Zümra

By thezelalo

871K 44.4K 28.6K

İntikam ateşiyle yanan bir adam... Umuduna sarılan güçlü bir kadın... Zümra Korhan, babasının yaptıklarının b... More

Duyuru
1. Ölüm Meleği
2. Canavar
3. Anlaşma
4. İntikam
5. Cehennem
6. Karar
7. Oyun
8. "Gelinim"
9. 17 Aralık
10. Yardım Çığlıkları
11. Yakın Temas
12. Ah be Kadın
13. Dans
14. Hayal kırıklığı
15. Uyanan çocuk
16. Biriken Acılar
17. Kıvılcım
18. Nefret
19. Arzu
20. Buse
21. Geçmişin acı izleri
22. Çaresizlik
23. Yeni başlangıçlar
24. İtiraf
25. Acı gerçekler
26. Kalp sesi
27. İlk adım
28. Huzur
29. Yıldızlar şahidim
30. Sarıl bana
31. Son Vedam
32. Gerçekler Ve Yüzleşme
33. Son Defa...
34. Silinik Hatıralar
35. 17 Haziran
36. Sarmaşık
37. Hasretinle Yandı Gönlüm
38. "Beyaz Kelebeğim"
39. Canavarın İni
40. Herkes öldürür sevdiğini
41. Acı, Aşk, Vazgeçiş
42. Son Sahne

Zümra

74.7K 1.8K 392
By thezelalo

Deniz'in tuzlu kokusu ciğerlerime hayat olurken, annemle birlikte her zaman oturduğumuz bankta yine oturmuş, sessizce denizin üstünde neşeyle dans eden martıları izliyorduk. Annemin siyah gözleri, bu sefer karanlığın en güzel tonu yerine, karanlığın en korkutucu tonuyla bürünmüştü. Hüzünlü ve dertli göründüğünü biliyordum. Çünkü, annemi küçük yaşıma rağmen çok iyi tanıyordum.

Uzun bir süre sonra, nihayet dudaklarını aralayarak konuşmuştu. "Zümra'm burası bizim gizli yerimiz olsun... Olur mu?" diye sormuştu. Şefkatle uzun kahverengi saçımı okşarken beni sağ dizine oturtup kulağıma fısıldamıştı. "Bu aramazdaki en büyük sır olsun." Etrafına tedirgince bakarken "Olur mu Zümra'm?" diye tekrarlamıştı.

Neden öyle davrandığını anlamasam bile kafamla onaylamış, "Olur anne. Hem ben artık büyüdüm değil mi? Bana bir sır verdiğinde anında büyüyecekmişim, bana öyle demiştin... Yani artık büyüyeceğim." Büyüyecek olmanın sevinciyle anneme bakmıştım ama o yaşıma rağmen yüzündeki huzursuzluğa şahit olmuştum.

"Kızım şimdi seninle bir oyun oynayacağız ve bu oyun aramızda kalacak," demişti acıyla.

"Yeni bir oyun mu? Daha önce oynadığımız oyunlar gibi bu da çok mu gizli?" Heyecanla yeni oyunu beklerken annem kafasını sallayarak, burukça gülümsemişti.

"Bebeğim benim," Burnunu saçlarıma bastırıp, derin bir nefes aldığında saçıma küçük küçük öpücükler bırakıp, "Güzel kızım benim," diye eklemişti, titreyen sesiyle.

"Zümra'm benim." Burnunu çekip yüzümü avucunun arasına aldığında neden böyle davrandığını anlamamıştım.

"Anne neden ağlıyorsun? Oyunumuz çok mu kötü? Oynamak istemiyor musun?" Küçük parmaklarımla annemin yanaklarını ıslatan gözyaşlarını silip, "İstemiyorsan oynamayalım... Hem ben de oynamak istemiyorum," Demiştim.

Küçük kalbimle annemi gülümsetmenin derdindeyken, sabırsızca yeni oyunu beklemiştim. Annem gülümsediğinde onu gülümsettiğim için ben de gülümsemiştim.

Annemin tek bir gülüşü beni evrendeki en mutlu kişi yapıyordu. Kız çocukları babalarını severler diyorlar. Ama ben annemi daha çok seviyordum. İlk kahramanım, idolüm, rol modelim ve nefesimdi benim annem. Ama beni nefessiz bırakacağını hiç düşünememiştim.

"Yok ben ağlamıyorum, sadece oyuna hazırlanıyordum... Oyuna başlamadan önce biraz konuşalım mı bebeğim?" Kafamla onayladığımda annem beni kollarının arasına alıp, minicik bedenime sıkı sıkı sarılmıştı.

"İsminin neden Zümra olduğunu sormuştun ya? Anlatmamı ister misin?" Heyecanla kafamı kaldırıp anneme bakmıştım."Olur." Demiştim sabırsızca.

O zamanlar, ismim sınıf arkadaşlarıma göre çok kötüydü ve bu yüzden ben de ismimi sevmiyordum ama annem anlamının çok güzel olduğunu ve bana bir gün anlatacağını söylemişti.

"Zümra; güzel, zeki ve güçlü demek kızım." Kafamı yasladığım sıcak göğsünden kaldırıp annemin yüzüne bakmıştım. "Ben güçlü, zeki ve güzel olayım diye mi bana bu ismi verdin?" Merakla anneme bakarken kafasıyla onaylayıp gülümsemişti.

"Evet kızım ama başka bir şey daha var." Yüzüme düşen kahverengi saçımı arkaya itekleyip kafasını gökyüzüne kaldırıp denizin kokusunu içine çekmişti.

Oysa annemin en sevdiği koku, ormanın kokusu olmuştu. Ama neden o gün burada vedalaştığımıza hiçbir anlam veremiyordum.

"Zamanın birinde çok mu çok güzel bir kız varmış. Kızın adı da Zümra'ymış. Zümra o kadar güzelmiş ki onu gören bir daha unutamıyormuş. Bir gün onun güzelliğinden haberdar olan kötü kalpli prens onu kaçırmış ve zindanına hapsetmiş."

"Ama prensler yakışıklı ve çok iyi olur. Ben bunu sevmedim anne," dye homurdanıp annemin sözünü kesmiştim.

Ben bu masalı hiç sevmemiştim.

"Kızım bu masal değil zaten." Omuzlarımı silkip, kollarımı göğsümde birleştirmiştim. "Olsun ben yine de sevmedim, anlatma artık," demiştim huysuzca.

"Sonunu merak etmiyor musun bebeğim?" diye sormuştu annem, sabırla.

"Hayır. Sonunu merak etmiyorum," demiştim, sinirle.

Annem kulağıma eğilip, "Sonu mutlu bitiyor ama." Yüzüme bakıp gülümsediğinde, "Devam edebilir miyim?" diye, sormuştu.

"Tamam." Demiştim, homurdanarak. Ama anlatmasını istememiştim.

"Prens Zümra'yı zindanda saklamış. Kimse onun güzelliğini görmesin ve onu kimse sevmesin diye yanına kendisinden başka kimseyi yaklaştırmıyormuş. Zamanla Zümra kötü prensi sevmeye başlamış ama kötü prens kimseyi sevmemekle lanetliymiş... Zümra aşkının ikisine yeteceğini söyleyip prensi ikna etmiş. Prens kötü olmayı bıraktıktan sonra Zümra'yı zindandan çıkartıp kalenin en güzel odasını Zümra'ya vermiş ve birlikte yaşamaya başlamışlar ama zamanla Prens Zümra'nın güzelliğinden sıkılmış ve tekrar eski kötü prens olmuş. Ona sevda değil kötülük yakışıyormuş. Zümra prensin kötülüklerine artık dayanamayıp kaleden firar etmeye karar vermiş ve bir gece prens uyurken gizlice saraydan kaçmış... Zümra tekrar yaşadığı yere gelince prensle arasında yaşanan hiçbir şeyi kimseye anlatmamış. Günler, aylar ve yıllar geçmiş Zümra hâlâ çok güzelmiş ama güzelliği hiçbir işe yaramıyormuş onun tek ihtiyacı kötü prensmiş. Kötü prens onu kaçtığından beri ne aramış ne de sormuş. Zümra her sabah kötü prensin gelmesini, her akşam ise tekrar onu görmeyi diliyormuş."

"Prens neden Zümra'yı sevmemiş?" diye sormuştum, merakla.

"Lanetliymiş bebeğim," demişti, annem.

"Nasıl yani? Hiç mi aşık olmamış? Zümra'yı hiç mi sevmemiş?" diye sormuştum, merak ve kızgınlıkla.

Çünkü, her masalda olduğu gibi prens ve prensesin evlenip sonsuza kadar mutlu olması gerekiyordu.

"Hiç sevmemiş güzelim... Kötü prens Zümra'yı hiç sevmemiş ama onu özlemiş, çok özlemiş. Özleminden yataklara düşmüş, çok hastalanmış ama ölmemiş. Zümra'sını beklemiş çok beklemiş onu hiç sevmemiş ama onsuz da olamayacak kadar bağlanmış... Zümra bir gün kötü bir rüya görmüş. Rüyasında kötü prens çok hastaymış ve ondan bütün sevgisini istemiş. Eğer Zümra ona sevgisini verirse ölecekmiş ama Zümra kötü prens için ölmeyi bile göze almış. Rüyadan uyanınca hemen Kötü prensin kalesine gitmiş ve içeri girmiş. Kaledeki herkes çok mutsuzmuş Zümra onların mutsuzluğundan korkmuş ve korkuyla Kötü prensin odasına girmiş."

"Anne kötü prens neden hiç iyi olmamış? Neden hep kötü kalmayı tercih etmiş?"

"Çünkü prensin kalbi buzdan bir kaleymiş ve o kaleyi anca onu çok seven biri yıkabilirmiş."

"Zümra buzdan kaleyi yıkmaya mı geldi?" diye sormuştum sevinçle.

Annem, sorumu yanıtlamadan devam etmişti."Kötü prens yatağında hareketsizce uyurken Zümra ağlayarak yanına oturmuş ve elinden sımsıkı tutmuş. Prens sıcak eli hissedince gözlerini güçlükle açabilmiş... Karşısında Zümra'yı görür görmez hasret kaldığı kokusunu içine çekmiş. Günler geçmiş ve Zümra'nın aşkı kötü prensi iyileştirmiş. Kötü prens Zümra'nın gücünden güç alıp eski halinden daha güçlü olmuş-" Heyecanla annemin sözünü kesip, "Ve sonsuza kadar mutlu olmuşlar." Deyip, masalı bitirmiştim.

Annem kafasıyla onaylayıp,"Zümra'nın güzelliği ve gücü Kötü prense iyi geliyormuş." Demişti.

"Peki benim güzelliğim ve gücüm kime iyi gelecek?" Annem, küçük bedenimi kucağından indirip beni banka oturtmuştu.

Karşıma geçip dizlerinin üstünde durup küçük yüzümü avucunun arasına almıştı. "Senin gücün ve güzelliğin sana iyi gelsin. Her zaman güçlü olmalısın kızım. Her şeye ve herkese karşı çok güçlü ol Zümra'm. Sakın kimsenin seni ezmesine izin verme. Sakın kimse için gücünü yitirme kızım." Annemin, bu hali beni huzursuz etmişti. "Tamam mı kızım? Yaşadığın sürece güçlü ol. Güzelliğinden önce gücün gelsin kızım." Kafamla onaylamıştım.

Ama aslında, annemin neden bu kadar üzgün olduğunu anlamaya çalışmıştım.

"Anne, hani oyun oynayacaktık?" demiştim.

Annem bana sıkıca sarılırken, "Oyunumuz vardı değil mi?" Diye sormuştu.

"Zümra'm," boynundaki kolyeyi çıkartıp boynuma takmıştı. "Bebeğim, bunu boynundan çıkartma olur mu? Hep boynunda kalsın."

"Tamam anne," demiştim, kolyeyi sevinçle incelerken.

"Şimdi oynayacağımız oyun sonsuza kadar aramızda kalsın olur mu?" Kafamla onaylayıp annemin devam etmesini beklemiştim. "Babanla birlikte saklambaç oynayacağız."

Heyecanla, "Babamla barıştınız mı?" Diye sormuştum.

"Evet." Demişti.

"Babandan saklanacağım ve babanın beni bulması gerekiyor. Eğer babana bugünden bahsedersen beni hiçbir zaman bulamaz. O yüzden amcan ile babana bugünden hiç bahsetmemelisin tamam mı kızım?"

"Tamam anne. Bu aramızda sır olarak kalacak ve ben büyüyeceğim," demişttim, heyecanla.

"Şimdi ben saklanmaya gideceğim ve sen burada kalıp babanın gelmesini bekleyeceksin. Baban geldiğinde buraya nasıl geldiğini bilmediğini söyleyeceksin."

"Anne bu yalan söylemek oluyor," demiştim, saşkınlıkla.

"Bebeğim, yalan değil. Beyaz bir yalan," demişt annem.

"Ama yine de yalan işte," diye, direttirmiştim.

"Bebeğim bu aramızda sır olarak kalacaksa bu yalanı söylemek zorundasın, yoksa baban beni bulduğunda kaybederim ve kaybedersem çok üzülürüm," demişti, üzüntüyle.

"Yine ağlar mısın?" diye sormuştum.

"Bu sefer biz kazanacağız bu yüzden ağlamayacağım."

"Buraya nasıl geldiğimi bilmiyorum baba, diyeceğim." Annem sevinçle bana sarıldığında, "Aferin benim güçlü Zümra'm," demişti. "Şimdi gitmem gerekiyor."

"Hemen kazanalım anne. Kazanalım ki, bunu kutlayalım." Demiştim, sabırsızca.

Annem eğilip yanaklarımı birkaç kere öptükten sonra ıslak yanaklarını silip "Seni seviyorum bebeğim." Deyip geriye doğru adımlamıştı.

Birkaç adım sonra arkasını dönüp giderken kalbim sıkışmıştı. Annem arkasına bir an bile bakmayıp siyah bir arabaya bindiğinde ben oyunu kazanacağımız için heyecanla banka oturup babamı beklemeye başlamıştım.

🖤

Vedalar, her zaman üzücü ve can yakıcıdır. Ama benim annemle vedam, hiç üzücü olmamıştı. Çünkü ben o zaman çok küçüktüm. Annemin benimle vedalaştığını anlamayacak kadar küçüktüm.

Gökyüzünde sabırsızca uçuşan martıları, acıyla izlerken nihayet dudaklarımı aralayarak, kendi kendime konuşmaya başladım. "Tam on yedi yıl oldu anne. Kocaman on yedi yıldır saklanıyorsun, sence de artık sıkıcı olmadı mı? Bence çok sıkıcı oldu. Artık seni beklemeyeceğim. Zaten babam da sıkıldı, o da artık seni aramıyor. Bu oyunu sevmediğimi söylemiştim." Yanağımı ıslatan gözyaşlarım, benden bağımsız bir şekilde yanaklarıma düşüyordu. Oysa artık ağlamak istemiyordum.

Gözyaşlarımı silip önümdeki banka oturdum. "Ben hiçbir zaman pes etmedim. Her zaman senin güçlü Zümra'ndım ama çok yoruldum. Ayakta duracak gücü kendimde bulamıyorum. Kötü prens Zümra'nın bütün gücünü emdi anne... Güçsüzüm artık." Önümden geçen anne ile bebeğine uzun uzun baktım.

Bir an o bebeği kıskandım. Annesi ona bütün sevgisiyle bakıyordu ve bu kalbimi acıtmıştı. Annem gibi bakıyordu bebeğine, o da bir gün bebeğini bırakıp gider miydi acaba? Yoksa bunu bir tek annem mi yapmıştı?

Anne ile bebeği gözden kaybolduklarında, bakışlarımı mavi denize çıkartıp, sessizce mırıldandım. "Babamın günahlarının bedelini ödemekten, seni beklemekten, kin kusan bir adamın aşkını beklemekten yoruldum. Dayanamıyorum ne onsuz ne de onunlayken, her iki durum da canımı yakıyor." Sağ avucumu kalbime bastırdığımda, acısının biraz hafiflemesini istedim.

Kalbimin hafiflemesini, bütün yaralarının kabuk tutmasını istedim ama olmadı. Kalbim onu her hatırladığında, acı sözleri zihnimde her yankılandığında, bunu kendime yaptığım için kendimden nefret ettim. Bunu kendime ben yapmıştım onun hiçbir suçu yoktu. Oysa beni her seferinde uyarıyor, nefretini kusuyordu. Ama ben onu dinlemek yerine kalbimin aptal heyecanını dinlemiştim.

"En başından beri yapmam gereken şeyi yapmaya gidiyorum. En başından beri ağır, ağır değil de anında yapmalıydım, ama sana verdiğim söz yüzünden yapamadım." Alayla gülümseyip karşımdaki denize baktım.

On yedi yıldır annemin gelmesini beklediğim yerde annemin hatırasıyla konuşuyordum. Ama bunu etrafımda bana aptalmışım gibi bakan hiç kimse anlamıyordu, anlamayacaklardı da. Beni, sevdiğim adam bile anlamamıştı.

Zihnimde yankılanan acı sözleriyle Derin bir nefes aldım. "Biliyor musun anne? Demir benden tiksiniyor. Bana nefretle bakarken, ona aşkla bağlandım. Bana olan nefretine dayanamıyorum artık. Kara gözlerinde kin ve nefretten başka hiçbir şey göremiyordum. Kalbi buz kesmiş, buzdan kalesini yıkamadım. Aşkım, Zümra'nın aşkı kadar güçlü değilmiş." Boynumdaki kolyeyi çıkartıp, bankın üstüne bırakıp ayağa kalktım.

Bakışlarımı yine gökyüzünde neşeyle uçuşan martılara çekip, acıyla gülümsedim. Aşkıma son veda sözlerini iletmeleri için, mırıldanarak, "Seni çok sevdim Demir Arslan. Seni o kadar çok sevdim ki, sana olan sevgimden iğrendim. Seni o kadar çok sevdim ki senin için kendimden vazgeçtim..." Deyip, yanağıma düşen son damla gözyaşımı da silerek yürüdüm.

Bu benim aşkıma son vedam dı. İlk vedam olmamıştı belki ama bu son olacaktı.

🖤

Continue Reading

You'll Also Like

8.9K 242 13
Asayra babasının ölümünden sonra kendi içine kapanır. Sevdiklerinden ve kendinden uzaklaşan Asayra'yı yeni tanıştığı bir adam bilmediği gerçeklere ma...
8.1M 45.9K 16
TÜM BÖLÜMLERİYLE SİZLERLE TAMAMLANDI
TOHUM By P!NK

General Fiction

3.3M 101K 48
"BAĞIRMA BOŞUNA! BABAN SENİ SATTI!" Duyduğum sözlerle, biraz önce sinirle bağırdığımda gürleyen sesim, aniden içime kaçtı. "Ne... Ne saçmalıyorsun?" ...
633K 41.4K 86
"Ne var biliyor musun? Sana zerre inancım da güvenim de yok." Alp kafasını iki yana sallayıp telefonu hoparlörden alıp direkt kulağına götürdü. Söyle...