ÇEVİKÇİ BEY | Tamamlandı

By ozodlx_

3.2M 182K 32.3K

Güneş: Polis ol, polisle birlikte ol ama asla polislik olma demişler ya Güneş: Halt etmişler Güneş: Tutuklay... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36 - FİNAL 1
38 - FİNAL 3
Son | Teşekkür 🇹🇷

37 - FİNAL 2

45.6K 2.5K 801
By ozodlx_

Yorumlarınızı bekliyorum...❤

"Bombanın üstüne numaramı yazdım, patlamazsa telefon aç da görüşelim."

Levent'in söylediğine tüm ekip içten bir kahkaha attı. Ejder Yalçın'ın içinde görevden geliyorlardı. Polis Özel Harekat eğitim birliğini son bir aydır sahada görevlere gönderiyorlardı. İki tim olarak gitmişlerdi, çok şükür kayıp vermeden paketlemiş geri dönüyorlardı.

Yusuf elini boynuna atarak künyesini çıkardı. Nasıl da özlemişti Güneş'ini. Ankara'da aylar süren eğitim sonrası gizli bölge dedikleri Diyarbakır'a gelmişlerdi. Sahada görevlere çıktığını kimseye söyleyememişti. Onların içinde korkunun, endişenin filizlenmesini istememişti. İlk yüz yüze geldiklerinde söylemeyi planlıyordu.

Bugün 5 Kasım'dı. Güneş'inin doğum günü. Görevin iki gün önce bitmesi gerekirken son anda yaşanan aksilikler nedeniyle süresi uzamıştı. Şeften, görev dönüşü belgeleri toparlar toparlamaz izin sözü almıştı. Ah o dosyalar...Görevden daha zoru varsa belge işleriydi.

Melis'e ise kısa bir mesajla geç geçebileceğini haber vermişti. Gider gitmez uçağa atlayıp gidecekti. Öncesinde Melis'le konuşup her şeyi ayarlamıştı. Ona evlenme teklifi etmek istiyordu. Yüzüğü bile aylar öncesinden hazırdı. Özel tasarım zarif bir yüzüktü.

Tüm bunları yüzündeki aptal sırıtmayla düşünürken bir anda duyduğu patlama sesiyle diğer herkes gibi irkildi. Kimse ne olduğunu anlamazken aracın yana doğru ani manevra yaptığını anlamıştı.

"Ne oluyor Ömer!"

"Pusu!" dedi şoför koltuğundaki Ömer bağırarak. "Şahinleri sıyırdı."

Herkes silahını alıp hazırlanırken kapıyı temkinlice açıp birbirilerini koruyarak güvenli bölgeye geçtiler.

Telsizi açıp diğer timle iletişim kurmaya çalışan şef "Şahinler iyi misiniz?" diye bağırdı.

Cevap alamadığı saniyeler hepsinin nefesini daraltırken Oğuz'un "İyiyiz bir sıkıntı yok ama ilerleyemiyoruz, düzenek var," demesiyle herkes rahatladığını hissetti. Duyulan kurşun sesleriyle rahatlama uzun sürmedi.

Alçak herifler pusuya düşürmüşlerdi.

Yusuf, şefin söylemesiyle karakolun telsizine bağlanarak "Kartallar ekibinden Yusuf Aydoğan pusu yedik! Tekrar ediyorum pusu yedik!" diye bağırdı. Tek bir kişinin canının yanmasına bile tahammülü yoktu.

Karşı taraftan cevap gelmezken birkaç kez daha tekrar edip telsizi üstüne yerleştirdi. Arkadaşlarına yardım etmeliydi.

Dakikalar süren çatışmanın arkası bitecek gibi değildi. Bu it sürüsü azalmak yerine artıyordu.

Alphan'ın "Siz kalleşlikten başka ne bilirsiniz orospu çocukları," diye bağırmasını duyduğunda gözü aracın kenarından biraz öne çıkmış olan Atila'ya kaymıştı. Üzerinde gördüğü kırmızı noktayla vakit kaybetmeden ona doğru atılarak geriye çekti.

Atila keskin nişancının hedefi olmuştu.

"Dikkat et kardeşim," diyerek az önceki konumuna geçti.

"Buradan görüş mesafesi alamıyorum biraz yükseğe çıkmam lazım koruyun beni," diyen Levent ile Ecevit onu onaylayarak dediğini yaptı. Levent birkaç adım öne çıkmıştı ki daha ne olduğunu anlayamadan kurşunlar üstüne yağmaya başladı.

Yusuf onun kolundan akan kanı gördüğünde "Dikkat et!" diye bağırarak öne atıldı. O an bir kurşun daha geldi. Bu sefer istikameti Yusuf'un hemen sol göğsüydü. Mermi seslerini bastıracak volümdeki ses dağlara duyurmak istercesine haykırdı.

"Yusuf!"

Levent kanayan kolunu zerre önemsemeden arkadaşlarının karşı atağı ile onu geriye çekti.

"İyi misiniz?" diye bağırdı Alphan mevzilendiği yerden çıkamazken. "Oğlum cevap verin iyi misiniz?"

"Yusuf vuruldu!"

"Niye yaptın oğlum niye! Niye atladın lan önüme?"

Can çekişerek bağırması vicdanının yüküydü.

Yusuf belli belirsiz gülümsedi. "Benden önce şehit olacaktın."

"Beynini siktiğimin salağı! Sus yorma kendini, iyi olacaksın! Arayın ambulans göndersinler lan!"

Yusuf onun dizinde yatmaya devam ederken eline uzandı. "Levent," diye mırıldandı güçsüz çıkan sesiyle.

"Çekmecede mektup var Güneş'e ve aileme-"

"Vermeyeceğim ben mektup falan," dedi buğulu sesiyle. "Sen kalkıp kendin söyleyeceksin anladın mı?"

Bulduğu bez parçasını kanamasına tampon yaptırmaya başladı. Kendi kolu kopsa bile umrunda değildi. Yeter ki kardeşi yaşasındı.

"Levent," dedi aynı dinginlikle. "Ben veremem, şehitler veremez."

"Yusuf, iyi olacaksın saçma saçma konuşma!"

Acı içinde kıvranırken "Telsizi aç," diye mırıldandı. Telsiz konuşmasını bir şekilde ona ulaştıracaklarını biliyordu. Levent onun dediğini ikiletmeden üstündeki telsizi alıp açtı.

Dişlerini sıkarak kendini toparlamaya çalıştı.

"Güneş Güzeli," dedi nefes nefese. "Kendime bakamadım ama hâlâ kalbimdesin."

Kendime çok iyi bakacağım çünkü seni kalbimde taşıyorum...

"İyi ki doğdun aybalam, özür dilerim," diye mırıldandı şehadet getirip gözlerini kapatmadan hemen önce. Yüzünde ise huzurlu bir tebessüm...

Bir yiğit daha bu vatan uğruna can verip gitmişti.

Vatan için şehit olan Özel Harekat...

-

Güneş'im

Bu mektubu 5 Ekim 2021 tarihinde saat 03.40'ta yazıyorum. Çok güzel bir rüya gördüm de uyandım. Sen vardın...Yanında ise iki üç yaşlarında bir erkek çocuğu.

Adı Türker'di.

Bana öylesine benziyordu ki Güneş, adeta bir kopyam gibiydi. Ama o gözleri...Beni bir bakışınla yaktığın gözlerin gibiydi. Sanırım o bizim çocuğumuzdu. Hayali bile öylesine güzel ve heyecan verici ki tarif edemem.

Sonra Tim 47'yi gördüm Güneş. Hepsinin yüzü gülüyordu. Beni çağırdılar.

'Ana kucağı değil ama peygamber ocağı Yusuf, gel' dediler.

Çok etkilendim bu rüyadan. Kan ter içinde nefes nefese uyandım. Hâlâ daha ellerim titriyor. Gerçi yamuk yumuk yazımdan anlarsın :)

Hissediyorum Güneş Güzeli, şehit olacakmışım gibi hissediyorum. Tüm bunları hissederken de sana evlenme teklifi etme planları yapıyorum. Ne kadar da bencilim. Eğer bu mektubu okuyorsan şehit olmuşumdur. Belki alçak bir pusuda, belki de tek bir kurşunla...

Şehit olmuşsam ne mutlu bana. Peygamber ocağına gidiyorum, makamların en güzeline. Kardeşlerimin, abilerimin, devrelerimin yanına.

Ağlama. Dik dursun o omuzların, akmasın incilerin gözlerinden. Bilirim sen hem üzülür hem de gurur duyarsın benimle. Ama üzülme Güneş, Çevikçi Bey'ini hep en güzel haliyle hatırla.

Gurur duy demeyeceğim çünkü bu boynumuzun borcu. Bu namus Güneş.

Hudut namustur!

Benim için de, senin için de ve bu ülkenin bir evladı olup Ne Mutlu Türküm diyebilen herkes için de...

Sen benim Turan ülküm, sonsuz bir inanç beslediğim Kızıl Elma'm ve adı konulmamış destanımsın. Ülkümüzden vazgeçme, Kızıl Elma inancımı hiç kaybetme ve destanını yarım bırakma. Ya benimle ya da bensiz tamamlansın o destan. Çünkü her şeyin en güzelini hak ediyorsun.

Seni önce Allah'a, sonra kendine ve ailelerimize emanet ediyorum. Hiç solmasın o gülüşlerin.

Senin adın mahşerde kavuşmak olsun...

Çevikçi Bey'den Güneş Güzeline, tüm kalbimle.

Kaçıncı defa okuduğunu bilmediği mektubun son satırını Yusuf'un aşık olduğu gamzelerini öper gibi öptü. Koklayarak...

Dört ay geçmişti. Yusuf olmadan geçirdiği dört koca ay. Kıyafetleri eskisi gibi buram buram kokmuyordu. Kimse ona Güneş Güzeli ya da Aybalam demiyordu.

Babası sık sık kullandığı bu kelimeyi kızın odasının önünden geçerken duyduğu ses kaydından sonra bir daha söylememişti.

Karabağ'da Aybala
Ötüken'de Asena, diyordu Yusuf ses kaydında.

Güneş'in hıçkırıkları onu mahveden kısımdı. Söyleyip kapanmayan yarasını kanatmayacaktı.

Ve kimse onun yokluğuna alışamıyordu.

Annesinin gözünün yaşı dinmiyordu. Evlat acısıyla kavruluyordu yüreği.

Melis, güvendiği dağın eksikliğini iliklerine kadar hissediyordu. Her şey onsuz öylesine boştu ki...

Aykut, Levent ve Alphan ne kadar güçlü durmaya çalışsalarda ağlamak için yalnız kaldıkları anı kolluyorlardı. Hepsi çok kızgındı ona. Aykut Güneş'i kendinden istemeden gittiği için, Alphan kendinden önce şehit olduğu için ve Levent'te kendini koruduğu için çok kızgındı.

Vicdanı onu rahat bırakmıyordu. Melis'i, Güneş'i, Mevlüde teyzesini ve Ali amcasını hatırladığı her an kalbinde bir vicdan mahkemesi kuruluyor Levent'te o mahkemenin kaybedeni oluyordu.

Ali amcası...Eve geldiğinde araçları görüp ne olup bittiğini anlayan ve yüzündeki buruk gülümseme ile şanlı bayrağı alıp evlerinin dışına takan Ali amcası. Bu vatana tüm canım kanım feda diyen Ali amcası.

Yusuf gitmiş giderken herkesten bir parçayı da beraberinde götürmüştü.

Göz yaşlarını kurulayıp Yusuf'a ait eşyaları koyduğu dolaba mektubu büyük bir özenle koydu. Aynadan dağılmış görüntüsüne bakarken "Sondu," diye mırıldandı.

"Son güçsüz duruşumdu Çevikçi'm.."

Bileğindeki tokayla saçlarını düzgünce bağladı. "İstediğin gibi dimdik duracak omuzlarım."

Odasından çıkıp salona geldiğinde babasının yanında aldığı soluğu. Kararlı bakışlarını bir an olsun ondan çekmezken konuştu.

"Baba beni çalıştırır mısın?"

📍Devamı diğer bölümde.
-

Merhaba herkese.

İlk özel bölüm ile geldik. Bizleri, dahası Çevikçi Bey'imizi ve Güneş Güzelini özlemiş misiniz?

Ben çok özlemişim...

Dahasını hepsini çok çok özlemişim. Aklınızda soru işaretleri kalmış olabilir onları diğer ve son olan özel bölümde gidermeye çalışacağım.

Şimdiye kadar bizimle olduğunuz ve desteklerinizi esirgemediğiniz her an için sonsuz teşekkür ederim. İyi ki siz!

Sizleri çok seviyorum, ikinci özel bölümde görüşmek üzere sevgiyle kalın. ❤ ozodlx_

Continue Reading

You'll Also Like

325K 6.6K 15
(tamamlandı) Dağ Ayısı: Niye engelliyorsun kızım Hazal: Niye engellemeyeyim Hazal: Önemli biri misin sen? Dağ Ayısı: Değil miyim? Hazal: Artık değils...
Haz By 🍀

Romance

175K 2K 16
"Siktir, kırmızı senin rengin." Sütyenimin açıkta bıraktığı göğüslerimi öpmeye başladı. Bir eliyle kalçalarımı sıkıyor diğeriyle de kasıklarımı okşuy...
373 91 27
Yeni bir şehre taşınırken ne umuyordum bilmiyorum ama kesinlikle tehlikenin içine atılmayı beklemiyordum. Onu gördüğüm ilk an anlamıştım benim için h...
581K 24.4K 44
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...