HABERLERDE AŞK VAR

By biromanokuyucu

2.8M 150K 15.5K

Her belayı kendine çekebilecek potansiyelde olan muhabirimiz ile belalardan hiç hoşlanmayan yakışıklı başkom... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21 - 1.Kısım
Bölüm 21 -2.Kısım
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
FİNAL
SON SÖZ
ÖZEL BÖLÜM
ÖZEL BÖLÜM 2

Bölüm 12

62.1K 3.6K 420
By biromanokuyucu



KEYİFLE OKUYUN  💕

Medya:  Tarkan- Dudu

Bile bile kafa tutuyor aşka gözü kara 

O yine bildiğini okuyor





Çok kötü bir huyum vardı. Eğer birinin başına absürt bir olay geldiğinde büyük bir sorun yoksa çok gülerdim. Yerlere yatar gülerdim. Hatta üstünden bir yıl geçse de gülerdim.

Şimdi tam olarak bunu yaşıyordum. Artık karnım ağrımıştı gülmekten. Yüzümdeki gülümsemeyi saklayarak yandaki büfeden buz alıp telefon ile konuşan Melih'e doğru ilerledim. Biraz önce ben olmasam iki kadın tarafından paralanacaktı.

Ama ona söylemiştim. Yapma demiştim. Kadın kavgasına öyle bir anda girilmez demiştim. Ama beni dinlememişti.

Yanına yaklaştığımda bana bakarak telefonu kapatmıştı ve kapatırken söylediği isimle adımlarım duraklamıştı.

Atilla ile mi konuşuyordu yani?

Telefonu cebine koyarak bana doğru adımladı. Ne kadar Atilla konusuna takılıp kalsam da saçlarının halini görünce tekrar kahkahamı koyverdim.

"Ya kadınlar tavuk gibi yolacaklarmış seni ya."

Kahkahama yüzünü buruşturup elimdeki su torbasını şişen alnına koydu. "Acıyor mu?"

Homurdanmaya benzer bir ses çıkarıp ters ters bana baktı. "Acıyor tabi. Öldüreceklerdi beni ya."

Gene haline kahkaha atıp ona bakmaya başladım. "E şikayetçide olmadın."

Yüzünü buruşturdu. "Bir daha o iki kadını görmek isteyeceğimi zannetmiyorum. Hadi beni eve bırak yemin ederim her yanım ağrıyor." Söylenerek arabasına doğru ilerlemesini gülerek izledim ve ardından yürümeye başladım.

Yaklaşık on dakika sonra akşam trafiğinde milim milim ilerliyorduk. Melih yorgun olduğunu söyleyerek arabayı benim kullanmamı istemişti.

"Ben şimdi size mi süreyim arabayı, yoksa bana mı?"

Alnına tuttuğu buz torbasıyla bana baktı. "Yok sana sür. Ben seni bıraktıktan sonra kendim giderim eve."

"Emin misin? "

"Emimin."

Söylediklerine başımı sallayıp benim evimin olduğu tarafa dönecek sağ şeride geçtim. Yola çıktığımızdan beri aklımda olan soruyu sormakta kararsız kalarak Melih'e baktım.

"Sen kiminle telefonda konuşuyordun?"

"Bilmiyorum. Ceren ile konuştum onu mu diyorsun."

Başımı iki yana salladım. "Yok ondan sonra." Gözlerimi saniyelik ona değdirdiğimde düşünür gibi hali vardı.

Dayak yemek hiç iyi gelmemişti canım arkadaşıma.

"Bilmiyorum ki. " biraz durakladıktan sonra aklına gelmiş gibi devam etti. "Ha hatırladım. Atilla aradı ya. Ama pek konuşamadık."

Hafifçe hımlayarak arabayı kullanmaya devam ettim. "Bitmiş mi operasyon. Haberlerde vardı Ankara merkezli operasyon başlığı ama."

Melih başını ovalayarak benim ona bakmamla bana baktı. "Bilmiyorum. Sonra ararım dedim ama sormadım bir şey." Melih'ten herhangi bir haber alamayacağımı düşünerek önüme döndüm...

Yaklaşık 15 dakika sonra evimden içeriye girmiştim. Her zaman ki gibi Mecnun beni kapıda karşılamıştı. Onu kucağıma alıp salona doğru ilerledim.  Ve her zaman ki gibi Leyla koltuklarımı tırmıklıyordu. 

"Kızım bak ben sana ne dedim. Tırmıklama evladım. Yapma çocuğum."

Leyla söylediklerimi anlamışta bir taraflarına takmıyormuş gibi  bir havayla bana bakıp tırmık işine devam etti. Gözlerimi devirdim. 

Mecnun'u çantam ile beraber koltuğa bıraktım. Başımı koltuğa yaslayıp gözlerimi kapattım.

Hakikaten bugün çok yorulmuştum.

Birkaç dakika öyle kaldıktan sonra yavaşça doğruldum. Ayağa kalkıp Leyla ve Mecnun'un mamasını kaplara koyduktan sonra odama geldim. 

Duş almak istiyordum.

O yüzden gerekli çamaşırlarımı alıp banyoya doğru ilerledim...

****

Duştan çıkıp üzerimi giyindikten sonra başıma sardığım havluyu şöyle bir düzelttikten sonra tekrar salona ilerledim. Duvardaki saate baktığımda neredeyse bir saat geçtiğini gördüm. Az daha duşta kalsaydım marul gibi buruşacaktım.

Salonda sessizlik hakimdi. Mecnun uyuklar pozisyondayken, Leyla'da balkon penceresinin önündeki koltuğun tepesinde dışarıyı izliyordu.

Tırmık ve melankolik bir kedicik.

Onların bu haline tebessüm edip kendime tost yapmak için kolları sıvadım. Beş dakika sonra evdeki her malzemeyi tostuma koymuş ve tostumu hazır etmiştim. Dolaptan çıkardığım meyve suyundan da bir bardak doldurup tepsiye tostun yanına koydum.

En sevdiğim koltuğuma yerleşip kucağımdaki tepsiyle televizyonumu açtım hemen . Yemek yarışması açıp yemeğimi yemeye koyuldum. Son lokmamı alırken çantamın içindeki telefonum aklıma gelmişti. İçinden alıp telefon tuşlarımı açıp bildirimlere bakarken lokmam az daha  boğazımda kalıyordu.

Atilla'dan üç mesaj vardı..  

Hızlıca tepsiyi sehpaya koyup sanki karşımdaymış gibi duruşumu düzelttim. Mesajlara tıkladığımda on dakika arayla üç mesaj atmıştı. Sonuncusunu beş dakika önce gelmişti.

Kimden: Komiser ama Baş olan

Sen? ( 19.45)

Yani nasılsın? (19. 53 )

?( 20.08)

Şaşkınlıkla ekrana bakıyordum. Bu adam bana nasılsın demek için üç gün mü beklemişti. Hah bir de ilk mesajı sen yazmıştı.

Tek ve üç harfli kelimeleri seviyor galiba.

Mesajları tekrar tekrar okurken üstteki çevrimiçi yazısıyla heyecanla ellerim telefon ekranına değdi.

Kime : Komiser ama Baş olan

İyiyim (20.21)

Çevrimiçiydi ama görmemişti. Anında mesajları maviye dönmesin diye profil resmine tıkladım. Üzerinde beyaz bir tişört ile ceketini giyerken kameraya sinirli baktığı bir resmi vardı. Güzel resimdi. Kaslar falan güzel çıkmıştı...

Güzel mi? Adam yıkılıyore

İç sesimin Atilla'ya övgülerini umursamayarak resme  bakmaya devam ettim. O anda Atilla'da mesaj atmıştı.



Kimden: Komiser ama Baş olan

Sevindim( 20.23)

İşte misin?( 20.23)

Tek kelimenin ardından yazdığı iki kelimelik cümleye bakarken şaşkınlık ve sırıtma arasında cevap yazmaya başladım.

Kime: Komiser ama Baş olan

Yok epey oldu geleli. (20.24)

Mesajı yazıp hemen profilinden çıkıp kendi profil resmime baktım. Profil resmimi en son yazın değiştirmiştim. Resim siyah beyaz Irmak'ın yazın tatilde çektiği bir resimdi. Güzel resimdi aslında. Hafif dekolteliydi ama olsundu.



Resmimin altından hakkımda olan bölüme baktığımda utançla gözlerimi kapattım. Tam olarak şu yazıyordu;  Bu hayatın heycanı meycanı yokmuşke

Bu hakkımda yazısı ne kafayla yazdığımı bile hatırlamıyordum. Gözlerimi utançla açtığımda Atilla'dan bildirim gelmişti.

Kimden: Komiser ama Baş olan

Yemek yedin mi? (20.25)

Yani yemek yemelisin.( 20.25)

Neyse yemek yemek faydalıdır.(20.26)

Yazdıklarına garip ifadeler ile baktıktan sonra hızla cevap verdim.

Kime: Komiser ama Baş olan

Yedim şimdi. (20.26)

İşiniz bitti mi Ankara'da ? (20.27)

Sorduğum şey ile hızlıca ekrana bakmaya başladım. Artık sohbetten çıkmıyordum. O da çıkmıyordu ki hemen görüp  yazmaya başladı.

Kimden: Komiser ama Baş olan

Evet dönüyorum. Yoldayım. ( 20.27)

Kime: Komiser ama Baş olan

Sevindim ( 20.28)

Yani operasyon şeyinden. Dönüyorsunuz diye değil. Yani tabi ona da sevindim de. (20.28)

Yani hayırlı yolculuklar demek istedim.(20.29)

Saçma sapan yazdığım mesajlara bakarken seslice ofladım. Zaten Atilla'da sohbetten çıkmıştı. Tekrar sesli şekilde ofladığımda bildirim geldi.

Kimden: Komiser ama Baş olan

Teşekkür ederim  ( 20.31)

Ben şimdi mola yerindeyim. Yarın görüşürüz. (20.32)

Hızlıca tebessüm ederek mesajını yanıtladım.

Kime: Komiser ama Baş olan

Tamam. Görüşürüz, iyi akşamlar. (20.32)

Mesajımı atar atmaz görmüş. Sonra da sohbetten çıkmıştı. Gülümseyerek telefonu yan tarafıma bıraktım. Baya Atilla ile mesajlaşmıştım.

Vay anasını...

****

Emniyette , çay almak için çay ocağına gelmiştim. Oradaki tanıdık polislere gülümseyip iki tane çay istedim görevliden. Melih dışarıda Necip abi ile görüşüyordu. Son yaptığımız haber hakkında bilgi veriyordu. Bende boş beklemektense çay almaya gelmiştim.

Çaycı Ahmet abi çay tepsisini bana uzatırken bir yandan da konuşmaya başladı. "Kadir'in annesi bana seni sordu." Söyledikleri ile hızlıca etrafa baktım. Yemin ederim beni hayattan soğutmuştu Kadir'in annesi. Habere gidince sormuş olmasına da çok sevinmiştim.

"Aman abi bir daha sorarsa yok de gelmedi de. Tanımıyorum de."

Sözlerim üzerine gülerek başını saldı. "Valla o kadın geçen sene de tayini çıkan bir polis memuruna takmıştı kafayı. Oğlunu evlendirmeye takmış ama valla kötülüğünden değil."

Sözlerine başımı salladım. "Biliyorum o yüzden kıramıyorum da. Geçen gün bir tepsi börek yedirmeye kalktı bana. Can olsun kan olsun diye. Valla nefes alamadım bir ara lokmalarımdan. Yuvarlanıp düşsem yere hamur düştü diye haber yaparlardı. O kadar yani "

Sözlerime kahkaha atıp konuşmaya başladı. "Sen çok yaşa. Nerden buluyorsun bu sözleri bilmem."

Sözlerine omuz silktim. Selam verip tepsiyi aldığım gibi koridorda yürümeye başladım.

Emniyetteki çoğu kişi beni tanıdığı için selam veriyordu. Ve ben onlara selam verirken çay tepsimi sallıyordum. Bakışlarımı dikkatle tepsiye verip yavaş ve küçük adımlar yürümeye devam ederken önümdeki gölge ile adımlarımı durdurup kafamı kaldırdım.

Atilla karşımdaydı.

Dün geceki mesajlaşmamızdan sonra onu görünce midemde küçük bir kasılma oldu. Mavilerini mavilerime dikip yavaşça ağzını araladı. "Muhabir. Çayların yarısını dökmüşsün."

Sözleriyle başımı tepsiye eğdiğimde yarısı olmasa da birazının döküldüğünü gördüm. Kaşlarımı kaldırarak ona baktım.

"Yarısı mı? Daha dörtte üçü duruyor. " Sözlerimle dudakları kıvrıldı. Sanki hoşuna gitmiş gibiydi. 

"Ben geleceği görerek öyle söyledim. Yüksek ihtimal götüreceğin yere kadar yarısı dökülmüş olacak."

"Niye sen müneccim misin de biliyorsun?"

Garip konuşmamızı ve bakışmamızı arkadaki tanımadığım bir erkeğin sözleri bozdu. Gülerek bir adımda Atilla'nın yanına geldi.



"Çay dökme tahmini muhabbeti de ilk defa görüyorum."

Bana bakarak konuşmasıyla sorar gibi baktım. 

" Ah söze bir anda daldım. Merhaba ben Özgür. Atilla'nın yakın arkadaşıyım. Siz? " Elini bana uzatmasıyla başımla tepsiyi gösterip konuşmaya başladım. 

"Merhaba bende Işık." Tebessüm ederek elini cebine koydu. Biraz bekledikten sonra önce  Atilla'ya ardından bana baktı. "Ee polis misin?"

Cevap vereceğim sırada Atilla gözlerimin içine bakarak konuştu. "Muhabir."

Bana ne zaman muhabir dese midem kasılıyordu. Gülümseyerek başım salladığımda bir ses doldu kulaklarıma. 

"Işık. Yani müstakbel gelinim..."

Kadir ve  annesi elinde  bir tepsi ile bana doğru geliyordu. Kesinlikle gene bana börek getirmişti. Omuzlarımı düşürerek Atilla'ya baktım. O bana bakmıyordu. Gözlerinde garip bir öfkeyle Kadir'e bakıyordu. 

Of Allah'ım of...

Continue Reading

You'll Also Like

1.6M 50.5K 39
Üzerime doğru yürümeye devam etti. Gelip tam karşımda durdu. Gözünü kırpmadan yüzümü inceliyordu. Gözlerini gözlerime dikti. Soru dolu bakışlarla y...
3.5M 127K 71
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum... "1 yıl, sadece 1 yıl sonra burdan herkesin seni bir ölü olarak...
239K 1.4K 19
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.
3.4K 322 10
0543..: Neden kafanı kaldırıp insanlara bakmıyorsun?✓✓ Şeker🍬 çevrimiçi. 0543.. : Yada neden gerekmedikçe bir erkekle konuşmuyorsun? ✓✓ 0543..: Mes...