trouvaille | texting

By purqlepie

32.1K 3.6K 4.9K

"Oh bayım, sanırım kokunuza aşık oldum." (Bölümlerde değişiklik yapılmıştır. Gidişatı değişmiştir.) ... Blink... More

bölüm 1
bölüm 2
bölüm 3
bölüm 4
bölüm 5
bölüm 6
bölüm 7
bölüm 8
bölüm 9
bölüm 10
bölüm 11
bölüm 12
bölüm 13
bölüm 15
bölüm 16
bölüm 17
final
RDG

bölüm 14

1.4K 184 230
By purqlepie

İyi okumalar...

🕸🕸🕸

-Lalisa-

Hayat fazlasıyla zorlu ve stresli geçmişti ve geçiyordu da. Duyduğum o kelimenin her bir harfi bir bir kulaklarımdan girerek tüm vücuduma işlemişti. Hüznü parmaklarımdan saç diplerime kadar hissetmiştim. Sesindeki tını beni adeta deli etmek istiyordu. Beni istemediğini bağırıyordu sesi sanki.

O kelimeyi sarf ettiği günün ardından 1, bilemedin 2 hafta geçmişti. Bu süre zarfı boyunca beni ilk iki gün aramıştı fakat ben açmamıştım. Onun dışındada bir daha aramamıştı. Açmamıştım ve bitmiş miydi yani ilişkimiz?

O kelimeyi evden sinirle çıkıp gitmiş olmama rağmen peşimden bile gelmemişti. Ağladım o kadar yine de bir tek kelime etmedi.

Okul çıkışı arabamı almadığımdan yürüyerek eve gidecektim. Yanıma yaklaşıp konuşmak isteyen kimseyle iletişime geçmeden hızla yürümeye başladım. Her geçtiğim sokakta duvarlara asılmış iş ilanları ve afişlere bakınıyordum.

Bazı sokaklara asılmış iş ilanı afişlerini kontrol ederken bir yazı dikkatimi çekti.

'JJK Şirketin sahibi Jeon Jungkook için asistan başvuruları ve gerekli bilgilendirme için bize ulaşın...'

Aniden gözlerimin büyümesiyle afişi yerinden kopararak hızla şirkete doğru yürümeye başladım. Bir yandan elimdekini inceliyor bir yandan da sinirli soluklar alıp veriyordum. Beni aramayı düşünmüyor ama asistan arayabiliyordu öyle mi?

O mankenlere taş çıkaracak vücuda ve yüz hatlarına sahip biriydi ve bir sürü model gibi olan kızlar işe başvurmaya başlamış olmalılardı. Buna hiçbir şekilde izin veremezdim. Tamam o benimle gelecek planı kurmamış olabilrdi fakat kurabileceği gerçeğini de unutmamak lazımdı. Yani en azından bu kadar kolay pes etmemeliydim.

Şirkete vardığımda hızla hiçbir yerle ilgilenmeden sekreterin yanına varmıştım.

"Ben Jeon Jungkook Bey'le görüşmek istiyorum!"

"Asistan ilanı için mi geldiniz?" Kafamı hayır anlamında sallamama fırsat bile vermeden gözlerini devirerek elime bir kağıt tutuşturmuştu. "Bunu doldurun. Eğer uygun adaysanız zaten seçilirsiniz."diye de eklemişti.

Gözlerimi abartıyla devirerek elime vermiş olduğu kağıdı öylece baktım. Ne yani bugün onun yanına anca bu şekilde mi girebilecektim? O zaman denemeye değerdi.

Hızla önümdeki saçma asistanlık kağıdını doldurmaya başladım. Kendi adımı yazmak istemedim. Birazcık daha oyundan zarar gelmezdi fe. Ad kısmına Pranpriya olarak yazmıştım. Soyadı kısmına da Jeon. Çünkü ben gerçekten bi gelecek düşlüyordum.

Yani sonuçta gelecekteki soyadım buydu. Erken yazmanın hiç bir zararı dokunmazdı. En azından ben öyle düşünüyordum.

Elimdeki kağıdı değerlendirmesi adına sekretere verdiğimde derin bir nefes aldım. Fazlasıyla stresliydim. Ya seçilmezsem korkusu kesinlikle yoktu. Seçmezse o kadar da koymazdı. Onun haftalar önce söylediği kelime zaten beni yeterince üzmüştü. Ki zaten amacım asistanı falan olmak değildi. Onu görmekti.

Üzerimdeki beyaz mini elbisemi düzelterek bekleme salonuna geçtim. Gerçekten en nefret ettiğim şey buydu. Beklemek...

...

Tüm asistan adaylarıyla tek tek göz göze gelmiş, her birine ölümcül bakışlarımı yollamıştım. Cidden her bir adayın giydiği kıyafetler sanki ödül törenine katılacaklarmışçasına abartılıydı. Akılları sıra benim biricik Jeon Jungkook'umu etkilemeye çalışacaklardı. Ama bende verecek göz var mıydı? Yoktu.

Yanımıza gelen sekreter ile herkesin gözü onu bulmuştu. Elinde tuttuğu kağıda bakarak konuşmasına dikkat kesilmiştik.

"Sonuçlara göre en iyi cv Jeon Pranpriya'ya ait olduğundan kendisi Jeon Jungkook Bey'in kişisel asistanı seçildi. Diğer adaylar gidebilirler. Pranpriya, sen beni takip et."

Anlamadığım bir hızda konuştuğunda tek anladığım şey beni çağırıyor oluşuydu. Bu da demek oluyordu ki seçilmiştim. Zaten beni o cv ile almamaları olanaksızdı. Avukat adayı olarak mükemmel bir cv ye sahibim.

Önümdeki sekreteri takip ederek Jeon Jungkook'un odasının önüne geldiğimizde "Buradan sonrası sende. İlk iş günün bu gün. Dediklerini ikiletme sakın." diyerek yanımdan geçip gitmişti.

Jungkook'un üst katlarda bir odada çalışacağını düşünmüştüm fakat zemin katta çalışmasına şaşırmamıştım. Gerçekten değişmişti çünkü. Yalnız bana karşı olan duyguları ne alemde merak ediyordum.

Kapıyı tıklatmamın ardından "Gel." sesini duymamla hızla içeriye girdim. Kafasını kaldırıp bana baktığında yüzünde şaşırmaya dair hiçbir kırıntı yoktu. Ne yani onun ben olduğumu anlamış ve hatta işe bilerek mi almıştı? Bu adam neden böyle her şeyi biliyordu?

"Jungkook."

"Bay Jeon'u tercih ederim."

Gözlerimi devirerek dudaklarımı ısırdığımda elindeki dosyayla yanıma yaklaştı ve beni süzmeye başladı.

"Böyle dikileceğine işe mi başlasan?"

Gözlerimi gözlerinden çekmezken "Ne yapmalıyım, Bay Jeon?" demiştim alayla. Yan bir sırıtış atarak daha da yaklaşıp yüzlerimizi yaklaştırdı. Nefesi yüzümü yalayıp geçerken gerçekten karşısında dik durmak zor oluyordu. Ona karşı koymak fazlasıyla zordu.

"Ne için geldin Jeon Pranpriya?"

"Asistan seçmeleri varmış bi kendimi deneyeyim dedim."

Net bir dille ve açık sözlülüğümle söylediğim sözler karşısında susarak sadece gözlerime bakmayı seçmişti. Kalbini tekletmiştim. Buda demek olıyordu ki bana karşı hala sevgisi var. Her ne kadar evlenme isteği olmasa da.

Gözlerini gözlerimden ayırdığında hızla geri çekilerek konuşmaya başladı.

"Her neyse. Bu gün çok önemli bir toplantım var. Bu yüzden yanımda olarak konuşulanları not almalısın. Şimdi şuradaki dolaptan 'Skyscraper (Gökdelen)' yazan dosyayı al ve gel. Dışarıda bekliyorum."

Elindeki dosyayı incelemeye devam ederek kapıya doğru yöneldi. Gerçekten iş mi yapacaktım ben yani? Konuşmayacak mıydık? Dalga mı geçiyordu bu? Sakin olmalıydım.

Şimdilik konuşma isteğimi bir kenara bırakarak gösterdiği dolaba doğru ilerledim ve hızla açtım. Gördüğüm şeyle gözlerim büyümüştü. Elime alarak hızla Jungkook'a döndüm ve elimdekini sallayarak konuşmaya başladım.

"Bu ne?"

"Parfüm?"

"Onu bende görüyorum. Sorun şu ki bu kimin parfümü? Senin olamaz çünkü erkeksin. Benim de değilse kimin bu Jungkook???"

"Bilmiyo-"

Lafını tamamlamasına izin vermeden hızla söze giriştim.

"Bilmediğini söyleyeceksen vazgeç. Buna inanacağımı düşünmüyorsun herhalde. Neden burada bu?"

Yan bir sırıtışı yüzüne yerleştirdiğinde dilini önce dudaklarında sonrada iç kısımdan yanaklarında gezdirdi. Şu an fazlasıyla çekiciydi. Kimsenin karşısında böyle yapmamalıydı. Aksi takdirde çok kötü bozuşabilirdik.

Yalnız şuan önemli konu benim olmayan bu kadın parfümünün kime ait olduğuydu ve Jungkook'un dolabında ne işi vardı. Benimle oynuyor muydu yoksa aldatılıyor muydum? Aldatılıyor muydum cidden.

"Sana ne." dedi. Ve göz kırptı.

Evet aldatılıyordum. Ben onun için zaten hep küçüktüm. Gerçekten aldatılıyordum.

🕸🕸🕸

Umarım beğenmişsinizdir.

Rica etsem önceki bölümlere gidip oy vermediğiniz bölümlere oy verebilir misiniz🥺

LOVE YOU GUYS💜

-takip etmeyi unutmayın-

Continue Reading

You'll Also Like

7.2K 671 8
Chaeyoung, hayatı boyunca hoşlandığı 7 erkeğe 7 mektup yazar. (to all the boys i've loved before filminden esinlenilmiştir.) ღ rosé × bts ღ rosékook
4K 137 4
+82********* Şaşkın olmak istiyorum ama "ş" olmadan
173K 10.2K 16
Jungie: Jeon Jungkook senden nefret ediyorum Kookie: Güzel, ben de kendimde nefret ediyorum "Oh, Jung'um."
47K 4.6K 30
"Ölmek istiyorum." "Hayır istemiyorsun." "Kes şunu!" "İçindekileri öldürmek istiyorsun sen Jae Hwa. Ölmek istemiyorsun."