RED

By mokyooo

9.4K 883 810

21. yüzyılda bir arada yaşayan vampirler, kurt adamlar, elfler ve insanlar sosyal düzeni sağlamak adına belir... More

Giriş (M)
Yüzün çok tanıdık geliyor (M)
Mühürlenmemiş kurt (M)
Sakladığın sırlar ne?
Yalan söyleyen elf
Ellerini uzat bana
Gün doğumuna dek
Benimle kal
Çünkü seni bir tek ben koruyabilirim
Kızıl gözlü canavardan
Kaçmamız gerek
Asla kendi kurduna sırtını dönme
Sıradaki av sensin
Peki seni avlayan kim?
Piyonlar
Bir vampiri ansızın öpersen...
Oyunun içine çekilirsin
Koruyucu elf
Alfanın dişleri seni parçalayacak
Pişman mısın?
Ardına bakmadan kaç!
Çünkü sen hep yalnızdın!
Alfanın kardeşi
Sırrını sonsuza kadar saklayacağım
Zannettiğinden daha yakınındayım!

Söylesene kimi seçerdin?

282 37 46
By mokyooo

Sehun aldığı kötü haberden sonra odasına kapanmış ve her şeyi en başından beri düşünmeye başlamıştı. İpler her zaman elindeydi, planlı ve kusursuz bir şekilde hareket ediyordu ta ki o güne dek.

Genç elfler keşif gezisi için ormanın sınırında duruyorlardı. Aldıkları eğitimin bir parçası olarak sadece bir günlüğüne diğerleri gibi ormanı koruyacak ve gerekli bir durumda saldırıya geçeceklerdi. Başta her şey oldukça iyiydi, genç elfler acemi olsalar bile hızlıca uyum sağlamışlar ve aldıkları eğitimin sonuçlarını vermeye başlamışlardı. Seonghwa onları gruplara ayırdıktan sonra Sehun'un yanına geri döndü. Lider elf belinden düştüğü halde umursamadığı pantolonuyla yarı çıplak halde balkonundaydı, ormanın içinde kaybolmuştu gözleri. Bir sorun çıkmayacağından emindi, herkes gibi o da emindi. Tüm ırklar barışa olağanüstü bir şekilde alışmış, rahatlığa yeterince uyum sağlamıştı, bunu bozmanın hiçte akıllıca bir karar olmayacağını herkes biliyordu. Bir süre  başka şeylerden konuştular, sınırdaki elfler haricindeki şeylerden konuştular ve kahvaltı için Sehun üstünü değiştirip alt kata inene dek saatler geçmişti. Kardeşini uyandırmak için yönünü değiştirdiğinde ormanın içinde yankılanan sesi duydular. Bir geyik boynuzundan yayılan çağrı güzel başlayan günü mahvetmeye yetmişti bile.

Olay yerine gitti beklemeden, her ne kadar Seonghwa ona bunun tehlikeli olabileceğini, bu sesin ne anlama geldiğini bildiğini ve bu yüzden evde kalması gerektiğini söylese bile Sehun onu dinlemedi. Gördüğü manzara korkutucu değildi, o andan sonra öyle olmasını istediği birkaç an olmuştu açıkçası ama değildi. Genç elfin sırtından ok ve yayın bulunduğu kayış arbedeyle alınmıştı, öğrenebildiği ilk şey bu olmuştu. Birisi nasıl olur da kolayca, elini kolunu sallayarak sınırlarına girebilirdi? Eğitim almış bir elfe saldırmaya cesaret edebilmiş ama ona bir şey yapmak yerine, sadece sırtındaki ok ve yayını çalıp gitmekle yetinebilecek kaç kişi vardı bu dünyada? Daha sonra ipuçları oluşmaya başladı, yerdeki içi kan dolu tüpü ve saldırıya uğrayan elfin anlattığı detaylarla. İnsan kılığındaydı saldıran kişi ama dövüşürken kurt gibi sesler çıkarıyordu ve en önemlisi üzerindeki çiçek bahçesini andıran kokuydu. O koku sayesinde kimse onun farkına bile varamamıştı ta ki saldırana dek.

Sehun'un gözleri konsey üyelerinin arkasında oturan Jongin'i buldu. O alfa çiçek bahçesi gibi kokmuyordu, daha çok pahalı parfüm ve kendine has baskın alfa kokusu vardı.

İpleri ikinci kez elinden kaybettiği an o alfaya kapıldığını hissetmeye başladığı andı. Basit bir vur ve kaç oyunu oynayacaktı ona karşı ancak bu oyunun hileleri çoktan ortaya çıkmıştı. Onu yalanlamayı başarmıştı ancak oyununa aynı şekilde devam edemezdi artık. Kyungsoo'nun yaramaz, itaatsiz ve saldırgan bir kurdu olduğunu ne zaman fark etmişti sahi? Ah... Yeri! O küçük kurt hiç sır saklamayı başaramıyordu. Plak dükkanında en yakın arkadaşına, Kyungsoo hakkındaki düşüncelerini anlatırken yalnız olmadıklarını, dinlendiklerini ve takip edildiklerini bilmesi gerekiyordu. Sehun birkaç gün içinde alfayı yok etmek için plan hazırlamıştı bile ama bu planda tahmin edemediği şeyler oluşmuştu. Kyungsoo'nun Luhan'a mühürlenmiş, aynı şekilde Luhan'ın o kurt adamdan hoşlanmaya başlaması ve kendisinin de Jongin'e aşık olması.

"Oh Sehun..." Adını duyduğunda lider elf bakışlarını genç kurdun üzerinden çekti.  "Söylemek istediğiniz bir şey var mı?"

Boğazını temizledi ve bir adım öne çıkarak herkesin görüş açısına girdi. Kendinden emin duruşu bir anlığına bile bozulmamıştı ve hemen çaprazında duran Chanyeol ister istemez bundan etkileniyordu. Hafifçe gülümsedi, gözleri kısa bir süre Luhan'ın üzerinde oyalansa bile hızlıca ona sırtını dönerek konsey başkanına ve onun hemen yanında oturan Bay Lee'ye odaklandı.

"Elbette, öncelikle uzun bir süre sonra dört ırkın temsilcilerini bir arada gördüğüm için mutluyum. Bay Lee umarım daha iyisinizdir."

Yavaş yavaş tüm gözler Bay Lee'ye çevrildi. Orta yaşlı adam anlamamış gibi yanında oturan konsey başkanına ardından Sehun'a baktı. " Ne için iyi olmalıyım? "

" Yaralarınızı kastetmiştim. "  Sehun sorun yok dercesine elini havaya kaldırdı. "Ama buna birazdan geri döneceğim. İsterseniz düşünmeye hatta tuvalete gidip vücudunuzu incelemeye başlayabilirsiniz."

Konsey üyelerinden birisi ayağa fırladı.  "Ne saçmalıyorsunuz siz? Bu şekilde bizi oyalamaya mı çalışıyorsunuz?"

Sehun buz gibi bir ifade ile ona baktı. Karşısındaki otuzlarında bir insandı ve Sehun yapabildiği en iyi şeyi yapmaya başladı o anda. Adamın düşüncelerini okurken Seonghwa merdivenleri indi ve bir cep telefonunu Sehun'a uzattı.

" Bu işi kısa tutacağım Bay Yon-hee. Iki hafta önce bir eğitim için orman sınırında genç elfler nöbet tutarlarken birisi o elflerden birisine saldırdı. Ona zarar vermedi sadece sırtında duran yayı ve okları alıp kaçtı. Bu örnek olay yerinde bulundu ve Bay Park konu hakkında bilgilendirildi. "  Bulunan kan dolu tüp herkesin önünde duran tabletlerdeydi.  Chanyeol doğruldu ve keskin bir ifade ile başını salladı.  Sehun'un ikinci delili bir ses kaydıydı ve bu ses kaydı kardeşlerinin yanında kalması için her şeyi yapmaya hazır Junmyeon'un oynadığı tüm oyunu bozmaya yetecekti.  "Bay Lee kayıp eşyalardan ona hiç bahsetmediğimi söylediği için buradayım. Bu yanlış anlaşılmayı düzeltebilecek bir konuşma kaydı var elimde. Ah... Ayrıca şunu eklemeyi unuttum, saldırıyı gerçekleştiren kişi hızlıydı ve oldukça iyi dövüşüyordu."

Oynatma tuşuna bastığında tüm salonda aynı anda Bay Lee'nin sesi yankılanmaya başladı. Olay gerçekleştikten yaklaşık bir saat sonra Sehun onu aramış, bir adet yay ve bir düzine okun çalındığını söylemişti. Ayrıca saldırganın peşini bırakmayacağını, onu aramaya devam edeceğini de söylemişti.

Konuşma iki dakika sonra bitti ve salon tekrar sessizliğe gömüldü ancak bu sessizlik uzun sürmemişti.

"Ne demek istiyorsunuz?" Konsey başkanı sorduğunda Sehun telefonu cebine iliştirdi ve derin bir nefes aldı. Ne demek istediği çok açıktı, nakavt olmamıştı.

"Bunu söylediğim için beni affedin ancak kasıtlı olarak suçlandığımı düşünüyorum. Birisi ya da birileri bu durumu kötüye kullanmak için çabalıyor. Bay Lee dört ırkın ortak noktası olsa bile bizden etkilenmemek için çoğu zaman yüz yüze görüşmeyi bile kabul etmezdi. Üzerinde kurt boğan otu taşıdığını, düzenli olarak mine çiçeği özütü içtiğini, koruması olmadan bir adım bile atmadığını benim kadar iyi biliyorsunuz. Yaptığımız bu konuşmayı unutmasının tek bir yolu var. Bir vampirin onu etkisi altına alması. "

Ve o an salonun içi tam anlamıyla savaş alanına dönmüştü.

Jongin onun adına mutluydu ancak biraz sonra orada kendisi ve Kyungsoo olacaktı ve bu kadar iyi açıklamaları yoktu. Yanında oturan kardeşinin elini sıkıca tuttu, tüm kalabalığın içinde tek bir kelime etmeyen sadece ikisiydi. Sehun tüm bu olayların içinde küçük bir detayı anlatmadığı için sessizce oturuyor olmaları normaldi. Saldırganın dövüşürken kurt gibi hırladığını söylememesi belki de yaptığı en büyük iyilikti.

Konsey başkanı bir karara varılamayacağını anladığında Sehun'un salondan çıkmasını istedi. O olmadan karar almak ne kadar mantıklıydı tartışılırdı ancak onun ardından Chanyeol'da salondan dışarı çıktı. Tepeden tırnağa öfke kusuyordu diğerleri gibi.

"Ne yaptığını zannediyorsun sen?" Sehun'un omzuna dokunmak üzereydi ancak havada savrulan parmakları yabancı bir el tarafından yakalanmıştı. Seonghwa yırtıcı bir hayvan gibi ona bakarken aynı anda aşılması zor bir sınır gibi aralarına girdi. "Hey! Elimi bırak! Ona bir şey yapmayacağım. Sadece konuşacağım seni adi herif."

"Neden bu kadar öfkelisin Chanyeol? Söylediklerim sana dokunmuyordu bile. Byun Baekhyun ve onun ölümsüz soyunu hedef alıp, doğruları söylemem seni neden kızdırdı? Ah, yoksa taraf değiştirip onlardan birisi mi olmak  istiyorsun?"

Chanyeol elini çekmeye çalıştı bir kez daha ama başarılı olamadı. Küfürler ağzından kaçarken tamamen gerçek kimliğini göstermeye başlamıştı. "Kendi kendini koruyamıyor musun elfçik? Birisinin yanında dolaşması seni tatmin mi ediyor?"

Sehun kıkırdadı. "Seonghwa bırak onu."

Ve anında Chanyeol acıyan bileğini göğsüne doğru çekti. Ağır adımlarla lider elf ona yaklaşırken duruşunu bozmadı, içeriye girmeden önce bu saçmalığa bir son verecek ve suçlunun  bu gece açıklanmasını sağlayacaktı. Sehun dudaklarında büyüyen gülümsemeyle durması gereken yeri geçtiğinde Chanyeol şaşırdı. Aralarında biraz bile mesafe yoktu, yüzleri oldukça yakındı ve elf bundan tamamen hoşnut izlenimi gösteriyordu.

"Korkuyorsun." diye fısıldadı Sehun onun gözlerinin içine bakarken. Diğeri yanıt veremeden kendi sözünü başını sallayarak onayladı.  "Bir suçlu bulamamaktan değil, bu cinayeti işleyenin bir insan olmasından korkuyorsun."

"Saçmalıyorsun!" Dişlerini sıkarak söyledi Chanyeol ama devamını getiremeden Sehun konuşmaya devam etti.

"Kaç gündür eve gitmiyorsun? Bir mi yoksa iki mi? Sevimli arkadaşının sana ihanet etmesinden mi korkuyorsun yoksa bir gece eve gittiğinde onu kendi kanında boğulmuş halde bulmaktan mı? Ben söyleyeyim, ikisinden de korkuyorsun."

Chanyeol onun kolunu yakaladığı anda Sehun sırıttı. Doğru yere parmak bastığını biliyordu, karşısındaki adam sinirlerine hakim olamayarak her bir kelimeyle zihnini ona daha çok açıyordu ne yazık ki fark edemediği şey buydu. Başka bir şeye odaklanmaya çalıştı ancak başarısız oldu zihni Yixing, çalışma odası ve morgttaki ceset arasında basit bir üçgen oluşturmuştu bile. Aynı sahneyi sürekli Sehun'a izletiyormuş gibiydi ve itiraf etmesi gerekiyorsa Sehun çoktan sıkılmıştı.

"Bu zırvalıklarını kendine sakla Sehun. Hayatım hakkında hiçbir şey bilmiyorsun ve sonsuza dek bilmemeye devam edeceksin."

Onu iterek bıraktı ve topukları üzerinde geriye dönüp hızlıca yürümeye başladı. İçeriye girip Sehun'un haksız olduğuna dair oy kullanmak dışında başka bir şey düşünmüyordu.

" Öyle mi dersin? " Sehun'un alay dolu sesi koridorda yükseldiğinde sessizce küfür etti.  "Babamın koruyucu elfi anneni kurtarmamış mıydı?"

Chanyeol koridorun ortasında birisi ensesine silah dayamış gibi durdu. Küfürler, hain planlar, gelecekle ilgili düşünceler... Bir sonraki hamlenin kimden geleceğini hesaplamaya çalışan zihni tüm kaosu durdurmuştu şimdi sadece Sehun'un son cümlesi tekrar ediyordu zihninin içinde. O fısıltı Chanyeol'u derinden rahatsız etse bile bir şey yapmadan öylece durdu birkaç saniye boyunca ta ki Sehun tekrar karşısına geçene dek.

"Bu yıllar önce olmuştu." dedi, Chanyeol onun yüzüne bakmaktan kaçınarak. 

"Bunun farkındayım. Bu olayın şimdi yaşananlarla bir ilgisi olmadığının da farkındayım. Senin hayatınla ilgili bir şeyler bilmediğimi söylerken iki kez düşünmeni öneririm Chanyeol, aksi takdirde hiç beklemediğin yerde karşına çıkabilirim. Emin ol bu düşündüğünden daha çok canını acıtır."

Buz gibi bakışlarına rağmen gülümsedi ve konunun noktalandığını ima edercesine salona doğru yürümeye başladı. Onu içeri çağırmalarını beklemeliydi ama umursamadı, kararı onsuz vermeleri adil bir davranış olmazdı zaten. Seonghwa hızlıca Luhan'ın yanına dönerken Sehun dikkatlice etrafı inceledi. Neler olup bittiğini anlamak istercesine ilk önce dolu gözlerle ona bakan Luhan'ın yüzüne daha sonra Jongin'in yüzüne baktı. Gözleri en son üç kardeşin üzerinde takılı kalmıştı. Elleri hala havada olan onlardı.

"Oylarınız için teşekkür ederim." dedi konsey başkanı ve yanında oturan Bay Lee'ye döndü. Ikisi sessizce konuşmaya başlamışlarken Sehun ağır adımlarla herkesi rahatça görebileceği yuvarlak alana doğru yürümeye başladı.  Kendi sessiz hayatının bu gece bittiği gerçeği daha sert bir şekilde suratına çarpamazdı. Jongin'i bir şekilde yok etmek için yanına çekmeye çalışmış olabilirdi ancak Chanyeol'e gerçekten yardım etmeye çalışmıştı. Bundan sonra tek başına olduğunu bir kez daha anladı, babası onu uyarmıştı bu konu hakkında ancak işin ciddiyetini hiçbir zaman fark edememişti. Kendisini savunmuş olsa bile burada bir suçlu olarak duruyordu değil mi? Gözleri üç kardeşi buldu yine, Baekhyun dalgın bir şekilde ellerine bakıyordu, Junmyeon telefonunu kurcalıyordu ve Minseok... Bir titrek nefes kaçtı elfin dudaklarının arasından.  Uzun zaman önce, barış imzalandığında, evini terk eden vampir neden geri dönmüştü? Neden gözlerini bile kırpmadan ona bakıyordu ve neden bu işin bitmediğini söylercesine gülümsüyordu?

"Oh Sehun..." Konsey başkanı daha sakin bir şekilde onun adını söylediğinde elf dalgın bir şekilde bakışlarını vampirlerin olduğu yönden çekti. Kendini toparlaması saniyelerini bile almamıştı, herkesin görüş alanına girebilmek için birkaç adım daha attı ve damalı zeminde beyaz mermerin üzerinde durdu.   "Bay Lee savunmanızı onaylıyor ve konsey sizin haklı olduğunuz yönünde oy birliğine vardı. Böyle bir durumla karşı karşıya kaldığınız için üzgünüz."

Sehun sakin kalmaya çalıştı ancak haklı olduğunu duymak onu çıldırtmıştı. Göremese bile Luhan'ın ağladığını hissedebiliyordu, Seonghwa onu sakinleştirmek için kendi dillerinde bir şeyler söylüyordu, duyabiliyordu.

"Bana üzgün olduğunuzu söylemek yerine bu konuyu araştırmaya başlayabilirsiniz. Gösterdiğim ilk delilin sabah masanızda olacağınızdan emin olabilirsiniz."

Konsey başkanı sessiz kaldı, başını sallayarak onu onayladı ve yerine oturması için işaret verdi. Sehun kardeşinin yanına gitmek için harekete geçtiğinde Kyungsoo sıranın ona geldiğini fark etmişti. Heyecanlıydı çünkü ilk kez böyle bir ortamın içinde bulunuyordu. Aynı zamanda iliklerine dek korkuyordu çünkü kurdunun kontrolünü tekrar kaybetmek onun için ölümden bile daha kötü olurdu. Jongin ona sıcacık bir gülümsemeyle baktı, kardeşi için elinden gelen her şeyi yapmaya hazırdı.

"Kim Jongin..." Gitmeden önce onun yanaklarını avuçlarının içine aldı ve alınlarını birbirine bastırdı.

"Sana söylediklerimi unutma tamam mı? Korkusuz bir şekilde zamanı geldiğinde söylemen gerekiyor."

Kyungsoo seslice yutkundu, titreyen parmakları abisinin bileklerine yapıştı hızlıca.   "Söyleyeceğim hyung."

Jongin kendine güvenen bir şekilde koltuğundan kalktı ve yavaşça merdivenlerden aşağıya indi. Tüm gözlerin üzerinde olduğunun farkındaydı, fısıltıları duyabiliyordu. Mühürlenmemiş kurt en tehlikelisi, diyorlardı.

"Söylemek istediğin bir şey var mı?" Aynı soru sorulduğunda Jongin çok kısa bir anlığına etrafına baktı. Buraya gelirken herkesi parçalarına ayırmak istiyordu ama şimdi o kadar da öfkeli değildi.

"Evet, plak dükkanının sahibine zararını karşılaması için para verdim ve hastaneye gitmek isteyip istemediğini sordum. O an bana karşı çok iyi davrandı, durumunun iyi olduğunu, sadece paranın yeterli olduğunu söyledi. O günden sonra kardeşim Kyungsoo o adamın dükkanına hiç uğramadı, sadece o değil sürümden hiç kimse o adamın dükkanına hatta dükkanının olduğu caddeye bile uğramadı. Bu sabah Bay Lee'den bir telefon alıyorum ve plak dükkanının sahibinin kardeşimi şikayet ettiğini öğreniyorum. Bu durumu şöyle açıklayabilirim size; birinci seçenek, dükkan sahibini birisi ya da birilerini bunu yapmaya zorladı. İkinci seçenek ki gördüğüm kadarıyla bu daha mantıklı, birisi ya da birileri Bay Lee'nin zihniyle oynadıktan sonra bu boktan fikri ortaya atmasının işleri daha da eğlenceli bir hale getireceğini söyledi. "

" Sözlerinize dikkat edin alfa Jongin! "

Uyarıdan sonra sert bir yumruk yemiş gibi başı sağa düştü Jongin'in. Yavaşça başını kaldırırken gözlerindeki ifade karanlığa bürünüyor, gerçekten katliam yaratmak istediğini belli ediyordu. "Eğer birisi şikayette bulunursa bunu ilk öğrenen kişi kim olur? Tabii ki de Park Chanyeol ama durun biraz! Başımın dertte olduğunu söyleyen kişi Bay Lee'di. Bir saat sonra Bay Park'ın ofisine gittiğimde kardeşim hakkında şikayette bulunulduğunu yeni öğreniyordu. Açıklama yapacağım anda beni dinlemedi bile, o dükkanın içinde Kyungsoo'yu bir şeyin tetiklemiş olabileceğini düşünmeden konuyu konseye taşımak istediğini söyledi. Ah, ne kadar da aptalım! "

Jongin kendi etrafında yarım daire çizdiği esnada herkes onu izliyordu şaşkınlıkla. Alfa birden Bay Lee'yi işaret etti parmağıyla.

"Onu dinlemedim çünkü saldırganın ifadesi netti." Chanyeol söz hakkı almadan konuşmaya dahil olduğunda alfanın bakışları onu buldu.

"Yine de eşitlik için onun anlatacaklarını da dinlemeniz gerekiyordu Bay Park." Konsey başkanı adil bir şekilde açıklama yaptığında Chanyeol ellerini yumruklara dönüştürdü.

"Kardeşinin aslında masum olduğunu, saldırının zararsız bir şekilde atlatıldığını ve belki de bu durumu aramızda çözebileceğimizi söyleyeceğine emindim. Ama düşünmenizi tavsiye ediyorum, bu genç kurt adamın saldırısı sıradan ve üstü kapatılacak bir saldırı girişimi değildi. Kurdunu kontrol edemiyor yani bu demek oluyor ki onun dışarıda gezmesi, aramızda bulunması hatta nefes bile alması tehlikeli. "

Jongin dişlerini sıkarak onun olduğu yöne doğru döndü. Kardeşi için söylenilen sözleri kaldıramıyor artık kurdu gerçekten kan dökmek istiyordu. Luhan konuşmak için hareketlendiğinde Sehun onun kolunu kavradı. Kyungsoo'yu iyileştirdiğini, artık kurdunu kontrol edebildiğini,  tehlikeli olmadığını söylemesine gerek duymuyordu. Yalvaran bakışlarla abisine baktı Luhan ama lider elf onu tamamen görmezden gelmeyi seçti.

"Onun alfası olarak söylüyorum bu iddialarının hepsi asılsız. Sahip olduğu kurdu kontrol edebiliyor ve - -"

Chanyeol doğruca zavallı bir şekilde koltuğunda oturan Kyungsoo'yu işaret etti. "Bu yüzden mi o adama saldırdı? Kamera kayıtlarını ona göstermemi ister misin alfa Jongin? Kurt bedeninde ne kadar vahşi ve durdurulamaz olduğunu ona izletmemi ister misin?"

Bunu onaylayan ve onaylamayan sesler aynı anda artmıştı. Jongin aralarındaki birkaç basamağı aşıp Chanyeol'ün üzerine atlamayı ve onun yakışıklı yüzünü dağıtmayı her şeyden daha çok istiyordu. Konsey başkanı kamera kayıtlarını izlemek ya da izlememek için bir oylama düzenlemeyi düşünürken Kyungsoo nemli gözleriyle oturduğu koltuktan kalktı. Tüm gözler ona çevrilmiş, salonun içindeki kulak tırmalayıcı sesler yavaşça sona ermiş ve Jongin gün içinde ilk kez kurdunun sesini dinlemişti.

"Plak dükkanının sahibine saldırma nedenim..." Onu izleyen gözlerden kaçınmak istercesine yere bakmaya başladı. Ağlamak istiyordu, söyleyeceği şey yerine söz dinlemeyen kurduyla günlerce yüzleşmeye yeğlerdi. Luhan'ın ona baktığını hissettiğinde kurdu kayıtsız kalamadı ve saniyeler sonra Kyungsoo onun güzel yüzüne bakarak pişmanlığını katlamaya devam etti. O sadece yardım etmek istemişti, o sadece arkadaş olmak istemişti, o sadece gerçekten güvenmek istemişti.   Bakışlarını kaçırdı ve ilk önce Jongin'e daha sonra konsey başkanına baktı. Söylemesi gereken şey oldukça basitti ve birçok kez tekrarı yapılmıştı ancak Kyungsoo şu an bunu söyleyebilecek kadar kendine güvenmiyordu. 

"Evet, Bay Kim? Lütfen devam edin."

Kurumuş dudaklarını dilinin ucuyla ıslattı, terlemiş avuç içlerini kumaş pantolonuna sürterken gergin olduğu millerce öteden belli oluyordu.  Jongin söylemesini emreder gibi başını salladığında başka şansı olmadığını bir kez daha fark etti. Herkes oyun oynayabiliyorsa kurt adamlar da oynayabilirdi.   "Beni kışkırttı."

"Ne? Ne demek bu? Sizi kışkırttı mı?" Konsey başkanı ilk önce Kyungsoo'ya sordu ardından Chanyeol'e çevirdi bakışlarını.   "Böyle bir şey olduğundan haberiniz var mıydı Bay Park?"

Chanyeol başını iki yana salladı, o küçük kurt adamın böyle bir şey söyleyeceğini asla düşünmemişti. Zaten söylemesi gereken şey bu değildi ve Jongin planı bozulduğu için daha da öfkelenmişti.

Ama bir duruma bu olay daha çok işine yaradı. Genç bir kurt kendisini korumak için kurt formuna dönüşmüş, diyerek yeniden değerlendirmeye alındı konu.  "Peki neden kontrolünüzü kaybettiniz? Eğer Oh Luhan orada olmasaydı ciddi bir durumla karşı karşıya kalabilirdiniz."

"Kontrolümü kaybettim çünkü çoğu zaman alfamızın biz genç kurtlara verdiği dersleri ekiyorum, onun tavsiyelerine kulak asmıyorum ve her genç kurt gibi kendimi yeterli zannediyordum. Evet, Oh Luhan orada olmasaydı gerçekten kötü bir durumla karşı karşıya kalabilirdim bunun farkındayım. "  Gergin olmadığını gösterircesine gülümsedi. Bakışları onun hakkında söylediklerine pişman olacak adamı bulduğunda gülümsemesi solup gitmiş, ciddi bir ifade kaplamıştı yüzünü.  "Ve sizi temin ederim Bay Park'ın anlattığı gibi kurdumu tamamen kontrol edememem ya da  tehlikeli olmam gibi bir durum söz konusu değil."

Jongin beklediği gibi gitmeyen ama konseyde dahil herkesin kararını olumlu yönde değiştirmiş konuşmayı dinlerken biraz daha sakindi. Kyungsoo yerine oturdu ve bakışlarını ondan kaçırdı, sadece kararın açıklanmasını ve buradan çıkıp gitmeyi istiyordu.

"Bay Park, lütfen şikayetleri dinlerken eşit olmaya mutlaka önem gösterin. Bay Kim..." Chanyeol sadece gözlerini devirdi ve bu konuşmayı hiç duymamış gibi yapmaya devam etti. Genç kurt hızlıca ayaklandı, birkaç dakika öncesinde olduğu gibi gergin ve endişeliydi. "Alfanızı daha fazla dinlemelisiniz. "

"Ceza almıyor muyum?" dedi, şaşkınlıkla.

Konsey başkanı hafifçe gülümsedi başını iki yana sallarken. Kyungsoo aynı cümleyi tekrar edip durdu, etrafındakiler ona şanslı olduğunu söylese bile inanamıyordu. Yaptığı açıklamanın yeterli gelmeyeceğini düşünüp durmuştu ve bir anlığına gerçekten söylemesi gereken cümleleri söylemediği için pişmanlık bile duymuştu. Sıcak kollar etrafını sardığında derin bir nefes aldı ve Jongin'e sıkıca sarıldı. Saçlarının arasında dolaşan parmaklar bir anlığına iyi hissetmesini sağlamıştı ancak gerçek bir bomba gibi patladı zihninde.

Luhan'a mühürlü olduğunu bildiği halde onun hakkında yalan söylemesini istemişti Jongin. Bu hem aralarındaki ilişkiyi zedeleyecek hem de kurdunun acı çekmesini sağlayacaktı.

"Aferin." dedi, Jongin onun yanaklarını kavrayıp kendisine bakmasını sağladığında. Kyungsoo ona vurmak, bağırmak, bu yaptığı için ona küfürler etmek istiyordu ancak sessiz kaldı. Önce Oh ailesi daha sonra Baekhyun, Junmyeon ve Minseok yanlarından geçip gittiklerinde kıpırdamadan onları izlemişti. Gözleri bir süre kapıda oyalandı, bakmak istemiyordu ancak kendisine karşı koyabilecek kadar güçlü değildi. Jongin bir anlığına onun baktığı yöne baktığında yapması gereken birçok şeyin olduğunu hatırladı. Luhan korkarak Byun Baekhyun'a bakıyordu o sırada ve sorulacak bir soru daha buldu Jongin kendisi için o anda.  "Onun adını söylemeyeceğini biliyordum. Luhan beni kışkırttı, demeyeceğini biliyordum. Kurdun düşündüğümden daha çok bağlı ona."

"Bu hiçbir şeyi değiştirmez. Böyle bir şeyi yapmamı isteyerek aslında bana ne kadar kötülük yaptığının farkında mısın hyung?"

Jongin onu bir kez daha kendisine çekip sarıldı. Evet, kardeşine büyük bir kötülük yaptığının farkındaydı ama işleri sadece böyle kurtarabileceğini düşünmüştü bir anlığına. Suçu elflerin üzerine yıktığında kurdunun ona  düşman kesileceğini bilerek yapmıştı bunu üstelik. Baekhyun'u tercih ederek yapmıştı bunu.

"Kendimi affettireceğim bir yol biliyorum." Kardeşi kaşlarını çatıyordu ama o delirmiş gibi gülümsedi.   "Birlikte avlanmaya ne dersin? Bunu seninle hiç yapmadık, biliyorsun."

Kyungsoo her ne kadar ona öfkeli olsa bile bazı şeyler bu öfkeyi alıp götürebilirdi hızlıca. Kurdunu artık özgürce kontrol edebiliyordu ve o kurt Jongin'e bağlıydı. Kötü günlerin ardından bir kez bile dönüşüp ormanın içinde dolaşmamış, rüzgarın tüylerini okşamasına izin vermemişti. İşlerin kontrolden çıkacağı konusunda bu kadar çok korkuyordu işte ama Jongin yanında olursa her şey daha kolay olabilirdi. Tekrar birisine ya da kendisine zarar vermezdi değil mi?

"Bilemiyorum." dedi, dudaklarını büzüştürüp.   "Seninle birlikte avlanmaktansa evde oturmayı tercih ederim."

"Hadi ama! Bunun eğlenceli olacağını biliyorsun Soo! Uzun zamandır bunun hayalini kuruyorum ve biliyorum sende aynı şeyi istiyorsun. Söz veriyorum, ilk avın olduğu için hiçbir şeye karışmayacağım. İstersen küçük bir tavşanın peşinden bile koşabilirsin."

Kyungsoo tek kaşını kaldırarak abisine bakış attı. " Söz mü? Ve eve elimiz boş dönersek bununla alay etmeyeceksin, bana bunun için de söz vermelisin. "

Jongin kıkırdadı ve elini onun omzuna atıp salonun kapısına doğru yürümeye başladılar. " Evde üç kişiyiz Soo. Bir şeyler yakalamamız gerekiyor."

Continue Reading

You'll Also Like

35.1K 458 24
Zehra ile yolları ayrılan Emir, kendini kabus gibi bir ortamda bulur. Acımasız kadınların elinde oyuncağa döner ve tek isteği bu kabustan uyanıp eski...
68.7K 2K 80
İşini ailesi gibi gören bi psikolog ve sinirlenince kimseyi tanımayan mafya aşka inanmayan adama aşkı öğreten kadın💖 Ateş ❤️ Ezgi
2.5M 77.5K 54
Babasının borcu yüzünden genç kızı alı koyan Karahan başına büyük ama tatlı bela alır... Genç kız Karahandan küçük olmasına rağmen yalnız adama eş ol...
334K 5.1K 27
Kocam ve arkadaşımın inlemeleri koridorda yankılandı. Gabriel, "Bir saniye bekle burada," dedi, kapıyı açtı. Öne doğru hamle yapmak istedim, koluyla...