sometimes all I think about i...

By goandcrylittlegirl

53.9K 4.1K 4.8K

+18 Okulun popüler çocuğu Dylan, okula yeni gelen Thomas'a her geçen gün kendini daha da kaptırırken ne yapac... More

Sometimes All I Think About Is You •dylmas
STAY -1-
STAY -2-
STAY -3-
STAY -4-
STAY -5-
STAY -6-
STAY -7-
STAY -8-
STAY -9-
STAY -10-
STAY -11-
STAY -12-
STAY -13-
STAY -14-
STAY -15-
STAY -16-
STAY -17-
STAY -18-
STAY -20-
STAY -21-
STAY -22-
STAY -23-
STAY -24-
STAY -25-
STAY -26-
STAY -27-
STAY -28-
STAY -29-
STAY -30-
STAY -31-
STAY -32-
STAY -33-
STAY -34-
STAY -35-
STAY -36-
STAY -37-
STAY -38-
STAY -39-
STAY -40-
STAY -41-
STAY -42-
STAY -43-
STAY -44-
STAY -45-
STAY -46-
STAY -47-
STAY -48-
STAY -49-
STAY -50-
STAY -51-
STAY -52-
STAY -53-
STAY -54-
STAY -55-
STAY -56-
STAY -57-
STAY -58-
STAY -59-
STAY -60-
STAY -60-
STAY -61-
STAY -62-
STAY -63-
STAY -64-
STAY -FİNAL-

STAY -19-

1K 88 57
By goandcrylittlegirl

BUGÜN ATTIĞIM İKİNCİ BÖLÜM, DİĞERİNİ OKUMADIYSANIZ YUKARI KAYDIRIN.

İyi okumalar, yorum ve vote atmayı unutmayın.






"Siz cidden aptalsınız."

Evet, Ell konuyu çok güzel, kısa ve net bir şekilde özetlemişti. Özellikle ben, ultra aptaldım. Çocuk bana beni sevdiğini itiraf etmişti, ondan hoşlanmama rağmen salak salak triplere girip ona bağırmasaydım, şuan yanımda beni yargılayan mal Ell yerine Dylan olabilirdi. Ve öpüşebilirdik.

"Hayır ama siz cidden..." diye Hailey araya girdiğinde ofladım.

"Anladım! Dünyanın en aptalı biziz, tamam." Yastığımı yüzüme bastırdım ve ofladım tekrar. "Ben dışarı çıkıyorum." Üstümden yastığı kenara attım ve ayakkabımı giyip dışarı çıktım.

Ormana girip yürüyüş yapmaya karar verdiğimde yanlızca birkaç saniye geçmişti. Yerler çamurdu, muhtemelen dün gece yağmur yağdığı için. Bu salak kampı kim planlamıştı bilmiyorum ama coğrafya bilgisi sıfır olduğu kesindi. Tanrı'ya şükür çadırlar su geçirmiyordu da balığa dönüşmemiştik.

"Ne akılla yürüyüş yapıyorsam." dedim çamurun üstünden zıplayarak.

"Beyninin olduğunu sanmıyorum." Bağırarak arkamı döndüğümde yanlış bir çamurlu noktaya bastığım için ayağım kaydı ve yüz üstü çamura yapıştım.

Birkaç saniyelik sessizliğin ardından Dylan'ın kahkahaları kulağıma gelmeye başladı.

Oflayarak ve ağlamak üzere olan halimle yüz üstü yatmaya devam ettim. Gülüş sesleri yanıma yaklaşmaya başladı, gülmekten bayılacaktı birazdan orospu çocuğu. Belimden tutup beni sırt üstü çevirdiğinde kahkahaları artarken elini ağaca yaslayıp gülmeye devam etti.

"Gülme!" diye bağırdım titreyen sesimle. Sinirlerim bozulmuştu. Ellerimi yüzüme götürdüğümde bulaşan çamurla ofladım. Saçlarım çamurdu, üstüm çamurdu, yüzüm çamurdu, çamurdu işte her yerim!

Ciddi ciddi ağlamaya başladığımda gülerek bana döndü. "Ağlıyor musun Tommy?"

"Evet!" diye bağırdım öfkeyle. Gülüşü yavaş yavaş azaldı ama susmadı. Yanıma eğildi ve doğrulmama yardım etti.

"Tamam, o kadar kötü değil." Ellerini saçlarıma götürüp elindeki çamurla geri çektiğinde daha çok ağlamaya başladım. Ne yapacağını bilemezcesine gözlerime baktı. "Tamam, çok kötü."

"Gerizekalı!" diye bağırdım kolumla göz yaşlarımı silerken. "Senin yüzünden düştüm!" Ellerimi yere yaslayıp kalkmaya çalıştım ama ellerim kaydı bu sefer de. Korkuyla gözlerim aralandı. "Bataklığa mı düştüm yoksa?" Gülüşleri durdu.

"Düşerken beynin de düştü galiba." Elimi kaldırıp ona vurmaya çalıştığımda gülerek elimi tuttu. "Tamam tamam, kızma hemen."

"Siktir git başımdan." Kaşlarım çatılı yere diktim bakışlarımı. Belki Ell beni aramaya çıkıp bulur ve annem ile babamı arardı. Ben de giderdim artık. Böyle kampa gidemeyeceğim kesindi çünkü. Alay konusu olurdum hem de tüm sene.

"Sen ne yapacaksın?"

"Oturacağım burda. Belki Ell beni bulursa annemi falan arar, eve dönerim. Gidemem bu şekilde." Burnumu çekip göz yaşlarımı sildim tekrar. Gülüşleri tamamen durmuştu.

"Olur mu öyle şey, Ell gelene kadar burada mı oturacaksın?" Başımı salladım gözlerimi yerden çekmeden. "Ell seni uzaktan görse kaçar bence, canavara benziyorsun. Çamurla çok çirkinsin." Dolu gözlerimle gözlerine baktım.

"Bilerek mi yapıyorsun?" diye fısıldadım. "Git başımdan." Derin bir nefes alıp ayağa kalktı ve uzaklaşmaya başladı. Şokla arkasından baktım, cidden gideceğini düşünmemiştim.

Cidden dediğim gibi oturmaya başladım. Tek gereken Ell'in birkaç beyin hücresini çalıştırıp geri gelmediğimi anlaması ve beni aramaya çıkması olacaktı. Düşük bir olasılık olsa da. Tabi Hailey'e dalıp beni akşama kadar aklına da getirmeyebilirdi.

Kimi kandırıyorum, ya Ell birkaç beyin hücresini çalıştıramayacaktı. Ya da Hailey'e dalıp beni unutacaktı.

Yarım saatlik boş boş oturma, kendime ve Dylan'a sövme sürecinden sonra adım sesleri gelmeye başladığında başımı kaldırdım. Elde ettiğim Dylan'dı. Sırtında bir çanta vardı ve direkt olarak bana bakıyordu. "Kalk hadi." Kolumdan tuttuğunda kendime çektim.

"Gelmeyeceğim diyorum, anlamıyor musun?" Derin bir nefes aldı.

"Oraya götürmeyeceğim seni, kalk." Gözlerine bakıp bu sefer kolumdan tutmasına izin verdim ve kalktım ayağa onun yardımıyla. Çamurla bütünleştiğim için biraz zor olmuştu. Elimin çamur olmasını umursamadan ellerimizi kenetlediğinde onu takip etmeye başladım.

Ormandan çıkıp yolda yürümeye başladığımızda onu takip ediyordum. Kamptan uzaklaştırıyordu bizi. Akan burnumu çektim. "Nereye gidiyoruz?"

"Görürsün." diye mırıldandı. "Biraz yürüyeceğiz." Başımı salladım.

Orman evleri adlı bir tabelanın altından geçip yürümeye devam ettik. "Burası neresi?" diye sorduğumda resepsiyon yazan yerden içeri soktu bizi.

Resepsiyonda bekleyen kadının gözleri beni gördüğünde kocaman açıldı. Galiba Ell beni bulsa, cidden canavar zannedip kaçabilirdi. "Ben sizi aramıştım, yarım saat önce." diye konuştuğunda ona döndü hemen kadın.

"Evet Bay Dylan. İki dakika bekleteceğim sizi." Bilgisayarda bir şeyler yapıp bize döndü. "Kimliklerinizi alabilir miyim?" Dylan başını salladı ve elimi bırakıp çantadan iki kimlik çıkarttığında birisinin benimki olduğunu anladım.

Kadın beni gösterdi. "On sekiz yaşından küçük."

"Biliyorum, ben konuştum müdürünüzle. Arayıp sorabilirsiniz." Başını sallarken telefonunu eline aldı. Müdür ile yaptığı kısa bir görüşme sonrası arkadaki anahtarlardan birini alıp Dylan'a verdi gülümseyerek.

"İyi akşamlar efendim." Dylan anahtarı alıp tekrar elimden tuttuğunda resepsiyondan çıktık.

"Yokluğumuzu fark etmezler mi?" Ormanın içindeki yola girdik.

"Bir kez olsun bana güvenir misin? Hallettim her şeyi ben." Başımı salladım.

"Güveniyorum zaten." diye mırıldandığımda gölün karşısındaki iki katlı evlerden birinin önünde durduk. Evin dış görünüşü ormana uyumlu bir şekilde tahtaydı.

Kapıyı açıp içeri girdiğimizde çantayı bıraktı koltuklardan birine. Elimden tutup bizi üst kata çıkarmaya başladığında onu takip ettim. Bir kapıyı açıp içeri girdik, yatak odasıydı. Muhtemelen banyonun olduğu kapıyı açtı ve elimi bırakıp küvete yöneldi.

Suyu ayarlamaya başladığında onu izliyordum. Bana döndü. "Ben aşağıdayım." Başımı salladığımda banyodan çıktı ve kapımı kapattı.

Üstümdeki artık iğrençleşmiş kıyafetlerden kurtulup çamaşır makinesinin içine attım ve suya girdim direkt. Sıcak su rahatlamama neden olurken hızla üstümdeki çamur katmanından kurtulmaya uğraştım.

Temizlenmem her yerim çamur olduğu için neredeyse bir saatimi aldı. Sonunda temiz hissettiğimde sudan çıktım ve kenardaki havluyu sardım belime. Aynada saçlarımın nemini alıp taradım ve banyodan çıktım.

Yatağın üstüne bıraktığı kıyafetler ile dudaklarımın kıvrılmasını engelleyemedim. Onun kıyafetleriydi. İçerisi çok sıcak olduğundan olmalı ki tişört ve eşorfman bırakmıştı. Bir de iç çamaşırı. Onları giyip havluyu tekrar banyoya koydum ve odadan çıktım.

Alt kata indiğimde, onu buldum mutfakta. Yemek yapıyordu. Geldiğimi anlamış olmalı ki bana döndü ellerini havlu ile kurulurken. "Ağlamana değdi mi, bak tertemiz oldun." Kaşlarım çatıldı.

"Ağlamadım." Gülerek fırının kapağını kapattı ve zaman kurdu. Ardından bana döndü yine.

"Tabi, öyledir." Bana yaklaştığında sırtımı ada tezgaha yasladım. Dibimde dururken ellerini iki yanımdan yasladı.

"Çocuk gibi ağlıyordun." Sinirle dişlerimi sıktım.

"Hepsi senin suçun." dediğimde güldü. "Düzgüncene yürüyordum ben."

"Çamurda yürüyüş yapan ilk zeki de sensin." Tezgah ile onun arasından çıkmaya çalıştığımda engel oldu gülerek. "Tamam tamam, bir şey demedim." Arkasını gösterdi. "Fırında tavuk sever misin?"

"Vejetaryenim ben." Yüzü bir an şok ve pişmanlık ile çarpıldı. Ağzını açtı ama bir şey diyemedi, tekrar kapattı. Arkasını gösterdi.

"Sana sebze yapmamı ister..."

"Şaka yapıyorum." dedim gülerek. Gülümsedi. "Çok açım, umarım bizi zehirlemezsin."

"Çamurda debelenirken enerji kaybetmişsin, normaldir." Oflayarak ondan çekilmeye çalıştığımda güldü, kollarını belime sarıp beni kendine yapıştırırken gitmeme engel oldu. "Şaka yaptım." Dibimdeki gözlerine baktım, güldü. "Şaka." Gözlerim dudaklarına kaydı.

"Hangi şarkıyı dinliyordun?" diye birden sorduğumda kaşları çatıldı ama yüzündeki gülümseme solmadı. "Heat waves mi?"

"Neden?" diye sordu. Cevap vermedim, başını salladığında gözlerine bakmaya devam ettim.

"Sometimes all I think about is you." diye mırıldandığımda gülümsedi. "Neden bu şarkı?"

"Bana ilk çarptığında bunu dinliyordum çünkü. Şarkıyı açtıkça aklıma sen geliyorsun, güzel bir his bırakıyor bende. Seviyorum." Gülümsedim.

"Karşılıksız değil." dediğimde gözlerindeki parıltı arttı. "Bir süredir karşılıksız değil. Sen ne hissettiysen, ben de öyle hissettim."

"Benim gibi mi?" Alnını alnıma yasladığında gözlerimi kapattım.

"Senin gibi." Dudakları dudaklarıma çarptı yavaşça. Ardından tamamen buluştu. Elimi yanağına çıkartıp öpüşüne karşılık vermeye başladım. Dudaklarının tadının içimi hoş etmesini engelleyemiyordum.

Dilini dilime dolayıp, belimi okşarken kendine biraz daha çekti beni. Aramızda kalan kollarımı boynuna doladım. Nefeslenmemiz için anlık dudaklarımızı ayırdı, sonra tekrar birleştirdi. Öpüşmeye devam ettik.

Dakikalar sonra birbirimizden ayrıldığımızda dudaklarını yanağıma bastırdı. Nefes nefese kollarımı boynuna doladığımda sarıldı bana sıkıca. "Seni seviyorum." dediğinde gülümsedim.

"Ben de seni seviyorum." Başını omzumdan çekip tekrar gözlerime baktı ve bir kez daha birleştirdi dudaklarımızı.













Eheheheheheh

Nasıl?

Yorum ve vote atmayı unutmayın. Sonra görüşürüz.

Continue Reading

You'll Also Like

16.9K 1.6K 38
[Tamamlandı] kaptan: Özel durum dediğin Gavat erkek arkadaşınla birlikte Kız kardeşimi becermen mi görüldü: 16.49 •Köpekler girebilir, homofobikler g...
94.6K 4K 21
Yabani dizisinden tanıdığımız Asi ve Alaz'ın muhtemelen hiç yazılmayacak anlarına dair tek veya birkaç bölümden oluşacak hikayelerdir.
3.7K 301 11
Akşam sıradan bir insan olarak uyuyan Barış,sabah uyandığında kendisini fantastik bir ülkenin veliaht prensi olarak bulur.Üstelik ülkenin genareli il...
586 184 21
*Çeviridir. *** Castiel bacaklarını yatağın kenarından sarkıttı ve öne doğru eğilerek altındaki giysiyi düzeltti. Bir an için Dean'in dizini (Şimdi...