Bacaklarımı titreterek oturduğum koltuktan Hyunjin'i görünce kalktım. Dedektifin odasından çıkıp yavaşça kapıyı kapatıp bana doğru yöneldi.
"Gidebiliriz." Başımı olumlu anlamda sallayıp polis merkezinin çıkışına doğru ilerlemeye başladım. Hyunjin de arkamdan geliyordu.
Onunla yalnız bir şekilde uzun bir yolculuk geçirmiştik ama çok konuştuğumuz söylenemezdi. Sadece adının Hyunjin olduğunu biliyordum. Sert ama alaylı bir yapısı vardı hiç hoşlanmadığım tiplerin listesi olsa en başında yer alırdı sanırım.
Farklı görünüyordu. Oldukça yakışıklıydı ve giyinişi de farklıydı. Küçük bir kasabada yaşayan bir insan neden takım elbiseyle gezerdi ki? Onu ilk gördüğümde üzerinde takım elbise vardı.
Bu fazlasıyla ilgimi çekmişti ama şehir merkezinden gelmiş olabilirdi. Tam ne iş yaptığını bilmiyordum belki resmi bir işle meşguldü o yüzden hemen yargılamaya gerek yoktu.
"Bu gece burada kalmalıyız bence. Şu an yola çıkarsak akşam kasabaya varmış oluruz ve bu bizim için tehlikeli olur."
Hyunjine ciddi misin der gibi baktım.
"Ben bir polisim. Zaten bu cinayetleri işleyen kişiyi belki de kişileri arıyorum. Onlardan korksaydım onları yakalamaya çalışmazdım."
Polis merkezinden çıktığımızda yüzüme ılık bir esinti vurdu. Şehrin kalabalığı ve gürültüsü kulaklarıma işkence ediyordu. Kasabada bir günde sessizliğe alışmıştım. Hyunjin orada yaşıyordu onun için daha zor olmalıydı şehir merkezinde durmak.
Başımı Hyunjine çevirdim. Ellerini cebine atmış yaslandığı duvarda bana bakıyordu.
"Ah onlardan korkmaman çok iyi. Fakat dikkat etmelisin bence. Göründüklerinden çok fazla tehlikeli olabilirler."
Haklıydı. Zaten arkasında en ufak bir iz bile bırakmadan kaybolan kişi ciddiye alınmayacak gibi değildi.
"Gidelim?"
Hyunjin başını olumlu anlamda sallayıp arabaya doğru ilerledi. Ben de peşinden gidip sürücü koltuğuna yerleştim.
Umarım Jeongin ve Jisung bir ilerleme belirtisi vermişlerdir. Uzun bir yolculuk olacaktı aynı zamanda sessiz olduğu için sıkıcı da...
"Hiç aşık oldun mu?" Hyunjin dışarıyı izlerken yavaş ve imalı şekilde bana çevirdiği bakışlarını üzerimde gezdirerek sormuştu bu soruyu. Sıradan bir soru beni ürpertmişti.
Gözlerindeki soğuk alevler üzerimde geziyordu. Bütün bedenimin donarak yandığını hissetmiştim. Bu adam... Tuhaftı. Saniyelik gözlerimiz buluştuğunda başımı hafifçe iki yana sallayıp yola odaklandım.
Bir anda neden böyle bir soru sormuştu?
"Olmadım."
Sevdiğim ve hoşlandığım kişiler tabiki olmuştu ama kimseye aşık olmamıştım. Aşk zaten öyle kolay kolay bulunan bir şey değildir. Birinden hoşlanıp aşık olduğunu düşünen kişiler sadece kendilerini buna inandırıyorlardır.
Aşk onun için kendi hayatından vazgeçmektir. Belki onun için ölmek belki onun için yaşamak bilemeyiz.
"Ah aşk.."
Hyunjin bunu gülerek söylediğinde ona bakıp önüme geri döndüm.
"Aşk bir araçtır Felix. Kanı kaynatan bir araç. Aldığın zevkin tadını arşa çıkartan bir araçtır. Bazılar için büyük bir tehlike bazıları içinse zevk kaynağıdır."
Neyden bahsettiğini o kadar anlamamıştım ki..
"Anladığımı sanmıyorum."
Ufak bir kahkaha atıp elini bacağıma koyduğunda gözlerim fal taşı gibi açıldı. Ama elini aniden çekmesi daha çok şaşırmama neden oldu.
Bacağıma dokunduğu gibi sanki eline bir şey batmış gibi çekmişti. Bu çocuk gerçekten oldukça tuhaftı.
Gözlerimi ona çevirdiğimde kaşlarını çatmış bir şekilde bana bakıyordu. Yanlış bir şey mi yapmıştım?
"Sorun ne?" Başını iki yana sallayıp tuhaf bakışlarını yola çevirdi.
"Yok bir şey."
Omuz silkip biraz daha gaza bastım. Garip tavırlarına alışmaya başlıyordum.
Hyunjin cebinden metal bir şişe çıkartıp kafasına dikledi.
"Ah susamış olmalısın."
Hyunjin gözlerini bana çevirip gülümsedi.
"Çok fazla."
***
Garipti. Ona dokunduğu anda tüm hücrelerinin yandığını hissetti. Sanki geceden sabaha kadar yanan bir ısıtıcıya dokunuyormuş gibi olmuştu.
Bu ilk defa oluyordu. Daha önce bir sürü insana dokunmuş onlarla ilişkiye girmiş ve onları tutarak kanlarını içmişti. Fakat hiçbirinde Felixe dokunduğu gibi olmamıştı.
Onu daha fazla incelerse Felix bir gariplik olduğunu sezecekti bu yüzden camdan dışarıyı izliyordu. Ama kafasındaki düşünceler bambaşkaydı.
Felixin vücudundaki ne onun canını yakmıştı?
Metal şişesini tekrar açıp kalan son kan damlalarını da içtikten sonra şişeyi çantasına koyup gözlerini kapattı ve arabaya yayılan felixin kanının kokusunu içine çekti.
Onun kan kokusu başını döndürüyordu. O kadar güzel bir kokusu vardı ki tadını alsa günler boyunca kendine gelemezdi.
Bir de Felix ona aşık olsaydı... O zaman hayatında içtiği en iyi kan olurdu.
Aşk duygusu.. kana en iyi tadı verir. On kat daha fazla güzelleştirir. İçerken adeta mest olursun. Bu yüzden kurbanlar aşık edilir. Aşık bir kurban gerçek bir kurbandır.
***
Otelin önüne geldiğimizde arabayı park edip indim ve kapıyı kapattım. Benden hemen sonra Hyunjin de inip etrafa baktı.
"Tekrar söylüyorum seni bırakabilirim."
Arabada onu evine bırakmak için ısrar etmiştim ama istememişti.
"Hayır birkaç işim var zaten hemen eve gitmeyeceğim."
Başımı olumlu anlamda sallayıp otelin girişine yöneldim. Lobideki kadına başımla selam verip odalarımızın olduğu kata çıktım. Kendi odamı es geçip Jeongin'in odasının kapısını tıkladım.
Birkaç saniye sonra kapıyı Jisung açtı.
"Beynimiz artık fırtına yapmaktan durdu sen de eksik kalma gel."
Kıkırdayıp içeri girince montumu çıkartıp kenardaki koltuğa fırlattım ve dosyaların saçılmış olduğu Jeongin'in de üzerinde büyük bir dikkatle o dosyalardan birini incelediği yatağa fırlattım kendimi.
"Ee ne buldunuz?"
Jeongin elindeki dosyayı bana atıp konuşmaya başladı.
"Cesetlerin boyunlarını kesen bıçak kalınlıkları ve şekilleri birbirinden farklı pardon düzeltiyorum neredeyse hepsi birbirinden farklı. Birbiriyle aynı olan bıçaklar var bu da bir kişinin sürekli bıçak değiştirmediğini gösteriyor. Yani herkesin kendine ait bıçağı var. Bazılarınınki aynı bazılarınınki farklı. Çoğul konuşuyorum çünkü bu ipucu sayesinde cinayetleri tek kişinin işlemediğini anladık. Belki de bir örgüttür."
"Örgüt?"
Sorduğum sorudan sonra Jisung devam etti.
"Cinayetler aynı tarzda farklı bıçaklarla işleniyor ve hiçbirinde tek bir delil bile yok. Bu ya çok güçlü bir örgüttür ya da insan dışı varlıklar dünyayı basmış tüm insanları tek tek öldürüyordur."
Sona doğru alaycı çıkan sesiyle gülüp dosyalara baktım.
"O zaman dünya tarihinin en güçlü örgütlerinden biriyle mi karşı karşıyayız?"
"Bunu bilemeyiz."
Oldukça kalabalık olmalılardı.
"Peki bu cinayetleri işlemelerinin amacı ne?"
"İşin en garip tarafı o. Cesetlerin hepsinin neredeyse kanları çekilmişti. Belki de bu işin ticaretini yapıyorlardır."
Pür dikkat Jeongin'i izlerken başımı olumlu anlamda salladım.
"Bu davayla hayatım boyunca uğraşacakmışım gibi hissediyorum."
Cidden öyleydi. Bu bitmeyen bir dava olacaktı.
***
Selaammm aşklar nabersiniz nasılsınız? Umarım iyisinizdir ve umarım bölümü beğenmişsinizdir. Diğer ficlerim de dahil ilk defa bir fice bu saatte bölüm atıyorum xjskskwks Vote ve yorum atarsanız sevinirim yazım ve noktalama hatası görürseniz lütfen haber verin öpüldünüz 💋❤️
Hyunlix ⤵️
Jeongin ⤵️
Jisung ⤵️
Changbin⤵️