GÜL BATAKLIĞI

By kitapdelisiyazar

5.1K 175 73

Bir adam vardı. Şakakları zehir. Bir kadın vardı. Kalbi mezar. Bir de yanık bir sevda. Vuslat hiç bu kadar uz... More

GÜL BATAKLIĞI 🥀
Bölüm 1: "Gökyüzünün Yalnız Kalanları. "
Bölüm 2: "Umudun Zehri. "
Bölüm 3: "Hasbelkader."
Bölüm 4: "Bilinmez Bir Yolun Yolcuları. "
Bölüm 5: "Karanlık Dünya."
Bölüm 7: "Tanıdık Yabancı. "
Bölüm 8: "Geri Dönülmez Seçim."
Bölüm 9: "Kör Düğüm."

Bölüm 6: "Palüde."

209 11 4
By kitapdelisiyazar

Yüzyüzeyken konuşuruz - Sen varsın diye.

Ersay Üner - Seni Soruyorlar.

Beni instagram hesabım "Kbr55ky" dan takip edebilir.
Kitaplarım ve bölümleri hakkında duyuru ve kesitlerden haberdar olabilirsiniz. 😉🌺

İyi okumalar herkese. 🌺






Hayatta bazı anlar vardır. Hani tam her şey bitti, buraya kadarmış dediğinde ve kendini uçurumun kenarında bulduğunda bir el uzanır sana doğru, çeker kurtarır seni, hani berbat giden hayatına bir anda sihirli bir değnek değerde bir anda güzelleşir ya dünya, son nefeste olupta ömrüne ömür katılır da katlanır nefesin, karanlığın ortasında açar güneş, fırtınada dinginler deniz ve çölde yağar yağmur..
İşte benim hayatımda da o anlardan biri bu andı.
Tarifi imkansız, kusursuz, paha biçilmez ve hayat veren.
Kalbimin nasıl deli gibi attığını sizlere anlatamazdım. Yirmi üç yıllık yaşam serüvenimde beni hiç bir şey bu kadar yaşama bağlamamış, kalbim delicesine bu hayli atmamıştı.

Arın şu an tam karşımdaydı.
Kaderin ağlarının sıkı ve karmaşık bağlar ile bağlı olduğunu hep bilirdim. Gözlerimin bir gün onun suretinde değeceğine, onunla aynı havayı soluyacağıma inanırdım lakin bu kadar erken olacağına ihtimal veremezdim.
Onu bir kez dahi görmek için kalkıp buraya gelme cesaretini bulduğum için  şimdi çok doğru bir karar verdiğimi anlamıştım.
Yüzümde şaşkın şapşal gülümseme ile gözlerim onun suretinde gezintiye çıktı. Ne peşimde olan adamlar kaldı aklımda ne de kaybolmuş benliğim. Sadece o vardı şimdi.
Yıllardır onu görmememe nazaran onu hemen tanımıştım. Nasıl unutabilirdim ki..

Sertçe yutkunduğumda Arın, gökyüzündeki bakışlarını indirdi ve elindeki sigarasından derin bir nefes çekerek yere attı ve üstüne basarak içine hapsettiği dumanı serbest bıraktı.
Kalbim bu basit hareketinde bile cirit atmaya başlamıştı gerisini düşünemiyorum bile. Bir adım geri çekildim ama dengede duramadım, nereye tutunacağımı bilemez bir halde düşecekken son anda duvara sırtımı yasladım.
Gözlerim saniyelik onun suretinden çekilmişti. Hızla bakışlarımı ona taşıdım.
Arın, beni farketmemişti.
Etsin ister miydim bilmiyordum.
Beni tanır mıydı?
Hatırlar mıydı?
Kim bilebilirdi ki?

Ben kendi içimde ikimiz hakkında teoriler kurarken içeriden bir adam çıkageldi.
Adam İtalyanca bir şey dedikten sonra Arın tebessüm ederek başıyla adamı onayladı ve içeriye hızla giriş yaptılar.
Demir kapı kapandığında ne zaman tuttuğumu bilmediğim nefesimi serbest bıraktım ve duvara tutunarak yere oturdum.

Elimi kalbime koyarak derin derin nefesler alırken dudaklarım da tekrar  kocaman bir tebessüm belirdi.
Onu görmüştüm.
Arın'ı yıllar sonra çok yakın olmuştum.
Her şerde bir hayır vardır derler ya bu kesinlikle bu durum için geçerliydi.
İçimde tarifi olmaz bir his dört bir yanımı sarmıştı.
Ellerimi saçlarıma geçirdim ve bakışlarımı gökyüzüne çevirdim.
Gözlerim kapanırken derin bir nefes çektim içime.
Allahım sana şükürler olsun. Onu bir kez daha görmeme izin verdin. Sana minnettarım.

Zaman hızla akıp giderken ben oradan kopamadım.
Orada ne kadar kaldım onu da  bilmiyordum.
Yoldan geçen arabalar da oldu, insanlarda.
Bağırışlar da oldu gülüşmelerde.
Koşuşturmalarda.
Ben ise orada kaldım öylece.
Sanki yuvam orasıydı.
Sanki oraya aitmişim gibi kopamadım.

Şafak sökmeye başlarken oturduğum yerden yavaşça ayağa kalktım.
Bakışlarım önümdeki tabelada yazan yazıda gezindi sonra da kasvetli yapıda.
"Palüde." Diye fısıldadım.
Anlamını bilmiyordum ama garip bir şekilde bu kelime beni içine çekiyordu.
Yavaşça yerimden kalkıp duvar dibinden ayrılarak yola çıktım.
Dar sokakları aşıp ana yola çıktım.
Ellerim, elbisenin eteklerinde yavaş ve dalgın bakışlarla yukarıya doğru yürümeye başladım.
Sokak sessiz ve kimsesizdi.
Bir kaç sokak hayvanı haricinde sadece ben vardım.
Bakışlarımı yerden kaldırıp geldiğim yöne çevirdim ve gözlerim siyah, oldukça lüks yapıya çevrildi. Saçlarım hafif esen rüzgarda sessizce savrulurken kendime bir söz verdim.

Burada, onunla kalacaktım.
Onu gördükten sonra ben tekrar hayata bağlanmıştım.
Kopamazdım ki kolay kolay.
Başıma ne gelecek bilmiyordum, belki delice bir fikirdi, belki de ölüm vardı ucunda bilmiyordum ama ben o binanın içine girip onun karşısında çıkmak istiyordum.
Sessiz sevişlerim kalbimi artık tatmin etmiyordu.
Silikçe gülümsedim.

"Palüde. Seni bulacağım tek adres artık sevgilim." Diye mırıldandım.

🌑

Havanın aydınlanması ve sokakların eski canlılığına geri dönmesi ile devam eden yürüyüşümde bir markete girerek kasiyer kızdan telefonunu ödünç istemiş ve babannemi aramıştım. Bulunduğum yeri de kasiyer kıza konum attırmıştım.
Kısa sürede babaannemin şoförü Orhan abi gelip beni eve götürmüştü. Bu sürede babaannem ile sarılıp iyi olduğumu anlayana kadar yanında oturmuştum. Söylediğine göre bazı düşmanları varmış ve bu yüzden bundan sonra bir kaç koruma ile dışarı  çıkabileceğimi söylemişti. Bunu istemesemde sesimi şimdilik çıkarmamıştım çünkü aklım ve fikrim şuan sadece Arın'daydı.
Babaannemin yanından ayrılıp odama geçtim önce güzel bir duş almış sonra ise yatağıma uzanarak onun sureti ile uykuya daldım.

Saat öğlen sonu üç gibi uyandığımda yavaşça yattığım yerden doğruldum.
Sırtımı yatağın başlığına yaslayarak bacaklarımı kendime çektim ve yüzümde oluşan tebessüm ile onu düşünmeye başladım.
Bundan sonra ne yapacaktım bilmiyordum.
Burada kalmaya karar verdiğimi daha babaanneme söylememiştim ve söylemeyi de daha erken buluyordum. Bir anda ne oldu da kalmaya karar verdin diye soracaktı çünkü.
Arını bir süre kimseye söyleyemezdim.
Derin bir iç çekip telefonumu aldım ve Defneyi aradım.
Biri ile konuşmazsam içim içimi yiyecekti.
Uzun bir bekleyişten sonra Defne telefonu açmıştı.

"Bebeğim merhaba."

"Merhaba canım ne yapıyorsun bakalım?" Dedim ve ekledim.
"Annen ve baban nasıllar?"

"Gayet iyiler bende resim yapıyordum bu yüzden biraz geç açabildim. Sen ne yapıyorsun? Nasıl gidiyor İtalya?"

Dudaklarımı büzdüm.
"Buraya alışmış değilim lakin artık alışmak zorundayım." Dedim ve hemen ekledim.
"İnsanın ruh eşinin olduğu yere alışmalı öyle değil mi?"

Defne sessizce güldü.
"Haklısın lakin ya orada değilse ruh eşin?"

"Onu gördüm." Dedim hemen.

Kısa bir sessizlik oldu karşı tarafta ve ardından bir oha sesi yankılandı kulaklarımda.
"Sen ciddi misin Miray? Sen şimdi Arın'ı gördün mü gerçekten? Bak bana her şeyi en başından anlat. Nasıl oldu? Nasıl gördün? Allahım çok heyecanlı."

Kocaman tebessüm ettim.
"Az sakin ol Defne tamam sana en başından anlatacağım." dedim ve ona dün gece olan her şeyi anlattım.
Bunun sonunda Defne peşime düşen adamlar yüzünden korkmuş ve endişelenmiş ama işin sonunda iyi olmam ve Arını görmüş olmama aşırı sevinmişti.

"Peki bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsun?"

Omzumu silktim.
"O mekana gideceğim."

"Miray bu tehlikeli olmaz mı? Tek başına hemde?
Üstelik orası nasıl bir yer? Orda ne işler dönüyor daha bilmeden körü körüne nasıl gidebilirsin? Bu çok tehlikeli."

"Bunların bir önemi yok ki." Dedim ve Leyla olmuş benliğim ile kocaman gülümsedim.
"Ben sadece onu tekrar görmek istiyorum."

"Miray delirme istersen? Tamam haklısın bunca zaman onu bekledin, onu aradın ama bulunca bu şekilde karşısına çıkamazsın. En azından yalnız çıkamazsın. Yabancı bir ülkedesin ve ben senin adına oldukça endişeliyim." Dedi tek nefeste.

Omuzlarım düşerken haklılık payının olması beni de geriye çekti.
"Ne yapmalıyım peki Defne? Burada oturup bir daha karşı karşıya geleceğimiz günü mü beklemeliyim? Hayır bunu asla yapamam, olmaz." Diyerek karşı çıktım aceleyle.

"En azından yalnız gitme." Dedi ısrarla.
"Ve önce bir araştırma yap."

Kimle gidebilirdim ki?
Nasıl bilgi alabilirdim onun hakında?
Kendi içimde bunu ölçüp biçerken kapım çaldı ve yavaşça açıldı.
Simay tebessüm ederek kafasını içeriye doğru uzattı.

"Miray gelebilir miyim?" Diye sordu.

Elimle gel işareti verip telefonun ucundaki Defneye döndüm.
"Ben galiba buldum nasıl gideceğimi." ve ekledim.
"Şimdi kapatmak zorundayım seni sonra arayacağım."

Defne merakla atılmış sorularını soruyor arada da dikkat et demeyi ihmal etmiyordu onu hızla geçiştirmiş ve telefonu kapatmıştım.
Bakışlarım Simay'a kaydığında yavaşça yerimden kalktım ve birbirimize sıkıca sarıldık.

"Çok korktum Miray. Bize bir şey olacağından, sana bir şey olacağından çok korktum. Bir anda yollarımız ayrıldı. Telaştan bunu anlamam geç oldu. İnan seni yalnız bırakmak istemezdim. İyisin değil mi?" Dedi hızla.

Birbirimizden ayrılarak başımı salladım.
"Bende çok korktum ama bak ikimizde buradayız ve iyiyiz. Senin bir suçun yok ki? Sıkma canını."Dedim ve hemen camın kenarında duran koltuğa oturduk.

"Seni kaybettiğimde güvenli bir yere gelir gelmez hemen Gül Sultanı aradım. Beni gelip aldılar ama seni bulamadılar.
O kadar çok korktum ki sana bir şey olmasından. Sabah olur olmaz burada kendimi buldum. Bulunduğunu ve uyuduğunu öğrendiğimde çok rahatladım."

"Beni o adamlar bir süre kovaladı ama onları atlatmayı başardım. Bir duvar dibine çöktüm ve oradan uzun bir süre çıkmadım.
Babaannemin söylediğine göre bazı düşmanları varmış ve beni öğrendikleri için bu gişimde bulunmuşlar. İlk günden bunu yaşamayı hiç istemezdim ama olan oldu bir kere." Derin bir nefes çektim ve gözlerimi Simay'ın yüzünde sabitledim.
Simay biraz telaşlı biraz rahatlamış bir tavır ile bana bakıyordu.
Başını onay verircesine salladı.

"Babaannen çok köklü bir şirketin ve markanın sahibi. Bu yüzden düşmanları olması çok doğal. Yıllardır ailesinin olmaması ile bilinen bir insan. Bir anda senin çıkagelmen sorun olmaya başlayabilir." Dedi ve ekledi.
"Ama merak etme bir daha böyle bir şey olmasına Gül Sultan izin vermez. O, çok otoriter ve dikkatli bir kadındır. Bunu yapan kişi ve ya kişilerin icabına bakar."

Başımı sallayarak onu onayladım.
"Umarım."

Aramızda kısa bir sessizlik oluştu. Bakışlarım ellerime düştü.
Ona Arın'ı söyleyemezdim ama o mekanı sorabilirdim.
Kesin biliyordur orayı.
Derin bir nefes çekerek bakışlarımı Simay'a çevirdim.
Telefonu ile ilgileniyordu.
Yerimde kıpırdanıp ona doğru döndüm.

"Şey Simay ben sana bir şey sorabilir miyim?"

Simay, telefonda olan bakışlarını kaldırıp bana baktı.
"Tabi sorabilirsin canım."

"Ben o adamlardan kaçarken bir duvar dibine saklandım dedim ya hani."

"Evet."

"İşte adamlar beni bulamadığında ve gittiğinde bir mekanın yanında olduğumu fark ettim ve dikkatimi çekti."

"Burada bir sürü dikkat çekici mekanlar var Miray. Mimarileri olsun, gösterişli yapıları olsun İtalya oldukça zengin bu konuda." Dedi.

Başımı hızla olumsuz anlamda salladım.
"Benim dikkatimi çeken mimarisi olmadı. Adı oldu." Dedim.

Simay'ın kaşları merakla kalktı ve gözlerime ilgi ile bakmaya devam etti. "Adı mı? Neymiş ki senin dikkatini çeken bu ad?"

"Palüde." Dedim ve ekledim.
"Siyah bir yapıydı ve adı Palüde'ydi."

Simay'ın yüzü bir anda attı.
Gözlerini benden kaçırdı ve yerinde huzursuzlukla kıpırdandı.
"Palüde. Demek sende fark ettin orayı." Diye mırıldandı.

Onun bu denli tedirgin ve korkulu olması beni de gerdi ve buna neden olan Palüde'yi daha fazla merak ettirdi.

"Orası nasıl bir yer Simay? Yani bir anda tedirgin oldun ve korku girdi bedenine? Dikkatimi çekmemesi gereken bir yer miydi?" Dedim.

Simay hızla dudaklarını dili ile ıslandırdı ve bakışlarını birbirine kenetlenmiş ellerine çevirdi.

"Palüde. Bataklık demek ve orası hiçte merak edilecek bir yer değil Miray. Orası hem kelime anlamı ile hem de gerçek anlamı ile bir kere girdin mi insanı içine çeken bir yer.
Orası bar görünümlü, gizli işler çevrilen, bahis ve kumar oynanan, kafes dövüşü yapılan ve daha aklına gelebilecek kötü işlerin çevrildiği bir yer."

Sözleri ile kalbim de oluşan kocaman yumru ile sertçe yutkundum.
Arın, neyin içindeydi böyle?
Orada ne yapıyordu?
Nasıl biri olmuştu o?
Ellerimi yavaşça başıma yasladım.
Kalbim korku ile sıkıştı.
Sevdiğim adamın bu işlerde olması beni korkutmuştu ama ona olan koşulsuz ve şartsız aşkım, kötü yanlarını düşünmeme engel oluyordu.
Belki onun orda bir işi yoktur ve belki oraya sadece barda eğlenmek için gelmişti. Bunu bilemezdik değil mi?
Onu hala görmek istiyordum.
Onun göz göze gelmek ve beni tanıyıp tanımayacağını bilmek istiyordum.

Başımı hızla sallayarak yerimde doğrulup ayağa kalktım.
Ani kalkışım ile Simay'ın bakışları bana doğru kaydı.
Kaşları çatıldı.

"Simay benimle Palüde'ye gelir misin?" Dedim tek nefeste.

"Ne!" Diye sert tepkisiyle Simay'da ayaklandı.
"Senin kulağında bir sorun mu var Miray? Biraz önce ben sana ne dedim? Orası bir bataklık, oraya giren zor çıkar. Oraya gitmek asla akıl karı değil. Bunu unut hemen."

"Ya alt tarafı bir oturup çıkacağız. Bar değil mi orası bizde herkes gibi eğlenmeye gideceğiz olay bu?" Dedim hızla.

Simay kocaman açtığı gözleri ile başını hızla olumsuz anlamda salladı.
"Orası sadece bar değil ama Miray."

"Olabilir ama bizi ilgilendiren taraf sadece bar tarafı olacak. Gerisi bizi ilgilendirmez. Bak ben hayatımda hiç bara gitmedim ve merak ediyorum bunda ne var ki. Hem sende gitmişsin görmüşsün ve bak bugün buradasın bir şey olmamış."

Simay ağzını araladı ama hızla kapattı.
Bir şey söyleyemedi.
Gözlerini benden çekti ve cama doğru yürüdü.
Ellerini camın pervazına koydu ve dışarıyı izlemeye başladı.
Omuzlarım düşmüş bir şekilde onun kararını bekliyordum.
Oraya gitmek istiyordum ne kadar tehlikeli olursa olsun.
Ben sadece Arın'ı görmek istiyordum.
Bundan daha masum bir istek olamazdı.
O yüzden hemen yanına gidip elimi omzuna taşıdım.

"Simay lütfen. Hem geldiğimden beri pek dışarı çıkamadım. Buraya alışmam için önce burayı gezmem görmem gerek öyle değil mi? Hadi beni kırma söz fazla durmadan geri döneceğiz."

Simay sert bir nefes alarak bana doğru yavaşça döndü ve işaret parmağını bana doğru kaldırdı.
"Peki tamam gideceğiz ama bana söz ver sadece bir saat durup geri döneceğiz ve herhangi bir durumda da olsa yanımdan asla ayrılmayacak, kimse ile konuşmayacaksın. Tamam mı?"

Hızla gülümsedim ve hevesle başımı salladım.
"Tamam her şeye tamam." Dedim ve ona sıkıca sarıldım.

Simay hızla beni karşıladı.
"Başıma, baş belası olarak çıkacaksın belli oldu." Dedi.

Saat konusunda ayarlama yaptıktan sonra Simay evine girmişti ve bende saat yediye kadar önce biraz yemek yemiş ardından güzel bir duş alarak kendime bakım yaptım.
Ardından gardolabımın karşısına geçip elbiselerimde bakışmaya başladım.
Arın ile karşı karşıya gelecektim güzel olmalıydım ve onun dikkatini çekmek istiyordum bu yüzden kırmızı mini bir elbisede karar kılarak onu dolaptan çıkardım.
Elbise omuzları askılı, göğüs dekolteli bir elbiseydi ve bacak kısmında kısa bir yırtmacı vardı.


Tebessüm ederek hemen hazırlanmaya  başladım.
Önce elbiseyi giydim sonrasında saçlarımı dalgalandırıp omuzlarımdan aşağıya saldım. Hafif koyu tonlarında makyajımı yapıp kırmızı rujumu sürdüm.
Golt rengi çantam ve takılarımı da taktığımda siyah topuklu ayakkabılarımı giyerek yavaşça ayağa kalktım.
Aynadaki görüntüme memnuniyetle baktım.
Saat artık yediye geldiğinde evin zili çalmıştı Simay gelmiş olmalıydı.
Son kez aynada kendimi kontrol ettim ve odamdan çıkıp aşağı indim.
Bakışlarım salona kaydığında babaannem ile Simay'ın  oturduğunu gördüm.
Beni fark ettiklerinde ikiside beni memnuniyetle süzdüler.

"Ama kızım bu böyle olmaz ki!" Diye şakaya karışık sitemle ayağı kalktı Simay. Üzerinde haki rengi bir elbise vardı ve oldukça sade ve şıktı. Ben onun yanında oldukça iddialı kalıyordum.

İki elimi yana doğru açıp üzerime baktım.
"Ne var ki halimde gayet normal giyindim."

Evet biraz fazlaydı bu üstümdeki gideceğimiz yere ama benim amacım sadece eğlenmek değildi ki.

"Eminim öyledir Miray." Diye konuştu Simay ve ardından babaanneme döndü.
"Gül Sultan aynen konuştuğumuz gibi erkenden eve teslim yapacağım biricik torununu." Dedi.

Babaannem tebessüm ederek onu onayladı.
"Su gibisiniz ikinizde hadi bakalım güzelce gezin gelin ve dikkat edin kendinize. "

Onu onaylamış ve evden dışarı atmıştık kendimizi.
Simay kapı kapanır kapanmaz bana doğru döndü.
"Kızım bu ne hal ya. Fazla dikkat çekici olmuşsun. İnşallah başımıza bir iş gelmeden eve tek beden halinde geri döneriz." Dedi.

Gözlerimi devirdim.
"Abartma istersen Simay. O kadar insan varken neden bize dikkat kesilsinler. Sanki bizi bekliyorlar kapıda. Alt tarafı oturup iki bir şey içecek ve eğleneceğiz."

Simay ağzında bir şeyler geveledi ama onu anlayamadım.
Tedirgin bir haldeydi zaten.
Benim bilmediğim ne görmüş ve yaşamıştı bilmiyordum. Onu oraya götürmem doğru olup olmadığını da bilmiyordum ama oraya tek başıma gidemezdim. Bu yüzden hayatımda ilk kez her şeyi göze alarak bir hareket ediyordum.
İnşallah orada istemediğimiz bir durum ile karşı karşıya kalmazdık.
Şöforün arabayı getirmesi üzerine arabaya binip yola çıktık.
Hava yavaş yavaş kararıyor ve sokak havanın kararmasına nazaran daha bir dolu olmaya başlamıştı.
Gözlerim yolda etrafa bakarken içim içime sığmıyordu.
Kalbim yerinden çıkacak mışcasına atarken derin bir nefes alarak deli kalbimi yatıştırmayı denedim.
Sessiz geçen yarım saatin sonunda siyah, gösterişli yapının önüne gelmiştik.
Gözlerim ışıklı tabelaya kaydı.
Palüde yazısı siyah ve beyaz ışıkları ile yanıp sönüyor ve gerçekten insanı içine çeken bir his veriyordu.
Bakışlarımı tabeledan çekip kapıya çevirdim bu sefer. Kapıda iki adam duruyordu ve oldukça sert görünümlüydüler.

Elim kapının kulpuna kaydığında Simay hemen elimin üzerine elini koydu ve beni durdurdu.
Bakışlarımı yavaşça ona çevirdim.

"Miray emin misin gitmek istediğine? Bak tekrar söylüyorum burası hiç iyi bir yer değil." Dedi.

Omuzlarım düştü ve bakışlarım kasvetli yapıya kaydı.
Nasıl emin olmazdım ki.
Burada sevdiğim adam vardı.
Onu görmek vardı işin ucunda. Buraya kadar gelmişken asla geriye dönemezdim.

"Hiç bir şeyden bu kadar emin olmadım ben Simay." dedim ve arabanın kapısını açarak kendimi dışarıya attım.
Ardından Simay'da arabadan indi ve hızla yanıma gelerek kolumu tuttu.

"Bu ısrarın neden bilmiyorum ama yakında kokusu çıkacak bunu hissediyorum." Dedi.
Bakışlarımı ona çevirdim.
"Sakın yanımdan ayrılma."

Başımı baygın bakışlarım ile sallayarak onu onayladım ve içeriye girmek üzere kapıya doğru yürümeye başladık.
Her adımda kalbim çığlık çığlığa atarken yüzümde oluşan tebessüm kelebek etkisi yaratıyordu içimde.
Siyah yapı sanki beyaz hatta rengarenkti ve tüm güzellikler onun içindeymişcesine hissettiriyordu.
Ve hissediyordum onu bugün harelerimde saklayacaktım.

Kısa sürede kapıya ulaştığımızda iki adamdan iri yarı olanın bakışları önce bana kaydı. Üzerimde olan bakışları uzun sürdüğünde Simay rahatsızca kıpırdandı ve dikkatleri üzerine çekti.
Adam bakışlarını benden çekerek Simaya baktığında yüzünde soğuk bir gülümseme meydana geldi ve yavaşça kenara çekildi.
Simay beni hızla içeriye çekiştirdi.
Ne olmuştu şimdi?
Adam Simay'ı tanıyor muydu?
Bakışlarımı ona çevirdiğimde bana tebessüm ederek karşılık vermişti.
Aklım karışırken bunun üzerinde fazla durmadım ve yürümeye devam ettim.
Uzun siyah koridorda yürüyüşümüzün sonunda karşımıza büyük bir salon karşıladı.
Son ses müzik eşliğinde deli gibi dans edenlerden tut localarda oturup sohbet edenler, iç içe olan ve hiç iyi görüntü vermeyen insanlar oldukça keyifli bir şekilde eğleniyordu.
Simay hemen bize bir masa bulmuş ve oturtturmuştu.
Gözlerim insanların üzerinde gezerken aslında aradığım tek şey Arın'dı.
Ama görünürde o yoktu.
Omuzlarım düşerken bakışlarımı Simay'a çevirdim. Barmen ile konuşuyordu.
Bakışları bana çevrildi sonra.

"Alkolsüz kokteyl istedim ikimize. Kesinlikle içki içmek yok Miray tamam mı?" Dedi.

"Tamam anne." Dedim tebessüm ederek.

Oda gülümsedi ve önümüze konan koktelyden birini bana uzattı.
Avuçlarımın içine hapsettiğim koktelyden bir yudum olarak gözlerimi  tekrar insanların üzerine kitlendim.

"Gayet sakin ve iyi bir yer gibi görünüyor." Diye mırıldandım.

"Hıı sen öyle san."Diyerek karşılık verdi Simay.
"Bugün garip bir şekilde sakin burası ama asla her zaman bu kadar sakin olmaz burası."

"Buraya fazla gelmiş gibi konuşuyorsun." Diyerek gözlerimi ona çevirdim.

Simay yavaşça başını salladı.
"Eskiden buraya çok gelirdim yani arkadaşlarla gelirdik. Bir çok şeye şahit olduktan sonra buraya adım atmadık sonra taki bu güne kadar."

"O zaman sen burada tanınan birisisin." Dedim ve masaya bıraktım kokteyli.
"Kapıdaki adamda seni tanıyor ve bu yüzden gülümsedi sana öyle değil mi?"

Simay sessiz kaldı ve gözlerini bir yere sabitledi.
Bir şeyler yaşadığı bariz belliydi ama anlatması için onu sıkıştıramazdım. Sonuçta biz daha yeni tanıştık ve bir  samimiyet çizmemiz için biraz zamana ihtiyacımız vardı. Eğer isterse anlatmak istediği zaman bana anlatırdı zaten.
"Pekala." Dedim ve bakışlarımı ondan çektim.

Zaman akıp gidiyor ve saat geç oldukça ortam daha da hareketleniyordu.
Bu süre zarfında Arın'ı arayışlarımda sonuçsuz kalmıştı.
Her baktığım adamda onu arıyordum.
Bu çok adiceydi.
Ona ulaşmak bu kadar zor olmamalıydı.
Bakışlarımı etraftan çekip yukarıdaki localara doğru çevirdim.
Oraya çıkıp onu arama isteğim son dakikalarda daha da beter artmıştı.
Ama Simay buna kesinlikle izin vermezdi.
Ama onu atlatmam gerekiyordu.
Yavaşça yerimden kalktım.
Simay bir arkadaşı ile konuşuyordu ve şuan ilgisi benim üzerimde değildi.
Bunu fırsat bilerek yavaş ve dikkatli adımlarla yanından sıyrıldım ve üst kata localara doğru çıkmak üzere merdivenleri tırmanmaya başladım.
Bakışlarımı Simay'a çevirdiğimde gittiğimi hala farketmemişti.
Hızla ilk katın locasında gözlerimi gezdirdim ama yine elim boş döndü.
Hızla ikinci kata, üçüncü kata çıktım baktım ama sonuç yine aynıydı. Arın hiç bir yerde yoktu.
Omuzlarım hızla düşerken geri dönmek üzere attığım adım bir ses ile durdu.

Ses hemen locaların sonundaki kapıdan gelmişti.
Kaşlarım derinden çatıldı.
Sese anlam verememiştim lakin sanki beni yanına çağırıyordu.
İçimdeki aptal kızı dinleyerek o yöne doğru adımlamaya başladım.
Buraya müziğin sesi fazla gelmiyordu ve adımlarım o kuytu köşeye gittikçe etrafı bir sessizlik kaplıyordu.
Kapının yanına geldiğimde bir süre etrafı dinledim. Ses gelmeyince elimi kapının kulpuna koydum ve yavaşça yapıyı açtım.
Karşıma bir oda değil aşağıya doğru uzanan bir merdiven çıktı.
Gözlerim şaşkınlıkla açılırken aşağıya inip inmemek arasında gidip geldim.
Simay yokluğumu fark etmiş olmalıydı ve eğer onun yanına elim boş bir şekilde dönersem bir daha beni buraya  getirmesi için ikna etmem uzun sürerdi.
Bunu göze alamazdım.
Daha fazla düşünme ihtiyacı görmeden hemen aşağıya doğru inmeye başladım. Bilmediğim bir yerde olmam beni aşırı korkutuyordu lakin Arın için bunu göze alabilirdim.
Merdivenlerin sonunda karşıma uzun bir koridor ve ardındanda bağırışlar gelmeye başladı. Kaşlarım derinden çatılırken yavaş adımlarla ileriye doğru yürümeye devam ettim.
Kısa sürede karşıma çıkan görüntü ile sertçe yutkundum.
Simay'ın dediği gibi burada kafes dövüşü yapılıyordu.
Etrafta bir sürü erkek ve kız vardı.
Hepsi bir ağızdan bir şeyler diyor ve tezahürat ediyordu.
Gözlerim kafesin içinde olan kişilere kaydı iki iri yarı adam ölümüne maç yapıyordu.
Kan revan içindeydi ikiside ve oldukça kasvetli bir hava mevcuttu.
Böyle durumlara alışkın olmayan benliğim ile aşırı tedirgin olmuş ve ürkmüştüm.
Bir süre etrafta gözlerimi gezdirmiş Arın'ın burada olmadığını anladığımda bakışlarımı insanlardan çektim tam geriye dönecekken arkamda birisinin varlığı bana merhaba dedi.
Hızla gerilen bedenim ile sertçe yutkundum..
İtalyanca bir şeyler diyen adama korkumdan dönüp bakamıyordum bile.

Adam sabırsızlıkla elini koluma koydu ve beni kendine doğru çevirdi.
Sertçe çevirmesi ile saçlarım savrulmuş ve yüzümün bir kısmını kapatmıştı.
Korkuyla adamın yüzüne bakamıyordum bile.
İngilizce bir şekilde ben İtalyanca bilmiyorum dedim ve gözlerimi yavaşça adama doğru kaldırdım.
Gözlerim yanımda duran adamın gözleri ile birleştiğinde kalbim ağzımda atmaya başladı.
Yüzümde oluşan şaşkınlık karışık mutluluk ile adeta dumur olmuş bir şekilde onun yüzünde geziniyordu gözlerim.

Allahım bu bir mucizeydi.
Benim mucizemdi.
Arın şu an karşımdaydı, çok çok yakınımda gözleri gözlerimde geziniyordu.
Kokusu ciğerlerimde dolanıyor ve içmeden sarhoş ediyordu benliğimi.
Sıcaklığı sanki tenimi kavuruyordu. Nefesi ise bir rüzgar misali saçlarımı havalandırıyor ve tenimde geziniyordu.

Arın kaşlarını çatmış yüzüme bakarken bir şeyler diyordu ama ne onu duyuyordum ne de kelimelerine anlam buluyordum.
Şuan şu anda sadece o ve ben kalmıştık ve ben hayatımda bu anın asla bitmesini istemeyecek raddedeydim.
Sabırsız soruları arasında sonunda dudaklarım aralandı ve fısıltı tonda sesim ile onun adı çıktı ağzımdan.

"Arın, buldum seni."




❣️❣️

İşte beklenen anlar, işte beklenen sahneler. 😌
Arın ve Miray sonunda karşı karşıya geldi.
Ve bende derin bir nefes çektim içime.
Ki bu nefeslenme hızla kesilecek çünkü bundan sonra hiç bir şey eskisi gibi olmayacak. 😉

Neler düşünüyorsunuz bölüm hakkında.

Sizce Arın nasıl bir tepki verecek?
Mirayı tanıyacak mı?

İtaf isteyenler buraya. 😌

Yeni bölümde görüşmek üzere kendinize cici bakın.

Öpüldünüz. ♥️😇

Continue Reading

You'll Also Like

119K 5.4K 18
Staj yaptığım hastanede karışan o kız çocuğu bensem?
1M 63.7K 43
Ayağa kalkıp göz yaşlarımı sildim. Gözlerim son kez baktı ardından. Son kez seslendim adını. Bana öyle bir yara bırakmıştı ki, asla affetmeyecektim o...
2.5M 81.8K 59
İtalyan bir mafya... Başka açıklamaya gerek var mı? Ters köşelere doyamayacağınız. Her an şaşırarak sürükleneceğiniz bir kitap hayal edin.. Sonra oku...
84.8K 5.3K 21
17 yıl sonra doğumda karıştığını öğrenen Peri... Abilerine ve üçüzlerine alışabilecek mi ? Babam gülümseyip "Aksine iyi bir şey oldu. Peri doğumda k...