Çatlak Kız | Texting ✔

By rumrumce

2M 144K 36.8K

Çatlak Çocuk ile seri gibi görünse de birbirinden bağımsız okunabilir. Sahneleri de birbirinden bağımsızdır. ... More

0.0
0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.4
3.5
3.6
3.7
3.9
4.0
4.1
4.2
4.3
4.4
4.5
4.6
4.7
4.8
4.9
5.0
5.1
5.2
5.3
5.4
5.5
5.6
5.7
5.8
5.9
6.0
6.1
6.2
6.3
6.4
6.5
6.6
6.7
6.8
6.9
FİNAL
Özel Bölüm I

3.8

32.5K 2.1K 669
By rumrumce

İlker Kaptan

"Duyguları nasıl istersek öyle yansıttık diyelim," dedim Lale Hanım'a. Kahvesinden bir yudum aldı. "Ya karşıdaki kişi bundan rahatsız olursa?" Gülümsedi.

"Ebru'yu bana anlattın. O da duygularını bazı noktalarda bastırmış. Ama sana da açık davranmayı ihmal etmemiş. Aslında senden istediği de bu. Ona karşı açık olman," diye cevap verdi. Kaşlarımı kaldırdım ve önümdeki kahve fincanına baktım. Bakışlarım fincanda gezinirken düşünüyordum.

"Ona karşı bir şeyler hissettiğimi göstermek için ne yapmam gerek?" diye sordum.

"Neden hâlâ kendini bastırıyorsun İlker? Sevdiğini delicesine göstermek korkunç bir şey değil. Karşındaki de seni öyle seviyor. Bu sana iyi gelmiyor mu?" dediğinde dudaklarım kıvrıldı. Gözlerine baktım.

"Evet. İyi geliyor. Ama ben sadece yanlış bir şey yapmaktan korkuyorum."

"Doğruları bulacaksın. Doğru şekilde davranmayı da öğreneceksin. Kendini baskılama ve rahat davran. İçinden nasıl geliyorsa. Mesela," deyip oturduğumuz kafeye göz gezdirdi. Düşünüyor gibiydi. "Mesela Ebru hakkında ne yapmak istedin de yapamadın?" diye sordu. Derin bir nefes alıp verdim.

"Ona sarılmayı çok istedim. Ama yapamadım," diye mırıldandım.

"Sarılınca ne olacak?" diye sordu Lale Hanım bu sefer de.

"Her şey geçecek sanki. Ama bir yandan da tedirgin oluyorum," dedim iç çekerek.

"Şüpheci ve tedirgin olmak sana çok zarar verdi İlker. Bence bunu bırakabilmek senin elinde ve denersen olacak. Ne kadar zaman geçti?"

"Bir hafta," dedim sıkıntıyla. "Bir haftadır onu görmüyorum. Hiç denk gelmedik. Denk getirmek için de çaba gösterdim. Ama benden güzel kaçıyor." Dudakları kıvrıldı.

"Belki de senin adım atmanı bekliyor."

"Benden vazgeçmiş olma ihtimali var mı?" diye sordum.

"Bunu ancak adım attığın zaman görebilirsin. Bir şeyleri öğrenmek istiyorsan çaba göstermen gerek. Bana sorarsan vazgeçmedi," dedi Lale Hanım gülümseyerek.

"O zaman," diye mırıldandım. "Onun için çabalamaya devam edeceğim ve nasıl hissediyorsam ona da hissettireceğim."

"Aynen öyle," dedi Lale Hanım. Kahve fincanını eline aldı. "Bir sonraki görüşmemizde senden güzel haberler duymak istiyorum İlker." Gülümsedim.

"Umarım," deyip ben de kahvemi içtim.

Duygularını bastırma. Ebru için çabala. Mutlu olabilirsiniz.

Bunu sürekli tekrarlıyordum. Artık kaçan bir adam olmak istemiyordum.

***

Ebru Adıgüzel

"Anne!" diye bağırdım. "Bu liste ne ya?!"

"Bağırma!" dedi bana. "Alışveriş listesi işte." Ofladım.

"Anne sadece ben varım evde. Hepsini taşıyamam." Cıkladı.

"Taşırsın. İlker de yardım eder sana," dediğinde gözlerimi büyüttüm.

"O markete gitmem anne. Daha yakın olana giderim." Kaşlarını çattı.

"Benim istediğim deterjan orada. Hemen Ebru. Daha fazla çemkirme."

"Anne," deyip ayağa kalktım. "Tamam buraya yakın olandan her şeyi alayım. Ahmet eve gelince İlker'in marketine gider. Deterjanı alır." Başını iki yana salladı.

"Bana şimdi lazım. Git, hemen al. Gerekli olanları işaretledim. İşaretli olanları alsan da olur. O deterjan olmadan da eve gelme."

"Anne sen beni deli ediyorsun!" dedim çemkirerek. "Keşke bugün gündüz çalışsaydım ya!"

"Ay iyice cırtlak olmuş senin sesin. Sus Ebru!" dedi annem de. Sinirle inledim.

"Hani market işi bende değildi?" dedim gözlerimi kısarak.

"Ebru bugün sadece sen evdesin. Ben de şimdi evi temizleyeceğim. Ne yapayım?" dedi o da. Sonra gözlerimin içine baktı ve yanıma gelip kağıdı elimden aldı. "Tamam, ver. Ben hem alışverişe giderim hem de evi temizlerim. Sonra da yemek yaparım."

Annelerin şu tribi...

"Tamam anne tamam. Gideceğim," dediğim an kağıdı elime tutuşturdu.

Bari bir dakika falan trip atsaydın anne...

"Deterjanımı unutma," dediğinde homurdandım.

"Unutur muyum? Onlar senin en büyük aşkların." Gülüp mutfağa gittiğinde ofladım.

Allah'ım ne olur İlker diğer şubede olsun. Bazen gidiyordu. Bugün de gitmiş olsun. Yaklaşık üç haftadır İlker orucu tutuyordum. Bozulmasın lütfen.

Zaten acı çekiyorum. Görürsem yine başa dönerim. Daha kötü olurum.

Dua ede ede hazırlanıp dışarıya çıktığımda yürümeye başladım. İlker'i düşündükçe kalbime sızı giriyordu. Maşallah beyefendi de benim onun hayatından çıkmamı bekliyormuş. Hiç çaba bile göstermedi. Gerçi hayatından çıkmış olamam. O beni nerdeyse hayatına dahil etmedi. Maazallah dahil ederse dünyanın sonu gelir.

Sinirlerim yine tepeme çıkınca sakinleşmeye çalıştım. Kalbimin ritimleri yine hızlanırken yutkundum. Ulan bir dur sen de. Şöyle hızlı hızlı atma. Zaten gerginim.

Markete geldiğimde girişte İlker'i görmeyince rahatladım. İçeride olmadığını umut ederek markete girdim. Bir tane market arabası alıp marketin içinde dolanmaya başladım. Tabii hemen annemin istediği deterjanı almaya gittim. Deterjan bölümünde göz gezdirirken İlker'in burada olmadığına emin oldum kendimce ve rahatladım.

Aslında görmeyi de istiyordum. Bunu da itiraf edeyim.

Deterjan bölümüne bakıp geri geri gitmeye başladım. Raflarda annemin deterjanı göremeyince kaşlarımı çattım. Al işte. Annem deterjan olmadan gidersem söylenir yine. Cidden yok mu yani? Geriye doğru gidip dönecekken birine çarptım. Alt dudağımı ısırdım. Arkamı yavaşça döndüm.

"Özür dile-" diye konuştum ama tamamlayamadım. İlker ile göz göze geldiğimde dondum, kaldım. İkimiz de birbirimize bakarken tıkanmış gibiydim. Bir tepki veremedim. Yaklaşık üç haftadır onu görmediğim için iliklerime kadar onun özlemini hissettim. Yorgun görünüyordu.

Çok çalışıyor olmalıydı.

"Özür dilerim," dedim kendimi toparlayarak. "Raflara bakıyordum." Yutkundu.

"Sorun değil," dedikten sonra karşı raftan bir şey aldı. Elindeki deterjana baktığımda kaşlarımı kaldırdım. "Annenin aldığı," dedi gözlerime bakarken "Yerlerini değiştirdik de bazı şeylerin." Başımı salladım. Aldığımız her şeyi de ezbere biliyordu. Deterjanı aldım ve market arabasına koydum.

"Teşekkür ederim," dedim düz bir sesle. O da başını salladı. Arkamı döküp market arabasını ileriye doğru sürmeye başladığımda bana seslendi.

"Ebru?" Ona döndüm.

"Efendim?" Bana yaklaştığında kalbim kasıldı. Yutkundu ve elini ensesine atıp biraz bekledi. Sonra elini indirdi ve yine bekledi. Ona zaman verdim. Bir şey demedim.

"Sana bir türlü denk gelemedim. Birkaç defa annene sordum. Hastanede olduğunu söylemişti," dediğinde tek kaşımı kaldırdım.

"Evet. Daha yoğun çalışmaya başladım. Evde kaldığım zaman da dinleniyorum. Ya da dışarıya çıkıp bazı işlerimi hallediyorum," dedim gayet normal bir şekilde.

"Anladım," diye mırıldandı. Konuşmakta aşırı zorlanıyordu. "Telefondan da ulaşamadım. Hem de hiçbir yerden."

"Engelledim," dedim aniden. Bunu tahmin etmiş olmalı ki, şaşırmadı. Bozuntuya da vermedi. Hak ettiğini bence o da biliyordu.

"Peki zamanın var mı?" diye sordu. "Konuşabilir miyiz?" Başımı iki yana salladım.

"Zamanım olabilir. Ama sana yok," dedim hıncımı almak istercesine. "Birbirimize selamımız bile olmasın demiştim."

"Ebru lütfen," dediğinde sesi hiç olmadığı kadar samimi çıkıyordu. "Seninle konuşmak istiyorum. On dokuz gündür içim birbirini yiyor." Şaşkınlıkla gözlerimi açtım.

"On dokuz gün mü?"

"Evet. On dokuz gündür seni görmüyorum." Cidden günleri saymış olmasına şaşırırken kendime geldim ve boğazımı temizledim.

"Konuşacak bir şeyimiz yok İlker. Benden uzak dur," dedim ve yürüyecekken bana engel oldu. Tuttuğum arabayla birlikte beni kendine çekince yutkundum. "İlker," dediğimde başını iki yana salladı.

"Lütfen Ebru. Bir konuşma şansı ver bana."

Oha. Ne olmuş İlker'e?

"Şans mı?" dedim gülümseyerek. "Ben de senden çok şans istedim. Ama her istediğimiz olmuyor." Ona olan yakınlığım yüzünden elim ayağım titriyordu. İlk defa bu kadar yakındık.

"Ebru biliyorum. Bazı noktalarda çok düşüncesiz davrandım," dediğinde sesindeki pişmanlığı da hissetmiștim.

"Evet, bildiğin hayvandın," dedim hemej ve kaşlarımı da çattım. Bu halime gülümsedi.

"Hayvan demeni bile özlemişim," dediğinde gözlerimi şaşkınlıkla açtım.

"Hayırdır? On dokuz günde ilgili bir adam mı oldun? O tren kalktı hayvan herif," dedim ve geri çekildim. "Benden uzak dur." İç çekti.

Onun konuşmasına izin vermeden arabayı sürdüm ve diğer tarafa gittim. Listedeki işaretli olan her şeyi resmen ışık hızıyla alıp kasaya geldiğimde kasiyere gülümsedim. O da bana gülümsedi. Aldıklarımı kasaya koyduktan sonra kasiyer hepsini geçirdi. Ben de poşetlere koydum. Bir ürünü iki defa geçtiğinde ofladı.

"Yine mi?" dediğinde güldüm.

"Sinir bozucu olmalı," dediğimde o da güldü.

"Evet," dedi ve başını çevirip seslendi. "İlker Bey?!"

Al işte. Allah'ım ben kaçtıkça sen bana İlker'i yaklaştırıyorsun. Böyle olmaz ki.

"Efendim?" dedi İlker ve kasaya geldi.

"Anahtarı verir misiniz? Ürünü iptal etmem gerek." Göz ucuyla İlker'e baktığımda başını salladı ve cebindeki anahtarları çıkardı. Kasiyer onları alıp anahtarı takınca gözüm anahtarlığa takıldı. Gözlerim şaşırdığım için aniden büyüdü.

Patron bebekli anahtarlık.

Şaşkın bakışlarım İlker'e döndüğünde anahtarlığa baktığımı anlamış olacak ki, dudakları kıvrıldı. Hediyemi atmamıştı ve kullanıyordu.

Yine de bakışlarımı değiştirdim ve ondan çektim. Gardımı indirmeye hiç niyetim yoktu. Tren kalkmıştı. Bir daha geri gelmeye de niyeti yoktu. Benim kalbim çok kırıldı hayvan İlker.

Kasiyer anahtarları ona geri verdikten sonra İlker gitmedi. Ödemeyi yaptığımda hâlâ bekliyordu. Sinirlerimi bozuyordu. Pislik. Bilerek mi yapıyordu bunu? Tam poşetleri alıp gidecektim ki, duraksadım. Kasiyerin yüzüne baktığımda ona karşı mahçup olduğumu hissettim.

"Bir şey söyleyebilir miyim?" dediğimde gülümsedi.

"Tabii." İlker'in yanımızda olmasını umursamadım.

"Bir ara seni rahatsız etmiş olabilirim. Özür dilerim," dediğimde içim rahatladı. Kızı İlker konusunda gerçekten sıkmıştım. Bakışları yumuşadı.

"Estağfurullah. Rahatsız etmedin." Tebessüm ettim.

"Olsun," dediğimde istemsiz bir şekilde İlker ile göz göze geldim.

O bana hayran hayran mı bakıyordu?

Allah'ım gerçekten kafayı yiyeceğim şimdi.

"Ben yine de özür dilemiş olayım. Kolay gelsin," dedim yumuşak bir sesle.

"Teşekkür ederim. Yine bekleriz," dedi kız. Poşetleri aldığımda İlker konuştu.

"Eve kadar yardım-"

"Hayır!" deyip sözünü kestiğimde bu ani tavrım yüzünden kasiyer şaşırdı. İlker de dudaklarını birbirine bastırdı. Boğazımı temizledim. "Yani gerek yok. Sağ ol. Ben taşırım." Başını salladı. Marketten çıktığımda hızlıca yürümeye başladım ve sinirle inledim.

"Allah'ın cezası!" dedim sinirle. "Seni görmemem gerekiyordu. Gitti görmeme orucum." Sonra ofladım. "Hem ne olmuş buna? Tavırları değişmiş. Önceden niye böyle değildin Allah'ın cezası?" Kendi kendime konuşmayı bırakıp elimdeki poşetlerle sürüne sürüne yola devam ettim.

Onu gördüğüm zaman ağlayacağımı düşünmüştüm ama aksine şimdi beni kırdığı her an için hıncımı almak istiyordum. İçimde ağlama isteği de vardı. Onu hâlâ çok seviyordum. Çok da özlemiştim. Bu nasıl dengesizlik, kafayı yememe az kaldı.

Allah'ım bir insan nasıl hem birini deli gibi özleyip hem de o kişiyi boğmak ister ki?

Duygularımın karmaşıklığı yüzünden en sonunda kendimi boğmak zorunda kalacağım.

İmdat.

Continue Reading

You'll Also Like

960K 32.4K 57
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
1.7M 63K 57
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...
25.4M 906K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
869K 60.6K 36
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...