Atlantis'in Beş Kurucusu (Düz...

By whysoserious46

1.1M 56.6K 6.4K

--En yüksek: Bilim Kurgu #1, Fantastik #1, Aksiyon #3 -- Claire hafızasını kaybetmiş bir biçimde kendisini y... More

Atlantis'in Beş Kurucusu
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 4.5
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 9.5
Bölüm 10
Bölüm 0 (Claire'in uyanmasından önce)
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm Değil Yazar Soruyor
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Karakter Panosu
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 48 - Part 2
Bölüm 48 - Part 3
Bölüm 49
Bölüm 49 - Part 2
Bölüm 49 - Part 3
Bölüm 49 - Part 4
Bölüm 50
Bölüm 50 - Part 2
Bölüm 50 - Part 3
Çok özür dilerim
Bölüm 50 (Final)
Hikaye Adı
Ikinci kitap

Bölüm 50 - Part 4

1.5K 97 19
By whysoserious46

Uzun bir süre sesimizin yerimizi açık etmesinden korktuğumuz için hiç konuşmadan yürüdük. En azından birbirimize böyle söyledik. İkimiz de yalan söylüyorduk. Kendimize ve birbirimize. Claire'in yüzü yine kül rengine dönmeye başlamıştı diğer yaralarının çoğu iyileşse de karnındaki yara hala kanamaya devam ediyordu.

"Kuzeyde ne var?" dedim düşündüğü şeyler onu ağlatmak üzereydi.

"Efendim?"

"Kuzeye kaçmamızı söyledin ya. Kuzeyde ne var?" diye sordum tekrardan. Claire adımlarını yavaşlattı. Koluma dokundu benim de yavaşlamam için. Adımlarımın ondan daha büyük olduğu hiç aklıma gelmemişti.

"Bilmiyorum. İlham geldi. " dedi nefesini toplamaya çalışırken.

"İçimi ne kadar rahatlattın bilemezsin."

"Nerede olduğumuzu bilmiyorum. Aiden zihnimle oynuyordu. Çok geç fark ettim. " karnını tutarak durdu. Bir başka spazmın geldiğini işaret ediyordu. "Ama ne olduğunu bilmiyorum yemin ederim. Tom-"

"Bunu sonra konuşuruz." dedim o kendini toparlamaya çalışırken ben de etrafı inceliyordum.

Tess? Neredesin? Cevap gelmedi. Daha önce de denediğimde olduğu gibi. Claire'in haklı olmasından korkmaya başlamıştım. Ya gerçekten o görüntüler gelecektendiyse?

Teresa! Artık paniklemeye başlamıştım. Teresa'nın kendini koruyabileceğine o kadar inanıyordum ki onun için korkmak aklıma bile gelmemişti şimdiye kadar.

Teresa

"Tom!" diye bağırdım üstüm başım kan içinde onlara doğru koşarken. Christina ile ikisinin üzerinde pek bir şey yoktu. Gölgeler'le karşılaşmamış olabilirdi. Tom'un gözleri bana doğru döndüğünde faltaşı gibi açıktı. Haksız sayılmazdı, çenemden bile kan akıyordu. Bana silah doğrulttuğunu anlamam birkaç dakikamı aldı. Benim olduğumdan emin olmamamıştı.

"Tess!" Bana doğru koştu. Silah artık belindeydi. "Yaralı mısın?" diye sordu beni incelerken.

"Çoğu benim kanım değil. " dedim bana sarılmak isterken onu iterek. "Başımı çarptım. Biraz da hırpalandım ama ağır bir yaram yok. " diye açıkladım. Kaşım yarılmıştı, başım da öyle ama yaşardım. Ne kadar süredir bilmiyorum ama uzun zamandır koşuyormuşum gibi hissediyordum. Bacak kaslarımın insan haline dönmesine izin verirken bacaklarıma giren krampları göz ardı etmeye çalışsam da pek başarılı olamamıştım. Tom tek koluyla beni yakaladı. Hemen dengemi sağlayıp ondan uzaklaşsam da canım yanıyordu. "Sen iyi misin?" dedim herhangi bir anormallik için gözlerim onu tararken. Başını salladı.

"Ben de iyiyim. " dedi Christina sinirle. "İkimizin güçleri birleşince şu hale gelmek zorunda kalmadık. " dedi beni gösterirken.

"Şu an bana boğazını parçalamam için bir neden söyle!" diye çıkıştım biraz da canımın acıyor olmasının verdiği sinirle.

"Tess. " diye uyardı Tom. "Güçleri olan tek bir Gölge ile karşılaştık diğerleri Christina silahlarına dokunup yok ettiğinde tamamen yenilebilir hale geldiler. " diye açıkladı Tom. Üzerinde üç tane tabanca olduğunu fark ettim. Ben ele geçirdiğim tek silahı da iki kişinin üzerine şarjörü boşalttıktan sonra bir kenara atmıştım.

"Siz şanslıymışsınız. Bana düşenlerin hepsinin güçleri vardı neredeyse. "

"Sana düşenler mi? Tess, Ethan nerede?" diye sordu Tom beni dinlemeyi bırakıp.

"Ayrılmak zorunda kaldık. " dedim gözlerim dolarken. Onu bırakmak istemesem de beni gitmeye zorlamıştı. Hala bu konuda çok öfkeli olsam da ona telepati ile bile ulaşamamak beni korkutuyordu. "Ethan kendi başının çaresine bakar. Bizim Claire'i geri almamız lazım. "

"Hayır. " dedi Tom sert bir şekilde. "Bizim buradan çıkmamız lazım. Claire yüzünden buradayız. Ona güvenemeyiz. Aiden'la... Aiden'la aralarında hastalıklı bir şeyler var. " dedi buzun arkasında kaldığımızdan beri tekrar tekrar yinelediği gibi.

"Ona haksızlık ediyorsun." dedim ağabeyimin Claire'i kenara savuruşunu, Ethan'ın başını tutarak yere yığılışını hatırlayarak. Aiden oralarda bir yerde Claire'e bir şeyler yapıyordu biz ona güvenip güvenemeyeceğimizi tartıştığımız sırada.

"Defalarca fırsatı vardı. Onu öldürmedi. Orada bile hesaplı bir biçimde kaçamamıza izin verdi. Claire arkada kaldı, Ethan'ı itti. "

"Defalarca fırsatı vardı, bizi de öldürmedi. " diye belirttim. Aiden ya başka bir oyun oynuyordu ya da tamamen sadistik bir yaklaşımla kıvranarak ölmemiz için zaman kolluyordu. "Ayrıca ben de yakalansam aynısını yapardım. Sizi de- Sizi de almasına dayanamazdım. "

"Hayır. " dedi Tom gözlerinde büyük bir inatla. "Bana da kendisini sevdirmeyi başarmıştı ama..." Bu yüzden bu kadar sinirliydi. Sonunda ona güvenmeye karar vermişti ve bunlar olmuştu. Bir ağacın dibine oturdum. Birazcık olsun dinlenmek için. "Gözümü daha fazla kör etmesine izin veremeyiz. Aiden'la iş birliği içinde."

"Ne yapıyoruz?" dedi Christina yanıma oturarak. En azından saygılı bir biçimde Tom'la olan tartışmamızın dinmesini beklemişti.

"Tess ayağa kalkabilecek duruma geldiğinde gidip Ethan'ı, sonra da buradan bir şekilde toz olmanın yolunu buluyoruz." dedi Tom kararlılıkla. Gücümü biraz serbest bıraktım çevrede hissettiğim kuşların buraya toplanmasını isteyerek. Tom tek kaşını kaldırıp bana baktı.

"Üzerine pislemezler merak etme." dedim başımı ağacın gövdesinde dinlendirerek. Tom kuşların etrafımıza konmasını izledi. "Onları Ethan'ı bulmaları için göndereceğim. "

"Bize bir çıkış yolu bulmak için göndersen daha iyi olur. " dedi Christina.

"Haklı. İkisini birden yapabilir misin? "

"Bilincimin bir kısmını aktaracağım onlara farkındasın değil mi? En sonunda ben kuş beyinli kalırım. " diye itiraz ettim. Christina bunu yeni öğrendiği için şaşırsa da Tom başıyla onayladı. "İkisinden birini öncelik haline getirmeliyiz. " Eğer karga bulabilseydim en azından yüz tanıyabildikleri için Ethan'ı bulmaya gönderebilirdim. Ama bu küçük tuhaf mavi kuşlardan başka bir şey yoktu.

"Ethan." dedi Tom.

Christina "Çıkış yolu. " dediği sırada. Benim ded Ethan'ı burada bırakmaya niyetim yoktu. Kuşlar yerden kalkarken emirleri Ethan'ı bulmaktı. Burnumundan akan kanın sıcaklığını hissettim. Kendimi biraz zorluyor olabilirdim o kadar geniş alana dağılmalarıyla ama Ethan'ı bir an önce bulmak istiyordum. Tom bilinçsizce enseme koyduğum elimi çekti.

"Kendine daha fazla zarar verme. " dedi parmak uçlarımdaki taze kanı görünce ancak tırmaladığım yer acımaya başlamıştı. Tom'un kaşları tekrar çatıldı. Ne düşünüyordu acaba? Etrafa bakındı. "Hareket etmeye ne zaman başlayabilirsin? " diye sordu açıkta olmamızdan pek hoşlanmamıştı. Doğal olarak. Ben de hoşlanmıyordum ama gidecek ya da saklanacak pek bir yer yoktu. Tabi ki ağaçlara tırmanmazsak. Ama lanet ağaçlar iğne gibi yapraklarla donatılmış olduğu için bu seçenek çoktan elenmişti.

"Hareket edebiliyorum pek zarefetli olmaz orası ayrı. " dedim özensizce ayağa kalktıktan sonra yalpalayarak.

"Devam etmemiz gerek. Burada hedef tahtasından farksızız. " dedi Tom hem bana hem de hala oturmakta olan Christina'ya.

Yaklaşık yirmi dakika daha ağaçların arasında yürüdükten sonra kuşlarımdan biri ihtiyacım olan bilgiyi bana vermişti. Umarım yeterince ayırt edebilmişti ve o gerçekten Ethan'dı. Onlara verdiğim bilinci geri toplarken bayılacak gibi oldum. Zaten yürüyüş beni öldürüyordu. Her yanım ağrıyordu ve önümde yaylanarak yürüyen Christina'yı boğazlamak istiyordum. Yan tarafa doğru bir anda dengemi koruyamayarak sallanınca Tom tekrar beni yakalamak zorunda kaldı. "Seni taşımamı ister misin?" diye sordu beni yanına sıkıca bastırıp kendi üzerini de kan ve çamur yapınca.

"Hayır. Birazdan kendime gelirim. Ethan'ı bulmak için..." Biraz etrafımda döndüm. Kırk beş derece açıyla. Kuşun geldiği yönü tahmin ederek gösterdim. " O tarafa gitmemiz gerekiyor. "

Ethan

Ayak seslerini duyduğumda Claire'in göğsüne elimi koyarak onu durdurdum.

Sessiz. Birileri geliyor.

Sağır değilim ben de duydum. Diye cevapladı. Onu arkama geçirmeye çalışsam da belimdeki silahlardan birini kaptı.

Hani kullanmayı bilmiyordun?

Bilmiyorum ama birine doğrulttuğun zaman bunu sorgulayacaklarını sanmıyorum. dedi arkamdan çıkıp yan tarafa geçerek. İnatçılık yarıştırmanın sırası değildi o yüzden ne yapmak istiyorduysa onu yapmasına izin verdim.

Claire'in eli silahta titredi sonra silahı indirdi. O da hissetmiş olmalıydı. Güçlerinin arada çalışmaya başlamasına bayılıyordum. Ben de silahımı indirmek istiyordum ama görüş açıma girene kadar bekledim. Çalıların arasından ilk Christina çıktı. Silahımı indirdim. Ardından Tom ve kanlar içindeki Tess çıktı. Benden önce Claire Teresa'ya doğru koştu. Teresa onu iterek kendinden uzaklaştırdı.

Claire'in olduğuna inanamıyordu. Ellerini ağzına götürüp ağlamasını izledim. Tom ise geride duruyordu. Olanlardan sonra Claire'e olan güvensizliği geri dönmüştü ve onu suçlayamıyordum. "Nasıl?" dedi Teresa kendini hemen toparlayarak. "Nasıl kaçtın?"

"Zor... Zor oldu." diye kestirdi Claire. Hala konuşmak istemiyordu belli ki. Tom, Claire'in vücudunda gözlerini gezdirdi. Çoğu yarası iyileşmişti, karnındaki hariç. Tom zor olduğuna inanmıyordu. Gerçi ben de herhangi bir bıçak ya da ateşli silah yaralanması görmemiştim ama Claire'in beni bulduğu ilk hali beni inandırmaya yetmişti.

"Aiden sana pek zarar vermemiş." dedi Tom soğuk bir sesle. Teresa ona aynı derecede soğuk bir bakış attı.

"Ben- Ben..." Claire küçük dilini yutmuş gibi ona baktı. Aiden ona ne yapmış olabilirdi? Zihnine bir şey yaptığına emindim. Bıçakları ben de beynimde hissetmiştim ama ne olduğunu anlayacak kadar uzun süreli değildi. Claire hemen beni atmıştı. Pek de hemen gibi gelmemişti ama.

"Tom." dedim ona doğru bir adım atarak. Tekrar üzerine çullanırsa onu tutmak için. Tom gözlerini bana dikti. "Birini öldürdü. Kendini iyileştirdi. Ama karnını iyileştirecek kadar değil. Kan kaybetmeye devam ediyor. " dedim daha fazla üstüne gitmemesini umarak.

"Siz inanıyorsanız." dedi Tom iki elini havaya kaldırarak. Claire, Teresa'yı inceliyordu. Ellerini onun üzerine koymaya çalışınca Tess tekrar onu itti.

"Bir şeyim yok. Bunların çoğu benim kanım değil. " dedi ama burnundan hala akmakta olanın kendi kanı olduğuna emindim. Claire'in omuzlarının titrediğini gördüm bir şekilde bizi iyileştirmesine izin vermeyince tuhaf bir ruh haline bürünüyordu. Şimdiki gibi. Hizmet etmesine izin verilmeyen şartlanmış bir köle gibiydi. Claire tekrar Tess'in alnına uzandı, Tess de onu tekrar reddetti.

"Claire. " diye uyardım. Onlara yaklaşırken. Christina ve Tom'da bir şey yoktu, Teresa'yı da gözlerim taradığında gerçekten de çok ağır yaraları olmadığını gördüm. Ama üstü başı berbattı çamur, kan, saçlarına takılmış şeyler. Claire kadar olmasa da hırpalanmış görünüyordu.

"Özür dilerim." dedi başını eğerek.

"Özür dileyecek bir şey yok. Biraz buraya gelir misin?" dedim onu diğerlerinden biraz uzaklaştırmaya ihtiyacım vardı. Elimi açtım. "Silahı geri alabilir miyim?" Bir şey söylemeden elime bastırdı. Uzuvları kan kaybıyla buz gibi olmuştu. Ona verebilecek bir şeyim olsaydı keşke.

"Teresa rüyandaki haline çok benziyor. " dedi kısık bir sesle.

"Kafana dadanan şey bu muydu?" Gözlerini kapatarak onayladı. "Hepimiz bir aradayız. Böyle bir şey olmasına izin vermeyiz. Tamam mı? " dedim elimin tersiyle yanağını okşarken. Sıcak gözyaşlarından birisi eklemlerimle buluştu.

"Devam etmeliyiz. " dedi Teresa arkadan. "Ben de yoruldum ama kuşlar ileride bir yerde saklanabileceğimiz bir yer saptamışlar." Burnunun kanamasının nedeni buydu yani. Bizi de öyle bulmuş olmalılardı.

Uzun bir süre yürüdük silahlarımız çekili halde her çıtırtıya anında dönerek. Kimseyle karşılaşmamıştık ve bu garipti. Teresa'yı yakalama emirleri vardı zaten bunu duymuştum. Aiden Claire'i de arıyor olmalıydı. Tabi- Tabi onu...

"Claire? Aiden'a ne yaptın?" dedim olduğum yerde durarak. İlk defa birinin ona ne yaptığını değil de onun birine ne yaptığını sorunca o da duraksamıştı. Şaşırmıştı. Ve... kendiyle gurur duymuştu. Teresa da omuzlarını dikleştirdi. Aiden'ı öldürmüş olabileceği hiç aklıma gelmemişti.

"Be- Ben onu bayılttım. Ama çok uzun süre... Çok uzun süre öyle kalmadı. " dedi başını yan yatırarak.

"Onu niye öldürmedin?" dedi Tom çenesini sıkarak. Claire gözlerini kırpıştırdı. "Öldürmekle sorunun yok belli ki. Onu da bayıltmışsın. Niye işini bitirmedin, Claire?" Güzel soruydu ama her şey ideal bir ortamda gerçekleşmediği için anın gerektirdiğini yapmıştı. O anıyı görmeme engel olmasaydı bakabilirdim ve onu Tom'a karşı savunabilirdim. Ama Claire buna izin vermiyordu.

"Dostum bu-" Claire elini göğsüme koydu.

Beni savunmana ihtiyacım yok, dedi ilk önce zihnimde. "Yaralıydım ciddi miktarda kan kaybetmiştim, korkmuştum, düzgün düşünemiyordum. Bayıldığı anda kaçmaya odaklandım. Durup onu öldürmek aklıma bile gelmedi. " dedi Tom'a işaret parmağını doğrultarak. "Bana olan güveninin sars- yerle bir olduğunu biliyorum ama gerçekten ama gerçekten seni kullanıp kendimi tedavi etmeye şu kadar uzağım Tom. "

Tehditlerin işi daha kötüleştiriyor, dedim zihnimde.

Biliyorum. Kendime hakim olamadım. Bana saldırıp duruyor. dedi Tom henüz ona bir cevap vermemişken. Teresa, Tom iterek yürümeye devam etmesini sağladı. Claire hemen yanımda tekrar yürümeye başladı.

Aiden tuhaf davranıyordu kabul etmelisin.

Evet, Ethan farkındayım. Kaçmama... Kaçmama izin verdiği hakkında bir his var içimde.

Onu şaşırtmış olmalısın bu kadar mücadele etmeni beklemiyor olmalı.

Belki de. dedi elimi onun beline sararken. Hafif bir inilti çıkardığında canını yaktığımı fark ettim. Sorun değil. Sorun değil. dedi ben kana bulanmış parmaklarıma bakarken suçlulukla doldum.

"Claire, benden enerji alıp kendini iyileştirebilir misin?" diye sordum bir süre daha yürüdükten sonra ağırlığını bana vermeye başladığını fark ettiğimde.

Başını iki yana salladı. "Duramıyorum. Seni öldürürüm. " diye açıkladı. Sana zarar veririm bile dememişti doğrudan öldürürüm demişti, demek ki gerçekten de duramıyordu. "Biraz... Biraz durmamız mümkün mü ama?"

"Kuşların bulduğu yer çok yakın. Orada mutlaka dinlenebilirsin ama şimdi duramayız. Bizi arıyor olmalılar. " dedi Teresa, Claire'e yorgun gözlerle bakarken. Claire başıyla onayladı.

"Seni taşımamı ister misin?" diye fısıldadım.

"Bu pek akılcı olmaz. " diyerek reddetti. Ama dizleri titriyordu. Ne kadar kan kaybetmişti acaba? Kolunu tutup belime sardım onu kendime daha da yaklaştırdım ki ağırlığını iyice bana verebilsin diye. "Bu da değil." dedi bir kolumla onu yukarı doğru desteklerken.

Claire

İçeri gir Claire. Ses ilk defa konuşmuştu Aiden'la karşılaştıktan sonra. Aiden mı istiyordu içeri girmemi? Ama daha iyi bir şansımız da var gibi görünmüyordu.

"Ethan, dur. " dedim bir on dakika daha yürüdükten sonra gerçekten de tek katlı küçük beton bir binayla karşılaştığımızda. Tom kapıyı çalmak için önden gidiyordu. Neredeyse tüm ağırlığım onun üzerinde olduğu için mecburen durmuştu. "Bu doğru gelmiyor." dedim beynimi bir şeyin sıkıştırdığını hissederken.

"Ne doğru gelmiyor?" Ona bunu nasıl anlatabilirdim ki? Tom tekrar üzerime gelirdi.

Hadi Claire.

Kalbim kesinlikle göğüs kafesimi kırmaya çalışıyordu başka bir açıklaması yoktu. Ethan'ın da bir eli göğsüne gittiğinde onun da hissettiğini anladım. Titreyen elimi kaldırarak gri beton binayı işaret ettim. "Orası her ne ise. "

"Sadece kapıyı çalacağız. " dedi sakince.

Ormanın içinden bir kahkaha duyuldu. Aiden'ın sesiydi. Hayır. Yine mi? Sonra bir anda etraf karardı.

"Chris. " diye tısladı Ethan yanımda. Ondan başkası yoktu. Elini benden çekmeye çalışınca tırnaklarımı ona geçirdim. "Claire. Claire-"

Bunu çok iyi biliyordum. Bu karanlığı. İnsanlar yok olacaktı ardından. Sonra sesler yok olacaktı. Ethan kolunu çekmeye çalışıyordu bile. "Beni bırakma. " diye ağladım. Tek başıma kalmak istemiyordum.

Claire, tek başına değilsin.

"Tamam. Tamam seni bırakmıyorum. " Silahın emniyet kilidinin açıldığını duydum.

Teresa'nın çığlığı havayı yardı. Ethan küfretse de gerçekten beni bırakmadı. Işığa ihtiyacımız vardı. O enerji patlamasını kendim yapabilseydim keşke. Daha öncesinde işe yaramıştı. Ama nasıl yapıldığı konusunda hiçbir fikrim yoktu.

Kolumu kaplayan ateş etrafı aydınlattı bir anda. Güçlerim beni koruyordu. Harika. Etrafımızı yakmaya başladım. Ethan'ın itirazlarını duyarak. Karanlık yarılıyordu ama.

Evet, işe yarıyordu.

Etrafımızda ateşten bir çember oluşmuştu ve onun hemen ardında... 1...5...12....24 Gölge. Aiden'ın ve Teresa'yı gördüm. Teresa Aiden'ı yere fırlatmıştı. Ethan ateş etti.

Kaçmalısın Claire. Gitmelisin.

Çok fazla silah sesi vardı alevleri yükselterek onları engellemeye çalışıyordum ama çok fazlalardı.

Bir çığlık duydum. Dizlerim bağı çözüldü. Teresa'nın olduğu yere bakınca onu gözleri kocaman açılmış karnını tutarken gördüm. "Hayır!" diye bağırdım Ethan'ın kollarından kendimi bir şekilde kurtarıp ona doğru koşarken.

Aiden da benimle aynı anda "Hayır!" diye bağırmıştı. Teresa geriye sendeleyerek yere düştü. Alevler onu içeri aldı ve Aiden'dan uzaklaştırdı. Aiden'ın önünde olmama rağmen hiçbir şey yapmıyordu bana sadece Teresa'ya bakıyordu. Teresa'nın karnından çok fazla kan gelmeye başlamıştı. Birinin ateş ederek bize doğru koştuğunu gördüm. Ethan.

"Tess. Teresa gözlerini aç." dedim elimi karnına güçlü bir şekilde bastırdığımda çığlık attı. Başımı kaldırdığımda Aiden yoktu. Kendi kardeşini vurmuştu. Bir şekilde buna inanmak istemiyordum. Etrafıma bakındım. Her şey gerçekten de tıpkı Ethan'ın rüyasındaki gibiydi. Parmaklarımı bir anlığına yarasına sokmak için izin verdim kendime eğer kurşunu çıkarabilirsem onu iyileştirebilirdim. Yarası içine parmağım girdiğinde Teresa tepkisizdi. Kendine geçmişti lanet olsun ki. Ama kurşunu bulamıyordum. Parmağımı içinde çevirdim ama bulamıyordum bir türlü. "Ethan güvenli bir yere gitmeliyiz. O eve girmeliyiz. " dedim Teresa'nın dudakları arasından kan sızarken. Ama Ethan şok içindeydi.

"Tom! Tom!" Tom hala birilerine ateş ediyordu. Onun dikkatini çekmek için tekrar bağırdım. Sonunda yanıma koştu. Alevlerin daha da yükselmesine ve sıcaklıklarının artmasına izin verdim. Kurşunları eritiyordu.

"Ne bekliyorsun iyileştirsene onu!" diye bağırdı Teresa'nın gevşemiş vücudunu görünce. Ellerim Teresa'nın üzerinde titreyerek ona baktım.

"Teresa'yı götürmen gerek. O eve. Kurşunu bulamıyorum. " Tom keskin bir nefes çekti içine beni kenara güçlü bir şekilde itip yere düşürmeden önce. Teresa'yı kucakladığı gibi yok oldu.

Kapının önünde geri belirdiğinde alevleri biraz azalttım ki karanlıktan faydalansın, Gölgeler onu göremesinler. Dizlerimin üzerinde doğruldum. Hala boş boş bakan Ethan'dan destek alarak kendimi kaldırdım.

Biraz sonra yapacağım şey için bana çok kızacaktı ama elim onun suratıyla buluştuğunda bunu düşünmemeye çalıştım. Ona tokat attığımda anda kendine gelmişti, eli doğrudan boğazıma gitti. "Ne halt ediyorsun sen?" diye bağırdı. Alevlerin arasında silah sesleri yankılanırken Ethan'ı çileden çıkaran şey her nasılsa benim attığım tokat olmuştu.

"Bırak beni!" dedim ondan kurtulmak için kıvrılırken. "Transa geçmiş gibiydin aptal. Kaçmamız lazım!" Eli gevşeyerek düştü. "Ethan aptal aptal bakmayı kes. "

"Koşmalıyız. Koşabilir misin?" diye sordu etrafı incelerken. Başımla onayladım. Bir elime parmaklarını doladı. "Ateşi tamamen söndüreceksin ve koşacağız tamam mı?" Elimi tutarken koşmak daha zor olacaktı ama ayrılmamamız için böyle olmaya mecburdu sanırım. "Hazır mısın?" Başımı salladım. Ateşin beni dinleyip zamanında sönmesi için dua ettim. Daha önce bu kadar büyük çaplı- "Kendinden şüphe etmeyi kes, Claire hadi."

Alevler azaldı ve bir anda karanlığa gömüldük. Ethan beni elimden çekerek koşmaya başladı. "Nasıl biliyorsun.... Nereye gittiğimizi?" dedim nefes nefese ona ayak uydurmaya çalışarak. Ben bu zifiri karanlıkta kendi vücudumun bile nerede olduğunu bilmiyordum.

"Yolu tahmin ediyorum. En fazla binaya suratımı çarparım. "

"Ama-"

"Şşşşş. Bizi bulmasınlar."

Birkaç el daha silah sesi duyuldu, onlardan bile çıkan bir ışık yoktu. Olması gerekiyordu ama... ama yoktu. Umarım Chris bizi bulamazdı. Karnıma tekrar kramp girmeye başlayınca daha hızlı koşmak için kendimi zorladım. Bir an önce varmalıydık yoksa ben tekrardan aciz bir duruma düşecektim.

Çok az kaldı. Sanırım. dedi Ethan zihnimde.

Umarım. Daha fazla devam edebileceğimi sanmıyorum.

Biraz daha lütfen Claire. Normalde seni taşıyabilirdim ama-

Hayır, hayır. Öyle daha yavaş oluruz.

O korkunç karanlıkta daha ne kadar koşmuştuk bilemiyorum ama Ethan en sonunda bir şeye çarparak durdu. Bina gerçekten bu kadar uzak mıydı? "Ethan!" diye bağırdı Christina içeriden. Gerçekten bulmuştu. Başarmıştık. 

Continue Reading

You'll Also Like

171K 8.3K 61
İNSANIN RASTGELE SALLADIĞI NUMARA HAYAT DEĞİŞTİRİR Mİ Kİ BENİMKİ DEĞİŞTİ...
ANKA By Ç.T.

Science Fiction

810K 49.5K 41
Bir yaz günü su ve toprak elementlerini kullanabildiğini öğrenen Anka yeni okul yılında kendi gibi beyni gelişmiş insanların olduğu Akademeia'da okum...
133K 6.4K 16
Felaketlerle başlayan bir gece kaç Bedel ödettirdi? 🕯️
YASAK DENEY By 👑

Science Fiction

167K 16K 34
Tarih boyunca sadece birkaç kez cesaret edilen ve eşine az rastlanan, insanlık dışı bir yöntemle yapılan dil yoksunluğu deneylerine bundan yirmi iki...