Criminal Lover | Taekook

By ymfortk

26.5K 3.2K 1.7K

Kim Taehyung, Jeon Jungkook'u öldürmekle görevliydi. Aynı zamanda hacker olan Kim Taehyung, Jeon Jungkook'un... More

Bölüm : 1
Bölüm : 2
Bölüm : 3
Bölüm : 4
Bölüm : 5
Bölüm : 6
Bölüm : 7
Bölüm : 8
Bölüm : 9
Bölüm : 10
Bölüm : 11
Bölüm : 12
Bölüm : 13
Bölüm : 14
Bölüm : 15
Bölüm : 16
Bölüm : 17
Bölüm : 18
Bölüm : 19
Bölüm : 20
Bölüm : 21
Bölüm : 22
Bölüm : 23
Bölüm : 24
Bölüm : 25
Bölüm : 26
Bölüm : 27
Bölüm : 28
Bölüm : 29
Bölüm : 31
Bölüm : 32
Bölüm : 33
Bölüm : 34
Bölüm : 35 (M)
Bölüm : 36
Bölüm : 37
Bölüm : 38 (M)

Bölüm : 30

359 28 67
By ymfortk

Emoji koyduğum aralıkları medyayı dinleyerek okumanız önerilir.

Keyifli okumalar.

Taehyung duyduğu sözler ile kaskatı kesilmişti. Şuan tek bir isteği vardı. Jungkook. Onu ne pahasına olursa olsun kesinlikle buraya getirmeliydi.

O kadar özlemiştiki gülünce parlayan gözlerini, tavşan dişlerini, dudağının altında ki minicik beni o her şeyiyle çok güzeldi. İkisi de telefonun başında sessizce bekliyorlardı.

"Noldu Taehyung ah yoksa sen beni özlemedin mi ?"

Şuan Jungkook'un o kiraz misali dudaklarını öne doğru büzerek konuştuğuna o kadar emindi ki keşke dedi keşke burda olsan da yanımda bir kerecik öpebilsem diye geçirdi içinden.

"Jungkook benim güzel sevgilim sen şuan neredesin ?"

"B-bilmiyorum"

"Şşş ağlama lütfen sen şimdi bana konum at ben gelip seni alacağım tamam mı güzelim."

"H-hayır gelme"

Taehyung'un kaşları çatılmıştı. Hem kendisini arıyor çok özlediğini söylüyor hemde yanına gelmesini istemiyordu.

"Jungkook sabrımı sınıyorsun."

Biraz sonra kapıda bir tıkırtı oluştu. Taehyung bakmak için ayağa kalkıyordu ki Jungkook cevap verdi.

"Çünkü ben sana geldim."

Telefonu fırlattığı gibi kapıya koştu. Açtığında ise tek kolunu kapıya yaslamış serseri misali sırıtan Jungkook ile karşılaştı. Taehyung'un beklemediği ani bir hareketle dudağının kenarına bir yumruk indirdi. Taehyung sendeleyerek yere düştü ve ellerinden destek alarak hafif oturur hâle geldi.

Dudağının kenarından kırmızı sıvılar süzülüyordu. Ardından Jungkook üstüne atladı ve büyük bir şehvetle dudaklarına kapandı. İkili nefesleri tükenene kadar birbirlerinden ayrılmadılar. Jungkook kendini geri çekti ve alnını Taehyung'un alnına yasladı.

Taehyung'un ceketini elleriyle sımsıkı kavramıştı. Burunları değiyor nefesleri birbirine karışıyordu. İkisinin de dudakları Taehyung'un kanayan dudağından dolayı kan kırmızısı olmuştu

. Jungkook son bir kere daha dudaklarına bir öpücük bahşetti ve kafasını geriye attı.

"Oh ! Kendime geldim sanırım."

Taehyung tek kaşını kaldırdı ve yarım ağız bir gülüşle konuştu.

"Tek ihtiyacın olan benmişim demek ki bunu demek istedin herhalde."

Jungkook gözlerini devirerek oturduğu afetin kucağından kalktı. Aslında o sarhoş olacak kadar içmemişti. Şuan yaptığı her şeyin bilincindeydi.

Doğru mu yapıyor yanlış mı yapıyor bilmiyordu ama tamamen kalbinin sesini dinliyordu. Kendini lavaboya attı ve ellerini yasladı. Yüzünü yıkadı ve aynada ki görüntüsüne baktı.

"Sen, sen iflah olmaz bir salaksın Jungkook !"

Kendini işaret ederek aynadaki yansımasıyla konuşuyordu. Yaptığı şeyleri aklı almıyordu. Kapının kolunu kavradı ve sertçe açtı. Taehyung ortalıklarda yoktu. Bu saçmalığa son vermek için gitmeliydi.

"Hey ! Bütün bunlar saçmalıktı unut gitsin. Sakın seni affettim falan sanma tamamen benim aptallığımdı."

Ancak ses gelmiyordu. Jungkook kendi kendine alayla güldü.

"Tabii ya umrunda bile değilim. Neden açıklama yapı-"

Jungkook gözlerini kapatan örtü ile sözünü yarıda kesti. İncecik belini saran kollar eşliğinde yürümeye başladı.

Üst kata çıkıyorlardı. Taehyung nazik ve dikkatlice tutuyordu sevgilisinin elini merdivenleri birer birer çıktıktan sonra durdular. Taehyung Jungkook'un gözünü açtı. Jungkook gördüğü manzara karşısında şok olmuştu.

Evin cam terasına çıkan uzun koridor boyunca her yer her adım kokulu mumlar ve gül yaprakları ile süslenmişti. Taehyung eliyle işaret ederek yürümesini ifade etti.

İkili koridor boyunca ilerlemeye başladılar. Cam terasa geldiler. Bütün Seul ayaklarının altındaydı sanki. İçeriden naif keman sesleri yükseliyordu.

Ortada bir masa masanın üstünde bir o kadar gösterişli şamdanlar, parlak elmaslar ile süslenmiş peçetelikler, galaksi manzaralı tavan aydınlatması içeride adeta tutku ve aşk savaş veriyordu.

Taehyung Jungkook'un belini kollarıyla sardığı gibi çenesini sol omzuna koydu ve kulağına fısıldayarak konuştu.

"Nasıl olmuş beğendin mi ?"

Jungkook dilini yutmuştu sanki resmen her şey kendisi için hazırlanmıştı ve buna inanamıyordu. Gözlerinin içi mutluluk ve hüzünle parlıyordu.

"Taehyung ! Bu, burası çok güzel olmuş. Tanrım !"

Jungkook kolları arasında olduğu Taehyung'tan ayrıldı. Meraklı gözlerle etrafı süzmeye başladı. Etrafta kırmızı ve siyah tonları hakimdi. Ellerini hafifçe masanın yüzeyinde gezdirdi. Taehyung ise dikkatli bakışlarla onu izliyordu. İkili göz göze geldiler.

"Jeon Jungkook çok davetkar duruyorsun."

"Ah, beni bunlarla etkileyebileceğini mi sanıyorsun Kim Taehyung !"

"Tüh (!) Az önce kendinden geçmiştin oysa ki "

"Ortamın ruhsuzluğundandır."

"Ruhsuz ? Ne gibi ?"

"Kont ailesine yemeğe mi davetliyiz ? Ne bu vampirler sofrası gibi."

"Evet hatta yemeğe birazdan senle başlayacağım."

Jungkook kollarını önünde bağladı ve gözlerini devirerek karşısında ki manzarayı seyretmeye başladı. Taehyung kendi kendine gülüyordu. Şu minik ve tatlı atışmalarını bile özlemişti.

Ardından müziğin ritmini değiştirdi. Gramofondan Frederic Chopin'e ait olan "Nocturne in c sharp minor" sesleri yükseliyordu. Taehyung yavaş adımlarla Jungkook'a yaklaştı ve bileğinden hafifçe tutup onu masaya yönlendirdi. Sandalyesini geriye çekti ve oturmasını bekledi. Jungkook ona son bir kez baktı ve oturdu.

Taehyung sandalyesini itti ve masanın yanında duran üstünde değişik türde şarapların bulunduğu tezgaha yöneldi. Elini şişelerde gezdirdi ve sondan üçüncü şişede durakladı. Koyu bordo renkli, dört farklı çeşit üzümlerin karışımı olan, armonik, içtikçe zevk aldığınız Chateau Margaux 2001'i seçti.

Gümüş varaklı kadehlere dikkatlice doldurdu. İki kadehi de eline aldı ve Jungkook'a doğru ilerledi. Kadehi uzattı ve Jungkook kabul etti. Kadehleri tokuşturarak ilk yudumlarını aldılar.

Taehyung'ta masadaki yerini aldı ve eşsiz bir manzara eşliğinde yemeğe başladılar. İkiliden çıt çıkmıyordu. Ara sıra gözleri kesişiyordu onun dışında herhangi bir etkileşimleri olmamıştı.

Jungkook içten içe heyecanlanıyordu ama asla dışarı vurmuyordu. Alttan almayacaktı sonuçta kendisi de kolay lokma değildi.

İkili yemeklerini bitirdiler ve masadan ilk ayrılan Taehyung oldu. Birkaç adım eşliğinde bulundukları terastan ayrıldı. Jungkook ise sadece arkasından bakmakla yetindi.

"Herife bak ! İnsan bir şey söyler de gider yontulmamış odun !"

Jungkook oturduğu sandalyede bacaklarını bir aşağı bir yukarı sallıyor bir elini çenesinin altına koymuş diğer eliyle de masanın yüzeyinde ritim tutuyordu.

Birkaç dakika sonra koridordan adım sesleri gelmeye başladı. Jungkook istemsizce heyecanlanmıştı. Neden bir anda ortadan kaybolup gittiğini düşünmüştü.

🐯💜🐰

Taehyung nihayetinde elinde iki çift kırmızı kutuyla terasa giriş yaptı. Jungkook ne kadar merak etse de bir kere bile dönüp bakmamıştı. Taehyung geldi ve Jungkook'un elinde hafifçe parmaklarını gezdirdi.

"Eminim bu zarif bileğine çok yakışacak."

Taehyung kutudan çıkardığı ucu çiviye benzer gümüş bilekliği Jungkook'un incecik bileğine taktı bir eşini de Jungkook'un önüne itti ve kendi bileğine takmasını istedi. Jungkook dikkatlice kutudan çıkardığı bu özel yapım olan bilekliği Taehyung'un bileğine taktı.

Ardından Taehyung kutunun altında ki küçük bölmeden bir anahtar çıkardı ve Jungkook'un gözünün önünde salladı.

"Bak benim güzel sevgilim bu bileklikler özel bir kilit mekanizmasına sahip olduğu için anahtarı bende olduğu sürece hayatta çıkaramazsın. Bunu bizim birbirimize ne kadar bağlı olduğumuzu ve aşkımızın gücünü gösteren küçük bir hediye gibi gör. Yaptığım hataların farkındayım ve kendimi sana affettirmek istiyorum. Sensiz bir hayat düşünemiyorum Jungkook lütfen, lütfen beni affet ."

Jungkook'tan çıt çıkmıyordu. Şuan o kadar değişik duygular içerisindeydi ki bunu kelimelere dökemiyordu. Gözünden bir yaş düştü ikisinin arasına çünkü o da Taehyung'u gerçekten çok özlemişti.

Taehyung elleriyle akan göz yaşlarını sildi ve dayanamayıp Jungkook'un boynundan tuttuğu gibi göğsüne bastırdı. Biraz zaman boyunca öylece kaldılar. En sonunda toparlanan Taehyung oldu.

"Ah, hadi ama ağlamak yok. Benimle gel."

Taehyung, Jungkook'un elini kavradığı gibi onu dansa kaldırdı. Ellerini incecik beline yerleştirdi. Jungkook ise ellerini onun boynunun arkasında kenetledi. Gözleri birbirinden hiç ayrılmıyordu. Müziğin ritmine göre dans ediyorlardı.

"Bakıyorum yokluğuma dayanamamışsın."

"Bunu sen mi diyorsun ?"

"Evet neden ki ?"

"Bunca hazırlığı ben yapmadım sonuçta bir daha düşün istersen."

Jungkook tavşan misali dişlerini göstererek güldü ve Taehyung o sırada dudağının altında ki bene bir öpücük kondurdu.

"Sen gerçek olamayacak kadar güzelsin Jungkook..."

Küçük olan kafasını yana çevirdi. Gerçekten utanmanın sırası mıydı ? Taehyung'un karşısında her zaman böyleydi. Bütün gardını indiriyordu.

"Yüzüme neden bakmıyorsun ?"

*Sessizlik*

"Dur tahmin edeyim."

Bu sırada Taehyung bir hamle yaparak Jungkook'un elini havaya kaldırdı ve onu kolları arasında döndürdüğü gibi göğsüne yasladı. Jungkook, Taehyung'un kalp atışlarını çok net hissedebiliyordu.

"Küçücük bir lafıma utandın."

"Saçmalama lütfen ben öyle birisi miyim ?"

"Bence çok şirin oluyorsun."

Jungkook cevap vermedi. Oldukları pozisyonda bir ileri bir geri sallanıyorlardı. Belki de iki saat boyunca öylece dans ettiler. Aslında dans etmek bahaneydi. Birbirlerine olan özlemlerini gideriyorlardı.Ancak iki tarafta bunu söylemekte çok inatçı olduğu için sessizce anlaşmaya karar vermişlerdi.

Taehyung ara sıra önünde ki ipeğimsi saçlara öpücüklerinden konduruyor. Jungkook ise boynunu ortaya çıkaracak şekilde kafasını geriye atarak Taehyung'un omzuna yaslıyordu.

"Güzelim biraz dinlenmek ister misin ?"

"Hm hm, dinlenelim."

🐯💜🐰

İkili koridordan çıkarak Taehyung'un odasına yöneldiler. Jungkook Taehyung'un dolabını açtı ve kendine rahat giysiler seçti. Ardından giyinme odasına girdi ve üstünü değiştirdi. Taehyung'da aynı şekilde Jungkook'un giydiği takımın bir benzerini giydi. Taehyung yatağın başlığına yaslanmış Jungkook'u bekliyordu. Birkaç dakika sonra Jungkook geldi ve yatağa oturarak Taehyung'un kolunun altına sıvıştı.

"Taehyung -ah"

"Efendim güzelim."

"Bugün için çok teşekkür ederim. Her şey çok güzeldi."

"Haketmiştin Jungkook."

"Ben sadece bir daha böyle şeyler olmasın istiyorum. Şuna bak ne hâle gelmiştik."

"Üzgünüm sevgilim elimde olan bir şey değildi."

"Her neyse geride kaldı. Bütün bu olanlara sünger çekip yeni bir sayfaya hazır mısın ?"

"Ben seninle her şeye varım Jungkook."

"Bende sevgilim bende..."

Tam birbirlerine sarılıp güzel bir uykuya dalacaklarken alacaklı gibi çalan telefonun sesiyle durdular. Telefonun sesi aşağıdan geliyordu.

"Bu saatte kim olabilir ki ?"

"Bilmiyorum ben bir bakayım."

Jungkook yataktan indi ve terliklerini ayağına geçirdiği gibi merdivenlerden indi. Taehyung'ta merak etmişti o da peşinden gitti. Jungkook telefonu görünce her şey kafasına oturmuştu.

"Jungkook kimmiş o bu saatte ısrarla arayan."

"Taehyung saklan."

"Ne !"

Telefonu gösterdi. Jungkook buraya gelirken kafası güzel olduğu için telefonun Yoongi'nin telefonu olduğunu unutmuştu bile. İkisi birbirlerine baktılar. Jimin'den tam 54 cevapsız arama vardı.

"Eyvah ! Yoongi hyung ağzıma sıçacak."

Taehyung kahkahalar atarak koltuğa yığıldı.

"Komik olan ne ! Ne gülüyorsun karşımda !"

"Demek beni o kadar çok özledin ki telefonun Yoongi hyungun olduğunu bile unuttun ha ?"

Jungkook yastığı kaptığı gibi Taehyung'un suratına fırlattı.

"Gülme dedim sana !"

"Tamam tamam gülmüyorum. Açsana telefonu Jimin merak etmiştir."

Jungkook tereddüt ederek telefona baktı. Aramayı cevaplasa Jimin onu çiğ çiğ yerdi. Aramayı cevaplamasa Yoongi onu çiğ çiğ yerdi. En iyi ihtimal olarak Jimin'den azar yemeyi düşündü ve telefonu açtı.

"Sikeyim seni Yoongi neredesin sen !"

"Hyung sakin ol benim."

"Jungkook ! Siktiğimin telefonunun sende ne işi var !"

"Anlataca-"

"Yoongi'yi ver !"

"Şey hyung..."

"Ne hyung ne ağzında ki baklayı çıkarsana sen "

"Hyung biraz sakin ol anlatacağım diyorum."

Taehyung hâlâ ağzı bir karış havada gülüyordu. Jungkook onun güldüğünü gördükçe daha da sinirleniyordu. Elinden gelse üstüne atlayacaktı. Telefonun hoparlörünü eliyle kapattı.

"Taehyung sabrımı sınıyorsun !"

"Haşin erkeğim sinirlenince ne kadar seksi olduğunun farkında mısın ?"

"Ben sana göstereceğim şimdi !"

Tam Taehyung'un üstüne atlayacakken Jimin bağırdı.

"Siz ne boklar yiyorsunuz orada"

"Hiçbir şey hyung hiçbir şey"

"Jungkook son kez soruyorum Yoongi nerede yoksa oraya gelirsem seni çok güzel severim anladın mı ?"

"Hyung şimdi şöyle ki biz şirketten ayrıldıktan sonra hep beraber grupça bara gittik ya hani."

"Eee Jungkook bende yanınızdaydım ya hani !"

"Heh işte biz biraz fazla kaçırmışız. Sonra Yoongi hyungun telefonu çaldı. Baktım Taehyung arıyor."

"Sonra gerizekalı."

"Bende o sarhoşluğun etkisiyle telefonu cevapladım."

Jungkook resmen şuan kendini açık açık ifade ediyordu. Hayır asla onu özlediğini ve buraya koşarak geldiğini ifade etmeyecekti.

"Sonra bir baktım aaa ben elimde Yoongi hyungun telefonuyla Taehyung'un evine gelmişim !"

Taehyung araya girdi.

"Jimin yanlış anlatıyor. Atladığı bir yer var !"

"Hyung yemin ederim böyle oldu sen ona inanma !"

"Neden beni özleyip fırsat bu fırsat hazır aramışken gidiyim dediğini de söylesene "

"Sizin boktan aşkınızı ben ne yapayım. Yoongi yok !"

"Hyung sen neredesin peki şuan."

"Ben eve geldim ve iki saattir aralıksız arıyorum. Ne boklar yiyorsunuz da açılmıyor bu telefon."

"Jungkook ile biraz hasret giderdik anlarsın ya "

Jungkook gözlerini sonuna kadar açarak Taehyung'un çok eğlenen yüzüne 'sen ciddi misin ?" Der gibi baktı.

"İkinizde iğrenç herifin tekisiniz."

"O yalan söylüyor sen bakma ona her neyse Taehyung'u siktir et. Sen nasıl biricik Yoongi'ni bırakıpta eve gelebildin. Tanrı aşkına bana bir açıklar mısın ?"

"Senin tabirinle sarhoştuk ya hani !"

"Haklısın hyung o zaman biz bir gidelim bakalım Yoongi hyunga sen bir daha çıkma ."

"Olur mu Jungkookcuğum bir daha zahmet etme sen."

"Ne zahme-"

"Gidip bulacaksın tabii ki piç"

Sinyal sesinin ardından telefon kapandı. Taehyung ağzı açık bakıyordu. Melek yüzlü çocuğu ilk defa böyle görmüştü. Duyduklarına inanamadı.

"Bakma öyle ! Konu Yoongi hyung olunca deliriyor. Ayrıca senle de işim bitmedi sonra görüşeceğim. Şimdi götünü kaldırda şunu bulalım. Yoksa ikimizin de hayatı ultra maksimum tehlikede demektir."

İkisi de birbirlerine bakıp güldü. Dolaptan ceketlerini ve arabanın anahtarını aldıp çıktılar. Taehyung şoför koltuğuna yerleşti. Jungkook'ta onun yan koltuğuna ve yola çıktılar.

Keyifle ilerliyorlardı ta ki barın önünde iki adet polis aracı ve elleri arkadan kelepçelenmiş olarak arabaya yaslı olan Yoongi'yi görene dek...

BÖLÜM SONU

Bu da kutsal momentlardan biri 👄🤤

Continue Reading

You'll Also Like

71.5K 5.3K 30
jungkook kendisine takıntılı eski kız arkadaşından kurtulmanın tek yolunu eşcinsel olduğunu ileri sürmekte görüyordu ve bunun için taehyung'tan yardı...
95.7K 7.5K 38
sadece erkeklerin olduğu bir üniversitede gay yönelimin odağı ve tüm dikkati üzerine çeken Jungkook, bu durumdan sıkılan ve onu bu rahatsızlıktan ko...
445K 36.4K 27
Melez Kaplan Taehyung, Melez Tavşan Jungkook ile sevgili olmak istiyordu Ha birde onu altında inletmeyi... [texting+düz yazı] #3 - taekook [13.08.202...
128K 22.3K 17
oğlum sadece en sevdiği oyuncakları kırıyor. ben onun yok ettiği kumdan kalelerin kralıyım omegaverse, etl texting