Fucking Faboluos

Krayshipper tarafından

63.1K 2.3K 332

Luhan ailesini kaybettikten sonra aşırı çalışıp Seul'ün en prestijli okuluna kabul edilir. İlk günden okulun... Daha Fazla

Tanıtım
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5 (M)
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8 (M)
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18 (M)
Bölüm 19 (M)
FİNAL Part 1 (M)
FİNAL PART 2 (M)
Reklam Spotu;
Duyuru
teşekkür,
;bilgilendirme

Bölüm 14

1.9K 99 28
Krayshipper tarafından

Bölüm 14

İlk defa güneş ışınları yüzümü aydınlattığında küfür etmeden uyandım. Kalktım ve masanın üzerinde ki ilk defa ötmeyen saate baktım. Tanrım ne ara öğlen olmuştu ? Saat 2'ydi ve ben hala uyuyordum. Şaşırmadım aslında.Ayağa kalktım ve kilitli olan kapımı açıp banyoya doğru gitmeye çalıştım ama odamın kapısının önündeki cisme çarptığım için yeri boyladım.

"Ah !"

Kafamı çevirip arkama baktığımda yerde uyuya kalmış WuFan'ı gördüm. Ah, tabii ya. Gece boyunca kapının önünde bana kapıyı açmamı, benimle uyuyacağını söylemişti.

'Kapı mı ?' dediğinizi duyar gibiyim. Evet kapı. Eve geldiğimde kapının çoktan tamir edildiğini görmüştüm. Öküz gibi kırdıysa köpek gibi tamir edecek şerefsiz. Söylenerek ayağı kalktım ve yerdeki bedeni umursamadan banyoya girdim. Soğuk bir duş aldıktan sonra dişlerimi fırçaladım ve saçlarımı kuruttum. WuFan saçlarıma tekrar dokunursa intikam işini unutabilirdim, önlemimi önceden alayım dedim.

Banyodan çıktığımda, dün dağınıklıktan geçilmeyen salon, mutfak ve odalar temizlenmiş ve toplanmıştı. Dikkatimi çeken asıl şey ise mutfakta yeni hazırlanmış olan mükemmel kahvaltıydı. Odama girip dolaptan kıyafet almak için dolabın kapağını açtığımda boş bir dolapla karşılaştım. Diğer dolaplarımda boşaltılmıştı. Tam sinirle odadan çıkıp WuFan'a küfür etmeye hazırlanırken yatağımın üstündeki paketi gördüm, en üstteki notu alıp okumaya başladım.

'Benim sevgili uyuşuk ve inatçı nişanlım...

Öncelikle dediklerimi harfiyen uygula ve inatçılık etme. Mutfakta sana hazırladığım mükemmel kahvaltıyı yap, biraz televizyon izle ve rahatla. Akşam saat tam 18:00'de bun kıyafetleri giyerek kapıda bekle. Dün geceden sinirli olan beni, daha fazla sinirlendirmek istemezsin umarım. Son olarak; Seni seviyorum...'

"Egosu yüksek seni adi romantik piç."

Şık ve sade paketin yanında ince şortum ve basit bir t-shirt vardı, boxerımı da koymayı unutmamış. Kendini unutur sikini unutmaz zaten. Kıyafetlerimi giydim ve odamdan çıkıp mutfağa ilerledim.

İnanılmaz bir kahvaltı duruyordu önümde. Her çeşit reçel, süt, kızarmış 2 adet tost ekmeği, tabağımda ise düzenli bir şekilde kesilmiş yumurta, janbon ve salata vardı. Diğer bir tabakta ise kızarmış patates vardı.

Tamam, bu kahvaltı tam benim damak tadıma uygun, sebzeler dışında. Tabağımı kaldırıp alttaki uzun kapaklı dolabı açtım ve tam sebzeleri çöp kutusuna boşaltacakken kutunun üzerinde yazan notu gördüm ve tabağı bırakıp notu okumaya başladım.

'Seni senden daha iyi tanıyorum bebeğim. Tabağındaki sebzeler bitecek. Eğer onları yemediğini anlarsam cezan iki katına çıkacak. Seni seviyorum...'

"KIÇIMIN SEVGİSİ SENİ WU SİKİK FAN."

Sinirle homurdandım ve tabağımı alıp yerime oturdum. Tüm masayı silip süpürmüştüm, sebzeleri ise burnumu ve gözlerimi kapatarak yiyordum. Gerçekten sebzelerden nefret ederim. Hele o yeşil yaprak gibi olan şey, neydi adı ? Buldum ! Nane... İsmi bile kusma isteğimi arttırıyordu.

Bulaşıları makineye koydum ve saatin çoktan 4'e geldiğini gördüm. Dolaptan şeftalili Ice Tea ve dondurulmuş patlamış mısırı alıp mikrodalgaya koyup bekledim. 5 dakika sonra mısırımı ve Ice Tea'mi alıp televizyonun önüne geçtim. Kanalları gezdim ve Doctor Who'nun eski bölümün başladığını görüp sesi sonuna kadar açtım ve izlemeye başladım. Bölümlerin tümünü ezbere bildiğim için gelecek olan repliği çoktan biliyordum ve Doctor'la birikte bağırdık.

"Papyonlar havalıdır !"

Aralıksız Doctor Who maratonunu izledim ve saatin çoktan 5'i geçtiğini gördüm. Hızla bitmiş Ice Tea kutusunu ve boş patlamış mısır tabağını alıp tezgahın üstüne bıraktım ve odama koştum. Ellerimin yağlı olduğunu hatırlayıp banyoya girdim ve ellerimi yıkayıp, dişlerimi fırçaladım ve giyinmeye geri döndüm.

Siyah takım elbisemi giydiğim ve aynada papyonumu düzelttim. Oturup siyah rugan, yuvarlak burunlu ayakkabımı giydim ve saçlarımla uğraşmaya başladım. Sabah fön çektiğim için zaten düz olan saçlarımı havaya kaldırdım ve saç spreyi ile sabitledim. Aslında saçım kendiliğinden şekil alıyordu ama az bir destekten zarar gelmezdi. Gözlerime eyelinerımı çektim ve dışarıdan gelen korna sesi ile odadan çıktım.

Kapıya çıktığımda çoktan havanın kararmış olduğunu gördüm. Siyah bir limuzinin önünde kapıyı açmış olan yine siyah giyinimli bir adam vardı. Arabaya bindim ve adamın kapıyı kapatmasına izin verdim. Araba çalışmaya başladığında bende ne yapacağımı düşündüm.

Aslına herkesin içerisinde ona "Seninle evlenmiyorum şerefsiz." diyesim yoktu. Onunla evlenmek için ne isterseler yapardım. Sonuçta ona aşığım evet. Ama içimi kemiren diğer bir konu ise o mesajdı. Bana ne mesajı olduğunu, kime yazdığını söylememişti. Sadece... Geçiştirmişti. Ama o zaman ki sözleri umut veriyordu bana. Ona inanmamı sağlıyordu o sözleri... Sehun'u döverken ki sözleri. Ah Tanrım... Gerçekten beni sınıyorsun, değil mi ?

Arabanın kapısı açıldığında çoktan geldiğimizi anladım. Salondan yüksek sesler gelirken ben inip inmemekte kararsızdır. Taa ki iki güçlü kol beni çekip kucağına alana kadar.

"Bu kadar kararsız olma bebeğim."

Şerefsiz, sikik WuFan. Beni kucağına almış ve dışarıda bekleyen meraklı insanların arasından salona doğru yürüyordu. Kırmızı halıda gibiydim.

"İndir beni ! WuFan şuan rezil oluyoruz, indir !"

Kulağına fısıldadım ve inmeye çalıştım. Aynı şekilde kulağıma fısıldadı.

"Merak etme. Zaten bizim nişanımıza geldiler. Daha ne kadar utanabilirsin, geyiğim ?"

"Kes sesini, WuFan."

Piçimsi gülümsemesi ile önüne baktı ve büyük-geniş salona adımını attı. Nişan yeri değil, bildiğin bar mübarek. Tavandaki parti topu etrafta değişik şekiller oluşturuyordu ve herkes dans ediyordu. Öğretmenler ise kenarda durmuş- ne durması lan. Öğrencilerden çok onlar pisti ele geçirmişti.

Bizim içeri girdiğimizi görünce DJ müziği slow bir müzikle değiştirmişti ve insanlar yavaş yavaş yerlerine geçip bizim için yolu açıyorlardı. WuFan beni kucağından indirdi ve elimi tutarak bana destek verdi. Şuana kadar titrediğimden haberim bile yoktu.

"Rahatla. Çok yakışıklısın ve bu beni deli ediyor. Yürüken sakın kıvırma yoksa seni s-"

"Biraz daha konuşursan ağzına güzelcene vuracağım Wu Yi Fan."

"Pekala, WU Luhan."

Gözlerimi büyülttüm ve vücudumda ki kanın yanaklarıma hücum edişini hissettim. Lanet olsun. Elimi çekiştirerek karşıda hazırlanmış 2 sandalyeye doğru ilerledi. Sandalye demek basit kalır aslında, oldukça hoş hazırlanmış bir salondu.

Etrafa bakınca Tao ve yanındaki adama baktım. El ele tutuşuyorlardı. Sanırım Tao'nun 'Muhteşem' sevgilisi sonunda teşrif edebilmişlerdi. Biraz ileride bizim İhtiyar'ı gördüm. Tanrım pişkince sırıtıp parmaklarıyla çifleşme işaretini yapıyordu -bilmeyenler için şu şekilde anlatayım; işaret parmağı ve serçe parmak arasındaki parmakların üst üste gelmesi dsfd-. Kafamı iki yana salladım ve önüme baktım. Okuldaki çocuklar hariç tanımadık yüzler gördüm. Tam 3 çift yan-yana durmuş WuFan'a bakıyordu ve çiftler el ele tutuşmuşlardı. Arkadaşları olmalı diye düşündüm ve fazla ilgilenmedim.

(Medyadaki müziği açın.)

İkimizde koltuğa oturduk ve ışıklar kapanmıştı ve sadece iki yerde spot ışığı açılmıştı. Biri bizim üstümdeydi, diğeri ise yan tarafta olan konuşma masasının üzerindeydi. Birden yanımdan hızla ayrılan WuFan oraya gitti ve herkesi gülerek selamladı.

"Öncelikle söylemeliyim ki benden başka kimse konuşma yapmayacak. Çünkü Luhan benim ve anılarınızı ne kadar kendinize saklarsanız hayatınız o kadar uzun olur. Herneyse... Luhan. Benim minik geyiğim. Sonunda buradayız huh ? Baştan söylemeliyim; evlendiğimizde evden dışarı bensiz çıkamazsın. Ve... Teşekkür ederim. Beni sevdiğin için. Bana inandığın ve benimle evleneceğin için. Ne yaptım da seni hak ettim bilmiyorum ama sanırım artık her Pazar Kilise'ye gidip dua edeceğim-salondan gülüşmeler gelir, sonra Luhan'a döndü-. Luhan... Gerçekten teşekkür ederim. İlk tanıştığımız günü hatırlıyorum. İlkokulda sırf sana baktılar diye bir çeteye sataşmıştın ve... Tanrım gerçekten savunmasızdın ama kavgaya hazır bir şekilde cesurdun. O zamandı sanırım ? İlk aşk ? Kaç saniyeydi ? 5 mi ? Belki de daha az. Ben gelip kurtarmasaydım sen gerçekten de... Herneyse... Sonra her şeyini öğrendim zaten. Yaşadığın yeri, aileni, önceki ve o zamanda ki arkadaşlarının geçmişlerini, gittiğin dershanenin geçmişine kadar araştırdım. Sadece takıntı olarak adlandırıyordum, ama değildi. Sen benim İlk Aşkım'dın Lu. Annem... O sıralar annem vefat etmişti ve ben... Sığınacak bir yer aradım Lu. Sonra hep seni takip ettim ve... Oradaydın işte. O koca ağacın altındaki delikte oturmuş kitap okuyordun. Gerçekten şey gibi duruyordun... Asil ? Ulaşılamaz ? Sana ulaşmak istedim Lu. Benim olmanı, kimse o minik ellerinle kitabın sayfasını değiştirdiğin parmaklarını görmemeliydi. Kitapta şaşırdığın sahnelerde o minik elinle ağzını kapatışını izledim. Kitapta ağladın bir sahne olduğunda seninle ağladım Lu. Hergün... Sonra büyüdük ve sen oraya sığamıyordun. O yüzden her zaman oraya gittiğinde yanında bir pike getitirdin ve kitap okumaya devam ederdin. Sonra o gün... Resmi olarak ailelerimiz sayesinde tanıştığımız o gün... Tanrım, sen gerçekten de şaşırmıştın ve yakışıklılığıma aşık olmuştun -gülüşmeler-. Bana 'Benden uzak dur.' derdin. Ama Lu... Ben sana çoktan aşık olmuştum ki..."

Ben ağzım açık, gözlerimden yaşlar süzülürken yerinden ayrılan WuFan'a baktım. Kaklı ve elimden tutup salonun ortasına getirdi. Tepemizdeki spotlarda bizimle birlikte geldi ve ortada birleştiğimizde spot ışıkları da birleşti ve tek bir ışık oldu. Ben ağlarken o gülümsüyordu ve dizlerinin üzerine çöktü.

"Lu... Benim olabilir mi ? O kocaman kahverengi gözlerin, uzun kirpiklerin, o minik burnun, dudakların... Minik ellerin... Benim olabilir mi Lu ? Özellikle Lu... Ruhun ve kalbin bana ait olabilir mi ? Sadece içerisinde ben olabilir miyim ? Sabah uyandığında yanına olan, her sabah kahaltıyı birlikte yapar, bulaşıkları kimin yıkacağını tartışır ve her zaman sonunda sana kıyamayıp ben yıkarım sen koltukta beni izlerken. Birlikte alış-veriş yapar, birlikte ev temizleriz ? Beni işe yolcularsın ve 'İyi Şanslar Öpücüğü' verirsin ? Her gece uyuduğunda beraber uyuyamaz mıyız Lu ? Sadece... Sen ve Ben ?"

Hıçkırarak ağlarken cebinden küçük bir kutu çıkardı ve açtı. İçerisinde iki tane alyans vardı. İçlerinde ise; "Sadece Benim Lu'm." - "Sadece Benim FanFan'ım" yazıyordu.

Salondan "Kyaaa" sesleri ya da sevgililerine "Adamda ki romantikliğe bak, sen kendine erkek diyorsun bir de." Şeklinde yakınanlar vardı. Erkekler ise "Herifler Gay yahu !" diyip işin içinden sıyrılmaya çalışıyorlardı.

Diğer insanları umursamadım ve karşımdaki tapılası mükemmelliğe baktım.

"Lu. Sadece benim olur musun ? Benimle evlenir misin ?"

"HAYIR !"

Y/N; Eveet böyle bir yerde de bitiririm :3 Bu arada bugün YGS vardı ve giren kişilere geçmiş olsun diyoruz ala galiba siz sınava değil sınav size girmiş .-. Bende 2 yıl sonra bu korkuyu hissedeceğim T.T herneyse sizi seviyorul, yorum pls <3

Okumaya devam et

Bunları da Beğeneceksin

686K 35.9K 60
"Hiç romantik olamayacağım. Sana o kadar derece yaptırdım, bunun bedelini benimle evlenerek öder misin?" Kendi kurduğu cümleye güldükten sonra sesli...
262K 14.2K 33
Evren: Bana aşkını itiraf et artık Motorcu: Sen bana ettin mi? Evren: Nabzım seksenle kalbim tek senle atıyor bebeyim Motorcu: Neyin neyin? Evren:...
64K 3.1K 27
"Ne bekliyordun?" "Hiçbir şey beklemiyordu-." Cümlemi tamamlamama izin vermedi. "İki güzel söz, bir güzel bakış, iki sarılış. Başka! Başka ne oldu! N...
3.1M 12.4K 2
'Umudun gece ise, ay'a tutun.' ∞ (15/08/2018; Başlama tarihi.)