Sarayın girişinde bu kadar insanın toplanması buralarda hiç alışık olmamıştı. Ben çocukluğumdan beri hiç böyle bir manzara görmemiş , hiç böyle sesler , bağırtılar duymamıştım sarayda.
Sen çığlıkları duymuyor musun? Bazısı yalnızlığınken , bazısı sevgisizliğin , anlaşılmazlığın. Bu çığlıklar ne kadar fısıltı olsa da benim kulağımda son ses duyulan acının çığlıkları .
Babamla birlikte sarayın içindeki meydana doğru ilerledikçe daha da netleşen seslerle, acı dolu inlemeler ve yalvarmalarla içimden bir canın koptuğunu gördüm ben gözlerimle.
Bu naif ses , bu ağlama, bu yakarışlar , hepsi benim Yulam' dan mı geliyordu , bu saray çalışanları benim olanı mı izliyorlardı toplanıp!
Kabullenmek istemediğim gerçek ile görüş acıma ilk giren elindeki kırbaç ve yüzüne sıçrayan eser miktardaki kandı , ikinci gördüğüm ise çarmıha bağlanmış , her tarafı kan , üstündeki beyaz kıyafetlerden parçalanmış teni gözüken can içimdi...
Beni ele geçiren sinir ile yarı baygın bedene koşarken onu yalnız bıraktığım için kendime lanetler etmeye başlamıştım .
Bizi gören çalışanlar hemen işlerine dönerken hiç bir şey olmamış gibi , prenses içimi sökerken kullandığı kırbacını taş işlemeli yere atmıştı.
Ellerim titreyerek yaklaştım gözlerinde cihanı taşıyan sevdiğime .
Kimse de yardım etmiyordu ki çözelim ellerini , alayım bedenini kollarıma...
' S-sen ne yaptın , nedir bu zulüm , benim olana nasıl benden habersiz , izinsiz ilişirsin , nasıl dokunursun sen , Sen KİMSİN HA SÖYLE BANA KİMSİN?'
' ASIL O KİM Kİ bana böyle bağırır, hesap sorarsınız? Vardır bir suçu ki yaptım !'
'YA-PA-MAZ-SIN , VARSA BİR SUÇU BEN VERİRİM CEZASINI , SANA DÜŞMEZ. Ayrıca kim olduğu da zerre seni ilgilendirmez .'
Son sözümü sadece prenses duyarken çözdüğüm yorgun beden kollarıma yıkılmıştı , sanki koca bir devlet kaybettim gibi acı çekerken yüreğim odama doğru yönlendirdim adımlarımı ...
' ÇAYIMA ZEHİR KOYMUŞ , TEDBİR AMAÇLI TADAN KAHYAM RAHATSIZLANDI , O SENİN PRENSESİNİ ZEHİRLEMEYE KALKTI , KUCAĞINDA MI TAŞIYACAKSIN .!'
' SEN Kİ EĞER ANLAMADAN DİNLEMEDEN SUÇU ONUN ÜZERİNE YIKIP , TÖRE , KANUN BİLMEDEN , BİZİ BEKLEMEDEN CEZANI KENDİN KESİYORSAN VARSIN O ZEHRİN İÇİNDE BOĞULASIN .!
O Kİ EĞER SES ÇIKARMADAN SENİN ADALETSİZ KARARINA UYUP BUNU SUÇSUZ OLSA DA ÇEKİYORSA YERİ GELİR KUCAĞIMDA YERİ GELİR BAŞIMIN ÜSTÜNDE TAŞIRIM .'
Son hız çıktığım odamın kapısını sertçe açarken ara ara yüzüne baktığım solgun teni yatağıma bıraktım .
Nefes alışları kısık kısık gelirken dolan gözlerimi sırası olmadığı için iteklemeye çalışıyordum .
Sırası ile önce yaralı bedenini mum ışığının altında soyarken , saray hekiminin ona merhem sürmesini , çok derin olan kesiklerine dikiş atmasını izliyordum.
Acısını baygın bedeni yüzüne yansıtırken teker teker kırışıyordu bu sabah birer birer öptüğüm anlı, yanakları , çenesi , dudakları...
Şimdi acılar içinde yattığı yatakta daha sabah gülücük seslerimiz yankılanıyordu .
Ama düşmüştü içime bir ateş , hiç rahat gezememiş , olması gerekenden üç vakit erken dönmeye ikna etmiştim babamı .
İyi ki dönmüşüm , iyi ki gelmişim yoksa ne yapardı bu beden, kim alırdı onu oradan ben gelene kadar !
Çektiği acı haksızdı , bilirim o yapmaz , yapamaz öyle bir şeyi o daha zehir bile temin edemez , hadi etti diyelim, o çocuksu heyecanı ile titrer ki elleri , koyamaz ki içine yemeğim , suyun , çorbanın. Benim bebeğim yapamaz öyle iğrençlikler , aksini düşünmeye bile gerek yok.
Ayaklanan hekim ile elindeki merhemi almış onu odadan çıkarmıştım.
Çıkardığım kıyafetlerinin yerine sadece alt pijama giydirirken yorgan canını acıtmasın diye yavaşça yatırdım bedenini , yara olmayan yerlerine öpücüklerim arasında yaşlarımı hediyelerken babamın yanına inmem gerektiğini biliyordum.
Yapmam gereken bir açıklama ve zehri atan kahpeyi onun olmadığına inandırmam gerekiyordu.
Korkmasın diye bir mum daha yakarken baş ucunda kalemimi onun için doğrulttum kağıda .
Aşağı indiğimde tahminimdeki gibi kraliyet ailesi toplanmış, ağlayan prenses ve sinirle turlayan babam vardı ortada.
' SEN , sen nasıl bir sorumsuzsun ? Nasıl bir prenssin sen . Sen bir kahyayı , bir erkeği , bir suçluyu kucağında taşıdın, odana aldın be! Sen karını , kraliçeni zehirlemeye kalkan birini yatağına mı yatırdın? Amacın ne senin KUYAŞ?! BEN KONUŞURKEN BAK BANA.!'
' Baba yalnız konuşalım !'
' ÇIKIN HEPİNİZ!'
' Baba , ben kahyamı tanırım, prensesten çok o yanımdadır , yapmaz böyle bir şeyi , hadi yaptı diyelim, dün hep yanımdaydı , sabah da gördüm baba , tüm gün de çiçek ekti , hangi ara yapsın bunu , hem önce kahyaların tattığını bilmez mi ? O da Kahya baba . Prenses yanılmış olabilir , korkudan da cezayı hemen kesmiş .
Ayrıca ona yardım etmemi bir erkeği odama almak ,yatağıma yatırmak , aşağılık bir şey olarak görüyorsan bırakın Velahtınız olmayım o zaman. Ben sadece kahyama yardım ettim ve bunun için ne gerekiyorsa yaptım.'
' O çocuk kim , bana , prensesine böyle karşı geliyorsun sen?'
' O suçsuz biri baba , samimiyetine inadığım biri . Siz bana ve ona kızacağınıza sizi hiçe sayıp kendi başına buyruk davranan prensesinize terbiyesini verin. '
Bir an önce çıktığım oda ile yatakta öylece uyanmış , tavanı izleyen bebeğimi gördüm.
Onu görmem ile az önceki sinirim tamamen geçmiş , içimi pişmanlık ve hüzün kaplamıştı.
' Kuyaş ?!'
Ağlak çıkan sesi ile hemen uzattığı elini tutarken yatakta yanına çöktüm bedenine zarar vermeden .
Mum ışığının altında, bu kadar yorgunken bile nasıl bu kadar güzeldi .
' kuyaş ben ne yaptığımı yemin ederim bilmiyorum! '
' tamam bitanem , yok bir şey , sen hiçbir şey yapmadın , ben biliyorum , kral inandı , sorun yok tamam mı ?'
' A-ama prenses neden böyle yaptı ki bana, ben çok yalvardım ama ...'
Öpücüğümle kestiğim konuşmasının ardından biraz sessiz kalıp onun hırıltılı sesini dinlerken bilmesi gerektiğini düşündüm bu etini parçalattıran haksız suçu...
' Zehir , götürdüğün çayda zehir varmış Yula , prenses senden bilmiş .'
' Ben yapmadım.'
' Yapmadın , biliyorum.'
Yine bir sessizlik hüküm sürerken aramızda yalnızca okşuyordum tenini. Bu sefer ortamı bölen kısık sesiydi ;
' Sen niye erken geldin ki?'
' Acı bir keman kulağıma fısıldadı burada birinin bana ihtiyacı olduğunu küçük bey . Çok mu kızdın sen?'
Çattığı kaşları ile kara kara düşünürken sinirli olduğu işliyordu içime bu durumdan ;
' Kızmadım, öfkelenmedim . Kibirli ya da gururlu da değilim . Sadece çok üzüldüm ve bu senin anlayabileceğin gibi değil . '
' Anlayamam tabi , ama bil canımdan can eksildi seni öyle görünce , gözlerinde gördüğüm cihanım yıkıldı haksızlığa uğradığını anladığımda.
İnsanlar çok kötü Yula. Ben daha senin gözlerine bakmaya bile kıyamazken onlar sana zarar veriyorlar. '
' Kuyaş?'
' Söyle can içim !'
' Sarayda birini zehirleyenlere ne yaparlar ?'
' Hadi ama güzelim , sen bir şey yapmadın ki?'
' olsun , ne yapıyorlar ki ?'
' Nasıl zehirledi ise , gerekse yemek , gerekse içecek , gerekse koku , aynı şekilde zehirlenir .'
' Peki şimdi kral bana inanmaz ve prensesin çayı gibi bana zehirli çay içirirse ve ö-lürsem ?'
' Canım , güzelim ! Böyle bir şeyin imkanı yok. Duydun mu beni? Kral sana inandı, ben seni biliyorum , eğer ki oldu dersin inanmadılar sana , ben de kaçırırım seni , olmaz mı ? '
' Ölürsem ne yaparsın?'
' öyleyse dudaklarından öperim. Belki bir parça zehir kalmıştır dudaklarında. Bir zaman hayat veren dudakların, bu kez son versin hayatıma.'
' Seni seviyorum'
' Seni seviyorum'
Bana doğru sokulmaya çalışması ile ona doğru kayarken yavaşça yanındaki yerimi aldım . Ellerimizi birleştirmiş, dolu gözlerini aya çevirmişken parlak ışığı görmesi ile kocaman gülümsedi geceme .
' Aya mı gülümsedin sen ?
Bu ne güzel gece .'
İki sevgili günün yorgunluğunun ve acımazıslığının üstlerine çökmesi ile uyurken kendi odasında prenses , biricik prensinin bugünkü davranışları ve o çocuğa tutumu ile ne kadar kabul etmek istemese , prensini hasta , iğrenç görse de ikisinin bir münasebeti olduğunu iyice anlamış ve dinlediği konuşmaları ile de bunu iyice tescillemişti . Ama savaşacaktı , prensi için , kraliyetin kraliçesi olmak için elinden ne geliyorsa yapacak ve bu yolda kralın en büyük desteğini alacaktı .
••••°°°°°°•••••••°°°°°°°••••••••°°°°••••°°°°•••••••°°°°••••••°°°°°
İşleri iyice sarpa sarmaya başladım 😈😈