YABANİ (Tamamlandı)

By Algoritmalar_

3.5M 130K 17.4K

* Kurgu ve isimler değiştirildi. "Bazen evler, sadece dört duvar olmaz." Kadın küçücüktü fakat adamın kalbin... More

❉ Yabani| Bölüm 1 ❉
❉ Yabani| Bölüm 3 ❉
❉ Yabani| Bölüm 4 ❉
❉ Yabani| Bölüm 5 ❉
❉ Yabani| Bölüm 6 ❉
❉ Yabani| Bölüm 7 ❉
❉ Yabani| Bölüm 8 ❉
❉ Yabani| Bölüm 9 ❉
❉ Yabani| Bölüm 10 ❉
❉ Yabani| Bölüm 11 ❉
❉ Yabani| Bölüm 12 ❉
❉ Yabani| Bölüm 13 ❉
❉ Yabani| Bölüm 14 ❉
❉ Yabani| Bölüm 15 ❉
❉ Yabani| Bölüm 16 ❉
❉ Yabani| Bölüm 17 ❉
❉ Yabani| Bölüm 18 ❉
❉ Yabani| Bölüm 19 ❉
❉ Yabani| Bölüm 20 ❉
❉ Yabani| Bölüm 21 ❉
❉ Yabani| Bölüm 22 ❉
❉ Yabani| Bölüm 23 ❉
❉ Yabani| Bölüm 24 ❉
❉ Yabani| Bölüm 25 ❉
❉ Yabani| Bölüm 26 ❉
❉ Yabani| Bölüm 27 ❉
❉ Yabani| Bölüm 28 ❉
❉ Yabani| Bölüm 29 ❉
❉ Yabani| Bölüm 30 ❉
❉ Yabani| Bölüm 31 ❉
❉ Yabani| Bölüm 32 ❉
❉ Yabani| Bölüm 33 ❉
❉ Yabani| Bölüm 34 ❉
❉ Yabani| Bölüm 35 ❉
❉ Yabani| Bölüm 36 ❉
❉ Yabani| Bölüm 37 ❉
❉ Yabani| Bölüm 38 ❉
❉ Yabani| Bölüm 39 ❉
❉ Yabani| Bölüm 40 ❉
❉ Yabani| Bölüm 41 ❉
❉ Yabani| Bölüm 42 ❉
❉ Yabani| Bölüm 43 ❉
❉ Yabani| Bölüm 44 ❉
❉ Yabani| Bölüm 45 ❉
❉ Yabani| Bölüm 46 ❉
❉ Yabani| Bölüm 47 ❉
❉ Yabani| Bölüm 48 ❉
❉ Yabani| Bölüm 49 ❉
❉ Yabani| Bölüm 50 (Part I) ❉
❉ Yabani| Bölüm 50 (Part II) ❉
❉ Yabani| Bölüm 52 ❉
❉ YABANİ 53 (FİNAL) ❉

❉ Yabani| Bölüm 2 ❉

138K 4K 862
By Algoritmalar_

Neden insan hep ikilemlerle sınanırdı? Sınanmadan şükretmek mümkün değil miydi? Ya da sınanmadan bir şeylerin farkına varmak?

Hayatım boyunca dört bir yanım sınavlarla çevrili bir hayat yaşadım. Çoğunu başarıyla atlattığım söylenemez ama hepsinden yaralı çıktığım kesindi.

Küçükken silahlarla oynamayı çok severdim, diğer kız çocukları gibi değil. Annem bunun babamın etkisi olduğunu söylerdi. Babam vatanına kendini adamış, fedakâr bir askerdi.

Eve geldiğinde önce bize sarılır sonra beylik tabancasını temizlerdi.

Onun bıraktığı tek hatıra, tabancasını temizlerken söylediği türküydü. O zaman annemle en çok mutlu olurduk.

Gözlerimizi kapatır babamın sesini dinlerdik.

Babam şehit düştüğünde silahlardan daha ağır yaraların olduğunu öğrendim.

O zaman başladı benim sınavlarla dolu hayatım.

Bir zât der ki, kız çocuklarını en çok babaları yaralar. İşte ruhumda onun gidişiyle kapanmayacak bir yara açılmıştı.

Babamın ölümünden sonra sadece üç gün geçmişti ki annem saklambaç oynarken beni yakaladı.

"Ne yapıyorsun kızım?" Diye sordu kırmızı gözleriyle.

Anne babam saklanıyor. Onu arıyorum." diye söylemiştim çocuk aklımla.

Annem, babam toprağa verildiğinde bile başını dik tutmuştu. Gözyaşı dökmemişti. Yüreğindeki acı onu yıldırmamıştı ama benim dediğim söz onu hıçkırıklara boğdu.

Annemi ağlatmama çok üzülmüştüm. Ve defalarca bu yüzden küçücük yüreğimi kendime kızarak incitmiştim. O günden sonra babamla ilgili hiçbir şey sormadım anneme, ağlamasın diye.

Sonra babamın bir anda akrabaları ortaya çıktı. 14 yaşındaydım o zamanlar. Annemin dediğine göre onlar, babamın annemi kaçırması yüzünden küsmüşler, ama ben varım diye gönülleri yumuşamış, bizi yanlarına almak istemişler (!)

Durumumuz kötüydü, kirayı bile ödeyemeyecek durumdayken bu teklif bize cazip gelmişti.

Babamın çocukluğunun geçtiği bu şehir, Mardin'e gelmiştik.

Bu şehre geldiğimde öğrendiğim her şey bir anda altüst olmuştu. İnandığım değerler, bana öğretilen şeyler ve davranışlarım.

Babam despot ya da tutucu bir adam değildi. Babamı erken kaybettiğim halde, onunla ilgili anılarım hep sevgi dolu.

İki yıl boyunca o evde annemle birlikte eziyet çektik. Annem de bir gün kalp krizi geçirip öldü. O zaman tamamen yalnız kaldım. Annem de beni terk etmişti. Destekçim, meleğim.

Bu dünyadaki tek sığınağım gittiğinde, sadece amcam vardı yanımda.

Amcam da karısı, oğlu ve ben arasında bocalıyordu.

İki yıl boyunca annemin yokluğunu unutturmaya çalıştı ama nafileydi.

Sonra, Hazar ağa amcamın oğlunun kız kardeşini kaçırınca her şey altüst oldu. Yengem zaten beni evden atmak için fırsat kolluyordu. İşte aradığı fırsat gelmişti.

Baba tarafından bir sürü kız kuzenim varken, ben feda edilmiştim bu berdele.

Amcam bu duruma çok üzülmüştü. Ben ise kendime üzülmeyi yıllar önce bırakmıştım.

Şimdi böyle beni kurtarmaya çalışması...

Gerçekten ne diyeceğimi bilemiyordum.

Yavaşça Hazar ağaya döndüm. "Neden bunu yapıyorsunuz? Bunun bir sebebi olmalı, değil mi?"

Sorduğum soruya tebessüm etti. Onunla her karşılaştığımda genelde sessiz olurdum. Soru sormamı beklemiyormuş gibi görünüyordu ama sormuştum işte. Bana neden iyilik yapıyordu?

"Aden, seninle aynı yaşta bir kız kardeşim var. Okuyor. Hayalleri var. Ona böyle bir şey yapılsa, bu şehri yakarım yemin ederim. Yani empati kuruyorum seninle. Seni kız kardeşimin yerine koyuyorum. Aşk kötü bir şey değil, bacımın yaptığını affedemem ama senin de heba olmana göz yumamam. Çok küçüksün daha. Hayatın cehenneme dönmesini istemiyorum."

"Ben buradan gittiğimde onlara nasıl zarar gelmeyeceğini nasıl garanti edeceksin?"

"Mardin benim, emirlerime kimse karşı çıkamaz. Amcanlara hiçbir şey olmayacak. Söz veriyorum."

"Emirlerine kimse karşı çıkamıyorsa, o zaman onlara benimle evlenmek istemediğini söyle."

"Bak Aden, şunu anlaman gerekiyor. Eğer gitmez isen her şey çok kötü olacak.''

Kendi sesimin cılız çıkmasına sinirleniyordum. O ise çoktan cevap vermişti konuşmama. "İstanbul'a bir arkadaşımla gideceksin. Kınada tanışmışsındır onunla. Saat üçte gece uçağınız var. O sana bakacak. Seni koruyup kollayacak."

Okulumu kazandığım yere mi gidiyordum? Bu soruyu kafamda çevirirken Hazar ağa devam etti söze.

"İstanbul'da tüm masraflarını ben karşılayacağım ama senin de ekstra bir ihtiyacın olursa bana söylemeni istiyorum. Beni abin gibi gör. Çünkü artık sen de benim bacımsın."

Evlenmekten son anda kurtulduğum adam, bana sen benim bacımsın diyordu. Ne kadar ironik.

Başımı sallayıp yeni hayatımı düşündüm. Nasıl olacaktı acaba? En önemlisi hâlâ üniversite okuma şansım vardı. Bu düşünce dudaklarıma bir gülümseme getirdi.

Hayalim gerçek olacaktı. Bu, acılarımın kefareti miydi?

Gözlerim yaşardı. Hazar ağa arabaya yaslanmıştı. Ben de onun yanına gidip arabanın diğer tarafına yaslandım.

"Teşekkür ederim." dedim sessizce.

"Ne demek." dedi. Sonra cebinden telefonunu çıkardı. Parmağıyla kilidini açtı ve rehberden bir numaraya bastı. Telefonu kulağına götürdü.

"Neredesin kardeşim?"

Uzaktaydım, karşı tarafın ne dediğini duyamadım. Hazar ağa kaşlarını çattı.

"Hallettin mi peki?"

Bu sözleri söyledikten sonra karşıdaki kişiye kulak verdi. Dudakları ince bir çizgiye dönüşmüştü.

Araba farlarının gecenin karanlığını yarıp geçmesine kadar böyle kaldı. Gözlerimi alıp götüren far ışıkları, gözlerimi yakıyordu. Kollarımı gözlerimin üstüne kapattım ve kafamı arkaya çevirdim.

Gözlerimi açtığımda farlar sönmüş, zayıf bir telefon ışığının eşliğinde biri bize doğru geliyordu.

Yüzünü tam seçemesem de tanıdık geliyordu bu kişi. Nişanda Hazar'la birkaç kez konuşurken görmüştüm onu. Şimdi bu adamla mı İstanbul'a gidecektim? Amcam bana bir erkeğe emanet edildiğimi bilmiyordu eminim. Yoksa razı olmazdı buna. Bu işin sonunda kurtulacağım olsa da.

Bize yaklaşınca Hazar'la samimi bir şekilde selamlaştılar. Sonra bana döndü.

"Nasıl yapacağız şimdi?"

Bunu Hazar sordu. Adam keskin bakışlarını benden ayırdı.

"Uçak rötar yaptı. Uçuş saat yediye kaldı. Arabayla gidiyoruz."

Adamın kurduğu cümlelerde şive izi yoktu. Belki de buralı değildi. Diksiyonu düzgündü. Hazar'ın da şivesi yoktu ama. Bu, Mardin'de uzun süre yaşamadığı içindi herhalde.

Hazar, bana bu yabancı adamı tanıştırdı sanki beni unutmuşlardı.

"Karan, ya da Emir. İstanbul'da kaldığın süre boyunca sana yardımcı olacak."

Gözlerim Karan'a kaydı. Boyu uzundu. En az 1.95 boyundaydı. Hazar gibi yirmili yaşların sonundaydı galiba. Yüzü yakışıklıydı. Gözleri ela, yüz hatları kemikliydi.

Evliydi belki de, çocukları bile vardı. Gözlerimi çabucak çekip Hazar'a baktım. Fazla süzdüğümü fark etmiştim.

"Bu süreç ne kadar devam edecek? Ben ne zaman buraya döneceğim?"

Cevap vermedi. O da bilmiyordu herhalde. Buruk bir gülümseme belirdi yüzümde. Boğazım düğümlendi.

"Hadi gidelim!"

Karan'ın otoriter sesine döndüm. Çok konuşkan değildi anlaşılan. Benim gibi.

Hazar başını salladı. Kalktım ve Hazar'ın karşısına geçtim.

"Ne söylesem bilemedim ama bana hayallerimi gerçekleştirme fırsatı verdiğin için çok minnettarım."

Hâlâ inanamıyordum. Bir hafta önce umudumu yitirmiştim.

Şimdi ise hayallerime bir adım daha yaklaşıyormuşum gibi hissediyordum.

Bu şehre geldiğimden beri yapmadığım bir şeyi, içimden geldiği gibi yaptım. Hazar'a sarıldım.

Önce şaşırdı sonra belimi kavradı. Ona karşı minnet duyuyordum.

Continue Reading

You'll Also Like

3.5K 245 12
Çukurova toprakları, nice aşklara, sevdalara destan olmuş, kaç sevdalıları zindan, kaç yiğitlik hikayeleri ile dolu. Memleketi gibisi yoktur insanın...
27K 1.9K 22
Küçük yaşta annesini kaybeden Masal, şımarık ve sevgiden yoksun olarak büyür. Gösteriş ve ışıltıdan ibaret olan hayatı toz pembe iken, bir gecede tüm...
132K 5.5K 127
Yeniden Aşk ve Bitmeyen Aşk'ın yazarından... Defne ve Ömer... Birbirinin sadece tek tük ismini duyduğu ve hiç bir zaman birbirini görmediği iki genç...
Igraine By IkiArkadas

Historical Fiction

57.9K 2.8K 33
...Kaç kişi sevdi senin zarif ferah anlarını ? Kaç kişi aşık oldu senin güzelliğine ? Doğru ya da yanlış, Fakat tek bir erkek İçindeki gezgin ruhu s...