Bölüm 9
"Ne tarz bir gelinlik istiyorsun ?"
"Ha ?"
Neden bahsediyor bu ? Gelinlik derken... SİKTİR.
"Diyorum ki; Nasıl bir gelinlik istiyorsun ? Giymek için. Hani beyaz kabarık etekli falan mı ?"
Bu piç gerçekten gelinlik giymemi beklemiyordu değil mi ? Ona döndüm ve sinirle baktım.
"Gerçekten gelinlik giymemi istemiyorsun değil mi ?"
"Gerçekten gelinlik giymeni istiyorum Luhan."
Bana döndü ve sırıttı. Pekala, hepimiz bu sırıtışın piç smile olduğunu biliyoruz. Tekrar yola döndü ve gaza tam bastı. Sinirle arkama yaslandım. NE. OLURSA. OLSUN. O SİKİK. GELİNLİĞİ. GİYMEM.
~~2 Saat Sonra~~
"Hadi ama Lu~ Çık ordan."
"HAYIR ! HEM DAHA DÜĞÜN BİLE DEĞİL ! NİŞAN ! NİŞANDA GELİNLİK Mİ GİYİLİRMİŞ ?! NE DİYORUM LAN BEN ?! HAYIR BİR DAKİKA! ERKEK OLAN GELİNLİK Mİ GİYER ?! MANTIKLI MI BU ?! AGHHH !"
WuFan sustu. Sonra ayak sesleri duydum. Hayır, hayır.... Kabinin perdesi açıldı ve WuFan sırıtmaya başladı. Elimden tutup kabinden çıkardı ve büyük aynanın yanına götürdü.
"Çok güzel oldu. Alsak mı ? Düğüne kadar saklarız."
"Yemin ederim. Evlenmem. Bak. Ciddiyim. Gülmesene."
Aynada kendime bakmadım. Kafam yere eğik şekilde sinirden titriyordum şuan. Bu lanet gelinliği bana giydirdiğine inanamıyorum. Yanımızda olan elemanları gönderip odayı kiraladığına da inanamıyorum.
"Kimsenin olmaması iyi oldu. Bu kadar güzel bi gelini kimsenin görmesini isteme-"
Karnına geçirdiğim yumruğum ile sustu. Şuan utançtan kıpkırmızı bir haldeyim. Lanet olsun. Niye bu kadar utanıyorum ki. Kız da değilim, bu lanet gelinliği bana giydirdi. Ellerimle eteğin iki yanını kavradım ve sıktım. Titreme... Utanma. Lanet girsin.
"B-ben üstümü değiştiriyorum. S-sonra h-he-men ç-çıka-lım...."
Arkamdan güldüğünü duyabiliyordum, kabine girip üzerimi değiştirdim. Çıktığımda koltukta uzanmış telefonuyla uğraştığını gördüm. O kadar çok dikkatliydi ki benim geldiğimi görmedi. Sessiz ve hızla ilerledim. Hızla elinden telefonu çektim ama birden heryer döndü. Ha ? Sırtım koltukla buluşunca elimden telefon hızla alındı.
"Ben çok dikkatli, yakışıklı ve zengin biriyim Lu~Beni yenemezsin~"
Eğildi ve dudaklarıma öpücük kondurdu.
"Devam etmek isterdim ama kusura bakma bebeğim, damatlık almamız lazım. Gelinliği -her ne kadar istesem de- sana giydiremem. Herkes sana yiyecekmiş gibi bakar. Üstelik omuzların açık olur ve insanlar sana sarılayım derken oranı buranı el-"
"Tamam, anladık ! Yürü gidelim."
Yüzümü yere eğdim, kızardığımda ve utandığımdan değil. Hayır, kesinlikle. Mağazadan çıktık ve sokakta etrafta damatlık ararak gezdik. Birden elimdeki sıcaklıkla ona döndüm.
"İlk randevumuz -sen buraya geldiğinden beri-. Hadi gel."
Elimden çekiştirip dondurmacının önüne götürdü. Yanımızdan geçerken bize bakan gülümseyen, iğrenerek bakan birçok insan vardı. Ama umursamadım. Şuan kalbimin hızını yavaşlatmanın bir yolunu bulmalıydım. Düşünme, elindeki sıcaklığı, yanındaki tapılası suratı düşünme. Beyaz teni, karışmış olan sarı saçları, üstündeki basit kıyafetlerin onda ne kadar mükemmel durduğunu düşün-
"Hey, Lu ? Neyli dondurma istiyorsun ?"
Sikeyim, deminden beri onun vücudunu inceliyordum. Kendine gel, Lu.
"S-seni."
Ha ? Vay canına. Çok cesurum evet. Bu herif beni burada bile sikecek durumda, hiç utanması yok. Benim söylediğim şey ise mükemmel. Evvet ! Şuan resmen gülmemek için kendini tutuyordu !
"Y-yani v-vanilyalı."
"Emin misin ? Benden bir parça ister misin ?"
Suratıma yaklaştı ve dudaklarıma baktı. Dondurmacı ise hergün gördüğü birşeymiş gibi umursamadan elinde küllahı tuttmuş bize bakıyordu. Bu sıcağın altında üstündeki penye ile terden ölmüştü. Biran önce işi bitirip eve gitmek istediği her halinden belli oluyordu. WuFan'ı ittim ve önüme döndüm. Kesin ve emin bir sesle konuşmaya çalıştım.
"Vanilaylı dondurma istiyorum, üstüne de çikolata sosu isitiyorum."
WuFan kulağıma yaklaştı ve fısıldadı. Nefesi titrememe neden olmuştu. Söyledikleri değil.
"Kris sos istemez misin ? Beyaz renkte ? Böyle sıvı sıvı ? Huh ?"
Karnına geçirmemle susaması bir oldu. Ama suratındaki iğrenç piçimsi gülümseme hala oradaydı. Şu piçimsi gülümsemeyi bırakmasını söylemeliydim. Aşırı seksi oluyordu ve yanımızdan geçen her kızın ona ağzının suyunu akıtarak bakmasıda cabası.
"Bende vanilyalı istiyorum. En azından Lu'munkine benzer."
Sinirle dudağımı ısırdım ve kollarımı birleştirdim. Sakin ol, SAKİN. Ama olamadım ve ayağımda götüne tekme attım.
"Suscan mı artık ?"
Bu durumda hala gülebiliyordu ! Tanrım ! Üstelik attığım tekme onu sadece 1 adım ilerletmişti. Elleri cebinde bana döndü ve öpücük attı. İç çektim ve önüme döndüm. Elini dudağıma getirdi ve dişimin arasındaki alt dudağımı aldı ve dudaklarımı düz bir şekilde bıraktı. Çenemi kavrayıp yüzümü ona çevirdi.
"Sinirliyken çok seksi duruyorsun ve diğer insanlar seni eve atacakmış gibi bakıyor. Yanlız olmadığımız zamanlar hariç. Bunu. Bir. Daha. Yapma."
Son kelimeleri algılamamı istermiş gibi bastırdı. Gözlerin keskin ama bir o kadarda yumuşak bakıyordu. Kafamı salladım ve iki dondurmayı da uzatan adamın alinden dondurmamı aldım. Cesaret nereden geldi inanın bir fikrim yok ama WuFan'ın elini tutup ilerlemeye başladım. Şaşkın baktığına eminim.
"N-ne... Sevgilim d-değil misin."
Soru sormadığımı biliyordu. Elimi sıkıca tuttu ve köşedeki mağazaya sürükledi. Üst kattaki özel odalardan birine girdik. Hem dondurmalarımızı yiyiyor hem de takım elbiselere bakıyorduk. Ben siyah isterken o beyaz istiyordu.
"Lu~~ Lütfen ama ! Beyaz sana gerçekten yakışacak. Eminim."
Elinde ısrarla tuttuğu beyaz takımları bana verdi ve kabine itekledi. Kabine girmeden önce aklıma gelen fikirle gülümsedim ve döndüm.
"Bak... Nişanda sen beyaz giy ben siyah giyeyim. Düğünde de sen siyah giyersin ben beyaz giyerim ? Lütfen lütfeen..."
Ellerimi boynuna doladım ve yanaklarımı şişirerek ona baktım. Evet, yakışıklılığımı ve tatlılığımı kullanmakta üstüme yok !
"T-tamam... Şimdi önümden çekil yoksa yanımıdaki kadını umursamadan üstüne atlayabilirim Lu~"
Son cümlesini kulağıma fısıldadı. Kollarımı hızla boynunda çektim ve elimdeki beyaz takımlarına ona verip kendi beğendiğim siyah takımın yanına gittim. Kıyafete aşık olmak buydu demek... Takımı alıp gülerek kabine koştum. Beyaz takım elbiseleri inceleyen WuFan'ın bana olan kahkahalarını sallamadan.
"Hadi ama Lu~~ Çık da göreyim."
Aynada son kez kendime baktım ve kabinin perdesini açtım. Bana hayranlıkla bakan WuFan'ı inceledim. Evet... Hepimiz heykellere taş çıkaracağınız biliyorduk. Şuan karşımda beyazlar içerisinde bir melek duruyor. O kadar mükemmel ki... Sarı saçlarının arasındaki siyah gölgeler kravatı ve kemeri ile uyum içerisindeydi.
(Kris'in takımı;Beyaz ceket ve pantalon, siyah kravat ve siyay cep mendili.)
(Luhan'ın takımı; Medya)
"Benim sevgilim bu kadar.... Mükemmel olmak zorunda değil. Seni diğerlerinden korumam gerek !"
"K-kes sesini... Ben seni nasıl koruyacağım ?! Giyme beyaz falan. Çıkar. Çıkarsana !"
Yanına gittim ve takımın ortasında olan düğmeyi çözdüm. Lanet olsun. Bu kadar yakışıklı olmasa sinirlenmek zorunda kalmazdım. Tanrı aşkına !
"Hey Lu~~ Sakin ol. Senden başkasına bakmıyorum, tamam mı ?"
Ellerimi tuttu ve alnıma yumuşak bir öpücük bıraktı. Kafamı salladım. Yan taraftaki kadının öksürüğü ile aynaya döndük. Onun üstündeki beyaz-kreme yatkın olan ceket ve kumaş pantalon içerisindeki beyaz gömlek ile mükkeml bir uyum içerisindeydi. Siyah kravatı ve siyah kemeri ile gerçekten modellere benziyordu.
Bana gelirsek; üzerimdeki siyah ceket ve kumaş pantalon içimdeki beyaz gömlek ile uyum içerisindeydi. WuFan'ın aksine ben papyon takıyordum, küçük, beyaz puanteyli bir papyondu. Saçlarım bal rengi-sarı karışımı birşey olduğu için fazla iyi durmuyordu. Saçlarımı boyatmayı unutmamam lazım. Kızıl-turuncu renk karışımı olabilir.
"Vay canına... Sen gerçekten de benim misin ?"
Kafamı salladım ve kendimi beğenmiş bir gülümseme takındım. Papyonların iki kenarından çekiştirip düzelttim.
"Papyonlar havalıdır."
Güldü ve saçlarımı karıştırdı. Kadına döndü ve paket ve ödeme hakkında bişeyler söyledi. Bende kabine gittim ve üzerimi değiştirdim. Çoktan üstünü değiştirmiş elindeki poşetlerle beni bekliyordu. Ama elindeki telefona baktığı için beni görmemişti. İlerledim ve arkası dönük olduğu için omzundan telefondaki mesaja baktım. Kafasını hızla bana çevirince telefonun ekranı karardı ve cebine koydu. Demin ki mesajda gördüğüm şey neydi ? Hayır, hayır. Kendine gel Luhan. Evleniyorsunuz ve WuFan seni aldatmaz. Evet... K-kesin başka bi-birşeydir.
"Hazırsan gidelim."
Elimi tuttu ama geri çektim ve ondan önde ilerleyip aşağıya indim. Neden böyle davranıyorum. Herşey mükemmel giderken neden biri, birşey ortaya sıçmak zorundaydı ki ?! Sıçmıklar. İlerledim ve arabanın yanına gittim.
"Sorun ne Lu ?"
"Yok. Birşey. Arabayı. Aç."
Sessiz ama tek tek söyledim cümleleri. Kapıyı açtı ve bindim. Poşetleri bagaja koydu ve o da bindi. Ama arabayı çalıştırmak yerine bana bakıyordu.
"Sürmüyorsan iniyorum."
Kapıdan çıkacakken kapıları kilitledi ve kolumdan tutup beni kendine çevirdi. Yüzüne bakmadım. Şuan sinirden gözlerim dolmuştu ve kırmızı olduğuma eminim. Yüzüne bakamam.
"Bana bak Lu. Ne oldu ?"
Bir de soruyor ! O lanet mesaj... O siktiğimin mesajı....
Y/N: Evet gençler, biraz hızlı ilerliyor olabilir kusura bakmayın eski ben sdasf Bu arada Sex Sir ve bu bitince elimde güzel ve hafif klişe olan bir SeKai tanıtımı yayınlamayı düşünüyorum :3 Bu arada 1K olmuşuz :O Saranghae~~