Amir (Avukat Kitabı Serisi)

eminenurcannn tarafından

202K 10.3K 1K

Canını vatan uğruna feda eden, kalleş saldırılar sonucu hayatını kaybeden bütün aziz şehitlerimize saygı, sev... Daha Fazla

AVUKAT - 1.Bölüm : Çocuksu Bir İnat
2.Bölüm : Denize Çıkan Yollar
3.Bölüm : Bir Yere Ait Olmak
4.Bölüm : Küçük Sürprizler
5.Bölüm : Bağlanmak
6.Bölüm : Siren Sesi
7.Bölüm : Akıl ile Kalbin Savaşı
8.Bölüm : Beni Bırakma
9.Bölüm : Rüyalar ve Gerçekler
10.Bölüm : Bir Parça Mutluluk
11.Bölüm : İtiraflar
12.Bölüm : Masal Gibi
13.Bölüm : Bir Küçük Aslancık
14.Bölüm : Vicdan Azabı
15.Bölüm : Sonsuza Kadar
16.Bölüm : Uyumak
17.Bölüm : Uyanmak
18.Bölüm : Kalbin İçindeki Buz
19.Bölüm : Her Şeye Rağmen
20.Bölüm : Aileden Biri
22.Bölüm : Geçmeyen Yara
23.Bölüm : Son Bakış
24.Bölüm : Geride Kalanlar
25.Bölüm : Sevdaya Çıkan Yollar (Final)
SAVCI - 1.Bölüm : İki İnatçı Keçi
2.Bölüm : Kimsesiz Kalmak
3.Bölüm : Ölümün Kokusu
4.Bölüm : Sönmeyen Ateş
5.Bölüm : Yaramaz Çocuk
6.Bölüm : Kadın
7.Bölüm : Sil Baştan
8.Bölüm : Yeni Hayatımın İlk Günü
9.Bölüm : Tatlı Bela
10.Bölüm : Görevimiz Tehlike
11.Bölüm : Sevgilim
12.Bölüm : Komşu Kızı
13.Bölüm : Gidersen Ölürüm
14.Bölüm : Çoban Yıldızı
15.Bölüm : Liseli
16.Bölüm : Pisliğin İçindeki Adam
17.Bölüm : Aşk Olsun
18.Bölüm : Bir Ömür
19.Bölüm : Ona Dokunma
20.Bölüm : Bul Beni
21.Bölüm : Binboğanın Kızı
22.Bölüm : Sen Ağlama
23.Bölüm : Köstebek
24.Bölüm : Prens ile Prenses
25.Bölüm : Senden Vazgeçmem (Final)
AMİR - 1.Bölüm : Aklım Fikrim Sen
2.Bölüm : Koparılan Çiçekler
3.Bölüm : Tek Başına
4.Bölüm : Yuva

21.Bölüm : Tuz Buz

3.2K 205 7
eminenurcannn tarafından

Yalnızlığın kokusu bir yerden sonra insanın üzerine siniyordu ve ben buram buram yalnızlık kokuyordum. Yirmi altı yaşıma kadar yaşadığım bütün zorlukların altından kendi başıma kalkmıştım. Hastalandığım zaman kendime çorba yapmış, ayakta zor durduğum halde okula gitmiştim. Yalnızlığın bana öğrettiği ilk şey dik durmak olmuştu. Çünkü yorulduğum zaman arkamdan ittirecek, düştüğüm zaman kaldıracak kimsem yoktu. Artık var, diye fısıldadı iç sesim; onu susturmak istedim. Yalnızlığın bana öğrettiği ikinci şey kendimi susturmak olmuştu. Çünkü içimde hala sevgiye aç bir çocuk vardı ve ona yalandan bile gülümseseniz inanırdı.

Yine inanmıştı.

Ellerimi tutmuş bana bakan Emine teyzenin gözlerine minnetle bakarken yüzümde oluşan gülümseme gittikçe büyüyordu. Kalbim ilk defa göğüs kafesime batmadan atıyordu. Kendimi ilk defa bir yere ait hissediyordum fakat bu anlamsızdı. Bu oyunun içerisindeki tek doğru benim sevgimdi; o da tek başına bir şey ifade etmiyordu.

"Ay yerim seni nasıl kızardı." diyerek elimi bırakıp çocuk gibi yanaklarımı sıkan Emine teyzenin ardından bakışlarım istemsizce Mahir'e kaydığında tebessümle bizi izlediğini gördüm. "Ee anlat bakalım. Bizim oğlan nasıl kandırdı seni? Diz çöktü mü?" diye hevesle soran Emine teyzenin sesi şaşkınlıkla ona dönmeme neden olduğundaysa Mahir'in telaşlı bir şekilde bize doğru geldiğini gördüm.

"Anne!" deyip Emine teyzenin koluna giren Mahir bana mahcup bakışlar attıktan sonra yeniden annesine döndü. "Annem. Güzelim benim. Sen benimle bir içeri gelsene, bir şey göstereceğim." diyerek Emine teyzeyi zorla balkondan içeri soktuğunda istemsizce gülerek arkalarından baktım ve önüme döndüğüm sırada masada oturan Oğuz'u görürken ayakta kaldığımı fark ederek yanına oturdum.

"Hayırlı olsun. Abimle evleniyormuşsunuz." diyen Oğuz'a yalandan gülümsedikten sonra bunu sormanın tam zamanı olduğunu düşünerek balkon kapısını kontrol edip Oğuz'a döndüm.

"Aslında senin bu kadar mutlu olacağını tahmin etmiyordum. Benden nefret ediyor gibiydin. Şimdi ne değişti?" dediğimde Oğuz lafı dolandırmadan konuştuğum için afallayarak bana baktı ve oturduğu yerde sırtını dikleştirirken gözlerini kaçırdığında utandığını hissettim.

"Ha, sen şeyi diyorsun..." deyip ihtiyaçla ensesini kaşıdı.

"Şeyi diyorum." derken net bir şekilde devam ettiğimdeyse bakışları bana dönerken derin bir nefes verdi. 

"O gün sana biraz," dediğinde tek kaşımı havaya kaldırdım. "..fazlasıyla kaba davrandım. Kusura bakma. Ama seninle alakası yoktu. Yani amacım seni değil abimi kızdırmaktı, kızdı da. Sen gittikten sonraki gün kavga ettik." diyerek sessizce konuştuğunda göz ucuyla kapıyı kontrol etmeyi de ihmal etmemişti.

"Neden? Mahir'le ne derdin vardı ki?" deyip merakla Oğuz'a yaklaştığımda bir süre bana baktıktan sonra tereddütle konuştu.

"Sana güvenebilir miyim?" diye şüpheyle sorduğunda kaşlarım çatılırken ne diyeceğini merak etmeye başlamıştım.

"Ben avukatım Oğuz. Kimsenin sırrını kimseye söylemem." derken kararlılıkla Oğuz'a baktığımda bir müddet düşündükten sonra aklına gelen şeyle gülümsedi.

"Doğru. Zaten artık yengem olduğun için sana anlatabilirim." dediğinde bu cümleyi önceden kursa gülümserdim ancak şu an mimik oynamıyordu. "Abim polislikten atıldıktan sonra bambaşka birine dönüştü. Sonra da bu cinayet meselesi çıktı. Zaten sen de biliyorsun." diye lafa giren Oğuz'un dediği duraksamama neden olurken bir süre yüzüme baktıktan sonra anlatmaya devam etti. "Neyse işte. Annem dün abimin odasında silah bulmuş, akşam eve gelince de sordu bunun sende ne işi var diye. Meğer bir senedir gizli görevdeymiş. Tabi ben bunu öğrenene kadar ona öfkeliydim. Arkadaşlarım abim katil diye benimle konuşmuyordu bile. Ama şimdi öğrendim ki hepsi görev içinmiş. Hapse girmesi, cinayet meselesi. Dün oturup anlattı işte. Hatta yakında kurtulacağım dedi. Göreve geri dönecekmiş." deyip gururla gülümseyerek arkasına yaslanan Oğuz'u dinlerken başımın döndüğünü hissettiğimde boğazıma oturan yumruyu yok etmek için zorlukla yutkundum.

"Kurtulacağım mı dedi?" derken sesimin titremesine engel olamamıştım. Oğuz hızlıca kafasını salladığındaysa başımın daha çok döndüğünü hissettim. Ben ne kadar saftım? Ne kadar aptaldım? Neye dayanarak Mahir'in beni sevdiğine inanmıştım? Dün gece gördüğüm tarihler, notlar, şiirler yüzünden mi? Belki de her şeyi ne yaptığını unutmamak için yazmıştı. Sonuçta ben onun için görevden ibarettim. Yakında kurtulacağı bir görev. Elimi kalbime götürmemek için direnirken bir süre etrafa baktım ve henüz birkaç dakika önce kendimi ait hissettiğim bu evde daha fazla duramayacağımı fark ettim. "B-ben bir Mahir'e bakayım." deyip masaya tutunarak ayağa kalktığımda Oğuz'un bakışları üzerimdeydi.

"Sen iyi misin? Yüzün bembeyaz olmuş." diye sordu ama onu duymazdan gelerek balkondan çıkıp içeri girdiğimde başımın dönmesini umursamadan salondan geçip dış kapıya ilerledim. Ardından kapıyı açıp dışarı çıktığımda ayağıma ayakkabı giymeyi bile unutarak merdivenlerden inmeye başladım. Dün gece kalbimde oluşan ağrı yeniden baş gösterdiği için ihtiyaçla kalbime bastırırken nefes almakta zorlanıyordum. O esnada apartman kapısını açıp kendimi dışarı attığımda başımı çevirip gökyüzüne bakmak istedim ama yapamadım. Nefes almak istedim ama alamadım. Tek yaptığım çıplak ayaklarımla, üzerimde Mahir'in kıyafetleriyle yolun ortasında durmak olmuştu.

Karşımda duran binaya baktım, ardından odamın penceresine. Son iki aydır yaşadığım her şey gerçek olamayacak kadar güzel diyordum hep. Meğer gerçek olmadığı için bu kadar güzelmiş, şimdi anlıyordum. Belki de bu mahalleye geldiğim ilk gün anlamalıydım her şeyin oyun olduğunu. Her şeyin bu kadar kusursuz olmasını yadırgamalıydım. Fakat hayatımda ilk defa mutlu olduğum için bunlar normal şeyler sanıyordum. Yıllarca acı çektiğim için mükafatlandırılıyorum gibi gelmişti. Mahir'in beni sevmesi, ilgilenmesi, sahiplenmesi hoşuma gitmişti. Onun ailesini, mahallesini, arkadaşlarını sevmiştim. Ben Mahir'i sevmeyi bile sevmiştim. O an gözümü kapattığım gibi Mahir'in gülen yüzü gözümün önüne geldiğinde ellerimi saçlarıma geçirdim.

"Neden?" diye fısıldadım kendi kendime. Saçlarımı kökünden koparmak istiyordum ancak buna bile gücüm yetmiyordu. Damarlarımdaki kan, bileklerimdeki güç çekilmiş gibiydi. "Neden? Ben ne yaptım ki size?" dediğim sırada kolumda bir el hissederek arkama dönerken gözümü açtığımda Mahir'i gördüm ve ellerimi saçımdan indirip ona baktım.

"Sevgilim." deyip ilgiliyle bana bakan Mahir'in bakışları ilk olarak ellerime, ardından ayaklarıma kaydı. "Ayakların üşüyecek. Ne yapıyorsun burada?" dediğinde hala beni düşünüyor gibi davranması hayrete düşmeme neden olmuştu. Ardından cevap vermediğimi görüp bakışlarına endişe otururken diğer kolumu da tuttuğunda kaşlarını çattı. "Oğuz bir şey mi dedi sana? Neden haber vermeden gittin?" dediğinde kollarımı elinden silkeleyerek geriye doğru bir adım attım.

"Çek ellerini." derken sesimdeki öfke Mahir'in kaşlarının çatılmasına neden olduğunda şaşkınlıkla bana baktı.

"Sevgili-" diyerek bana doğru bir adım attığında elimle onu durdurarak geriye doğru bir adım attım ve titreyen elimi kaldırarak işaret parmağımı salladım.

"Sakın! Sakın bir daha o kelimeyi kullanma!" diye acıyla bağırırken başımın döndüğünü hissettiğimde olduğum yerde sendeledim. O sırada Mahir uzanıp kollarımdan tuttuğunda elinden kurtulmaya çalıştım, bırakmadığındaysa yüzüne sert bir tokat attım. "Dokunma bana!" diye bağırırken Mahir'in yüzü aldığı darbe ile yana düşmüştü. Bunu yaptığım için kendimden utanırken geriye doğru bir adım attığımda gözlerimin dolduğunu hissettim, ardından bütün vücudumun titrediğini. Ellerimi dizlerime koyarak güç almaya çalışırken bacaklarım bedenimi taşıyamayacak kadar güçten düştüğündeyse yavaşça yere çöktüm ve o an gözümden akan bir damla yaş yanağımdan aşağı süzüldü.

O bir damla yaş, kurşun olup kalbime girse bu kadar canımı yakmazdı.

"Yıldız." deyip bana bakan Mahir'in de karşımda diz çöktüğünü gördüğümde gözlerim daha fazla dolarken yaşlar daha hızlı akmaya başladı.

Rüyam gerçek olmuştu. Ağlıyordum. Ama mutluluktan değil; acımdan.

"Neden yaptın bunu bana? Ben sana ne yaptım?" diye fısıldadığımda ağlamaya devam ediyordum fakat silme ihtiyacı duymuyordum. Bakışlarımı Mahir'e çevirirken onun da ağladığını gördüğümdeyse yüzümdeki çaresizlik daha da büyüdü, kalbimdeki ağrı daha da derinleşti, göz yaşlarım daha sıcak aktı. O esnada tam karşımda diz çökmüş Mahir titreyen ellerime acıyla bakarken boğazından bir hıçkırık çıktı. "Seni sevmekten başka ne yaptım ki ben?" dediğimde yüzüne ihtiyaçla bakıyordum. Bir şey desin istedim, acımı dindirsin istedim. Hatta yalan söylesin istedim; her zaman yaptığı gibi.

"Yıldız ben.." deyip ağlamaya devam eden Mahir'in gözleri ellerimden ayrılmıyordu. Yüzünden sicim gibi akan yaşları silme isteğim ise beni delirtiyordu. Ona karşı hissettiğim duygular canımı yakmakla kalmıyor, adeta beni küle çeviriyordu. Elimin tersiyle gözlerimi silip gözlerine baktım, kızarmıştı. Ellerine baktım, sıktığı yumruğu parmak boğumlarını beyazlatmıştı. Uzanıp ellerini tutmak istedim, yapamadım. Kollarımı boynuna sarmak, göğüs kafesine sığınıp saatlerce ağlamak istedim; yapamadım. Ağlama demek istedim, yapamadım.

"Her şey babamı bulmak için miydi? Ya ben? Beni hiç mi sevmedin?" diye sorduğumda bakışlarımda bir çocuğun muhtaçlığı, sesimde aşık bir kadının çaresizliği vardı. O sırada Mahir'in gözleri ilk kez gözlerime dokunduğundaysa kaşlarını havaya kaldırdı, başını iki yana salladı ve aynı zamanda teninin aniden bembeyaz olduğunu gördüm; korktuğu zaman bembeyaz olurdu. Veya bu da oyunlarından biriydi.

"Seni sevdiğim kadar kimseyi sevmedim ben." diye hızlıca konuştuğunda onun bakışlarında da aynı muhtaçlığı görmüştüm. Ona inanmamı istiyordu. Her şeye rağmen ona inanmamı istiyordu. Peki kalbim neden bu kadar acıyordu? Sevilen bir kalp bu kadar kanar mıydı? Ona inanmadım.

"Yalan söylüyorsun!" deyip ellerimi yeniden saçlarıma geçirdiğimde bu defa daha sert çektim; kalbimdeki acıyı duymamak için başka yerlerimi acıtıyordum. "Hala yalan söylüyorsun. Oyun oynuyorsun bana. Benimle oynama artık yalvarırım." diye çaresizce konuştuğumda ağlamam nefes almamı zorlaştıracak raddeye gelmişti.

"Hayır yemin ederim oyun değil. Seni seviyorum Yıldız. Uğruna ölecek kadar çok seviyorum hem de. Hiçbir şeye inanma, sadece buna inan ne olur." diyen Mahir'in sürünerek bana geldiğini gördüğüm gibi dizlerimin üzerinde hızlıca geriye doğru kaydım. Bunu yapmamla birlikte yerdeki taşlar dizlerimi parçalarken hissettiğim acıyı umursamadım fakat Mahir'in bakışları bu defa kanayan dizlerime kayarken ellerini daha fazla sıktığında olduğu yerde durdu ve başını gökyüzüne çevirip derin nefesler aldı. O an bunu yaparken onu kıskandığımı hissettim. Ben gökyüzüne bakamıyordum, ben nefes alamıyordum. Ben ölüyordum. Derken Mahir bir anda bana dönüp yeniden dizlerime baktı ve acıyla dudaklarını büktüğünde tırnaklarını dizlerine geçirip bütün gücüyle sıktı. Ardından ağlamaya devam ederken gözlerime bakarak konuştu. "Özür dilerim. Çok özür dilerim. Böyle olacağını ben de bilmiyordum, yemin ederim. Sana aşık olacağımı bil-"

"Sus artık sus!" diye öfkeyle bağırdığımda sesim mahallede yankılanmıştı. O sırada birkaç kişinin cama çıktığını görsem de umursamadım ve yerden destek alarak ayağa kalkmaya çalıştım. Birkaç denemeden sonra zar zor ayağa kalktığımdaysa Mahir de aynı şekilde ayağa kalkarak karşıma dikildi. Gözlerinin hala ellerimde olduğunu gördüğümde ellerimi öne çıkarıp baktım ve deli gibi titrediğini gördüm. Fakat parmağımdaki yüzüğü görüp bir an duraksadığımda ellerim titremeyi bıraktı. Kaşlarım çatıldı. Kalbimdeki ağrı durdu. Kalbim durdu. Kafamı kaldırıp yeniden Mahir'e bakarken bakışlarımdan ne yapacağımı anladığındaysa başını korkuyla iki yana salladı, gözlerindeki yaşlar daha hızlı aktı. Sol elimle yüzüğü tutup yavaş yavaş çıkarmaya başladığımda gözümün önünde anılar canlanmaya başlamıştı...

"Taksi lazım mı?"

"Cevap vermeyi düşünmüyorsunuz sanırım. Yağmurda ıslanmak gibi hobileriniz varsa ben gideyim."

Mahir'e olan borcumu avukatlığını yaparak değil onu severek ödemiştim. Bedelini kalbimle ödeyeceğimi tahmin edememiştim.. Gözlerine bakmaya devam ettiğimde başka bir anı canlandı.

"Bak gözlerime. Sence seni sevmeme gibi bir ihtimalim var mı?"

"Kalbime bak. Sence seni sevmiyor gibi mi atıyor?"

O gün gözlerine bakarken beni sevdiğinden bir an bile şüphe etmemiştim. Ardından elimi kalbine koyduğunda sadece benim için attığını düşünmüştüm. Şimdiyse gözlerine baktığım adam yalnızca canımı yakıyordu. Yüzüne bakarken nefes aldığım adam nefesimi kesiyordu.

"Şimdi kafamı çeviriyorum, yanımdasın. Bana gülüyorsun. Sonra sen gülüyorsun diye ben de gülüyorum. Ama olur da bir gün bana gülmezsin diye ödüm kopuyor. Bir gün benden nefret edersin diye.."

Artık ona gülmüyordum, belki de bir daha kimseye gülemeyecektim. Peki ondan nefret ediyor muydum? Nefret, Mahir'e hissedeceğim son duygu bile değildi. Sırf bu yüzden kendimden bile nefret edecektim ama Mahir'den nefret edemeyecektim. O sırada yüzüğü çıkarırken bakışlarımı Mahir'in yüzünde gezdirdim; yüzüğü çıkarmam için son bir hamle kalmışken başka bir anı daha canlandığındaysa canımı en çok o yaktı.

"Belki seni sevmemem gerekiyor. Belki birlikte olmamamız gerekiyor. Belki de bizim sonumuz mutlu sonla bitmeyecek."

Mahir dün gece belki de ilk defa doğru söylemişti. Bizim sonumuz mutlu bitmeyecekti. Çünkü kalbim bu kadar acıyla yaşayamazdı. Gözlerimi gözlerinden ayırmadan parmağımdaki yüzüğü çıkardığım an ruhumun da bedenimden çıktığını hissettim. Ardından Mahir'in elini tutup avcunu açarak yüzüğü içine bıraktığım esnada ellerine dokunmak bile iyi gelirken ona sarılmamak için kendimi zor tutuyordum. Bugüne kadar her canım yandığında ona sığınmıştım. Fakat beni öldüren adamdan beni kurtarmasını bekleyemezdim. Elimi zor da olsa geri çekerken yüzüne buruk bir tebessümle baktığımda gözlerimi bilhassa gözlerine diktim. Çektiğim acıyı görsün istiyordum.

"Artık tamamen özgürsün Mahir Keskin. Gözün aydın, benden kurtuldun." deyip son kez yüzüne baktığımda Mahir'in de titrediğini fark ettim. Gözlerimi gözlerinden ayırmadan geriye doğru adımlar attığım sırada duyduğum gök gürültüsü ise kalbimi sıkıştırdı. Ardından aklıma onu ilk gördüğüm gün geldiğinde ağlamam daha da şiddetlenirken Mahir'e bakmaya daha fazla dayanamayacağımı fark ederek ona arkamı döndüm.

"Yıldız.." diyen Mahir'in titreyen sesi boğazımdan bir hıçkırık çıkmasına neden olurken onu duymazdan gelmeye çalışarak apartmana girdim. "Yıldız yalvarırım gitme! Seni çok seviyorum! Yemin ederim çok seviyorum! Beni bırakma yalvarırım!" diye bağırdığında ellerimi kulaklarıma bastırarak merdivenlerden çıkıyordum ancak Mahir'in hıçkırıkları kulaklarımı doldurmaya devam ediyordu. O sırada az öncekinden daha şiddetli bir gök gürültüsü duyulurken gelen seslerden yağmur başladığını anladığımda daha çok ağladım. Yağmurda tanıyıp, yağmurda sevdiğim adamı yağmurda terk ediyordum. Yağmurda başlayan hikayemiz yağmurda bitmişti. Masallara benzettiğim aşkımız tuz buz olmuştu.

BÖLÜM SONU

💔

Okumaya devam et

Bunları da Beğeneceksin

930K 10.7K 11
Önümde duran kocaman dilim üzümlü kekten bir dilim ısırık alırken istemsizce ağlıyordum. Altı yıldır yaşadığımız evimizin mutfağında ağlarken yalnızd...
8.9M 447K 68
"Fazla vaktinizi almayacağım, direkt konuya gireceğim. Birçok şeyin farkındayım. Bana karşı beslediğiniz duygularınızın da, her görev emrinde dönüşüm...
731K 6.3K 21
"Bakışlarındaki isteğe daha fazla dayanamadım, ama bakışlarından çok altındaki asıl harikanın ıslak ve muhtaç isteğine dayanamadım." "Konuşmak yerin...
55.9K 4.4K 20
En yakın arkadaşına aşık olan Yeonjun ve her şeyden habersiz Soobin. Belki de sadece Yeonjun öyle sanıyordur.