YABANİ (Tamamlandı)

By Algoritmalar_

3.5M 130K 17.4K

* Kurgu ve isimler değiştirildi. "Bazen evler, sadece dört duvar olmaz." Kadın küçücüktü fakat adamın kalbin... More

❉ Yabani| Bölüm 1 ❉
❉ Yabani| Bölüm 2 ❉
❉ Yabani| Bölüm 3 ❉
❉ Yabani| Bölüm 4 ❉
❉ Yabani| Bölüm 5 ❉
❉ Yabani| Bölüm 6 ❉
❉ Yabani| Bölüm 7 ❉
❉ Yabani| Bölüm 8 ❉
❉ Yabani| Bölüm 9 ❉
❉ Yabani| Bölüm 10 ❉
❉ Yabani| Bölüm 11 ❉
❉ Yabani| Bölüm 12 ❉
❉ Yabani| Bölüm 13 ❉
❉ Yabani| Bölüm 14 ❉
❉ Yabani| Bölüm 16 ❉
❉ Yabani| Bölüm 17 ❉
❉ Yabani| Bölüm 18 ❉
❉ Yabani| Bölüm 19 ❉
❉ Yabani| Bölüm 20 ❉
❉ Yabani| Bölüm 21 ❉
❉ Yabani| Bölüm 22 ❉
❉ Yabani| Bölüm 23 ❉
❉ Yabani| Bölüm 24 ❉
❉ Yabani| Bölüm 25 ❉
❉ Yabani| Bölüm 26 ❉
❉ Yabani| Bölüm 27 ❉
❉ Yabani| Bölüm 28 ❉
❉ Yabani| Bölüm 29 ❉
❉ Yabani| Bölüm 30 ❉
❉ Yabani| Bölüm 31 ❉
❉ Yabani| Bölüm 32 ❉
❉ Yabani| Bölüm 33 ❉
❉ Yabani| Bölüm 34 ❉
❉ Yabani| Bölüm 35 ❉
❉ Yabani| Bölüm 36 ❉
❉ Yabani| Bölüm 37 ❉
❉ Yabani| Bölüm 38 ❉
❉ Yabani| Bölüm 39 ❉
❉ Yabani| Bölüm 40 ❉
❉ Yabani| Bölüm 41 ❉
❉ Yabani| Bölüm 42 ❉
❉ Yabani| Bölüm 43 ❉
❉ Yabani| Bölüm 44 ❉
❉ Yabani| Bölüm 45 ❉
❉ Yabani| Bölüm 46 ❉
❉ Yabani| Bölüm 47 ❉
❉ Yabani| Bölüm 48 ❉
❉ Yabani| Bölüm 49 ❉
❉ Yabani| Bölüm 50 (Part I) ❉
❉ Yabani| Bölüm 50 (Part II) ❉
❉ Yabani| Bölüm 52 ❉
❉ YABANİ 53 (FİNAL) ❉

❉ Yabani| Bölüm 15 ❉

72.5K 2.6K 145
By Algoritmalar_


Ve ruh bu kadar tükenmemişti bir bedende. Ya da ölüm bu kadar vuku bulmamıştı zihinde. Ben kimdim bilmiyorum. Tanrının herhangi yarattığı bir zerrecik miydim öylesine bir günde?

Bölüm şarkısı : Ayaz Erdoğan - Baba

Kerem'in arabasına bindiğimde utangaç bir biçimde Kerem ve Çiçek hariç her yere baktım.

"Bu arada ben Kerem, memnun oldum."

Bunun bana ithafen bir cümle olduğunu anlayarak hafifçe kafamı ona doğru çevirmiştim.

"Ben de Aden, aynı şekilde memnun oldum."

Samimi olduğunu umduğum bir gülümseme göndermiştim.

"Daha önce görmemiştim bu arkadaşını Çiçek. Yurtdışında okuyan arkadaşlarından biri mi?"

Çiçek bana muzip bir ifadeyle baktı.

"Karan abimin akrabası."

Çocuğun gözleri dehşetli bir ifadeyle açıldı. Sanki katil oldum ben, demişti Çiçek.

"Ve Karan bey kendi akrabasının bizimle takılmasına izin verdi, öyle mi?"

Karan bey deyişinde aşırı bir iticilik vardı. O an ona olan tüm samimiyetim tuzla buz oldu. Nedenini bilmiyordum.

Karan'a bu denli kinci bir yaklaşım beni ilgilendirmiyordu ama bu tavır hiç nedensiz hoşuma gitmemişti.

Çiçek boğazını temizlediğinde Kerem göz devirdi.

"Kusura bakma Aden, Karan bey, pardon yani abiyle kişisel sorunlarım var. Bu tavrımı lütfen kişisel algılama."

Kişisel algılamamıştım zaten. Karan'ı çok tanımasam da bu tavrı hakettiğini düşünmüyordum sadece. Neyse bana neydi ki bundan?

Kerem birkez daha Çiçeğe döndü.

"Senin yüzünden dayak yemeye alıştık güzelim de Aden'e bir şey olursa mevzu büyük. Bu sefer beni kesin öldürür."

Sesi alaycıydı. Çiçek kahkaha atıp birkez daha bana döndü.

"Her ay başında, benim yüzümden dayak yiyor. Bu yüzden sevmiyor Karan abimi. Karan abi bununla görüşmemi istemiyor."

Gülüp sonra konuşmaya devam etti.

"Evet psikopat gibi hala görüşüyoruz. Ve dayak yiyeceğini bile bile. Çünkü bu çocuk arsız. Dayak yemekten zevk alıyor."

Kerem kahkaha atarken ben de hafifçe gülümsedim.

Demek onu dövdüğü için sevmiyordu. Ben de sevmiyordum ama iyilikleri de benim üzerimde yadsınamaz bir gerçekti. Onun yaptığını kimse yapmazdı.

Can borcuydu ama sadece bir can borcu var diye böyle ağır bir şey üstlenmesi çok büyük bir yüktü.

"Nereye gideceğiz? Bizimkiler her zamanki yerinde mi?"

Kerem hafifçe kafa sallayıp "Her zamanki mekan işte, orada bekliyorlar."

Çiçek onaylar derecede kafa sallayıp ardından arabanın radyosuna doğru eğilerek düğmesine bastı.

Cızırtılı bir şekilde, radyoda zihnimi işgal eden bir şarkı çaldı. Sözleri çok güzeldi. Ve beni derin bir duygu seli karşıladı.

Neden hep kader, ödetti bedel
Bir tarafım dert hala yangına
Koştum bilmeden hiç düşünmeden
Herkes yanımdaydı bir an düşene dek

Denedim yeter sonu görmeden
Üstesinden gelemem hala galiba
Tükenmişim ben bir yanım hisseder
Kalkamam bu yerden tutmazsan elimden.

Ben sözleri bilmiyordum ama Kerem ve Çiçek şarkıya eşlik ediyordu. Şarkı isyan ediyordu ama Çiçek ve Kerem eğlenceli bir şarkı gibi, gülerek söylüyordu.

Kendimi bu şarkıya benzettim bir anda. Yanlış anlaşılan, yanlış bir duyguyla söylenen.

Şarkı bittiğinde Kaan Boşnak'tan bir şarkı çalmaya başlamıştı.

Sakin bir müzikle durulmuşlardı.

"Annenin yanına gittiğini duydum."

Çiçeğin yüzündeki gülümseme yavaşça soldu. Bu gözle görülebilir bir duygu değişimiydi.

"Hımm evet, annem dönmüş tekrardan. Moda evine çeki düzen verip tekrar dönecekmiş. Hep yaptığı gibi."

Sesindeki üzgünlük görülmeyecek cinsten değildi. Bu hissi biliyordum. Kırgınlıktı, çünkü öfke olsa bu kadar sessiz olamazdı.

Annesi ve Zafer amca çok uzun zaman önce boşanmışlardı. Mahkeme onu annesine vermişti ama annesi işi için kızından feragat etmişti.

Kerem'in de yüzünü hafif bir acı kapladı. Çiçek gerçekten hak etmiyordu böyle bir üzüntüyü.

İç sesim yavaşça devreye girdi. Sende babanı kaybettin, hak ettin mi?

İyi de bu benim gibi bir uçarı  örnekle kıyaslanamazdı ki.

Bazı insanların varlıkları yokluklarınndan daha acıtıyordu galiba. Bunu Çiçeğin hayatına bakarak anlamam kısa sürmüştü.

Yolun yarısı, araba kornalarını saymazsak sessiz geçmişti. Kimse konuşmaya cesaret edemiyordu sanki.

Etrafımda, her metrekareye milyarlarca insan düşen şehre baktım. Nasıl bu kadar insan birbirini ezmeden yürüyebiliyordu mesela?

Etrafıma şaşkın ördek gibi baktığımı yeni yeni farkediyordum. Bu utanç vericiydi. Daha önce İzmir'de yaşamıştım, kalabalık şehir sıralamasında ilk onda olmasına rağmen bu kadar insanı bir arada İzmir'de gördüğümü hatırlamıyordum. Ya da geçmiş çok uzaklarda kaldığı için bazı manzaralar zihnimde kaybolmaya mahkum kalmıştı.

Öyle bir dalmıştım ki telefonumun yeni yeni çaldığını farkediyordum.

Elimde bir telefonun olmasına henüz alışamamamıştım. Ekrana baktığımda kocaman harflerle Karan yazdığını farketmiştim. Zaten rehberimde bir onun bir de Hazar abinin numarası vardı.

Onları tehlikeye sokmayayım diye amcamın numarasını bile kaydetmemişlerdi. Nitekim haklılardı da. Çünkü duygusal olduğum her an amcamı arama güdüsü beni yokluyordu.

Onun sesini duymayı o kadar istiyordum ki. Sanki aradaki ayrı kalınan günler, zihnimde çınlayan amcamın sesini silikleştiriyordu.

Zaman kavramı bu kadar acıtmamalıydı insanı. Bu kadar savaş açmamalıydı insana.

Telefon başındaki Karan'ı çok beklettiğimi farkederek telefonu açtım. Çiçek ise abisinin aradığını farketmiş gibi müziği son ses kısarak omzunun üstünden bana dönmüştü.

Alo diyemeden sesi tüm cümlelerimi bıçak gibi böldü.

"Neredesiniz?"

Az önce duyduklarım karşısında ne yapacağımı bilemez bir halde Çiçeğe savunmasız bir biçimde baktım. Çiçek sanki anlamış gibi telefonu eline aldı.

Gayet yalan olduğu anlaşılmayan bir konuşma biçimiyle hala mağazalarda dolaştığımızı söylemişti.

Çiçek profesyonel bir yalancıydı. Eğer öyle olmasaydı böyle rahat davranamazdı galiba. Telefonu bana uzatarak göz kırptı.

"İşte bu kadar bebek."

O ne kadar sakinse ben o kadar gergindim. Eğer ben yalan söylemiş olsaydım muhtemelen yakalanır, rezil olduğumla kalırdım.

Çiçek gerçekten bir oyunculuk ajansına yazılmalıydı.

Ben bile şu an mağazada olduğumu düşünecektim burada olmasam.

Arkama yaslanarak yolu izlemeye devam ettim.

"Sohbetine de doyum olmuyor Aden"

Kerem yine bana istinaden konuşmuştu.

"Ben pek konuşmayı sevmem." Dedim hafif kısık sesle.

Gülümsedi. Çiçek ise muzipçe güldü.

"Bir de hukuk fakültesi kazanmışsın Aden, sen ne yapacaksın güzelim?"

Çiçeğin dediği şeyle samimi bir şekilde güldüm bu sefer. Çünkü söylerken çok tatlı, ve kötü niyetli olmadan söylemişti.

Arabaya bindiğimden bu yana ilk defa, gerçekten gülmüştüm.

"Temelli mi buradasın artık, yoksa birkaç güne gidecek misin tekrar Mardin'e?"

Ben cevap veremeden Çiçek atıldı soruya cevap vermek için.

"Bizim üniversiteye kayıt oldu Aden, yani artık hep burada."

Kerem beni baştan aşağı süzüp "Çalışkan bir öğrenciye benziyordun zaten, bir de hukuk. Sen bizimle cidden takılma, bizim gibi mal yaparız seni."

Sonda bir kahkaha atarken ben de güldüm. Sanırım biraz olsun rahatlamıştım ve çıkmıştım bu gergin havadan.

Çiçek müziği açıp, çalan pop müzikle dans etmeye başlamıştı.

Kerem kafasını rock&rol yapan sanatçılar gibi birkaç defa sallayıp ardından arabayı sürmeye devam etti.

Yol boyunca birçok soru yöneltilmişti bana. Çelişkiden uzak bir sürü soruya cevap vermeye çalışmıştım.

"Senin şu abin ne kadar gıcık bir adam ya, sen ne kadar tatlı ve sevilebilirsen o gıcık herifin teki. Kusura bakma Aden çok sinir bozucu bir abin var."

Abim mi? Benim abim mi vardı? Bir an beyin hücrelerimin körelişiyle, Hazar'ı Çiçeğe öz abim olarak tanıttığımı hatırlayıp, toparlayabilmiştim sonradan.

Hafifçe gülümsedim. "Aslında tanısan iyi bir insandır."

Ben de çok tanımıyordum ama yaptığı iyiliğe bakarak, iyi bir insan olduğunu anlamamam için aptal olmam gerekliydi.

İç sesim sanki her şeye muhalifti, nereden biliyorsun? Diye sordu.

Bilmiyordum ama onu kötü diye yargılamak nankörlük gibi hissettiriyordu.

Çiçek hafifçe gülümsedi. Bir sürü hakaret edebilirdi Hazar'a ama benimle arasının kötü olacağını düşündüğü için susmuştu.

Kerem sakince dinledi fakat bir şey söylemedi.

Araba sonunda bir yerde durduğunda ikisi de kapılara asıldı. Benimde inmem gerekiyordu sanırım. Evet öyle yapmalıydım.

Kapıyı açıp ben de onların yanına gittim. Koluma çoktan girmişti Çiçek.

Kerem'in arkasından lüks bir cafenin içine, güvenliklerin kapıyı açmasıyla girdik.

İlk gözüme çarpan şeyle buranın sadece cafe olarak kullanılmadığını anladım.

Muhtemelen gece şekil değiştirip, eğlence mekanı olarak kullanılıyordu.

"Titriyorsun."

Çiçeğin dediği şeyle bu sefer kendime dikkat kesildim. Bazen sosyal anksiyetem olduğunu falan düşünürdüm, ama hiç bunu onaylatacak birine gitmemiştim. Ben de kendi başıma çözümler üretirdim.

Ama kısa vadeli olurdu hep.

"İyi misin?"

Kafamı evet anlamında salladım. İnanmasa da kafasını salladı. Ben de hafifçe gülümsedim.

"Hadi gidelim."

Beraber adımlamaya devam ettik. Çiçek fazla kalabalık bir grubun masasının önünde durdu.

"Merhaba millet."

***

"Sonra bir daha da gelmedi."

Masadaki herkes Çiçeğin anlattığı şeye kahkahalarla gülerken ben de tebessümle karşılık vermiştim.

Hala gergindim. Kalabalık insan toplulukları hep beni endişelendirirdi. Bu problemi en kısa zamanda yenmem gerekiyordu.

Benim işim, adaleti sağlayabilmek için, kendini ifade edemeyen insanları ifade etmekti.

Acilen bunu yenmem gerekiyordu.

Birkaç gözün üzerimde olduğunu hissetsemde sadece Çiçeğe bakıyordum.

Kendimi savunmam gereken yerde aslan gibi pençelerimi çıkarıyordum ama şu an pasif bir insan gibi göründüğümün farkındaydım.

İnsan jest ve mimikleriyle insanlara zaten kim olduğunu kolayca aktarabilirdi. Fakat işin kötü yanı benim karakterimle jestlerimin hep savaş halinde olmasıydı.

İçimden insanlara kolayca ısınamıyordum.

Yoruyordu, yıpratıyordu bu.

"Demek hukuk fakültesi kazandın hı?"

Saçlarının ucu mavi olan çocuk konuşmuştu. Aykırı bir havası vardı tüm masadaki gruba inat. Adı neydi? Görsel hafızam ve isim hafızam fazlasıyla kötüydü.

"Evet." Dedim hafifçe gülümsemiştim.

Mavi saçlı çocuk tepkisizce baktı. O an gülümsediğim için kendime kızıp yüzümü eski konumuna getirdim. Tüm ciddiyetiyle yüzüme baktı.

"İyi bir retorikçi olman gerekiyor, sadece doğruları söyleyerek dava kazanman bu global sistemde biraz zor artık."

Yavaşça çocuğu baştan aşağı süzdüm. Kendinden emin bir duruşu vardı. Çok müdahil olmamıştı konuşmaya. Ağır bir havası vardı. Ve bu ister istemez onu diğerlerinden ayırıyordu.

İyi bir diksiyonu vardı, ve ses tınısı çok güzeldi.

"İyi bir kelime haznesine sahibim diyemem çünkü en iyi retorikçiler bile asla kendini mükemmelim diye konumlandırmaz bence, fakat geliştiriyorum. Sana bu konuda katılıyorum."

Masadaki herkes bizi pür dikkat izliyordu şimdi.

"Enteresan." Dedi bir anda.

Continue Reading

You'll Also Like

3.5K 245 12
Çukurova toprakları, nice aşklara, sevdalara destan olmuş, kaç sevdalıları zindan, kaç yiğitlik hikayeleri ile dolu. Memleketi gibisi yoktur insanın...
3.2M 116K 64
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum. İkiz erkek kardeşim yerine ben hayatta kalmıştım, ben yaşamıştım...
1M 23K 39
Tam sınıftan çıkıcaktım ki gelen sesle dikildim kaldım."sen kal ada yapamadığın son soruya bakalım" OLUR OLUR HOCAM BAKALIM. Dırırııırıırıfırı Canı...