I'm a fire and i'll keep your...

By Maria2rose

9.8K 1.2K 75

Uzun zamandır arkadaş olan Minho ve Jisung bazı nedenlerden dolayı 2 yıl boyunca birbirinden ayrı kalmıştı. B... More

I'm a burning fire Chapter 1
I'm a burning fire Chapter 2
I'm a burning fire Chapter 3
I'm a burning fire Chapter 5
I'm a burning fire Chapter 6
I'm a burning fire Chapter 7
I'm a burning fire Chapter 8
I'm a burning fire Chapter 9
I'm a burning fire Chapter 10
I'm a burning fire Chapter 11
I'm a soothing fire Chapter 12
I'm a soothing fire Chapter 13
I'm a soothing fire Chapter 14
I'm a soothing fire Chapter 15
I'm a soothing fire Chapter 16
I'm a soothing fire Chapter 17
I'm a soothing fire Chapter 18
I'm a soothing fire Chapter 19
I'm a soothing fire Chapter 20
I'm a fire and i'll keep your brittle heart warm Chapter 21
I'm a fire and i'll keep your brittle heart warm Chapter 22
I'm a fire and i'll keep your brittle heart warm Chapter 23 (M)
I'm a fire and i'll keep your brittle heart warm Chapter 24 (M)
I'm a fire and i'll keep your brittle heart warm Chapter 25 Final

I'm a burning fire Chapter 4

464 69 5
By Maria2rose

Eveeet attığım bölüm hızlıca 5 vote olunca bugün ikinci bölümü de atmaya karar verdim. Umarım kitap hoşunuza gidiyordur yorum ve vote yapmayı unutmayıııııın~~ 

"Lütfen sabit kalabilir misin?" Minho, sinirli bir şekilde söyledi ve diğeri "Özür dilerim" diye mırıldandı. 

O anda Minho'nun odasındaydılar. Jisung duş almıştı ve bunun etkisiyle saçları nemliydi, Minho onun doğru kıyafeti seçmesine yardımcı olmuştu ve arkadaşının mavi büyük boy kazağıyla kendini çok rahat hissediyordu. Ayrıca kot pantolon giyiyordu ve Minho şu an tırnaklarına oje sürüyordu; bu tatlı mavi renk kazağıyla güzel bir şekilde bütünleşmişti. 

Jisung, Minho'nun tırnaklarına çok dikkatli bir şekilde oje sürmesini izledi ve hepsini bitirdiğinde küçük yıldız çıkartmaları ekledi. Minho'nun gülümsemesi o kadar büyüktü ki, Minho'nun küçük eseriyle gurur duyan yüzü parçalanmak üzereymiş gibi görünüyordu. 

"Çok güzel görünüyorlar, değil mi?" Büyük olan gururla gülümseyerek sordu. "Evet, iyi iş çıkardın, hyung" Jisung gülümseyerek karşılık verdi ve tahmin edilemeyecek bir şekilde hızlıca Minho'nun yanağını öptü. "Teşekkürler."

Minho, yanaklarının ve kulaklarının uçlarının ısınmaya başladığını, gözlerinde yüzen utangaçlığı hissetti ve Jisung'un bakışlarından kaçınmaya çalıştı. 

" Saçını kurulamama izin ver. " Minho'nun sesi çok tatlıydı. Minho saç kurutma makinesini açtı ve Jisung'un saçlarını sessizce kuruttu; Jisung'un saçlarına küçük olanın sevdiği şekilde dokunmaya vakit ayırdı. En sonunda Jisung'un sarı saçlarını da tarayarak "Çok güzel görünüyorsun" dedi. 

Arkadaşının yüzü kızardı ve neredeyse duyulmayacak bir şekilde  " Teşekkürler" dedi.

 " Ben de duş alacağım ve senin gibi güzel görünmeye çalışacağım" dedi Minho ve yeniden göz kırptı. Bir başka kırmızılık Jisung'un yanaklarında oluşmaya başlamıştı.

Minho, Jisung'un giydiklerine benzer bir şekilde kot ve boğazlı bir kazak aldı. Sade ve rahat. Arkadaşlarının Jisung ile tanışması onu endişelendirmiyordu, onların birbirlerine benzediklerini ve hemen birbirlerini seveceklerini biliyordu. 

Jisung biraz utangaçtı ama Minho ordaysa, o an genç olan kendini sorunsuzca ifade edebiliyor ve neşeli kişiliğinin ortaya çıkmasına izin veriyordu, sadece küçük bir destek ve güvene ihtiyacı vardı. Ayrıca diğer çocuklar da kibar ve samimiydi, bu yüzden Jisung'un hafif bir desteğe bile ihtiyacı yoktu. 

Minho ve Jisung yemeği üstleneceği konusunda anlaştılar - Minho özel ev yapımı pizzasını pişirecek - ve diğer çocuklar da içecekleri getirecekti. Minho yatak odasında saçlarını tararken Jisung'un " Sanırım pizza yanıyor !" diye bağırdığını duyduğunda tarağı komodinin üzerine bırakıp Jisung'un olduğu yere yani mutfağa doğru koştu. 

Ama Jisung'u sadece öğleden sonra birlikte pişirdikleri kekleri süslerken buldu. Pizzanın yanması diye bir şey yoktu, sadece Jisung'un cupcake'lere krem şanti sıkması ve üzerine bir şeyler serpiştirmesi vardı. 

"Yanan bir şeyin kokusunu alamıyorum" dedi Minho ve kollarını göğsünde birleştirip kaşlarını çattı.

"Ben sadece sana özel süslememi göstermek istedim, fakat gelmeyeceğini biliyordum." diyerek somurttu; Jisung ne zaman somurtsa Minho onu her zaman affederdi. 

Minho iç çekti. "Çok güzel görünüyorlar, Jisung-ah" küçük olana yaklaştı ve Jisung'un dudağının kenarında ki krem şantiyi fark etti. "Krem şantiyi beğendin mi?" ses tonu alaycıydı ve dudaklarında bir sırıtma vardı. Jisung gözlerini devirdi ve Minho'nun gözlerinin nerede olduğunu fark ettiğinde dudağının kenarını temizledi.

"Evet sersem. Lezzetliydi" dedi ve parmağıyla biraz krem şanti aldı " Denemelisin".

Jisung'un gözleri ısrarcıydı. Dudaklarını kendini beğenmiş bir gülümsemeyle birleştirdi ve kaşlarını kaldırdı. Dudağının önünde parmağı krem şantiyle kaplıyken Minho ile alay etti. Minho, Jisung'un parmağına baktı, kararsızlıkla bir nefes verdi. 

Minho Jisung'un elini kendi elleriyle tuttu, havadaki gerginlik elle tutulur derecedeyken Minho dudaklarını Jisung'un parmağının etrafına sardı.

Kapı zili çaldı ve Jisung, Minho'nun dokunuşu derisini yakıyormuş gibi elini itti.

Jisung "Ben bunu bitireceğim, git kapıyı aç" dedi, büyük olan başını salladı.

Minho kapıyı açtığında yanakları kızarıktı ve üç sıcak gülümseme onu karşılamıştı.

Kalbini koruması gerektiğini, onu yakacağından emin olduğu bir ateşle oynamaması gerektiğini kendine hatırlatması gerekiyordu.


....................

Arkadaşlarının ve Jisung'un hemen uyum sağlayacağını düşündüğünde yanılmamıştı. Nefeslerinde alkol ve parmak uçlarında pizzadan gelen sos lekeleri ile gülüyor ve yüksek sesle konuşuyorlardı. Jisung hemen Felix'le anlaşmıştı. Felix, Jisung'un ojeli tırnaklarına övgüde bulunmaktan kendini alamadı, Minho'ya somurttu ve onun da tırnaklarını yapması gerektiğini söyledi. Sanki ikisinin de göbek bağları aynı anda kesilmiş gibiydi. Changbin ve Chan ile de iyi geçinmişti — özellikle yanına oturan Chan ile, Jisung'un yorumlarına durmadan güldüler — çünkü üçü de müzikle ilgileniyordu — farklı şekillerde belki ama sonuçta müzikle ilgileniyorlardı.

Minho büyük bir gülümseme ve içi rahat bir kalple onları izledi. Arkadaşlarının birbirleriyle anlaştıkları görüntüyü seviyordu. 

"Birbirinizle nasıl tanıştınız?" Felix durup dururken, gözlerindeki merak ve çilli yanaklarındaki kızarıklıkla sordu. 

Jisung, "Minho hyung ve ben aynı bir kaç aylığına aynı üniversiteye gittik," diye yanıtladı. Bardağını aldı ve kırmızı şaraptan bir yudum aldı.

"Birkaç ay mı?" Chan sorgularken kaşların çattı.

"Evet, bir sanat üniversitesinde beraber okuduk ama sonra dans etmenin benim asıl yapmak istediğim şey olmadığını anlayınca okulu bıraktım. Bu benim için sadece bir hobiydi" diye cevap verdi Minho omuz silkerek.

Jisung, "Ama yine de üniversitesini değiştirse bile ondan kurtulamadım, adeta sülük gibi üzerime yapıştı" dedi yüzündeki sahte bir üzüntüyle.

Minho açık ağzıyla ona baktı, sarışının söylediklerine inanamadı ve gözlerini Jisung'dan ayırmadan kafasını iki yana salladı — Jisung, Chan ve Felix ile gülüyordu.

"Çay isteyen var mı? Ayrıca Jisung ve benim birlikte pişirdiğimiz cupcake'ler de var." Ellerinden birini Changbin'in beline koyarak konuyu değiştirdi.

Kahve isteyen Jisung hariç hepsi çay istedi. Minho, Changbin ile birlikte mutfağa gidip her şeyi hazırladı.

Changbin boğazını temizledi ve Minho'nun dikkatini kendisine çekti. "Bahsettiğin çoccuk bu mu?" Genç adam suyun kaynamasını beklerken sordu.

Minho iç çekti. Changbin ile ilişkisi diğerlerinden biraz farklıydı. Onlar daha yakındı ve ona bir gece, Changbin'in evinde içtikleri zaman Jisung'a olan duygularını anlatmıştı. 

"Evet, sana bahsettiğim çocuk. Üniversiteden bir arkadaşım." Minho, Jisung bir şey yapmamış gibi görünmek için elinden geleni yaptı ama Changbin çok iyi biliyordu.

Changbin ona baktı, içini gördü, onlarca kez okuduğu en sevdiği şiirlerden biri gibi onu okudu, onu ezbere biliyordu. Minho'nun dudaklarının ince bir çizgi halinde olduğunu ve parmaklarının kazağının ipliklerinden biriyle gergin biçimde oynadığını fark etti.

"Buraya gel" Changbin kollarını açarak onu sarılmaya davet etti ve Minho kabul etti, güçlü kollar beline sarıldığında iç çekerek. "Ona söylemeyecek misin?" Changbin'in sesi kısık ve rahatlatıcıydı.

"Söyleyemem, arkadaşlığımızı mahvederim.. yapamam..." diye fısıldadı, tanıdık eller belini okşamaya başladığında rahatlamayla gözlerini kapadı. O an, onunla bazı düşüncelerini paylaşacak kadar güvende hissetti. "Bazen, bana baktığında veya beni dinlediğinde onunla bir fırsatım olduğunu hissediyorum, ama her şeyi uydurduğumu biliyorum, çünkü onunla bir fırsat yaratmak istiyorum. Bazen arkadaşlığımızı bitirmem gerektiğini hissediyorum, böylece onu unutabilirim, ama bunu da yapamam, onu seviyorum ve hayatımda olmasını istiyorum, bir arkadaş ya da her neyse."

Changbin, "İlişkini bitirmen onu unutacağın anlamına gelmez." dedi. 

"Evet! Biliyorum... Ama eğer arkadaşlığımızı bitirirsem beni aradığında, birlikte kahvaltı hazırladığımızda ya da ben kanepede yatarken gelip yanıma uzandığında rol yapmama gerek kalmaz. " 

" Sana umut vermek istemem ama... "

" Hayır, ne demek istediğini biliyorum. Jisung böyledir sarılmayı, öpmeyi, temas etmeyi sever. Bu benden hoşlandığı anlamına gelmez, bu onun kişiliği. " 

Changbin ağzını açıp daha fazlasını söylemek istese de birisinin mutfağa girip onlara meraklı gözlerle, özellikle de Changbin'in ellerinin olduğu yere bakması onları rahatsız etti.

"Böldüğüm için üzgünüm," diyen Jisung, arkadaşının vücudundaki Changbin'in eline bakmaktan kaçınmaya çalışıyordu.

Minho gülümsedi, Changbin'in göğsüne hafifçe vurdu ve uzaklaştı. Su sonunda kaynamıştı ve onu kupalara döktü. Jisung, içki içerken kullandıkları bardakları lavaboya bıraktıktan sonra oturma odasına dönmüştü. Minho Changbin'e döndü;  "İçinde cupcake olan tabağı al da oturma odasına dönelim." 

Gece öyle devam etti, ellerinde sıcak kupalarla ve kahkaha sesleri odayı doldurarak. Değişen tek şey Jisung'un davranışıydı. Sarışın, ara sıra gözlerini Minho ve Changbin'e dikmiş, biraz daha sessizdi. Gözlerini, Minho'nun baldırında olan Changbin'in ellerine dikiyor ya da, Changbin'in yanağına bulaşan krem şantiyi alan Minho'ya dikiyordu. Arkadaşı ve Changbin'in birbirlerine dokunuşlarının nasıl da rahat olduğunu fark etmişti.

Jisung ve Minho'yu bir kez daha yalnız bırakan konuklar gidince her şeyi temizlemeye karar verdiler ki ertesi sabah yapmak zorunda kalmasınlar. Bulaşıkları yıkadıktan ve kuruladıktan sonra oturma odasını temizlerken Jisung'un ağzından kelimeler döküldü. 

"Changbin ile çok yakınsınız, değil mi?" 

Minho şaşkın bir şekilde ona baktı. "Hm, evet ?" Sesi şaşkındı ve kaşlarını çatmıştı. "Buraya ilk geldiğimde tanıştığım ilk kişi oydu, tatlı birisi." 

"Evet, onun tatlı olduğunu düşündüğünü fark ettim," diye kısık sesi ile yanıt verdi sarışın olan.

Minho ona baktı ve onu dikkatlice inceledi. Başını eğmiş ve gözlerini kısmıştı. "Ne dedin?"

"Yani ikinizin iyi anlaştığı açık. Ona yapıştın, kalçasına dokun, yüzündeki kremayı temizleyip ona sarıldın..."

"Biliyorsun ki yeşil sana yakışmıyor, değil mi?" Minho, kendini beğenmiş bir şekilde gülümserken söyledi.

Jisung ağzını açtı ve sudan çıkmış balık gibi görünerek onu kapattı. Gözleri büyüdü ve suçüstü yakalanmış gibi hissetti. "Kıskanç değilim," pembe yanakları ve kulaklarıyla söyledi.

Minho "Öyle diyorsan öyle olsun canım" diye omuz silkti, sırıtması hala dudaklarında duruyordu.

Temizliği sessizce yapmaya devam ettiler ama Jisung'un aklı düşünce ve sorular denizinde yüzüyordu. Büyük olan klimanın kumandasını yastığın altına koyan Jisung'un dikkatsizliğine gülmemek için kendini zor tutuyordu. Arkadaşını bu şekilde görmek çok komikti. 

Minho yeri süpürürken "Bu kadar düşünmeyi bırak, eğer merak ediyorsan sana anlatabilirim." dedi.

Jisung büyük, ürkek gözlerle ona baktı. Utanarak itiraf etti, "Merak ediyorum."

Minho dudaklarını ıslattı. Kelimeler ağzından döküldüğünde ağzında tuhaf bir his kalmıştı. "Changbin ve ben bir süre takıldık, bu kadar."

Jisung, Minho'nun arkadaşıyla yemek yedikleri masayı temizlemeyi bıraktı ve büyük olana baktı. 

"İkiniz çok yakın olmasının sebebi, bu yüzden mi?"

"Ha... evet" büyük olan omuz silkti, fazla önem vermemişti. "Ama —" garip bir şekilde bir açıklama yapmak istedi " Ama artık birlikte değiliz. Aylar önce bitirmeye karar verdik."

Minho, Jisung'un ifadesinin bir saniyede nasıl değiştiğini, gözlerini kapatıp daraldığını fark etti. Bir an için belki daha ciddiye alıp Jisung'a iyi olup olmadığını sormayı düşündü, eğer bir şey onu rahatsız ediyorsa..., ama Minho başını salladı ve bunu düşündüğü için kendini aptal gibi hissetti.

Jisung onun biriyle takılıp takılmamasını umursamadı. İkisinin — Minho ve Jisung — insanlarla ilişki içinde olacağı belliydi ve ilgilenmemeleri gerekirdi. Önceden birbirlerine aralarındaki küçük aşklardan falan bahsederlerdi, ama şimdi ne olmuştu? Hiçbir şey. Takılmak normal bir şeydi, garip bir şey değil.

"Bu arada, yarın benimle alış-veriş merkezine gitmek ister misin? Yapmamız gereken şeyler bitiyor ve ben de sana en sevdiğim kahveciyi göstermek istiyorum," dedi Minho.

Onlar zaten bütün temizliği bitmiş ve dişlerini fırçalamış, pijamalarını giymişlerdi. Minho, Jisung'un kapısının yanında duruyordu, gözleri uykuluydu. Minho, Dori'nin Jisung'un yatağının ucunda uyuduğunu fark etti, demek o hain orada uyuyordu.

"Evet, çok isterim" Jisung'un sesi kısıktı.

"Tamam, iyi geceler." Minho odasına gitmeden önce gülümsedi ve Jisung'un alnını öpüp onunla beraber uyuma arzusunu bastırdı.



Continue Reading

You'll Also Like

149K 15.7K 53
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
2.4K 217 11
Jisung küçüklüğünden beri konuşmazdı. Ailesi bile Jisung'un sesini zar zor duyarken okulda dilsiz olarak anılıyodu. Minho ise tam tersi olarak okula...
24.2K 2.7K 21
mincatlee abimden uzak dur minsung, hyunin. 07.06.2021
18.8K 1.9K 45
Minho, kendisine mesaj atan sözde Jisung'a aşık olmuştu fakat hayatında her şeyden daha önemli bir yer edinmiş bu kişinin sakladığı büyük sırrı bilmi...