Sensiz Olmaz||Tamamlandı||

By HopemLuna

690K 34K 9.6K

Yeni bir şehir, yeni dostlar ve bir bebek... YT:24 Ekim Pazar 2021 Cover By🌠 Hayalliruzgarlar #1-Tarih #1-Kı... More

Hamileyim
Yeni Bir Başlangıç
Heyecan
O Anlar
Beklenmedik His
Bebeğin Babası
Kaçınılmaz
Yabancı
Düşük Tehlikesi
Pişmanlık
Enkazın İzleri
Elma Şekeri
Beklenmedik
Kalp Atışı Ve Sorun
Haber
Selda Yelkıran Offline
Proje
Kazanmak
Yalvarış-Gurur Demirel
Umut Kırıntısı
Kül Edene Kadar
Basılmak
Korku
Tehdit Ve İptal
Acı Çığlıklar
Kurtulmak
Yoldaş
Gerçekler
Son İz
İsteme Ve Süpriz
Nikah
Güçlü Kadın
Aile
Final
Özel Bölüm

Mezarlık, Teklif Ve İtiraf

21.2K 1.1K 554
By HopemLuna

100 oy ve 100 yorum

İyi okumalar diliyorum💞

*****

Gurur'un zor da olsa bilet bulmasıyla sonunda hava alanındaydık. Beni evden Gurur almıştı ve buraya gelene kadar soru yağmuruna tutmayı da ihmal etmemişti.

Hepsine de dürüstçe cevap vermiştim.

Sıramızın gelmesini beklerken telefonumu montumun cebinden çıkardım ve Kurt'a mesaj attım.

Gönderen:Siz

Sakın İzmir'e geleyim deme. Oraya geliyorum ve geldiğimi o kadın kesinlikle öğrenmeyecek!

Selda kesinlikle canına susamıştı ve ben onu sulamaya gidiyordum. Bu sefer onu elimden kimse alamazdı. Aklımda ona ne yapacağım hakkında planlar yaparken Gurur'un gülme sesini duyduğum an dikkatim dağıldı.

"Neden gülüyorsun?" dedim şaşkınlıkla yüzüne bakarak. "O kadına ne yapacağını düşünürken bayağı bir dehşet verici göründün..." nefeslenir gibi güldüğünde daha çok şaşırdım.

"Nereden bildin öyle düşündüğümü?" başını inanamaz bir şekilde iki yana salladı. "Yüz ifadenden tahmin etmek zor olmadı." tekrar güldüğünde bu sefer ben de gülmüştüm.

Uçağa bindiğimizde neyseki Gurur ile gitme fırsatı yakalamıştım. Dilay için tam zamanında gitmek istemişti.

"Her ne olursa olsun yanındayım. Seni gideceğin yere bıraktıktan sonra Dilay'ın yanına geçerim."

"Beni bırakmana gerek yok Gurur. Ben kendim giderim... Lütfen Dilay'ın yanına git ve onu yalnız bırakma." omuz silkti.

"İlk seni bırakacağım ve güvende olduğundan emin olduktan sonra Dilay'ın yanına gideceğim." dedi inatla ve benim de susmamı sağladı. Daha da uzatmadan başımı sallayıp önüme döndüm.

Saatler sonra İstanbul'a gelmiştik. Yanımda getirdiğim şey sadece çantamdı. Tabi, gerekli olan şeyleri de içine koymayı unutmamıştım.

Hava alanının kapısından çıktığımızda Gurur'un beni yöneltmesine izin verdim. Onun şoförü bizi gitmek istediğimiz yere getirecekti.

"Mihrişah," diyerek kulaklarıma dolan bağırma sesiyle başımı sesin olduğu yere çevirdim. Kurt, seri adımlarla yaklaştı ve tam önümüzde durdu.

Tersçe Gurur'a baktıktan sonra bana döndü ve derin nefes aldı.

"Yemin ederim ki güzelim, o kadının öyle söyleyeceğini bilmiyordum..." işaret parmağımı dudağına koyup susmasını sağladıktan sonra hızla geri çektim.

"Sana tek bir soru soracağım Kurt ama dürüstçe cevap vermeni istiyorum."

"Sor." dedi düşünmeden.

"Neden burada, İstanbul'dasın?" gözlerine perde inmiş gibi harelerinin kararmasını izledim. Merakla cevabını beklerken Gurur da yanımızdaydı.

"Dilay... Kardeşim kriz geçirdi..." demesiyle Gurur'un yanımızdan hışımla ayrılması bir oldu. Şokla olanları idrak etmeye çalıştığımda Gurur çoktan gitmişti.

"Ne? O nasıl?" dedim endişeyle.

"Şu an iyi. Doktoru, düşündüğü her neyse krizi tetiklediğini söyledi."

Düşündüğü şey ailesi olmalıydı. Aksi takdirde onu üzecek bir şey olduğunu sanmıyordum ve çok üzülmüştüm.

"Yaa," diyerek mırıldandığımda gözlerim doldu. "Ağlama." dedi Kurt elleriyle yanaklarımı kavrarken.

"Bana inanıyorsun değil mi? O kad-" hızla sözünü kestim.

"Sana inanıyorum ama şu an bunu düşünemeyiz. Di..." Dilay'ı gitmeyi istemekten son an da vazgeçtim çünkü Gurur'un oraya gittiğini biliyordum. Bu yüzden oraya gidemezdik.

"Beni evime getirir misin?" Kurt, yüzüme dikkatlice baktıktan sonra başını salladı. "Arabam diğer tarafta. Gidelim," diyerek eliyle ileriyi işaret ettiğinde onu onayladım.

Beraber yan yana yürürken ellerimi hırkamın cebine sokmuştum ve biraz daha genişletmiştim. Bakışlarım yerdeyken ikimizde konuşmuyorduk.

Kurt'un arabasına bindikten sonra çantamı önüme alıp sırtımı iyice koltuğa yaslamıştım.

"O kafeye neden gittiniz?" Kurt, arabayı çalıştırıp park ettiği yerden çıkardı.

"İş için güzelim. Biliyorsun ki şirketimizin ortağının kızı... Yusuf Yelkıran yerine o geldi. Yani babası adına. Sırf onu babası hatrına küçük düşürmemek için sustuğumu anladın değil mi?" anladığımı belirtmek adına başımı salladım.

Kurt, o kadının babası hatrına susmuştu ama onların ben de bir hatrı olmadığı için aklımdaki planı uygulamak için bir engelim yoktu.

Yaktım çıranı Selda Yelkıran.

O kadını bir göreyim, o zaman ortaklığı bir yerlerine sokmasını bilirim.

Şirkete her geldiğinde dekolteli kıyafetler zaten gözümün önünden gitmiyordu. Bir de bu olanlar eklenince iyice çileden çıkarmıştı beni.

Evimin önüne geldiğimde özlemle iç çektim. Sıradan bir mahallede ev bulduğum günü daha dün gibi hatırlıyordum. Fazla ünlü bir mimar değildim ama olsam bile bu evden taşınmayı düşünmüyordum.

Arabadan indiğimizde Kurt ile karşı karşıya durduk.

"Sen gidebilirsin artık..." nefeslendim. "İyi geceler." cevap vermesini beklemeden arkamı dönüp gidecektim ki bileğimden tutularak ona doğru çekildim.

"Bu gece seninle uyumama izin ver," diyerek yalvarır gibi bir hal takındığında boğazım düğümlendi.

"Lütfen, sadece bir kez." bir süre yüzünü inceledim. Kararım belliydi ama nedense onu bekletmek istedim. Daha sonra derin nefes alıp verdim ve başımı salladım. "Tamam."

Evimin kapısını açıp girdiğim ilk an o tanıdık koku burnuma doldu. İki aydır İzmir de olmama rağmen hala evim gibi kokuyordu. Neyse ki kokusunu kaybetmemişti.

Saat çoktan gece yarısını gösterirken evi havalanırmak için camları açtım. Daha sonra da ayakta beni izleyen Kurt'a çevirdim gözlerimi.

"Aç mısın?"

"Hayır güzelim," diyerek yanıma geldi ve beklemediğim bir an da saçlarımın üzerini öptü. Alnım, eğilmesiyle çenesine denk gelirken kokusu da burnuma dolmuştu bile.

Geri çekildikten sonra gözlerimi kırpıştırarak kahverengi gözlerine baktım. Elimi tuttu.

Gözlerim anında birleşen ellerimize kayarken, ilerledi ve beni de peşinden yürüttü. Hislerim sanki bir avuca sığmış gibiydi.

Odama girdik ve ışığı açan Kurt oldu. Her şey bıraktığım gibiydi. Evimi gerçekten de özlediğimi şu an daha net bir şekilde anlıyordum.

İki kişinin de sığabileceği yatağıma ve çiçekli çarşafıma baktım. Sanırım değiştirme vaktim gelmişti. Burada bıraktığım az eşyam vardı ama üzerimi değiştirmek istemiyordum. Zaten eşofman takımım vardı.

"Sana giyecek bir şeyler getireyim ben," diyerek mırıldandığım sırada işaret parmağımla alnımı kaşıdım.

"İstemiyorum... Seninle uyurken rahatsız olduğum hiçbir şey beni rahatsız etmez." yatağıma ilerledi ve yorganı açarak üzerine uzandı.

"Gel hadi." ışığı kapattım ve yanına uzandım. Aramızda biraz mesafe kalırken karnım ona değmesin diye bacaklarımı karnıma kadar çektim.

"Seni çok özledim. Varlığın nefes almamı sağlıyorken seni nasıl bırakırım ben?" ikimizinde başı yastıktaydı ve göz gözeydik.

"Özür dilerim," diyerek mırıldandım.

"Geçmişini öğrenmeme rağmen seni tedavinde yalnız bıraktım."

Kurt'un eli yanağıma değdiğinde orayı okşamaya başladı. Gözlerim kapanacak gibi olsada kapatmayıp gözlerine bakmaya devam ettim.

"Hak ettim. Hem de sonuna kadar. Sen öyle güçlü bir kadınsın ki sana gittikçe daha çok hayran oluyorum Mihrişah. Beni bırakıp giderken bebeğimizi seçtiğin için teşekkür ederim... Annem olsa seninle gurur duyardı."

Annem olsa seninle gurur duyardı.

Söylediği cümlelerden beni en çok etkileyeni o idi. Kurt'un annesi, anlattığı kadar bile olsa tanıdığım en güçlü kadınlardan birisiydi.

Ayrıca Kurt'a hamile olduğumu söylemek için aralanan dudaklarım kapanmıştı. Şimdi değil, yarın söyleyecektim.

"Yarın beni annenin mezarına getirir misin?" çenesi anında kasıldığında dikkatlice yüzüne baktım. Sokak lambası odamı aydınlattığı için yüzünü görmek benim için zor değildi.

"Tamam." dedi zorlukla. "Yarın beraber gideriz güzelim." ayaklarımı indirmeden ona yaklaşıp başımı boyun girintisine soktum. Ellerimi de kollarının altından dolayarak sarılmıştım.

Kolları anında sırtınu bulup beni sarmalarken nefeslerini saç diplerimde hissediyordum.

"Senin için bir tek dünyayı değil canımı bile feda ederim."

Gözlerim huzurla kapandı.

Artık içimizde halletiğimiz şeyleri, içimizde tutmamıza gerek yoktu.

*****

Sabah, Kurt ile beraber kahvaltı yaptıktan sonra evden çıktık. Çocuklarını okula yolcu eden bazı kişiler beni tanıdığı için selamlaşmışlardı ve nerede olduğumu sormuşlardı. Onlara kısa kısa cevaplar verip sonunda mahalleden ayrıldığımızda Kurt'un sesli bir şekilde nefesini dışarı verdiğini işitip ona döndüm.

"Bir sorun mu var?" göz ucuyla bana baktıktan sonra önüne çevirdi ve başını iki yana salladı.

"Hayır... Sadece İstanbul da olduğuna bir an inanamadım."

"Umarım geri gideceğimi tahmin de ediyorsundur Kurt." kaşları anında çatılırken direksiyonu tutan elleri sıkılaştı. "Ne demek gitmek? Ben bir daha senin yanımdan ayrılmana müsaade eder miyim?" alayla sırıttım.

"İzin almıyorum." ardından alayı bırakıp ciddileştiğimde sinirlendiğini görebiliyordum. "Sadece yarım kalan işlerim var. Çalıştığım şirketi yarı yolda bırakamam."

"Çalıştığın şirketi si*eyim!"

"Kurt!" diyerek tısladığımda tepki vermeden arabayı sürmeye devam etti.

Bir süre sonra mezarlıktaydık. Kurt'a destek vermek adına elini tuttuğumda, beklemeden elimi kavrayıp avuçlarına hapsetti. İlerlemeye devam ediyordu ve gözlerim istemeden mezarlık taşında yazan isimlere kayıyordu.

Kurt, durduğunda gözlerimi mezarlık taşında yazan isimden alıp önüme çevirdim ve aradığım şeyi buldu.

Peri Korel.

Boğazım düğüm düğüm olurken Kurt'un elini daha çok sıktım. Ne yapacağımı biliyordum ama nedense Kurt'u bırakmak istememiştim. Bir an bile olsun elimi ondan alamamıştım.

Ona baktığımda gözlerinin mezarda olduğunu ve dişlerini sıktığını fark ettim. "Kurt," diyerek ağlamaklı sesimle mırıldandığımda gözlerini zorlukla bana çevirdi.

"Söyle güzelim..."

"Annen sizi çok seviyor biliyorsun değil mi?" bir müddet gözlerime baktıktan sonra başını salladı. "Biliyorum. Ben de onu çok seviyorum." dediğinde annesi için sevgisini dile getirmesi kalbimi hoş tuttu.

Önümüze döndükten sonra ellerimizi ilk defa ayırarak yaklaştım ve dizlerimin üzerine çömelerek elimi toprağa dokundurdum. Ürpersemde kısa sürmüştü.

"Arabadaki suyu almayı unuttuk, getirir misin?" dedim Kurt'a bakmadan.

"Tamam güzelim," diyerek gittiğinde gözlerimi topraktan ayıramadım.

"Bizi izlediğini biliyorum anne," diyerek fısıldadığımda anında dolan gözlerimden yaşlar süzülmeye başlamıştı. Elimi bol giydiğim için şişkinliği belli olmayan karnıma koyduktan sonra gülümsedim.

"Torunlarına çok iyi anne olacağım. Onları asla bırakmayacağım. Söz veriyorum..." ağzımdan küçük bir hıçkırık kaçtığında dudağım titredi.

"Oğlun çok öküz ama bir şekilde idare ediyorum." ağlamaklı bir şekilde gülümsedim. "O senin güçlü oğlun ve kızın da daha güçlü olacak anne."

"Güzelim," diyerek konuşan Kurt'a döndüğümde şaşırmış ve bir o kadar da parlak gözlerle bana bakıyordu.

"Efendim?" dedim yaşlarla ıslanan yüzümü silip ayağa kalkarken. Yanıma yaklaşıp elindeki şişeleri yere bıraktıktan sonra beklemediğim an da bana sıkıca sarıldı.

"Kurt!" dedim ne olduğuna anlam veremezken. "Bir şey mi oldu?"

Bir süre sonra geri çekilde ve yanaklarımı sıkıca kavradı.

"Annem, annen oldu." bakışlarım endişesini kaybettiğinde rahatlamış bir şekilde nefes verdim. Bir an da fevri hareket edince korkmak kaçınılmaz olmuştu benim için.

Peri anneme dualar ettikten sonra mezarını suladık. Bir daha ki sefere çiçek getirmeyi aklıma not etmiştim.

"Mihrişah," diyerek topraktan pis olmuş ellerimi tutan Kurt'a çevirdim bakışlarımı. "Efendim?"

"Annemin huzurunda sana söylemek istedim. Yeri değil belki ama olsun..." merakla yüzüne bakmaya devam ederken ceketinin iç cebine elini uzattı ve sonunda aradığı şeyi bulup elini geri çıkardı.

Gözlerime değen kırmızı kutu beni şoka sokarken ellerim şaşkınlıkla açılan dudaklarımı kapattı.

Gördüğüm rüya mıydı? Hayır.

Emin misin Mihrişah? Belki de hamileliğin yan etkisidir.

Olamaz.

Bu gerçekti!

"Kurt..." sesimde dehşet verici bir şaşkınlık vardı.

Kurt, yüzümdeki şaşkınlığı sanki aklına kazımak ister gibi detaylı bir şekilde inceledi. Daha sonra da boğazını gürültülü bir şekilde temzileyip tek dizi üzerinde yere çökerek kırmızı kutuyu açıp bana uzattı.

"Yanımda, yarınımda... Ömrümde olur musun güzelim?" gözlerimden akan binbir yaş toprağa damlayıp gidiyordu. Heyecandan deli gibi titrerken rüzgarın bir anlık esmesiyle saçım yana doğru savruldu ve ben o an zorlukla kendime gelebildim.

Ellerimi ağzımdan indirdim ve nereye koyacağımı bilemeyerek iki yanımda sabit tuttuğumda mutlulukla kocaman gülümsedim.

"Evet, evet, evet..." Kurt, uzandı ve sol elimi tutup kutusundan çıkan pırlanta, tek taş yüzüğü yüzük parmağıma yavaşça geçirdi.

Yüreğim öyle bir hızlı atıyordu ki sanki çıkıpta, Kurt'un kalbini ele geçirecekti.

Kurt ayağa kalktığı an üzerine atılıp ona sıkıca sarıldım. Elleri anında belimi bulurken sarılışıma karşılık verdi. Başımın üzerini öptüğünü hissettiğimde ise artık zamanın geldiğini düşünerek geri çekildim ve mutlulukla gözlerine baktım.

"Kabul ettiğin için teşekkür ederim güzelim... Bir an saçma söz söyledim diye reddedeceksin sandım."

Kıkırdadım.

"Sana bir şey söylemek istiyorum..." sonra aklıma gelen şeyle duraksadım. "Ya da ilk bir şey soracağım."

"Sor yavrum." içim içime sığmazken beklemeden sorumu sordum.

"Tedavi bitene kadar pes etmeyeceksin değil mi?" başını iki yana salladı.

"Asla." derin nefes alıp verdim. Pratik yapma fırsatım olmadığı için anın verdiği heyecanla kafamı toprağa gömmek istesemde zorlukla bu isteğimi bastırdım.

Bir daha derin nefes alıp verdiğimde Kurt'un kaşları artık çatılı bir vaziyetteydi. Onu daha da meraklandırdığımı biliyordum.

Derin nefes aldım yeniden ama bu sefer Kurt'un sinirle solumasına sebep olmuştu.

"Söyle hadi güzelim." dedi sabırsızlıkla.

"Bebeklerimizi aldırmadım." diye pat diye söyleyiverdiğimde Kurt'un yüzü söylediklerimi idrak ettiği an donuklaştı.

Anında derin nefes alıp bırakmak yerine tuttum.

Bekledim, bekledim ve bir süre daha bekledim.

Kurt hala kendisine gelmekte zorlanıyor gibiydi.

"Kurt!" dedim sinirle ayağımı yere vurup kollarımı göğsümde kavuştururken. "Tepki versene be adam!"

İlk gözlerini kırpıştırdı birkaç saniye. Sonra, gözünden akan bir damla yaşla beraber elektirik yemiş gibi yüzüne baka kaldım.

Gözleri zorlukla karnıma indiğini gördüm ama dikkatim hala o akan damladaydı. Bir süre sonra zorlukla gözlerine bakmıştım.

"Aldırmadın mı?" dudağımı birbirine bastırıp başımı iki yana salladım.

"Bebeğimiz," diyerek zorlukla konuştuğunda göğsüme kocaman bir yumruk yedim sanki. Bu kabullendiği anlamına mı geliyordu artık?

Yani... Bebeklerimizi istemediğini söylemezdi değil mi?

Dudaklarım aralandığında hala şokun etkisinden çıkamayan halini dikkatlice izliyordum.

"Bebeğimiz değil..." dilimi dudaklarımda gezdirdikten sonra tekrar konuştum. "Bebeklerimiz," diyerek onu düzelttiğim an gözleri hızla ela gözlerime çevrildi.

"Ne?" dedi dehşet verici bir sesle. İlk defa Kurt'un farklı tepkisini görmemin şaşkınlığını yaşıyordum.

Yine de başımı salladım ve dişlerimi gösterecek kadar gülümsedim.

Gülümsememin arkasında onun reddedecek olmasını düşündüğüm için gizlenen bir korku vardı.

"İkizlerimiz olacak."

Hırkamın fermuarını yavaşça indirdiğimde gözleri dehşetle karnımdaydı.

Sonunda hırkamı çıkarıp üzerimdeki ince kazağın ucunu tutup yukarı kaldırdığımda verdiği tepki tarif edilemezdi.

Binbir çeşit duygu barındıran gözleri sonunda gözlerime çevrildiğinde çekinerek tebessüm ettim.

Bana doğru bir adım attı ama her ne olduysa durup, kendine kendine başını iki yana salladı ve elleriyle yüzünü kavrayıp yere çöktü.

"Si*eyim!" dedi elini toprağa sertçe vurarak. Ağzımdan şaşkınlık nidası firar ettiğinde hızla yaklaştım ve eğilip omuzlarına dokundum.

"Kurt..."

"Aklımı si*eyim ben lan!"

Bu sefer daha sert bir şekilde yumruk yaptığı elini toprağa hızla savurduğunda uzandım ve bir daha yapmasın diye ellerini tuttum.

Gözlerim hissettiğim şeyle ellerine kayarken şaşkınlığım giderek arttı.

Elleri titriyordu.

"Bu kadar mutlu olacağımı bilseydim..." dedi boğuk çıkan sesiyle zorlukla konuşurken. "Bana tatmadığım bir hissi tattıracağını bilseydim..." gözlerim gözlerini aradı ama alnına dökülen saçları ve kapanan gözleri buna engel oldu.

"Baba olacağım hissini daha güzel yaşayacağımı bilseydim..." duraksayarak konuşuyordu.

"Sevdiğim kadının ikimizden bir parça taşıdığını daha net kavrasaydım..."

"Mutluluğumuzu yarım bırakır mıydım hiç?" Kurt'un bedeni titriyordu.

Söyledikleri, kalbime bıçak gibi saplandığında doğruluk payının çok olduğunu ikimizde çoktan anlamıştık. Sadece o biraz geç kavramıştı.

Kurt hareketlendiğinde ayağa kalkacağını sandım ama bunu yapmadı. Bana iyice yaklaştı ve kollarını belime, başını da şişmiş karnıma yasladı.

Ellerim anında ensesiyle, baş kısmını kavrarken Kurt'un bedeni titremeye devam ediyordu.

"Size..." kasıldı. Bunu ellerimle net bir şekilde hissetmiştim.

"Size..." dedi tekrar zorlukla mırıldanırken. "Dünyanın en iyi babası olacağıma söz veriyorum."

Gözlerim Peri annemin mezarlığına kaydığında, mutlulukla gülümsedim.

Kurt, babası olacak o canavarı yok etmişti.

Ve şu an Peri annemin bize ışıldayan gözleriyle bakarak tebessüm ettiğini hissediyordum.

En çokta oğluna gururla bakıyordu.

Bölüm Sonu.

Kurt'un, Mihrişah'ın bebeği aldırmadığını öğrendiği andaki tepkisi nasıldı?

Valla elimden geleni yaptım. Kurt'un yerine kendimi koydum ama daha fazla nasıl tepki vereceğimi şaşırdım. Xd:)

Umarım beğendiğiniz bir bölüm olmuştur. Diğer bölümden ufak bir spoi veriyorum o zaman...

Selda Yelkıran'ı yolacazzzzzz ;)

Wattpad hesabımı takip etmeyi unutmayın lütfen ve sağlıcakla kalın. Görüşmek üzere❤️💞

Continue Reading

You'll Also Like

669K 13.3K 21
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...
5.3K 443 18
Yazın o belirgin, kendine has enerjisi pencerenizden, evinize çat kapı misafir olarak gelir. Üstelik bu misafirlik birkaç aylığına daimdir, kalıcıdır...
26K 1.4K 25
"Bu bir çeşit peri masalıysa cadıyı yendiğim kısma gelebilir miyiz artık?"
1.8K 87 7
Genç kadın hızla Arkasını döndü ve adamın yüzüne en sert darbesini indirdi. "Ordu hem sana hem bana küçük Çınar Karaman! Yıllar önce ben gittim. Şimd...