketle sessizce gidip annesinin dizlerine yattı.

Bir çocuk kaç yaşına gelirse gelsin en güvenli liman anneleri oluyordu.

Gewer şimdi huzuru ve teselliyi annesinde arıyordu.

Zelal hanım ellerini oğlunun saçlarına götürüp "nasıl oldun"dedi.

Gewer annesinin saçlarında olan elini tutup avuç içlerini öperek "bir boşluktayım annem ne sağım belli ne solum nereye baksam çıkmaz sokak gibi"

Büyük sesli bir nefes aldı.

Artık Zerya kokmayan.

O gidince kokusuda onu terk etmişti.

"Anne "dedi.

"O kadar güzeldi ki sevmesem ziyan olacak sandım."

" O kadar güzel sevmeye dikkat ettim ki, ben onu sevdikçe o dahada güzelleşti.

Zelal Hanım oğlunun yesillerine bakıp yutkundu. Bu nasıl güzel sevmekti, büyük bir nefes alıp şiveli Türkçesiyle "o artık başkasının helalidir. Unut onu oğul "dedi.

Unutmak!

Ne kadar da arsız bir kelimeydi de dilden bu kadar kolay dökülüyordu.

Oysa o unutmak için sevmemişti ki?

Zelal Hanım oğlunun hüzünlenen gözlerine acıyla baktı.

Oğlunun sevdasına gün ben gün şahit olmuştu.

Şimdi dilinden dökülenler canını yaksada bunları dile getirmeye mecburdu.

"Zordur bilirim ama oğul o artık başkasının helalidir"

"Başkasının helaline bakmak sana yakışmaz!"

"Hem amcanın kızıdır."

"Baban unutsun dedi."

Dile fütursuzca vuruyordu.

Unutsun diye fısıldar bir şekilde tekrar etti.

Ne kadar da kolay söyleniyordu.

"Bir başkasını sevsin, ondan ona artık hayır yoktur. Beni karşısına almasın. Yaptığını sine çekmiş değilim dedi."

Zelal Hanım büyük bir nefes alıp "baban çok şey söylüyor. Azad Saruhan buradan gitmeni şart koşmuş. Yaptığın doğru değildi"

Gewer daha fazla dayanamayıp "anne doğru olan neydi"

"Sevdiğim aradı"

"Gel dedi"

"Nasıl gitmeyeydim!"

Zelal Hanım"oğul Zerya cahildir"

" Bilmezdir!"

"Sen yaşını başını almış adamsın!"

"Bilmen gerekirdi"

"Hadi diyelim kendi canını düşünmedin"

"Onuda mı düşünmedin?"

Zelal Hanım her kurduğu cümleden nefret ediyordu.

Ama kaderdi.

Töreydi!

Oluru yoktu!

Kahretsin ki yoktu!

Oğlunu sevdası için toprağa veremezdi.

Yine Azad merhamet etmiş ikisini affetmişti.

Yoksa olacakları düşünemiyordu.

Büyük bir nefes alıp "unut oğul bir başkasını sev "dedi.

"İstersen yine seversin"dedi.

Gewer'in dudakları istemsizce yukarı doğru kıvrıldı.

"Ana ben sevdim de ne oldu"

"Bak bir başkası aldı."

Büyük bir nefes alıp "ondan başkasını sevmek bana uzak olsun"

"Sanki sevdim de ne oldu"

"Kaç defa onunla beraber hayal kurdum. Kaç gece o hayalleri kurarken uykusuz kaldım."

"Kaç defa o umutla uyandım"

"Hiç saymadım"

"Umutlar güzel olunca sayısı tutulmuyor "

Zelal Hanım'ın gözlerine bakıp "biliyor musun anne kavuşmama gibi bir korkumuz hiç olmadı."

Zelal Hanım'ın elleri oğlunun saçlarına gitti.

Gewer hatırladığı detayla annesinin ellerini tutup dokunmasına izin vermedi.

Sevdası ne demişti.

Benden başkası ellerini tutup saçlarına dokunursa seni asla affetmem.

Onun saçlarına bir başkası dokunmuştu ama o kimsenin ne elini tutacak nede saçlarına dokunulmasına izin verecekti.

Ne yani tükenmişler miydi umutları.

Zelal Hanım'ın söyledikleriyle Gewer kanının kuruduğunu hissetti.

Sanki Amed yıkılmışta o da altın da kalmış gibiydi.

Ne yani bumuydu?

Ne olmuştu ona sonsuz Mezopotamya toprakların da yönünü şaşırıp kayıp mı olmuştu.

Annesinin dizlerinde ki kafasını kaldırıp.

Zelal Hanım'ın gözlerine baktı.

Duyduklarıyla ortalığı yakıp yıkabilirdi.

Büyük bir nefes aldı.

"Sakın"dedi.

"Anne sakın böyle bir şey aklınızdan geçmesin"

"Andım olsun böyle bir şey yaparsanız"

Zelal Hanım'ın oğlunun söyledikleriyle üzgün gözlerle yutkundu.

Gewer durmadı.

Sevdiği kız için giymediği damatlığı bir başkası için giymeyecekti.

Gewer bakışlarını annesinden çekmeyerek.

"Öyle bir şey için ısrar ederseniz"

"Giydiği damatlıkla selasını okutmayan ne olsun"

Zelal Hanım kızarak tövbe desede Gewer umursamayıp devam etti.

"Kaç gündür içimde kopan kıyametin kimse farkında değil"

"Kimse böyle bir konuyla bana gelmesin"

"Düğün yeriniz taziye yeri olur" dedi...

Evet umarım bölüm sonursuz olarak okunmuştur.

Bekir Mirşah'ı ve yaptıklarını nasıl buldunuz.

Azad Saruhan için söylemek istedikleriz.

Zerya Hálin Saruhan'ı nasıl buldunuz.

Ve en çok merak edilen Geweri nasıl buldunuz.

#azadsaruhan etiketiyle sosyal medyadayız. Destek olmayı unutmayın.

Tiktok hesaplarımız.

@watpadjutenya_

@wadpadddd21

@jutenyafans

@jutenya_delisi

@watpaddelisi_21

@jutenyanın_poncikleri

Lütfen takip edip destek olun. Bundan sonra bu hesaplardan kitaplar için hafta da iki defa bölüm alıntısı gelecek.

Instagram hesabımız @jutenya1405

Üç tane kitap gurubumuz var.
Gelmek isteyenler olursa bize ulaşın.


Continue Reading

You'll Also Like

121K 12.3K 28
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
6.3K 859 9
Ismail ve Baris alper sarhosken bir partide opusurler Baris alper: Gencler selam ben dun partide biriyle öpüşmüşüm hanginizdi o İsmail: Aminakoyucam...
63K 7.7K 31
safkan alfa jungkook, kırık bir kalple ㅡ jimin ile karşılaşır.
154K 5.6K 21
Babasının intikamını almak isteyen baran ağa berfinle evlenip ondan intikam alıcakken aşık olursa... Şiddet,argo ve küfür içerir