ÇEVİKÇİ BEY | Tamamlandı

By ozodlx_

3.2M 182K 32.3K

Güneş: Polis ol, polisle birlikte ol ama asla polislik olma demişler ya Güneş: Halt etmişler Güneş: Tutuklay... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
35
36 - FİNAL 1
37 - FİNAL 2
38 - FİNAL 3
Son | Teşekkür 🇹🇷

34

48K 2.7K 707
By ozodlx_

  Hukuk Fakültesinin 70 bin küsürlere kadar öğrenci almasının şaşkınlığını yaşadığım zaman diliminden herkese selam merhaba güle güle uqjsjıws

Uzun sayılabilecek bir bölümle geldiiik.

Keyifli okumalar dilerim ❤

(Satır arası yorum yapmayı ve yıldızlamayı unutmayın lütfen.)

"Baba?"

"Güneş?"

Babasına bir şeyleri anlatmakta geç kaldığını biliyordu zaten adam az önce göreceğini görmüştü. Ama hislerini ayrıntısına kadar bilmiyordu o yüzden babasına her şeyi olduğu gibi anlatacaktı ki adamın aklında şüpheye yer kalmasın.

"Ben sana anlatmak istiyorum," diye mırıldandığında bakışlarını kaçırmadı. Kemal Bey oturduğu yerden ayaklanıp eşyalarını alırken tepkisizdi.

"Bir şey söylemeyecek misin?"

"Gel," dedi kızın yanından geçip kapıya adımlarken. "Baba kız günümüzü tamamlayalım sonra konuşuruz."

Babasının bu tavrı hayra mı alametti şerre mi fikri yoktu. Şimdilik sadece gününün tadını çıkaracaktı. Yusuf'a kavuştuğu bugün keyfi gayet yerindeydi ve bozulmasını istemiyordu. Gülümseyerek onayladı ve peşine takıldı. Birlikte bahçeye çıktıklarında Güneş'in gözleri yine etraftaydı.

Babanın yanında bari düzgün dur be kızım!

"İyi günler başkomiserim," diyerek selam veren Atalay'ın kendisine baktığını hissederken gözlerini ona değdirmemekte ısrarcı davrandı.

"Sana da Atalay. Bugün izinliyim bir şey olursa ararsınız."

"Emredersiniz."

Babası gibi "İyi günler," dileyip gözleri Yusuf sevdasında sağa sola bakınarak babasını takip etti. Eğitim birliğinden çıkıp arabaya bindiklerinde ortamdaki sessizlik kendini bir nebze germişti. 

"İlk istikamet olarak nereye gidiyoruz?"

"Neresi olsun istersin?" Aklından birbirinden farklı yerler geçtiği için kararsızlık yaşıyordu.

"Babam neresi derse?" Sırıtarak babasından bir gülücük almaya çalıştığında adamın yüzünden yarım bir gülüş belirtmişti. Buna da şükür diyerek rahat bir nefes aldı. Eğer babası çok fazla kızsaydı bu gülüşü rüyasında bile göremezdi.

"Poligona gidelim mi? Bakalım paslanmış mısın?"

"Evet!" dedi hevesle. "Çok iyi olur baba kaç aydır elime silah almadım."

Çocukluğu yakın dövüş sporlarıyla geçerken on sekiz yaşından itibaren silah eğitimleri de eklenmişti. Babası her açıdan kendini savunmayı bilmesi gerektiğini küçük yaşlarda ona gayet net bir şekilde anlatmış, ilkokulda kaçırılmasıyla da bunun kaçınılmaz gerçek olduğunu anlamıştı.

Tüm bunlarda babasının polis olması ilk etken olsa da bu ülkede her şey gibi kadın olmak da zordu. Tacizcilerin gece, gündüz, açık, kapalı, çocuk, genç ve yaşlı gibi ayrımı yoktu. Hatta hayvanların başına gelenleri duyduğunda cinsiyet ya da insan ayırt ettiklerini de sanmıyordu.

Acı ama gerçek olan bir şey vardı. Herkes bir şekilde kendini korumayı, kendi sesi olmayı bilmek zorundaydı.

Oysa ne çok isterdi her adımını güven içinde atmayı. Peşimden gelen bir şey yapar mı, ara sokakta başıma bir şey gelir mi, taksiye tek binmemek, otobüste sona kalmamak en iyisi gibi kaygılardan tamamen uzak...

"Geldik."

Arabadan inip içeri girdiklerinde babasını tanıyan çalışanlar yanlarına gelmiş ayaküstü muhabbete başlamışlardı. Gerekli araç gerekleri aldıktan sonra atış yerine geçtiler. Çok heyecanlıydı. Silah kullanmayı babasından öğrenmişti ve bir nevi onun askeri gibi hissediyordu. Uzun zamandır atış yapmadığı için paslanmış olması muhtemeldi.

Kemal Bey silahı masanın üzerine bırakırken "Al bakalım silahı," dedi. Tutuşdan önce nasıl aldığına dikkat ederdi. Eğer o parmak ilk olarak tetiğe gidiyorsa vay halineydi.

Güneş kulaklığı kulağına yerleştirip dikkatle silahı kavradı. Sağ işaret parmağı tetiğin üstündeki düzlükte dümdüz dururken silahı iyice kavrayıp sol eliyle destek sağlamıştı.

"Doldur boşalt yap."

Hızlı bir hamleyle söyleneni yaparak şarjörü çıkardı ve üç atışlık mermi koydu. Ardından eski tutuşuna döndü.

Babasının dikkatli bakışlarını üstünde hissederken hedefin karşısına geçerek bedenini dikleştirerek kollarını aşırı gerdirmeden nişan aldı.  Eğer fazla gerdirirse atış sırasında ellerine titreme olarak geri döner hedefin yönü şaşardı.

"Arpaçıkla hedefi odakla," diyen babasıyla dediğini sol gözünü kapatıp ayarladı.

"Beşer saniye arayla 3 atış. Başla!"

Yaptığı peş peşe atışlar kendini gererken kulaklığı çıkarıp atış kağıdını alan babasının yanına ilerledi.

8'den aşağı varsa üzülürdü.

"Paslanmışsın sanki," diyen babasıyla merakla kağıda uzandı.

7-8-8

"Öyle olmuş gerçekten," diyerek yüzünü buruşturuğunda Kemal Bey gülümsedi.

"Gidene kadar sana ders vermek şart oldu desene."

Omuz silkerek gülümsedi. Bundan asla şikayetçi olmazdı. "Yakın dövüşü de ekler miyiz?"

"Ekleriz. Gel hadi devam edelim."

Güneş'in saçlarına küçük bir öpücük bırakıp şarjörü doldurduğunda bu defa kendisi birkaç atmış yapmıştı. Babasının bakmadan 10'dan vurmasına her zaman hayran kalıyordu. Nasıl oluyordu nasıl? Kendisi bakarken zor atıyordu. Üstelik adam mesafeyi en uzak olana ayarlayıp yapıyordu. Gerçekten işinin hakkını veren bir efsaneydi...

-

Poligondan sonra tiyatroya gitmişler ardından dışarıda yemek yeyip üstüne de mis gibi birer Türk kahvesi içip eve gelmişlerdi. Şimdi ise salonda oturuyorlardı. Güneş yine gerilmişti. Annesi nöbetçi olduğu için evde yoktu ve ortam aşırı sessizdi. Babası da on beş dakikadır ağzını açıp tek kelime etmemiş düşünceli şekilde duruyordu.

"Baba?" dedi adamın dikkatini çekmeye çalışarak. "Konuşalım mı artık?"

Ciddi haliyle "Konuşalım," diyen adamla kısa bir duraksama yaşarken kendini toparlayıp kararlı halini gözler önüne sermek istercesine bedenini dikleştirdi. Sözler kadar vücut dili de önemliydi. Babasının hislerinden emin olmasını istiyordu.

"Benim ilk aşkım, ilk güvendiğim, ilk bekleyişim, dönmesini dualarla beklediğim hep sen oldun. Yanımda olmasan bile varlığın bana güven verip beni bir adım öteye taşıdı. Belki o kadar güveniyordun neden şimdi anlatacaksın diyorsun haklısın da."

Kendini dikkatle dinleyen  babasının yüz ifadesinden bir şey anlamazken devam etti.

"Ben sizden yana bir an olsun şüphe etmedim, etmem. Ben ilk kendimiz emin olalım istedim. Annem hep asker ve polisin bekleyeni olmak zordur herkesin kalbi dayanmaz diyor ya buna senden sonra başkasında dayanabilir miyim ona emin olmak istedim. Uzunca görüşmediğimiz görevlere gitmedi ama tahmin edebiliyorum bundan sonra olacak."

Yüzündeki aptal gülümsemeyi silemezken devam etti.

"Senin onu araştırdığını tahmin edebiliyorum ama onu da bir de benden dinle. Sendeki güvenden, huzurdan bir parça buluyorum onda." Bunları babasına söylemesi tuhaf hissettirse de ekledi.

"Yanındayken Fatih'in İstanbul'a, Alparslan'ın Anadolu'ya, Kürşad'ın Kızıl Elma'sına olan tutkusu gibi bir his oluyor içimde."

Babasının gözlerine uzun uzun bakıp herhangi bir duygu kırıntısı ararken adamın kollarını uzatıp kendine sarılmasıyla göğsüne sokuldu.

"Kız evladının ne kadar başka olduğunu seninle tattım ben. Senin benim iki gözümün çiçeğisin. Hayatımızı anlamlandırıp aydınlatansın Güneş'im. Bu aydınlığına kimsenin gölge düşürmesini istemem."

Eli saçlarının arasında gezerken istemsizce gerilen bedeniyle konuştu.

"Bugünün geleceğini ne kadar bilsem de içten içe gelmesini hiç istemedim."

Güneş babasının dediklerine güldü. Kıskançlık yükleniyor...

"Ben aşka inanan bir adamım ve bunu annenle çok güzel tattım. İki insan birbirini seviyorsa ve kaderinde varsa bunun önüne kimse geçemez. Ben size engel olmam, karşı çıkmam ama seni üzecek en ufak şeyde kimseyi görmez gözüm."

Derince iç çekti.

"En son babalar duyar işi bizim evde olan bir kural değil. Malum meslek gereği daha korumacı oluyorsun. Dediğin gibi araştırdım, senin bile bilmediğin çoğu şeyi biliyorum. Benim onun hakkında bildiklerim senin hissettiklerin yanında hiç kalıyor. Tüm bunları sen yaşıyorsun, yaşayacaksın ve kararı verecek olan da sensin. Unutma sen ne karar verirsen ver hep arkanda değil yanında olacağım."

Güneş mutluluktan uçacak kıvama geldiğinde babasını şapur şupur öpüp sevgi yumağı haline büründü. Konuşmayı daha düzgün yapmayı hayal etse de bu da fena sayılmazdı.

"Şımarma şımarma," diyen adam kızı kendinden uzaklaştırarak aklında yazdığı senaryolara kaşlarını çatıp "Bir şey demiyoruz diye dozunu da kaçırma Güneş!" diye ikazda bulundu.

"Bugün beni gördüğün hâlde sarılıp öpmelerini de görmedim sanma. Kız babasıyım ben kıskanırım," diyerek hafif trip kokusunu ortaya saldığında Güneş dudaklarını ısırarak gözlerini kaçırdı. Ulan be adam o mesafeden nasıl da gördün sen!

"Yani şeyden şey olmuşsa demek ki babacığım."

"Neyden ney olmuşsa?"

"Özlem durumları falan," diyerek konuyu kapatmaya çalıştığında babası ayrıntılara inme derdindeydi.

"Buray gelme sebebinde o değil mi zaten? Neymiş bizi özlemiş, yersen."

"Baba ya..."

"Ne baba ya? Yalan mı sanki?"

Güneş "Seni çok seviyorum biliyorsun  değil mi?" diyerek babasına sıkıca sarıldı. Konuyu bir an önce kapatması gerekiyordu. Yoksa uzayıp giderdi.

-

Nihayet Yusuf'un izin günü gelip çatmıştı. Güneş bu haberle evde deli gibi sevinip saçma hareketlerle dans etmişti. Bağıra çağıra Çevik Kuvvet şarkısını söylemesi de cabasıydı...Tüm bunlara şahit olan babası ise sabır dilenerek bol bol homurdanmıştı. Mutluluk sarhoşu olan kızı bunu bile fark etmemiş süslenip püslenerek aceleyle evde çıkmıştı.

Yusuf'la buluşacakları Kızılay Meydanına geldiğinde etrafta dolaşmayı kesip adamı aradı. Telefon ilk çalışta açıldığında istemsizce sırıttı. Böyle ince şeylere bile nedensizce düşüyordu.

"Çevikçi'm?"

"Güneş'im?"

"Geldin mi nerelerdesin?"

"Sendeyim." Telefonla eş zamanlı olarak arkasında duyduğu ses gülümsetirken beline dolanan kollarla telefonu kapatıp çantasına attı. Saçına öpücük bırakan dudaklar uzaklaştığında geriye dönerek hızla boynuna atladı. Boy farkından dolayı Yusuf eğilerek onu havaya kaldırdı desek daha doğru bir tabir olurdu...

"Yusuf." Adını öyle içten söylemişti ki sanki isminin dilinden dökülmesine muhtaçtı.

"Söyle Yusuf'un canı."

Yusuf'un canı.

Bir kelimenin bu kadar anlamlı gelmesi ve içine işlemesi normal miydi bilmiyordu ama düştüğü bir gerçekti.

"Uzun süre görüşmemek sana yaramış  romantikleşme sürümü gelmiş." diyerek ona takıldığında Yusuf aşık olduğu gamzeleri göstererek güldü.

"Bu ilişkinin tek romantiği sen olacak değilsin ya."

"Gamzelerine gurban be!" Yarım yamalak ama içten şivesiyle elini omuzlarına yerleştirip gamzelerini şapur şupur öptü. Yıllarca öpmeyi sevmiyorum diye gezip Yusuf'u bulduktan sonra öpmeden duramaması saçmalığına ne demeliydi?

Şapur şupur ye beni :p

"Hasret gidermeyi daha baş başa olduğumuz bir ortamda yapalım bence Güneş güzelim." Avuçlarının içinde kaybolan elleri tuttuğunda saf bir mutlulukla gülümsedi.

Ellerinin ellerinde kaybolmasını, sarıldığında bedeninin kollarının arasında küçücük kalmasını bile seviyordu. Güneş'e dair olan ne varsa seviyordu.

"Önce aç karnımızı doyuralım, sonra seninle gezeceğiz Çevikçi'm."

AVM'de yemek yedikten sonra mağazaları gezerek birkaç şey denemişlerdi. Güneş denedikleri bir çift kombinini çok beğenmiş ve almak istemişti. Yusuf başta ödemeyi teklif etse de kızın attığı bakıştan sonra bundan vazgeçip yarı yarıya ödeme fikrini sunmuştu. Güneş bunu da kabul etmeyerek hepsini kendi ödemişti. Zaten yeterince parası vardı ve bunu sevdiği kişilere harcamayıp ne yapacaktı ki?

(Bunlardan beğendiğiniz olursa birini hayal edebilirsiniz, beğenmezseniz de görmemiş gibi devamkeee aujsıwjx)


Güneş, Yusuf'a kendisini caddenin karşısında beklemesini söyleyip ortadan kaybolalı 5 dakika olmuştu. Kızın nereye gittiğini anlamaya çalışırken önünde korna çalarak duran arabanın camı aşağı inmiş gözündeki gözlük ve pis sırıtmayla içindeki kız konuşmuştu.

"Pişt yavru atla hadi!"

Yusuf kendini tutamayıp kahkaha attığında Güneş devam etti.

"Hadi gel gezelim uzaklara gidelim arabamla istersen konuşuyum babanla uzaklara gidelim."

Yusuf gülmeye devam ederek yolcu koltuğuna yerleştiğinde "Daha çok ben senin babanla konuşacak gibiyim ama hadi hayırlısı," diye mırıldandı.

Arabanın içini incelerken "Araba senin mi?" diye tedirginlikle sordu. Onun olmadığına emindi olmasına da bir umut aklına gelenin başına gelmemiş olmasını diliyordu.

Kırmızı ışıkta duran Güneş, gözlüğünü çıkarıp ona dönerken sırıtarak cevap verdi.

"Yoo, babamın ve çaldım."

"Çaldım derken?"

"Bildiğin anahtarı aldım çıktım."

Dudaklarını birbirine bastırıp tepkisizliğini korumaya çalışırken işin ucunun kendine dokunma ihtimalini hesaplıyordu. Ne kadar bunu geride bırakmaya çalışsa da Başkomiser Mustafa Kemal sevgilisinin babasıydı. Ve adamın ilişkilerini tüm ayrıntısıyla bildiğine emindi. Bunu Güneş'le geldiği günün ertesi sabahı kendisine attığı bir bakışla çok net anlamıştı. Konuşsa belki daha az etki ederdi öyle bir bakıştı. Yanından geçerken Mesafe önemli diye söylenmesi ise asıl mesajdı.

Güneş Yusuf'un tedirgin haline kocaman bir kahkaha patlattı.

"Suratın o kadar komik ki." Gülmeyi sürdürken Yusuf'un rahatladığını fark etmişti. Kaçırmış olma düşüncesi onu bu kadar germiş miydi cidden?

Önceden birkaç kez arabayı kaçırdığı olmuştu. Yusuf ne düşünmüştü bilmiyordu ama babası çok tepki göstermemiş sadece izin aldığı sürece zaten vereceğini söylemişti. Çatlak annesi ise kaçırırken onu niye çağırmadığına kızmıştı. Bu sabah çıkmadan babasından rica etmiş arkadaşına Ankara turu yaptırmak istediğini söylemişti. Babası o arkadaşı çok iyi bildiği için hoşnut olmayan bir ifadeyle kabul etmişti.

"Baban başkomiserim ya hani güzelim, istemsizce geriliyorum."

"Kasma aslan parçası. Babam işi ve özel hayatını birbirine karıştırmaz. Sana kinlenecek olsa bile bunu sivil olduğunuz zaman yansıtır. "

"Umarım hiç yansıtmaz."

Güneş gülerek arabayı müsait bulduğu ilk yere park etti. Anıtkabir'i ziyaret edeceklerdi. Arabadan inip ele ele güvenlik kısmından geçtikten sonra kalabalığın içine karışmışlardı. Anıtkabir'in tam önüne geldiklerinde Yusuf elini bırakarak hazır ola geçmiş ve asker selamı vermişti. Bu öylesine güzel bir manzaraydı ki hafızasından silebileceğini sanmıyordu.

Dakikalar boyunca Anıtkabir'in her yerini inceleyerek gezmişler birkaç fotoğraf çekinmişlerdi. Güneş çok beğendiği bir fotoğtafı hemen paylaştı.

Güneş Eflin: Sonsuz aşkla...❤🇹🇷

@Yusufaydogn:

@Melisayydgn: Çok güzelsiniz çok😻🥲

@g: Düştüm kaldırmayın

@b: Daha iyisi mezarda

@Corumlu19: Yeni kavrulmuş sıcak leblebi gibisiniz

@ç: Bu çifti beğenmeyen varsa ağlayarak günlüğüne yazıp kıskançlıktan ölebilir

@TurkogluAykut: Aldatılmışım...

@ü: Ne mutlu Türküm diyene!

@ÇevikçiBeyokuyucuyorumları:

Bölüm sonuu. Aslında biraz daha uzatacaktım ama sizi daha fazla bekletmeyip burada kesmek istedim.

YKS sonuçları açıklandı, kimler hangi şehirlerde hangi bölümleri okuyacak? Bizimle paylaşın lütfennn.❤

Ben yine mezunluk yine ben modunda ağlıyorum... Tercih yapmamıştım güzel yerler gelmez diye ve sıralamaların böyle olduğunu görünce çokça üzülüp ağladım, sinirlerim istemsizce çok bozuldu.
:((

Geçen sene birlikte mezuna kaldığımız tüm arkadaşlarım gidiyor. Onlar adına çok çok mutluyum ve özenmiyor değilim yğşagzshz

Psikoloji yazıp gitse miydim sorusu arada beynimi yorsa da çocukluk hayalim olan hukuku düşünerek bu fikirden uzaklaşıyorum. Ek tercihler bir an önce başlayıp bitmeli yoksa benim işim belli olmaz ağwşhsuqa

Dershanem ayın 13'ünden itibaren başlayacak. Buraya ne kadar zaman ayırabilirim bilemiyorum ama yarım bırakmak istemiyorum o yüzden erken bir final yapabiliriz haberiniz olsun. Şimdiden birkaç final sahnesi var aklımda...

Sizleri seviyorum, kendinizi çok çok iyi bakın, sağlıklı ve musmutlu günlere!❤ ozodlx_










Continue Reading

You'll Also Like

4.2K 288 9
Texting tadında:) Abimin arkadaşı Asker kurgusu
12.8K 160 6
İclal numara sallar ve mafya birisine denk gelir :) İclal: numaralarını değil de başka yerlerini yiyebilirim. Uraz: sokucam kızım sen bela mısın? İ...
271K 8K 55
Sen benimsin, aksini düşünen sonunuda düşünsün. +18 Cinsellik fazla bulunuyor bunu bilerek okuyalımm. Askeri kurgu Çocukluk aşkı Arkadaşlıktan doğan...
1.3M 60.7K 62
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...