Başımda saatlerdir dırdır konuşan kahyam ile ellerimi dolaşan saçlarıma geçirmiş ve kafa derisi koparırcasına çekerken kıvranarak yatakta doğrulmuştum.
Kahya: Prensim tören giysilerinizi giyip, masaya bekleniyorsunuz.
_ Kalktım, kalktım tamam . Neredeydi ya bu kıyafet.
Gözlerimi aralamam ile aynanın karşısındaki giysimi ve elindeki süslü kılıç kınını tutan kahyamı gördüm .
Uyandığımdan emin olan Kahya odadan çıktığında gözüme vuran güneşle olduğum yerde tepindim.
Baya baya kral olmak için ilk adımlarımı atıyordum. Akşama bir prensesim , bir kraliçem olacaktı. Artık kendimden çok güvenebileceğim , belki de sonra sonra canımdan bile çok sevebileceğim eşim ile tanışacaktım.
Dün yatağıma başımı koyduğumdan beri yeni hayatımı hayal etmiştim .
Eşimle aynı yatağa yattığımı , aynı sofrada yediğimi , dere kenarına indiğimizi , onunla ata bindiğimizi ...
Ama hepsi yarım kalmıştı çünkü düşümde olan kişi uzun saçlı , zarif , güzel bir kız değil ,
Kıvırcık saçları , mavi gözleri , minicik elleri , göğsüme gelen boyu ile Yula'nın ta kendisiydi.
Ona hissettiğim duygular neydi bilmiyorum. Onu korumak, ilgilenmek , zaman geçirmek istiyordum ama bu kardeşime , yiğenlerime hissettiğim duygular ile aynıydı , yani aynı olmalıydı.
Zaten bir hizmetli için çoktu , fazlaydı bu duygularım ama kendime yakın görmüş olmalıydım , zaten tam da kahyamın ayrılacağı döneme denk gelmişti.
Yakın olduğum , zor günümde yanımda olduğu için o gelmişti aklıma ... Tek açıklaması buydu.
Eşimle tanışınca hepsi geçecekti.
Peki ya eğer geçmezse , ya eşim yanımdayken onu düşlersem , o zaman hastalıklı olurdum .
Kimde görülmüş erkeğin erkeği düşlediği , kimde duyulmuş , hangi kral saraya başka bir kral getirmiş.
Düşündükçe kafayı yeme raddesine geldiğim için hızlıca çıktım yataktan.
Odamın içinde bulunan taş hamamda da keselenirken , bedenimi yakan suyu ayarlarken akşamki töreni düşünüyordum.
Şayet süslü üstümü giyinirken , aynanın karşısında bedenimi düzelten hizmetlileri izlerken de düşündüğüm şey buydu.
Onu gördüğümde nasıl hissetmeliydim . Sonuçta buraya gelecek tüm prensesler güzel ve soyluydu. Benim için en uygunu onların arasından biriydi.
Acaba onun da saçları kıvırcık olacak mıydı, ya da gözleri mavi. Kesin öyle birini seçecektim.
Bu sefer ne uzun kolidorda adımlarken ne de kocaman yemek odasına girerken etraf neşeliydi.
Ben böyle hissetmek istemiyordum ki , ben böyle halam etmemiştim ki . Ne bekliyorum bilmiyorum ama böyle , bu şekilde değildi beklediğim.
Benim aksime , sanki kan ağlayan koca sarayın aksine ailem , özellikle kralım çok mesut , çok neşeliydi.
_ Aslan oğlum benim, sonunda senin de mürüvvetini göreceğiz kraliçem ile. Tek dileğim senin de , benim kraliçemden yana olan şansımı yakalayabilmen.
_ Kraliçemiz gibi bir başka şahıs daha bulamam kralım. O en eşsizimizdir.
Babamın nasihatleri , annemin kutu kutu , sandık sandık hazırladığı armağanları ile geçen yemek faslından sonra yavaş yavaş konuklar büyük tören salonuna eşlik etmeye başlamışlardı.
Hizmetliler masaları en pahalı yiyecekler , en pahalı , en yıllanmış şaraplar ile doldururken çoktan bahçenin etrafına dizilen Atina'dan özel gelen renkli mumlar yakılmaya başlanmıştı.
Bu düzenli kargaşanın içinde bile gözüm çarpan Yula sabahtan beri ilk defa neşemi yerine getirmişti.
Elindeki kendine 2 beden büyük tepsiyi masaya taşımaya çalışırken düşen pantolonunu da kaldırmakla uğraşıyordu. Bu sırada çoktan dilini dışarı sarkıtmıştı.
Daha törene çok olduğundan en arkalardan ilerleyerek Yula' yı o hengameden çıkardım.
Anında gözlerinin içi gülerken nefes nefese bana laf yetiştirmeye çalışıyordu.
_ Efendim, gerçekten çok hoş olmuşsunuz. Biliyor musunuz bence prensesler hep sizi seçecek.
Sona doğru kısılan sesi ve düşen yüzü ile önünde eğilmiştim.
_ Sen beğendiysen yeter.
Gözlerindeki o ışığı tekrar görmem ile aklıma gelen şeyle omuzumdaki çatal iğneyi çıkarmıştım.
Pörtlek gözler eşliğinde ellerimi Yula'nın ince olduğunu düşündüğüm beline sardım.
Ellerimin altında hissettiğim düşündüğümden daha ince ve aşırı kıvrımlı bel ile yapacağım şeyi unutmuştum adeta.
Utandığı için yüzünü ellerine dikmişken kendime gelerek arkasını çevirdim bana.
_ bu kıyafetlerin en küçüğü mü bu Yula?
_ E_evet efendim , ben normale göre biraz çelimsiz olduğumdan çok büyük geldi.
Beline uygun olarak büktüğüm kumaşa geçirdiğim çalat iğne sayesinde ondan kısık sesli bir teşekkür almıştım.
_ şimdi iş başı bakalım.
Bunu bekliyormuşçasına boynuma hızlıca sarılıp kaçması ile neşem tekrar sönmüştü. Belki onu evlatlık almalıyız. Ama çoktan reşittir . Belki alabiliriz.
Kararan hava ve loş ışıklarla aydınlanan ortam ile tören alanı elbiselerini savuran , ellerindeki mendillerini yüzlerine örten prensesler ile doluydu.
En yukardaki minik balkondan aşağıdaki kadınları izlerken hepsinin yüzüne dikkatle bakmaya çalışıyor , Yula gibi birini arıyordum.
Kıvırcık olmayanları direk elerken kıvırcık onlar bile ondan güzel olamıyordu.
Hiç akıl alır bir iş mi , bir erkek , buradaki tüm prenseslerden güzeldi.
Öyle ki hala etrafta servis yapıp , çaktırmadan süsleri elleyen Yula' ya kayıyordu gözlerim.
Taktığı önlük ile poposu iyice dışarı çıkarken beli aşırı ince duruyordu.
Aklıma gelen şeylerle kendime sapık damgasını yapıştırmış ve yanıma gelen babam dönmüştüm.
Gözleri parlayarak aşağıdaki prenseslere bakarken çoktan birini beğendiği belliydi.
Kral: Ee oğlum , seç bakalım , hangisi güzel , hangisini istersin?
_ Benim için sizin fikriniz önemlidir kralım.
Nasıl olsa istediğim çekimi bulamamıştım. Hala aptal gibi kırmızı yuvarlak süsün tadına bakmaya çalışan Yula' yı izliyordum.
_ o zaman seni barış imzalamak istediğim müttefik sarayın prensesi ile tanıştırmak isterim oğlum.
İçeri giren prenses daha da bir ilgimi çekmese de en azından hem aradaki barış sağlanır hem de ben ihtişamlı bir prenses almış olurdum.
Önümde süzülen , ezilip büzülen kadın eldivenli elini öpmem için uzatmıştı.
Gözüm hâlâ aşağıda onları seçeceğimi düşünen prensesler ile doluydu.
Yükseklik ve karanlıktan dolayı burayı kimse göremezdi.
Sonuçta bir prenses seçsem de onları süzerken rahatsız olmalarını istemezdik..
_ Benim adım Şayen. Katarol kralı Azrat Katarol kızı prenses Şayen.
_ çok memnun oldum Müstakbel prenses. Eminim ki beni tanırsınız.
Babamın ve prensesin memnun bakışları eşimin belli olduğunun kanıtıydı.
Hala istemesem de artık hayallerimi bu silüete göre kurabilirdim.
Kraliyet müzisyenlerinin dans melodisini çalması ile koluma giren müstakbel prensesim ile dev merdivenleri inmeye başladım.
Yüzleri düşen prensesler dans alanını yakınarak açarken bu durum hoşuma gitmiş gibi gülümsüyordum.
Kocaman alanda etrafımızı genişçe saran kısa meşaleler ile ellerim belinde , onun elleri kollarımda ilk dansımıza başladık.
Birbirimizin etrafında dönüp , çemberler çizerken gözlerimin odağının Yula olması yerime çakılmamı sağladı.
Ellerimin altındaki kalın bele tırnaklarımı geçirirken korseden hissetmediği belliydi .
Gözleri niçin böylesine dolu doluydu ki , neden elindeki servis tabağın kırarcasına sıkıyordu?
Prens olduğumu sakladığım için böyle bir tepki mi alacaktım , ama masmavi denizlerindeki fırtınalar bunun için olamazdı , o hayalkırıklığı ...
Gözlerimin dolduğunu bile yüzüme temas eden yabancı el ile anladım.
_ sorun nedir prensim?
Gözlerim telaşla tekrar Yula'nın olduğu tarafa kaydığında onu görememem ile bedenimi istemsizce bir telaş sarmıştı.
Önceden bilmeliydi işte. Prens olduğumu söylemeliydim . Ama o zaman herkes gibi uzaklaşırdı ki benden.
Sık kalabalığı yararak en çok zaman geçirdiği kuyuya koştum ağır kürkümle.
Aynı yerde oturmuş, hıçkırarak ağladığını görmek , bu hissi en son ölen Kuşumu uçsun diye uçurumdan attığımda yaşamıştım , birdaha asla uçmayacağını ilk o zaman öğrenmiştim.
Yanına gitmek için adımımı atacakken beni durduran müstakbel prensesti.
Elleri ellerime kayıp gözlerini gözlerime diktiğinde ince sesi ile ' efendim, herkes bizi bekler , siz iyi misiniz?'
Bu fazlaydı , o bir hiztemliydi , onun için tüm bu hazırlığı yok sayamaz , ilerdeki eşimi, bana ailemi verecek eşimi , tahtın kapısını açan kraliçemi bir kenara istemezdim.
Bir kaç gün takıldık diye gözdem değildi , aklımı karıştıran biriydi sadece. Kız gibi davranışları yüzünden ilgimi çekmişti belki de ama artık bir eşim vardı.
O benim hayatımı şekillendiremezdi , ona göre yaşayamazdım . Ama ben onun hayatını şekillendirebilirdim , eğer istersem işsiz kalır , eğer istersem zengin olur , istersem ölürdü.
İşte benim unuttuğum , aramızdaki en büyük fark da buydu.
Tuttuğum eli daha da kavrayıp ikimiz için olan kutlamaların içine karıştık.