Atlantis'in Beş Kurucusu (Düz...

By whysoserious46

1.1M 56.6K 6.4K

--En yüksek: Bilim Kurgu #1, Fantastik #1, Aksiyon #3 -- Claire hafızasını kaybetmiş bir biçimde kendisini y... More

Atlantis'in Beş Kurucusu
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 4.5
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 9.5
Bölüm 10
Bölüm 0 (Claire'in uyanmasından önce)
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm Değil Yazar Soruyor
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Karakter Panosu
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 48 - Part 2
Bölüm 48 - Part 3
Bölüm 49
Bölüm 49 - Part 2
Bölüm 49 - Part 3
Bölüm 49 - Part 4
Bölüm 50
Bölüm 50 - Part 3
Bölüm 50 - Part 4
Çok özür dilerim
Bölüm 50 (Final)
Hikaye Adı
Ikinci kitap

Bölüm 50 - Part 2

1.5K 97 7
By whysoserious46

Ethan

"Artık onu uyandır. Nasıl uyanmadı anlamış da değilim. " dedi Teresa banyodan çıkınca. Claire dün gece koltukta, üzerimde uyuyakalmıştı. Pek uyuyakalmak denilemezdi aslında. Daha çok hareket ettirilmeyi reddetmişti. Teresa'yı koltuğun diğer ucundan tekmeleyip bacaklarımı uzatırken bile sızlanmıştı. Niyetim tek başına burada uyumasına izin vermekti ama altından kalkmaya çalışınca beni bırakmamıştı. Sol bacağım geceden beri uyuşuktu bu yüzden.

Üzerimde yumak haline gelmiş Claire'in saçlarını okşarken adını söyledim. Uyanması zor olmuştu. Sanki uyumamış da bayılmış gibiydi. "Doğrulabilecek misin? " diye sordum o gözlerini ovarken. Başıyla onayladı. Ağırlığı üzerimden gidince bacağımdaki uyuşukluk kaybolmaya başlamıştı.

"Sana yiyecek bir şeyler getireyim. " dedi Tom.

Claire bir şeyler yemeye çalışırken biz de tekrar planın üzerinden geçtik. Dahiyane bir plan olmasa da Claire'e hakkını vermek lazımdı, işe yarayabilecek bir plandı. Aynı anda birden fazla kişinin zihnine girmek hem de böylesine riskli bir iş için beni immobilize bırakabilirdi. Ama herkes birbirinden uzak ve izole olurlarsa gerçekten de bir şansımız vardı. Bize saldırmayacaklarını bilsem şu an başka kimseyi riske atmadan Cam Bina'ya girer ve herkesin zihnini değiştirebilirdim. Ama bunun öyle kolayca olmayacağını biliyordum.

"Sandra ile konuştun mu?" diye sordum Tom'a bakarak. Christina bir köşede saçlarını örüyordu. Aynısını ben de Claire'e yapmak için zihnimde not ettim. Karışıklık çıkması durumunda en azından saçı onu engellemezdi.

Tom başını salladı. "Sabah konuştum. Yardım etmeyi kabul etti. "

"Öylece kabul mu etti?" diye sordu Christina haklı olarak.

"Ona kızgın. Kendisi zarar vermemiş olsa bile diğerlerini engellemediği için. " Ayrıca Tom'un en yakın arkadaşlarından biriydi. "Sandra'ya güvenebilirsiniz. O da Miles'ın tüm bunları unutmasını istiyor."

"Onu suçlayamam. Gerçi Miles'la evlenirken de ne kadar ileri gidebileceğini tahmn etmiş olması lazımdı. " diye yorum yaptı Claire.

"Bazen insanların sarhoş edici maskelerinin altından çok farklı canavarlar çıkabiliyor. " dedi Christina doğrudan bakarak. Üzerine atılmamak için kendimi zor tutuyordum. "Kim olduklarını yatağına alana kadar bile bilemiyorsun." Claire suyunda boğuldu, Tess Christina'yı ölümcül bakışıyla şereflendirirken.

Biz- Bizden mi bahsediyor? Bizim- şey yapma- İsmini bile söyleyemezken onunla nasıl bu konu hakkında konuşabilirdim ki.

Claire. Bu onu ilgilendiren bir konu değil.

"Ethan'ın gazabından nasibimi aldım. " dedi Claire bir anda. "Beni bilmediğim bir şeyden koruyormuş gibi davranmayın. " diye devam etti. Christina'nın omuzları dikleşti Tom nefesini tutarken. Teresa tam bana sorgulayıcı bir bakış atacakken Claire tekrar konuşmaya başladı. "Ondan korkmuyorum. Dokunmadan birini bayıltabiliyorum. Bana ne yaparsa yapsın ondan daha kötüsünü bulabilirim. " Gözlerindeki o bakış geri dönmüştü. "Ethan da bunu biliyor. "

Ah, sağlıklı ilişkiler. Dedi Teresa sarkastik bir şekilde. Ne kadar da romantik değil mi? Ethan, eninde sonunda onunla bir konuşma yapman gerekeceğini biliyorsun.

Sen benden önce davranmışsın o konuda.

Ah, düşündüğün kadar değil. Sadece mekaniklerini anlattım. Ve birkaç bir şey daha.

Kapa çeneni. dedim gülerek. Her seferinde iğrentiyle ürperiyor.

Şu işi bir halledelim sizin başka bir yerde daha mahsur kalmanızı sağlayacağım söz veriyorum.

Claire izin isteyerek banyoya gittiğinde onu takip ettim. En sonunda arkasını dönüp kaşlarını çatarak bana baktı. "İnsanların mahremiyetine hiç mi saygın yok?"

"Tuvalete girmek için gelmediğini bildiğim için, hayır. Kaçmak için buraya geldin. "

"Senden nefret ediyorum. " dedi mikrodalganın üzerine bırakılmış havluyu bana fırlatarak. "Attığım şeyleri yakalayıp durma. "

"Berbat atıyorsun. Bana isabet etmesini istiyorsan öyle at. "

"Ethannn. " Sinirli bir ses dudaklarını terk etti. Arkasına geçtim yavaşça saçını elimde toplarken. "Ne yapıyorsun?"

"Saçlarının yoluna çıkmasını istemeyiz değil mi?"

"Ben oyuncak bebeğin değilim. Kendi başıma yapabilirim. "

"Biliyorum." dedim parmaklarımla üç parçaya ayırarak saçlarını. Daha havalı bir şey için saçları fazla kirliydi. " Saçlarınla oynamak hoşuma gidiyor. Ve ben de senin kadar biraz sonra yapmak üzere olduğumuz şey için gerginim. "

"Senden bir şey isteyebilir miyim?" dedi çekinerek ben saçlarını örmeye devam ederken. "Teresa'yı gözünün önünden ayrımasan olur mu?"

"Tess kendini idare edebilir. Miles ya da diğer kurucular ona denk değil. " Özellikle de insanüstü hızlara ulaştığında. Teresa küçük olabilirdi ama ölümcüldü.

"Biliyorum. Ama bir silah öyle. " Ellerim saçlarının arasındayken dondu. "Bu gece de aynı rüyayı gördün. " diye belirtti gözleri aynadan benimkilerle buluşurken. Evet, bu rüyadan kurtulamıyordum iki gecedir. Ama bunun Claire'i neden bu kadar korkuttuğunu çözemiyordum. Saçlarını örmeye devam ettim bir cevap vermek yerine. İşim bittiğinde Claire arkasını döndü. Yüzümü ellerinin arasına aldı. "Ethan, onların rüya olduğunu-" dedi bana daha da yaklaşırken. "Onların rüya olduğunu sanmıyorum. Geleceğe aitler..."

"Bu mümkün değil. " diye itiraz ettim.

"Neden?"

"Böyle bir yeteneğim yok. Senin de öyle. "

"Bundan ne kadar eminsin?" Hiç. Ama bunu itiraf etmek istemiyordum. Claire yenilgiyle iç çekti. "Bak sadece- sadece biraz gözünün önünde tut. "

"Peki. "

Tom hepimizi barakaya ışınladı. İçi boş şişe hala orada duruyordu. Claire'in yanımda derin bir nefes aldığını duydum. Sonra dışarı çıktı. "Telefonlarınızı verin." dedi Tom.

"Ne?"

"Hadi. Hepsini kıracağım. Miles tek başına gelecek kadar öfkeli olabilir ama Ethan'ın tek başına olup olmadığını kontrol etmeyecek kadar aptal değil." dedi elini açıp bize bakarken. Telefonumu avcuna bastırdım sonra Tess de kendisininkini verdi. Christina da söylenerek de olsa telefonunu uzattı ve dışarı çıktı. Tom ve Tess de kapıya doğru hareketlenince Claire'in dedikleri aklıma geldi.

"Bekleyin. " dedim. İkisi de arkasını döndü. "Siz burada kalın. Miles hepimizi bir anda görmesin. "

"Delirdin mi? Biz de dışarı-" diye başladığında Tess, Tom'a bakış attım. Tom başıyla onayladı. Nedenini bile sorgulamadan.

"Tess, Ethan doğru söylüyor. Kargaşa çıkmadan halletmemiz için en iyi şansımız. " Tess bana sinirlense de yenilgiyle kendini koltuğa attı. Kollarını göğsünde birleştirmiş bana doğrudan karşıya çıkıyordu.

"Aptalca bir şey yapıp kendini öldürme sakın." dedi ben kapıdan çıkmadan önce. Dışarı çıktığımda Claire siyah buzdan bir heykelin önünde duruyordu.

"Neden siyah?" diye sordum gözlerimi sonbahar güneşine karşı elimle korumaya çalışarak. Bir yerden başlayıp etrafında dolaşarak bir silindir oluşturuyordu.

"Dramatik. " dedi Claire omuz silkerek. "Kare yapmaya çalıştım ama dört farklı parçayı nasıl birleştireceğimi bulamadım. " diye itiraf etti ben dönen şekli incelerken.

"Tess içeride kalıyor. " dedim ona doğru yürürken. Ona yaklaştığımda vücut ağırlığını benim olduğum tarafa verdi.

"Teşekkür ederim. " dedi başını bir kedi gibi omzuma sürterken. Onu- onu öpmeliydim. Bana izin verdiğinde onu öpmüş olmalıydım. Şimdi işler umduğumuz gibi gitmezse... Çenesinden tutup onu kendime çevirdim. Dudakları şaşkınlıkla aralandı. Boynu arklansa da gözlerini kaçırdı. Baş parmağım alt dudağının üzerinde gezerken ıslak dudakları güneşle parlıyordu. Eğildim. Beni durdurmuyordu. Alnım onunkine değdi. "Ethan-" diyeceği şey her neyse Tom'un dışarı çıkmasıyla kesildi.

"Sandra aradı. Miles geliyor. "

"Tek başına mı?"

"Yalnız olduğunu söyledi. "

"Emin mi?" diye sordum Tom'daki tereddütü sezince.

"Neredeyse. Biraz histerikti. " dedi Tom gözlerine karanlık bir şey inerken. "Tom ve Ethan'ın gölün oradaki evde gördüm diye içeri koşunca... Sandra'yı biraz...hırpalamış. Dostum bu çocuğa ne yaptın?"

"Sırası değil. Ne kadar zamanımız olur?" diye araya girdi Claire.

"Bu kadar içeri arabayla girmesi yasak. Normalde evlerinden Yerleşke'ye gelmesi on beş dakika, kuzey ormanına gelmesi beş dakika dersek..." Tom kısa bir hesap yaptı aklından. "Deli gibi sürdüğünü farz ettiğimizde 26.5 dakika. Aşağı yukarı. "

"Tamam, içeri geri dönebilirsin. " dedim.

"Hayır, " dedi Tom çenesini kaldırırken. "Tess'i içeride tutmak planın nasıl bir parçası bilmiyorum ama Miles'ın silahlı olup olmadığını bile bilmezken seni burada tek bırakamam. " Yanımda Claire'in omuzları gerildi. "Alınma Claire. " dedi elini ona sallarken. Claire'in gerginliğinin onun dövüşmeyi bilmemesinden kaynaklandığını sanarak.

Tekrar Claire'e döndüm. "Biraz önce yarım kalan bir işimiz-" diye başladım.

"Düşündüm de o öpücüğü sana bunların hepsi bittiğinde vereceğim. " dedi buz kesmiş eli yanağımı okşarken.

Miles kesinlikle 26.5 dakikada gelmemişti. Hatta ve hatta Yerleşke kurallarını da dinlememişti. Arabasıyla doğrudan üzerimize gelmeye başlayınca Tom'un elini üzerimde hissettim. Sonra bir çarpışma sesi duydum.

Işık huzmesi gözlerimden kaybolduğunda çarpışma sesinin Claire'in arabanın hedefi önünde yükselttiği devasa buzdan duvarın kırılması olduğunu gördüm. Eve çarpmak üzereydi ve Claire onu durdurmak için arabanın önüne atlamıştı.

"Arabanın önüne niye atlıyorsun?" diye bağırdı Christina ama hiçbir yerde yoktu. Miles sersemlemiş bir şekilde arabadan indiğinde kırmızı gördüğünü anladım. Bize doğru bağırarak koştuğunda Claire'i yan tarafa ittim. Bana bir yumruk salladığında sersemliğinden yararlanarak onu geri kalan buzdan duvara çarptım. Ama dizinin karnımla buluşmasını engelleyemedim. Ben nefesim kesilerek sendeleyince bir yumruk daha savurdu. Boş bıraktığı sağ tarafına isabet eden aparkat onu bir anlığına dağıtsa da yan tekmesini atmayı başardı.

"Cadıyı verin yeter!" dedi sakat kolunu benden uzak tutmaya çalışırken. Ama bir dizinin arkasına vurduğumda öne doğru sendeledi ve tek dizi üzerine düştü.

Ne yapıyorsun? Amacımızı unutma. Dedi Tom zihnimden. Doğru, buz. Doğru doğru. Birkaç adım geriye çekildim buza yaklaşmak için. Altmış beş saniye. Tam hesaplamam gerekiyordu. Ama sağlam koluyla bir yumruk daha savuran Miles yüzünden hesaplayamıyordum. Yarım tekmeyle onu engelledim.

Claire

Ethan ve Miles arasındaki kavgaya dahil olmak istesem de Tom beni tutarak oradan uzaklaştırmıştı şimdi gözünü kan bürümüş Miles'ın saldırılarına geri çekilerek karşı koyan Ethan'ı izlemekten başka şansım yoktu. Çok az mesafesi kalmıştı. Ethan karşılık verememekten acı duyuyor gibiydi. Onu yenebilirdi belli ki. Neredeyse de yere seriyordu onu. "Christina şimdi!" diye bağırdım Ethan'ın sırtı kafese değince. Buz tamamen yok oldu. Ethan yana çekilince afallamış olan Miles kendini toparlayamadı. Kafesin olduğu yere gelmişti. Güzel. Ethan'ın onu birkaç saniye oyalaması gerekiyordu. Ethan onu telekinezi ile olduğu yere mıhlamıştı. Oyalaması bile gerekmiyordu. Tam olarak küllerle oluşturduğum x'in üzerinde duruyordu. Güzel, güzel, güzel. Bir güç darbesi Ethan'ı yere savurdu. Bir anlığına Miles'ın da telekinezi gücü olduğunu unutmuştuk. Ethan kalkmaya çalışırken Miles bana doğru hareketlendi. Telekinezi güçleriniz olması lazım olduğunda kullanamayacaksanız neye yarardı ki? Miles sağlam kolunu yana doğru açtığında yıkılmış çatıdaki bir kütük Tom'un üzerine düştü. Hayır. Hayır böyle olmaması gerekiyordu. Altmış beş saniye bu kadar uzun muydu gerçekten? Ona çaresiz bir yumruk sallarken sakat kolu yumruk sağ kolumu kıstırdı. Beni kendine çekti tek elim göğsüne temas ettiğinde telekinezi kullanmaya çalıştıysam da işe yaramadı. Sağlam kolu yavaşça yarama doğru inerken panikle doldum. Beni tekrar parçalamasına izin veremezdim. Ama tutuşu çok güçlüydü. Kıvransam da tutuşundan kurtulamadım. Sıcak kanın tekrar göbeğimden aşağı bacaklarıma doğru aktığını hissettiğimde kalbim deli gibi çarpmaya başlamıştı. Tom ismimi haykırsa da ne yapacağımı bulamamıştım.

Telekineziye gerçekten ihtiyacın var mı? Onu itmek için-

Doğru. Etrafımda toplanan havanın bir anda ileri atılarak onu geriye itmesine izin verdim. Bir an elim göğsündeydi diğer an- Diğer an...

Siyah buzun içindeydi. Kolum hareketsiz kalarak yanıma düştü. Omzumu çıkarmayı başarmıştı. Miles'ın buzu yumrukladığını duyduğumda, Ethan'ın yarı baygın halde yattığını gördüm. Ona- Hayır Tom'un üzerinden kütüğü kaldırmam gerekiyordu. Kolum. Kolum bu haldeyken işe yaramazdım. "Christina!" Christina hemen yanıma koştu. Tom kendindeydi. Ama belli ki bir yerleri ezilmişti. Christina kütüğe dokundu. Yok oldu. Tom'u oradan uzaklaştırdık. Kapı sesi duydum. Kafamı kaldırdığımda Tess bize kızarak Ethan'a doğru koşuyordu. "Tom?"

"İyiyim. İyiyim. " dedi doğrulmaya çalışırken bağırmasına engel olamadı ama. Elimi göğsüne koyunca inledi.

"Kaburgalarını kırmış. " dedim onu iyileştirmeye konsantre olurken. Hissyatı kesinlikle Ethan'ı iyileştirirkenkinden farklıydı yine aynı şeyi hissetmiştim ama ellerimin altında kırık kaburgalardan başka bir şey hissetmemiştim. " Tamam. " dedim elimi ondan çekerken. " Şimdi kalkabilirsin. " Miles tekrar güçlü bir ses çıkararak buzu yumrukladı.

"O şey dayanır mı?" dedi Tom ayağa kalkarken.

"Dayanır. " dedim emin bir şekilde.

Ethan diğer tarafta kendine geldiğinde Teresa hepimize kızmıştı. Onu içeride tuttuğumuz için. Anlaşılmıştı ki Ethan'ın hazırlıksız yakalanmasının sebebi focusunun bir kısmının dışarı çıkmaya çalışan Teresa'yı durdurmak için kapıyı güçle tutmasıydı. Diğer bir deyişle bendeniz yüzündendi.

"Umm, arkadaşlar. " dedim hepimiz siyah buzun etrafında durduğumuz esnada. "Şimdi sırası mı bilmiyorum ama birinizin omzumu yerine takmasını rica edebilir miyim?"

"NE?" diye bağırdılar dördü birden. Miles hala küfrederek buza vuruyordu.

"Buradan çıkınca o cadıyı bulduğumuz uçurumdan geri atacağım!" diye bağırdı Miles buzun içinden. "Kafasına kurşun yeterli değil onun için!"

"Miles'ı rüzgarla iterken, kolumu koltuk altına sıkıştırmıştı. Fazla güçlü itince de-"

"Neden şimdiye kadar ses çıkarmadın?" dedi Teresa öfkeyle.

"Adrenalinden olsa gerek hala canım çok fazla yanmıyor. " dedim bacaklarımdan aşağı inen kana bakarak. Ethan'ın gözleri kocaman açıldı. "Gerçekten iyiyim. Fazla bir şey yapamadı."

"İşte bu yüzden sana kendini savunmayı öğretmeye çalışıyordum!" dedi Ethan öfkeyle. Omzuma dokununca irkildim.

"Bak, buzun içinde. Öyle değil mi?" diyerek ona karşı çıktım. Ethan homurdansa da bir başka bir yorumda bulunmadı. Miles tekrar buza vurunca Ethan'a döndüm. "Artık şu işi bitirir misin?"

"Peki, peki. Bana biraz alan tanıyın. " dedi Ethan bizi yanından kovarken. Hareketsiz kalan kolumun dirseğini diğer elimle destekleyerek ondan uzaklaştım. Diğerleri de peşimden geldi. Ethan'ı görebileceğimiz mesafedeydik ama dudakları oynuyor olsa da onu duyamıyorduk.

"Kolunu bana ver." dedi Tom birden.

"Efendim?"

"O şekilde gezemezsin birinin yerine takması gerek. "

"Nasıl yapacağını biliyor musun?" diye sordum. Teresa yüzünü buruşturdu.

"Kısmen. " diye itiraf etti Tom. "Bir kere izlemiştim sadece."

Ona arkamı döndüm. "Tamam, ben daha azıyla insan iyileştiriyorum. Kendim yerleştirecek cesaretim yok. " Tom hafifçe dirseğimi tutup kolumu kaldırdığında neredeyse çığlık atacaktım. Dizlerim titrese de sabit kalmaya çalıştım. Diğer elini omzuma yakın bir yere yerleştirdi.

"Hazır mısın?" diye sordu hafifçe baskı uygularken. Başımı iki yana sallasam da Tom bir anda çat sesiyle birlikte omzumu yerine oturttu. Dizlerim bir anda boşalınca kendimi yerde buldum. "Özür dilerim. Bir anda yapıp kurtulmak istedim." dedi Tom ben omzumu hareket ettirmeye çalışırken. Omzumu tutarak başımı kaldırdım.

"Ben de aynısını yapardım. Ama- Ahhhhh!" Dudaklarımı ısırdığım için ağzımın içi kan dolmuştu.

"Bugün başka aptalca bir şey yapma olur mu?" dedi Teresa şakayla karışık. "Bütün bunlardan kurtulduğumuzda hemen eğitimine yeniden başlıyorsun. Bu böyle olmaz." Başımla onaylamaktan başka bir şey yapmadım. Omzumun iyileştiğini hissettiğim esnada Teresa dikleşti. "Duyuyor musunuz?" diye sordu kaşlarını çatarak.

"Neyi?"

"Şşşş. " diye susturdu bizi. Sonra küfretti. "Ethan işin bitti mi?" diye bağırdı.

"Çok az kaldı. " dedi Ethan çenesi sıkılmış halde cevap vererek. "Lanet herifin beyni tahmin ettiğimden güçlü çıktı!"

"Lanet olsun. " dedi Teresa. Gözleri etrafı taradı. "Uzaktalar. "

"Kim?" diye sordu Tom.

"Bilmiyorum! Çok fazla koşuşturan ayak sesi var. Duymuyor musunuz?" dedi Teresa üstüne bir sakinlik çökmesine izin verirken. Etrafı dinledim ama hiçbir şey duymuyordum. Gerçekten duyabiliyor muydu? Yoksa zihninin ona oynadığı bir oyun muydu? Bir elini yumruk yaparken kulaklarının sivrildiğini ve saçlarının arasından çıktığını gördüm. Yeteneğini unutmuştum. Tabi ki duyabiliyordu. Benim gibi zihninden şüphe etmesine gerek yoktu. Başıyla Miles'ın arabasının önünde kaldırdığım duvarı gösterdi. "Bundan daha çok yapabilir misin? Bizi kaplayacak kadar. "

"U-uzun sürer. Saklansak olmaz mı?"

"Güzel fikir. " diye katıldı Christina.

"Ethan'ı bırakamayız. " diye itiraz etti Tom. "İşinin bitmesini bekleyelim. Daha uzaktalar."

"Çok uzun süre değil. " dedi Teresa. "Ethan! Acele etmen gerekecek!"

"Kapayın çenenizi o zaman! " diye bağırdı Ethan. Burnunun kanadığını görünce ona doğru koştum.

"İyi misin?" diye sordum bana bakmıyordu ama.

"Kız kardeşime ne yaptığını bana unutturamazsın!" diye bağırıyordu Miles içeriden. Kız- Kız kardeşi mi vardı? "Yanındaki cadı ölmeyi hak ediyor! Sırf yaptıkların için baştan ölmeyi hak ediyordu!" Buza o kadar yüklenmişti ki kafesim sarsıldı. Ethan hala bir tepki vermiyordu ama yüzden akan göz yaşlarını görebiliyordum. Aralarında bu kadar nefreti besleyecek ne yaşanmıştı?

"Ethan, acele etmen gerek. " Hala gözleri boş bakıyordu. Ayak seslerini duymaya başladım. Tek bir yönden... Lanet olsun tek bir yönden gelmiyordu.

"Mileeeess!" Kuruculardan birinin sesini duydum. Onlara haber mi vermişti? Nasıl? Telefonunun arabasında olduğunu görmüştüm. Onlara nasıl....

Telepati. Telepati yeteneği olduğunu da hiçe saymıştık.

"Mileess!"

"Ethan, gitmemiz gerek. " dedim koluna dokunurken. Hala trans halindeydi. Yaklaşanları gördüm. Teresa haklıydı. Onu dinlemiş olmalıydım. Bir duvar- Bir duvar bizi koruyabilirdi.

Göl tarafından da insanlar gelmeye başladı. Lanet olsun.

Kaç. Claire, kaç! Sana yolu göstereceğim.

"Hayır. Onları benimle götüreceğim!" diye bağırdım sese. Birkaç el silah sesi havayı yardığında Miles'ın buza vurması durdu. Ethan dizlerinin üzerine yığıldı. Silah havaya doğrultulmuştu. Ethan yaralı- Ethan yaralı değildi. "Tom! Bizi buradan çıkarmalısın!" diye bağırdım.

Birkaç saniye sonra önümdeydi. "Oldu. " dedi Ethan dizlerinin üzerine kalkarken. Ethan'ın ayağa kalkmasına yardım ederken bir başkasının bağırdığını duydum.

"Sadece kızı istiyoruz!"

"Kızı verirseniz affedileceksiniz!"

Belki de onlarla gitmeliydim. Ethan, Miles'ı hallettiğine göre en azından beni öldürmezlerdi. Ethan omzumu sıktı. " Bir daha böyle bir şeyi aklından geçirirsen kendi ellerimle öldürürüm seni. " dedi omzuma uyguladığı güçten dolayı tatlı bir tehdit olmadığının farkındaydım.

Tom elini omzuma yerleştirdi, diğer elim Christina'ya uzanırken bir elim Ethan'ın sırtındaydı. 

Continue Reading

You'll Also Like

1.2K 145 12
Birbirlerinden nefret eden iki gryffindor genci. Öğretmenlerin artık ikisinin kavgalarından usanması sonucunda artık yapabilecekleri bir şey yoktu. T...
778K 28.9K 43
"Tüm gökyüzünü gözlerine taşımışsın. O maviliği bazen kara bulutlar örtmüş, bazen sağanak almış; hiç utanmadan akmış gözlerinden bir bir..." "Sana h...
ANKA By Ç.T.

Science Fiction

810K 49.5K 41
Bir yaz günü su ve toprak elementlerini kullanabildiğini öğrenen Anka yeni okul yılında kendi gibi beyni gelişmiş insanların olduğu Akademeia'da okum...
960K 46.6K 70
0545 *** ** **: Hanımefendi şemsiyeniz bende kalmış Siz: Pardon tanıyamadım? 0545 *** ** **: Kader Ortağın 0545 *** ** **: Ruh Eşin 0545 *** ** **: v...