09:45, minsung ✔

By FLEaBagg

53K 7.3K 2.1K

saat 09:45; han jisung yetiştirme yurdundaki odasının penceresinden, karşı binanın balkonundaki çocukla tanış... More

birinci bölüm
ikinci bölüm
üçüncü bölüm
dördüncü bölüm
beşinci bölüm
altıncı bölüm
yedinci bölüm
sekizinci bölüm
dokuzuncu bölüm
onuncu bölüm
on birinci bölüm
on ikinci bölüm
on üçüncü bölüm
on dördüncü bölüm
on beşinci bölüm
on altıncı bölüm
on yedinci bölüm
on sekizinci bölüm
yirminci bölüm, final.
özel bölüm (I)

on dokuzuncu bölüm

1.3K 229 95
By FLEaBagg

saat 09:45; lee felix...

changbin'in ağzından çıkan her kelime minhonun zihninin duvarlarına çarparak yankı yapıyor gibiydi. biraz sonra dudaklarından dökülen tek şey fısıltı gibi bir "abi.." kelimesi olduğunda jisung anlayamayarak yerinde doğrulmuş ve sevgilisinin beyaz yüzünü okşayarak ona seslenmeye başlamıştı.

minho'nun teninin soğukluğunun aksine kalbi hızlı hızlı atıyor ve etrafındaki her şey bunalıp nefes almasını zorlaştıracak kadar büyüyordu. anlamadığı bir şekilde, algıladığı gerçeklikte sorunlar vardı. kendini küçücük hissederken yerinden doğruldu. sendelemesiyle ona yapışan sevgilisini koltuğa geri itip onlara beklemelerini söyleyerek odadan çıkmıştı.

jisung diğer koltukta oturan arkadaşının şaşkın bir ifadeyle gözlerini karşısına diktiğini görünce daha da gerildiğini hissetti. ortada onun anlamadığı bir şeyler dönerken changbin dolmaya başlayan gözleriyle ona dönmüş, "lee minho, benim sevgilim lee felix'in kardeşi mi?" diye sormuştu.

jisung sevgilisi hakkındaki en değerli bilgiyi bilmemenin verdiği anlaşılmaz hislerle arkadaşına bakarken minho balkondaydı. balkonun demirlerine tutunmuştu ve ister istemez aşağı bakıyordu. gözlerinin önünde asla unutamadığı abisinin resmi vardı. cansız bedeni aşağıda kanlar içindeydi.

minho bir an için o güne geri dönmüş hissetti. changbin abisinden bahsettiği anda sanki abisi bu demirlerin kenarındaymış gibi koşmuştu, şimdi de sanki abisi sekiz kat aşağıdaymış gibi aşağı koşmak istiyordu. parçalanan o vücudu göreceğini bilse de koşmak istiyordu. abisine çok geç kalmışken acele ediyordu ama bir faydası yoktu.

derin nefesler alarak gözlerini baktığı yoldan çekti ve gökyüzüne çevirdi. abisi artık orada değildi, gökyüzüne süzüleli yıllar olmuştu ve minho'nun koşuşturmaları hiçbir zaman işe yaramamıştı. sevgilisi ve arkadaşının oturma odasında oturduğu o ana geri dönmesi gerekiyordu. 18 yaşındaki o küçük çocuk olmadığını hatırlaması gerekiyordu. ne yapması gerektiğini bilse de bunu yapmak çok zordu.

bakışlarını sevgilisini tanıdığı o pencereye çevirdiğinde gözlerini birkaç kez karpıştırıp görüşünü netleştirmesi gerekti. ona dil çıkarıp bağırarak şarkı söyleyen çocuğu aklına getirdi ve biraz sonra da o çocuğun içeride onu beklediğini hatırladı.

abisi için hiçbir şey yapamamıştı ve abisi gibi yaralı bir çocuk bulup ona kendini adamıştı.

bu düşünce aniden aklına geldiğinde, ne yaptığını yeni yeni kavrayarak kendine şaşırdı. jisung'a neden bu kadar bağlı olduğunu, doğrusu bağımlı olduğunu şimdi anlıyordu. yine de bu farkındalık bir şey değiştirmedi. o an birkaç dakika öncesinden çok daha muhtaç hissetti. jisung'un sevgisine ve ilgisine, abisininkine olduğu kadar çok ihtiyacı vardı.

adımlarını önce yatak odasına sürükledi ve abisinin son isteğini yerine getirmek üzere aldığı zarfla oturma odasına geri döndü. başlarını yere eğmiş olan gençleri gördüğünde boğazını temizleyerek eski yerine oturdu. kendini sakinleştirmeyi o an için başarmıştı ama yine de zarfı karşısındaki adama uzatırken titreyen ellerini durduramadı.

"lee felix, benim abim ve bu zarf sana ait. benden başka kimse okumadı."

minho o zarfı evi terk etmek için hazırlanırken bulmuştu. abisinin gidişinin üzerinden bir hafta geçmişti ve minho, ilk defa onun yatağına oturmaya cesaret edebilmişti. abisinin sarıya boyattığı saçlarının yastığın üzerinde dağılışını hayal etmiş ve yastığı okşamaya başlamıştı. abisinin yanına kıvrıldığı gibi yatağın bir ucuna kıvrıldıktan sonra yastığı kucağına çekerek sımsıkı sarıldı. yüzündeki yaşlar yastığı ıslatırken o kollarını daha da sıkılaştırmış ve yastıkta abisinin kokusunu aramaya başlamıştı, ama o koku çoktan uçup gitmişti.

yarım saati aşkın süredir abisinin yatağında uzanıyor ama uyumuyordu. aklında abisine sarılıp onu uyutmaya çalışışı ve her defasında abisinden önce uykuya dalışı vardı. uyuduğu tüm vakitleri abisiyle geçirmiş olmayı diliyordu ve o an abisiyle ilgili tüm isteklerinin imkansız oluşu onu daha da derinden yaralamıştı.

derin bir nefes alıp yerinden doğrulduğunda yatağın bir ucuna uçan zarfı fark etmiş ve aceleyle onu alıp açmıştı. bunu bunca zamandır fark etmediği için kendini lanetlese de abisinin ardında en azından birkaç kelime bırakmış olması onu heyecanlandırmıştı. bu güzel bir his değildi, korkuya daha yakındı. yine de daha mektubu okumaya başlamadan onu kimseye vermeyeceğine emin oldu, abisini ondan başka kimse hak etmiyordu.

satırları okumasıyla, fikrini değiştirmesi bir olmuştu. şimdi o zarf, içindekileri okumayı asıl hak eden kişinin elindeyken göğsünde abisinin isteğini gerçekleştirmiş olmanın huzuru vardı.

"bu zarfı her kim bulduysa, bu senin için değil. bu, dünya üzerinde beni gerçekten anlayan, kısacık ve berbat ömrümde bana tüm güzel hisleri yaşatan sevgilim için.

kalmam için bana neredeyse yalvaran, bunu ayaklarıma kapanmadan, beni bir yerlere bağlamadan, kalbiyle yapan sevgilimden özür dilerim.

eğer kapıyı biri çalarsa ve ben felix'in bir tanıdığıyım derse bunu ona verin. benim ondan başka kimsem yok.

senden özür dilerim, başka kimseden değil. çünkü giderken başka kimseye karşı suçlu hissetmeyeceğim.

sana hala sevgilim diyorum, ama biliyorum ki benimkinin aksine önünde çok uzun bir hayat var.

ya da öyle umuyorum.

beni 18 yaşında bırak sevgilim, beni ardında, geçmişinde bırak. artık kimsenin hayatında bir daha bulunmamak üzere gidiyorum ve emin ol, yapabilseydim beni bir kez görmüş herkesin hafızasından silerdim kendimi. ne sizler için ne dünya için, ne de kendim için bir değerim, vasfım yok benim. olmamalı.

beni geçmişinde bırak, çok sevdiğin ve sonra unuttuğun biri olmak istiyorum.

tek mutluluğum, içimdeki son sevgi kırıntılarını da sana bırakıyor oluşum. seni üzeceğim için mi bu kadar çok seviyorum?

seni üzeceğimi bildiğim için mi yüzüne her gülümseyişimde vicdan azabı çekiyorum?

hayır sevgilim, ben gerçekten mutluydum ve umuyorum ki seni de çok mutlu etmişimdir.

gitmeden önceki gece bile seni mutlu etmek için çabalamaya devam ettim.

olmayan aklımla sana ders çalıştırdım, aldığım onlarca kursa katlanmamın tek sebebi sendin zaten.

sınavını kazanıncaya dek bekledim çünkü biliyorum, ben gittiğim anda her şeyi bırakacaksın.

kazandığın haberini iki gün önce aldık bir tanem. seninle gurur duyuyorum. ve gidiyorum.

beni 18 yaşında bırak sevgilim, beni ardında, geçmişinde bırak. kendine iyi bak."

minho, mektubu okumaya başladığından beri gözyaşları durmayan adamın ağlayışı şiddetlendiğinde dayanamayarak yerinden kalkmış ve onu kendine çekerek samimi bir sarılma vermişti. dakikalardır tuttuğu yaşlar onun da yanaklarından süzülürken jisung buğulu gözlerle onları izliyordu.

changbin ona sevgilisini anlattığında çok ağlamıştı. ve felix'i çok sevmişti... şimdi aynı çocuğun minho'nun abisi olduğunu öğreniyordu, bilmediği daha çok şey olduğunu hissetti.

dakikalar sonra büyükleri sakinleştiğinde hızla onlara su getirmiş ve sessizce yanlarında oturmaya devam etmişti. minho'nun gözlerinde changbin'e karşı daha önce görmediği bir ışık görüyordu.

yüzünde belli belirsiz bir gülümsemeyle changbin'in omzunu okşayarak "seninle tanıştığıma çok sevindim." dedi minho. pek sevinçli bir an değildi ama changbin'i, abisinin bahsettiği o güzel çocuğu tanımış olmak onu iyi hissettirmişti.

changbin gittikten hemen sonra jisung beklemeden sevgilisinin boynuna sarılmıştı. minho, sırtı kapıyla buluşurken küçüğünün saçlarını okşadı. biraz sonra geri çekilip sevgilisine baktığında artık onun da anlatma vaktinin geldiğini biliyordu.

minho, koltuğa oturduğunda sevgilisini kollarının arasına çekmiş ve sırtının göğsüne yaslanmasına izin vermişti. jisung hafifçe dönüp bacaklarını sevgilisinin bacağı üzerinden uzatarak onu daha rahat dinleyebileceği bir pozisyona geldi. sonra sevgilisinin elini elleri arasına almış, avcuna masaj yaparken onu dikkatle dinlemeye başlamıştı.

dinledikleri onu fazlaca sarsarken kalbinin acıdığını hissetti, şüphesiz sevgilisininki kadar acıyamazdı. tamamen ona dönüp dizlerine oturduktan sonra kollarını etrafında sıkıca sardı ve başını omzuna yasladı. minho yüzünü sevgilisinin boynuna yaslayıp gözlerini kapattığında huzurlu hissediyordu. ilk defa birisine bunları açık bir şekilde anlatmıştı.

kollarının arasındaki bele sıkıca sarıldığında ve onu göğsüne bastırdığında, bu sıcaklık onu iyileştiriyordu ve tek dileği bundan hiç mahrum kalmamaktı.

...
finale bu kadar az kala angst modumun açılması iyi olmadı

+ ben mektubu yazarken yanlışlıkla ağladım

Continue Reading

You'll Also Like

235K 22.3K 24
Jeon Jungkook, 20 yaşına gelen herkesin dolunay gecesi kurt cinsiyetini ôğrenmesi şerefine düzenlenen baloda, kardeşinin kurt cinsiyetini kutlamaya g...
4.2K 625 6
İlişki eleştirmeni Han Jisung..
Roommates / minsung By ece

Historical Fiction

2.1K 455 4
*omegaverse* Her şey, omegalar için olan okul yurdunda yer kalmadığından dolayı, omega olan han jisung'un; alfa yurdunda, alfa olan Lee minho'yla ayn...
144K 5.9K 33
ʜᴇʀ şᴇʏ ꜱᴀʟᴀᴋ ᴋᴀʀᴅᴇşɪᴍɪɴ ʏᴀʟᴀɴıʏʟᴀ ʙᴀşʟᴀᴅı... ꜱɪᴢ: ᴅᴇʟɪᴋᴀɴʟıʏꜱᴀɴ ᴋᴏɴᴜᴍ ᴀᴛᴀʀꜱıɴ!