RED

By mokyooo

9.4K 883 810

21. yüzyılda bir arada yaşayan vampirler, kurt adamlar, elfler ve insanlar sosyal düzeni sağlamak adına belir... More

Giriş (M)
Yüzün çok tanıdık geliyor (M)
Mühürlenmemiş kurt (M)
Sakladığın sırlar ne?
Yalan söyleyen elf
Gün doğumuna dek
Benimle kal
Çünkü seni bir tek ben koruyabilirim
Kızıl gözlü canavardan
Kaçmamız gerek
Söylesene kimi seçerdin?
Asla kendi kurduna sırtını dönme
Sıradaki av sensin
Peki seni avlayan kim?
Piyonlar
Bir vampiri ansızın öpersen...
Oyunun içine çekilirsin
Koruyucu elf
Alfanın dişleri seni parçalayacak
Pişman mısın?
Ardına bakmadan kaç!
Çünkü sen hep yalnızdın!
Alfanın kardeşi
Sırrını sonsuza kadar saklayacağım
Zannettiğinden daha yakınındayım!

Ellerini uzat bana

355 44 28
By mokyooo

Kyungsoo oturduğu yerden doğrularak kalktı, ellerinin arasında titreyen çiçek desenli fincan her an parmaklarının arasından düşecek gibi duruyordu. Sesleri duyabiliyor, ormanın girişine uzak olsa bile tanıdık kokuyu ciğerlerine taşıyabiliyordu. Ilık rüzgar siyah saçlarını hafifçe okşarken, Luhan'da ona katıldı, birlikte harika manzaranın keyfini çıkarabilecekleri balkona ulaşmışlardı.

Kurdu daha uysaldı son birkaç saattir ve Kyungsoo gerçekten cennette gibi hissetmekten kendini alıkoyamıyordu. Düşüncelerini kendisi yönlendiriyor, kararlarını kendisi alıyor, beta bedeninde bir alfaymış gibi hissediyordu nedensizce. Ezilmekten, kendi kurdunun ona kötü sözler söylemesinden, uykusunda bile boğulma tehlikesi yaşamaktan, her şeyde geri kalmaktan, dövüşte işe yaramaz olmaktan, kendini koruyamamaktan bıkmıştı artık.

"Gitmem gerekiyor." dedi, gözleri yanındaki narin elfi bulduğunda. Luhan yanağına dokunan saçlarını kulağının arkasına sıkıştırırken sessizdi. Düşüncelerini saatlerdir kendisine saklıyor, hiçbir şeyi Kyungsoo'ya söylemiyordu. Belki kurdun bir şeyleri bilmesi daha iyi olabilirdi ama söylememesi emredilmişti ve Luhan emirlere uymak zorundaydı.

"Seninle konuşmak eğlenceliydi Kyungsoo. Kurdunu eğitmeye çalışmakta öyle. Sanırım bir süre sana sorun çıkarmayacak."

Öyle olmasını umdu ancak alfası bile onu sadece birkaç gün dizginleyebiliyordu. Kurdu zincirlerini kırdığında daha çok yaralıyordu Kyungsoo'yu. Sustuğu günlerin intikamını almak istercesine daha kötü sözler söylüyor, ona daha da acımasız davranıyordu.

"Bugün için olanlar adına tekrar özür diledim. Plak dükkanın sahibine ya da sana saldırmak gibi bir niyetim yoktu. Onu kontrol edemedim." Kyungsoo derin bir nefes aldı ve bir saniyeliğine elindeki fincana baktı. Abisinin hiddetli sesini duyabiliyordu rahatlıkla. Bir süreliğine içinde bulunduğu gerçek, acımasız dünyayı unutmuştu ve şimdi tüm gerçeklik onu bulmuş, ensesine yapışmıştı. Abisiyle sürüye geri döndüğünde yapacağı şey tüm gün odasına kapanmak olacaktı. Kendisinden, ailesinden ve arkadaş olma umuduyla peşine takıldığı genç kurtlardan kaçacaktı. Ne olduğu soran herkese aynı cevabı verecekti.

Hiçbir şey olmadı.

"Seni bir kez daha görebileceğim, öyle değil mi?" Elfin sesi tüm olumsuzlukların üzerini örterken Kyungsoo yavaşça ona döndü. Bugüne dek karşılaştığı en güzel, en nadide, en görkemli varlık karşısında duruyordu. Luhan konuştuğu anda bile dürtülerini bastıramıyor, istemsizce kendini ona bakarken buluyordu. Umutsuz olduğu buluşma konusuna karşılık gülümsedi, her ne olursa olsun tekrar Luhan'ı görmek istiyordu. Onunla zaman geçirmek, onun saf kokusunu yakınında bulmak, kulağa güzel bir şarkı gibi gelen sesini saatlerce dinlemek istiyordu.

"Evet, elbette." Kusursuz bir şekilde gülümsediğinde, dolunayın hüküm sürdüğü geceyi ona zindan etmek istercesine ismini haykırmıştı abisi ormanın girişinde. Kyungsoo'nun gözleri endişeyle genişlerken daima sıcak olan eline dokunan uzun, ince parmaklar bu endişeye gerek olmadığını söyler nitelikteydi.  "Kötü bir şey olmadan gitmem gerekiyor Luhan. Şu an ormanın girişinde bir kurt adam var, hiç olmadığı kadar öfkeli ve önüne geçen her şeyi öldürebilecek kadar gözü dönmüş bir halde olduğunu hissedebiliyorum. Yanlış anladığı şeyi düzeltmek için gitmeliyim."

" Hayır..." Genç elf bir rüzgar gibi onun önüne geçti.

" Luhan, gitmem gerekiyor beni anlamalısın. Eğer abim birisine zarar verirse dört ırkın arasındaki anlaşma bozulabilir. "

" Seni anlıyorum ama gitmene gerek yok. Abinle konuşacak, onu sakinleştirecek ve iyi olduğunu kanıtlamak için onu buraya getirecek birisinin olduğunu biliyorum. Bu yüzden gitmene ve mutlu olmadığın bir yerde yaşamana gerek yok. "

Kyungsoo bir anlığına ona kendi hayatı hakkında çok fazla şey anlattığını fark etti. Aslında anlatan kendisi değildi, kurduydu. Pişmanlık gözlerinden okunurken bir adım geriye çekilerek elfin çiçek kokusundan kaçındı. "Orada mutluyum, ne de olsa bir kurt için ait olabileceği en iyi yer kendi sürüsüdür. Hem abim ve annem beni seviyor ve bana destek oluyorlarken oraya dönmemek aptallıktan daha fazlası olur."

Luhan hayal kırıklığıyla gözlerini kurdun çıplak ayaklarına indirdi. O an gerçek bir kez daha onu kucaklamış, acı bir şekilde sarmıştı. O sadece arkadaşı olsun ve yanından hiç ayrılmasın istiyordu, bunun için yanındaki aciz kurda yardım etmeyi bile göze alabilirdi. Ancak gördüğü temiz çıplak ayaklar sanki bir dakika önce ormanda koşmuş gibi tozlu görünüyordu. Oysaki Kyungsoo yıkanırken Luhan ondan çok uzakta beklememişti, yine öfkeli kurdu bir şekilde ortaya çıkar diye Kyungsoo'ya akıl karıştıcı masallar anlatıp durmuştu. Onu sürüsünden, ormandaki topraklarından ve alfa bağından uzaklaştıramayacağını fark ettiğinde üzüldü. Kyungsoo'yu gerçekten sevmişti, bu zamana dek tanıştığı genç çocuklar gibi olmayışını, kendine ait bir dünyasını olmasını ve en çok sıcak ellerini sevmişti. Onu istediği zaman yanında bulamayacak olmasını çocuksu bir duyguyla elinin tersiyle itmek istiyordu. Biricik abisine sarılıp sadece Kyungsoo'yu istediğini söylemek istiyordu, belki o zaman işler değişebilir ve bütün gün zamanını geçirdiği kurt bir şekilde onun en yakın arkadaşı olabilirdi.

Veda vaktinin geldiğini fark ettiğinde elini kaldırıp avuç içini Kyungsoo'nun göğsünün üzerine bastırdı. Parmaklarının altında hızlı bir ritim tutturmuş kalbi hissederken dudaklarında tatlı bir gülümseme belirdi.

"Beni görmek istediğin her an buraya gelebilirsin Kyungsoo. Gecenin bir yarısı olsa bile odama gelebilirsin ya da sadece güneşin doğuşunu birlikte izlemek istediğin için gelebilirsin."

"Güneşin doğuşunu izlemeyi seviyor musun?"

Luhan hımladı parmakları yavaşça kurdun göğsünü terk etti ardından.   "Sanırım başına daha büyük bir bela almadan önce gitsen iyi olur."

Kyungsoo geriye dönmeden önce bir şeyi fark etti. Dakikalar önce bağıran ve önüne çıkan herkese saldıracağını açıkça belli edercesine hırlayan alfası şimdi sessizdi. O kadar sessizdi ki bir anlığına yaşadığı şeylerin koca bir hayal olduğunu düşündü Kyungsoo ancak değildi.
Jongin buradaydı, dakikalar öncesine dek elflerin lideri Sehun'un koruyucusu olan Seonghwa tarafından tehdit ediliyordu. Eğer sınırı geçmeye çalışırsa ya da birisine saldırmak gibi bir hata yaparsa aynı şekilde ona da saldırılacağını söylüyordu Seonghwa açık bir şekilde. Ancak tüm tehdit, haykırış ve vahşi tavırlar bu olayı bitirmek için karanlık orman sınırına kadar giden elf lideri Sehun ile son bulmuştu. Birbirleriyle ilk karşılaşmaları dördünün bir araya geldiği yemekte gerçekleşmiş olsaydı Jongin kafayı yiyecekmiş gibi hissederdi. Bir tarafında Baekhyun oturuyorken ve gece boyunca onu kıskanmışken, o anda ömrü boyunca onu dizlerinin üzerine çöktürecek bir güzellikle karşılaşmış olsa ne yapacağını asla bilemezdi.

Sehun teninde dolaşan ılık rüzgarla ona doğru yürüyorken Seonghwa'nın uyarıcı sesini duymuyor ya da umursamıyordu bile. Daha önce binlerce, on binlerce kurt adam görmüş ve bir çoğunu büyük savaşta öldürmüştü. Ancak önündeki, dizleri üzerinde çökmüş, bu genç adamı gördüğünde şaşırmış bir o kadar da tatmin olmuştu. Onun zihnine ulaşmaya çalışsa bile yapamadı, onun kurdu sanki tüm yolları birer birer kapatmış gibiydi. Bunu eğlenceli bulan yanını bastıramadı, arkasından gelen ve daha fazla yaklaşmaması için önüne geçen Seonghwa'ya ters bir bakış atarken Jongin onun yüzüne bakmamak için kurduyla savaşıyordu. Alfanın zihninin içi karşısındaki genç adamın anılarıyla doluyor, onu hiç tanımıyor olmasına rağmen her bir anıya sahip olmasını sağlıyordu. İnkar etmek istedi, tırnakları toprağa batarken kurduna karşı çıktı bir kez daha. Mühürlendiği kişi bir elf olamazdı, olmamalıydı.

"Lanet olsun!" dedi, dudaklarının arasında. Ondan çok uzakta olmayan iki elfin bakışları hemen ona kaymış, konuşmasına devam etmesini beklemişlerdi. Jongin sert bir yumruğu az önce tırnaklarını geçirdiği toprağa çarptı.  "Kardeşimi kaçırdınız!"

Lider elf bu durum ile tek başına ilgileneceğini, diğerlerine gitmesini söylediğinde Seonghwa hariç tüm sınır askerleri aynı anda hareket ederek ormanın içine doğru ilerlemeye başladılar. Gürültüler ve bağırışlar yüzünden dövüş dersinden apar topar çıkan ve teri hala kurumamış olan lider elf başını iki yana salladı. Ensesinde toplamış olduğu saçlarını fark etti o anda Jongin. Karanlığa rağmen fark etti ve o anda yapmak istediği şey, kendisine karşı gelip onun saçlarını açmak ve gümüş rengindeki saçlara dokunup, koklamak olmuştu. Ünlü bir sanatçının eseri gibi duran elfin kasları her nefes alışında hareket ediyor, ay ışığının görkemli bedenine yansımasıyla daha da göz alıcı görünüyordu.

"Düşüncelerinin aksine kardeşini kaçırmadık, alfa."

Sehun az önceki alay eder halini tamamen geride bırakarak ciddi bir şekilde konuştuğunda Jongin'in gözleri parladı. Kardeşi kaçırılmadı diye mi sevinmişti yoksa Sehun ona alfa diye seslendi diye mutlu olmuştu, o da bilmiyordu. Gözleri bir süre elfin eşsiz bedeninde oyalandı, kurdu ona yalvarıyor, uluyor, ona iltifat etmesi için acı dolu sesler çıkarıyordu.

"Sana neden inanayım? Sürüdeki kurtlardan ayrılmayacağını bilecek kadar akıllı birisi o. Onu ne ile kandırdın? Büyülerle mi? Peri masallarınla mı? "

Sehun hafifçe gülümsedi, ılık rüzgar birkaç tel saçını yanağına dokundurduğunda kurdu bunu bile kıskanmış ama Jongin sadece görmezden geldi. Sehun'un bu dünya üzerindeki en göz alıcı kişi olduğu gerçeğini o an görmezden geldi. Kurdunun ortaya attığı güzel fikirlerin üzerini sessizce karalıyor, hiç olmamış gibi orada duruyordu. Bacakları hala uyuşuktu kendinde ayağa kalkacak gücü bulamıyordu.

Belki de bir şeyleri kabul etmesi gerekiyordu kalkabilmek için.

"Kardeşinin bugün plak dükkanında ne yaptığını biliyor musun? Başına nasıl bir bela alacağını biliyor muydun? Aslında bana teşekkür etmen gerekiyordu ancak görüyorum ki köpek tarafın daha ağır basıyor."

"Benimle düzgün konuş!"

Sehun hafifçe kıkırdadı. "Neden? Benim alfam değilsin. Hatırlatırım, ikimiz aynı türden bile değiliz bu yüzden sana saygı duymama, önünde eğilmeme, konuşurken gözlerine bakmamama gerek yok. Yine de benimle konuşurken dizlerinin üzerinde durduğun için teşekkür ederim, yakışıklı yüzüne yukarıdan bakmak oldukça keyif verici. "

Ve o an Jongin kaybettiğini zannettiği gücü buldu. İhtiyacı olan şey Sehun'un güzel olduğunu , harika fiziği olduğunu, baş döndürücü bir kokusu olduğunu kabul etmesi değildi.

Önemli olan kendisinin alfa olduğunu ve asla av değil, avcı olduğunu hatırlamasıydı.

Çarpışma sesi o kadar güçlüydü ki ormanın içine dağılmış elfler oldukları yerde durmuşlar ve birbirlerine bakmışlardı. Jongin boğazından yükselen bir sesle hırlarken aralarında kalmış Seonghwa'ya doğru kendini biraz daha itti. Elf, liderini korumak için kendini siper etmişti ancak son derece kızmış ve saldırmaya hazır bir kurdun karşısında çok şansı yoktu. Bedeni dik bir şekilde dursa bile ayakları toprağın içinde geriye doğru gidiyordu. Jongin gözlerini ayırmadığı Sehun'un üzerine doğru yürürken arada kalmış Seonghwa'yı da Sehun'a doğru itiyordu yavaş yavaş.

"Seonghwa çekil." dedi, Sehun tok bir sesle. Onun bu gece zarar görmesini istemiyordu.

Elf cevap veremeden hemen önce Jongin onun bileğini tuttu ve önüne geçtiğine pişman etmek istercesine kırdı. Ancak bilmediği bir şey vardı alfanın, koruyucu elfler hayatları pahasına liderlerine eşlik etmek için onların yanında olurlardı. Bu Seonghwa'nın gözünü bile korkutmamıştı çünkü daha kötülerini görmüş, daha korkunç acılara maruz kalmıştı. Kendi dilinde 'bunu yapamam' dedi Sehun'a. Ayakları geriye kayıyor, her bir saniye liderine yakınlaşıyor olsa bile öylece aradan çekilemezdi. Sıkı bir kafa darbesi alfanın yüzüne indiğinde Sehun nefesini tuttu. Bu sadece Jongin'i daha da kızdırmış, boğazından haykırış kopmasına neden olmuştu.

O an Sehun önündeki elfe bağırdı kendi dillerinde. Seonghwa tüm kaslarının titrediğini hissederken göz ucuyla geriye baktı.

"Bırak." Sehun tekrarladı.  "Gidip Kyungsoo'yu buraya getir, eminim eve gitmeye hazırdır."

Seonghwa burnundan soluyarak Jongin'i bıraktı ve bıraktığı gibi onun sağ yanağına sert bir yumruğu indirdi. "Ona dokunduğun an derini yüzerim, beni anladın mı?"

"Kardeşim senin hakkında tek bir kelime ederse göreceğin son yüz benimki olur, beni anladın mı?" Birbirlerine kötü bakışlar atmaya devam ederlerken Sehun boğazını temizledi ve ağır adımlarla onlara yaklaştı. Eli Seonghwa'nın kötü durumda olan koluna dokunduğunda, elfin bakışları hemen yumuşamış ve onu bulmuştu. O an Jongin'in kurdu pençelerini çıkarmış haldeydi, alfa sessiz bir şekilde güzel elfin diğeriyle ilgilenmesini izliyordu. Kıskanmıştı hem de hiç olmadığı kadar, iliklerine dek kıskanmıştı. Parmakları avuç içlerine doğru kıvrılırken gözlerini başka bir yere çevirdi, az önceki çarpışmanın etkisiyle tonlarca kiloluk basınç uyguladığı göğüs kafesi değil sanki kalbi acıyordu izlediği manzara karşısında.

"Kolunla daha sonra ilgileneceğim tamam mı? Şimdilik üzerine yüklenme ve ağır bir şeyler kaldırma." Sehun oldukça yumuşak ve nazik bir şekilde konuştuğunda Jongin tekrar ona baktı. Beyaz tenli adamın dudaklarında minik ama gerçekten samimi bir gülümseme vardı oysaki biraz önce kendisine alay dolu gülümsemişti. Bir kez daha sinirlendiğini hissederken Seonghwa hızlı adımlarla ormanın içine girdi ve gözden kayboldu. Jongin sonunda nefes alabiliyormuş gibi hissetmişti Sehun ağır çekimde ona döndüğünde. Neredeyse aynı boydalardı ama elf daha zarif ve zayıftı, buna rağmen vücudu her elfin sahip olmayacağı kadar kaslıydı. Jongin onun dövmelerini fark ettiğinde Sehun aralarındaki mesafeyi en aza indirmiş, korkusuz bir şekilde onun yüzüne bakıyordu. "Kardeşinle ilgili sorunların olacak gibi görünüyor, alfa."

Alfa...

Jongin isimden daha çok bu hitabı sevdiğini fark etti o anda. Sürüdeki her bir kurdun ağzından çıkan kelime onun dudaklarında ve ses tonunda nasıl bu kadar özel hissettiriyor diye merak eder olmuştu açıkçası.

" Onunla ilgili sorunlarım mı? Bu kanıya nereden vardın?"

"Bugün plak dükkanının sahibine saldırmış. Hem de kurt haline dönüşerek, şanslısın ki kardeşim Luhan oradaymış ve onu kendine getirebilmiş."

Birden her şey çok anlamsız gelmeye başladı ona. Sehun'un çatık kaşları daha da çatılırken Jongin bir adım geriledi. Kendisi yıllardır kardeşinin kurdunu yola getirmeye çalışıyordu ama pek başarılı olamıyordu, kısa süreli bir şekilde o kurt kardeşiyle bağ kuruyor ve kendisini alfa olarak kabul ediyor, sözünü dinliyordu. Ancak birkaç gün sonra o kurt yine kardeşine işkenceler yapıyor, söz dinlemiyor, kardeşinin şekil değiştirmesi gerektiğinde oralı bile olmuyordu. Alfa olarak bir kurda söz geçiremiyorken bir elf bunu nasıl başarmıştı? O kurdun neden böyle hareket ettiğini bile bilmiyorken o elf nasıl bilebilmişti? Nasıl?

"Kyungsoo kimseye zarar vermez, bundan çok eminim. Bak, anlamadığım şeyler oluyor ve o kurdu--" Bir anlığına durdu ve Sehun'un parıldayan gözlerine baktı. Bu hikayeyi neden ona anlattığını ya da ona anlatıp anlatmaması gerektiğini bilmiyordu. Kurdu bu elfi seçmiş olabilirdi ama kendisi bu elfi istemiyordu, Baekhyun'u seviyordu ve onunla mutluydu. Bir anlığına berbat bir gün yaşadığını hatırladı. Söylemek istediği şeyleri hızlıca dilinin ucunda bir araya getirirken Sehun ona gülümsemişti.

"Kyungsoo gerçekten özel bir çocuk. Kardeşim.." Sehun ellerini siyah eşofman altının ceplerine soktu. "Onu çok sevdi, aslında birlikte oldukça iyi vakit geçirdiler. Onların daha çok takılmasına izin verirsin öyle değil mi?"

"Bunu neden yapayım?"

Jongin nefret dolu bir sesle sorduğunda Sehun aralarındaki boşluğu kapattı tek bir adımda. Verdiği nefes Jongin'in dudaklarına çarparken bir kez daha gülümsedi. Yakıcı, her şeyi alt üst eden, Jongin'in kurdunu zapt etmekte güçlük çektiği bir şekilde çıplak göğsünü onun sıcak göğsüne yasladı. Bir saniye sonra işaret parmağı alfanın şakağından omzuna doğru ince bir çizgi çizmiş ve yumuşak teni hafızasına kazımıştı. Ateş gibi yanan kurdun yanağına ıslak dudaklarını sürttü ilk önce. Onun kulağına doğru ilerleyen dudakları alfanın kendini kontrol etmeye çalıştığını fark etmesiyle gerilmiş ve bir kez daha gülümsemişti. Parmakları yavaşça gergin, sıkı, kaslı omuzlara tutundu. O an Jongin istemediğini binlerce kez söylese bile onun çıplak, ince ve dövmelerle daha da güzel görünen beline sarılmak istemişti. Kokusu bu kadar yakınındayken şimdi nasıl uzaklaşacaktı? Onun uzaklaşmasına nasıl izin verecekti?

"Senin zihnini okuyamıyorum ama kardeşininkini okuyabiliyorum. Neden bu durumda olduğunu bilmek ister misin?" Ona iyice yaklaştı, Jongin'in dudakları aralandı, sıcak elleri yapmamak için yemin ettiği şeyi yaptı o anda. Sehun sıcak elleri belinde hissettiğinde alt dudağını dişledi, alfanın kokusu iyice üzerine sinerken bir anlığına bundan hoşnutluk duymuştu. " Ya da o sırrı başkalarının bilmesini ister misin, alfa?"

Jongin en kötü kabusuyla karşı karşıya kalmış gibi hissetti o anda. Parmakları Sehun'un belinde çözülürken, kurdu geriye çekilmiş tüm kontrolü tekrar ona devretmişti. Artık mantıklı davranabilir ve ona sarılan elfe bunu neden yaptığını sorabilirdi ya da biraz önceki kızgınlığının devamını getirebilirdi.

"Kurtlarla yakın olmak istemediğinizi zannediyordum? Kardeşin neden Kyungsoo ile arkadaş olmak istiyor?"

Sehun hafifçe geriye çekildi ancak elleri hala Jongin'in omzundaydı.  "Kyungsoo'yu kurt formundan insan formuna çevirmeyi başardı. Bunu nasıl yaptığını merak ettiğine eminim. Elf dilinde söylediği birkaç kelimeyle. Kardeşim güçlerini kontrol edemediği için sürekli hastalanıyor."

"O yüzden mi dördümüzün toplanması gerektiği gece yemeğe katılmadın?" Sehun hafifçe başını salladığında Jongin derin bir nefes aldı.  "Kyungsoo'nun sürekli buraya gelmesine izin veremem. Kurdunun sürü bağı çok zayıf ve henüz tam oluşmaya başlamayan bir şey kolaylıkla kopup gidebilir. Eski zamanlarda yaşadığınız gibi topluluk inancınız yok, bütün gün Luhan'ın onun üzerinde bir şeyler denemesini de istemiyorum. Dövüş, avlanma ve savunma derslerine odaklanması gerekli. "

" Luhan'ı kurtların arasına gönderemem. "

Jongin bu gece ilk kez gülümsedi. "Onunla beraber gelirsin."

Sehun gardını indirdi o anda. Şaşkındı çünkü karşısındaki kurt adam o kadar göz alıcı görünüyordu ki bir anlığına bu geceyi başlatan olayı bile unutmuştu. Birbirlerine düşmandılar ve şimdi dost gibi kardeşlerini getirip götürmekten bahsediyorlardı. Buna inanamıyordu, dahası Jongin'in bu fikri hemen kabul etmiş olduğuna inanamıyordu.

Ancak alfanın da bazı planları vardı. Şimdi sorsa kardeşi hakkındaki sırrın ortaya çıkmayacağını biliyordu. O yüzden en iyi kararın beklemek olduğuna karar verdi. Aynı anda ormanın içindeki sesleri duyduklarında birbirlerinden ayrıldılar ve sessizce etrafa bakmaya başladılar.

"Bu konu hakkında daha sonra konuşalım." dedi, Sehun son sözü söylemek adına. Jongin sessiz bir şekilde başını salladı ve o andan itibaren tüm odağı ağaçların arasından çıkan kardeşi olmuştu. Nefesini tutmuş bir şekilde onu inceliyordu herhangi bir şeyi var mı diye. Bunu sesli bir şekilde dile getirecek aşamayı çoktan geçmişti Sehun'a sarılırken. Kyungsoo görünüşte iyiydi, ayakları sağlam bir şekilde yere basıyordu üzerindeki yabancı kıyafetleri her ne kadar Jongin sevmemiş olsa bile iyi görünüyordu.

"Soo..." Hızlıca kardeşini kendisine çekti ve sarıldı. Sürüdeki her gencin cezası artmıştı o anda. Bir daha Kyungsoo istese bile şehre alışveriş yapmaya gitmeyecekti onlarla birlikte.  Kyungsoo sıcak, güvenilir his ile kuşatıldığında gülümsedi. Burada olmayı sevmişti ancak evi sürüydü ve ne olursa olsun geri dönmesi gerektiğini biliyordu.

Kısa bir süre içinde tüm karmaşa sonlanmış Sehun toprağa bulanmış ayaklarını yıkadıktan sonra eve girmişti. Luhan koşar adımlarla abisinin önünde belirdi, kızarmış yanakları ve sevimli duruşu bir şey isteyeceğini belirtiyordu.

"Ona hiçbir şey söylemedim. Tesadüfen orada olduğumu düşünüyor." Luhan gururla söylediğinde Sehun onun yanağını okşadı ve gülümsemeye devam etti.

"Onu sevdin mi? Bir kurt adamla vakit geçirmek eğlenceli miydi?"

Luhan hızlıca başını salladı. "Birçok ortak noktamız var. Gerçekten söylediğin gibi daha çok vakit geçirmeye devam edecek miyim onunla?"

Sehun göz ucuyla kardeşine baktı. "Evet ama ilk önce üzerimi koklar mısın?"

Kardeşi yavaşça ona yaklaştı ve abisi eğildiğinde ilk önce çıplak göğsünü daha sonra da boynunu koklayıp geri çekildi. Nazik bir şekilde abisinin sağ bileğini havaya kaldırıp kokladı ve gülümsedi.

"Kokular aynı değil. Zaten alfa bir kurdun sınırlarımızdaki askerlere saldırıp ok ve yay çalması çok saçma değil mi? Öldürülen insanın göğsünde pençe izi de vardı, öyle değil mi?"

Sehun hızlıca küçüğün ağzını kapattı ve uyarıcı bir bakış attı. "Sana bu konuyu yalnız kaldığımızda bile konuşmamanı söylemiştim Luhan." Öfkeli bakışları diğerinin anladığını belli edercesine başını sallamasıyla son buldu. Yavaşça elini kardeşinin ağzından çekti ve başıyla onun odasını işaret etti.   "Uzun bir gün oldu, gidip dinlemelisin. İyi uykular tatlım, seni her şeyden daha çok seviyorum."

Kardeşinin yumuşak saçlarının arasına  bir öpücük kondurdu  ve onun odasına gidip, kapıyı ardından kapatmasını izledi.

Continue Reading

You'll Also Like

23.8M 1.4M 78
Doğum gününden sonra, kardeşiyle eğlenmek için konsere giden bir genç kız... Fırtına yüzünden iptal olan konserden eve dönmeye çalışırken, kendini bi...
68.3K 3.7K 29
Gece yarısı sokakta karşısına çıkan evsiz bir kediyi evine alan bir kız en fazla kediyle ne yaşayabilirdi? "ben aslında evine aldığın kediyim, " ger...
177K 12.3K 22
Tüm diyar, doğudaki savaş yüzünden kaosa sürüklenmiştir. İmparatorluğu ayakta tutmanın ve Wisteria'yı kurtarmanın tek yolu ise Saige Nerth ve Zaiden...
7.6M 440K 82
Fantastik #1 Siz hiç bir ruha aşık oldunuz mu? Gülüşünden bihaberken ya da öfkelendiginde nasıl baktığı bilemeden sonsuz bir melankoninin içine düştü...