HABERLERDE AŞK VAR

By biromanokuyucu

2.8M 150K 15.5K

Her belayı kendine çekebilecek potansiyelde olan muhabirimiz ile belalardan hiç hoşlanmayan yakışıklı başkom... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21 - 1.Kısım
Bölüm 21 -2.Kısım
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
FİNAL
SON SÖZ
ÖZEL BÖLÜM
ÖZEL BÖLÜM 2

Bölüm 11

63.4K 3.8K 375
By biromanokuyucu

Keyifli okumalar dilerim:)

Yıldıza basmayı unutmayın 💕

medya: Buray-Deli Kız

Bu nasıl bir naz 

Vurdumduymaz 

Ben ardında yaşlı keman 

Sen deli saz 

 Hangi telden bu 

Ne hicaz ne de caz

 Sen çaldıkça ruhumda 

Başlar bir ayaz




İstiklal Marşı bittiği anda koşturan öğrencilere gülümseyerek bakıyordum. İster ilkokula git, istersen de liseye git bu heyecan hep aynıydı.

Yaslandığım duvardan bedenimi ayırıp okul bahçe kapısına doğru ilerlemeye başladım. Çoğu öğrenci servislerine binmeye başlamıştı. Bugün Arın ile güzel bir akşam yemeği yiyecektim. Epeydir kardeşimle vakit geçiremiyordum. 

Etrafa baktığımda Arın'ı göremedim. Telefon ile aramak en doğrusuydu. Numarayı bulup arayacağım anda nefes nefese yanıma geldi Arın. "Abla.."

Onun bu nefes nefese haline tebessüm edip sarıldım. Canım kardeşim okuldan çıkmamışta savaştan çıkmış gibiydi. "Nerede kaldın? Totom dondu burada."

Sarılışıma karşılık verip gülerek benden ayrıldı. "Spor çantamı unutmuşum. Onu almaya gittim törenden sonra." Yüzüne bakınca hafif terlediğini gördüm. Hasta olabilirdi." Hadi terlisin. Hemen bir taksiye binelim. Sen üzerini değiştirmedin mi?"

Arın onu çekiştirmeme gözlerini devirip konuşmaya başladı. "Abla tabii ki değiştirdim. Sadece seni bekletmeyeyim diye koştum." Taksiye el sallayıp çağırdıktan sonra Arın'a baktım. "Koşma bir daha. Ben beklerim. "

Gelen taksiye ikimizde bindiğimizde sorar gibi Arın'a  baktım. "Nereye gidelim bakalım?"

" Alışveriş merkezine gidelim.  Yemek ve sonra da güzel bir film. " Başımı sallayıp şoföre gideceğimiz yeri söyledim. Arkama yaslandığımda Arın sevgiyle koluma sarılıp omzuma başını koydu. Gülümseyerek saçını öptüm.

Yaklaşık kırk dakika sonra alışveriş merkezinin yemek bölümüne gelmiştik. Canım kardeşim yiyeceği şeye hemen karar vermişti ama ben verememiştim.

"Abla ya hadi patladım burada."

Gözlerimi devirdim. Yani hepsinden yemek istiyorsam ben ne yapayım. "Tamam bende hamburger yiyeyim sen gibi. Hadi çantan ile ayakta bekleme ben alıp gelirim."

"Yani sonunda" Yanımdan söylene söylene giden kardeşime şaşkınlıkla bakıp kasaya doğru ilerledim.  Hamburgerleri söyledikten sonra beklemeye başladım.

Maşallah herkes cuma gününü beklemiş gibi yemek yiyordu. Allahtan bugün bir iki saat erken çıkmıştım. Hastalığım geçtiğinden beri yani yaklaşık bir haftadır o kadar olay, haber oluyordu ki bazen gece emniyetten ayrılıp kanala geçiyor. Sonra eve dönüyorduk Melih ile. Ama bugün diğer günlerin aksine pek bir hareketlilik yoktu. 

 Emniyette desen her şey aynıydı. Sadece  Kadir diye bir polis ve annesi iki gündür peşimi bırakmıyorlardı. İlk başta annesi  oğluyla benim  evlenmemi istediğinde  şaka yaptıklarını sanmıştım. Ama ciddilerdi. Kadir aslında pek gönüllü durmuyordu. Ama annesi baya ısrarcı bazen de  eli maşalı duruyordu. Sürekli emniyete gelip bana yaptığı böreklerden yedirmesi ayrı bir olaydı. Şüphesiz ki bu durumdan en çok eğlenen Melih'ti. 

Atilla desen onu bana yemek hazırladığı günden beri görmemiştim.  Yani bir haftadır. Geçen gün Feriha ile biraz sohbet ettiğimde operasyon için şehir dışına gittiğini söylemişti laf arasında. 

Endişelenmiştim.

 Sonuçta ben tüm polisler için endişe duyardım. O yüzden de bir akşam bilinçsizce , iyi misin merak ettim diyerek mesaj atmıştım Atilla'ya. 

Ama bilin bakalım bana ne yazmıştı? 

Sağ olsun bana sadece iyi yazmıştı. Böyle dümdüz. Tek kelime üç harf. A birde kelime sonunda nokta vardı. Onu da unutmamak lazım. 

Cidden kalmadı böyle incelikler.

Görevlinin yemeklerin hazır olduğunu söylemesiyle iki tane tepsiyi elime alıp Arın'ın olduğu masaya ilerledim. Sağ olsun kardeşim telefona gömüldüğü için beni görmüyordu bile. Tepsileri masaya koyup karşısına oturdum. Ama hala telefondan başını kaldırmıyordu.

"Aloo geldim ben."

Sesimle birlikte telefondan başını kaldırdı. Pek bir keyifsiz duruyordu. "Hayırdır?"

Sorum üzerine omuz silkmiş ve kızarmış patateslerinden yemeğe başlamıştı. Vardı bir halleri ama en iyisi o anlatana kadar beklemekti.

"Abla.." Sorar sesi ile hamburgerimden bir ısırık alarak ona baktım.

"Seninle hiç yeni yıla girmedim." Şimdi belli olmuştu derdi. Sessizce bir iç çekip ona baktım. Arın o günün benim için ne anlama geldiğini bilmiyordu. Hiç söylememiştim ona. Zaten çoğu şeyden onu uzak tutup ayırıyordum. Ama söylesem iyi olurdu. Gerçi söylesem üzülecekti biliyorum. Kararsız bakışlarımı fark etmiş gibi konuşmaya başladı.

"Babamda sorma dedi. Yeni yılda ne olabilir ki? Bir hafta sonra yeni yıla gireceğiz ve ben seninle olmak istiyorum. Tamam biliyorum babamla aran iyi değil. Biliyorum annemden de hoşlanmıyorsun. Ama benim hatırım için. "

Sözleri yüreğimde koca bir boşluk oluşturuyordu. Onunla bayramlarda, doğum günlerinde onun için özel olabilecek her vakitte görüşürdüm. Sevgimi paylaşırdım. Sadece yılbaşında onlardan kimseyi görmezdim. Bu da benim kardeşime yaptığım tek bencillikti.

"Arın. Ben seninle yılın geri kalan her günü olurum. Her şeyi kutlarım. Ama o gün benden bir şey bekleme. Benim yeni yıl sevincim olmaz."

Gözlerini bana dikerek çocuksu bir merakla sordu. "Neden ki?"

Ellerimdeki peçeteyi parçalayarak başımı eğdim. Ah benim güzel kardeşim ben sen üzülme istiyordum sadece. Benim acım ile o gün dertlenme istiyordum.

"Annem bir yılbaşı gecesi öldü Arın. O yüzden o gün benim yasımdır."

Başımı kaldırıp gözlerimi ona diktiğimde tahmin ettiğim manzarayla karşılaştım. Gözleri dolmuş, bakışları mahzunlaşmıştı. Masanın üzerindeki eline uzandım.

"Ben o günü ne kadar sevdiğini bildiğim için sana hiç söylemedim. Üzgün olma istedim."

Gözlerinden bir damla yaş düştü yanağına. "Özür dilerim abla. Ben bilmiyordum."

Biraz soluklanıp devam etti sözlerine. "Annem  ve babam yüzünden biliyorum her şey. Ama ben onları seviyorum. Ama  ben seni de çok seviyorum. Ve onların sebep olduğu acıları tek başına yaşamana çok üzülüyorum. Keşke elimden gelseydi bir şeyler bencilce isteklerde bulundum. Özür dilerim." 

Onun böyle konuşmasına dayanamayarak yanındaki sandalyeye oturdum. Sıkıca sarıldım ona.

"Ablam sen niye özür diliyorsun. Hadi bak valla ağlama. " gözlerini bana diktiğinde göz yaşlarını sildim.

"Bak ben ne yaşarsam yaşayayım. Bu dünyada bana verilen en güzel hediye senin benim kardeşim olman. Kimle ne yaşarsam yaşayayım. Sen benim için bambaşka yerdesin. Bunu sakın unutma ve ağlama olur mu?"

Sözlerim üzerine bana sıkıca sarıldı. Sessiz bir iç çektim.

Kocaman yüreği vardı benim kardeşimin. Ve ben onu çok seviyorum...

ATİLLA'DAN

Baskın yapacağımız eski binanın uzağında arabada beklerken elimdeki telefonun kilidini açarak, kaç gündür yaptığım gibi mesaj bölümüne girip muhabir diye kaydettiğim numaranın yazdıklarını okumaya başladım. Ve gene yazdığım cevabı görüp sinirle uygulamadan çıktım.

Her zaman her şeye kısa öz cevaplar veren ben ilk defa verdiğim cevap yüzünden sinirlerim bozuluyordu. Zaten yazdığım tek cevap yüzünden de bir daha yanıt gelmemişti. Gerçi gelse ne olacaktı. Bu sefer de iki kelime cevap yazardım ben kesin.

"Hayırdır. Telefona bir haber  mi geldi?"

Ankara'ya bir operasyon için gelmiştim ve buradaki yakın arkadaşımda bu operasyonda görev alıyordu. Özgür. "Yok." 

Ters cevabımı umursamamış gibi yüzüme bakmaya başladı. Kesin gene bir şeyler yumurtlayacaktı. "Kaç gündür telefona baktığını görüyorum. Hatta geçen gün bakıp gülümsedin. Zaten ne olduysa ondan sonra oldu. Agresifleştin."

Piç herif çok dikkatliydi. Öyle bir soruyordu ki biliyor gibiydi , ama emin olmak ister gibi de  hali vardı.

"Yok diyorum oğlum. "

 Benim kısa cevabımdan sonra pencereyi açıp sigarasından yaktı. "Operasyondan sonra tayinimi verecek müdür. Eşyalar hazır zaten. Umarım seninle dönerim İstanbul'a"

Sıkıntılı haline bakıp başımı ona çevirdim. Bundan yaklaşık bir yıl kadar önce bizim gibi polis olan eşi Sude' den ayrılmıştı. Ve kadın yakın zamanda tekrar evlenmişti. Bu yüzden bu şehirde olmak istememesini anlıyordum. Çünkü Sude hayatına devam ederken Özgür devam edememişti. Ve bu emniyette bir hayli dedikodu malzemesi olmuştu.

"Sen söyledin şartını. Operasyon bitsin imzalar tayin kağıdını müdür."

"Ah ah nereden evlendim, sonra da boşandım. İstanbul'a geleyim çapkın olacağım."

Söylediklerine kahkaha attım. "Sen mi? Sen ciddi işlerin adamısın oğlum."

Sigarasının dumanını dışarıya verip bakışlarını bana çevirdi. "Hadi ben gene bu işlere boşansam da bir adım attım. Ama oğlum senin bu yalnızlığını ne yapacağız. Annen anneme dert yanıyormuş."

Özgür'ün söyledikleriyle yüzümü buruşturdum. Annem beni evlendirmeye takmıştı. Ne dersem diyeyim vazgeçmiyordu. "Annemin her zaman ki hali. Bir de yanından taşınınca iyice taktı kafaya."

"Oğlum sende bildim bileli yalnızsın. Yok mu beğendiğin biri falan?"

Özgür'ün sorusuyla gözümün önüne siyah saçlar, mavi gözler geldi. Hemen kendime gelmek ister gibi başımı iki yana salladım. Özgür'e baktığımda muzip bir halde bana bakıyordu.

"Var demi lan. Biliyordum o telefona bakmalar boşa değildi."

Söylediklerini umursamadan eski binaya bakmaya başladım. Operasyon öncesi konuşmak istediğim son konu benim duygularımdı. 

Yaklaşık on dakika sonra binanın önünde beklediğimiz hareketlilik başlamıştı. Özgür ile aynı anda birbirimize başımızı salladık.

"Operasyon başlasın..."





****

Son sorgudan çıktığımda gözüm duvardaki saate ilişti. Sabah beşe geliyordu. Saatlerce süren sorgular demek sabah saatlerine kadar sürmüştü.

Yavaşça Özgür'ün odasına doğru ilerledim. Kapıyı çalıp içeriye girdiğimde masasında bir şeyler topluyordu. Beni görünce başını kaldırdı. "Bitti mi işin?"

"Bitti. Şerefsiz zor konuştu."

Sandalyesine oturup bana bakmaya başladı. Bende karşısındaki koltuğa kurulup ona bakmaya başladım. "Eee çıkalım madem. Müdür biraz önce gitti. Gitmeden de tayin belgesini imzaladı. Sabah biraz uyduktan sonra gelip herkesle vedalaşacağım. Akşamda seninle yola çıkarız."

Onun bu kadar hızlı olmasına şaşkınlıkla baktım. Cidden bir an önce buradan gitmek istiyordu.

"Baya hızlısın. O yüzden tüm sorguları bana yıktın." Gülerek ayağa kalktı. Montunu giyerken bir yandan da bana konuşuyordu.

"Oğlum ben buradan gitmeyi kafaya koydum. Yıllar önce Sude için geldim buraya. Ne oldu? Bir bok olmadı. Annemler kardeşlerim, sen  hepiniz oradasınız. Çok bile kaldım burada."

Onun bu ciddi haline başımı sallayıp ayağa kalktım. Montumu uzatmasıyla beraber yorgun adımlarla odasından çıktık. 

Arabam ile gelmemiştim Ankara'ya o yüzden hemen Özgür'ün arabasının yan koltuğuna kuruldum. Yaklaşık beş dakika sonra evine doğru yola çıkmıştık. "Uyumadan kahvaltı yapalım. Midem yapıştı birbirine. Survivor çektim sanki."

Kapalı gözlerimin birini açıp ona baktım. "Sen hazırlarsan neden olmasın."

"Hep ben hazırlıyorum. Ulan elin çok lezzetli ama bir kere bile yapmıyorsun. Kime saklıyorsun kendini."

Sözleriyle Işık'a yaptığım yemek aklıma geldi. Nasıl da şaşkın bana bakıyordu mutfakta. O halleri aklıma gelince dudaklarım kıvrıldı. Çok garip bir kadındı. Çok hareketli, konuşkan yaramaz bir kız çocuğu gibiydi.

"Ne sırıtıyorsun? Özgür'ün sesiyle hemen yüzümdeki tebessümü sildim. "Öyle güldüm. Ne bu annem gibi meraklı tavırlar."

Direksiyondan gözlerini ayırıp bana baktı. "İstanbul'a gitmeyi çok istiyorum. Böylelikle hiçbir şeyi saklamayacaksın." Sözlerine cevap vermedim. İstanbul'a dönmeyi bende çok istiyordum. Ve bunu bilmesine gerek yoktu...

****

Akşam saatlerinde Özgür'ün arabasıyla İstanbul'a doğru yola çıkmıştık.  Dediği gibi tüm işlerini halletmiş ve Ankara'dan ayrılıyorduk. 

"Her şeyini aldın mı sen?" az bir eşyası var gibi gelmişti çünkü.

"Aldım. Zaten kaldığım evdeki eşyalar ev sahibinindi." Başımla onu onaylayıp telefondan haberlere bakmaya başladım. Bizim yaptığımız operasyon haberlere verilmişti. Haber demişken bir Melih'i arayabilirdim. Sonuçta ben Melih'i hep arardım. 

Evet kesinlikle.

Melih birkaç çalıştan sonra telefonunu açmıştı. "Alo." Sesi bir garipti.

"Melih oğlum o ses ne?" Birkaç hışırtı sesi duydum. Sonrasında Melih konuşmaya başladı. "Hiç sorma. Valla beter haldeyim."

Tam ne olduğunu soracakken kulağıma güzel bir kahkaha sesi geldi telefondan. Sonrasında bir haftadır duymadığım ses.

"Ay ay karnım gülmekten ağrıyor. Ben sana demedim mi girme kadınların arasına diye." Bu ses Işık'a aitti. Ve o kadar gülüyordu ki ne dediğini anlamakta zorlanıyordum.

"Işık ya ben yardımcı olmak istedim." Gene kulaklarıma kahkahası doldu. İkisi de beni unutmuşlardı. "Ama kadınlar nasıl. Allah'ım ben konuşamıyorum gülmekten..."

Melih'in birkaç homurdanması kulağıma geldikten sonra  Işık'ın sesleri uzaklaşmıştı.

"Alo Atilla orada mısın?"

"Buradayım da hayırdır ne oldu?" Melih'in sıkıntılı sesi doldu kulaklarıma. 

"Ya öyle kavga vardı eve dönerken bizde çekelim dedik. İki kadın  erkek yüzünden  kavga ediyorlarmış. Işık dedi girme araya. Ama ben dinlemedim. Sonra bir anda erkekler hepiniz aynısınız diye bana saldırdılar. Yeminle zor aldı Işık beni ellerinden"

Gözümün önüne gelen görüntü ile kahkaha attım. Düşüncesi bile komikti.." Ee sana demiş. Olan sana oldu."

Melih'in homurdanmaya benzer sesi doldu kulaklarıma. "Abi yemin ederim sabahtan beri gülüyor. Resmen tüm gün onunla dalga geçmemin acısını çıkıyor."

Merakla hafifçe oturduğum yerde dikleştim. "Sen neden dalga geçiyordun ki?"

Melih birilerine seslendikten sonra tekrar bana konuştu. "Ya bu narkotikte bir tane polis var,  sevimli sarışın biri. Adı da Kadir. Heh işte onun annesi emniyette Işık'ı görmüş. Kaç gündür kızın peşindeler anne oğul. Ona dalga geçiyordum."

Ne diyeceğimi bilmez saniyeler içinde Melih'in sesi doldu kulaklarıma. "Atilla benim biraz işim var arayacağım sonra seni"

"Tamam hadi görüşürüz." Saniyeler içinde  kapanan telefona bakarken içimde garip bir öfke belirdi.

"Lan ne oldu? Bir gülüyorsun şimdi de sinirli gibisin." Özgür'ün sorusuyla bakışlarımı ona çevirdim.

"Arabayı hızlı kullan. Hemen İstanbul'a varmamız lazım."

Continue Reading

You'll Also Like

91.4K 6K 16
Eğlencesine yazılan kısa hikaye (SADEM isimli kitabın devam kitabıdır. Kurgular birbirine bağımsız ama ilk kitabı okursanız daha iyi anlarsınız.) İk...
193K 14.8K 29
Bitmeyen acılar silsilesi.Yıllardır yanan özlem ateşi. Gitmeye çalışan,susmayan yüreğin sesi. Uğruna şehîd olunan Rabb`in Şühedâ`sı hepsi. Gel. Birli...
3.4K 322 10
0543..: Neden kafanı kaldırıp insanlara bakmıyorsun?✓✓ Şeker🍬 çevrimiçi. 0543.. : Yada neden gerekmedikçe bir erkekle konuşmuyorsun? ✓✓ 0543..: Mes...
245K 1.3K 8