KANLI AY +18

By rbpattinson

51.8K 842 1.7K

Kanlı Ay.. Bu hikaye fantastik olup tamamen hayal ürünüdür.. 📍+18 Olaylar İçermektedir📍 ... Elleri kocasını... More

Ay Parçası.. |1.Bölüm|
Hesap Ver! +18 |2.Bölüm|
Başka Birisi.. |4.Bölüm|
Yasak Elma +18 |5.Bölüm|
İntikam |6.Bölüm|
Huzurun Doruğu..|7.Bölüm|
Beklenmeyen Misafir|8.Bölüm|
Kurşun.. |9.Bölüm|
Vuslat..|10.Bölüm|
Yağmur..|11.Bölüm|
Kavga..|12.Bölüm|
İş..|13.Bölüm|
Kelle Paça..|14.Bölüm|
Pes..|15. Bölüm|
Maç..R&M|16.Bölüm|
Kelepçe|17.Bölüm|
Cam Kırıkları|18.Bölüm|
Sigara..|19.Bölüm|
Yüzük..|20.Bölüm|
Evliliğe İlk Adım..|21.Bölüm|
Elbise Krizi..|22.Bölüm|
Halvet..|23.Bölüm|
Balayı..|24.Bölüm|
Sürpriz..|25.Bölüm|
Ateşli Gece..|26.Bölüm|
Aşkın Meyvesi..|27.Bölüm|
Türk Askeri..|28.Bölüm|
Bedenlerin Siftahı..|29.Bölüm|
Sebepsiz Gidenlere 🚬 |30.Bölüm|
Her Şeyin Bir Sonu Olduğunun Kanıtı Olan Bölüm..|31.Bölüm|

Ben sana.. |3.Bölüm|

2.1K 34 221
By rbpattinson

Önceki bölümden hatırlatma;

Kız gözyaşlarını durduramıyordu. Adam ne yapacağını bilemez durumdaydı. Aklına gelen fikirle kıza baktı.

"Tamam ağlama gitmeyeceğim."

...

Sanki garip bi deneyim.
Sevmek zor ama deneyin..

3.Bölüm..

Saat 15:30

Şirin Ayperi gittiğinden beri odasından çıkmıyordu. Ayaz kardeşinin bu haline karşılık şirinlik yaparak onu mutlu etmeye çalışıyordu.

"Abim hadi gel birlikte dışarıya çıkalım."

"Ben gelmeyeceğim abi sen git."

"En sevdiğin cafeye gidelim.."

"Ben artık o cafeye gitmem."

"Niye?"

"Orada çalışan bi davar var da o yüzden."

"Kim o davar ve sana ne yaptı?"

Şirin olanları abisine anlattı. Ayaz duydukları karşısında sinirlenmişti.

"Ben onun ağzını burnunu kırmaz mıyım şimdi!"

Şirin yanından hızla kalkan abisini durdurdu.

"Abi yapma. Ben kendim vermek istiyorum cezasını. Lütfen anlattığıma pişman etme."

"Tamam ama her zaman yanında olduğumu unutma tamam mı abim."

"İyi ki varsın.."

"Sen de geri zekâlı :)"

"Uf s*ktir git abi ya iki dakika duygusallaşamıyoruz! Öküz!"

Ayaz kardeşinin kafasına vurup odadan çıktı. Şirin abisinin arkasından gülerek yastık fırlattı.

Kız aklına gelen fikirle kalkıp hazırlandı ve cafeye gitti. Cafenin dışında havuz kenarında bir masaya oturdu. Oradan rastele bir garson çevirdi. Garson masaya gelip ne istediğini sordu.

"Buyrun efendim ne arzu edersiniz?"

Şirin gülümseyerek ve eliyle göstererek cevap verdi.

"Şuradaki çocuğu."

Kız o tarafa bakıp yeniden Şirin'e döndü.

"Pardon?"

"Benimle o ilgilensin."

Kız çocuğun yanına gitti. 5 dakika kadar sonra çocuk geldi. Kızı görünce ters ters bakarak soru sordu.

"Noldu niye beni çağırdın?"

"Özür dilemeni istiyorum."

"Pardon da ne için?"

"Beni kucağınıza aldığınız için."

"Bakın hanımefendi. İşim başımdan aşkın inanın sizinle uğraşacak vaktim yok. Size iyi günler."

Adam arkasını dönüp gidecekken kız kolundan tuttu ve gitmesini engelledi.

"Tamam uğraşmıyorum sipariş vereceğim."

"Ne istersin?"

"Limonlu maden suyu istiyorum."

"Tamamdır."

Adam kızın yanından uzaklaşıp 2 dakika sonra elinde maden suyuyla geldi.

"Buyrun.. Afiyet olsun."

Kız içeceğinden bir yudum alıp adama geri verdi.

"Ben vazgeçtim ya sade istiyorum."

Adam sabır dilercesine kızın elindeki şişeyi alıp yenisini getirdi.

Kız onun da tadına baktıktan sonra adama geri verdi.

"Bunu da istemiyorum. Bana bir kola getir lütfen.."

Adam sabırla kızın dediğini yaptı. Elinde bardağa koyulmuş kola vardı. İçinde ise buzlar vardı. Şirin kolanın içine bakıp burun kıvırdı.

"Ben buzsuz istiyorum. Yenisini getir."

Adamın sabrı taşmak üzereydi. Kolanın içine elini sokup buzları içinden çıkardı.

"Al sana buzsuz kola!"

"Napıyosun sen be!"

"Ben size hiçbir şey yapmadım.. Benimle uğraşmayı kesin ve işinize bakın!"

Şirin adamın sinirine karşılık gülümseyerek üzerine yürüdü.

"Benim işim sensin yakışıklı :)"

Kız adamın üzerine gittikçe adam geriye doğru adımlar atıyordu.

"Hanımefendi gelmeyin üzerime. Kötü bir şey olsun istemiyorum."

Şirin gülümseyerek üzerine gelmeye devam etti. Yolu havuzun yanında bitmişti. Herkes pür dikkat onlara bakıyordu. Kız adamı göğsünden havuza ittirdi. Adam düşerken kızı da elinden tutup havuza çekti. İkisi birden düştüler.

Kız nefes nefese sudan çıkmak için çabalıyordu ama çırpındıkça batıyordu. Adam sudan çıktığında kızın çırpındığını görüp yanına gitti. Belinden kavrayıp nefes alması için sudan çıkardı.

Kız nefes nefese adamın boynuna tutundu. O kadar sıkı tutunuyordu ki adam boğulacaktı. Zar zor havuzdan çıktılar. Çalışanlar örtü getirip omuzlarına koydular. Patron yanlarına geldiğinde ikisine de sert sert baktı.

"Bu ne rezalet Ferhat!"

"Patron kusura bakma kaza işte düştük.."

"Ben anlamam kaza falan. Kovuldun!"

Ferhat oturduğu yerden kalkıp o ortamdan uzaklaştı. Şirin de patrona doğru bağırdı.

"Sen ne şerefsiz bir insansın be! Havuza düştü diye çalışan mı kovulur pislik herif!"

Şirin de çantasını alıp Ferhat'ın arkasından koşarak ilerledi. Koşarak bile onun hızına yetişemedi. Koşmalarının arasından adama seslendi.

"Ferhat.."

Adam cevap vermeden yoluna devam etti.

"Özür dilerim. Nolur dur."

Ferhat sertleşmiş sesiyle kıza cevap verdi.

"Git başımdan!"

Şirin hızını artırıp adamı kolundan tutarak kendine çevirdi.

"Çok özür dilerim."

"Dileme! Defol git başımdan! Rahat bırak beni!"

Kız adamın peşinden yavaş yavaş ilerlemeye başladı. O sırada gökyüzünden birkaç damla yağmur indi yeryüzüne. Ferhat hızını daha da artırmıştı. Şirin de hızlandığında yağmur damlaları da onlara ayak uydurur gibi çoğalıp hızlanmışlardı.

Zaten ıslak olan ikili aralarındaki 1 metre mesafeyle yürüyorlardı. Ferhat adımlarını hızlandırıp arayı açtıktan sonra yıkık bir barakaya girdi. Orada oturan çocukların yanına oturup kolları arasına aldı.

Şirin duvarın arkasından eğilip ne yaptıklarına bakmaya çalıştı ama göremedi. Dediklerini duymak için yavaş adımarla barakaya yanaştı ve onları dinlemeye başladı.

"Ferhat abi neden bu kadar ıslaksın."

"Havuza düştüm abicim."

"Peki neden bu saate geldin eve? Genelde işte olurdun da."

"Artık orda çalışmayacağım abim. Başka bir iş bulucam."

Şirin duyduklarından sonra ne yapacağını bilemeyerek yerinde kıpırdandı. Ne yapmıştı böyle.. Sırf inat yüzünden bu çocukların ekmeğiyle oynamıştı. Çantasından paraları çıkarıp eline sakladı ve yavaş adımlarla barakanın kapısından içeriye girdi.

"Selam."

Ferhat kaşlarını çatıp oturduğu yerden kalktı.

"Ne işin var senin burada? Ben sana git demedim mi! Takip mi ediyosun kızım sen beni! Sapık mısın nesin bi siktir git başımdan ya!"

Şirin gözlerindeki yaşları tutamayarak yanaklarından akmasına izin verdi.

"Bak ben bir hata yaptım.. Bunun için senden çok özür dilerim."

"Evet sen bir hata yaptın! Yapma dedikçe inadına yaptın! Çünkü dünya senin etrafında dönüyor değil mi prenses.. Çok düşündün mü bari? Planladın mı bunu? Bravo ama başardın.. Hayatımızı mahvettin mutlu musun? Al gör şaheserini!"

"Ben çok özür dilerim. Hatamı telafi etmek için her şeyi yapacağım. Ne isterseniz yaparım. Nolur beni affedin."

"Affetmiyorum. Nasıl girdiysen öyle çık git hayatımdan!"

Şirin arkasını dönüp gideceği zaman durdu. Pes etmeyecekti. Kendini affettirmeden ona rahat yoktu. Çocuklara doğru ilerleyip yanlarına çöktü. Elindeki buruşmuş paraları çocuklara verdi.

"Beni affedin olur mu? Sizi üzmeyi istemedim.."

Çocuklar gülümseyerek baktılar karşılarındaki kadına.

"Biz sana küsmedik ki abla.. Paranı alabilirsin Ferhat abim veriyor bize."

Şirin çocukların başlarını okşayıp yanaklarından öptü. Ferhat'ın yanından geçip yağmurun altında ıslanarak ilerlemeye başladı. Aklına gelen şeyle durdu ve yeniden arkasına döndü.

"Üstünü ne zaman değiştiriceksin?"

Ferhat ters ters bakarak kıza cevap verdi.

"Sana ne!"

"Hasta olursun bak. Hemen değiştir."

Ferhat sabır dilercesine elini alnına koydu.

"Beni tek hasta eden sensin. Sen hayatımdan çık bana hiçbir şey olmaz!"

Şirin bir şey demeden arkasını dönüp gitti. Yaklaşık 1 saat sonra eve varmıştı. Varmıştı varmasına ama yol boyunca herkes ona dik dik bakmıştı. Hemen kendini odasına atıp üzerini değiştirdi.

...

Saat Gece 12:30

"Nasıl burda benimle mi kalacaksın?"

"Hayır. Arabada yatacağım."

"Ama orda belin tutulur. Benimle burada kalamaz mısın?"

"Kalamam Ayperi senin adını kirletemem!"

Börü arkasını dönüp arabaya ilerleyecekken Ayperi bileğinden tutup durdurdu.

"Ben çok teşekkür ederim. Beni koruduğun için. Bana sahip çıktığın için.. Benim ailem olduğun için.."

Börü yumuşamış yüzünü zorla sertleştirdikten sonra konuştu.

"Ayperi bana alışma. Ömrünün sonuna kadar benimle kalmayacaksın."

Ayperi o an içinden o kadar çok şey geçirdi ki. Konuşabilse diyecek şeyi çoktu.. Mesela ona çoktan alıştığını söylerdi. Hatta bu alışmak öyle bir alışmaktı ki onsuz bir hayat düşünemiyordu bile.. Hayatının sonuna kadar onun yanında kalmak ona bu dünyada verilmiş en büyük şans olurdu. Her ne kadar ona kötü davransa da, onu sevmediğini düşünse de Ayperi duygularına hâkim olamıyordu.. Ama zaten aşk bu değil miydi? Aşk hiç beklemediğin bir anda çat kapı gönlüne yerleşen bir dert değil miydi?

Ayperi asla kavuşamayacağını bilse de onu uzaktan sevecekti. Zaten aşkın da mayası bu değil miydi? İmkansızlık.

Kız kapının kapanma sesiyle kendine geldi.

Börü arabaya gitmişti. Ayperi'nin yapması gereken şey ise yatağını yapıp rahat bir uyku çekmekti. Yatağı yapardı yapmasına ama uyuyabileceğinden emin değildi. Aklı Börü'deydi.

Arabada rahat mıdır? Üşüyor mudur? Kafasında bir sürü soru vardı. O soruları kafasından atıp yüklükteki yorgan ve yastıkları yere indirdi. Odanın bir kenarında dayalı olan süngeri yere koyup üzerine bir çarşaf serdi. Yastık ve yorganını da yerleştirip kendini yatağa attı. Yorganı üzerine çekip uyumaya çalıştı. Birkaç pozisyon değiştirdikten sonra uyuyamayacağını anladı ve tavanı seyretmeye başladı.

Yaptığı şeye pişman olmuştu. Keşke gitmek istediğinde 'gitme' demeseydi. Şu an rahat yatağında yatması gerekirken onun yüzünden arabada yatıyordu. Bu Ayperi'nin içine dert olmuştu.

Yerinden kalkıp camı açtı. İçeriye giren soğukla tüyleri ürperdi. Camdan eğilip arabaya doğru baktığında içini görmeye çalıştı ama göremedi.

Pencereyi kapatıp içeriye girdi. Yüklükten bir örtü alıp dışarıya çıktı. Arbaya doğru ilerleyip yan koltuğun kapısını açtı ve içeriye baktı. Börü iki büklüm bi şekilde yatarken Ayperi ona hem hayranlıkla hem pişmanlıkla bakıyordu.

Elindeki örtüyü sevdiği adamın üzerine örtüp geriye çekildi. Arabadan çıkmak için kapıyı açacağında biraz daha durup sevdiğini izlemeyi düşündü ve bir süre daha kalmaktan zarar gelmeyeceğini düşündü.

Koltukta yan bir şekilde oturup bacaklarını kendine çekerek oturdu ve başını koltuğa yaslayarak Börü'yü izlemeye başladı. Göz kapakları ağırlaşmış zihni bulanmaya başlamıştı. Uyuyacağını anlayarak kafasını kaldırıp kendini ayıltmaya çalıştı ama gözleri kapanmak için çabalıyordu. Daha fazla direnemeyerek uykuya yenik düştü.

...

Börü gözlerini açtığında hava aydınlanmak üzereydi. Önce üzerindeki örtüyü fark etti sonra kafasını yana çevirip kızı gördü. Derin bir nefes alıp kafasını 'olamaz' der gibi salladı ve elini alnına dayadı. Kendi kendine konuşmaya başladı.

"Yapma be kızım. Sevecek başka insan mı yok.."

Üzerindeki battaniyeyi çekip arabadan indi. Kızın kapısını açıp usulca kucağına aldı. Ayağıyla evin kapısını açıp odaya götürdü. Yatağına yatırıp üzerini örttü. İki saniyelik bakışında dudakları gülümsemeye yüz tutmuştu ama gülümsememişti.

Evden çıkıp uçurumun kenarında durdu. Aydınlanmaya başlayan gökyüzüne doğru baktı. Maviliklerin arasındaki beyaz ve pembe bulutlara uzun uzun baktı. Cebinden sigarasını çıkarıp yaktı ve içine çekti. Dudaklarındaki dumanı dışarıya bırakıp bulunduğu ortamın tadını çıkarmaya başladı.

Güneş doğduğunda Börü kızı kotrol etmek için eve girdi. Uyuyan Ayperi'nin yanına oturdu. Kıza kısa bir bakış attıktan sonra bir süre uyanmasını bekledi.

Kızın uyanmaya niyeti yoktu anlaşılan. Börü beklemekten sıkılıp kıza doğru uzandı ve parmaklarını kızın koluna koyup dürttü.

"Ayperi."

Kız mırıldandı ama uyanmadı. Börü kolunu daha sert dürtüp sesini yükselterek seslendi.

"Ayperi!"

Kız sıçrayarak yatakta doğruldu. Saçları dağılmış uyumaktan gözleri ve dudakları şişmişti. Börü kızın bu doğal hâline hayrandı ama bunu kabul etmek istemiyordu. Kıza kısa ama anlamlı bir bakış attı.

"Hadi toparlan şehre inelim. Üstüne başına bir şeyler alalım."

Kız mahçup şekilde yataktan kalkıp etrafa ceketini aradı.

"Ceketin arabada kalmış."

Kız arabada uyuyup kaldığını hatırlayıp başını öne eğerek utandı. Adam utandığını fark edip yanına gitti. Üzerindeki gömleği çıkarıp kıza uzattı.

"Al bunu giy. İdare et arabaya kadar."

Ayperi utandığı için yavaş hareketlerle alıp üzerine giydi. Giyer giymez adamın kokusu burnuna geldi. Aldığı eşsiz kokuyla gözlerini kapattı ve burnunu gömleğe gömdü.

Börü'nün ona dik dik baktığını fark edince geri çekildi.

"Şey burnum üşüdü de."

Börü boş bakışla odadan çıktı. Kız da arkasından ilerleyip araba bindi.

Merkezde durup arabayı bir yere parkettiler ve çarşıda gezmeye başladılar.

Mağazaya girdiklerinde kadın reyonuna gittiler. Ayperi etrafa bakınırken Börü de kıza bakıyordu.

"Ayperi beğen bir şeyler de gidelim."

Ayperi mini eteklere doğru ilerledi.

Börü kızın mini eteklere gittiğini görünce yanına gidip arkasından yanaştı ve kulağına doğru konuştu.

"Aklından bile geçirme.."

Ayperi Börü'nün yakınlığından dolayı gerilmişti. Kafasını adama doğru çevirip gözleriyle gözlerini buluşturdu.

"Ama.."

"Ama falan yok Ayperi.. Mini etek giyemezsin.."

Ayperi gözlerini adamdan ayırarak önüne döndü. Ona karışması.. kıskanması hoşuna gitmişti.. Elini ağzına kapatıp genişce gülümsedi. Birkaç kazak ve elbise aldıktan sonra sıra iç çamaşıra gelmişti. Börü Ayperi'yi yalnız bırakıp kasaya geçti. Ayperi birkaç iç çamaşırı alıp arkasından gitti.

Kıyafet alışverişi bittiğinde manava gidip meyve sebze aldılar. Daha sonra marketten de birkaç torba melzeme alıp eve geri döndüler.

Börü eşyaları mutfağa bırakıp evden çıkmak için ilerlediğinde Ayperi seslendi.

"Akşama ne yemek yapmamı istersin?"

Börü hoşuna giden sözle yumşamaya başlamıştı. Aklını başına aldığında yeniden sert tavrına büründü ve kıza cevap verdi.

"Ben akşama gelmeyeceğim ne istiyorsan onu yap."

Kız duyduğu şeye üzüldü. Sesinin desibelini kısık tutarak yeniden soru sordu.

"Peki nereye gidiyosun?"

"İşim var."

Börü evden çıkıp arabaya bindi ve uzaklaştı. Ayperi tek başına kaldığı için üzülmüştü. Mutafağa girip eşyaları yerleştirdi. Midesinden gurultular geliyordu ama canı hiçbir şey yemek istemiyordu. Mutfaktan çıkıp yatağının serili olduğu salona gitti.

Havanın soğuduğunu fark etti ve üzerine ceketini giydi. Hava kararmak üzereydi. Güneş tepelerin ardından batarken gökyüzüne saldığı o mükemmel renkle Ayperi'yi cezbediyordu.

...

Börü evden çıktıktan sonra Ayperi'nin babasının evine gitti. Kapıyı abisi açmıştı. Börü açar açmaz adamın yakasına yapışıp havaya kaldırdı ve 5 metre uzağa fırlattı. Adamın yanına gidip baktığında bayıldığını fark etti.

Börü yerdeki baygın adamı es geçip kızın babasına yöneldi. Adam vuracağını bildiği için ellerini yukarıya kaldırarak teslim oldu.

"Dur, vurma. Bir şey konuşmamız lazım."

Börü kaldırdığı elini indirip adamı dinlemeye başladı. Adam cebinden bir kağıt çıkarıp Börü'ye uzattı. Börü elinden sertçe çekerek kağıdı aldı. İnceledikten sonra mahkeme celbi olduğunu anladı.

"Ee yâni?"

"Ayperi'yi bize getirmezsen hapse girersin."

"Kim atacak beni hapse sen mi?"

"Mahkeme aracılığıyla ben evet.."

"İyi dene bakalım."

Börü indirdiği elini yeniden kaldırıp adama vuracağı sırada arkasından biri gelip kafasına silah dayadı.

O sırada bir dövüş sesiyle arkasına döndü. Gelen kişi Ayaz'dı. Sırıtarak Börü'ye bakıyordu.

"Aşk olsun kardeşim parti veriyosun bizi çağırmıyosun. Ayıp sana."

Börü gülen gözlerle kardeşine bakıp ikisi de aynı anda adamların ense köklerine vurup bayılttılar.

Adamları arabaya taşıyıp bir ormana götürdüler.

"Ee şimdi ne yapacağız bunları?"

"Ayaklarından ağaca asacağız."

Ayaz duyduğu şeyle gülümsedi. İperi çıkarak Börü ipin birini Ayaz'a fıratıp adamın ayaklarını bağladı. Ayaz da ipi kapıp diğerininkini bağladı.

...

Şirin pasta ve börek yapmış saklama kaplarına koymuş, süslenmek için odasına girmişti. Sade ama göz alıcı bir makyaj yapmıştı. Dolaptan uzun zamandır giymediği elbisesini çıkarıp üzerine giydi.

Elbise..

Odasından çıktığında annesiyle karşılaştı. Annesi kızına şaşkın şaşkın bakıp sonrasında ise gülümsedi.

"Şirin düğüne mi gidiyosun kızım?"

"Yok anne ya bir arkadaşla buluşacağız da."

"Hmm bu arkadaş çok yakışıklı bir arkadaş olmalı. Güzelliğine bakılırsa.."

"Bu benim her zamanki hâlim annecim."

"Tabi tabii.. :)"

Zeynep kızının alnından öpüp gülümseyerek kızına baktı.

"Çok geç kalma tamam mı annecim. Bir de kendine çok dikkat et."

"Tamam annecim."

Zeynep cebinden para çıkartıp kızına uzattı.

"Al kızım.. Hesabı sen öde tamam mı?"

Şirin parayı aldı ve gülümseyip annesinin yanağına öpücük kondurup evden çıktı.

Yarım saat yürümenin sonunda gideceği yere ulaşmıştı. Barakaya yaklaşıp içine baktı. Kimsenin olmadığını görünce oturup beklemeye başladı.

1 saat, 2 saat, 3 saat derken sonunda gelmişlerdi. Şirin Ferhat'ı görünce ona doğru koşup boynuna atladı ve sarıldı.

Ferhat kızı kendinden ayırıp geriye çekildi.

"Ne yapıyorsun kızım! Ne işin var burada?"

Şirin elindeki poşeti gösterip gülümsedi.

"Size yemek getirdiim.."

Çocuklar gülümseyerek Şirin'e bakıyorlardı. Poşeti çocuklara verdi. Çocuklar barakanın içine gidip oturdular. Ferhat elini beline yaslayıp bıkmış bir tavırla kıza bakıyordu.

"Yine ne istiyorsun?"

"Beni affetmenizi istiyorum."

"Tamam affettim şimdi git.."

"Hayır affetmediğini biliyorum. Ve affettirene kadar peşindeyim yakışıklı. :)"

"Bana şöyle seslenmeyi kes! Seni hiç affetmeyeceğim. Peşimi bırak!"

"Daha iyi ya sonsuza kadar senin yanında olurum.. :)"

Ferhat duyduğu şeyle yalpaladı. Kızın ne dediğini tekrardan düşündü. Kız ona ilan-ı aşk mı etmişti yoksa yanılıyor muydu? Şaşkınlığını gizleyip sinirini öne çıkardı ve kızı kolundan tutarak kendine çekti.

"Peşimi bırakman için ne yapmam lazım söyle!"

"Bu sinirle hiçbir şey yapamazsın. Önce sakinleşmen lâzım."

Ferhat gerilen kaslarını rahatlatıp kızın kolunu bıraktı.

"Tamam sakinim."

"Ve sonra da bir yere gidip sakince konuşarak yaptığım pasta ve börekleri yiyoruz.."

"Sonrasında peşimi bırakacak mısın?"

"Söz vermiyorum ama tavırlarına göre karar vereceğim."

"O zaman gelmiyorum hiçbir yere."

Adam kızın yanından geçip gidecekken kız elini göğsüne koyup durdurdu.

"Tamam sen gel. Peşini bırakmayacağım ama daha az geleceğim."

"Tamam. Neresinden bakarsan kâr.."

Kız sevinçle boynuna atlayıp sarıldı. Adam rahatsız olmuş şekilde kızı kendinden uzaklaştırmaya çalıştı ama kız koala gibi yapışmıştı.

Şirin geriye çekilip elinden tutarak oradan uzaklaştırdı. Ferhat kızın elinden elini kurtarıp geri döndü.

"Noldu ya gelmekten vaz mı geçtin?"

"Hayır. Çocukları unuttuk."

Şirin gülümseyip adamın arkasından gitti. Barakaya girdiklerinde çocuklar börekleri ve pastayı yiyip oldukları yerde uyuyakalmışlardı.

Şirin onlara gülümseyerek bakarak Ferhat'a yaklaştı. Çocukların uyanmaması için kısık sesle konuşuyordu.

"Ne kadar masumlar değil mi? Melek gibi.."

Ferhat kafasını kızdan tarafa çevirip yüzünü ve gülüşünü inceledi. Bu zamana kadar hiç incelememişti ve bu kadar güzel olduğunun farkında bile değildi. Gülümseyerek kızı süzerken kısık sesle konuştu.

"Evet.. Melek gibi.."

Kız gözlerini çocuklardan ayırıp onu gülerek izleyen adama baktı. Gülümsemesi genişlediğinde adam kendine gelip kızın onu alan etkisinden kurtuldu.

Barakadan dışarıya çıktılar. Şirin elini adamın karnına koyup gülümseyerek konuştu.

"Pasta canavarları karnını doyurduğuna göre sıra sende yakışıklı.."

Ferhat kaşlarını çatarak kıza bakıyordu.

"Ben aç değilim."

"Yinede benimle gelmek zorundasın. Söz ağızdan bir kere çıkar."

"E iyi o zaman. Ne yiyeceğiz?"

"Evde kalan pasta ve börekleri alıp seni dünyanın en huzurlu yerlerinden birine götüreceğim. Gel benimle."

Kız adamı elinde tutup çekiştirerek eve götürdü adam dışarıda beklerken kız evden pasta ve börek alıp yeniden adamın yanına geldi.

Biraz yürüdükten sonra bir taksi çevirerek bindiler. Yol boyunca ikisi de hiç konuşmadılar.

Yarım saat yolculuğun sonuda ormana gelmişlerdi. Araba durduğunda indiler.

Taksi gitti. Şirin adamı elinden tutup çekiştirirken adam burada ne yapacaklarını anlamaya çalışıyordu.

"Ne işimiz var ormanda?"

"Gel bak çok beğeneceğine eminim."

Kız adamı çekiştirerek bir ağacın önünde durdurdu.

"Ee?"

"Yukarıya bak şapşal :)"

Adam ağaç evi görünce gülümsedi. Kız merdivenlerden çıkarken adam öylece kıza bakıyordu. Kız da adama bakarak konuştu.

"Davetiye mi bekliyorsun gelsene!"

Adam gülümseyerek kızın peşinden tırmanmaya başladı.

Şirin yatağının üzerine poşetleri koyup oturdu.

Adam ayakta duruyordu ama iki büklüm bir şekilde.. Boyu eve göre fazla uzundu. Kız adamı elinden tutarak yatağa çekti.

Adam bunu beklemediği için yalpalayarak kızın üzerine düştü. Gözleri gözlerini buldu. Uzun kirpikleri ve iri gözleri dikkatini çekmişti.

Kız ise adamın gözlerinin ela olduğuna inanmakla meşguldü. Adam kendine gelip kızın üzerinden hızla kalktı ve yatağın yan tarafına oturdu.

"E şimdi ne olacak?"

"Şimdi senin karnını doyuracağım :)"

Adam kıza garip garip baktı. Fesat olmak istemiyordu ama içten içe kızdan korkuyordu. Kız saklama kaplarını açıp adamın tabağına pasta ve börekten koyup uzattı.

Adam istemediğini ifade ederek elini salladı.

"İstemiyorum sağ ol."

"Ferhat! Aç olduğunu biliyorum! Bunları yiyeceksin."

"Ne biliyosun? Midemin bekcisi misin? Hem biz yedik çocuklarla."

"Hmm ben de salağım ya inandım. Çocuklar açlıktan ve yorgunluktan bitap düştüler be! Kim bilir sen ne kadar yorgunsun da belli etmiyosun! Ama ben bu konuda antrenmanlıyım Ferhat! Babam hep çok yorgun olmasına rağmen karşımızda dim dik durdu bizim. Ben bu bakışları babamdan biliyorum."

Adam bakışlarını kızdan kaçırarak yere baktı. Kız tabaktan aldığı böreği adamın ağzına tıktı.

"Bu tabak bitecek!"

Ferhat itiraz etmeden yemeğini yemeye başladı.

"Ee anlat bakalım.."

"Ne anlatayım?"

"Mesela bu evin hikayesinden başlayabilirsin."

"Bu evi bana babam yaptı. Ben babamın işe gitmesini hiç istemiyordum. Hep yanımda olsun istiyordum. Çocukluk işte işe gittiği için ona kızıyordum ve evden kaçıyordum. Babam da her seferinde beni arayıp buluyordu. Sonra bir gün beni buraya getirdi. Benim için yaptığını söyledi. Ben de hep ona kızıp kaçtığımda buraya gelirdim. Babam da beni hep burada bulurdu."

"Vay be güzel hikayesi varmış."

"Ee birazda sen anlat bakalım."

"Benim bir hikayem yok."

"Hadi ama herkesi bir hikayesi vardır."

"Benim yok işte."

"Annen baban hayatta mı?"

"Bilmiyorum. Beni bebekken cami avlusuna bırakmışlar."

Şirin duyduğu şeye ne tepki vermesi gerektiğini bilmiyordu. Sessizce adama yaklaşıp kollarını boynuna sardı. Adam öylece kızın geriye çekilmesini bekledi. Kız uzun süre sarıldı ve kendini biraz geriye çekti.

"Ben seni hiç bırakmayacağım."

Adam kızın dediği şeye gülümsedi.

"Yandık desene.."

"Şimdi sen beni gerçekten affettin mi?"

Ferhat pencereden bakarak kızı cevapladı.

"Affettim."

Şirin adamın yüzüne avuçlarını koyarak kendine çevirdi ve gözlerini buluşturdu.

"Gözlerime bakarak söyle."

Ferhat rahatsız olurcasına kızın ellerini ittirdi ve yataktan kalktı.

"Hadi gidelim artık."

"Ama daha yeni.."

"Gidelim!"

Dışarıda yağmur yağmaya başlamıştı. Adam kendini merdivenlerden aşağıya atıp tek hamlede indi. Kız da indikten sonra Ferhat önden büyük adımlarla ilerlemeye başladı. Şirin yağmurun sesinden dolayı yüksek sesle adama seslendi.

"Noldu? Kötü bir şey mi yaptım?"

"Sen zaten hep yapmaman gereken şeyleri yapıyosun!"

"Ama ne yaptım ki?"

Adam bardaktan boşalırcasına yağan yağmurun altında ıslanarak ilerliyordu. Saçından akıp yanağına damlayan yağmur taneleri boynuna kadar inip adamın koynuna giriyorlardı.

Şirin koşarak adama yaklaştı. Kolundan tutup kendine çevirdi.

"Ben.."

Adam dikkatini kıza vermiş dinliyordu.

"Ben sana.."

Adam ne diyeceğini anladığında eliyle kızın ağzını kapattı.

"Sus."

Kız adamın elini ağzından çekip kollarını boynuna doladı. Parmak uçlarına yükselip dudaklarını adamın dudaklarına bastırdı.

Derin derin öpüyordu. Adam şaşkınlıktan karşılık veremedi. Bunun yanlış olduğunu düşünüyordu. Kızın ellerini boynundan çekmeye çalıştı ama kız bırakmamak için zorladı. Adamın boynunu daha çok kendine çekip dudaklarını daha sert öpmeye başladı.

Adam sertçe kızın ellerini boynundan çekip dudaklarını ayırdı ve geriye çekildi.

"Napıyosun sen! Ben senden uzaklaştıkça sen daha da yaklaşıyosun!"

"Ben seni.."

Kız cümlesini tamamlayamadı. Susup öylece bekledi. Yağmur damlaları kipikleini ıslatmıştı ama kirpiklerinin ıslanma nedeni sadece yağmur değildi. Gözlerinden yaşlar süzüldü. Yanaklarından akıp yağmur damlalarıyla birlikte akıp gitti.

"Birdaha beni sakın öpme!"

"Beni hiç mi sevmiyosun?"

"Sevmiyorum!"

Kız duyduğu şeyle adamın yüzüne tokat attı. Küçük yüreği bu sözü kaldıramadı.

Adam yanağına aldığı tokat darbesiyle kıza sinirle baktı.

"Bana bak kızım! Ben sabırsız adamım. 2 seferdir sana benden uzak dur diyorum. 3. defa uyarmayacağım! Hayatımdan defol git!"

Adam kızı orada bırakıp ilerlemeye başladı. Kız çektiği acı yüzünden güçsüzleşmişti. Bacakları daha fazla onu taşıyamıyordu. Dizleri üzerine çöküp ellerini yüzüne kapatarak ağlamaya başladı.

Adam arkasını dönüp bakmak istiyordu ama dediği onca şeyden sonra yapmak istemedi. Kızın ağlama seslerini duyup istemsizce arkasına döndü. Durup kızı seyretmeye başladı.

Kız 15 dakika boyunca yerden hiç kalkmadan ağladı. Artık ağlamak için dermanı kalmamıştı.

Adam yüreğini dinleyip kızın yanına gitti. O da diz çöküp elini kızın omzuna koydu. Kız geri geldiğini anladığında kafasını kaldırıp yüzüne baktı. Yeniden ağlamaya başlayarak kollarını adamın boynuna sarıp sıkıca sarıldı.

Bu sefer adam da kıza sarılmıştı. Kolları kızın ince belini sıkıca sarmıştı. Yüzünü boynuna gömüp derin bir nefes aldı. Kokusu başını döndürmüştü.

Yağmurun altında dakikalardır sarılarak durduyorlardı. İkisinin de ayrılmaya hiç niyeti yoktu. Birbirlerinin kokuları onları huzurun doruğuna çıkarmıştı.

Ferhat dudağını kızın omzuna götürüp öptü. Teninin buz gibi olduğunu görünce üzerindeki sırılsıklam olmuş siyah gömleği çıkarıp kızın omuzlarına örttü. Ayağa kalkıp kızı da kucağına aldı.

Kız yeniden kollarını adamın boynuna sarıp yüzünü de gerdanına sakladı. Çıplak tenine değen teni yağmur yağmasına rağmen alev alev yanıyordu. Sonunda ağaç eve gelebilmişlerdi. Adam kızı yere indirdi. Şirin merdivenlerden çıktıktan sonra Ferhat da kızı takip etti.

Odaya girdiklerinde kız yeniden adama sarıldı. Adam kızın buz gibi olmuş kollarını tutup geriye çekildi. Elini kızın üzerinde olan gömleğine götürüp üzerinden çekti. Sıra elbisedeydi. Ellerini nazikce kızın elbisesinin fermuarına koyup aşağıya indirdi.

Şirin öylece adamın dokunuşlarını dinliyordu. Eli tenine her deydiğinde kalbi yerinden çıkacak gibi oluyordu. Ferhat kızı kendinden biraz uzaklaştırıp elbisesini omuzlarından aşağıya indirip kızı iç çamaşırlarıyla bıraktı.

Yatağın üzerindeki yorganın bir kısmını açıp kolunu kızın beline sardı ve yatağa yatırdı. Şirin'in sırtı yatakla buluştuğunda Ferhat kızın üzerindeydi. Kızın kolları adamın sırtına sarıldığında adam biraz bekledi.

Kızın üzerinden kalkıp yorganı iyice kıza örttü. Yanından gidecekken Şirin adamın elini tuttu.

"Sen de yat.."

"Ben yatmayacağım."

Ferhat yatağın üzerindeki gömleği alıp üzerine giydi. Camın kenarına gidip pencereden yağmurun yağışını seyretti.

Hem yağmuru izliyor hemde düşünüyordu.

Şirin ona âşık olmuştu. Bu apaçık ortadaydı. Ama o Şirin'e ne hissettiği konusunda emin değildi.

Bu hissettiği şeyi hayatında ilk defa hissediyordu ama bunun aşk olup olmadığını bilmiyordu. Bu his onun içini kemiren bir histi. Hem acı hem heyecan veriyordu.

Sinirlenmesinin sebebi ise kızın ona âşık olduğunu anlamış olmasıydı. Ferhat aşk adamı değildi. Zaten bakması gereken iki tane kardeşi vardı. Aşka zamanı yoktu ki.

Şuanki önceliği kardeşleri olmalıydı. Bekli öz kardeşleri değildi, belki damarlarında aynı kanı taşımıyorlar ama Ferhat'ın kocaman yüreğinde kocaman bir yere sahiptiler onlar.

Şimdi Şirin de gelse hepsine yetebilecek miydi? Hayatı bu kadar zorken Şirin'e güzel bir ilişki sunabilecek miydi?

Bölüm Sonu..

Ferhat Demirkan

Şirin Dağdelen

İyi Okumalar..

Continue Reading

You'll Also Like

33.5K 4.5K 39
Memur bir kızın çözmesi gereken vaka için gittiği ormanda karşılaştığı şeylerin hayatını değiştirmesine sebep olmasını anlatan bir kurgudur Alıntı; O...
199K 13K 61
Kitap en baştan düzenleniyordur bu yüzden bölümlerde karışıklık olabilir. Bu yüzden düzenlenmeyen bölümlerin olunmaması önerilir !!! Dünya baştan koy...
3.6M 300K 82
Ölüm uşaklarını peşime salmıştı. Soluğum korkunun soluğuna karışmıştı. Koşuyordum. Sivri dalların berelediği bacaklarım hiç durmadan hareket ediyor...
34.8K 1.4K 11
"Seni çok seviyorum Çavê Şîn. Seninle gözlerimi açıp kapatacak kadar. Seninle doğup ölecek kadar. En çokta o mavi gözlerine aşık oldum."